1. 1.
    0
    öncelikle başlamak için başlığın bilmem kaç sayfa olmasını filan talep etmeyeceğim. lakin bu memleket aşk hikayelerine doydu. yalnız gececi panpalarımın beni dinlemeyecekleri fikri de aklımdan hiç geçmez zaten. başlıyorum panpalar
    ···
  2. 2.
    0
    ertesi gün oldu filan ben giyindim süslendim hazırlandım, gözümün üstüne 1 saat uğraşmalarım sonucu eye-liner dahi sürmeyi başardım. topuklu ayakkabımı da giydiğimde kusursuz olduğumu düşündüm. lakin hesaba katmadığım bir şey vardı: o topuklu ayakkabılarla yürümek. dizlerimi kıra kıra bükük bükük yürüdüm yapacak bir şey yok.

    bahçeli milli kütüphanede buluşacaktık. beni oradan arabasıyla alacaktı saat 1de. ben saat 12 buçukta orada olmuştum elbette, hiç durur muyum amq. 10 dk sonra bundan mesaj "yolda arabanın tekeri patladı servisteyim 1 saat sonra gelebilirim."
    ···
  3. 3.
    0
    bu mesajı okuduğumda taktir edersiniz ki hayal kırıklığından fazlası oldu. çünkü direk kendime küfür etmeye başlamıştım: "be amqun kızı ne bekliyordun ya. senin gibi keleşle mi buluşacaktı. bir an buluşsam mı diye aklından geçirdi. sonra da vazgeçti işte. bu kadar heveslenip yarım saat önceden burada bulunman hata. hay mal hayyy" diye ben kendime saydırıyom ama gelmesi içinde her şeye razıyım buna cevap olarak "ok" yazdım ama gelmesini filan beklemiyorum artık. yine de ne olur ne olmaz diye 1 saat bahçeli 7. caddede geziyim diye düşündüm. kendi kendime dahi itiraf etmesem de hala bir ümit gelecek diye bekliyorum.
    ···
  4. 4.
    0
    ee sonra noldu?

    dugun kiyafetiyle mi gittin kizim adamin yanina, iyi gelinlik giyip gitmemissin.
    ···
  5. 5.
    0
    dinliyonuz mu ya ses verin arada
    ···
  6. 6.
    0
    @22düğün kıyafeti değildi uzak akrabanın düğününde giydiğim elbise işte. normalde düğünde giyilecek bir elbise değil. sokak elbisesi. ancak benim için o zamanlar herhangi bir elbise giymek dahi başlı başına frapan bir şey. o dönem yırtık levis 501lerle geziyoruz. herneyse
    ···
  7. 7.
    0
    dediği gibi tam 1 saat sonra beni arayıp, milli kütüphaneye geldiğini, beni beklediğini söyledi. şok oldum. ekildiğimden, gelmiyeceğinden emindim. ben tabii gelmiş diye sevinç içinde yedinci caddeden milli kütüphaneye bacakları büke büke koşuyom. milli kütüphaneye yaklaştıkça koşar adımlarımı normalleştirmeye ve dizleri bükmemeye çalışıyorum derken tarif ettiği arabanın önüne geldim amq opel astra beyaz.
    ···
  8. 8.
    0
    aha bzim araba benmiim lan yoksa o
    ···
  9. 9.
    0
    ön kapıyı açtım girdim içeri. kafamı çevirip meraba deyip tebessüm ettim. hiç güler yüzlü birisi değildi. ancak şaşkın görünüyordu, sanki gülüşünü tutar gibi filan. -sonradan itiraf ettiğine göre beni o pembe ayakkabıyla çok komik bulmuş, yürüyemiyormuşum da, seneler sonra söylediğine göre süslenip püslenip gelmiştin çok komiktin kendini beğendirmek istediğin her halinden belliydi ancak çok da çıtırdın gibi açıklamaları da olmuştur bu konuyla ilgili olarak-.

    bense onun o emesen avatarında yalnız suratını gördüysem de bütünüyle o avatardan çok daha fazlasıydı. 181 boyunda, zayıf, ince kemikliydi. çok düzgün bir fiziği vardı. sarı saçları ela gözleri sarımsı sakalları ve burnuma burnuma esen kokusuyla arabaya bindiğim ilk andan beri "laaan bu çocuğuu nasıl düşürdüm ben" diye 18lik halimle içimden geçiriyor kendi kendime mutluluktan oluşan gülüşlerimi tutmaya çalışıyordum.
    ···
  10. 10.
    0
    bir de bana kendisinden nasıl korkmadığımı sormuştu. sanırım kendisinden korkmam gerektiğini düşünüyordu. belki gerçekten korkmam gerekiyordu. ancak ben onun bu sorusunu gerçekten gülünç bulmuştum. yanımda dünyanın en yakışıklısı bulacağım erkek oturuyordu. kalbim yerinden fırlayacaktı. bana ne türden bir kötülük edebilirdi ki. ondan gelecek her şeye ben zaten dünden razıydım.

    ankarada konyayolundan gölbaşına doğru giderken bir piknik alanı vardır , ailelerin filan da gittiği. beni oraya zütürdü. ankarada iç yeşillik olmadığından orayı sevdiğini söyledi. ben de sevdim. bana ismini soyismini söyledi. çetten tanıştığımızdan öncesini söylememişti. işinden bahsetti biraz. işinden bahsetmesi çok hoşuma gidiyordu. kitaplara bayılıyordum zaten. bir bira içtik bana daha yakın davranmaya başladı.

    ona eğer ilişki kurduğum bir arkadaşımın bana kendimi özel hissettirmezse ilişkimi keseceğimi söyledim. tebessüm etti. çok zeki bir kız olduğumu düşündüğünü söyledi.

    sonra keşke pantolon giyseydin uçurtma uçururduk dedi. çok güzel bir gündü. elinden filan tutamadım tabii ama ona dokunabilmek hayali bile çok güzeldi.
    ···
  11. 11.
    0
    okuyonuz mu tepki verin bree. ben uyuyom uyanınca devam etcem
    ···
  12. 12.
    0
    diniliooz devamı yarın artık hadi giiit yat artık
    ···
  13. 13.
    0
    tamm takibe aldm başlığı.
    şimdi kargalar takunu yemeye başlıyacak.
    ···
  14. 14.
    0
    bir kezban hikayesi burnundaki sarı sümük baloncuğunu gördüm şimdideb
    ···
  15. 15.
    0
    görüştüğümüz günün gecesinde mesaj atmis "pantolonun var mi" diye. bu "yarın bulusalım mı" demek oluyordu. havalara uçtum. ertesi gün de öğlen buluştuk. bira içtik konuştuk. o pek kendinden bahsetmezdi. hatta seneler geçmesine rağmen kendisinden söz ettiğini hemen hiç duymamışımdır. ama beni hep dinlerdi. ben de sürekli konuşurdum. kendimden, uçurtmalardan, araba lastiklerinden, kişilik bölünmelerinden ve balık tutma tekniklerinden bahsederdim. çok roman okuduğum için gereksiz de sayılabilecek ilginç bilgilere sahiptim. ve o benim anlattığım her şeyi suratında hafif bir tebessümle dinler konuşmamdan memnuniyet duyardı.

    o gün trafikte karşıdan karşıya geçerken bilerek kendimi hafif arabaların önüne doğru atar gibi yaptım. elimi tutsun diye. nitekim işe de yaradı. karşıdan karşıya geçtikten sonra "hıığğgg bıragma" gibisinden bir laf etmiş olmalıyım ki o da bırakmadı.

    heyecan tabii olarak çeneme vurdu yine:
    -kelaynak kuşlarını bilir misin?
    -hayır.
    -eşleri öldüğünde ömür boyu yasını tutuyorlarmış.

    ben onu çoktan eşim olarak seçmiştim ve eğer beni bırakırsa yasımın ömür boyu süreceğinin sinyallerini vermeye başlamıştım.
    ···
  16. 16.
    0
    dinleyen var mı lan
    ···
  17. 17.
    0
    bir akrabanın düğünü için anneme romandan aldırdığım bir elbise vardı. zaten tek elbisem oydu. o zaman bir kadın olarak düğünler dışında elbise giyebileceğim aklımdan bile geçmezdi. ankaraya giderken yanımda o elbiseyi getirmiştim. kolsuz, belden oturtmalı, dizimin üstünde biten, belden aşağı doğru geniş aralıklarla ayrılmış pileleri olan bir elbiseydi. altıma ise bir topuklu ayakkabı giyecektim. pembe nubuk dolgu topuk.
    ···
  18. 18.
    0
    romanlardan öğrendiğim taktiklere göre de ısrarcı olmanın faydasız olduğunu ve beni sadece takıntılı ve ruh hastası bir çocuk gibi göstereceğini biliyordum. o yüzden öylece bekledim başka bir atakta bulunmadan. ertesi günü (cuma) haftasonu buluşabileceğimizi söyleyen bir mesaj atmış. onunla buluşucam diye ben zaten 2 hafta öncesinden hazırlanmaya başlamıştım bile. tırnaklarımı yerdim, tırnaklarımı yemeyi bırakıp uzatmıştım cart curt. buluşabilecğeimizi söylediğini duyar duymaz ben cumadan başlattım hazırlıkları. çünkü artık o oğlan çocuğu dandik tarzım tarihin tozlu sayfalarına gömülmeliydi
    ···
  19. 19.
    0
    ankarada ablam üniversite okuyordu. o yüzden arada sırada da olsa bizim kasabadan kurtulma imkanı bulabiliyordum. ablam tabii o zamanlar rahat, öğrenci evi, kendisinin takıldığı önünde takılmadığı arkasında bana karışmıyor. kardeşim liselidir ama erkek arkadaşı olsundur kafasında filan bir hatundu. 30lu yaşlarına gelince o da mantara bağladı ancak bu konumuz değil.

    benimkini aradım, ankarada olduğumu söyledim. açtı acak bir hayli soğuk konuştu. görüşmek istemediği apaçıktı. görüşelim dediğine pişman olmuş gibiydi. ben de hiç ısrar etmeden him peki piki gibi şeyler söyleyip telefonumu kapadım. ama o zaman ki üzüntümü anlatamam. o çocukla buluşma hayaliyle çocuk başıma ankaraya gitmişim. o telefon konuşmasından sora resmen yıkıldım
    ···
  20. 20.
    0
    cok iyimsersin
    ···