/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +10 -2
    #
    ne yapacağımı bilemedim bir an.
    kitlendim kaldım öylece.
    çabuk karar vermem gerektiğini biliyor ama yine de bi tak yapamıyordum.
    kaybedecek bi şeyim yoktu,
    ama kazanacak bir geçmişim vardı.
    bu bilinçle fırladım aslı'nın arkasından.
    caner'in müşterilerinden birinin "polis lan bu, kaçın" diye bağırması o an şansın yanımda olduğunu gösteriyordu.
    hepsi bi yana dağılmıştı çil yavrusu gibi.
    aralarında beni tanıyan tek kişi caner'di. haliyle kaçmadı o.
    biraz sonra fırladı arkamdan.
    arkama dönüp bakmasam da ayak seslerini duyabiliyordum.
    ben aslı'yı, caner ise beni kovalıyordu.
    önce ben aslı'yı yakalarsam ne yapacağımı henüz bilmiyordum ama önce caner beni yakalarsa beni gibeceği kesin gibi bi şeydi.
    hem o yüzden hem de aslı'yı yakalayabilmek için can havliyle koşuyordum.
    az ilerdeki sokağın köşesinden döndü aslı.
    biraz sonra aynı köşeyi döndüm ben de.
    ama döndüğümde göremedim aslı'yı.
    kimse yoktu, sokak bomboştu.
    arkamı duvara dayayıp
    sağıma soluma bakındım aval aval,
    ama göremedim kimseyi.
    caner'in sesi artık daha yakından geliyordu.
    çaresizce olacakları bekliyor ama gözüm hala aslı'yı arıyordu.
    derken bir el hızlıca çekti beni.
    ne olduğunu bile anlamadan aslı'yla yüz yüze geldik.
    bağırmaya ya da konuşmaya çalışmasam da eliyle ağzımı kapatıyor.
    sessizce "sus" diyordu bana.
    dediği gibi yaptım.
    hiç bir tepki veremedim,
    caner'in yaklaşan adımları biraz sonra uzaklaşmaya başlamıştı.
    bizi saklandığımız yerde göremeyip sokağın ucuna doğru koşmaya devam etti.
    aslı usul usul elini indirdi.
    vücudum korkudan ve heyecandan titriyordu.
    hayatımda ilk defa bu kadar gergin hissediyordum kendimi.
    bi süre kaldık öylece.
    zaman durmuş gibiydi sanki.
    tanıdığıma emin olduğum ama kim olduğunu bilmediğim bu kızıl saçlı kızın gözlerine kilitlenmiştim.
    -sen... kimsin sen..? diyebildim.
    -ali git burdan. dedi ifadesiz bi şekilde.
    -bana kim olduğunu söyle. dedim
    -ali yalvarırım git, caner gelir birazdan, yalvarırım. dedi aslı
    -kimsin sen? dedim tekrar.
    -sakın peşimden gelme. diyerek uzaklaşmaya çalıştı aslı.
    kolundan tuttum sıkıca.
    aradığım cevapları almadan gitmeyecektim.
    üzerimdeki gerginliği hemen atmış artık sinirlenmeye başlamıştım.
    canını acıtırcasına sıktım kolunu.
    -kimsin sen? dedim sesimi yükselterek.
    -caner'in sevgilisiyim. dedi donuk donuk.
    -adımı nerden biliyorsun. dedim
    -çağdaş'tan öğrendim. dedi
    ama yalan söylediği o kadar çok belliydi ki inanmak için aptal olmak gerekiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    +9 -1
    #
    -günaydın mı kaldı, saat 1. dedim tebessüm ederek.
    -ne biliyim, yeni kalkmış gibisin. dedi
    -yok oturuyordum öyle. dedim
    -iyi bakalım. dedi
    ayakkabılarını çıkartıp elindeki poşetlerle içeri geçti.
    yiyecek bi şeyler almıştı.
    biraz sonra yanıma gelerek cebinden çıkarttığı volvo'nun anahtarlarını masanın üzerine koydu.
    -azcık kullandım da. dedi pis pis gülerek.
    "herifteki yüzsüzlüğe bak amk, insan bi sorar" dedim içimden ama sonra herifin evine çöreklendiğim geldi aklıma, sustum, bi şey demedim.
    -ne demek kardeşim, kullan tabi. dedim yalandan.
    -acıktın mı. dedi
    -biraz. dedim
    -döner aldım yersin di mi? dedi
    -severim bile. dedim yalandan
    "alt tarafı döner işte amk, ne sevicem" dedim içimden.
    maksat karnımı doyurmaktı.
    poşetten çıkarttık dönerleri.
    kağıdını soyup başladım yemeye.
    mest olmuştum amk.
    başta aç olduğum için çok güzel geldiğini zannetsem de dönerin yarısına gelmiş açlık hissim komple gitmiş ama hala doyamıyordum tadına.
    resmen az önce düşündüklerimden dolayı kendi kendimi züt etmiştim.
    -beğendin mi. dedi çağdaş
    -vallahi süper. dedim açık açık
    -virgo candır. dedi
    -öyleymiş vallahi. dedim
    dönerleri bitirmiştik.
    çağdaş cebinden çıkarttığı marlboro light paketinden 1 tane sigara alıp masanın üzerine bıraktı paketi.
    -alıyorum bi tane. diyerek pakete attım elimi.
    -ben arabanı alırken soruyor muyum amk. dedi gülerek.
    herif iyi mi kötü mü çözememiştim ama ne olursa olsun bana evini açmıştı
    ve vermiş olduğu sözü tutarsa sırrımı saklayacaktı.
    -eyvallah. diyerek sigarayı yaktım ve yemek üstü sigarasının keyfine vardım.
    liseli çocuklar gibi başımı döndermişti sigara.
    ama çok da tatlı gelmişti.
    öyle böyle akşamı ettik o gün.
    dilim varmadı çağdaş'a aslı'yı ya da caner'i sormaya.
    biraz daha üstüne gidersem herif kıllanabilirdi haklı olarak.
    sessizce gelmesini bekledim aslı'nın, ama gelmedi.
    bi kaç defa ezgi ve murat aradı ama meşgule attım.
    sonra aramalara daha fazla dayanamayarak telefonu komple kapattım.
    gece 2 gibi daldım uykuya.
    ertesi sabah uyandığımda çağdaş yine yoktu evde.
    bu sefer saat öğlen 3 gibi geldi eve.
    -vallahi bu gün yalnız bırakmayacaktım seni ama bizim çocukların eşyalarını zütürdüm. dedi
    aklıma bi şey geliyordu ama "allahım ne olur düşündüğüm şey olmuş olmasın" diyerek
    -anlamadım, ne eşyası? dedim
    -caner'le aslı, gidiyorlarmış da, eşyaları vardı burda, onları istediler. dedi
    -nereye. dedim
    -vallahi sormadım, sorsam da söylemezdi zaten caner, kaçıyordur yine bi şeylerden. dedi
    yıkıldım ulan beyler.. kalakaldım öylece..
    -ama bana söz vermişti.. diyebildim sadece...
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +9 -1
    #
    bi 10 dk kadar sonra çağdaş geldi.
    arabaya bindim.
    -konuşabildiniz mi. dedi çağdaş
    -evet. dedim
    -eee neymiş mevzu. dedi
    -yanılmışım, dediğin gibi kafaları güzelmiş, tribe girmişler, bana sarmışlar o akşam. dedim
    -ben sana dedim be kardeşim. dedi
    -olsun, en azından soru işareti kalmadı kafamda. dedim
    -o da doğru. dedi ve çalıştırdı arabayı.
    eve dönüyorduk geri.
    çok büyük kumar oynuyordum,
    farkındaydım ama başka çarem yoktu.
    az önce beni bıçaklamaya kalkan adamın ayda yılda bir de olsa geldiği eve gidiyordum.
    ama yapacak bir şey yoktu.
    onun bana verdiği sözü tutabilmesi için benim onun gelmesini beklemem gerekiyordu.
    beni başka türlü bulabilmesinin imkanı yoktu.
    çağdaş'a olan biten hiç bi şeyden bahsetmedim.
    "konuştuk ve konu kapandı" dedim. bi kaç gün kalabilmek için müsade istedim ondan.
    çağdaş genelde zaten yalnız yaşadığından sağolsun sorun etmedi.
    eve gider gitmez hem yaşadıklarımın etkisiyle hem de yolun yorgunluğuyla uzandığım yerde uyuyakaldım.
    salonun penceresinden içeri giren öğlen güneşi uyandırdı beni.
    gözümü açar açmaz telefona gitti elim.
    ne olursa olsun aklım geldiğim yerde çanakkale'deydi.
    ezgi ordaydı,
    murat ordaydı,
    babam ordaydı,
    hepsi en az 5'şer kez aramıştı.
    ezgi yığınla mesaj atmıştı.
    artık nasıl derin uyuduysam hiç birini duymamıştım.
    önce lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım.
    evde ses seda yoktu.
    -çağdaş. diye seslendim cevap bekleyerek,
    ama cevap gelmedi.
    açık olan yatak odasının kapısını da ufaktan aralayarak içeri baktım,
    ama kimse yoktu.
    evde yalnızdım.
    karnım çok açtı.
    evin anahtarı olmadığı için dışarı çıkamadım ve mecburen dolabı açtım.
    ama dolap neredeyse bomboştu.
    "hay amk" diyerek geri kapattım dolabı.
    içeri geçtim.
    koltuğa oturdum.
    içim çok huzursuzdu.
    ezgi'nin ve murat'ın attığı mesajları okudum.
    başta ezgi olmak üzere ikisi de çok merak etmişlerdi beni.
    içimde tam tarif edemediğim bi kızgınlık vardı.
    aslı'yla aramızda geçen yarım yamalak konuşma ezgi'nin ve murat'ın bana yalan söylediklerini gösteriyordu.
    ama ona rağmen onları merakta bırakmaya gönlüm razı olmadı o an.
    aradım ezgi'yi.
    anında açıldı telefon.
    -canımm. dedi ezgi
    beni çok merak ettiği ses tonundan bile belliydi.
    -efendim. dedim
    ···
  4. 54.
    +11 -3
    #
    gözlerini kaçırdı.
    çenesinden tutarak kendime çevirdim.
    hala kafasını geri çekmeye çalışsa da bir erkeği tutarcasına kuvvetli tutuyordum onu.
    canının acıması o an aklıma gelecek son şeydi belki de.
    -peki aslı, ben kimim, onu söyle bari? dedim
    -eee sıktın ama be. diyerek ani ve hiç beklemediğim bir şekilde itti beni.
    kurtulmuştu ellerimden.
    kaçabilirdi ama yapmadı.
    -neler yaşadığımı bilmiyorsun. dedim
    belki de dayanamayıp "biliyorum" demek istedi ama caner'in bize doğru yaklaşan sesi böldü aslı'yı.
    -sakın gelme peşimden. dedi duvarın köşesine doğru ilerlerken.
    -gelicem aslı, bu soruların cevaplarını alana kadar gelicem peşinden, gerekirse bi yalan söyle bana, bi yalan büyüt içimde ama böyle gönderme beni geri, içimdeki bu boşlukta kaybolmama izin verme aslı. dedim
    -ben sana hiç yalan söylemedim be ali. dedi
    ama öyle bi dedi ki beyler,
    o sözler resmen içime işledi.
    artık dönüşü olmayan bir yola da girdiğimizi gösteriyordu bu bi kaç kelime.
    "ben sana hiç yalan söylemedim be ali.."
    beynimde yankılandı bu kelimeler o kısacık anda bir çok kez.
    -bana doğruları ver de öyle git o zaman. dedim
    -sakın gelme peşimden. dedi arka arka küçük adımlarla duvarı dönmek üzereyken.
    -neden gelmiyim ki aslı. dedim
    -ölürsün ali. dedi
    -peki ben daha önce öldüm mü aslı. dedim
    -evet, ben öldürdüm hem de. dedi
    caner'in sesi artık çok yakından geliyordu.
    belki de duvarın arkasında bir kaç metre ilerdeydi.
    aslı artık çok daha sessiz konuşuyordu.
    resmen dudaklarını okuyordum.
    -gelme ali, yalvarırım, öldürme beni. dedi gözyaşlarıyla.
    -cevap vermeden gideceksen durmam burda, gelirim ardından. dedim
    -bulucam seni, söz veriyorum. dedi zorla da olsa.
    2. kez sormadım lan beyler,
    o an orda güvendim ona.
    izin verdim gitmesine.
    caner'in biraz uzaklaşmasını bekledi bi kaç saniye,
    sonra hızlıca çıktı duvarın arkasından.
    ardına bakmadan koştu caner'e doğru.
    dayanamayarak duvarın köşesinden izledim onu.
    caner'e sarıldı.
    ama caner'in gözü dönmüş gibiydi,
    aslı'yı giblemiyor, hala sağa sola bakınıyordu.
    biraz sonra aslı'nın çekiştirmesiyle yürümeye başladılar.
    caner hala arkasına dönüp bakıyordu.
    eğer beni bulsaydı o elindeki bıçağı muhtemelen zütüme sokacaktı.
    bir kaç dakika bekledim olduğum yerde.
    ama öncelikli niyetim saklanmak değil az önce duyduklarımı sindirmekti.
    konuştuğumuz cümleleri tekrarladım kafamda,
    beynime kazıdım hiç unutmamak üzere onları.
    biraz sonra çıktım saklandığım duvarın arkasından.
    hiç bilmediğim bir sokak arasında yürüyordum ıssıza doğru.
    nereye gideceğimi, ne yapacağımı, aslı'nın vermiş olduğu sözü ne zaman tutacağını bilmeden.
    cebimden telefonu çıkarttım ve çağdaş'ı aradım.
    işimin bittiğini ve gelip beni tarif ettiğim yerden almasını söyledim.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    +8
    Taksiye mi çıktın
    ···
    1. 1.
      +2
      ahahah neyse rez syfa 8
      ···
  6. 56.
    +9 -1
    #
    -biz geçmişi konuşmayacağımıza, güzel bir gelecek kuracağımıza dair söz verdik birbirimize ali. sen, ben ve murat söz verdik. allah sana bi şans daha verdi ali, tertemiz bir sayfa açtı sana, al yeniden başla dedi hayata, kıymetini bil ali. dedi
    -peki senin hiç birini çok sevdiğin ama kimi sevdiğini bilmediğin oldu mu ezgi. dedim
    -hayır olmadı, ben hep bildim kimi sevdiğimi. dedi
    -ben bilmedim işte ezgi. dedim
    bu sözlerim normalde onu çok üzerdi ama o an bana destek olmak için hiç bir tepki vermedi.
    -ne yaparsan yap yanındayım ali, ama nolur bırak da mutlu olalım. dedi
    -tek amacım bu ezgi, ben o kazadan sonra bir çok kez güldüm yanınızda, bir çok kez eğlendim deli gibi, bir çok kez şarkılar söyledim size, ama dedim ya hep yarımdım bi şekilde, dolduramadım tam anlamıyla içimi. dedim
    -ya aradığın gerçekler seni mutlu etmeyecekse ali, ya daha çok üzecek, ya kalan yarını da alacaksa senden? dedi
    cevap vermedim.
    sustum yine bir süre.
    -peki ezgi o kaza, sen orda mıydın? dedim
    -hayır değildim. dedi
    -nasıl oldu o kaza, anlatır mısın? dedim
    -bunu sana defalarca anlattık ali? dedi
    -bi daha anlat ezgi. dedim
    -eski yoldan bahçeye gidiyordun babanın yanına, arabada ne oldu bilmiyoruz, ama yoldan çıkmışsın, takla atmış araba, girdiğin bahçenin sahipleri bulmuş seni ilk, sonrasında da yaşadığın ağır travma ve hastanede geçen 2 yıl işte. dedi
    -hepsi bu mu ezgi. dedim
    -hepsi bu ali. dedi
    -yanımda kimse yok muydu, tek miydim o arabada. dedim
    -evet ali tektin, senden başka kimseye bi şey olmadı. dedi
    -peki o çığlık ezgi? dedim
    -ne çığlığı. dedi
    -o duyduğum çığlık kime aitti, duydum o sesi ben ezgi, bir kadın, bir kadın çığlık atıyordu sadece. dedim
    ezgi konuşmanın başından beri ilk defa bu kadar panik olmuştu.
    eli ayağına dolanmıştı, ne yapacağını bilemez haldeydi.
    onu sonunda köşeye sıkıştırmıştım.
    -kafan çok karışmış ali. diye üste çıkmaya çalıştı ezgi.
    -kafam hiç karışmayacak kadar boş ezgi, doldurmaya çalışıyorum ya zaten. dedim
    -yalan yanlış şeylerle doldurma o zaman. dedi
    -doğrularla doldur o zaman ezgi. dedim
    -insan neye inanmak isterse ona inanır ali, biz sana zaten verdik doğruları. dedi
    -peki ezgi. dedim konuşmanın sonucunda bi yere varamayacağımızı anlayarak.
    birbirimizi daha fazla üzmenin alemi yoktu.
    biraz sonra ezgi'nin telefonu çaldı.
    arayan murat'tı.
    bana çok kızgındı ama ezgi'ye beni soruyordu.
    ezgi iyi olduğumuzu ve yerimizi söyleyip kapattı telefonu.
    -geliyor mu? dedim
    -sanmam. dedi
    -ariyim mi ben bi, çağırayım mı. dedim
    -murat'ı bilmiyor musun sen, bırak geçsin siniri, kendi gelir zaten. dedi
    -peki. dedim ısrar etmedim.
    derken telefonum çaldı.
    ahmet abi arıyordu.
    -hah şimdi sıçtık işte, ne dicem adama ben şimdi. dedim
    -"sağol abi" diyeceksin. dedi ezgi tebessüm ederek.
    -anlamadım. dedim
    Tümünü Göster
    ···
  7. 57.
    +7
    #
    cevap vermedim.
    çocuk da daha fazla üstelemedi.
    yoldan geçen bi taksiye el etti durdurmak için.
    -arabam var. dedim
    taksi de müşterisi olduğu için durmamıştı zaten.
    -nerde abi. dedi
    -şu ara sokakta. dedim
    çocuk hiç bi şey demeden koluma girdi ve ayağa kaldırdı beni.
    arabanın yanına gelmiştik.
    arabanın kapısını açtım ve bindim arabaya.
    -yolun açık olsun abi. dedi çocuk.
    -eyvallah, sen de kusura bakma. dedim
    -olur abi öyle, sıkıntı yok. dedi ve gitti çocuk.
    adını bile bilmediğim bu eleman güzel elemandı,
    delikanlıydı.
    başka bir zamanda karşılaşsaydık iyi iki dost bile olabilirdik belki.
    arabanın camlarını açtım ve bi sigara çıkarttım cebimden.
    gidecek bir yerim yoktu,
    bu şekilde çanakkaleye de dönemezdim.
    çaresizdim.
    sigara üstüne sigara yaktım.
    aklımda hiç bir şey yoktu,
    "aslı" diyordum,
    "neden inmedi o arabadan, neden göz yumdu caner'in beni dövmesine?" diyordum sadece.
    ara ara o kazadan kalma tek hatıra olan çığlık sesi yankılanıyordu beynimde.
    kafayı yemek üzereydim.
    "yarın ola hayrola" diyerek gözlerimi yumdum.
    arabada uyumaya karar vermiştim.
    uyuyamadım tabi ki de.
    ama kapalıydı gözlerim.
    ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama biraz sonra arabanın yarım açık olan cdıbını tıklattı biri.
    gözlerimi açtığımda garson çocuk duruyordu dışarda.
    -gitmemişsin abi. dedi
    gülerek karşılık verdim.
    çocuk neden gitmediğimi anlamış olacak ki
    -gidecek yerin yok di mi abi. dedi
    -senin varsa atla da bırakayım. dedim
    -benim yolum uzun abi. dedi
    -iyi sen bilirsin. dedim
    çocuk bir süre düşündükten sonra
    -aslında olur ya. diyerek arabanın etrafından dolaştı ve yanıma oturdu.
    -gidelim abi. dedi
    -nereye. dedim
    -ümraniye abi. dedi
    -ben yolları bilmem, tarif et bakalım. dedim
    arabayı çalıştırdım ve çocuk yolu tarif etmeye başladı.
    bi 20 dk sonra gelmiştik çocuğun kaldığı eve.
    tarif ettiği binanın önünde durmuştuk.
    -haydi eyvallah. kardeşim dedim inmesini bekleyerek.
    -park etsene arabayı. dedi
    -o niye. dedim
    -abi çanakkale'de nasıldır bilmem ama burda yolun ortasında araba bırakmayız biz. dedi eleman gülerek.
    geç de olsa çocuğun ne demek istediğini anlamıştım.
    -olmaz öyle şey kardeşim. dedim
    ···
  8. 58.
    +8 -1
    Bu hikayeyi yazanla boncuk omeri yazan aynı.

    Bu hikayedeki karakterler ile boncuk ömer hikayesinin karakterlerini kıyaslarsak eğer.

    Eylül birinci kız Aysel yancı kız.
    Ezgi birinci kız Aslı yancı kız.

    Baş harfleri aynı.

    Peki erkek karakterlere gelirsek ortak yanları nedir?

    Benim bulduğum tek şey dört halife.

    Ömer,ali, bekir,osman.

    Sırada ki hikaye de karakterler muhtemelen şöyle olacaktır;

    Adamın adı bekir.
    Birinci kızın adı Eda.
    yancı kızın adı ise ayşe.

    Bazı cümlelerin yanına parantez içinde bu cümleyi unutmayın beyler notu düşüyor. Tıpkı ömer gibi. Üslup aynı.

    Üslubu tam anlamıyla iyi değil ama amatör olarak sürükleyici olmayı başarmış.

    Mode off dexter morgan.
    ···
    1. 1.
      +4 -1
      Bi tek çıkarken kimseye satasmayin demiyor , çünkü bu bin bize satasip duygularimizla oynuyor
      ···
    2. 2.
      +4
      kardeş milli istihbarattamı çalışıyorsun bu ne çözümleme amk gece gece hayran kaldım
      ···
    3. 3.
      +2
      Panpa yıllarca polisiye ile ilgilendim. Ama bu bin ipuçlarını bulduğum için bir sonra ki hikayedeki kahramanın adını bekir yapmayacak.
      ···
    4. 4.
      +3
      deli bekir in hikayesi başlığını alayım da yazamasın bin diyordum tam.
      bekir olmayacak demek.
      ···
    5. diğerleri 2
  9. 59.
    +8 -1
    #
    ama susmuştu.
    -evet..? dedim devam etmesi için
    -ali orda ne olursa olsun dön geri olur mu, güçlü dur, ayakta dur ve yıkılma olur mu? dedi
    -yıkılmam. dedim.
    -umarım. dedi ezgi.
    -kendine dikkat et. dedim
    -sen de. dedi ve bindim arabaya.
    soğakın köşesini dönene kadar el salladı ezgi arkamdan.
    hüzünlenmiştim lan binler.
    her ne kadar biraz baskı altında olsam da sevmiştim ben bu kızı.
    değerliydi benim için.
    belki de dostça sevmiştim ama ne farkederdi ki amk, sevmiştim işte.
    doğru kordon'a sürdüm arabayı.
    arabayı çarşı girişine koyup yürüdüm bizim mekana.
    çocuklar sabah temizliği yapıyorlardı.
    bizim mekan da kordon'daki diğer mekanlar gibi nerdeyse 7 gün 24 saat açıktı.
    sabahları cafe akşamları bar havasındaydı.
    ahmet abi'yi aradı gözlerim ama göremedim.
    normalde bazen bu saatlerde burda olur bazen de olmazdı,
    ben olmadığı ana denk gelmiştim.
    bizim çocuklardan birine sordum ahmet abi'yi,
    -daha gelmedi abi. dedi
    dışardaki masalardan birine oturdum,
    telefonu çıkarttım cebimden ve aradım ahmet abi'yi.
    -ahmet abi merhaba. dedim
    -merhaba ali'cim. dedi
    -ahmet abi ben gidiyorum. dedim
    -nereye. dedi ahmet abi şaşırarak.
    -istanbul'a abi, bazı şeyleri çözmem lazım. dedim
    -nasıl yani, ne oldu anlat, çatlatma adamı. dedi
    -dünkü adam abi, o geçmişimden biri, o karanlık biri, dün ölümle tehdit etti beni. dedim biraz da olsa abartarak.
    -vay it, neden söylemedin bana. dedi
    -dün mekandan çıktıktan sonra oldu abi. dedim
    -nasıl yani takip mi etmiş. dedi
    -belki de abi, bilmiyorum. dedim
    -ee napıcaksın şimdi. dedi
    -aradığım cevaplar burda değil abi ait olduğum yerde, istanbul'da. dedim
    -anladım ali, yolun açık olsun, ne zaman dönersin. dedi
    -bilmiyorum abi ama sen benim yerime bul birini, boşa düşme. dedim
    -eyvallah. dedi ahmet abi üzülerek.
    -eyvallah abi görüşürüz. dedim ve telefonu kapattık.
    içerde kalan paramı da isteyememiştim.
    "neyse bakıcaz bi çaresine artık" diyerek ayaklandım.
    -kendinize iyi bakın beyler, bi süre yokum ben, selametle. diye uzaktan garson çocuklarla vedalaşmış arabaya doğru yürüyordum ki aralarından biri geldi "ali abi" diye arkamdan bağırarak.
    -efendim. diyerek döndüm arkamı
    çocuğun elinde bi zarf vardı.
    bu zarf olayı ahmet abi'nin işiydi.
    ahmet abi parayı elden alırken rahat olmamız için zarfa koyar öyle verirdi maaşları.
    bu da benim içerde kalan son maaşımdı.
    ama bi fark vardı, normalde bu kadar kalın olmazdı benim zarfım ama bu sefer bi değişiklik vardı.
    üzerinde "ali" yazan zarfı çocuğun elinden alarak içini açtım.
    içinde belki 30 tane 100'lük vardı.
    bu para benim maaşımdan fazlaydı.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 60.
    +7
    akşamı iple çekiyorum. daha ilk günlerden heyecan arttı amk. akşama mevzular karışık ben size diyim.
    ···
  11. 61.
    +7
    #
    -eee nasıl aç değilsin o zaman. dedi
    cevap veremedim yine.
    yaklaşık 80 yaşındaki kadın tarafından ardı arkası kesilmeden züt ediliyordum.
    bi kaç dakika sonra
    -desene sana da biz hizmet edicez. dedi dizisine reklam giren kadın.
    -aman efendim estağfurullah. dedim
    -o zaman geç içeri de bi şeyler ye. dedi kadın
    mecburen geçtim mutfağa o kalkmasın diye.
    aptal gibi sağıma soluma bakınıyordum.
    biraz sonra içerden direktifler yağdırmaya başladı kadın.
    -dolapta fasulye ve pilav var, çıkart onları. dedi
    dediği gibi yaptım.
    fasulye ve pilavı çıkarttım.
    -ocağa koy. dedi
    yine dediğini yaptım.
    -ekmek fırının içinde. dedi
    fırından ekmeği de çıkarttım.
    -tabaklar 3. dolapta. dedi
    tabakları da çıkarttım.
    bi kaç dakika geçmişti ki
    -ısınmıştır yemek, ocağı kapat. dedi
    ocağı kapatarak yemekleri tabağa koydum ve yemeye başladım.
    yemek bittikten sonra masayı toplayarak tabakları yıkadım ve bir laf daha yememek için her şeyi aldığım yere geri koydum.
    içeri geçtim tekrar.
    kadın dizisine kilitlenmiş karakterlere sataşıyordu.
    koltuğa oturup kadını izlemeye başladım.
    aksi ve huysuz bir kadın olmasına rağmen kanım ısınmıştı kadına.
    gıcık almamıştım yani,
    en azından çoğu insanın olamadığı kadar dobra bi insandı.
    biraz sonra müsade alarak sigara içmek için balkona çıktım.
    bakmayın balkon dediğime,
    ev zemin katta olduğu için balkon görünümlü minicik bir bahçeydi çıktığım.
    sigaramı içip içeri geçtim.
    çok sıkılmıştım ama öyle böyle derken ettik saat 6'yı.
    biraz sonra kapı çaldı.
    yusuf'u göreceğim için bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.
    yerimden fırladım ve kapıyı açtım kadına zahmet olmasın diye.
    -oooo uyanmışsın. dedi yusuf
    -o kadar da değil. dedim tebessüm ederek.
    -ne biliyim, sabah çıkarken bi dürttüm de hiç uyanacak gibi durmuyordun. dedi
    -yorulmuşum dün. dedim
    -yumruk yoruyor adamı. dedi gülerek.
    yusuf bininin bu hareketleri içten içe hoşuma gitmeye başlamıştı.
    herif güzel espri yapıyor ama adamı itin zütüne sokuyordu.
    ama kötü bi niyeti yoktu, herifin tarzı buydu.
    çabucak alıştım yusuf'un bu hallerine.
    -nasıl valide hanımla anlaşabildiniz mi. dedi yusuf babannesinin de duyabileceği bi şekilde.
    -çok. dedim imalı imalı
    -tahmin edebiliyorum. dedi ve babannesinin yanına gitti.
    kadının suratı kırk karıştı,
    yusuf'un yüzüne bakmıyor, pencereden dışarıyı seyrediyordu.
    -hanimiş benim tontişim. diyerek babannesinin yanına gitti yusuf.
    kadın "gibtir git başımdan" dercesine omzunu silkti.
    -ne o, küs müyüz yoksa? dedi yusuf.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    +7
    #
    -ne alakası var oğlum. dedim
    -çok alakası var abi, neyse gibtir et. dedi
    biralarımızı bitirmiş 2. biraları söylemiştik.
    -burda evler ne kadar. dedim
    yusuf neredeyse ağzındaki birayı püskürtecekti,
    zor tuttu kendini.
    -ne gülüyorsun oğlum. dedim
    -baban ne iş yapıyor. dedi
    -çiftçi. dedim
    -tarlanız falan var mı. dedi
    -bahçemiz var. dedim
    -satsa kaça satar. dedi
    -60-70 bin falan eder her halde. dedim
    -oooo yine iyisin, çıktı 1 yıllık kiran. dedi yusuf
    -kaç. dedim
    -abi burası caddebostan, hemen üstümüz bağdat caddesi, senin benim gibi adamlar oturamaz abi burda. dedi yusuf birden ciddileşerek.
    -vay amk. dedim
    -ya amk. dedi
    biralarımızdan bi kaç yudum aldıktan sonra
    -sen hayırdır, neden sordun evleri. dedi
    -hiiç, merak ettim. dedim
    -bence sen bi daha dönmeyeceksin çanakkele'ye. dedi
    -onu da nerden çıkarttın. dedim
    -hissettim. dedi
    derken telefonum çaldı.
    ezgi arıyordu.
    yusuf'tan müsade isteyerek çıktım dışarı.
    mekandan çıkar çıkmaz açtım telefonu.
    -efendim ezgi. dedi
    -canımm. dedi
    -efendim. dedim
    -iyi misin. dedi
    -iyiyim saol, sen? dedim
    -nerde kalıyorsun. dedi soruma cevap vermeden.
    -bi arkadaşın yanında. dedim
    -hangi arkadaş o. dedi ezgi birden sivrilerek.
    -tanımazsın. dedim
    -adı ne. dedim
    -yusuf. dedim
    -iyi bari. dedi
    -eee başka başka? dedi
    ezgi sanki buraya neden geldiğimi bilmiyor gibi gayet rahay konuşuyordu,
    hala aptal yerine konduğumu hissettim ve sinirlendim bir anda.
    iyice ayar oluyordum artık.
    -iyilik sağlık. dedim öyle dümdüz.
    -iyi bakalım, ara arada, merakta bırakma bizi. dedi
    -eyvallah. diyerek kapattım telefonu.
    aklıma bir fikir gelmişti o an. murat'ı aradım direk.
    hemen açıldı telefon.
    -alo. dedi murat.
    -her şey için sağol. dedim
    -anlamadım. dedi
    -onu buldum murat. dedim
    -eee, evet? dedi murat birden kekeleyerek.
    ···
  13. 63.
    +10 -3
    Boncuk Ali hikayesi galiba bu *
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      yok kardeş #kaybetimyenibirsayfa bu baslangıcları aynı degil ama suana dek benzer bayagı bi
      ···
    2. 2.
      +3 -1
      bir daha okudumda boncuk ve gosgos karışımı olmuş
      ···
  14. 64.
    +10 -3
    #
    haluk abi'nin ısrarlarına rağmen yemedim.
    masadaki saçma sapan muhabbete eşlik ediyordum ayıp olmasın diye.
    hatunlar güzel olmasına güzeldi ama yollu oldukları her hallerinden belliydi.
    haluk abi kafasıyla diğer hatunu göstererek "zütür" der gibi bi işaret yaptı.
    hatun görmesin diye utanarak çevirdim kafamı.
    -utangaçtır bizimkisi biraz ablası. dedi kıza doğru dönerek.
    "senin yapacağın işi gibeyim diyerek" masadan kalkmak istesem de o arabaya ihtiyacım olduğu için kalkamadım masadan.
    haluk abi kötü bir adam değildi.
    ama karı kız ortdıbına girince çok gevşer eşi dostu satmasa da gömerdi.
    ama sinirlendiğimi anladığı için uzatmadı.
    ben sormadan kendi girdi lafa.
    -arabanın anahtarı dükkanda, araba da dükkanın önünde, içerde çocuklar var bizim, söyle versinler. dedi haluk abi.
    -eyvallah abi, çarşamba sende araba. dedim
    -sana bi şey olmasın da keyfine bak aslanım. dedi
    -eyvallah abi. diyerek hatunlara da yalandan selam vererek çıktım ordan.
    haluk abi'nin az ilerdeki dükkanına doğru hızlı adımlarla ilerliyordum.
    elemanlara selam vererek girdim içeri.
    ayak üstü 2 sohbet muhabbetten sonra anahtarı alarak çıktım dükkandan ve bindim arabaya.
    giderken ezgi'ye ve murat'a ne söyleyeceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu.
    telefonu öylece kapatıp gitmek de olmazdı,
    bi yalan uydurmak lazımdı.
    yolda uydururum bi şeyler diyerekten saat 11 gibi çıktım yola.
    1000 km'den fazla yolum vardı.
    yolda uyumazsam gece 11 gibi orda olacaktım.
    akşam 6 gibi ankara'ya vardım.
    telefonum çaldı.
    ezgi arıyordu.
    uzun uzun çalar da açmazsam bana bakmaya eve geleceklerini bildiğim için henüz bir yalan bulamasam da açtım telefonu.
    -canım. dedi ezgi
    -efendim. dedim
    -napıyorsun. dedi
    -çalışıyorum, sen? dedim
    -ama bugün pazartesi. dedi
    -babamın yanındayım. dedim
    -nasıl yani bahçeye mi gittin. dedi
    -evet, yardım etmeye geldim. dedim
    -ne zaman dönersin? dedi
    -bilmem belki kalırım burda. dedim
    -iyisin di mi? dedi ezgi şüphelenerek.
    -iyiyim canım, neden ki. dedim
    -ne biliyim bahçeye pek inmezdin de sen. dedi
    -sıkıldım evde. dedim
    -iyi hadi bakalım, dikkat et kendine, dönünce haber et o zaman. dedi
    -tamam, merak etme. diyerek kapadım telefonu.
    doğaçlama olsa da çok mantıklı bir yalan söylemiştim. ezgi de murat da aramazdı babamı.
    nedendir bilinmez ama bizim çocuklarla babamın pek yoktu arası.
    bizimkiler babamı çiftçi diye hor görecek çocuklar asla değillerdi,
    ama hep bi mesafe vardı aralarında.
    saygıda kusur etmediler,
    hep "kemal amca" dediler ama babam evdeyken 1 gün bile eve gelmedi bizimkiler.
    saygıda kusur etmedikleri sürece sorun yoktu,
    onlar kusur etmediler ben de sorun.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +8
      Bence senin 22 yılı yanlış anlattılar panpa babanda gerçeği biliyor o yüzden araları iyi değil. Kızıl saçlı hatunda eski sevgilin bence.
      ···
  15. 65.
    +8 -1
    Sadece ilk entry'yi okudum, anlatım tarzı aynı Boncuk Ömerin'ki gibi, yazısı da öyle. Yeni hesap açmış sırf bu hikaye için, aynı ömer gibi. Onun olma ihtimali çok yüksek veyada ondan çok etkilenmiş ve esinlenmiş biriside olabilir. Bilemiyorum yani poh da çıkabilüü...
    ···
  16. 66.
    +12 -5
    #
    ama her ne kadar ezgiye aşık olsam da murat da çocukluk arkadaşımdı.
    onu orda bırakıp gitmek olmazdı.
    ezgi'ye rağmen döndüm tekrar olay yerine.
    konser alanına güvenlik görevlileri dolmuş kavga yatışmak üzereydi.
    hala uzaktan birbirlerine bira şişeleri fırlatmalar, sözlü sataşmalar devam ediyordu ama temas kesilmişti.
    kafamı kollayarak geçtim büfenin tarafına.
    orda gördüm muratı.
    büfenin arkasına saklanmıştı.
    korkmuş olsa da gayet iyi görünüyordu, ama ben yine de sordum emin olabilmek için.
    -iyi misin kardeşim. dedim.
    hala kegib kegib nefes alıyordu.
    beni korkutacak kadar derinden geliyordu nefesi.
    karşımda sağlıklı bir insan olsa belki hiç giblemezdim ama murat'ın kalbinde doğuştan ritim bozukluğu vardı.
    heyecanlanmaması gerekiyordu.
    karşımda yine sağlıklı bir insan olsa "ne diye kızı orda bırakıp kaçıyorsun" diyerek üste çıkardım ama murat'a karşı yapamadım bunu.
    kaçmış olmasına sevindim bile içten içe.
    nefes alıp verişi düzelince murat'ın koluna girdim ve ezgi'nin yanına zütürdüm onu.
    3 çocukluk arkadaşı 2 sevdalı sarıldık birbirimize.
    ikisinin de iyi olduğundan emin olduktan sonra
    -dönelim hadi. dedim ve kampüsten çıkarak dışarıya parkettiğimiz arabaya doğru yürümeye başladık.
    bir yanımda ezgi, bir yanımda murat vardı.
    burnum hala sızlıyordu ama insanın bazen güçlü durması gerekir ya beyler,
    işte o an tam da öyleydim.
    hiç bi şey belli etmedim.
    araba benim değil murat'ındı ama kendini iyi hissetmediği için hiç konuşmadan bana verdi anahtarı ve arkaya bindi.
    ezgi yanıma oturdu.
    haftasonunu geçirmeyi planladığımız adana'nın o hiç bilmediğimiz sokaklarında dolanıyorduk nereye gittiğimizi bile bilmeden.
    geldiğimiz yere memlekete çanakkale'ye dönmeyi düşündüm ben.
    uykusuzdum ama "yolda çeker uyurum" diye geçiriyordum içimden.
    -ne yapalım. dedim konuyu açmak için.
    kimse bi şey demediği gibi "dönelim" diyen de olmadı.
    dönmeye niyetli olmadıkları için girmedim konuya hiç.
    buraya gelirken planladığımız üzere murat'ın üniversite'den bi arkadaşı olan çağdaş'ın evinde kalacaktık,
    baraj yolu diye bi yerdeydi ev.
    sora sora bulduk yolu da evi de.
    arabayı evin önüne park edip indik arabadan.
    telefonda konuşurken çağdaş kendisinin evde olmadığını söylemişti.
    bu durum bana biraz garip gelse de mecburen çıktık eve.
    çaldık kapıyı.
    ama açan olmadı.
    -hadi gidelim, buluruz kalacak bi yer. dedim
    içimde tarifsiz bi sıkıntı vardı ve bu sıkıntının hala burnumu sızlatan kavgayla hiç bir alakası yoktu.
    ama yine dinlemediler beni.
    murat bi daha çaldı kapıyı.
    biraz daha bekledikten sonra açıldı kapı.
    yüzü yara izleriyle dolu bi eleman açtı kapıyı.
    eleman "siz kimsiniz amk" diyen gözlerle bize bakıyordu.
    henüz kendimizi tanıtamamıştık ki elemanın arkasından
    -kim geldi hayatım. diyerek kızıl saçlı bi hatun geldi.
    işte o gün hayatımı gibecek iki insanla tanıştım beyler...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +10 -4
      Grup yapmışlardır Ezginin ami sizlamistir boncuk eylülu Aysel Ceyda güneşi gibti n ya sıra ezgizemi geldi iktidarsız o c
      ···
      1. 1.
        +1
        şuku :D
        ···
  17. 67.
    +6
    Rezene çayı. Bi üç ayda bu bin gibsin uykularımı hadi bakalım
    ···
  18. 68.
    +6
    #
    ben caner'i beklerken o kapkara gözlerde kayboldum bir an.
    aslı beni gördüğüne çok şaşırmıştı.
    -hiç vazgeçmicek misin sen. dedi yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyle.
    -vazgeçmicem aslı. dedim
    -umarım üzülmezsin. dedi
    o an beni yarın akşam sahile çağıranın aslı olmadığını anlamıştım.
    yusuf haklı çıkmıştı,
    beni sahile çağıran muhtemelen caner züt oğlanıydı.
    ama belli etmedim o an aslı'ya bi şey.
    derken ışık yandı.
    aslı gaza bastı.
    bizim araba içinde yusufla beraber yolda kalmıştı.
    "hay amk" dedim içimden ama artık çok geçti.
    "inşallah şöförlüğü vardır yusuf'un" demekten başka bi şey gelmedi elimden.
    aslı erkek gibi kullanıyordu arabayı.
    maganda gibi makas atıyor,
    öndeki arabanın zütüne zütüne giriyordu.
    nereye gittiğimizi henüz bilmiyordum.
    sahil yoluna inmiştik.
    baya bi gittikten sonra sahildeki ispark'a girdik.
    arabayı park ettik ve indik arabadan.
    -hatırladın mı burayı. dedi aslı.
    -hayır. dedim
    -maltepe sahil, burası en çok sevdiğimiz yerdi. dedi
    -sevdiğimiz? dedim
    -evet, ikimizin dedi. utangaç bir tebessümle.
    aslı garip bir şekilde mutlu görünüyordu.
    -takip et. dedi
    peşinden gittim koşar adımlarla.
    az ilerdeki banka oturdu.
    ayaklarını sallıyordu çocuklar gibi.
    -ya burayı? dedi
    -hayır. dedim
    -burası bizim bankımızdı. dedi
    -neden bir sürü bank varken özellikle bu. dedim harbiden merak ederek.
    -buralarda takılan evsiz küçük bi çocuk vardı, adı "çetin"di, bu bankta yatardı, sürekli görürdük onu, bi kaç sefer para vermiştin ama kabul etmemişti, "o zaman bana bi şey" sat demiştin ona para verebilmek için, "satacak bi şeyim yok ki.." demişti, sen de ona "o zaman bu bankı sat bana" demiştin, "olmaz, ben nerde yatıcam o zaman" demişti, sen de ona "o zaman gündüzleri bize kirala" demiştin, çocuk sevinerek kabul etmişti ve sıkı bir pazarlıkla aylık 100 liraya anlaşmıştınız. işte o yüzden biz hep bu bankta oturduk çetin bizi başka bankta görür de gurur yapar diye. dedi
    "vay amk ben neymişim" dedim içimden.
    sonra birden çocuğu merak etim.
    -çetin, belli ki sevmişim ben bu çocuğu, o nerde şimdi. dedim
    -bakım evlerinden birinde kalıyor diye duymuştum, umarım iyidir. dedi
    -umarım. dedim
    aslı başını omzuma koydu.
    resmen bi yıldırım çaktı o anda beynimde.
    ama asıl deprem henüz yaşanmamıştı.
    bunlar artçı şoklardı.
    -aslı. dedim
    -efendim. dedi
    -peki neden, neden saklanıyor bu gerçekler benden. dedim
    -çünkü o geçmişe herkes bi şeyler gömdü ali. dedi
    -ama bu benim geçmişim, buna kimsenin hakkı yok aslı. dedim
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    +7 -1
    Aq tahminlerim doğru çıktı şimdiye kadar. Şukularınız nerde binler?

    Ulan caner bile öyle konuşunca dedim "bu ali birini mi öldürdü" aq..

    Aaa bi dakka lan. Tamam aq şimdi anladım. "Geri getirebilecek misin" dediği o gün senin yanında olan kız. O araba kazasında çığlığını duyduğun. Olayın aslıyla ilgisi yok aq. Aslı büyük ihtimalle bi yan kişi. Sevda işi de değil. Ali büyük ihtimalle o çığlığını duyduğu kızı arıyor ama o da o gün kazada öldü. 2 sene boyunca komada kalınca ne caner gelip hesap sorabildi ne başkası. O kadar zaman geçincede herkes bıraktı olayın peşini.

    Tahmin doğruysa daha başlangıçtan yerimi ayırttım...

    Bi de doğru çıkıyomuş.. Puhahahha, yazmana bile gerek kalmayacak ama neyse. Devam devaaaaaam, merak ettim.
    ···
    1. 1.
      +1
      çığlık atan kız canerin bacısı, seyir halindeyken ali'ye sakso çektiği için ali direksiyon hakimiyetini kaybedip kaza yapıyor ali'nin alet kızın beynine saplanıyor kız oracıkta can veriyor, aslında alinin duyduğu tam olarak çığlık değil çığlıkla karışık deep throat öğürmesi, ilerde anıları netleşince bahsedecek bunlardan.
      ···
      1. 1.
        0
        trol çıkmaz burdan.
        ···
  20. 70.
    +6
    #
    -bi yanlışlık olmasın. dedim zarfı çocuğa göstererek.
    -yok abi, ahmet abi aradı az önce, o ne dediyse onu yaptım. dedi sırıtarak.
    -eyvallah. kardeşim diyerek arabaya doğru döndüm geri.
    mutlu olmuştum amk.
    "adamsın ahmet abi" dedim içimden.
    arabaya bindim.
    son bir engelim daha vardı.
    araba için haluk abi'yi aramam lazımdı.
    cebimden telefonu çıkarttım ve aradım haluk abi'yi.
    -söyle genç. diyerek açtı telefonu.
    -napıyorsun abi. dedim
    -iyidir, çok güzel bir hanımefendiyle yemek yiyorum. dedi yavşak yavşak.
    -iyi abi, çok tutmiyim o zaman seni, ben istanbul'a gidiyorum da arabayı napiyim diye soracaktım sana. dedim
    -hatun işi mi. dedi
    -yok abi. dedim
    -hadi hadi, bırak bu işleri, anlarız genç adamın halinden, zütür arabayı, bak keyfine, boş da dönme çok kızarım. dedi aynı yavşak gülümsemeyle.
    -eyvallah. abi diyerek mevzuyu daha fazla uzatmadım
    arabaya bindim ve bastım gaza.
    belki de bir daha göremeyeceğim çanakkale'ye, kordon'a son kez baktım uzun uzun.
    çıktım bursa yoluna.
    ağzımda sigara,
    radyo'da irem derici sürüyordum istanbul'a.
    garip bir şekilde sevdiğim insanları arkamda bırakıyor olmama rağmen mutluydum lan beyler,
    garip bi mutluluk vardı içimde anlam veremediğim.
    yalova'ya gelmiştim.
    feribot iskelesine girdim.
    sıra yoktu, gelen ilk feribota bindim.
    biraz sonra hareket etti feribot.
    yukarı çıktım.
    1 tane sosisli aldım kendime, kesmedi 2. yi de aldım.
    karınımı da doyurmuştum.
    dışarı çıktım.
    rüzgar sert sert vuruyordu yüzüme.
    sigaranın yarısını ben, yarısını da rüzgar içiyordu.
    derken geçtik karşıya.
    gebze'de indik feribottan.
    tabelalara baka baka gidiyordum istanbul'a doğru.
    telefonun navigasyonunu hiç kapatmadım yol boyunca.
    akşam 9 olmuştu ki geldim kadıköy'e.
    her yerde insanlar vardı.
    elimdeki kağıt parçasında "suadiye" yazıyordu.
    sora sora orayı da buldum.
    cadde diye bi yeri tarif ediyorlardı.
    sonunda çıktım o meşhur caddeye.
    bir ucundan bir ucuna kadar gittim yoğun trafikte ağır ağır.
    bağdat caddesi dedikleri bu cadde resmen çanakkale kadardı.
    tıklım tıklım insan kaynıyordu.
    aradığım sokağın tabelasını görünce zınk diye durdum yolun en sağında.
    arkamdaki taksi kornaya basıyordu.
    2 dk durdurmadı beni orda pekekent.
    sokağa giriş ters yöndü,
    ilerden dolanıp arka taraftan girmek lazımdı.
    öyle da yaptım.
    ···