1. 1.
    -4
    ön uyarı: özet geçicem diyip ironi yapacak kadar liseli değilim. çıkarabildiğim kadar özet oldu işte, napayım, onunla geçirdiğim her anı yazasım var...

    ikimizin de ciddi manada bi sevgilisi filan olmamıştı. demek istediğim onun hiç olmamıştı, benim kendimi ispatlamak amacıyla çıktığım, bi kere bile buluşmadığım huurlar huursu bi huurm olmuştu o kadar. neyse. o zamanlar o hiç cep telefonu kullanmazdı, bilgisayar kullanırdı. bense tam tersi. zar zor karşılaşırdım msn'de. (biraz daha geriden başlayalım bi saniye)
    8. sınıftan beri bi hayranlık vardı içimde zaten. aşk değildi ama, garip bi saygıyla karışık hayranlık. otobüste görürdüm sadece, okullarımız 3-4 sokak aralıklıydı, her sabah otobüste herkese hızlıca selam verir, en son ona selam verirdim gülüşünü daha fazla göreyim diye. biz lise 3 te iken, onların okulda, benim de otobüsten tanıdığım biri mezun olucaktı, facebookta bişeyler yazmıştı hoşçakalın filan gibilerinden.. onunla ne internette, ne telefonda hiç bi bağlantım yoktu o zamanlar benim, ta ki bu gönderinin altına yorum yazana kadar. o yazdıktan sonra ben de yazdım hemen, "ben napıcam şimdi sen gidince, neyse artık ben de o'nun saçlarıyla oynarım :)" gibilerinden bişeydi. (o mezun olanın saçlarını bozardım da her sabah). sonrasında baktım eklemiş, ordan mail adresini aldım direk. çok iyi hatırlıyorum kopyalanmıyodu mail adresi o zamanlar facebooktan, görünüyodu ama resim formatlıydı salakça bişey. ordan baka baka yazmıştım msn'e, kabul etmişti. hemen girip nickini değiştirip başına ' koydum, kimse ondan daha üst sırada olmamalıydı dimi. (msnde zar zor karşılaştığım zamana tekrar geldik.) gel zaman git zaman pederden azarı yiye yiye açtım bilgisayarı, konuştuk.. konuştuk.. ama nasıl saf, nasıl şeker görmeniz lazım.. ilk küstürdüğüm günü hatırladım şimdi. profil resminde kucağında ayıcıkla bi resim vardı. "ayıcık çok şekermiş" dedim, tam teşekkür edecekken "büyük olan" dedim, kızdı bana eşşek ama küserken bile hanım, küserken bile şeker yok böyle bişey dünyada. sonra ben sürekli her fırsatta her laf açma bahanesinde her otta her çokta mesaj atıyorum buna, 2 gün sonra cevap geliyo o kadar alakasız telefondan. sonra alıştı telefona yavaş yavaş mesajlaşmaya başladık ama alışana kadar çektiğimi ben bilirim. sonra sadece mesajda konuşmaya ve otobüste görüşmeye devam ettik. daha erken saatte olmasına rağmen sabahın ayazında kalkıp koşa koşa bi önceki, onun bindiği otobüse bindiğimi bilirim. (mantık hatası savar: ilk senelerde aynıydı saatler, sonra bizim ileri çekildi) öyle öyle gitti bayağı bi süre, her şeyden konuştuk, dünya görüşlerimizden ailelerimize, hoşlandığımız şeylere.. hayvanları çok severmiş, ben de severim. bi gün okula hamsterımı zütürmüştüm 3. sınıfın sonları işte, otobüse bindim arkaya ilerledim bi baktım o. "senin kucağında durabilir mi?" dedim (kafesiyle tabii ki), direk koydum kucağına çocuklar gibi sevindi aradan parmağını uzatıyo şşt yapıyo filan ama o şşt yapışı var ya öyle tatlı olamaz bi insan yaa..
    Ben ayaktayım o oturuyodu.. O hamsterı izliyodu, ben onun güzel yüzünü.. arkadaşları anlarsa anlasındı, banane.. neyse incin oldu biraz, 4. sınıfın başları geldi, dersaneye gitmeler gelmeler derken, mesajlaştığımız, konuştuğumuz 6 aya yakın süre dolmuştu.. ve benim safım hala anlamamış benim niyetimi, ama o kadar şeker ki, belli etmemek için 40 takla atıyorum neredeyse kaçmasın diye.. hatta bi keresinde "seni tanımasam beni tavlamaya çalıştığını düşünürdüm :P" diye mesaj atmıştı safım, o mesajdan dolayı en az 2 ay daha geciktirdim açılmamı haberi yok tabi eşşeğin.

    gece yine yazarım, okuyan olmasa da anı defterim olucak burası.

    edit: beyler parça parça yazsam ağzıma sıçardınız, siliyorum amk gece kopyalayıp yapıştırıcam. yok lan banane dursun işte, aylar var burda özet sayılır bu.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    -3
    biri bu entryyi eksilesin de gece göreyim.
    ···
  3. 3.
    -1
    salak salak konuşanlar olmuş, parça parça yazsam küfür edersiniz, alın işte hikayemin, daha doğrusu anımın ilk parçası, devdıbını da bitirmeyi düşünüyorum bi saat içerisinde.

    tekrar ediyorum: özet geçiyorum diyerek sağdan soldan buldukları uzun yazıları buraya yapıştıran liselilerden değilim, bildiğin yazdım onu.
    ···
  4. 4.
    -1
    tabi bu arada boş durmadım ben, iltifat ediyorum, saçlarını övüyorum filan, ama sonrasında hemen saçma bi motto uydurup, bence insanlar her şeyi eleştirdikleri gibi iltifat etmesini de bilmeli diyorum, anlarsa kaçacak çünkü eşşek, biliyorum. öyle geldi geçti 6 ay, en son aralıkta, 4 aralıkta, 4 aralık 2009 cuma günü hatta, okuldayken biraz da arkadaşların gazıyla mesaj attım o'na. demin de dediğim gibi bi kaç kez şüphelenmişti ağzımı yoklamıştı (daha doğrusu ben öyle sanmışım, safım benim espri yapıyomuş, aklında o ihtimal yokmuş bile) ben de inkar etmiştim. dedim ben sana yalan söyledim diye.. o zamanlar sigara içer gibiydim ara ara, söz vermiştim içmicem diye, tahminen onu sandı. ne, noldu filan dedi.. senden hoşlanmadığım konusunda yalan söyledim ben sana dedim. mesaj yok. sonra hiç beklemiyodum nerden çıktı, bak ne güzel arkadaşlığımız vardı filan dedi, elim ayağım boşaldı resmen buz kestim, onu kaçıramazdım yaa, dedim bi daha konuşmucak benimle, ne var sanki ne yapmıştım ki ben?
    ···
  5. 5.
    -1
    dedim ona da, gerçekten çok seviyodum, hiç kötü bi niyetim yoktu zaten, hala da yok. bi sonraki ders bedendi, gittim masa tenisi oynuyodum, hep ben mi üzülücem, aldım arkadaşın telefondan mesaj attım, traşçı okulun arkasında tek başına dolaşıyo bişey mi oldu gibilerinden, sonra da kafam dağılsın diye tenis oynadım filan geçti gitti o gün. normalde okuldan sonra yine aynı otobüse binerdik, ama ondan sonraki 1 ay yapmadım, karşısına çıkacak yüzü bulamadım kendimde. sonra arkadaşlarının yanında ikimizin de yüzü düşücekti, salak salak liseli sorularına cevap vericektik onların. değmez.
    bi ay sonra tekrar görebildim yüzünü, aramız birazcık daha iyiydi, otobüsteydi o, ben duraktan gördüm ona da dedim bak burdayım filan diye o da gördü işte öyle.. off ne güzel bi kız bu yaa. sonra dersaneye gittim ben de başka otobüsle filan o gün de geçti öyle. burdan sonrasını çok hatırlayamadım am hıı hı hı tamam şimdi düşmeye başladı jeton, vayamk ben 8-10 satır tutar sanıyodum amma şeyler kalmış aklımda ya..
    ···
  6. 6.
    -1
    sonrasında dersaneden birlikte dönmeye ikna etmeye çalıştım neredeyse bi hafta. hiç istemedi, anlamıyodu çünkü, onu görmeden duramadığımı bilmiyodu, hissettiklerim bişey ifade etmiyodu onun için. hiç bi erkeğe birlikte en ufak bi buluşma sözü veremezdi zaten, ama öyle "üf be salak" triplerinden değil, hanımlığından. evet korkmayın, hala kaldı böyleleri, ya da sonuncusunu ben kaptım emin değilim :)
    neyse nihayetinde istemeye istemeye kabul etti ama hala durmuyo yolda buluşacağımız yere yürürken bile. "ne gerek vardı, neyim olarak eve bırakıcaksın sanki beni, sabah otobüste görüşürdük işte çok istiyosan.." olur mu ama, arkadaşlarının yanında rutin bi yerde görmek başka, hususi, böyle basit gelen bişey için buluşmak bambaşka. neyse geldi, altgeçitte bekliyorum ben o sırada tabi, indi aşağı ama eriyorum ben resmen böyle aşağıdan yukarı görünüyo ya yavaş yavaş hele saçları göründüğünde off... (yer vereyim, bursa ahmet hamdi tanpınar alt geçidi, zaferin aşağısındaki hani). geldi, nasılsın iyi misinler filan kıpkırmızı yüzler, evine kadar gittim, aynı semtteyiz ama, onun evden benimkine yürümek ölüm, bayır falan resmen, ya da 2 minibüs değiştiriceksin öyle. ama gittim. sonra ertesi hafta yine istedim, daha az bi uğraşmayla kabul etti. sonra bu eve dönüşleri çarşambalara rutinledik, daha doğrusu zorla rutin yaptırdım, artık "çarşamba bugün" dediğimde tamamdı, söz vermişti bi kere ben anlamam.
    ···
  7. 7.
    0
    soğuktu o zamanlar tabi hava, bi de dersaneden akşam çıkıyoruz zaten iyice beter, bi de bunun minicik elleri, kendisi bi üşür ki zaten.. uykusu da geliyodu hep. bi gün yine dönerken dedim bak omzum tam uyumalıktır haberin olsun diye, hııı tamam filan dedi geçiştirdi, üşümüştü de bu arada. Üşüdün sen yaa dur koluna gireyim ısın biraz dedim, minibüsteyiz bu arada, girdim zorla biraz, bunun da üstünde http://image5.sahibinden..../42/37/21/4423721_mai.jpg şöyle montların kollularından vardı işte, kabarık kabarık, çıkartamadı kolunu tek hamlede, ben de biraz bastırınca pes etti. sokuldum biraz daha ama nasıl üşümüş o montun içinde bi de, neyse bayağı bi ısıtmışım bunu kendi söyledi ben gittikten sonra. daha sonra bu kola girmeler daha sonra "uuu ellerin amma soğukmuş senin yaa" ile devam etti, minik minik zaten elleri avucuma alıyodum tabi bu hemen "yok ben alayım en iyisi o elimi ordan, dur bi saniye istemiyorum boşver" filan diyodu ama banane, üşümüştü, benim ellerim de sıcaktır hep, bahanem hazır, bırakmak olur mu? daha sonra (her daha sonrada en az 5-6 birlikte eve dönme gerçekleşiyo, bu arada çarşamba rutini işini de bozmuştum, haftanın 4 günü birlikte dönüyoduk) parmaklarını hafiften okşamaya başlamıştım, bu sıralar tek buluşmalarımız eve dönerken işte. bi gün sokağa kadar bıraktım yine, tam gidicem yine, bi sarıldı ama hiç, hiç, hiç beklemiyodum, üstünde yine o hava dolu montu vardı, yüzümü saçlarına gömdüm direk, en sevdiğim üç şey bi aradaydı, hayatımın en mutlu anlarından.

    kar
    o
    saçları
    ···
  8. 8.
    0
    sonra hemen hızlı hızlı eve gitti. o gidince ben bakıp kalıyodum, sonra arkamı dönüp giderken o apartmandan görüyomuş beni, kıyamamış o güni sarılmış öyle bi anda, iyi ki de sarılmış. ara ara ufak tefek tartışmalar, kavgalar yaşıyoduk tabi, bazen o, bazen ben suçlu. o suçlu olduğunda her barışmak için bi öpücük istemeye başladım, o kadar da yüzsüzüm ama tekrar ediyorum, banane. ona ihtiyacım vardı, hep var. böyle böyle günler geçerken, ben onun ellerini ısıtma bahanesiyle ufak ufak okşarken, bi gün onun da yüzünü cama dönüp hafif hafif karşılık verdiğini gördüm. normalde hiç acımam, utandırırım direk ama kıyamadım o ana, bıraktım ben, o okşadı o gün. sonra evlerinin altındaki caddede indik, karanlık bi cadde, caddenin sonuna geldiğimizde bi tur daha atalım nolur dedim, saate baktı filan, tamam dedi. yürüyoruz, güya, utanmasam on yılda bi adım atıcam bitmesi o an diye. rüzgar da vardı hafiften.. sarıldık yine tatlı tatlı, alnına bi öpücük kondurdum, kopup gitmişti dudaklarımdan kendi kendine oldu. o gün bana ait olduğunu anladım artık. sonra hep o alttaki karanlık caddede inmeye başlamıştık, bi öpücük hakkımın olduğu günlerden birinde, bir sürü öpmüştüm, nasıl kızarıyo ama eriyo yanakları resmen, öptüm ben de bir sürü, banane. sonra tekrar sarıldık tam gidicem ellerimi çektim, çat. ellerimi yakaladı bırakmadı, o karlı günde sarıldığına şaşırdığımdan daha çok şaşırdım, bırakmamıştı, bi an önce gitme telaşı yoktu. kocaman sarıldım ben de tekrar, çok şekerdi yaa inanılmaz şeker.
    ···
  9. 9.
    0
    sonrasındaki bi gün yanak yanağa, dudaklarımı değdirmeden öpücem dedim ama dayanamadım, kokusunu içime çeke çeke hızlı bi öpücük kondurdum yanağına. çok kızdı. bi daha öpmicem filan dedi bana, ama tahmin edersiniz ki kıyamadı yine. ama uğraştırdı tabi eşşek. bu arada konuşuyoruz, ya biz neyiz? arkadaştan öte, sevgili değil, saygı sınırını aşmayan, ideal bi yerdeydik. bunu hiç bozmak istemiyodu ama, ona sevgilim diyebilmek için kıvranıyodum. her, her gece seni seviyorum demeden uyumazdım, bi gece karşılık almak istiyodum artık. aldım. hiç aklımdan geçmezdi, ben yine seni seviyorum diyecektim. ıı neyse iyi geceler sana da, diyecekti bana, hep öyle olurdu yani. yine çok ısrar edince ben "arkadaşça" diye belirterek bi öpücük konduracaktı bi yanağıma, o da bi yanağıma, ikisine de yok. ama olmadı o gece öyle, telefona bi baktım, mesajıma karşılık aynen şu mesaj. "ben de seni tıraşçı.. ben de seni... " odanın içinde zıpladığımı hatırlıyorum, duştan çıkmışım bi de vaziyeti siz düşünün biri girse kudurdum sanacak. ellerim titremişti ne kadar mutlu olduğumu yazarken. tab, utangaç eşşek hemen uyumayı seçti, kaçtı yani o ayrı ama bırakmak olur mu yakasını? olmaz.
    ···
  10. 10.
    0
    bu olaylar olurken, onu sevdiğimi söylediğimden itibaren 3,5 ay geçmişti, hala sevgili olmak istemiyo. gerek ailesine karşı vicdanını düşünüyo, gerek yıpranmak korkusu, bi türlü ikna edemedim. ama bi gün lafı öpüşmeye getirdim. bi taneye izin almaya çalıştım ama zor, bişey demedi olumlu, ya böyle siparişle olmaz filan kızdı biraz da. bu arada sevgili değiliz diyorum ama o kabul etmiyo yani, yoksa her şeyimiz sevgili gibi. ama iyi de olmuş böyle uğraştığım, çok sağlam temeller oluşmuş oldu. sonra bi gün dersane dönüşü susamlı kebapta çay içmeye ikna ettim onu, ama saat geç olduğundan en fazla yarım saat. bu arada çay içmek diyorum ama benim için öyle zor bi durumdu ki aslında. günlük 5 lira harçlık alıyorum, 3,5 lirası yola gidiyodu, geriye 1,5 lira kalıyodu, onunla da tost ayran alıyodum mecburen, ama onunla buluşmak için sabahtan akşama kadar tek lokmasız, ya da 50 kuruşa bi dankek filan alıp cuma akşdıbına kadar zar zor 5 lirayı denkleştiriyodum, napayım başka çarem yok anasını satayım. neyse işte oturuyoruz elele diz dize, filan. bi gün çok güzel göründü gözüme, dudaklarına yöneldim geri çıktı.. bitmiştim, o kadar üzüldüm ki. ama o dudaklarının hafif sıcaklığı, nefesini hissettim ya, bi daha bırakamazdım onu, bu kadar aşık olabileceğim aklımın ucundan geçmezdi. ben, kötü biriydim. sinir olduğum bi iki kişiye gizlice asitle zarar vermeyi düşünecek kadar. neyse, o gün çok üzüldüm ama sonrasında buluştuğumuz gün farklı bişey oldu. yine oturuyoruz orada. yanaklarını öperken normalde yan döner yüzünü hafif, ama o gün gözlerimin içine bakıyodu, hiç dönmüyodu bi yere. o kadar tatlı, o kadar güzeldi ki.. bu sefer ellerini sıkı sıkı tutup dudaklarını öptüm. dudaklarımız kilitlenmişti, ayırmaya da hiç niyetim yoktu. ikimizin de birini ilk defa tadışımızdı, son kişi de ikimiz için de aynı kişiler olucaktı. sonra sarıldım. ellerini tutup konuşmaya başladım "bak, sevgili olmak istemiyosun biliyorum ama artık sevgiliden ne farkımız kaldı ki, bi adını koymadık işte. bunu son kez, son kez sorucam sana, sevgilim olur musun ***." dedim baktım duruyo hala "*** sevgilim olur musun" dedim, kızardı "olurum... " diyebildi kısık bi sesle, yine kendimi şeker dudaklarında bulmuştum. saatine kadar bilirim o anı, o kadar güzeldi ki.

    velhasıl sevgili olduk gel zaman git zaman 16 ayı çıkardık, bi gün bile küs kalmadan, bir kere bile "bitti", "ayrılıyorum" triplerine girmeden 16 ayı geride bıraktık. bugün doğumgünü, önümüzdeki cuma da 500. günümüz olacak. ona verebilecek fazla bişeyim yok. zaten yazdıklarımı okuyan varsa zar zor buluşabileciğimi anlar. ona bi blog hazırladım, bunu da oraya koyucam. o çok daha iyilerine layık, belki hediye olarak onu vermekten vazgeçerim hala bilmiyorum ama.. neyse..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    bunu gören eksilesin sonra göreyim burayı
    ···