1. 26.
    0
    özürlüler sakatlar onlardamı kusursuz
    ···
  2. 27.
    0
    @48 estafurullah haddimizemi panpa
    ···
  3. 28.
    0
    @47 haaa tamam lan aklı olan anlar diyosan inandım panpa. züt ettin beni.
    ···
  4. 29.
    +1 -1
    @46 ahahah sadece gülüyorum yine saçmalamışsın, aklı olan ne demek istediğimi zaten anlar
    ···
  5. 30.
    0
    @44 ayrıca madem bilimden ve tesadüfen oluşmama ihtimalinin katrilyonda 999.999.999.999 ihtimal olduğundan bahsediyosun, bunu bilimsel olarak kanıtlaman lazım. senin "hasgibtir açıklayamadık, demek ki allah var" düşüncenin herhangi bir olasılıkla veya bilimle alakası yok.

    yannan kafalı. sanki bilim biri katrilyonda 1 olan, diğeri katrilyonda 999.999.999.999 olan iki ihtimalden katrilyonda 1 olanını seçmiş amk. mal mal konuşuyosun sadece.
    ···
  6. 31.
    0
    @44 üşenmeyip satırlar dolusu saçmalamışsın panpa. tebrik edeyim öncelikle.

    birincisi, dawkins peygamber veya kutsal bir kişilik değildir. her söylediği doğru kabul edilecek diye bir şey yoktur. tanrı'nın yarattığına inanıyosanız uzaylıların yaratabileceğine de inanabilmeniz lazım tarzında konuşmuş. ki direkt uzayıların dünyadaki yaşamı oluşturduğunu düşünse bile gibimde olmaz. dediğim gibi, kutsal bir kişilik değil kendisi.

    katrilyonda bir kelime grubunu "çok düşük ihtimal" anlamında söyledim. aklın alamayacağı kadar küçük bir ihtimal. ama sonuçta o ihtimal var mı yok mu? bana bunun cevabını ver.

    yazımın neresinin saçmalık olduğunu söylersen sevinirim.

    zütünden anlayıp yorum yapmışsın. ben "katrilyonda bir ihtimal var. o zaman o şekilde olmuştur" demedim. olasılık konusunu farklı şekilde düşünmek lazım dedim. yani ortaya çıkan herhangi bir sonuç senin o sonsuzda bir dediğin ihtimaldir. yani ortaya ne çıkarsa çıksın sen "vay amk mükemmel" diyeceksin. yani ortaya çıkan sonuç normal bir şey. katrilyonlarca ihtimalden biri. evrende 9 değil de 8 gezegen olsaydı sen yine "mükemmel" diyecektin. ama o ihtimal de diğer ihtimallerle aynı. anlaması biraz zor. kafa yormak lazım. yazıyla da kolay anlatılmıyo.

    bana o katrilyonda 999.999.999.999 olan ihtimali nasıl hesapladığını anlatır mısın kardeşim? ben "evrenin tesadüfen oluşma ihtimali katrilyonda 1'dir" demedim. beynini gibtirtme. evrenin şu anki halinin oluşma olasılığı katrilyonda birdir dedim. tesadüfen oluşma gibi bir durumdan bahsetmedim.

    o yüzden "katrilyonda 1'e göre mi hareket edersin yoksa katrilyonda 999.999.999.999'a göre mi" sorusu yanlış.

    vereceğin örneği de bilimini de ilimini de gibeyim. gözünün önünde bir adamın diğerini vurmasıyla nasıl bir benzerlik kurdun huurnun fırlattığı?

    örneğini düzelteyim: bir adam ölü bulundu. kimin öldürdüğüne dair herhangi bir ipucu yok. o zaman o adamı öldüren kişinin dünya üzerinde seçtiğin herhangi bir kişi olma ihtimali oldukça düşüktür. katil gelip de teslim oldu diyelim. o katilin katil olma ihtimali olay aydınlatılmadan önce çok düşüktü. ama gördüğün gibi o ihtimal gerçekleşti ve katil o adam. yani imkansız değil. anlatmaya çalıştığım şey bu. imkansız değil.

    senin gibi bi adam gelip de çelişkiler denizinde yüzüyosunuz diyo ya. işte bu komik amk. sağlıklı düşünemiyosun. özgür düşünemiyosun amk. gelmiş hala aklınca allah'ı kanıtlayacaksın.

    gibtiğimin liselisi. yannan yannan düşüncelerini gelip burda sıçıyosun, sonra ateistler neden müslümanlara salak diyo. dıbını yardığımın malı seni.

    toz ol.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    0
    okudum mantıklı olabilir ama sürekli aynı konuya değinip benzer örnekler vermişin biraz açabilirdin.

    iyiymiş genede.
    ···
  8. 33.
    0
    @1 tüm bu harcadıgın aklı-fikri allah'ı anlamaya, idrak etmeye harcasan senden yine bi gib olmazdı. çünkü kalbin körelmiş, maneviyatın yok.
    ···
  9. 34.
    +1 -1
    Saçma. Senin verdiğin piyango örneği milyarda bir kişi için gerçekleşiyor. Ama her şu an aklın alamadığı her şey tesadüfen mi oldu oluştu ? Ne saçma bir düşüncedir.
    ···
  10. 35.
    0
    @69 aynı oyunu 14 milyar yıl oynamak? dostum sadece 1 hakkın var. big bang bir kere oldu ve ondada çok iyi de oldu çok da güzel oldu. yani 14 milyar yane big bang olsaydı dediğin doğruydu. big bang olduğu anda zaten bütün fizik kuralları, bitkilerin gelişimi vs belirlenmiş oldu. diyelim ki eğer bir kere olmasaydı. yani bam! patladı ama hiçbir gibim oluşmadı. ne dünya ne güneş sistemi. sadece karmaşa oluştu. kestik baba olmadı bu big bang bi daha alalım bam gene karmaşa oldu. ama o zaman zaten hayat olmazdım ve bunu yazamazdım. ama sadece bir kere patladı ve bu kadar eşsiz bir hayat oluştu. zaten yaratıcıya inanmamızdaki en temel öge bu olasılıksızlık. yani evrenin tesadüfen oluşma olasılığı metal logoları bi odanın içine koyup ve sadece 1 defa bombayla patlatıp düzenli bir yapı oluşmasını beklemekle aynı olasılıkta.
    ···
  11. 36.
    +1 -1
    bigbang nasıl oluştu amk salağı önce bundan bahset.

    bigbangin oluşması için hazırlanan ortam nasıl oluştu bunları falan anlat
    ···
  12. 37.
    0
    @66 sen benim tesadüf algımın hatalı olduğunu düşünmüyosun. sen "tesadüf" kavrdıbına inanmıyorsun. hayatta başına gelen tesadüflerin de aslında bilinçli bir olay olduğunu düşünüyorsun sanırım. bu kısmı çözemedim. (olasılıksız'ı bi ara okuyacam. bu konularda ne diyo merak ettim)

    birisi tüm o parametrelere hakimse sonuçları bilebilir evet ama bilimsel yöntemlerle o hakim gücü ispatlamak mümkün değildir demek istiyorum ben de. bilim, tanrı kavrdıbına zütürmez hiçbir zaman.
    ···
  13. 38.
    0
    @66 ha birde başa dönüp senin düşündüğün noktayı pivot alıp evrim konusundaki düşüncemide belirtmek isterim. öncelikle yukarıda yazdıgım düşünce ve görüşlerimin kaynagı "laplace'ın şeytanı" adlı bir makale, aldıgım matematik eğitimi ve konu hakkında okudugum bilimsel ve bilimsel olmayan kitaplara dayanmaktadır. bunu acıklamak istedim çünkü espri yaparken ve seviyeyi düşürürken yukarıdaki entrylerimde ciddiyetin kayboldugunu farkettim.

    önce varsayım ve kabullerimizi belirleyelim. evrimin su andaki evrimci bilim adamlarının tanımladıgı şekilde işlediğini varsayalım. herhangi bir dominant tür habitatı engellemez yada dogal felaketler olmazsa 1 milyar yıl sonra dünyada en az 1 tane yeni türün oluşacağı kesindir. ve bu noktada ben öne sürüyorum ki "bu yeni türün ne olacağına ne tür özellikler tasıyıcagına dair tüm parametreler, etken faktorlerler ve daha sonra olusacak veya olusabilecek tüm faktor ve fizik kuralları hali hazırda içinde bulundugumuz evrende mevcuttur." ve madde yoktan var edilemez. eğer bende laplace'ın şetanıysam sana bu yeni türün ne olacagını rahatlıkla söyleyebilirim. burada tek acık nokta insanlara bahşedilen düşünme yani kaderi değiştirme kabiliyetidir. bence laplace'in seytanı sadece ve sadece senin 1 sn sonra veya 1 yıl sonra ne düşüneceğini bilemez.
    ···
  14. 39.
    0
    @70 kardeşim big bang gibi bir olayın yalnızca 1 kere gerçekleştiğine dair kesin bir bilgi yok. 13,7 milyar yıl önceki big bang'den önce yüzlerce big bang tarzı hareketler meydana gelmiş olabilir. belki bizim evrenimizden önce de bir evren vardı ve bizden daha gelişmiş canlılara ev sahipliği yaptı. Belki de canlı oluşmadı. Yani sadece bizim evrenimiz var diye bir kural yok. Nasıl ki bu evrende milyarlarca galaksi varsa birden fazla evren de olmuş olabilir.

    Ayrıca 13,7 milyar yıl önce meydana gelen big bang sonra fiziğin bu şekilde oluşması bize göre hayret vericidir. Ama yazımda da bahsettim. Evren başka şekilde gelişseydi belki bizler farklı olacaktık, daha gelişmiş canlılar ortaya çıkacaktı. Bu yüzden big bang'in tam da olması gerektiği gibi bir evren ortaya çıkardığını söylemek güç. Eşsiz bir hayat demeden önce daha fazla düşünmek lazım bence.

    Tüm bunları süper güçlü yaratıcıya yormak bir seçenek, tüm bunları anlamlandırmak için bilimden yararlanarak araştırmak ayrı bir seçenek. Bana ikincisi daha mantıklı geliyor.
    ···
  15. 40.
    0
    @70 ayrıca big bang gerçekleştikten sonra her şey çok iyi ve çok da güzel değildi. Çok uzun süre evren karmaşık ve saçma diye tabir edilecek nitelikteydi. Gök cisimlerinin oluşması milyarlarca yıl sonra oldu. Dünya'nın oluşması, yaşamın ortaya çıkması vs. Bunlar ancak milyarlarca yıl sonra ortaya çıktı. @69'un anlatmak istediği şey de bu sanırım.
    ···
  16. 41.
    0
    @52 aynısının bir benzerini yazıyodun ama gerek yok güzel cevaplamıssın şuku
    ···
  17. 42.
    +1 -1
    okudum ve şukunu verdim çok önemli bir konuya değinmişsin.
    ···
  18. 43.
    0
    seviye çok yükseldi beyler kaldıramıyorum artık
    ···
  19. 44.
    0
    20. yüz yıla damgasını vuran, varoluşçu olduğunu kabul etmeyen ancak büyük ölçüde egzistansiyalist filozof. kısmen ateist varoluşçu olarak anılır takipçisi jean paul sartre'ın tam ateist olduğu gibi. ancak inanıp inanmadığı hususu halen bile tam olarak açığa çıkarılamamıştır ki kimseyi de ilgilendirmez. freiburg’da öğrenci bulunduğu sırada heinrich rickert’in yeni kantçılığın ile edmund husserl’in fenomenolojisinin etkisi altında kalmıştır. 1923’te marburg’da profesör olmuştur. 1927 yılında en büyük eseri olan sein und zeit’i neşretti. bu eser ile felsefe dünyasında büyük bir heyecan uyandırmış ve selefi husserl’in ardından freiburg üniversitesi felsefe kürsüsüne çağrılmış ve ardından da üniversitenin rektörü olmuştur. kendisini husserl’in fenomenoloji okuluna sokanlara veyahut kendisine varoluşçu diyenlere şiddetle karşı çıkar. heidegger başyapıtı varlık ve zaman olmak üzere ve diğer eserlerinde varlık problemi üzerinde felsefesini şekillendirir. varlık ve zaman’da varlığın zaman ile içten bağlılığına vurgu yapılır. bu bağlılık insan varlığının analizi yoluyla ortaya çıkar ona göre. kendisi çok fazla itiraf etmese de soren kierkegaard’dan büyük ölçüde etkilenen heidegger insan varlığının “endişe”, “sıkıntı”, ve “her an ölümle yüz yüze bulunma” gibi asli karakteristiği üzerinde durdu. bazı noktalarda kendisini eleştirse de jean paul sartre’a en derinden teesssir eden filozof heidegger’dır. zaten felsefe dünyasında varoluşçuluğun en güçlü temsilcisi olarak gösterilmesinin de ana müsebbibi, hakkındaki yazıları ve kitapları ile sartre olmuştur. heidegger batı felsefe tarihinde “varlığın anlamı” ile ilgili soruyu ortaya atan, ve batı medeniyetinin buhranının temelinde “varlığın ihmal edilmesi” nin yattığını iddia eden ilk düşünürdür.

    biraz felsefesinden söz etmek gerekirse, heidegger’a göre insanın 3 temel yapı özelliği vardır:
    1) olay özelliği, yani o dünyada önceden bulunması
    2) egzistansiyalist özellik, o olduğu ve olabileceği bir imkandır
    3) eksilme (dedikodu, tecessüs ve kaypaklık yüzünden imkanlarının önemli bir kısmını eksilterek dünya içinde sadece şimdiki zamanda bulunmaya olan meyli)
    sıkıntı vasıtası ile insan yoklukla yüz yüze gelerek kendi sınırlılığını (acizliğini) ve ölümün kaçınılmazlığını görür; fakat zaman içinde şimdi vasıtasıyla geçmişten geleceğe doğru hareket eden insan, karar vermek suretiyle kendisini değerlendirir, varlığını bütünlüğü ile seçer ve bu şekilde sağlıklı benliğine ulaşır.

    heidegger’a göre ilk felsefik problem varlık’tır. heidegger’ın ölene kadar uğraşısı insan varlığının analizi olmuştur (daseinsanalytik). ancak bu şekilde varlığın gerçek yüzünün tanınabileceğini savunmaktadır. heidegger başlangıçta insan varlığının (dasein) analiz ve tasvirinde fenomenolojik metodu kullanarak hocası husserl’in izinden gider. fenomenoloji’de bütün ön fikirli logic ve epistemolojik yargılar bir tarafa atılıp fenomenlerin kendilerini ortaya çıkardıkları kabul edilerek analiz yapılmaktadır.

    ona göre dünya her tarafa yayılmış bir cevher yahut içinde insanın yerleştiği bir mekan halinde tasarlanan bir kap değildir. varoluşçu tarzda dünya insana has bir ilgi alanıdır, ve bu alan ilgiden bağımsız değildir. insanın olmadığı yerde gerçeklik yoktur. dasein, üretimde bulunan, düzenleyen, uygulayan, teşebbüs eden, arayan, soran düşünceli bir varlık olarak dünya içindedir. dünya fenomeni bir cevher ya da objektif öz olarak anlaşıldığı zaman nasıl tahrif ediliyorsa, insan varlığı veya dasein de bir cevher ya da kendi kendine yeten asli bir süje olarak tefsir edildiği zaman, öylece bozulmaktadır. descartes’in düşünen cevher (res-cogitans) düşüncesinin hatalı olduğunu bu şekilde ortaya çıkardığına inanır.

    ona göre insan, önce kendi varlığını anlayan ve sonra objektif dünya denemesine girişen soyut bir epistemolojik süje değildir. insan vasıtasız ilgileriyle kazandığı dünyasına önceden sahiptir. dünya onun varlığına şekil verir. böylece heidegger’ın fenomenolojisi, kartezyen gelenekten çağdaş epistemolojik teoriye miras kalan süje-obje dikotomisini kırarak, dünyasından ayrı kalan “ben”i yalnızlığından kurtarır.
    insan varlığının birlikte yaşama özelliği, onun başkalarıyla bir arada bulunduğu kadar, yalnız kaldığı zaman da kuvvetle kendini gösteren bir fenomendir. yalnızlık birlikte bulunmanın ekgib bir şeklidir. bir anonim kişi olarak var olmak bir kimsenin topluluk dünyasında şahsiyetini kaybederek bir stok varlığa dönüşmesidir. yani, insan kendisini ve başkalarını aldatmaya dayanmayan toplu yaşamayı mümkün kılan varoluşçu hürriyeti kaybederek, bir obje yahut eşya haline getirir.

    insan bu şekilde başkaları tarafından kullanabilen bir alet konumuna gelir. anonim kişi bu şekilde şahsiyetini kaybeder, adetler ve günlük yaşamın gereksinimleri ile vaktini doldurur. yani varlığın sıradanlaşmasına teslim olur. anonim kişi daha çok ortalama seviyede buluna bir nevi düz adam’dır. ortalama onun kabiliyetinin ölçüsü ve yaratıcılığının sınırıdır. bu bütün üstünlüklerin düzleştirildiği ve bütün orijinalliklerin önemini kaybettiği eş seviyeye indirgeme işlemi hayatı monoton bir hale sokar. herkes tarafından iyi bilinme, anonim olma, insanın kendisini topluma vermesine ve ferdiyete bağlı sorumluluktan uzaklaşmasına yol açar. ortaya das man yani halkın düşündüğünü düşünen, duyduğunu duyan uniform yapılar çıkar. göründüğü gibi 1976'da ölene kadar varlık problemi ile boğuşan büyük üstat insanlığın içinde bulunduğu problemleri aleni şekilde ortaya koymuştur ve ciddi biçimde avrupa sistemini, uluslararası düzeni eleştirmiştir. kabul ediyorum eserlerin okumak ve ziyadesiyle anlamak çok mümkün değil, soyut felsefeyi eleştise de kitaplarını okurken çok soyut bulunabiliyor. ancak satır aralarında çok derin ve bizi yakından ilgilendiren şeyleri paylaşıyor. kısmen spoiler içerir. yakın zaman içinde büyük filozof hakkında derlediğim başka bilgileri de siz felsefe sever arkadaşlarala paylaşacağım ...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    @67 evrim çevre koşullarına göre gerçekleşir. bir çevre hiçbir şekilde değişime uğramazsa veya uğradığı değişim orada yaşayan canlıların evrimleşmesini gerektirmezse yeni bir tür ortaya çıkmaz.
    ···