1. 1.
    0
    rum. okursunuz okumazsınız beni bağlamaz. amaç içimi dökmek.

    1992 / kasım 8 doğumlu bir kimseyim. bugünün hiç bir özelliği yok dünyada. o günde hiç bi kötülükde yaşanmamış. yani hayatımın böyle maffolmasına neden olabilecek hiç birşey yok doğum tarihimle ilgili...

    fakat bir şey yolunda gitmemişki her zaman diğer insanlardan ekgib bir hayatım oldu. her zaman tek başına takılan birisi oldum ve diğer insanları dışarıdan inceleyebildim. herkes mutlu... herkes gülüp eğlenirken, arkadaşlarıyla şakalaşırken ben her zaman bi başkasıydım.

    neden böyle biri olduğum hakkında kafanızda sorular oluşmuş olabilir. aslında görüntü bakımdan yaşıtlarım arasında hep ilgi çekici olmuşumdur. hayatımın her döneminde "biraz konuşabilsen çok kızın canını yakarsın" kişisi olmuşumdur. ama hiç bir zaman o kişi olma gereği duymadım. genelde gözlerimi çok beğenirler. güneşte yeşil güneşin az olduğu ortamlarda ela olan bir göz yapım var.

    biraz baştan almak isterim. annemle babam 5 yaşımdayken ayrılıp boşandılar. biz kardeşlerimle beraber annemin yanında kaldık. 4 kardeşiz ve en küçüğü benim. şuanda en büyük abim ve ablam evliler ve mutlu birer aileleri var.

    babamı her zaman hayal meyal hatırlamışımdır. öyle hayırsız bir babaydı benimkisi. 5 yaşındayken para istediğimde "cebimden al oğlum" diyişini hatırlardım hep.

    ilkokul yıllarımda sürekli taşınırdık. daha uygun bir ev buldukça taşınırdık. annemler ben durumumuzu anlamıyayım diyede "daha güzel bir ev bulduk" diye geçiştirirlerdi fakat ben asıl sebebin maddiyat olduğunu hep anlardım. küçük bir çocuk için yeni bi sınıfa başlamak belki mutluluk verebilir, belki de korku verebilir... fakat bu durum benim için bambaşkaydı. hayatım boyunca sınıfa en son katılan öğrenci oldum ve utangaç bir kişiliğe sahip olduğum için 2-3 ay boyunca kimseyle konuşamadım. tenefüslerde hep arkadaşlarımı izlerdim. herkesin belirli grupları olurdu. benimse sınıf içinde yanımda oturan çocuk hep tek arkadaşımdı.

    küçük bir çocuk için veli toplantısı çok önemlidir. tüm arkadaşlarının anneleri ve babaları gelirken senin annen veya ablanın gelmesi belki üzülecek birşey değil ama o çocuk için çok farklı bi durumdur. küçükken babamı hep çalışmak için başka bir şehre gitmiş olarak tanıtırdım.

    devdıbını yazıyorum...

    edit: buyrun buda söz verdiğim ifşamdır. resim 2 sene önce çekilmişti...
    http://resimyukle.cijiciji.com/?di=S3YM
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    ilkokul yıllarım yarı yalnız geçmiştir yani hep. bazen insanlar bana sorar neden hiç konuşmuyorsun diye. buna verebilecek cevabım dahi olmamıştır.

    sınıfın en kısa öğrencisi olmak bazı insanlar için pek sorun teşkil etmeyebilir belki, fakat özellikle ilkokul yıllarında benim gibi utangaç ve çekingen bir kişiliğe sahip bir insan için bu çok zor bir durum. beden derslerinde hep en sonra olurdum.(şuanda boyun 176 cm civarıdır). ve hep kendime sormuşumdur neden başkası değilde ben kısayım. neden sınıftaki çocuklar bana kötü davranabiliyoken ben kısa boylu ve güçsüz olduğum için onlara karşılık veremiyorum...

    devamı geliyor...
    ···
  3. 3.
    0
    ilkokul yılları böyle böyle geçti. 8. sınıftayken tam alıştım sanırım derken okul bitti ve lise başladı birden. liseye başladığım ilk yıl sanırım hayatımın en zor yılı olmuştur. nasıl oldu bilmem ama sınıftaki çoğu kişi birbirini tanırken ben yine yabancıydım, tanıdığım 1 kişibile yoktu ve yine yalnız otururdum.

    en çok lise yıllarında kavga etmişimdir. neden bilmiyorum ama diğer çocuklar bana hayatımın her döneminde agresif bir tutumla yaklaşmıştır. 6 kişi bi yolda yürürken karşıdan gelen kalabalık grup sataşmak için hep beni seçmiştir. ben her zaman bu durumları karikatür olarak görürüm. zaten yeterince kavga etmiş biri olduğum için bir kavgada kazanmak veya kaybetmenin bi önemi olmadığını anlamıştım. bir kavgada hasar alsam bile 1 gün sonra iyileşeceği için geriye kalan tek şey "cesaretliymişsin" olucaktır.

    lise yıllardında sanırım ergenliğin getirdiği hormonsal değişiklik yüzünden diğer çocuklar hep bi üstünlük çabası içinde olurlardı. ben kimseye sataşmazdım. hatta sınıfta benden daha zayıf olan kişilere sataşanlara karşı dururdum. sonunda dayak yesem bile bilirdimki koruduğum o çocuk belki arkadaşım olabilir...
    ···
  4. 4.
    0
    lise 2 de sınıf arkadaşlarım arasındayken utangaçlığımdan eser olmadığını farkettim. fakat 4 sene lise okuyup sınıftaki kızlarla toplam 100 kelime konuşmamıştım. her zaman kişiliğimin bana verilen bir lanet olduğuna inanmışımdır. neden böyleyim sorusunu kendime her gün sorarım. utangaç olmamın yanında vicdani açıdan çok huzurluyum. bugüne kadar düşünüyorumda hiç bir insanı güçsüz diye ezmişliğim kötü davranmışlığım yoktur. her zaman zayıf olanın yanında olmuşumdur.
    ···
  5. 5.
    0
    bütün bunların yanında maddi sorunlar her zaman devam ediyordu. taa ki lise bitene kadar sürekli devam etti. lise3e geçtiğimde hayatımda gördüğüm en güzel kızla tanışacaktım. normalde tenefüslerde etraftaki kızlara bakabilen bir insan değilimdir. başım ya yere yada dümdüz önüme eğiktir. şuanda düşündüğümde görmeseydim hayatımda ne değişirdi ki diyorum. bi gün tenefüse sınıf arkadaşlarımla beraber dışarı çıktık. sıradan bi gündü. okul bahçesinde sevdiğimiz altı gölge olan bir ağaç vardı. o ağacın altına oturur müzik açıp dinlerdik. orada öğretmenlerin görmesinede imkan yoktu. bu yüzden orada otururduk.

    günlerden pazartesi saat 12:10 öğle yemeği saati. dışarı çıkmamıştım. daha sonra yakın olduğum bi arkadaşımla beraber yine diğer arkadaşların yanına gitmek için sınıftan çıktık. bahçeye çıktığımda onu gördüm. hiç birşey yapmıyordu. yanında arkadaşları brişeyler anlatırken o sadece dinliyordu. sessiz, masum, sadece dinliyordu... hayatımdailk defa bir kızdan böylesine etkilenmiştim...
    ···
  6. 6.
    0
    bana onu tarif edin deseniz tarifim aynen şöyle olurdu; yalnızca soluk teninde bile iyiliği görebilirsiniz. böyle bir güzelliğin altında asla kötülük olamaz diye düşünürsünüz. yakın arkadaşıma hemen durumu anlattım. "oğlum ben aşık oldum lan galiba" aynen bu ifadeyi kullanmıştım.

    onu ilk görüşümde etkilenmiştim. tek bir bakış. benim varlığımdan haberi bile yoktu oysaki. olmasınada gerek yoktu zaten. asla onun yanına gidip konuşamazdım. kendimi tanıtıp ondan etkilendiğimi söyleyemezdim.

    bi gün yine öğle arasında geziyoruz okulun bahçesinde, yine onu gördüm. 6-7 kişilik bi grup olarak geziyorduk. ve arkadaşlarım zorlaya zorlaya beni onun yanına gönderdi. asla cesaret edemeyeceğim dediğim şeyi yapmak için...

    yanına gittiğimde yanında 1 arkadaşı vardı. başta ikisi bana bakıyor ve bende konuşamıyordum. kafamı kaldırdığımda gülen yüzünü gördüm. kalbim sanki yerinden çıkacak gibi atıyordu. içimden "hadi kanka yapabilirsin" demiştim. böyle saçma bi motivasyon cümlesi daha olamaz. yaklaşık 2-3 dakika yalnızca bana baktılar ve ben konuşamadım. daha sonra sadece "merhaba" diyebildim. ikisi birden "merhaba" dediler. elimle işaret ederek "ben sizi şurdan gördümde adınızı çok merak ettim" dedim bi heycanla. yanındaki kıza bakamıyordum bile. tamamen ona odaklanmıştım. hayatımda ilk defa mutluluk hissini tadıyordum sanki.

    devamı geliyor.
    ···
  7. 7.
    0
    o kısacık 5 dakikanın bende yarattığı etki 2 gün sürmüştü. adını söyledi ve adımı sordu. bende söyledim. ardından "şeyy teşekkürler" dedim ve arkamı döndüm. arkamı döndüğümde gerçekten mutlu olma hissini ilk defa tattığımı farkettim. kendime sorduğum ilk soru ise "bir insan nasıl bu kadar çabuk aşık olabilir" olmuştu. nasıl bu kadar çabuk ondan etkilenip aşık olmuştum.

    ertesi gün tekrar yanına gittim ve hiç durmadan "merhaba" dedim. "aslında dün söylemek istediklerim vardı fakat heycandan hiçbişey diyemeden gittim" dedim. karşımda bembeyaz yüzüyle sadece gülümsüyordu. hatta oda utanıyordu fakat belli etmemeye çalışıyordu. ilk defa bir kızla 15 dakikadan fazla sohbetim olmuştu. sınıftaki kızlar bile şaşırmış bi şekilde bize bakıyordu bunu farketmiştim. biraz konuştuktn sonra mesenger adresini istemiştim. kağıt falan olmadığı için söyledi ve direk ezberledim. tenefüs bitip sınıfa gidene kadar sürekli içimden tekrar ediyordum.
    ···
  8. 8.
    0
    kız durumlarını bende pek anlatmak istemiyorum kısa geçeceğim buraları.

    yaklaşık 1 hafta sürekli konuştuk. daha önce sevgilisi olmamış falan. beni sınıfımdaki kızlara sormuş kızlarla konuşuyormu diye. her neyse. 1 hafta sonra onunla sevgili olmuştuk. hayatımda ilk defa sabah mutlu bir şekilde uyanmıştım. hayatımın şuan anlatacağım bölümü mutluluktan oluşuyor. lise3. sınıfta başlayan ilişkimiz lise bittikten 1 bucuk sene sonra sona erdi.

    şimdi biraz geriye gideceğim. bana 8. sınıfta abim taksitle bir bilgisayar aldı. o zamanalrda bilgisayar ile ilgili hiç birşey bilmiyordum. 1 tane sega marka atarim vardı sadece * . bilgisayar çok ilgimi çekmişti. lise 1 ve lise 2 bilgisayar başında geçirmiştim. lise 2. sınıfta okula tam 45 gün gitmeyip devamsızlıktan sınfıta kaldım. o yıllarda web tasarım öğrenmeye başlamıştım çünkü. lise 2 nin sonuna geldiğimde Photoshop arayüzçizimlerinde orta seviye xhtml/css konularında uzman seviyeye gelmiştim. lise 2 bittiğinde yani tekrar lise2 okumam gerektiğinde, bilgisayarla ilişkimi kesip tekrar okula başladım.

    onunla lise bittikten 1 buçuk sene sonra ayrıldık. yani bundan 1 ay önce. lise bittikten sonra 1 sene boyunca mutlu bi beraberliğimiz oldu. fakat ailevi durumlar nedeniyle sürekli iş arayışı içindeydim. üniversite sınavına hazırlanmamıştım zaten. hayatımda dershaneyede hiç gitmedim. sınavada girmemiştim.

    hayatımın asıl lanetli bölümünün yeni başladığının farkında bile değildim...

    devamı geliyor.
    ···
  9. 9.
    0
    1 sene boyunca çeşitli işlerde asgari ücretle çalıştım. ilk girdiğim iş yerinde komi olarak çalışacaktım. çalıştığım yerdede kişiliğimin bana sağladığı lanet peşimi bırakmamıştı. sipariş dahi alamıyordum. insanlar sanki bana bakıyor benimle dalga geçiyorlardı. beni mutlu eden tek şey onunla birlikte olmaktı.

    iş yerinde de gruplaşmalar vardı. benden önce işe başlayıp servantta duranlar, onlardan sonra işe girdiğim halde komi olmamı kıskanmış olsa gerek. sürekli bana çatıyorlardı. ben alışkın olduğum için hakkımı sonuna kadar arama çabasındaydım. çalıştığım yerin sistemi şu şekildeydi. komiler sipariş alır hadisyon yazar siparişi getirir garsona verir garson masaya zütürür müşteriye verir. daha sonra komiler boş tabakları toplar servanta zütürür. servantçılar tepsiyle beraber bulaşıkhaneye zütürür. boşları aldım servanta doğru zütürürken bi garson sert bi şekilde çıksana lan önümden diyerek beni ittirmişti.

    bütün tabaklar falan yere düştü ve kırıldı tabi. ayağa kalkıp ne itiyorsun demeye kalmadan şef gelip "napıyosun oğlum sen çıkar üstünü başını defol" demesiyle karşılaştım. durumu anlattığımdada tabi değişen birşey olmadı.

    hayatın bana sürekli şanssız ve kötü şeyler getirmesine alışmıştım çünkü. fakat her çalıştığım yerde iyi insanlarlada tanıştım. çok iyi dostluklarım oldu. bu yüzden mutluyum.

    devamı geliyor..
    ···
  10. 10.
    0
    oradan kovulunca tabi ailevi durumlar ortada mecburen işe başlamam gerekiyor. bi benzincide pompacı olarak işe başladım. oradaki işimde sorun olan çalışanlar değil müşteriler olmuştu. genelde her başladığım işte çok çabuk işi öğrenir çalışabilecek kıvama gelirim.

    benzincide işler key üzerinden çalışır. her çalışana ait bir key vardır. benzini bu keyi okutarak doldurursun. daha işe başladığım ilk günde 3 saat sonra benzin koymaya başladığımı görünce elime key verilmişti. ilk 2 hafta çok iyi gidiyordu. daha sonra art niyetli insanlar karşıma tabiki çıkacaktı. çünkü bu benim lanetim. bir gün benzin doldurduğum adam arabanın deposunu kapatmamışsın diyerek geri geldi. ve o gün ilk açığımı vermiştim. toplam 60 lira... fakat aslında depoyu çok iyi kapattığıma emindim. bu olaydan 1 hafta sonra yaşadığım olay bu işle bağlantımı keseceğim olay olacaktı.

    her zamanki gibi vardiyamı aldım sabah. saat 2 civarı bi otomobil yanaştı. citroen c3 dü sanırım. içinde benim yaşlarımda bir genç. arabadan indi. yanıma gelip "kaç yaşındasın" dedi. "19" dedim. "okuyomusun" dedi. "hayır" dedim. "bende 20 yaşındayım okan üniversitesinde okuyorum" dedi. adam iyice yanıma geldi gerile gerile "oğlum bak ne yaparsan yap mutlaka oku böyle benzincilikte hayatmı geçer lan, malmısın dıbına koyim sen" gibisinden bir cümle kullandı. ben sadece "benzin dimi beyfendi" dedim. "bak ben bu yaşıma kadar üniversiteden kaç kız kaldırdım biliyomusun sen" falan diye anlatmaya başladı. ben yine "benzin dimi beyfendi" diye sordum onu dinlemeyip. genelde büyük araçlar mazot, otomobiller ise benzin ile çalışır. mazot dedi ve depoda herhangi bi çıkartma yapıştırılmamıştı. mazot doldurdum arabaya ve araba çalışmadı. bunu neden yaptığını bilmiyorum ama o gün, o güne kadar çalıştığım tüm para kesilmişti, yanlış yakıt koyulursa koyan kişinin maaşından çıkan masraf kadar kesilirdi.

    eve giderken düşünüyordum. acaba bana neden öyle birşey yaptı. sanki ben ona bir kötülük yapmışım gibi. artık daha iyi anlamıştım benim hayatım bir lanetin içindeydi.
    ···
  11. 11.
    0
    şimdi size hayatımın en büyük lanetini anlatacağım.

    lise2de başlayan bu hastalık benim gibi birinde olmaması gerekn hastalıklardan biri olsa gerek. ben normal insanlara oranda 4-5 kat daha fazla terliyorum. buz gibi bir havada bile koltuk altlarım sürekli terlidir. fakat ne bir koku nede bir iz vardır. yalnızca su. bunun %50 genetik %50 pgibolojik olduğunu öğrendim. hiç bir zaman renkli giyemem, hiç bir zaman kollarımı kaldıramam. fakat dediğim gibi ne koku nede iz vardır. ve bunun tuzlu yemek yememle fazla kola içmemle veya uzun saçlı olmamla hiçbi ilgisi yok...

    size durumun ciddiyetini şöyle anlatacağım. yazın ortalama istanbul sıcağında esmeyen bir ortamda 5 dakikada yüzümde terlemeler başlar koltuk altım dışarı çıktığım andan itibaren ıslanır. 10 dakikada boncuk boncuk yüzümde ter oluur sürekli silmem gerekir. 15 dakikada saç uçlarım ıslanır. 1 saatte saçlarım tamamen sırılsıklam olur. bu bana vahşedilmiş en büyük lanettir. sıcak olmayan ortamlarda bile hava az ise aşırı derece terlerim ki kafanızı suyun altına tutup kurulamadan aynaya bakın. işte benim terleyişim o şekilde olacaktır.

    benzinciden ayrıldıktan sonra, bir markette reyonculuk işi buldum. 4 günde bilgisayar sistemini öğrendim. 1 hafta olduğunda ise kendi reyonlarım olmuştu. 1 ay klimalı güzel bi şubede çalıştıktan sonra beni başka bir şubeye verdiler.

    gittiğim 2. şubede ne klima vardı nede başka birşey. ince uğraşlı işler olunca örneğin kutuları açıp dizmek gibi, 2 kat fazla daralıp terliyorum. sabah 9 dan akşam 9a kadar saçlarım sırıldıklam yüzüm sürekli terliyordu. sanki sürekli başımdan aşağı biri su döküyor... asla kurumadım. akşam eve geldiğimde elmacık kemiklerimin üstü yüzümdeki teri silmekten kızarmıştı. minibüslerde bile kolumu kaldırmama engel olan bu ter bana verilmiş en büyük lanetti.

    3 gün çalıştıktan sonra, çalışanlar hatta müşteriler bile iyimisin böyle çalışılmaz demeye başladı. sürekli terleyerek çalıştığınızı düşünün. ve bu öyle bir terki sürekli sırılsıklam bi haldesiniz. ve asla kurumuyorsunuz. sürekli o şekilde çalışmak zorundasınız. bir insana bundan daha kötü ne yapılabilir...
    ···
  12. 12.
    0
    bu teri anlatmak için beni görmeniz gerekir. saçlarım sırılsıklam bir halde 3 gün çalışabildim. daha sonra o iştende ayrılmak zorunda kaldım. örneğin internette bir oyun oynarken heycanlandığımda bile ortada bir sıcaklık yokken terlerim belli olacak şekilde...

    o işten sonra başka bir yerde çalışmadım, çünkü bu terleme konusu hayatımı sanki mahfeden birşey yokmuşçasına karartıyordu, bu sırada hayatımın aşkı dediğim birlikte uyuduğumuz birlikte yanyana uzanıp hayaller kurduğumuz kişiyle devam ediyorduk birbirimizin olmaya...

    burdan sonrasında onunla ayrılma hikayemizi anlatacağım. ve yavaş yavaş günümüze bağlayacağım
    ···
  13. 13.
    0
    onunla herşey çok güzel gidiyordu. hayatımda mutluluk dediğim herşey onunla geçen zamanlarımda vardı. yazın kayseriye anneannesinin yanına gider genelde. yine geçen yaz oraya gitti. oraya gidince pek konuşamayız ama ben bu duruma anlayış gösteririm. aile büyükleri falan var diye. yalnızca akşamları konuşabiliyorduk. ben onu çok özlüyordum oda beni özlediğin söyleyip duruyordu. derken iki gece üst üste konuşamadık. hiç böyle olmamıştı önceden. ne olursa olsun haber verirdi bana. yalnızca 1 mesaj bile yeterdi. daha sonra 3. gece hiç birşey söylemeden annesi ve teyzesiyle dışarı çıkacağını ve yine konuşamayacağımızı söyledi. çıkma dedim. çıkma konuşalım çok özledim dedim. kabul etti. fakat gece olduğunda ne aradı nede mesaj attı. yine konuşamadık. ertesi gün bana bu baskılardan sıkıldığını söyledi...

    bende hiç birşey sormadan ayrılmamız gerektiğini söyledim. hiç itiraz etmeden kabul etti. daha öncedende ayrılığın eşiğine gelmiştik. fakat yaşadığımız şeyler yüzünden sürekli geri dönerdi. beni sevdiğini anlardım. bu sefer olmamıştı...

    hayatımın mutluluk diye adlandırdığım tek bölümüne böylece sona ermişti. o gece normalde ağlamam gerekirdi. duygusal bi kişiliğim olduğu için ağlamam gerekirdi. nedense hiç ağlamadım ve üzülmedim. sanki hiç var olmamış gibi bitti herşey.

    ama onu okulda ilk gördüğümde o melek yüzlü güzel kızla bir hayatım olabilir diye düşünmüştüm. son gün ise acaba buda lanetin bir parçasımı diye düşündüm. derler ya herşey iyi bir yere çıkar. benim hayatım için bu durum tam tersiydi. mutluluklarım bile kötüye çıkacaktı. önemli olan ne kadar az kötü olacağı ve benim buna dayanıp dayanamayacağım.

    son bir kaç şey kaldı onlarıda yazıp bitireceğim...
    ···
  14. 14.
    0
    eski sevgilim ve hala aşık olduğum insan... dershaneye gitmişti bu sene sınava falan hazırlanmıştı. fakat çok az puan aldı kazanamadı. bende o bu sene üniversiteye gidecek bende onun olacağı yere gideyim diye son ay biraz çalıştım ve manisada celal bayar üniversitesini kazandım. fakat yine boşuna masraf olmasın diye gitmeyeceğim bu sene. bi kaç ay çalışıp parasını biriktirip. seneye kadar sınava hazırlanacağım. ve inşallah bilgisayar ile ilgili bir bölüme gireceğim. hedefim bu en azından.

    evet beyler işte böyle. hayat çoğu insana hediye banaysa ceza olarak gönderilmiş sanırım...
    okuyan herkese teşekkürler,
    yakındada ifşa olacam amk
    ···
  15. 15.
    0
    @34 @35 eyvallah panpalar saolun, bende anlattıkça gözlerim doldu anasını satayım ne günler geçirmişim beee
    ···
  16. 16.
    0
    ilk mesaja fotoğrafımıda ekledim, hadi bana eyvallah

    edit: ara sıra yaşadığım olaylardan bazılarını anlatmaya devam edeceğim
    ···
  17. 17.
    0
    devam edeceğimi söylemiştim. aklıma geldikçe yazıyorum en azından beni rahatlatıyor.

    lise yıllarımda özellikle lise1de okul evime uzak olduğu için okulun servisiyle gidip gelirdim. bu durum beni çok üzerdi. annemlere ne kadar söylediysem dinletememiştim. çünkü servise verilen o 50 lira bile değerliydi o zamanlar bizim için.

    servistede her zaman tektim. her gün aynı yere oturan tek çocuk bendim ve hiç konuşmazdım. 1dönem boyunca sürekliaynı yere oturdum.

    bir gün servis parasını geciktirdiğimde henüz servis doluyken şoför adımı söyleyip bağırarak "--- servis ücretin ne olucak abicim" dedi. "Yarın getiricem abi" diyebildim sadece. "bu kaçıncı yarın be oğlum" diye cevap verdi. o kadar insanın içinde böyle davranması doğrumu bilemem. ama o servise bindiğim her gün kendimden biraz daha lanet ettim.

    aynı gün son öğrenci kalana kadar herkesi evine bıraktı. benide evime aşırı uzak olan bi yerde indirdi ve bana "servis parasını getirene kadar binme servise" dedi. o gün eve gidebilmek için yaklaşık 5km yol yürümüştüm. cebimde okuldan kalan 2 tl param vardı ve indiğim yerden minibüs dahi geçmiyordu. yürürken her zamanki gibi düşünmeye zamanım olmuştu. neden böyle şeyler benim başıma geliyor. neden o servis ücretini zamanında ödeyemedim ve bu durumdayım.

    servis okula her zaman erken gelirdi. biz okula geldiğimizde neredeyse kimse olmazdı okulda. tek başıma oturur beklerdim sürekli. 1 sene boyunca o servisde başıma gelen tek bi iyi olay olmuştu. en önde oturan çok güzel bi kız vardı. lise 3. sınıfa gidiyordu ve lise 3 son seneydi o zamanlar. ben lise 2 ye geçtiğimde 4 seneye uzamıştı... serviste ilk defa dışarı değilde servisin içine bakıyordum. o güzel kızın adını dahi bilmezken ağlayıp şoföre birşeyler anlatmaya çalıştığını gördüm. daha sonra öğrendim ki o kızında annesiyle babası ayrıymış. kız babasıyla yaşıyor ve annesini çok nadir görebiliyormuş. şoförden annesinin evine bırakmasını istiyormuş. daha sonra o kız yanıma oturduğunda konuşma şansım olmuştu. "istersen seninle beraber annenin oturduğu yere kadar gelebilirim" demiştim. o güzel kız çaresizliği yüzünden olsa gerek kabul etmişti. ertesi gün servisle değilde yürüyerek o kızın evine kadar gitmiştik. evine yaklaştığımızda ben kendi evime gitmek için geri dönmüştüm. o kısacık bir kaç gün bir insanı mutlu ettiğim için bende mutlu olmuştum...

    kızıl saçlı bir kızdı. çok güzel bir yüzü vardı. koca servisde bana iyi davranan tek kişi oydu. diğerleri boyumun neden bu kadar kısa olduğunu sorup dalga geçme çabası içinde olurken o onları azarlardı. fakat bi abla olarak azarlardı. yinede beni hep mutlu etmiştir o kız. o kadar şey yaşayıp adını bile soramamıştım utangaçlığım yüzünden...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    @40 eyvallah panpa saol. maddi açıdan sıkıntılar azaltı çok şükür. fakat tabi hayatım boyunca lanet peşimi bırakmadı. özelliklede şu ter konusunda. bi insan sürekli terliyoken ne kadar yaşabilirse öyleyim işte...
    ···
  19. 19.
    0
    @44 yok panpa ne emosu ya ilk defa duyuyorum bunuda
    ···
  20. 20.
    0
    @46 silinmemiş 1. mesajda en altta duruyor işte
    ···