/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +6 -1
    Kaybedenler - Bir çocuk masumdu bir çocuk katil

    Bölüm1- Var olmak

    Savaş, henüz siması yeni oturmuş gençten bir delikanlı, isminin ona koyulma nedenini sorgulamaya başladığında aslında hayatın kendisiyle verdiği bir savaş olduğunu benimsemesiyle son bulmuştu. Okul sıralarında kazınan isimleri inceliyordu çoğunu gerçek hayatta hiç görmemişti bile ancak onlar okulda bir iz bırakmayı başarmıştı. Sırada ismi yazan Betül'ü kafasında canlandırdı. Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli ,ne zayıf ne de şişman işte tam bir Betül! Böyle düşünmesinin sebebi ilk okulda aynı sınıfta okuduğu Betül diye bir kızdı. O da tam böyleydi. Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli, ne zayıf nede şişman artık ne zaman Betül ismini duysa aklında böyle biri canlanıyor ta ki esmer ve siyah saçlı bir Betül görene kadar. "Savaş! dersi dinliyor musun?"
    "Hı.. Evet"
    "Peki.. Söyle bakalım, varlık nedir?"
    "Olan bir şey.. sahiplenilen bir şey."
    "Varlığın var olup olmadığı kesin değildir."
    "O zaman varlık içinde yokluktur."

    Sınıfta bir gürültü oldu kimisi sırıtıyor kimiside hiçbir şey yapmıyordu. Hoca sınıfı susturdu ve derse devam etti. Betül Öğretmen, Savaşların alt komşusudur üç katlı Lale apartmanının giriş katında Betül Öğretmen oturur. Ortanca katında Savaş'ın ailesi ve üst katta apartman sahibi Erol Bey oturur. Betül gece karanlığı uzun saçları kıvırcık ile dalgalı arasında olan, hafiften esmer tenli ve siyah gözlü bir bayan. Tahminen 25-30 yaşlarında olmalı öğrencileri yaşını sorduğunda "Bayanlara yaş sorulmaz." diye cevap verir. Yaklaşık iki senedir .. Lisesi'nde felsefe öğretmenliği yapıyor. Dersine girdiği 12-B sınıfından Savaş ile aynı apartmanda oturuyor. Muhafazakar bir ilçede bir bekar kadının tek başına yaşaması zor olsa gerek. Savaş'ın annesi Neriman Hanım bazen yaptığı yemeklerden zütürür bazen de akşam yemeğine davet eder. Betül nazik biri olduğu için bu tür davetleri genellikle kibarca reddeder kimseye yük olmak istemez. Ancak bir gün yoğun ısrar üzerine bir akşam yemeği için Savaşların evine misafirliğe gitti. Ailesi, öğretmeni ağırlamaktan son derece gurur duyuyor gibilerdi.

    (Beyler 12 partlık bir hikaye tam 5 gün uğraş verdim sizlerle paylaşmak istiyorum yorumlarınız çok önemli ekgib gedik varsa belirtin umarım okuyan olur bir farkındalık yaratmak istiyorum.)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +3
    Bölüm2- Deli duman

    Savaş, yemekteyken babası Yunus'un sürekli Betül öğretmene bakmasından rahatsız olmuştu. Sanırım bu bakışlardan Betül Öğretmende rahatsız olacak ki sofradan yemeğini bitirmeden iznini isteyip kalktı. Yalnız yaşayan bekar bir kadın olarak sürekli bu tür tacizlere maruz kalması gerçekten çok can sıkıcı olmalı. Betül Öğretmen, sofradan ayrılıp evine gidince Savaş o gerginliği hissetmişti. Bu olup bitenlerden annesinin hiç haberi yok gibiydi. Savaş, yemeği bitince odasına çekildi. Bir süre sırt üstü yatarak tavanı inceledi. Tavandaki kirli izler ile hayallerini canlandırmaya çalıştı. Sarı saçlı,bal gözlük ve açık tenli,ne zayıf ne de şişman. Aradan uzun bir süre geçti hala aynı mıdır acaba ? Kim bilir belki biraz kilo aldı ve saçları uzadı, belki de siması çok değişti artık onu sokakta bile görse tanıyamayacak. Ruhunu kaplayan bu karamsarlıktan kurtulmak istercesine yataktan kalktı. Pencereye yöneldi ve perdeyi çekti. Dışarıya baktı kimse yoktu saatler ilerledikçe sokaklar tenhalaşmıştı, bu mahallede erkek yada kadın kim olursanız olun gece saat 10'dan sonra sokağa çıkmak pek akıl karı değildir. Hayatının şu sokak kadar boş olduğunu düşündü. Bir sigara yaktı, babasının Betül Öğretmene nasıl baktığını hatırladı. Aklından bu kötü düşünceleri kovmaya çalışıyordu düşünmesi bile korkunç! Gerçeklerden korkan bir düşkün gibi art niyetli düşünmekten vazgeçmeyi denedi farklı ihtimalleri düşündü. Ancak o kötü tilkileri kafasından atamıyordu.
    ···
  3. 3.
    +2
    Hikaye başladı beyler buraya kadar okuyan varsa kendini belli etsin .

    Tekrar söylüyorum orjinaldir bizzat kendim 5 gün yazdım 12 part halindedir. Aslında kısa bir hikaye tabiki kitap okumayanlar için çok uzun gelebilir ancak toplasan 20 sayfa tutmaz bile eleştirilerinizi merak ediyorum sözlük
    ···
  4. 4.
    +2
    Bölüm4 - Ayyaş mezesi

    Ayın ortası gelip çattı bu akşam Erol Bey kira aylığını istemek için kiracılarının kapılarını çalacak. Savaşın babası Yunus, 40 yaşında bir memur PTT'de çalışıyor. Savaş, babasının tam olarak ne iş yaptığını bilmesede, baban ne iş yapıyor diye soran kişilere babam memur cevabını veriyor. Akşam hava hafiften ağrıyor. Savaş, paketindeki son sigarayı mahallenin arasında içip iki sokak ötede ki kendini bizzat tanımadığı bir tekelden Muratti Rosso'sunu alıp eve geri dönmeyi planlıyordu. Evden çıkarken annesi Neriman'a seslendi:
    "Anne ben biraz dolaşıp gelirim." annesinin kimle, nereye sorularını yanıtsız bırakıp kapıyı çekti. Alt kattaki koridorun ışığı yanıyordu. Erol, Betül Öğretmen'den ev kirasını istiyordu. Erol Bey, elli yaşlarında emekli bir ustabaşı bu apartman ona miras kalmış. Emekli maaşı ve iki daireden aldığı kiralarla geçiniyor. En üst katta karısı Aygül Teyze ile birlikte oturuyor iki boyca çocuğu var biri askerde, diğeri evlenmiş çoluk çocuğa karışmış. Erol karışmış duman rengi saçlarıyla kalın çerçeveli gözlük takan hep gömlek üstü ceket ve keten pantolon giyinen bir amcaydı. Tüm günü mahalle kıraathanesinde mahallenin yaşlı heyetiyle okey oynar, çay içer ve sohbet ederdi. Akşamları mahallenin bir çok erkeği o kıraathaneye gider akşam namazları ve sonrası oraya kurulurlardı.

    O akşam Yunus'ta kıraathanedeydi. Yoğun duman altı havasız ve gürültülü ortamda okey taşlarının ve tavla zarlarının sesleri küfürler eşliğinde yükseliyordu. Kahvehane saat 11'e kadar açıktı. Kıraathanenin demirbaşlarından olan Erol Bey istediği kadar kahvehanede otururdu. Kıraathane sahibi anahtarı bırakırdı çıkarken kilitlersiniz deyip evine
    giderdi. Gecenin iki suları koca kahvehanede üç kişi kalmışlardı. Bir masada batak oynayıp Efes Pilsen'leri hızlıca süzgeç gibi içiyorlardı. Masada Erol, Kemal ve Yunus vardı. Sarhoşluğun verdiği duygularla Kemal ortaya konuşuyordu:
    "Yahu sizin apartmanda kalan bekar kız adı neydi lan heh Betül. Oğlum o nasıl bir hatun lan tek başına kalıyor dimi eve giren çıkan yok?" Erol yüzünden bin bir gülümseme ile muhabbeti körükledi.
    "Ne oldu lan dibin mi düştü he?"
    "Yok canım bir ihtiyacı olur yani yabancı değiliz sonuçta her türlü muameleye açığız anladın mı?" Yunus'ta muhabbete katıldı. "Ulan geçen bize yemeğe geldi bir züt var dıbına koyim yok böyle bir şey ya bir içimlik su şerefsizim." sigarasından şehvetle bir duman çekti ve devam etti. "Hocam, yazın açık saçık giyiniyordu bu, ulan bir baldır var süt, süt .. ahaha" Boş kahvehane kahkaha sesleri ile inliyordu. Erol "Ulan ne şerefsizsiniz ha" deyip bıyık altından sırıttı. Yunus alkol şişesini sanki düşlediği bir kadına sarılır gibi sıkıca kavradı şehvetle dudaklarına yapışır gibi yapışmıştı şişenin ağzına. Bir dikişte neredeyse yarısından fazlasını içmişti.Şişeyi sertçe masaya vurdu. "Ulan ona ne geçiririm be." dedikten sonra uzun bir nefes verdi. Kemal konuya devam ediyordu "Bak şerefsizim onun zütünü gibmekten parçalarım şimdi tazedir birde kimseye vermemişse.. vermişse sıkıntı yok abicim direkt önden işi bitiririm beni biliyorsun pavyondaki güllüyü nasıl gibiyordum çayırlıkta bunuda eşek gibi anırtırım hele bana verseler o hatunu varya.." iyice muhabbetin taku çıkmaya başlamıştı üçü birden hızla içilen biraların etkisiyle birbirlerini gaza getiriyorlardı. Erol, ikna olmuş bir şekilde iddialı ve alçaktan gelen laubali ses tonuyla:
    "Ulan bende bu karının yedek anahtarı var nasıl istemez gir evine çatur çutur gib dıbına koyayım." Kemal'in gözleri fal taşı gibi açıldı "gibmeyen top olsun abicim." dedi. Üçünün yüzündeki iğrenç tavır niyetlerini belli ediyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +2
    Bölüm3- Kaynar Kazan

    Bir pazar sabahı erken kalkmanın acısıyla doğruldu yatağından. Çekti düşük donunu, kolunda kurumuş bir sümük izi bariz berduş bir görüntüsü vardı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kendine aynada şöyle bir baktı. Yüzünü ekşitti bu hali kendisini bile tiksindirmiş olacak ki çıkardı üstünü attı bir tarafa, kendine giyebileceği temiz bir üst aramaya başladı. Annesi kalkmış rutin olarak sabah kalktığında yaptığı ilk iş olan çayı koymaya mutfağa gidiyordu. Mutfaktan seslendi annesi "Oğlum, hadi iki ekmek alda gel. Telefonluğun çekmecesine bak, orada bozuk paralar var." Ayılmak istiyorsanız sabahın serinliğinden bir koşu ekmek almak gibisi yoktur. Savaş evinden çıktı merdivenleri sakince iniyordu. Alt kattaki Betül'ün , iki kere kitlenmiş kapısının açıldığını fark etti.
    "Günaydın Savaş."
    "Günaydın Öğretmenim."
    "Nereye gidiyorsun bakkala mı?"
    "Evet hocam bir isteğiniz var mı?"
    "Aa.. Gitmişken hazır banada bir ekmek bir Winston Light alır mısın? Dur parasını vereyim." dedikten sonra içeriye yöneldi montunun cebindeki cüzdandan bir 10 lira çıkarıp Savaşa verdi.

    Bakkal Kemal elli yaşlarında emekli memur, emekli olunca ikramiyesi ve birikmişiyle bakkal dükkanı açmış. Beş senedir işleri tıkırında gül gibi geçinip gidiyor. Karısını akciğer kanserinden kaybetti, işin tuhaf yanı günde üç paket bitiren Kemal amcaya bir şey olmamış pasif içici Suna Teyze nalları dikmişti. Hayat ne garip şey bir gün şu pazar kahvaltısı için ekmek alırken sorumsuz şoförün teki gelip Savaş'ı altına almayacağı ne malum? taktan bir yaşam böyle taktan bitmesin diye her zaman dikkatli davranır. Unca Bakkal, Savaşların evden karşıya geçip sağ yöne doğru kaptırdıktan sonra ilerideki soldaki dükkan. Dükkanın ismi Kemal amcanın soy adından geliyor Kemal Unca. Unca Bakkal, gayet çok sıradan dandik mahalle bakkalı adı. Savaş, genelde böyle esnafların ileriyi düşünmeyip basit bir iş
    olan dükkana soy ismini verme olayını çok saçma bulurdu. Bakkalın tezgahına 3 ekmeği koydu birde Winston Light istedi Kemal Amca'dan. Kemal şöyle bir baktı Savaşın yüzüne:
    "Betül Hanım mı istedi?"
    "Evet"
    "Hee"

    Nevaleleri aldıktan sonra yola koyuldu hala esniyordu uykusunu tam alamadığı yüzündeki ifadeden belliydi. Apartmanın giriş katında oturan Betül'ün kapısını çaldı. Ayak seslerini işitince duruş pozisyonunu aldı, artık kapının açılması için hazırdı.
    "Savaş çok teşekkür ediyorum."
    "Ne demek hocam iyi günler."
    "Sağ ol iyi günler."

    Betül, onun hayal dünyasına hitap etmiyordu. Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli,ne zayıf ne de şişman bu tanıma uymayan bir Betül olamaz. Karmaşık bir iç dünyasına sahip bir genç henüz 17 yaşında her iletişime geçtiği bayanla ciks hayalleri kuran bir ergendi her şeyden
    önce, bu körpe delikanlı hayatının baharında henüz eline bir kız eli değmemiş ve yalnızlıktan çekingen suskun bir çocuk olup çıkmıştı. Tek konuştuğu bayan Betül Öğretmendi her ne kadar art niyetli düşünceleri olsada Betül Öğretmen bunların farkında olmadan bir abla merhametiyle ona sevecen ve şefkatli davranıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    Anlat panpa dinliyorum
    ···
  7. 7.
    +1
    Bölüm7 - Varla yok arası

    Okulda Betül Öğretmen için yas ilan edildi, taze güller bırakıldı anısına. Tüm okul cenazesine gitmişti. Savaşın, dün ağlamaktan şişen gözleri yorulmuştu , artık damlayacak yaş kalmamış kurumuştu. Cenazede tüm çocuklar ağlıyordu istinasız tüm öğretmenler göz yaşı döküyordu, Savaş hariç. Savaş uzun süre gözlerini kırpmadan cenazesine baktı hocasının. Bir damla yaş dahi dökmedi o gün. Hiç kimseyle konuşmadı, eve gittiğinde direkt yatağına girip uyudu. Betül hocasının yatak odasında etrafı süzüyor bir süre sonra babası, Erol ve Kemal geliyor. Betül bayılmış bir halde, onu yatağa fırlatıyor. Üçü de bin gibi gülümseyip kemerlerini çözmeye başlıyor. Savaş, bir hışımla üstlerine doğru atılmak istiyor fakat iki eli de kalorifer peteğine arkadan kelepçeli halde hareket edemiyor. Bağırmak istiyor fakat sesi çıkmıyor , babası ve arkadaşları onu görmüyor. Hayvanca gencecik kızın üzerine çıkıyorlar sırayla, gözlerini kapatmak istiyor Savaş o yaşananları görmemek için ancak kapatamıyor. Gözlerini kırpmadan dakikalarca o işkenceyi seyretmeye maruz kalıyor. Bir süre sonra gözlerini tekrar açıyor Savaş. Ellerindeki kelepçeler kaybolmuş , yatak odası kapısı kendiliğinden ardına kadar açılıyor içerideki pis ter kokusundan midesi bulanmaya başlamıştı odadan çıkıyor ve salonda ağlayan Betül hocasını görüyor. Babası ve arkadaşları onu tavana asıyor. Betül sesleniyor "Ne olur yardım et yalvarırım!" salona doğru koşmak istiyor Savaş. Ancak tam salona adımını atacak iken kapı boşluğundan demir parmaklıklar yükseliyor. O parmaklıkları kırıp geçmek , hocasını kurtarmak istiyor ama nafile "Baba yapmayın!" diye avazı çıkana kadar bağırıyor fakat hiç biri duymuyor Savaş'ı.

    Kan ter içinde "yapmayın" diye bağırarak uyanıyor Savaş. Nefes nefese kalmış uyandığında hala sayıklıyor "yapmayın, yapmayın" diye. Zor yutkunuyordu kalkıp sürahiyi kafasına dikti. Gözleri hala o rüyada, evden çıkıp Betül Hocasının evine doğru koşmaya başladı. içeriden çığlık sesleri yükseliyordu. Bu ses Betül'ün sesi. Savaş, kapıyı yumrukluyor "yapmayın lan" diye var gücünle bağırdı. Bir süre sonra kapı tıkırtıları olmaya başladı. Yüksek sese uyanan Erol Beyler ve anne babası Betül Hocanın katına yöneldi. Savaş'ı kapıyı tekmelerken görünce hepsi telaşa kapıldı. Erol Bey "Ne oluyor yahu gecenin bu saatinde!" diye söylendi. Savaş'ın babası oğlunu sakinleştirmeye çalıştı. Savaş, içine şeytan girmiş bir halde kızarmış ve terden sırılsıklam olmuştu. Betül Hocasının kapısını tekmeliyordu ve içeridekilere bağırıyordu "Dokunmayın ona! Sakın dokunmayın!" .Sonra biraz durup sakinleşti yaklaşmaya çalışan ailesinden kaçıp var gücüyle koşmaya başladı. Binadan çıktı ve mezarlığa doğru koşmaya devam etti. Betül Hocasının mezarlığına. Mezarlık bekçisi Savaş'ı durdurmaya çalıştı ancak çok hızlı koşuyordu Savaş, bekçi onu yakalayamadı.
    Savaş , hocasının mezarına gelince durdu titrek ve ağlamaklı bir sesle yakardı Betül Hocası'na:

    "Kurtaramadım hocam.. yetişemedim.. beni affedin hocam sizi duyamadım, anlayamadım olanları. Hocam beni affet nolursun seni kurtaramadım benim ellerim kelepçeliydi , bağırdım yapmayın diye kimse duymadı.Ben sizi o gün duymadım hocam ne olur, yalvarırım ne olur sen beni duy! Seni mezara koyanları bende koyacağım bunu bil Hocam. Yanlarına kalmayacak.. kalmayacak."

    Bekçi koşarak Savaş'ın yanına geldi. Koluna girip bekçi kulübesine zütürdü sakinleştirmeye çalıştı ,elini yüzünü yıkattı. Bardağa su doldurup Savaş'a uzattı. Savaş , kendine gelince evine dönmeye karar verdi bekçiden sigara istedi Uzun 2000'inden çıkartıp Savaş'a uzattı bekçi, ardından çakmağıyla sigarasını yaktı ve dikkatli olmasını tembihleyip uğurladı. Bekçi bu tür vakalara karşı alışkındı pek tuhaf karşılamadı bu isyanı. Savaş, iki elini cebine attı. Ağır adımlar, başı yerde ağzında tembel bir sigara aklı gördüğü rüyada ve ettiği intikam yemininde.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +1
    Devam et panpa Hala dinliyorum
    ···
    1. 1.
      0
      kusura bakma takip edildiğini bilmiyordum devam edicem
      ···
  9. 9.
    +1
    Bölüm8 - ilk Betül

    Siyah gömlek ve beyaz yakalar yüzlerce aynı üniformayı giymiş çocuklar. içlerinden biri farklıydı. Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli ,ne zayıf ne de şişman bir kız. Elleri çok küçük , onun gözlerine bu kadar dikkatli bakmamın sebebi neydi? Daha ismini bile bilmediğim bir güzel bakışlarında huzuru hissediyordum. ilkokul 1, resim dersi boyama yapıyoruz. Betül'ün boyaları yok öğretmen benim yanıma oturttu. Önce tanıştık tokalaştık, pastel boyalarımı ilk defa birisiyle paylaştım. Çok güzel resim çiziyordu ne çizdiğini sordum bir ev çiziyordu yaz günü bacası tüten bir yanında annesi diğer yanında babası hepsinin yüzleri gülüyordu resimde herkes çok mutluydu. Ben ne çizeceğimi bilmiyordum bana sordu sen ne çizeceksin diye öyle biraz düşündüm ikimizi çizeceğim diye cevap verdim. Hayalimi paylaşmıştım ilk defa biriyle henüz küçücük birer çocuktuk ancak kalbimiz kocamandı. Ellerimiz o kadar küçüktü ki parmağımızı kapıya veya sıraya sıkıştırdığımızda öğretmenimizin aklı çıkardı kopacak edecek diye. Ben daha dünyayı tanımadan bir Betül tanıdım sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli ,ne zayıf ne de şişman. Bir gün okula gelmedi öğretmenimiz okula gelmeyen her çocuğun ailesini o akşam arar neden gelmedi diye sorar. Haftalar geçmişti sıramda tek başıma oturuyorum resim derslerinden nefret etmeye başladım. Sınıftakiler onu soruyordu. Öğretmenimiz bizden saklamış meğerse Betül kaybolmuş haftalardır aranıyormuş. Bir gün okul çıkışında duvarda yüzünü gördüm bir kaç tane , yeni okuma-yazmayı sökmüştüm. Afişte "Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli ,ne zayıf ne de şişman 7 yaşında kız çocuğu adı Betül okul üniformalı. KAYIP! Lütfen gören duyan olursa bu numarayı arasın.." afişte fotoğrafı vardı söktüm birini aldım çantama koydum. Onun yüzünü unutmamak için arada çıkartır bakarım hala unutursam kalbim kurusun! Her baktığımda ağlarım şimdi yaşasaydı 17 yaşında olacaktı. Belki çok güzel olduğu için benim şuan suratıma bakmayacaktı. Umurumda bile değil o benim her zaman küçük Betül'üm olarak kalacaktı zaten. Bir gün haberi geldi organ mafyası öldürüp bir çöpe atmışlar Betül'ün cesedini. Bir çöp gibi buruşturup atmışlar bir çöp konteynerine, tüm hayallerini tüm umutlarını bir hiçmiş gibi atmışlardı. Bir çöple eşit tutmuşlardı Betülümü. Çok küçüktü henüz, gülerken otuz iki dişini de gösterirdi. En çokta mavi rengi severdi. Küçükken öldürdüler onu daha çizmediğimiz onca resim vardı oysa. Eski afiş gözyaşlarımdan ıslanmıştı yine, katlayıp koydum gardırobun en derinlerine. Geçen gün bir Betül daha öldürülmüştü. Niye öldürülüyorlar? Bunu hak edecek ne yaptılar ki? Tüm suçları kocaman gülümsemeleriydi belkide hayata karşı yaptıkları en büyük suç buydu!
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +1
    5-10dk arayla part sıçıyoruz gibleyen yok vay amk (gerçi tüm partlar hazırda okuyan varsa diye belli arayla atıyorumda)

    okuyupta pişman olan varsa her türlü küfüre açığım ama harbi "bir çay içseydik" amk daha paravanı açmadan olmaz ki sonlarını ağlayarak yazdım bu duygularımı paylaşmak istiyorum
    ···
  11. 11.
    +1
    (Takip eden 2-3kişi var sanırım devam ediyorum)

    Bölüm6 - Karanlık bir sabah

    Karışık bir gürültüyle güneşsiz bir sabaha uyandı Savaş. Merkeze yakın yerde otursalarda bu kadar yoğun insan sesi ona normal gelmedi. Yatağından kalkıp pencereye yöneldi, perdeyi çektiği anda bir dolu insan ve polis arabaları.. Aklı durmuştu vücudu buz kesildi. Bir süre sonra titremeye başladı aklında acaba soruları beynini kemiriyor müthiş bir bulantı bastı hareket edemiyordu olduğu yerde istifra etmeye başladı. Soğuk terler akıyordu anlından titrek elleriyle kimseye aldırış etmeden bir sigara yaktı. Dışarıdaki koca karıların "Aa..Bu Yunus'un oğlu değil mi bu yaşta sigaraya mı başlamış" sözlerini işitmiyordu bile kalabalıktan yükselen "Ah çokta gençti neden kıymış canına." sözü beynine kurşun gibi saplanmıştı gözlerinden yaşlar süzülüyordu yarım kalan sigarasını aşağıya attı. Olay yerci polis yukarıya doğru el işaretiyle birader ne atıyorsun sigaranı aşağıya doğru diye sitem etsede Savaş'ın hiç bir şey umurunda değil. içeri girdi nefesi kesildi ağlıyordu fakat sesi çıkmıyordu kal geldi. Başını elleri arasına alarak yere çöktü onun felsefe hocası, komşusu ölmüştü. Betül ölmüştü. Onun ilk aşkı Betül ile aynı isme sahip, annesi hariç tek konuştuğu kadın bugün evinde ölü bulunmuştu. Söylenene göre intihar etmiş, ihbarı yapan ev sahibinin karısı Aygül Teyze, verdiği ifadeye göre Betül ablanın annesi sabah Betül'e iki gündür ulaşamıyor ve kendisini tanıyan komşusu Aygül'ü arıyor rica ediyor
    bir bakar mısın diye. Aygül Teyze , Betül Öğretmenin kapısını çalıyor açan olmayınca telefon ile arıyor fakat cevap veren yok bu durumdan şüpheleniyor. Çünkü Betül Öğretmen iki gündür okula gelmiyor ve evinden çıktığını da gören yok. Aygül Teyze, anahtar ile eve girince şok manzara ile karşılaşıyor ve polise haber veriyor. Betül Öğretmen, evinin salonunda kendini asmış. Savaş dakikalar sonra kendine geldi evde kimse yoktu anne ve babası polise ifade vermekle meşgul, tüm apartman sakinlerine sorular soruldu.Ölümün intihar vakası olup olmadığını değerlendiriyor polis. Evin sokak kapsından sesler gelmeye başladı ardından kapı açıldı gelenler Savaşın annesi Neriman ve babası Yunus'tu. Yunus şaşkın ve tedirgin ifadeyle oğluna seslendi:
    "Oğlum gel Betül ablan intihar etmiş polis soru soracak."

    Gözleri kan çanağına dönmüş Savaş odasından çıktı. Polis ona Betül'ü sordu.
    "Gece karanlığı kıvırcık ile dalgalı saç arası uzun saçları olan, hafiften esmer tenli ve siyah gözlü olan Betül. Annesi babası onu okutup öğretmen yapmışlar burada namusuyla öğretmenlik yapıyordu benim Betül Ablam kimseye kötülüğünün dokunduğunu görmedim tek suçu bekar olmaktı." dedi Savaş.
    Babası yutkundu bakışları yere doğru indi. Polis en son ne zaman gördüğünü sordu herkes gibi iki gün evvel diye cevapladı. intihara meğili var mıydı sorusunu duyunca gözlerini büyük bir öfkeyle polis memuruna dikti.
    "Benim Betül Öğretmen'im bu dünyada en son intihar edecek kişidir." dedi öfkeyle , polis memuru notlar aldı ve baş sağlığı dileyip aşağıya indi. Bir süre sonra kalabalık dağıldı ve hiçbir şey yokmuş gibi herkes hayatına devam etti. Sanki Betül diye biri daha önce hiç yokmuş. intihar etti diye "Allah affetsin" diye yüz çeviren dayılar, cenaze işlerini merak eden gençler, okumayı mevlütü şimdiden ayarlayan yaşlı kadınlar onlar farkında değil. Bu gün bir Betül öldü. Bir kadın intihar etti hemde iki gün evvel gülümseyen mutlu bir kadın, cesedine baktı bir bebek gibi masumdu öğretmeni. Bu gün bir güneş karardı yarınları aydınlatacak, bir gül koparıldı daha koklanmamış iken, kara toprakta kaybolan bir güzel. Bir Betül daha öldü bu sabah. Bu sabah bir kadın öldü gece karanlığı uzun saçları kıvırcık ile dalgalı arasında olan, hafiften esmer tenli ve zifiri karanlık gözleri bir daha açılmayana dek kapandı.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +1
    "Hayatının şu sokak kadar boş olduğunu düşündü. Bir sigara yaktı.."

    güzel gidiyorsun bin
    ···
  13. 13.
    +1
    Bölüm5 - Yaşarken ölenler

    Alkolün etkisiyle dışarıdaki buz gibi soğuğu hissetmiyordu üç kart horoz, hedeflerine emin bir şekilde Lale Apartmanı'na yöneldiler. Sessiz sakin sokakta gecenin üçü olmak üzere. Gülüşmeler ve küfürleşmelerini durdurmaya çalışıyorlar herkesin uyuduğundan eminler hiç bir evin ışığı yanmıyordu. Savaş, canı sıkkın bir şekilde tavanı seyrediyor yine anlamsız çizgileri bir şekle sokarak hayal gücüyle bir gemi hayal ediyor bacası tutan bir gemi, yük taşıyor uzun bir yolu olmalı. Bu geminin kaptanı olmak istemezdi her yeri sonsuz gibi devam eden mavi okyanusla çevrili nereye gitse hep aynı yere çıkıyormuş gibi denizde rotasını kaybetmiş bir gemi bu, dalgalar gemiye çarparak köpürüyor ve gemiyi sallıyor zamanla fırtınanın şiddeti git gide artınca gemi alabora oluyor. Bir süre sonra bu hayalden sıkılıp pencereye yöneliyor. Muratti'sinden bir dal çıkarıp ateşliyor bu gecenin sessizliğini bozan birilerin olduğunu duyuyor sanki, uzaktan yaklaşan üç serseri aralarında yayılmış cümlelerle konuşuyorlar. içlerinden birinin sesi babasının olduğunu anladığı anda sigarayı söndürmeden aşağıya fırlatıyor. Hızlı bir hamleyle pencereyi kapatıp perdeyi çekiyor. Üç sarhoşun bu olayların gerçekleştiği 2-3 saniyelik periyotta neler yapacaklarını konuştukları için fark etmediler. Savaş emin olmak için anne ve babasının yatak odasına doğru yöneldi, kapıya kulağını dayadığında sadece annesinin hırıltısını duyunca dışarıdaki ayyaşın babası olduğuna emin oldu. Hemen yatağına girip üstüne yorganı çekip uyumaya koyulacak fakat bu gece bir türlü uyuyamıyordu . Uzun bir süre geçmesine rağmen babası hala eve gelmemişti. Biraz meraklandı daha sonra apartman kapısının açıldığını duydu , anlamsız sesleri dinlemeye çalıştı. Babası yalnız değildi ilkten Erol Bey'in sesini duyunca garipsemedi ancak daha sonra üçüncü bir kişinin olduğunu fark etti ve içinde derin bir merak uyandı. Yatağında uzanmış ,yorganı ağzına kadar çekmiş ve kımıldamadan gözünü kırpmadan seslere kulak vermişti Savaş.

    "Ulan ne içtik Erol abicim be"
    "Hee öyle be Kemalim"
    "Midem kötü oldu lan , o son şişeyi içmeyecektim usta"
    "Karını üstüne kusmayasın ha" diye güldü . Kemal'in, babasına söylediğini anlamıştı Savaş. Yunus anlamayınca Kemal tekrarladı.
    "Midem kötü dedin ya. Karının üstüne kusmayasın diyorum.. anladın.Heheh." diye gülmeye başladı Bakkal Kemal.
    Erol, sessiz olmalarını söyledi "Siz burda durun ben anahtarı alıp geliyorum hemen."
    Merdivenleri tırmanan ayak sesleri Savaş'a daha net gelmeye başladı ancak bu babası olamazdı çünkü bir üst kata çıktı. Erol amca olmalı ancak neden babası alt katta bekliyordu. Olanlara anlam vermeye çalışıyordu ancak aklına hiçbir şey gelmiyordu.
    Erol bir kaç dakika sonra sessizce kapısını çekip aşağıya doğru kedi adımlarıyla indi. Bir anahtar kilidi açılıyordu Savaş birden yatağından zıpladı gözleri korkuyla ve hayretle açıldı. Yatağına oturdu ve olanları daha net anlamaya çalışıyordu. Hırsız gibi Betül Hoca'nın evine giriyorlardı. Betül her zaman iki kez kilitler kapısını. Yutkunmaya çalıştı ağzı zehir gibi aklına geçen akşam Betül Hocaya babasının bakışları geldi. Kendinden utanmaya başladı aklına o kötü düşünceler geldi, bu sefer o düşünceleri kovamıyordu. Gözlerinden yaşlar süzüldü kalkmaya çalıştı, gücü yoktu kalkamadı. Betül Hocasını düşündü, kendisine gülümserkenki o yüz ifadesini aklına getirdi.Her gördüğünde hal hatır sorduğu hocası geldi aklına. Gece karanlığı uzun saçları kıvırcık ile dalgalı arasında, hafiften esmer tenli, siyah gözlü hayatının baharında. ilk kez bir Betül'ü böyle düşünüyordu. Sonra Betül geldi aklına küçücük sarışın bir kız yüzü gülmüyordu. Hiç bir ses duyamıyordu gidip bakmak istedi ancak korkudan ne yapacağını bilmiyordu bir süre sonra sızıp kalmıştı yatağında. Uykuya dalmıştı kabuslarıyla.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +1
    önlerden rezimi alayım
    ···
  15. 15.
    +1
    5 günde mi copy paste yapabildin amk
    ···
    1. 1.
      0
      hikaye roman tarzı bir şey yazmak istiyordum ilkten 6partlık yazıp paylaşayım dedim sonra 8part,10part derken 12 parta anca sığdırabildim. ilgi ve beğeni gelirse kitap çıkarmak gibi hayalim var ancak incide herkes kuzen gibme hikayeleri okuduğu için pek şansım yok ama yinede paylaşacağım okuyan 4-5 kişi çıksa yeter bana
      ···
  16. 16.
    0
    bekliyorum panpa
    ···
  17. 17.
    0
    Panpa eve gidince eleştiri atarım şimdi çalışmam lazım
    ···
  18. 18.
    0
    Bölüm12- Son Sigaram (FiNAL)

    Eve nihayet gelmiştik her yerim ağrıyor. Camiden sela veriliyor kulaklarımı diktim, Kemal Unca vefat etmiş. Babam, ben çıkıyorum Kemal ağabey öldürülmüş dedi. Annem çok şaşırdı kim yapar işinde gücünde adamdı dedi. Ben ise yüzümü çevirdim selayı dinlemeye devam ettim neden öldürüldüğünü söylemedi müezzin ben ekleyeyim , bir genç kıza planlayarak tecavüz etme, haneye tecavüz ve intihar süsüyle kadın öldürme. Cenazesinde iyi bilirdik diyen kişilerin bir tak bildiği yok. Bu cinayetten sonra mahalleye polis ekipleri doluştu. Bizim binaya geldiler babamla konuştular. Kapıdaki sivil polis, babama "Cinayetin Betül Karahan ile ilgili olduğunu düşünüyoruz. Betül'ün bedeninden Kemal'e ve farklı iki kişiye ait sperm bulundu." deyince babam kapıyı kapattı ne konuştuklarını duyamadım. Zannedersem daha önce tespit etmiş olmalılardı üç kişinin tecavüz ettiğini ve Kemal öldürülünce şüphelendiler karşılaştırma yaptılar şimdide diğer iki kişiyi bulmazlarsa onlarında öldürüleceğini düşünüyorlar. Erol'un dünden beri kayıp olduğu duyulunca şüpheleri uyanmıştı polislerin evden çıktım apartman boşluğundan yukarıdaki polisler ile Aygül Teyzenin konuşmalarını dinledim. Polisler, Aygül Teyzeden eve girmek için izin istediler. Erol'un saç teli varsa onu alıp karşılaştırma yapacaklarmış. Eğer bu test sonucundan hızlı davranamazsam polisler üçüncü kişiyi bulmak için bu iki kişiyle ortak arkadaş olanları toplayacak ve muhtemelen korkutarak katilin üçüncü şahısı öldüreceğini söyleyeceklerdir. Bu durumda babamı sorguya alırlarsa büyük olasılıkla itiraf edecektir. Polisler binadan çıkınca bodruma inip çakımı alacağım. Babam evde değildi bir an polislerin tutukladığını düşündüm. Eğer suçunu itiraf ederse artık ben tecavüzcü ve puştun oğlu olarak tanınacaktım mahallede, buna izin veremem mutlaka polislerden önce babamın işini halletmeliyim. Bina gayet sessiz ve sakindi hemen hızla merdivenleri indim bodrum katına girdim ve muazzam bir ceset kokusu , midem bulandı üstümdeki tişört ile burnumu kapatarak bıçağı sakladığım yöne ilerledim bıçak yerindeydi alıp cebime koydum bodrumdan çıkarken son kez Erol'un yüzüne baktım bir tecavüzcü katile göre çok huzurlu uyuyordu ben ise stresten her günüm zehir gibiydi her an bir yakalanma korkusu her dakika verdiğim sözü tutamama korkusu, ben huzursuzdum ancak o huur çocuğu hiç olmadığı kadar huzurluydu.

    Bodrumdan çıktıktan sonra eve geri döndüm. Odama geçtim pencereyi açtım Muratti Rosso paketimde iki dal kalmıştı, bir sigara yaktım. Ölümü bekler gibi babamı bekliyordum çakı açılmış vaziyette pencere altındaki mermerdeydi. Babam hızlı adımlarla eve geliyordu çok telaşlıydı. Başını yerden kaldırmıyordu sigara içtiğimi bile görmemişti. Süngerine kadar içtiğim sigarayı fırlatabildiğim kadar uzağa fırlattım çakımı iki elimin avucuna alıp inceledim sağ avucumdaki yara biraz iyileşmişti. Çakının sapından tutup sıkıca kavradım artık o büyük buluşmaya hazırdım. Babam kapıyı açtı hemen ellerimi cebime soktum çakıyı sağ elimle cebimin içinde sıkıca tutuyordum.
    "Savaş! Annen nerede?"
    "Bilmem"
    "Oğlum hazırlan gidiyoruz her şeyini topla."
    "Neden?"
    "Burada kalamayız artık ben bir yer ayarladım ..'a gidiyoruz artık orada yaşayacağız.Ev bulana kadar asker arkadaşımda kalırız sonra orada bana iş ayarlacak ben akşam 9'a üç tane otobüs bileti aldım herşey hazır."
    "Baba sana sadece bir kez soracağım doğruyu söyleyeceksin olur mu?"

    Babam şöyle bir duraksadı korkuyla yüzüme baktı ve kafasıyla yavaşça onayladı.

    "Betül öğretmeni siz mi öldürdünüz?" söylerken terlemeye ve titremeye başlamıştım başımdan kaynar sular dökülüyordu vücuduma müthiş bir ürperti geldi. Babam cevap veremiyordu. Yüzüme korkuyla bakıyordu sağ elimi cebimden çıkardım ve çakıyı açtım göz gözeydik, babam bir ara gözünü çakıya kaydırdı ama hemen sonra yüzüme dikti gözlerini bir tedirgin kedi gibi pozisyon aldı kaçmayı planladığını anladım.

    "Baba, neden yaptınız?"
    "Oğlum.. bak hiç bir şey göründüğü gibi değil o kız yolluydu biz öldürmedik kendi intihar etti bak sakın yapma.. Yoksa Kemal'i sen mi öldürdün?" duraksadıktan sonra birden parladı "Ulan huur çocuğu sen ne hayırsız evlatsın lan bırak o bıçağı giberim şarap çanağını.."
    "Sadece Kemal'i değil. Erol'u da ben öldürdüm.Şimdi seni öldüreceğim"

    Yavaşça yaklaştım, babam hızla kapıya yöneldi kaçmasına izin vermeden sağ karın boşluğuna sapladım hızla geri çektim bıçağı babam iki büklüm oldu acıdan inliyordu. Sol elimle geriye doğru ittim kapıya doğru dayandı. Bıçağı sımsıkı kavradım tüm öfkemle bağırarak kalbine sapladım. Son kez yüzüme baktı bir şeyler söylemeye çalışıyordu sesi kısılmıştı. Duymaya çalıştım ancak ne dediğini anlamıyordum öfkeyle baktım gözlerine sonra devam ettim:

    "Baba sen ölüyorsun ve ben hiçbir şey hissetmiyorum.Ne garip."

    Babam gözlerini kapattı bıçağı olduğum yere bıraktım babamın cesedini kenara çektim ve kapıyı açıp dışarıya çıktım. Üstümde ve elimde kan lekeleri vardı eve geri dönüp banyoya girdim güzelce temizlendim. Çekmecemden kar beyaz bir tişört ve beyaz iç çamaşırları çıkardım. Teyzemin düğünü için aldığımız beyaz pantolonumu giydim. En son beyaz bir çorap giyip ayaklarıma sıradan bir tuvalet terliği giydim. Garip bir his içerisinde dışarıdaki her şeyi incelemeye başladım. Hayatta yapmak isteyip de yapamadıklarım aklıma geldi. Bir idam mahkumu gibi çevreye boş boş bakıyordum. Nereye gidiyorum bilmiyorum ayaklarım istemsizce beni köprüye doğru zütürüyordu. Yolda sıra arkadaşım Cenk'e rastladım. Selamlaştık bana nereye gidiyorsun diye sordu. Arkadaşım Cenk'e üç cinayet işlediğimi anlattım yüzüme dehşet ile baktı neden öldürdün diye sordu. insanlar o kadar kötü şeyler yapıyorlar ki ben anlatmaya utanıyorum. Konuşamadım sadece Betül Öğretmen diyebildim ne ilgisi var diye sordu sadece intihar süsü ile öldürdüklerini söyleyebildim. Bana polise anlatsaydın dedi belkide son kez içten bir kahkaha attım bana teslim olacak mısın diye sordu ilkten kafamdaki ölüleri gömmem lazım dedim. Helallik isteyip vedalaştık bu gün hava pek bir güzeldi, sanki Betül Hocama inat kıskandırırcasına, bu gün hava çok güzeldi. Sanki Betül Hoca yok diye herkes çok mutluydu. intikamı almıştım yüzümde tatmin olmuş bir ifade ancak hiç bir şey hissetmiyordum kuşlar, martılar boşuna uçuyordu sanki, güneş boşuna açıyordu. Galata kulesi, Dolmabahçe, Kız kulesi etrafıma şöyle bir bakındım son kez, derin bir iç geçirdim cebimde son yetim kalmış sigaramı yaktım dumanında tüm hayallerim savruluyordu. Aklıma ilk aşkım Betül geldi. Sarı saçlı,bal gözlü ve açık tenli. Sonra Betül öğretmenim, gece karanlığı uzun saçları siyah gözleri. ikisi de birbirine hiç benzemiyordu tam tersiydi ikiside, ikisininde tek ortak yönü vardı. ikisi de çok güzel gülümsüyorlardı. Sigaramdan son kez çektim, annem aklıma geldi. Gözümden iki damla yaş süzüldü affet diyemedim. Boğazın esintisi değildi sanki bu ölümün soğuğu iliklerimde hissettim ve bir dakika daha yaşamak istemiştim sadece tüm öldürülen Betül'ler gibi..

    BENi TAKiP EDENLERE TEŞEKKÜRLER YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLiYORUM.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    0
    Yaz panpa dün uyuya kalmışım
    ···
  20. 20.
    0
    cinli korkunçlu veya gibiş hikayesinden başka tutmazmı şu amk sözlüğünde

    tam 5 gün kurguladım kaliteli bir yaşam öyküsü olsun diye bari okuyup beğenmediyseniz olmamış deyin böyle giblenmemek daha kötü.

    son bir part kaldı final bölümü merak eden olursa paylaşıp gideceğim.
    ···