1. 1.
    +1
    Bir gün üniversitede dersim bittikten sonra eve geldim ve ev ekibiyle kalacağımı en azından gürültü çıkmayıp kafamı dinleyeceğimi zannederken eve geldiğimde yığın dolusu insanla karşılaştım. ikinci öğretim olduğum için eve akşamları geliyordum. Fakat ben gürültü patırtıyı pek seven bir karakter olmadığım için her zaman ki gibi odama çekildim ve internette takılmaya başladım. Neyse beni içeriye çağırdılar ve konu gırgır muhabbetinden dini muhabbete ve üç harfli muhabbetine dönmeye başladı. Gerek üç harfliler olsun, gerekse ruhlar olsun herkesin bir şekilde ilgisini çekebilecek konulardı.
    Arkadaşlarımdan bir kaçı beni kendi aralarında korkutmaya karar vermişcesine üstüme yükleniyorlardı. Her ne olduysa oradan sonra olmaya başladı...
    Bana dediler ki, mezarlıkta bir gün sabahlayamazsın. Ormanda hiç sabahlayamazsın. Bende dedim ölüden korkulmaz ki, diriden korkulur dedim. Neyse arkadaşın birisi atladı ortaya ve konuşmaya başladı. Bana bir tane boş kağıt getirin onu iki ye yırtın dedi. Neyse getirdik, kağıdı da bir güzel ikiye böldük. Bunların içine iki tane yazı yazıcam ve mezarda yer belirleyeceğiz oraya koyacaksın diğerini de elinin içine koyup sıkıca tutup bekleyeceksin dedi. Neyse bu iş mezardan orman işine döndü bi şekilde. Çünkü mezarlık şehre yakın bi yerdeydi. Bizde 3 arkadaş erkeğiz korkmuyoruz ya. Ulan ne var burada dıbına koyim edası ile yaparız dedik. Arkadaşım Hüseyin ve Yıldırım'dan da arkalanarak tamam ulan yapıcaz diyerek ufak çaplı kendi aramızda bi bahis koyduk ortaya. Neyse saat gece 23.00 - 00.00 civarları ve bizi ormana bıraktılar. Orman ile şehir arası yürünecek bir mesafe değil hele ki gece yarısı. Telefonlar yanımızda, bizi araba ile bıraktılar ve birşey olduğu durumda aramamızı veya mesaj atmamızı söylediler. Neyse araba ile geldik ve arkadaşlar bizi bıraktığı gibi çekip gitti. ilk hedef ile ikinci hedef arasında nereden baksan bi 100m mesafe vardı. Bu civarlarda neredeyse hiç yabani hayvan görmemiştik. Yavaştan yürümeye başladık...
    ···
  1. 2.
    +1
    ahahahahahhaa
    ···
  2. 3.
    0
    Fakat içimizde bir kuşku vardı. Düz yürümek varken içinde Arapça harflerle yazılmış veya ona benzer harflerle yazılmış yazılar neydi. Anldıbını sorduğumuzda korkunuzu yenmeniz için bir ilaç dedi ve değişik bir gülümseme ile bize tebessüm etmişti arkadaş!
    Hüseyin,ben ve Yıldırım ormanda yürümeye devam ettik. Fakat içimizde bu güne kadar hiç görmediğimiz, hissetmediğimiz bir sıkıntı vardı. Elimde ki telefondan müzik açmaya karar vermiştim ve rastgele bir müzik parçası açmaya başladım. Maksat kafamızı dağıtmak ve gece güzel bir anımız olsun diye aksiyon yaşamaktı. Müziği açtıktan yaklaşık bir dakika içinde müzik bir anda sustu ve garipçe bir haykırış sesi gelmeye başladı. Telefonu kapatmaya çalıştım ama kapanmadı. Telefonu da üstelik yeni almıştım. Nasıl kapanacak derken, arka kapağını açıp bataryasını söktüm. Ses kesilmişti. Hüseyin'e dönerek kanka bari sen açta senden dinleyelim yoksa gece vakti boş boş yürülmez dedim. Hüseyin'de tamam kanka açayım dedi ve müziği açtı. Ama ortada kötü bi durum vardı. Aynı sesler ve haykırışlar tekrardan Hüseyin'in telefonunda da olmuştu. içimiz daha da bir daralmaya başlamıştı. Birbirimize bakıyorduk ama tesadüftür diye bişe demiyorduk. Yıldırım gülerek sizin telefonlarda sorun var dıbına koyayım, bari ben açayım dedi ve açtı. ilk defa tam anlamıyla müzik dinleyebilmiştik. Fakat Yıldırım'ın telefonu ismi cismi bilinmeyen ve numarası gözükmeyen biri tarafından aranmaya başlamıştı. Merak dolu edalarla aç belki bizimkilerdir dedim. Yıldırım telefonu açtığında bizim duyduğumuza benzer sesler duymuş ve telefonu o korku ile yere düşürmüştü. Artık birşeylerin ters gittiğini hepimiz anlamıştık...
    ···
  3. 4.
    0
    puhahahaha
    ···
  4. 5.
    0
    hohohohohohoohohoh
    ···
  5. 6.
    0
    içimizde bir taraftan korku, bir taraftan ise gelmiş olduğumuzun gazın etkisi vardı. Hepimizin zütü üç buçuk atmaya başlamıştı bile. Çünkü hepimizde aynı ve ona benzer sesleri duymuştuk. Tesadüf olması imkansızdı. Arkadaşlara doğru döndüm ve bu işte bi takluk var ama hadi hayırlısı zaten geldik sayılır dedim ve yürümeye devam ettik. Elimizde ki kağıtlar duruyordu. ilk noktaya varmak üzereydik ve garip sesler eşliğinde tırsarakta olsa birinci hedefe varmıştık. Arkadaşların bizim için yapmış olduğu bir oyun olduğunu düşünüyorduk. Olma ihtimali az da olsa vardı. ilk kağıdı birinci hedefe doğru bir taşın altına koyup bıraktık. Yarın olduğunda gelip hep beraber bakacaktık. Sohbet ede ede 2. hedefe doğru yürümeye devam ediyorduk. Ne de olsa taş çatlasın 5 dakikalık bir mesafemiz vardı. Hafif yokuş yukarı doğru çıkmak sadece işimizi zorlaştırıyordu. Yavaş yavaş yürüdükten sonra artık hedefe varmıştık fakat hafifte olsa yokuş yürümenin etkisiyle biraz da olsa yorulmuştuk. Her zaman ki geldiğimiz, yürüdüğümüz yollar hiç bu kadar itici olmamıştı. Kağıdı taşın altına koyduğumuz sırada karşı taraftan hızlıca geçen bir gölge silüeti görmüştüm. Hüseyin ve Yıldırım'a doğru dönerek gördüğüm şeyi sizde gördünüz mü lan bakın şuraya dedim. Hüseyin de aynısını görmüştü. Yıldırım kardeşim ben görmedim yoruldun ondandır her halde dedi. Ama bu yorgunluktan olacak birşey değildi. Sağa sola bakınıyorduk. Yıldırım birden has... diyerek bizi dürtükledi ve bizim gördüğümüz değişik gölge silüetini o da görmüştü. Daha önce hiç bu kadar hızlı geçen bir gölge ve bu kadar değişik bir yapıya sahip olan bir gölge görmemiştik. Zaman geçtikçe herşey daha da kötüye gidiyordu...
    ···
  6. 7.
    0
    Karşıdan değişik bir ses bize doğru yaklaş diyordu... Artık kaçmanın vakti gelmişti. Kendi aramızda göz göze gelmiştik fakat birden koşmak belki de her şeyi mahvedebilirdi. Gece vakti sanki hiç geçmiyor ve zaman durmuş gibiydi. Telefonu çıkartıp hemen mesaj atmaya karar vermiştim. Başımıza gelebilecek en kötü olayı yaşamıştık o an. Çünkü hiç birimizin hattı çekmiyordu ve sanki rehberimizde ki numaralar silinmişti. Korkumuz git gide artıyordu ama tek kişi değildim. Bir birimize kenetlenmişcesine yola doğru çıkmak için yürüyorduk. Bir yandan garip gölgeler, bir yandan garip sesler gelmeye devam ediyordu. Yaklaş buradayım diye bir ses gelmeye devam ediyordu sürekli. Bana yardım et lütfen seslerini hepimiz duymuştuk. Ama ses sanki dört bir yanımızdan geliyordu. Bu bir hayal olamazdı. içimde ki anlık cesaretle bir an kendime en yakın hissettiğim sesin o tarafa doğru yöneldim. Yerde suratı çarşafla örtülü ağlamaklı bir kadın vardı. Bir yandan üzgün ses tonu ile yaklaş diyor bir yandan da çocuğum diyordu. Bu olaya ilk başlarda anlam verememiştik. Kadına yavaş adımlarla yaklaşıyordum. Hüseyin ve Yıldırım biraz tedirgin bir şekilde arkamdan ilerliyorlardı. Bu saatte bu kadının ormanda ne işi vardı. içimde şüpheler, bin bir çeşit sorular dönmeye başlamıştı. O ses gel dedikçe ben gidiyordum. Fakat o kadın kimdi ?
    ···
  7. 8.
    0
    Kadına doğru artık tamamen yaklaşmıştık. Sırtı bize doğru dönüktü ve sim siyah bir kıyafeti vardı. Siz kimsiniz, ne işiniz var burada dedim ve kadının omzuna elimi attım. O an belki de hayatımızda görmeyi istemeyeceğimiz bir an olmuştu. Kadın bize doğru döndü ve değişik bir yüzü ve alev gibi gözleri vardı. Bize doğru arapça ve farsça karışımı bir dil ile konuşmaya başladı ama konuşması normal değil ve ses tonu da gayet korkutucu idi. Bize bittiniz diyordu resmen. Oradan çığlıklarla kaçmaya başladık arkamıza bile bakacak cesaretimiz yoktu.
    ···
  8. 9.
    0
    Biz koştukça sanki sesler ensemizde yankı yapıyordu. Artık yola çıkmıştık ve bildiğimiz tüm duaları okumaya başlamıştık. Hızlı bir şekilde telefona sarıldım ve arkadaşı aradım. Bize hızlı bir şekilde yol boyu yürüyüp büyük mazı ağacının oraya gelip beklememizi söylemişti arkadaşım. Ve dediğini yapmak için yola koyulduk. Fakat etrafımızdan ne araba geçiyordu ne de bir insan vardı. Hızlı adımlar ile ağacın oraya gelmiştik. Sesler kulağımızda yankılanmaya devam ediyordu ve biz sağımıza solumuza dikkatlice bakıyorduk. Üç tane yaşlı adam vardı ve bize doğru geliyordu. Belki de bizim için kısa süreli de olsa bir umuttu. Yanımıza doğru gelmeye başladılar ve bizde selam verdik. Ne işiniz var buralarda tenha değil buralar demişti içlerinden birisi ve diğer ikiside kahkaha atarak gülmüştü. Biz de arkadaşlarımızdan birinin burada beklememizi ve bizi alacağını söyledik. Kahkaha atan yaşlılardan birisi, evlat boşuna bekleme onlar buraya gelmez siz bittiniz çünkü demişti. Amcaya doğru dönerek ne demek yani şimdi bu dedim. Aynı lafları tekrarlamaya devam etti. içim artık iyice ürpermişti. Yıldırım ile Hüseyin'in o an dikkatini çeken bi olay vardı fakat ben farketmemiştim. Beni dürtmeye çalışıyorlardı ama ben muhabbeti anlamaya çalışıyordum...
    ···
  9. 10.
    +1
    anlat len heyecanlı.
    ···
  10. 11.
    0
    hüseyin bana doğru ayak lan ayak demesiyle ayaklarına baktım ve sanki ayakları yere değmiyordu ve tersti. üstelik gölgeleri de bizim ki gibi değildi. artık kaçma vakti gelmişti. neyse ki artık şehre yavaş yavaş adım atmak üzereydik. ışıklar binalar gözükmeye başlamıştı. korkarak ve kalbimin sanki çıkacakmış gibi atması ile eve girdim. arkadaşlar gülmeye başladılar ve bize kağıdı veren arkadaşım ne oldu altınıza mı sıçtınız ulan diyerek kahkaha atmaya başladı. biz sadece koştuğumuz için böyle oldu donduk falan dedik ama bize hiç inanmadılar.
    ···
  11. 12.
    0
    olaydan dolayı biraz yorulmuştuk ama içimizde hala bir korku vardı. yıldırım ben ve hüseyin haricinde ahmet ve diğer ev arkadaşım vardı. olayı anlatmaya karar verdim ve yavaştan anlatmaya başladım. ilk başta bize inanmadılar güldüler. sonra ta ki telefon aramasını göstermemiz ve ağacın oraya gelmemize kadar. çünkü bize ağaca gitmemizi söyleyen arkadaşımızdı. fakat kendisi de ürkek bir tonla ben sizi aramadım ki hiç lan dedi. gibtir git kardeş arayan sensin telefonda mı yalan söylüyor? ve ya hepimizde mi yalancıyız neyse yarın konuşuruz ben uyuyorum dedim. çünkü bu olay beni etkilemeye başlamıştı aynı şekilde benimle gelen arkadaşlarımıda. böylesi bir olay bu güne kadar başımıza hiç gelmemişti. ne yapacağımıza dair hiç bir fikrimiz yoktu. geçer gider diye düşünüyorduk...
    ···
  12. 13.
    0
    up up up
    ···
  13. 14.
    0
    o gün güzel bir şekilde uyudum. ertesi gün uyandık bir güzelce kahvaltımızı yaptık. ahmet gitmişti ve geri kalan ekip olarak olayı kendi aramızda konuştuk. ev arkadaşım da şaşmıştı. sözde sizi korkutmak için 3 harfliler konusunu açtık hep ahmetin fikriydi ama bu olayların bizimle alakası yok. hiç bir şekilde sizi telefonla aramadık hatta biz sizin aramanızı bekliyorduk diyince şüphelenmiştim. peki bizi evden aramadılarsa arayan kimdi? ilk başta inanmadık ama yeminler etmesi ve garip olayların üst üste gelmesi beni ve arkadaşlarımı tedirgin etmişti. bu muhabbeti kapattıktan sonra hüseyin ve yıldırım kendi evine geçmişti. ben ise okul yolunu tutmuştum. bi kaç gün boyunca herşey günlük gülistanlık geçti. hayatımız gayet normal bir şekilde işliyordu ama içimde bu güne kadar hiç hissetmediğim kötü hisler vardı. içimi bunaltıyordu beni benden alıyordu. final haftası başlamıştı ve sınavlara girmeye başlamıştık. sınav haftası bittikten sonra sıkıntıdan dolayı bi kaç zayıf dersim kalmıştı artık bütünlemelerin yolu gözükmüştü. ev arkadaşlarım alttan ders bırakmadıkları için memleketlerine gitmişlerdi ve artık evde tektim.
    ···
  14. 15.
    0
    yalnızlığı ve sesi sevmeyen birisi olduğum için belki de dersleri çalışabileceğim en uygun dönemi artık yakalamıştım. sabah biraz kafa dağıtmak için dışarıya çıktım. yıldırım ve hüseyin'in de bütünlemelere kaldığını öğrenmiştim. ilk önce bizim eve çağırdım bizde takılırız diye. ilk gün akşamında sadece çay içmeye geldiler ve bugün değil yarın geliriz diye gittiler. evde tek başıma biraz internette takıldıktan sonra kısa da olsa not çıkarttım ve yorgundum ve uyumalıydım. gece vakti suları rüyamda boğulma ve dehşet dolu ürpertici şeyler görmeye başladım, sanki birileri beni farklı bir dünyaya zütürüyordu. her seferinde kan ter içinde uyanıyordum. uzun süre boyunca bu denli kabuslar görmemiştim. uyandım ve ardı ardına sigaralar yakmaya başladım ve sabah olmasını bekledim. sabah olunca öğlene kadar sorunsuz bir şekilde yattım.
    ···
  15. 16.
    0
    dur hadi okuyım.
    ···
  16. 17.
    0
    artık öğlen olmuş ve kalkmıştım. içim biraz da olsa rahatlamıştı... Yıldırım ve Hüseyin'in bize gelmesine bi kaç saat kalmıştı. O sırada bende evi temizlemeye başlamıştım ve kısa bir süre içinde temizliği bitirip biraz müzik dinlemeye başladım. Zaman çabuk geçmişti, arkadaşlarım gelmişti. Biraz oturmaya başladık nasıl gidiyor iyisiniz değil mi diye sordum ikisine de fakat verdikleri cevap hemen hemen benim yaşadıklarım ile aynı idi. gece vakti korku dolu rüyalar, ölecekmiş gibi hissetmeler onlarda da vardı. bu olayı başkasına anlatsak belki de bize deli diyeceklerdi. Hüseyin de biraz titremeler ve üşümeler başlamıştı yatarken. yıldırımda ise değişik bölgelerinde ağrılar belirmeye başlamıştı. hemen hemen üçümüzde benzer vakalar boy göstermeye başlamıştı. yavaştan çay demlemek için ocağa koydum ve sohbete kendi aramızda devam ettik. yaklaşık 4-5 dakika sonra çayı almaya gittiğimde tüpün altı sönmüştü. her halde unuttum diye tekrar yaktım ve içeriye geçtim. bu sefer hüseyin ben alırım kardeşim diyerek çayı almaya gitti. ocak tekrar sönmüştü... bu olay bi kaç kere tekrar etti. ta ki biz ocağın başında bekleyip çayı demleyene kadar... garip olaylar sürekli boy göstermeye başlamıştı...
    ···
  17. 18.
    +1
    Devam panpa
    ···
  18. 19.
    +1
    üşeniyorum panpa kusura bakma
    ···
  19. 20.
    0
    neyse çayımızı içtik bi yandan da konulara bakmaya başladık. bi kaç saatimizi böyle geçirdik ve batak, pişti oynamaya başladık. bir ara kola koymak için mutfağa gittiğimde ocaktaki dört yerinde yandığını gördüm. hemen arkadaşlarıma seslendim. oğlum biz bu ocağı kapatmadık mı lan? gibisinden. evet kapattık kardeşim ama niye yandı yine bunlar gibi laflar ettikten sonra odaya tekrar geçip oyuna devam ettik. artık bilinmeyen bir yola doğru farketmeden sürükleniyorduk. yine hava iyice kararmış ve uykumuz gelmişti. saat gece 3-4 civarları idi. evin çevresinde hiç görmediğimiz kadar köpek geziyordu. dışarı çıksak belki de bizi parçalayacaklardı. bir ara sigara yakıp balkona çıktık ve köpeklerden biri ile göz temasında bulundum. köpek beni görünce daha da havlamaya başladı ama gözleri alev topu gibiydi. gözlerimi o an köpekten çektim ve tekrar baktığımda o köpek yoktu. uyku sersemliğidir diyerek arkadaşlara olayı açmamıştım. yavaştan uyku moduna geçmiştik. uykuya daldıktan bi kaç saat sonra rüyamda boy boy yılanlar görüyordum. sanki beni tek çırpıda yutuyorlardı. kabustan kalktım ve yüzümü yıkamaya gittim. benden yaklaşık 10 dakika sonra hüseyin ve yıldırımda kalkmıştı onlarda buna benzer rüyaları görmüştü. o an sanki hepimiz birbirimizden nefret eder gibi olmuştuk. her geçen gün daha da kötüye giden bir olay, daha da fenalaşan kabuslar peşimizi bırakmamıştı. bunların artık bir sonu olması lazımdı...

    ( Bugünlük bu kadar panpalar, isteyen olursa devdıbını akşam devam edicem )
    ···