/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +81 -6
    Ben Gia. gayri intihari adam

    Birazdan okuyacaklarınızın gerçek veya kurgu olup olmadığı hakkında bir şey söylemeyeceğim. Bunu kendiniz anlayacaksınız.

    Benim için iki okuyucu kâfidir.

    Atilla ilhan demiş ki; "insan bir akşamüstü ansızın yorulur"
    Ben de o akşamüstü yorulmuştum hayattan. Evde kimse yoktu. Balkonda sigara içiyordum. Köyde yaşadığım için etrafta pek ışık yoktu. Yıldızlar o kadar parlak görünüyordu ki buna dolunay bile engel olamıyordu.
    Bir anlığına kafamı yere çevirdim.
    Yolda bir kız yürüyordu. Üzerinde normal pantolon t-shirt vardı ama yürüyüşü o kadar alımlıydı ki bir an gözümü alamadım.
    Sonra saçları dikkatimi çekti. Beline kadar uzanan kıvırcık saçları vardı ve ay ışığında parlıyordu. Bu bir rüya mıydı?
    Saç,ay ışığında parlar mıydı böyle?
    Sonra karanlıkların arasından yürüdü yürüdü ve kayboldu...
    içime daha bir sıkıntı yerleşti. Gitti işte. Bir an bana yaşadığımı unutturdu ve gitti.
    Yukarı baktım o kıvırcık saçlardan sonra ay bile ışığını yitirmişti gözümde. Eve tekrar girdim.

    Edit: Beyler bu hikâyem biraz pgibolojik bir hikaye. Olay örgüsünden çok yaşadıklarım, hissettiklerimi anlatıyorum. Sıkılırsanız kusura bakmayın.

    Edit2: Kitapla ilgili çok soru var. imkanlar pek yeterli değil şimdilik. Kitabım yayınlanırsa sözlükte paylaşırım. Kitaplarınız benden. Hikâye de bitmiştir. Bir süre olmayabilirim. Paketim bitecek. Geldiğimde görüşürüz. Merak ettiklerinizi PM den sorabilirsiniz.
    ···
  2. 2.
    +23
    Böyle hayatın dıbına koyayım. Ulan Gia ne biçim bir şizofrensin sen dedim. Kendimle konuşuyordum. Saat 23:00 olmuştu ve beni uyku tutmuyordu. indim aşağı, kulaklığı taktım, sigaramı yaktım ve yürümeye başladım. Düş sokağı sakinleri çalıyordu. Bir an karşıya baktım:

    Kıvırcık saçlı kız oradaydı!
    Geliyordu...

    Bir an müziğin sesi kesildi, zaman yavaşladı. Hissettiğim hiçbir şey yoktu.

    Einstein, benim gözümde görecelik teorisini kanıtlamıştı.

    insan hayatında meydana gelen tüm iyi olaylar gibi o kıvırcık kız da yanımdan bir kere daha geçmişti.

    Lavanta kokuyordu..

    Yürümeye devam ettim. Parkın önüne geldim, oturdum.

    Düş sokağı sakinleri hâlâ çalıyordu.
    "hüzün kovan kuşu gelmiş 
    gecenin yanağına konuvermiş 
    ay tenli aşık şarkıma 
    karşılık vermiş."

    Düşünmeye başladım. Ne olacaktı?
    ···
  3. 3.
    +23
    Ne olacaktı ulaann!

    Şu hayatımda yaptığım tek şey kitap okumaktı.
    Ben bir korkaktım.

    Kendi hiçbir şey yaşamamış, sadece kurgu olayları okuyarak yaşamdan zevk alan kocaman bir KORKAK!

    intihar etmeyi bile başarmayan bir KORKAK!

    Yaşamayı bile başaramayan bir KORKAK!

    Kendime sövüyordum gecenin bir yarısı.

    Çocukların eğlenmek için kullandığı parkı,ben kendime sövmek için kullanıyordum.

    Neydi şu an beni böyle bunalıma sokan şey?

    Kıvırcık saçlarına ay ışığı vurunca parlayan, yeryüzünü benimsemiş bir deniz kızı mı?
    ···
  4. 4.
    +26
    Tekrar eve gittim. Çaresi yoktu.
    Sabaha kadar uyuyamadım.
    Sabah oldu.
    Bu kızı bulacaktım. Bu kız benim gözümde bir tanrıçaya dönüşmüştü o gece.
    O kız Zeusun en güzel kızıydı.
    Dünyaya gönderilmiş bir deniz kızı.
    Saçlarında çiçekler açan bir Medusa...

    Köyde arkadaşlarıma soruyordum, dalga geçiyorlardı.

    Ben miydim bir kızın peşine düşecek?
    Kız mıydı benle konuşacak?

    Sadece ismini öğrenebildim o gün.

    Tanrıçamızın ismi Semanur'du...

    O kıvırcık saçlı ay tanrıçasıydı...
    ···
  5. 5.
    +22
    Günlerim bu kızı düşünmekle geçiyordu.

    işin en vurucu kısmı bizim evin üç ev ötesinde oturmaya başlamışlardı ve tatil bitince istanbul'a döneceklerdi.

    istihbarat bu kadardı.

    Demek ki yalnızca iki ayım vardı.

    Onla aynı mahallede olduğumu düşününce bile mutlu oluyordum.

    Ah ulan istanbul...

    Demek ki iki ay sonra;

    "Onu benden siz aldınız istanbul sokakları"
    Şarkısını dinlemeye başlayacaktım.

    Bak Gia diyordum. işte sana yaşayan bir kitap karakteri, yaşayan bir Yunan mitolojisi...

    Denize dökülen Yunanların mitolojisi demek ki bir gün beni denize dökecekti.

    Kıvırcık saçlı ay tanrıçası..

    Telefon numarasını bulmam lazımdı.

    Tanrıçalar telefon kullanır mıydı?
    ···
  6. 6.
    +21
    Nihayet buldum numarasını.

    Sayılardan destan yazdım, numarasından hikaye yaptım.

    Hangi hafıza kaybı bana onun numarasını unutturabilirdi?

    ilk iki gün boyunca sadece numaraya baktım...

    insanın istekleri hiç bitmiyordu.
    Onla arkadaş olsam bu sefer de sevgili olmak isteyecektim.

    En iyisi uzaktan mı sevmekti?

    Secde eden bir müminin, Allah'ına yakınlığı ile bir miydi benimkisi?

    Değildi.

    Değildi ulan değildii!

    Benden haberi yoktu...

    Mesaj atmalıydım..

    En sonunda cesaretimi topladım ve SMS attım.
    (Semanur=S, Ben=Gia)

    Gia:Semanur?
    S: Kimsin?
    Gia: Ben Gia. Komşun.
    S: He tamam. Efendim?
    Gia: Biraz konuşalım mı?
    S: Ne için?
    Gia: Öylesine.
    S: Bir saat sonra yaz. Şimdi müsait değilim.
    Gia: Tamam.

    Beklemeye başladım. Saatler bekleyince neden gelmezdi?

    Saat beklemek dolmuş beklemekten sonra mı moda olmuştu?
    ···
  7. 7.
    +46
    Beyler an itibari ile boşa yazıyorum.
    Sadece iki okuyucu istiyorum.
    ilk partı şukulayan iki dostuma da teşekkür ederim bu arada.
    ···
  8. 8.
    +37
    Tamı tdıbına bir saat sonra mesaj attım.

    Havadan sudan konuştuk ama ben tüm diyalogları ezberledim ve gece yatağımda bir tiyatro gibi tekrarlarım.

    Kıvırcık saçlı ay tanrıçasının sözlerini zikrettim birer birer.

    Saçlarının sayısınca bir tesbihe boncuk koyulsa tüm gün çekerdim o tesbihi.

    Hem de hiç incitmeden.
    Hepsini ayrı ayrı severek...

    Ertesi gün tarlaya gidecektim.
    Traktörü çalıştırdım,bir baktım karşıdan geliyor.

    Önceki konuşmadan olacak, gülümsüyor...

    Da Vinci, Semanur'un dudaklarını çizse yine o kadar muntazam olmaz..

    Kirpikleri kaşlarına değiyor ve ardından gözlerine secdeye varıyor...

    Kahverengi gözlerine.

    Ama öyle normal bir kahverengi değil.

    Delici ve zekice bakışları insanı hipnoz edecek şekilde..

    Saçları, beyaz boynunu örten bir yorgan gibi.

    Dünyayı örten kar tabakasına benziyor.

    Yaz gününde verdiği o muhteşem serinlik..

    Traktörün sesi azalıyor.

    Zamanın yavaşladığını hissediyorum.

    Kulaklarımda yine o uğultu.

    Tüm duygularımı en uç noktasında yaşıyorum.
    ···
  9. 9.
    +25 -1
    Yanımdan geçiyor o lavanta kokusu ile..

    Ben tarlaya gidiyorum gitmesine ama aklım hep onda.

    Kendini topla Gia. Daha gece suyu var. Saat 02:00 da ağaçlar sulanacak.

    Eve gelince yatağa giriyorum ama uyku tutmuyor.

    Aşağı iniyorum, evlerinin balkonunun göründüğü bir yere oturuyorum.

    Çok geçmiyor balkona çıkıyor.

    Tanrıçalar balkon konuşması yapar mı?

    Beni görüyor, gülümseyip dönüyor arkasını.

    Ah ulan o saçları...

    Medusa olsan sarılırım sana kızım be. Soksun saçlarındaki tüm yılanlar bedenimden..

    Saat geç oluyor ama o hâlâ balkonda oturuyor.

    Ben gece tarlaya gideceğim. Uyumam lazım. Ama kıvırcık uyumadan uyumak yok bana.

    En son içeri giriyor.
    Ben hâlâ oturuyorum.

    Işıklar sönmeden gitmem buradan.

    Işıklar sönüyor,

    Ben eve gidiyorum.

    Arada bu kadar az bir mesafe var ama saçlarına dokunmak kaç ışık yılı sürer?
    ···
  10. 10.
    +22
    Mesaj gönderiyor. Uyumamış anlaşılan. Köyde sıkıldığını söylüyor bana.

    istanbul'a alışmışsın tabi. Sıkılırsın köyden. Köyün dili olsa da konuşsam. Köyümüze tanrıça geldi. Yapraklarınla müzik çal desem kavaklara. Ve karşı çıksam ona dair tüm yasaklara..

    Ben tarlaya gidiyorum,o hâlâ mesaj atıyor.

    Uyu diyorum. Kıyamıyorum. Uyu kızım. Senin kahverengi gözlerin kızarsa, güneş yakmaz mı tüm ekinleri?

    Biliyorum ben kimim ki? Kimse olmadığı için benle konuşuyor zaten o da. Ama olsun ben onun sayesinde, ışık hızına varmadan zamanı yavaşlatıyorum.

    Facebook tan ekliyorum. Tuşlu bir telefonum var.
    Bilmem kaç piksel, ufacık fotoğrafında, geceleri gözlüklerinden öpüyorum. Gözlerinin en küçük boy fotoğrafı bile yakar mı beni kıvırcık saçlı ay tanrıçasının?
    ···
  11. 11.
    +24
    Yakarmış. Çok sonraları öğreniyorum...

    Bir gün bana mesaj atıyor, küçük kuzenlerini gezdireceğine dair. Benim de gelmemi, beraber yürümemizi istiyor.

    Yok der miyim hiç?

    Yürümeye başlıyorum. Aklıma Kafka'nın, Milenaya mektuplar kitabı geliyor.

    Şöyle mırıldanıyorum:

    "Bir gün seninle yan yana yürüyorduk Milena. Düşünsene senle yan yana yürüyorduk."

    Efendim? Diyor o tatlı ses tonuyla.

    Gözlüklerinin altından bakıyor bana.

    Bu sefer gözleriyle gülümsüyor,

    Saçları omuzlarından aşağı dökülüyor.

    Şelale gibi. Hipnoz ediyor beni.

    Gia? Diyor. Bir şey mi var saçlarımda diyor.

    Yok diyebiliyorum sadece
    Ne olabilir ki senin saçlarında?

    Hangi toz zerresi cesaret edip konabilir saçlarına?

    Bilim adamı olup,o toz zerresini atomlarına ayırırım yoksa.
    ···
  12. 12.
    +23
    Gidip oturuyoruz parka.

    O kendime sövdüğüm parka.

    Semanur'un saçlarını izliyorum.

    Bir an istemsizce ellerim gidiyor saçlarına dokunmak için.

    Kaskatı kesilip kalıyorum.

    Sen kimsin Gia?

    Kıvırcık saçlı ay tanrıçasının saçlarına yanmadan dokunabilir misin?

    Bir pervane yanacağını bile bile ateşe nasıl gidiyorsa,sen de bu kızın saçlarına öyle dokunabilirsin Gia.

    Anlamıyor musun Gia? Yanarsın!

    Uğultudan kulaklarım patlayacak.

    Semanur'un saçlarına kızıl arı konuyor.

    Benim de arıya alerjim var. Soktu mu 15 dk içinde hastaneye kavuşmam lazım. Nefesim tıkanıyor. Boğazım şişiyor.

    Ulan sen nesin ki benim kıvırcığımın saçlarına konarsın?

    Öyle hızlı avucuma alıyorum ki arıyı, kendime bile şaşırıyorum.

    Elimde sıkıyorum arıyı.

    Elimi sokuyor, umrumda değil.

    Yumruğumu sıkmaya devam ediyorum. Kemiklerimden ses geliyor.

    Semanur'un ses tonu ile kendime geliyorum.

    Kollarım hemen şişmeye başlıyor...
    ···
  13. 13.
    +12
    Semanur'u tek başına bırakıp gidemem.

    Hadi gidelim diyorum,onu eve bırakır bırakmaz babamın yanına koşuyorum.

    Durumu biliyor, hemen hastaneye gidiyoruz.

    Yoldayız, soluk borum kapandı kapanacak.

    Zor nefes alıyorum.

    Sesler kesiliyor..

    Zaman yavaşlıyor...

    Yoksa Sema mı yanımda?

    Değil.

    Sesler de azalıyor.

    "Dayan oğlum geldik!" Cümlesini duyuyorum arada.

    Kestik...

    Gözümü açıyorum acildeyim, serum takılı.

    3-5 dk ile kurtulmuşum.

    Doktor alerji ilacı yazıyor (Avil)

    Eczaneden alıp geri dönüyoruz köye.

    Ben köye dönmeden ölümden döndüğümün haberi kavuşuyor köye.

    Semanur,"bir tutam saç için değer miydi?" Diyor.

    Değerdi ulan değerdi!

    Bilmiyorsun diyorum, diyebiliyorum sadece.

    Kız anlıyor artık onu sevdiğimi...
    ···
  14. 14.
    +20
    Ama artık istanbul a dönecekler.
    Gazi Osman paşa ya.

    Gidiyor...

    Bana mesaj atmayı da bırakıyor.

    Benle köyde vakit geçirmek için miydi bunlar sadece Semanur?

    Öyleymiş..

    Sevdiğimi söylüyorum.
    Söylemez olaydım..

    O günden sonra konuşmuyor benle.

    Çok mesaj atıyorum.

    Engelliyor...

    Onu benden siz aldınız lan istanbul sokakları!

    Fatih'in seni fethettiği güne lanet olsun iSTANBUL!

    O senenin nasıl geçtiğini bilmiyorum..

    Derslerim berbat...

    Sadece kitap okuyorum...

    Ümit Yaşar Oğuzcan şiirlerinde kafayı bozuyorum..

    O sene bitmeye yaklaşıyor. Tekrar yaz gelecek.

    Kabuk bağlıyor galiba tanrıçaya olan aşkım.

    Artık aklıma pek gelmiyor.

    Sonunda yaz geliyor.

    Tekrar geldiği haberini alıyorum.
    ···
  15. 15.
    +22 -1
    Bizim evin önünden geçiyor...

    Sokak lambası ışığı altında parlıyor saçları..

    Sanki kabuk tutmuş o yaramı birisi tutup söküyor, tekrar kanıyor.

    Kanlar içindeyim!

    O tatilde benle konuşmuyor. Köyde başka bir çocuk var. O da tatil için gelmiş. Yakışıklı bir şey. Onla konuşuyormuş. Haberini alıyorum. Ruh gibi geziyorum artık mahallede.

    Babam vakit geçirmem için beni bağlama kursuna başlatıyor.

    Artık tüm vaktimi ona ayırıyorum. iki ay geçiyor.

    Dayan Gia. Bir ay kaldı. Bir ay sonra tekrar kabuk bağlayacak yaraların.

    Bu sefer pes etmek istemiyorum. Madem hedefimde bir tanrıça var,ben de tanrı olmalıyım. Bir tanrı gibi yaşamalıyım ki o benim olsun.

    Lise bitecek son senem.

    Babama beni merkezde halamın yanına vermesini istiyorum. Son senemi orada okuyacağım.

    Derslerime çalışacağım.
    Kendime bakacağım.

    TANRI OLACAĞIM!
    ···
  16. 16.
    +22
    Okul başlıyor.
    Kıvırcık saçlı kız aklımdan çıkmadıkça yeni bir hobiye başlıyorum.
    Derslerim süper.
    Vücut geliştirme salonuna yazılıyorum. Kas liflerimi yırtacak kadar çalışıyorum. Hoca, çalışmamı kontrol altına alıyor.
    Sigarayı bırakıyorum. Ona vereceğim para, protein tozuna gidiyor.
    Haftasonları bağlama kursuna gidiyorum.
    iyi giyinmeye başlıyorum.

    Ama yetmez üniversite kazanacağım!

    Okul bitiyor.

    Sonuçlar açıklanacak.

    Semanur beni sokakta ilk gördüğünde baya şaşırıyor. O ezik duruşum gitmiş, dimdik duruyorum.

    Bir tanrıçanın yenemeyeceği kadar dimdik!

    Artık o çocuktan daha çok yakışıklıyım. Ama ben mesaj atmıyorum. ilk o atsın.

    Sonuç günü...

    ilk tercihim geliyor.

    "istanbul teknik üniversitesi, Makine mühendisliği"

    Semanur hiçbir şey kazanamıyor.

    Bana sonucu sormak için mesaj atıyor.
    Sonra konu açılıyor..

    Bir kez daha yenik düşüyorum. Tekrar bağlanıyorum. Konuşmaya başlıyoruz.
    ···
  17. 17.
    +18
    Sonra ikimiz de istanbul'a dönüyoruz.
    O evine,ben üniversiteye.

    Günler geçiyor,ben orada da devam ediyorum hobilerime.

    Vücudum baya sıkı.
    Hitabetim, konuşmam, okuduğum kitaplardan dolayı baya üst düzey.
    Bağlama çalıyorum.

    Etrafımda kız olmaması için hiçbir sebep yok. Oluyorlar da.

    Ama benim kıvırcık saçlı ay tanrıçam var. Yüz vermiyorum hiçbirine.

    Semanurla çıkıyorum.

    Yaptığı hatadan o da pişman.
    Affediyorum.

    Bir gün benden kitap istiyor okumak için.

    Rahmi Vidinlioğlu'nun, Şizofreni yalnız oynanmaz kitabını veriyorum.

    Okuduktan sonra veriyor.
    Nadir buluşabiliyoruz zaten.

    Kitabın içini kontrol ediyorum.

    Bir tel saç...

    O kadar mutlu oluyorum ki. Elime alıp öpüp kokluyorum o saç telini.

    En son bir kolye yaptırıp takıyorum. içinde o saç teli var.

    Daha bir kez bile dokunmadığım Semanur'un saçlarından bir tel..

    Haftasonu buluşacağız..
    ···
    1. 1.
      0
      dinlemedeyim yaz abicim
      ···
  18. 18.
    +17 -1
    Buluşuyoruz.
    Dikkatini kolye çekiyor.
    Kolyeyi istiyor, veriyorum.

    içindeki kendi saç telini görüyor.
    Gözleri doluyor.

    Göz göze geliyoruz,o benim ama hala bakınca dayanamıyorum. Eritiyor beni.

    Dudaklarını bana yaklaştırıyor.

    Hayır Gia, Yanarsın!

    Korkuyorum, dudaklarımı saçlarına zütürüyorum.

    ilk defa öpüyorum saçlarından.
    ilk defa dokunuyorum saçlarına..

    Zaman duruyor, kulaklarım uğulduyor..

    Kulaklarına fısıldıyorum:

    "Doğdun doğalı kimin mecazısın Semanur?"

    "Doğdum doğalı senin gibi kimse bana titreyerek dokunmadı. Ben sadece senin mecazınım. Saçlarım dudaklarına mühür olsun Gia" diyor.

    Gel ulan Azrail!

    Şimdi ölünmez de ne zaman ölünür?

    insan başka zaman ölürse, gözü arkada kalmaz mı Azrail!
    ···
    1. 1.
      +3
      bi sorum var
      önceki hikayende de semanur ismini kullanmistin
      anlaşılan semanur hayatında yer etmiş biri değil mi
      ···
      1. 1.
        0
        Aynştayn tespit edildi!!!
        ···
    2. 2.
      +1
      @1 Evet dostum.
      ···
  19. 19.
    +19
    3 YIL GEÇiYOR.

    Artık Semanur ile nişanlıyız.

    Ve ben sadece saçlarına dokunuyorum.
    O kıvırcık saçlarına...

    Kızma Zeus ama artık kızın benim.

    Yeni ilyada destanını ben yazacağım!

    Okul bitiyor.

    Seneye düğünümüz var.

    Annem, babam, ben, Tanrıçam... O kadar mutluyuz ki.
    Ama hayat EKG çizgisi gibi inişli çıkışlı.
    Her zaman mutlu,her zaman üzgün olunmuyor.
    Kader bize cilve yapıyor. Biz hep mutluyuz.

    Yapsın be!
    Semanur'u o kadar mutlu yaşatıyorum ki gözlerinin içi gülüyor hep.

    Bana bağlanıyor.
    Ben de ona.

    Hayata bağlandığım bağlardan daha sıkı hemde.

    Hayal kuruyoruz. Kızımın olmasını istiyorum.

    Sana vereceğim onu diyor.

    Mesajda alnından öpüyorum.

    Tanrıçaların alnı öpülür mü?
    ···
  20. 20.
    +18
    Düğün vakti geliyor.

    Kır düğünü yapıyorum. Hiçbir masraftan kaçınmıyorum.

    Düğün günü Semanur'a bakıyorum.

    Bembeyaz telli duvaklı gelinliği...

    Hafif sırt dekoltesi var ama beline kadar uzanan kıvırcık saçları dekoltesini kapatıyor tanrıçamın.

    Bembeyaz ince ayak bilekleri...

    Pamuk gibi elleri...

    Gözlerine secde eden o kirpikleri..

    Dayanamıyorum düğünde ağlıyorum...

    Ağlıyorum ulan ağlıyorum!
    Düğünümde ağlıyorum mutluluktan!

    Sarılıyor bana

    "Geçti" diyor. O günler bitti artık seninim diyor.

    Havada dolunay var hiç unutmam...

    Kıvırcık saçları parlıyor ay ışığında.
    O saçları yakıyor beni..

    Ayı da yakıyordur eminim çünkü kıvırcık saçlar yakar ay ışığını...

    Nikahta amma da sert basıyor ayağıma.

    Bassın dıbına koyayım diyorum. Koparsın isterse.

    Düğün bitiyor,eve gidiyoruz. O pijamasını giyerken arkamı dönüyorum.

    Bir film açıyoruz gelip omzuma yatıyor.

    Hâlâ lavanta kokuyor, bundan yıllar önceki gibi.

    Film bitince uykusunun geldiğini söylüyor, kalkmıyor. Kucağına al zütür beni kaslı kollarınla diyor.

    Alıp zütürüyorum.

    Melekler gibi uyuyor omzumda.

    Hemen uyuyakalıyor...

    Bir tanrıça uyur omzumda,
    Zeus kıskanır Olimpos dağında... (bir şiirimden alıntıdır.)
    ···
    1. 1.
      0
      Bitti mi
      ···