/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 526.
    +5
    "yolun yarısından fazlasını geldik sayılır"

    "iyi ya, heralde sabah 6 gibi filan orda oluruz?"

    "aynen"

    "napıyorlar, beklemezler herhalde?"

    "yok uyanık olur onlar, biliyorlar ne zaman geleceğimizi"

    erkekler arası konuşmayı bitirip yeniden yola çıkmak için yerlerimize geçtik, ceyda;
    "ayy uyumuşum yaa * rahatsız olmadın inşallah?" diyerek sevimlilik yapmaya çalıştı, ben de her zamanki gibilesi centilmenliğimle,

    "yok yok önemli değil * " diyerek kızın cesaretini tazeledim.

    yolun geri kalanında kimse uyumadı, bu kez ben biraz dalmışım sanırım, gözlerimi açtığımda ceyda ile koyun koyuna vaziyette hafifçe ışımaya başlamış bir havanın aydınlığında, sıklaşmaya başlamış yerleşim birimlerinin içinde ilerliyorduk. uyandığımı gören alper,
    "az kaldı abi ;)" dedi. eskişehire sınırını geçmişiz sanırım.

    başımı doğrultup çıldır çıldır bana bakan ceyda ile de göz göze geldik, gülümsedi, "uyusaydın ya az daha * " dedi..
    yeter bu bana gibisinden göz kırptım. daha şimdiden fazla mı yakınlaşmıştık dersiniz?
    aynı evde geçirmemiz gereken en az bir gece daha var ve ben hala size bahsettiğim seçeneklerden hangisinin gerçekleşmesinin hayırlı olacağını kestiremiyorum..
    nihayet eve varmıştık,
    iki sakin babacan görünüşlü tip karşıladı bizi, recep ve uğur. şansıma mı böyle oluyor yoksa nihayet normal insanlarla karşılaşmaya başladım da ondan mıdır bilmem ama bu aralar kiminle tanışsam bana son derece olumlu intiba bırakıyor.. belki de çok kötü geçirdiğim ve etrafımdaki insan müsveddelerinin yüzünden iletişim yeteneğimi neredeyse kaybettiğim geçen yılın acısını çıkarıyorumdur.

    saç sakal birbirine karışmış, üzerlerinde eşofmanlar, yarı incin ve oldukça samimi görünen bir salona doğru bizleri buyur eden bu tipler de bana son derece sıcak gelmişti işte. böyle olması lazım abi, öğrenci evi, öğrenci hayatı.. tatlı bir incinlık, hafif bir mayhoşluk, biraz vurdumduymazlık.. rahatlık, rahat olmak lazım.. kasmamak lazım..

    peki niye şaşırmıştım ki böyle olmasına? ne bekliyordum ki? herhalde herkesi benim gibi kasıntı sandığımdan olsa gerek, böyle soğuk, itici, aşırı düzenli bir ortam, kelimelerin dikkatle seçilmek zorunda olduğu, gergin muhabbetler filan umuyordum..
    vay aq ya..neredeydi bu insanlar geçen yıl?
    ben kendi sınıfımda bile selam verecek yüz göremezken, daha adımı bile bilmeden bana gülümseyim, "buyur baba geç" diyen bu neşeli tipler, neredeydiniz lan?

    ben kendi karanlığımda boğulur ve etrafımdakilerin duvarlarının arasında kaybolurken, dünyada böyle insanlar da olduğunu, dahası, dünyanın büyük kısmının böyle insanlardan oluştuğunu unutmuştum resmen..

    bir kez daha anlıyordum ki gerçekten çok kötü bir sınıfa düşmüştüm beyler.. resmen seçmece tiplerin arasına atılmıştım.. yani bilerek yapsan denk getiremezsin o kadar idiotu bir araya aq..

    küçük bir sohbetin ardından cihan, kız arkadaşına gitmek üzere aramızdan ayrıldı, biz yol yorgunları ise bize gösterilen yerlere uykuya dalmak üzere kendimizi bıraktık..
    yok mok uyumam diyordum ama çok yorulmuşum beyler.. yatış o yatış..taa öğleden sonra uyandım.
    bu ilk günün büyük kısmının uyku ve tanışma ile ziyan olacağı belliydi zaten. günün gecesinde ise eğlencemize başlayacak ve pazartesi sabahına kadar sürdürecektik.

    evet, bu gece, yani cumartesi ve bir sonraki gece buradayız, ardından pazartesi öğlen yola çıkıp akşdıbına da şehrimize geri dönmüş olacağız. haftanın ilk günü okula gitmekten feragat etmiştik böylece.

    ben başkasının evinde filan aşırı derece rahatsız olan bir tipim beyler, çok çekinirim, daha öncesinde kendime ait olmayan evlerde geçirdiğim geceler bunun aksini kanıtlamaz çünkü oralarda bulunma sebeplerim çok başkaydı biliyorsunuz. burada ise çok daha arkadaşça bir ortam var ve ben her ne kadar sıcak ve samimi olarak bahsetsem de, yabancı bir ev beni her zamanki gibi son derece germekte.
    evin üç odası ve bir salonu var, normalde uğur, recep ve başka bir eleman daha kalıyormuş ancak o bu haftasonu için ailesinin yanına gitmiş, alperle filan ortak arkadaş değiller.

    alper, bu ikisini dershanede tanıyor, 2 yıl aynı yere gitmişler, ve tahmin edebileceğiniz gibi alperin geçen yıl yaşadığı zor zamanlarda da yanında bulunan insanlardan ikisi onlarmış.

    arkadaşlıkları o yüzden bu denli güçlü olmalı..
    ne demiştik, bizleri mutluluklarımızdan ziyade, acılarımız bağlar birbirine.. eğer mutluluklar ve sevinçler, uhu ile yapıştırılmış bir bağ gibi ise arkadaşlar arasında, acılar çivi ile çakılmış gibidir.

    çok daha sağlam.. çok daha uzun ömürlü..

    bu iki salaş ve iyi çocuk modundaki elemanın da sevgilisinin olması beni biraz şaşırtmıştı, bana daha ziyade pc başında dota oynayıp smalville izleyen asosyal tipler gibi gelmişlerdi. yok tamam yani, iyi çocuklar, bir şey demiyorum ama, ne bileyim, sanki bu adamların sanki karı kıza şansı pek tutmaz gibi bir havaları vardı.

    bu arada recep ciddi anlamda noel babaya benziyor, yani onu bir 50-60 yaş gencine *

    akşam eve söylediğimiz fast foodvari yemeklerimizi yedikten sonra bir araya toplanmış ve gece eğlencesine hazırdık, biri meçhul olmak üzere, dört çift..

    bakalım kaçacak hiç bir yerimin olmadığı bu gece, bana karşı olan düşünceleri malum olan ekürimle neler yapacağız..

    kendimi kontrol etmem lazım.. dahası, onu da kontrol etmem lazım.. kontrol dışı bir şey yaşamak vicdanımı epey sıkıştırır.. bunu ebrunun attığı mesajlar sayesinde daha da iyi anlıyorum,
    anlayışlı sevgilim, kısaca halimi hatrımı sorduktan sonra, beni rahatsız etmemek adına kısa kesmiş ve trip atmaktan uzak bir şekilde, imasızca "iyi eğlenceler" dilemişti..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 527.
    +6
    bu şehrin ndıbını az çok herkes duymuştur,

    ama ne yalan söyleyeyim, gidip görmedikçe bu övgünün kaynağına vakıf olamazsınız.. bana izmiri, hatta bursayı aratmayacağını hiç düşünmezdim (en azından ilk görüşte) havalar o pek sıcak sayılmaz, kasım-aralık ayları geldi çattı..ama yine de şu sokakları dolduran cıvıltılı kalabalığa bakıyorum da, sanki bundan etkilenmiyor gibiler..
    benim kaldığım süre boyunca gördüğüm iki tane barlar sokağı var, şimdilerde adına üniversite caddesi denen bir yer var, harika, mini taksim desem abartmış olur muyum bilmiyorum.. kafeler, irili ufaklı publar, hatta gece kulüpleri.. restoranlar..

    dıbına koyduğumun yerinde o kadar çok seçeneğiniz var ki, bir ara ciddi ciddi kıskanır gibi oldum.. tamam, benim takıldığım yerler de güzel, sonra bir kere kordonu var, denizi var eyvallah ama, sanki buraları sadece gençliğe izole edilmiş, size kendinizi özel hissettiren mekanlar..

    başlangıç olarak kalabalık sokaktaki kafelerden birine geçtik oturduk, ben-ceyda, alper-ilayda, recep-bilmem kim, uğur-bilmem kim (kızların adını hatırlayamıyorum lan?!) ilayda dışında pozitif, neşeli ve kalabalıkça bir grubuz, hepimizin kollarında sevgilileri, hayat bize güzel..

    bir dakika! ne dedim lan ben az önce? herkesin kolunda sevgilisi mi?..oha..bu düşünce gerçekten aklıma gelmiş olamaz..

    sıcak bastığını hissettim..

    ceydanın gereksiz samimiyeti de cabası..iyi ama, amın evladı, sen yaklaştın ona? kız bilemez ki, senin, seni bekleyen bir sevgilin olduğunu? yavşak herif.. hiç ona suç bulma..ne ektiysen onu biçiyorsun şu anda..

    az önce aklımdan geçen, ortamın ve masanın güzelliğine dair tüm düşünceler silinmiş, ve yerini, her zamanki gibi iki benliğimin çatışmalarına bırakmıştı..

    tam bir gerilla savaşı..

    onursuz, zamansız ve kanlı saldırılar..

    ceyda rahatsızlığımı farketti,

    "bir şey mi oldu canım?"

    evet oldu aq, canım demen bile "bir şey"

    "yok ya, dalmışım öyle * ..çok güzelmiş buralar, izmirle kıyaslıyordum :p"

    "aay evet, daha gezdirirler bizi dur, nereleri vardır kim bilir ;) ama izmirden güzel olamaz"

    hee dıbına koyim hee

    "aynen * "

    alper laf attı,

    "gençler, ne konuşuyonuz bakalım siz fısır fısır * "

    "tsigalko eskişehiri çok sevmiş, izmiri bırakıp buraya mı gelsek diyor * "

    "oo, baba valla bırakmam bir yere * "

    "hehe, yok kafama koydum kaçıcam abi, izmirin bir denizi var, burası sanki küçük istanbul gibi baksana :p"

    gır gır şamata devam eder ve bizleri, dibimizdeki ısıtıcıya eşlik edercesine ısıtan neskafelerimizi yudumlarken, kendimi ortamla uyum içinde tutmaya çabaladım.. ebrudan gelen bir başka güzel temenni içerikli mesajı cevapladım ve alev almaya başlayan vicdanımın sesini kısmaya uğraştım..

    kafe sonrası, şehrin müdavimi olan rehberlerimiz uğur ve recep eşliğinde, uzun yoldan gelen dostların şerefine eğlenilecek, canlı müzikli bir bara doğru ilerlemeye başladık.

    can sıkıcı ekürimin daha önceki bar performansları gözümün önüne gelince, bu gece ve devamında olabilecek şeyler karşından sağlam durabilmek için kendimi, kendimi ekstra motive eder halde buldum.

    ..ebru..her ne olursa olsun, bu seni sevdiğim gerçeğini değiştirmez.. öyle ya da böyle, sen hayatımda ailemden sonra en çok değer verdiğim insanlardan birisin..ama bunu anlamak istemeyen arsız bir ikinci kişiliğe ve yaşadığı saçma sapan aşk acısının ardından sonra sanki dünyadaki tüm kadınlara pgibolojik olarak acı çektirmeye yemin etmiş hastalıklı bir karanlık düşünceye sahibim...

    bardan içeri girişte elimi yakalayan ceydaya bir bakış attım, göz göze geldik, avucuma yapışmış avucunu hafifçe sıktım, tehlikeli gülümsememi takındım..

    durmayacaktım, herhangi bir yüzleşmede kaçmayacaktım.. hadi bakalım ceyda hanım..sen nereye kadar gidebiliyorsan, ben de oraya kadar gelmeye varım.. kaçmayacağım...
    takip eden panpalara iyi geceler *
    iyi geceler arkadaşlar, yorumlar kopardı *

    bu gece yazamayacağım, birazdan devrilirim muhtemelen, haftaya vardiya değişince daha rahatlayacağım inşallah, kesintisiz yazabilirim.

    görüşmek üzere
    iyi akşamlar panpalar, cumartesi gecesine kadar müsait zaman bulmakta zorlanacağım ama ondan son 3-4 gün epey rahatım, açığımızı kaparız,

    görüşmek üzere *
    Tümünü Göster
    ···
  3. 528.
    +6
    selamlar panpalar :/

    yahu yazmaya geldim, ama sözlük hata verip duruyordu, o ara pc başında olanlar da girememiştir zaten malum.. 15-20 dakika sayfayı yenilemekle uğraştım en sonunda bu gece kısmet değilmiş deyip bıraktım.. sızmışım.

    cidden çok niyetliydim ama teknik sebeplerden ötürü bir talihsizlik oldu, bunu yarın gece telafi ederiz, böyle söz verip tutamamaktan nefret ediyorum aq iyice yalancıya çıkacak adımız..

    şimdi de bir kaç part atayım hazır amk sözlüğü sağlamken, yarın gece de zaten fazlasıyla acısını çıkarırız..
    ..ceyda ile el ele, grubun son çifti olarak bara girdik.. diğerlerinden pek farkı yok, şehirler, yanınızdakiler, barların isimleri değişse de, içerdeki o hafif loş, insanın içini kıpraştıran tuhaf karanlık değişmiyor..

    daha önce hiç bara gitmemiş panpalar varsa, (olabilir, doğaldır) bu tarz yerlerin her bünyeye uymayacağını, ancak öyle öcü-canavar da olmadığını söylemek istiyorum. çünkü toplumumuzda yanlış bir kanı var genel anlamda. böyle bar, disko deyince, çok kötü, çok pislik yerler olarak algılanıyor. bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum, bilinçli olarak, sırf içki içiliyor, efendim işte insanlar birbiriyle fazla yakınlaşıyor, münasebet kuruyor diye, günlük hayatı artık stresten ibaret olan insanoğlunun rahatlayabileceği ender mekanlardan olan bu yerler, bilerek ve istenerek kötü gösterilmeye çalışılıyor.

    sonra millet birbirini kesip duruyor aq..asabiyetimiz, her an dolu, parlamaya hazır gazyağı gibi oluşumuz biraz da bu "günlük stres sonrası deşarj olamama" sıkıntısına bağlı aslında..

    barlar, kötü yerler değildir. evet tamam, bazı kötü uç örnekler olabilir ama, ona bakarsanız o tarz uç örnekler eğitim yuvası dediğimiz liselerde bile var aq..uç hocalar, uç müdürler, uç okul lokasyonu (ulan dağda, bildiğin tepenin üzerinde kurulu okul var bursada, bilen bilir. amk oraya akıl hastanesi bile yapmazsın, adamlar okul yapmış. sen lise hayatının en güzel günlerini orada geçiren bir adamın gelecek pgibolojisini tahmin edebiliyor musun?) tamam size de varoş mahalle pavyonlarına gidin demiyoruz, ama eğer yaşınız uygunsa, yerine göre ddıbınız da varsa, bara gidin.. rahatlayın, boşalın.. fazla gerilince kopuyor insan zira..
    benim yönlendirmemle, köşelerden güzel bir masa-sandalye gurubuna çöreklendik (köşeleri severim biliyorsunuz ;) ). canlı müzik olacak bu gece, rock söylüyorlarmış. desenize gene kimin ağzından ne çıkıyor duyamayacağız*
    bu tarz gürültülü müziğin olduğu mekanların kulağınıza zararı olduğu kadar, başka durumlara da faydası vardır, örneğin, insanları yaklaştırır, fazlasıyla, bu açıdan potansiyel manita adaylarınızı zütürmek için birebirdir diyebilirim. çünkü, örneğin onun ya da sizin söyleyeceği en ufak bir kelimede bile birbirinize yaklaşmak durumundasınız, duyabilmek için, ama bu sırada sadece sesini değil, parfümünün müthiş kokusunu da duyacaksınızdır,

    hatta yanağınıza değen saçlarının ne kadar da yumuşak olduğunu bile o an fark edebilirsiniz, dudaklarının aslında ne kadar güzel olduğunu.. size duyurmak için yırttığı sesinin kedi yavrusu gibi inceldiğini..

    tabi tüm bunların keyfini, yanınızda olmasını istediğiniz kişiyle beraberken sürebilirsiniz.. yanınızda olmaması gereken biriyle değil..

    her ne kadar ben kendimi rahatlatmış ve "amaaan ne olcak aq sanki, erkek adamsın" moduna sokmuş olsamda, içimden bir parça, bu gece tüm bu yakınlaşmaları yaşayacağım insanın ceyda değil ebru olması gerektiğini sitemkar bir sesle duyuruyordu beynime..o an yanımda ceyda değil ebru olsun isterdim evet.. onunla kulak dudağa gelmek, onun dalgalı saçlarının arasına gömülmek, beline sarılmak, bütün gece dans etmek, arada gözümüzü karartıp çılgınca öpüşmek..

    bu geceyi ve buna benzer geceleri yaşamam gereken insan bu denli belliyken benim burada elalemin kızıyla ne işim var aq..

    tahmin edeceğiniz gibi, o gece ceyda normal performansını da aşarak adeta laf makinesi mertebesine ulaştı.. normalde zaten gevezedir, amk o gece susmak bilmedi..

    bense onun sıcak nefesi boynumu her yaladığında biraz daha gevşedim.. yavşaklık duygusu yavaş yavaş kontrolü ele aldı..
    gurup sahneye çıktıktan sonra bir süre daha masada kaldık, slow başlamışlardı, sonra mfö dür, aynadır derken klagiblerden bir girdiler, yavaş yavaş tava geldik, kendimizi müziğe kaptırdık..

    henüz masada olduğumuz dönem boyunca, bir yandan sürekli kulağımın dibinde bir şeyler anlatan ceydayı dinliyormuş gibi yapıp, bir yandan da masamızı gözlemlemeye devam ettim.. recep, uğur çok mutlu görünüyorlardı, misafirlerine en iyi şekilde ev sahibi yapmanın verdiği bir gurur ve bir yanlarında manitaları, bir yan da kafa dengi adamlarla olmanın verdiği huzur yüzlerinden okuyordu.. hele uğur un o mayışık gülümsemesi var ya, ahaha ulan ne adamdı bunlar da be..iyi çocuklardı iyi..

    ben tam olarak ne konuşulduğunu anlamasam da, fondan gelen elektro, bass ve mekanın uğultusuna ilaveten bizim masamızda da tatlı bir uğultu var.. herkes bir birine bir şeyler anlatmaya, anlatılanı almaya çalışıyor, suratlarda hep o aynı dingin gülümseme..lan bana bile bir an o kadar sıcak ve huzurlu geldi ki ortam, mayışmışlıkla kafamı yan çevirip deminden beri cıvıldayan ceydaya doğru, içten gülümsemeyle bir bakış attım..

    bu ben öyle aniden dönüp gülümseyince biraz afalladı, hoşuna gitti, "ne oldu" gibisinden gülerek başını sağa sola salladı, buna doğru eğilip şakadan takıldım,

    "ne anlatıyon kız sen deminden beri bıcır bıcır bakayım?? * "
    "üff duyulmuyor demi doğru düzgün :p"
    "bir tek lisede ergenlik sivilceleriyle başının dertte olduğu kısmını duyabildim :p"
    "yaa çok fenasın, bir sürü şey söyledim onu mu duydun bi tek * "
    "haha ne bileyim,bir tek o dikkatimi çekti şimdi hiç eser kalmamış malum, artık ergen olmadığın sonucunu çıkarabiliriz burdan, her ne kadar henüz çömez olsan da * "

    "hıı bana diyene bakın, sanki kendisi 4. sınıf :p"
    "o günleri de görürüz, ne acelesi var ;)"
    "görür müyüz?"
    "görürüz..bir de bakarsın, göz açıp kapayıncaya kadar geçer gider.. liseye kaydolduğum günü bile dün gibi hatırlıyorum ben..6 sene olacak.."

    ben o an için ortamın duygusallaşmasını nostaljiye yordum, ancak ceyda "görürüz" lafımdaki çoğulluğu "o ve ben" olarak algıladığı için o derece dalıp gitmiş meğer..
    başını omzuma yasladı.. elini tekrar elimin üzerin atıp sıktı, "görürüz evvelallahhh * " deyip delikanlı raconu yaptı, gülüştük..

    eğleniyor gibi gözüksem de, işlerin benim için biraz daha zora girdiğini hissedebiliyordum.. alper haklıydı sanırım, bu kız o kadar da hafif olmayabilirdi, bana karşı olan duyguları samimi ve ciddi bir boyutta olabilirdi.. oysa ben onu biraz oyalanıp egomu tatmin ettikten sonra bir şekilde bir kenarıya fırlatmayı ve dönüp arkama bile bakmamayı düşünüyordum..

    tıpkı bana yapıldığı gibi..

    ama eğer böyle şirin şirin davranmaya devam ederse, bu pek de kolay olmayacak..
    insanlar üzerinde güven verici, ondan da ötesi, beklenti yaratan bir etkim var(mış).
    özellikle son bir kaç yıldır bazı özelliklerimin farkına vardım, insanlar bana fazlasıyla güveniyor ve benden bir şeyler bekliyorlar. sadece duygusal anlamda değil yanlış anlaşılmasın, her anlam..iş, aşk, aile, eş-dost.. etrafımda bir şekilde bağlı olduğum herkes benden bir şeyler bekliyor.. uçağı uçurması beklenen pilot gibi, gemiyi kıyıya yanaştırması beklenen kaptan gibi, takımını kurtarması beklenen 10 numara gibi..

    beni fazlaca ciddiye alıyorlar ve çok bel bağlıyorlar..ama ben bu kadar büyük beklentiler içerisine girilebilecek bir adam olduğumdan pek emin değilim.. şimdiye kadar bu beklentilerin çoğunu boşa çıkarmamış olmam, bu güveni sağlayabilecek potansiyelde olduğum anldıbına gelmez..

    kendimi her maç boş kaleye, beleş gol atan santraforlar gibi hissediyorum.. evet, kağıda, istatistiğe bakarsanız süperim, gol kralıyım, taraftarın sevgilisiyim..ama sadece hayat denen bu sanatın inceliklerini gerçekten bilen adamlar benim aslında ne kadar dengesiz olduğumun farkında,
    misal babam,
    tamam beni çok sever, kanka gibiyizdir filan ama, adam bana karşı hep bir tedirginlikle yaklaşır, hep sanki "başaramayacak mışım, onu da boş yere umutlandırmamalıymışım" gibi..
    şimdi ona "böyle düşünüyorsun" deyip, örneklerimi ve gerekçelerimi sıralasam, "şaka oğlum, takılıyorum ben sana der"

    ama işin aslı öyle değil, artık ben de farkındayım.

    liseyi kazanmamı beklemiyordu, en iyilerinden birini kazandım..
    ilk sene üniversite olmaz herhalde diyordu, kalburüstü, güzel bir yeri tutturmayı başardım..
    özel sektörde yapamazsın, devleti düşün diyordu, eh gibile gibile onu da beceriyoruz alnımızın akıyla..
    kardeşime sahip çıkıp çıkmayacağım konusunda bile emin değildi..ben okutuyorum şimdi onu..

    yani.. hayat tuhaf..ama babam haklı.. fabrikadaki 1000 kişinin 950 si bana bayılırken, benden zerre hazzetmeyen ve bunu göstermekte pek de çekingen davranmayan steril tatlı bölümü şefi de haklı..
    Tümünü Göster
    ···
  4. 529.
    +5
    adamlar haklı beyler..

    beni prens zanneden annem, anneannem ve ailenin diğer büyükleri, akrabalar, mühendis arkadaşlarım, kendi bölümümüzün şefi, formenler, hatta üretim müdürü.. hepsi yanılıyor.. bana güvensiz yaklaşan ender insanlara "amaan bakma sen ona" diyor, beni avutuyorlar.. kendimi, vurup kaçtığı çocuktan, abisinin arkasına saklanarak korunan arsız çocuklar gibi hissetmemi sağlıyorlar.. oysa benim gerçekte ne olduğumu sadece bu "aldırış etmemem tembihlenen" adamlar biliyor..

    uzun süreli bir işi ya da ilişkiyi, ciddi derece bir sorumluluğu kaldıramayacağımı tahmin edebiliyorlar.. bense inadına, normal bir insanın 5 misli zorlanarak ve sıkıntıdan zütümde başımda elli çeşit hastalık pörtleterek de olsa, beni bilmeyenlerin zaten yapabileceğime inandığı, ne mal olduğumu bilenleri ise şaşırtacak şekilde, girdiğim her taşın altından dik çıkıyorum.. inadına..

    sanırım babamın gözünde ancak, askere gidip sağlam dönünce gerçekten büyümüş olacağım.. gerçekten adam olacağım..
    şefe gelince,

    gibmişim onu...
    ceyda ya güven vermiştim..

    nasıl yaptığımı bilmeden, farkında olmadan.. tamamen kontrolümün dışında, bir nevi default olarak. oysa ben başından beri yavşak adamı oynamaya çalışıyordum.. hayatın tadı böyle çıkardı, öyle değil mi? aşık çocuk olmak, iyi çocuk olmak bize göre değildi.. kırıyorlardı sonra.. kalbimizi, ruhumuzu parçalıyorlardı..o kırıp parçaların bir kısmını çalıp zütürüyorlardı.. sonra biz, bir şekilde, hani olmaz ya, ama oldu diyelim, yapıştırsak bile, toparlasak bile kırıklarımızı..bu sefer de ekgibleri fark ediyorduk..hem yamalı..hem ekgib yamalı bir garabet olup çıkıyorduk nihayetinde..

    iyiden iyiye klagib olan, tanıdık müzikler çalmaya başlayınca, tıpkı mekan gibi masamız da hareketlendi.."eleee güne karrrşııı yapayalllnızzz böyleeede olmaaaazzz kiiii" ellerimizi havaya attıra attıra, cırtlak seslerle eşlik ettik nakaratlara..

    derken ceyda masadan kalktı, beni de peşinden sürüklemeye çalışarak, "gel sahneye doğru yaklaşalım" dedi, çocuklar gibi "yoh ben gelmiim yea" demek istemedim, mecbur gidicem..

    ayakta sallana sallana, sarhoş ve sarmaş dolaş insan kalabalığı bizi bekliyordu.. aralarına karıştık..

    bir kaç saniye sonra masamızın iki çifti daha bize eşlik etti.. kafamı çevirip geriye baktım.. alper ve ilayda masada kalmıştı.. belli ki onları çözmesi gereken bazı şeyler var hala aralarında..

    ceydanın eli belime dolandı.. dönüp gülümsedim, o da ışıl ışıl bana bakıyordu.. dikkatlice inceleyince, aslında bana karşı hareketleri bir süredir, cinsellikten ziyade samimiyet ve duygusallık üzerine kurgulanmış gibiydi..o sarılıştan fesat bir şeyler çıkarmak (tamam benden hoşlandığını biliyorum ama, obaa bana verecek lan buu şeklinde düşünmek sapıklık olur yani..) ancak kötü niyetli bir adamın işi olabilirdi.. yoksa zaten durum fesattı da ben mi kendimi kandırıyordum aq..bilemiyorum.. akşam görücez artık..

    "akşam görücez"..diye düşününce, aklıma tuhaf bir imge geldi.. birden bire sallanarak şarkılara eşlik ettiğim pist gözümün önünden kaybolmuş ve bu sabaha karşı buyur edildiğimiz öğrenci evinin geniş salonu aklımda canlandı..

    epey geniş..ne bileyim, böyle 4 çiftin grup ciks yapabileceği kadar geniş..

    lan birden gülesim geldi aq..hemen o tuhaf sahne gözlerimin önünden kayboldu.. gene pistteydim, ceyda ile kol kola sallanıyorduk...

    sonra bir kez daha o salona gittim, alper,

    "aga sıkılınca değiştiririz demi?" diyordu.

    "ayıpsın kanka, yalnız giblerimize dikkat edelim, girmemesi gereken deliklere girmesin hahahohahahaohohoh"

    ahlaya ohlaya gibişen bütün salon kahkahaya boğulmuştu..

    sahne tekrar gözlerimin önünden gitti, içimden yükselen korkunç gülme, hatta haykırarak gülme isteğine karşı dudaklarımı ısırmaya başlamıştım..

    zaten kalabalığın da arasındayız.. iyice sıcak bastı amk, neler düşünüyorum lan? düşündüğüm şeylerin komikliğine mi güleyim, yoksa bunları yaratan bilinç altımdan mı tırsayım bilemedim..

    kalabalık bir kez daha gözden kayboldu..

    yeniden salondaydım, noel baba recep, manitasını yere köpekleme yatırmış üzerinde ata biner gibi zıplıyordu.. noel babanın ren geyiği
    sonra "deeeh" deyip kızın kıçına bir şaplak attı, bana doğru dönüp uğura ait olduğunu bildiğim ama şu anda onun yüzünde görmekte olduğum mayışık gülümsemeyle (amk herşey birbirine girmiş beynimi gibeyim) yüzüme bakarak "ho ho hooooo, mutlu noellerrr" dedi.

    o son sahne de benim kayışımın kopuşu oldu, grup ciks salonu kaybolup bar geri geldiğinde kahkahamı tutmak için geç kalmıştım *
    benim sesli gülüşümü duyan sadece zütümün dibindeki ceyda olmuştu tabi, o gürültüde başka duyan olduysa da kimse giblememiştir zaten.. insanlar bardayken gülebilirler, doğaldır..

    ama durup dururken güldüğümü bir tek ceyda biliyordu, bunun farkında olarak kafamı ona doğru çevirince jiggliypuff gibi kocaman olmuş gözlerle şaşkın şaşkın gülümseyerek bana bakmakta olduğunu gördüm,

    "ahaha ne oldu be demin öyle neye güldüm"

    manyak olduğumu düşünüyor..

    "ya aklıma bir şey geldi, o yüzden * "

    "hımm neymiş o söyle de ben de güleyim ;)"

    "ya eski bir anı, bir an gözümün önünde canladı işte, boşver * "

    "iyi bakalım hadi öyle olsun.. çok komiktin ama, birden bire hıhaha yaptın, tırstım :p"

    sevimli hallere bürünerek başını okşadım, "kıyamamm korktun mu sen? * "

    belimi saran kolu sıklaştı, başını göğsüme doğru gömerek, "eveet, beni senden korur musun? :p" diyerek vıcık vıcık sevimliliğimize ortak oldu..

    amk..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 530.
    +5
    gecemiz sona ermiş, sıcak ve kalabalık bardan, artık nispeten boşalmış ve oldukça soğumuş sokaklara kendimizi atmıştık..

    epey içip, özellikle son bölümde baya da dans ettim, ettik, rakınrol bile yaptık sanırım, ceydanın hayali bir eteği iki yanından tutup çekiştiriyormuş gibi yaparak dans edişi çok komikti.. komik olmayansa gecenin finaline doğru aramızda geçen bir sahne oldu..

    danstan yorulmuş bir şekilde birbirimize yaslanmışken, nasıl olduysa, birbirimizi, birbirimize dik dik bakarken bulmuştuk..3..5..8..10 saniye... ceydanın irileşmiş gözleri, ciddileşmiş yüzü ve sonra yüzün yumuşayıp, gözlerin kısılışı..bir avucunun yanağımı kavrayışı.. birbirimize doğru ağır çekim yaklaşışımız..

    eğer ortada herhangi bir dana olsaydı, işte onun kuyruğunun koptuğu an, bu an olabilirdi..

    ama olmadı, o büyülü (kara büyülü diyelim) an omzumda hissettiğim ağırlıkla bir an da buharlaşmıştı, şaşkın bir şekilde kafamı arkaya doğru çevirince, alperin bir kolunu benim, diğerini ceydanın omzuna yaslayıp ağırlığını üzerimize vermekte olduğunu gördüm, benle göz göze gelince göz kırptı,

    "naaptınız gençler, nasıl gidiyor geceniz ;)"

    "iyidir genç ;) seninkini sormalı, piste gelmedin?"

    şakadan üzerimize yüklenmeye devam ederek, "eeiiyi benimde yaaa biz gözcülük yapıyoruz agaa, gelip size sataşayım dedim ;)"

    gülümsemeye çalıştım.. alper kafayı bulmuştu, afiyet olsun, ilaydayla ne konuştular bilmiyorum, ama belli ki bir sonuca vardırmışlar ki, bizimki, bir diğer görevinin (ceydayı benden koruma) başına geçebilecek gücü kendinde bulabilmiş.. tabi kızın haberi yok bu durumdan, alpere e içinden tam öpüşmek üzereyken araya girdiği için küfrediyordur muhtemelen ama sadece o kadar..

    oysa ben, alperin asıl niyetini bilen kişi olarak çok daha zor durumdayım.. çocuğa ayıp oluyor.. kıza ayıp oluyor.. ebruya ayıp oluyor..aq..ne güzel unutmuştum, kendimden geçmiştim deminden beri, gene hatırladım şimdi bak yediğim haltları..

    alper bizle biraz daha lak lak edip bir iki nakarata bağıra bağıra eşlik ettikten (ve dolayısıyla arayı soğuttuğundan) emin olduktan sonra yeniden masasına dönmüştü.. zaten 10-15 dakika sonra da geceyi noktalamıştık..o andan sonra ceydanın bir kaç utangaç bakışından başka bir etkileşim olmadı, alper için görev tamamlanmıştı "targıt nötralayzt"...
    Tümünü Göster
    ···
  6. 531.
    +5
    dışarı çıktığımızda ise gecenin çılgın fikri noel babadan geldi,

    "ee beyler, napıcaz şimdi, nasıl yapalım kalma işini?..hepimiz aynı eve tıkışmayalım ne dersiniz?"

    alper,

    "ee nasıl yapıcaz?"

    noel baba,

    "kanka, ben diyorum ki, siz, bizim evde yatın gene, uğur ve benim odamda yatarsınız, şimdi ev geniş ama 8 kişi sıkışmaya gerek yok.."

    alper,

    "ee siz naapcanız? olur mu aga öyle?"

    noel,
    "biz kızların evine gideriz ya, (uğurun sevgisinin ismini söyledi)'in evine gidicez.. yani yer varken tıkışmayalım.. yanlış anlama bak öyle satıyomuş gibi filan yani aga ayıp edersin ;)"

    alper,

    "yok la, ;) tamam madem ama öyle ayrı ayrı.. evinizi gasp ettik * "

    n.b,
    "olur mu kanka öyle şeyy..bu gece çok içtik, geçe kaldık.. nasılsa yarın gece de burdasınız, o zaman beraber oturur bir şeyler çeviririz oyun moyun ;)"

    recep böyle deyince aklıma gene grup ciks geldi, bu sefer kendimi tutmayı başardım ama *

    alper,

    "tamam kanka madem..siz uyanınca gelirsiniz artık, biz bilmiyoz sizin yerinizi.."

    "tamam kanka, yatak uyuyak, hızlı gece oldu"

    (nah uyuyacaksınız amk köftehorları.. grubu küçülttük desene sen şuna * )

    çocuklar bizi önce kendi evlerine bıraktılar, sonra da kendi istikametlerine yol aldılar..

    alper elinde anahtarlar kapıyı açarken bir yandan da gülümseyip sadece benim duyabileceğim şekilde mırıldanıp bana göz kırptı,

    "nah uyuyacaksınız muallakler ;) biz de uyumayız"

    eh..bilemiyorum valla alper.. uyurlar mı, uyumazlar mı? uyur muyuz, uyumaz mıyız?

    görünen o ki bu tuhaf gece henüz sona ermemişti..
    takip eden panpalara iyi geceler, sabah için güzel bir parça oldu diye düşünüyorum, kusuruma bakmazsınız ;)

    bu arada ayşegülle ilgili sorular gördüm, o neden gelmedi gibisinden,

    panpalar, zaten gelmeyecekti o, yani ben bir ara düşündüm çağırmayı ama sonra hemen vazgeçtim. zaten o kız bizim, yani alper in tayfadan değil, ben, ceyda, alper, ilayda ve iki tane daha sap kız var, 6 kişiyiz okulda takılırken, geziye de şöför cihan ve dördümüz gittik.

    yarın gece, yani bu gece * görüşmek üzere, umarım bu sefer sözlükte sorun filan olmaz..
    takip eden kardeşlerime selamlar,

    00.30 gibi başlarız panpalar, bir kaç part atarım gene
    ..eve girdik..

    normalde dışarıdan bakan gözlere göre (ki bu gözlere örnek olarak diğer çocukları verebiliriz) bizler bu gece bizleri bir arada bırakanlara müteşekkir olması gereken ve birazdan başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar öpüşüp koklaşarak, sevişerek bu güzel geceyi en faydalı şekilde değerlendirecek olan iki mutlu çiftiz..

    fakat kazın ayağı öyle değil işte amk..
    mutlu muyuz bilmiyorum, ama çift olmaktan, huzurlu olmaktan ve müteşekkir olmaktan epey uzağız diyebilirim.
    zira alper ile ilayda arasında tuhaf bir durum var,
    sonra alper, bana karşı biraz gergin gibi (birazdan arkadaşlarından birini gibeceğimi düşünüyor, normal)
    ceyda ile benim arada tuhaf bir oluşum var,
    alper, ceydaya ne dese bilemiyor, o cephede de durum tuhaf..

    tüm bunlara ek olarak ilayda ve ceyda evin içine geldiğimizden beri bir şeyler set up yapmanın peşinde gibi, aralarında yarı telepatik bir iletişim var, üzerinde konuştukları konuyu az çok tahmin edebiliyorum..

    alperle salona geçip kanepelerin üzerine attık kendimizi,

    "offfuuff.. kanka yorulmuşum haa"

    "olm masadan kalkmadın lan, asıl ben yoruldum, bütün gece dum tıs dum tıs ;)"

    "hehe ne güzel oynuyodun aga öyle"

    "tabi laan, rakınrolcu adamız biz, kanımızda var * ..sen de epey içtin galiba, kafa nasıl? bir milyon? iki? üç? * "

    "hahaha... aga valla rahatladım biraz ya..ihtiyacım varmış böyle bir şeye.. eğlenerek içmeye yani.."

    pek eğleniyor gibi görünmüyordu, kız arkadaşıyla tartışırken ama neyse deyip ses çıkarmadım..

    "hımm aynen.. sadece kederli masalarda değil eğlenceli masalarda da bir şeyler paylaşmak lazım.. keder keder nereye kadar amk * "

    "aynen * "

    kızlar az önce kayboldukları yerden döndüler, meğer kahve yapmışlar şip şak..

    "oo sağolun elleriniz dert görmesin * " deyip ceydanın uzattığı neskafelerden birini aldım.

    "hımm evet epey emek verdik, su ısıttıııık, neskafenin poşedini açtıııık, içine döktüüüük karıştırdık filan.. nihayet yapabildik yani :p"

    "iyi iyi aferin, ceyda hanım bizi yumuşak yakaladı bu akşam dalgasını da geçiyor hadi bakalım ;)"

    gülüşmeler oldu..
    bir süre daha lak lak ettikten sonra alper,

    "arkadaşlar..ben yatıcam, yoruldum..siz de yatın bence, yarın sağlam kafayla kalkalım?"

    "oluuurr" dedik, farketmezdi bana da şahsen, ben de yorulmuştum.. yatıp bir an önce sabaha varmak en iyisi olurdu doğrusu..

    sonra alperin ardından ben de ayaklandım, alper,

    "kızlar biz tsigalkoyla odanın birine geçeriz, siz de diğerine.. salonda uyumazsınız herhalde yataklar var.."

    alperrr.. ah alper ah.. olm onlar seni dinler mi lan.. kesin bir arıza çıkacak diye bekledim, çünkü tahminlerime göre az önce kızların fısırdaştığı, gözleriyle anlaşmaya çalıştığı mevzu da buydu..

    alperin bu lafı üzerine ilayda,

    "haa benle yatmıyorsun yani?" deyip tek kaşı havada, trip moduna geçti..

    alper bu çıkış karşısında utanıp biraz kızardı, ilayda konuşmasını sürdürdü,

    "erkek erkeğe mi yatıcaksınız küçücük yatakta?" deyip pis bir gülümseme ile beni de olayın içine dahil etti..

    alper cooluğunu kaybetmemeye çalışarak,
    "ne var kızım..hem sanki kız-erkeğe yatmak daha mı şey..ya da olmadı biz salonda mı yatsak? he abi ne dersin?"
    Tümünü Göster
    ···
  7. 532.
    +6
    yardım isteyen gözlerle bana baktı, konunun balansını kaybediyordu, ilayda dan böyle bir hamle beklemediği açıktı.. böylece beni ceydadan kolayca ayırabilecekti, e biz ikimiz de aramızda resmi bir şey olmadığı için "biz beraber yatalım" da diyemezdik..ama belli ki kızlar o durumu hesap etmiş ve farklı bir cepheden saldırmaya karar vermişlerdi.. işin garibi, kazanıyorlardı da..

    "farketmez kardeşim bana" deyip, yalandan destek olurcasına sırtına elimi attım..

    ilayda,

    "ben senle uyumak istiyorum" dedi, tekrar..vay amk, o suratsız sessiz hatuna bak.. acaba sırf ceyda ya yardımcı olmak için mi karizmayı çiziyor yoksa aslında içinde "gizli bir vahşi kaplan" var da ben mi bilmiyorum amk *

    "zaten yorgunuz, uyuycaz sadece.. daha önce yapmadığımız şey değil" deyip alperin koluna girdi, odalardan birine doğru sürüklemeye başladı,
    bizim ki son bir gayretle,

    "ee iyi sen öyle istiyon da, bu çocuklar ne yapacaklar?"

    ilayda, "onlar da uyurlar, sadece" deyip güldü.

    beni de utandırmıştı huur en sonunda.. çok gibko bir durum lan, beyler bir gözünüzün önüne getirin bakalım..

    "şey ben.. salon.. yatabilirim.. yani.. sorun olma... "

    "yok ya, yatak varken kanepede ne yatıcan.. masal anlatırsın bana :p" diyerek bu kez ceyda lafa girdi..

    hee evet.. masal.. pamuk prenses ve yedi gibişgen... kırmızı sütyenli kız... ben de masal bol..

    ortam iyice abidik gubidik bir hal almıştı, alper son bir kez bana baktı, resmen yalvarır gibi... lan..ben de kötü hissettim ha bu sefer..o da biraz abarttı bence, sanki ne yapıcaz aq, hardcore çekicek halimiz yok.. yatıcaz uyuycaz işte..

    "iyi..iyi madem.." deyip ilaydadan kurtuldu, "işiycez heralde kızım.."

    bu tuvalete girince ben iki kızla koridorda yalnız kaldım..

    dıbına koyayım o sözsüz geçen saniyelerin, anlamlı anlamlı atılan bakışların ve az önce telefonuma baktığımda "iyi geceler aşkım" mesajını gördüğüm hatuna yaptığım bu yavşaklığın..

    dıbına koyayım..

    o geçmek bilmeyen saniyeleri ve atmosferi de unutamayacaklarımın arasına çoktan sokmuştu belleğim.. işte ben de bu sayede, size bu kadar net ve betimli şekilde anlatabildim..
    en sonunda herkes ihtiyacını gidermiş, odalarına geçmişti..

    tek kişilik yatağa yanlamasına oturduk ceydayla..

    koridorda başlayan tuhaf elektrik burada da devam ediyordu..

    kafamı ona çevirdiğimde o da beni taklit edip umutla gülümsedi.. gülümsemesine tedirgin bir şekilde karşılık verdim..

    bu gece olabilecekleri zaten uzun süredir düşünüyor, aklımda türlü türlü senaryo ve seçenekleri test ediyordum..ama o an gelip çatınca, kaçınılmaz şekilde ceyda ile aynı odada, tek kişilik bir yatağın üzerinde yalnız kalınca, bir kez daha bu tarz şeyler için önceden düşünüp tasarlanan her şeyin birden bire buharlaşıp uçtuğunu, yalan olduğunu anladım..

    olayı çok önceden düşünmek, hesaplamak, kafada tartmak anlamsızdı.. boşuna yüktü, zaman kaybıydı.. çünkü sonuçta yumurta kapıya dayandığında az önce ezber ettiklerinizin hiç birini hatırlamıyordunuz bile..

    bu da kulağıma küpe olsun..bir daha böyle kendimi germem onca zaman... sadece anı yaşarım.. hesap etmem..

    karar vermem ve bir şeyler yapabileceksem eğer, yapmam gereken an, işte şu önümdeki bir kaç saniye, hadi bilemedin en fazla bir dakikaydı..

    eğer suskun kalırsam, en kötü ihtimalle o 1 dakikanın sonunda sevişmeye başlayacağız.. hani tıpkı filmlerdeki gibi..ya da bar da alperin bilerek böldüğü o sahnedeki gibi.. yavaş yavaş yaklaşacağız birbirimize, önce ellerimiz, karşımızdakinin yüzüne değecek, sonra dudaklarımız birbirimizinkilere.. sonra sarılacağız.. vücudumuzun önce bir kısmı... sonra büyük bir kısmı..en nihayetinde de tamamı, iki yarım elmanın parçaları gibi bir bütün olacak..

    eğer susarsam..

    eğer konuşursam..hay amk.. konuşursam ne diyeceğim ki sanki?

    "biz olamayız", "benim sevgilim var" , "yanlış bir şey yapmayalım" demekten korkuyorum.. çünkü muhtemelen bir araba küfür yiyeceğim (içinden, ya da dışından) ve sonunda düşman gibi olacağız.. adama sormazlar mı, "ulan zütelek, madem sevgilin vardı, aynı yatağa girene kadar aklın nerdeydi? eşşeğin zütüne suyu kaçırdın, şimdi çıkaracam diye uğraş dur.." diye. hem, aynısı bana yapılsa nasıl hissederim? ana avran sövmez miyim? yüzüm tavuğun zütüne dönmez mi?

    aklıma ayşentwo ile olan yarım yamalak sevişmem geldi..o zaman bile ne kadar kızmıştım..

    ne yapabilirim..

    ne yapmalıyım..

    ulan dıbına koyayım, sap olacağım, bir saniye bile düşünmem be..bir saniye bile.. şimdiye çoktan tişörtlerimizi sıyırmış olurduk herhalde..

    ama benim, beni seven, ve onu sevdiğime inandığım bir sevgilim var..bir şeyler yapmam lazım.. kontrolü ele almalıyım..
    kontrol... tabi yaa!!

    bunu neden daha önce düşünmemiştim ki?

    elbette kontrolü ele almam lazımdı..ilk hamleleri hep ben yapmalıydım.. böylece o da bana göre oynamak zorunda kalırdı.. böylece ben de geceyi istediğim gibi yönetebilirdim!

    bu durumdan maksimum faydayı sağlamamı garantileyecek şey ise, karşımda bir türk kızı olmasıydı (evet bu lafı da kullandım ya, ölsem de gam yemem artık * ). ne demek istediğimi açayım biraz,

    şimdi,

    bu kızın bana karşı duyguları belli,
    niyeti belli,
    bu durumda ve bu şekilde baş başa kalmamızı ayarlamak için sarfettiği çaba ortada..
    yani, açık seçik ve su zütürmez bir şekilde beni ve kendini neye hazırladığı gayet anlaşılabilir bir durumda..

    amaaaa..

    işte, ben kalkıp şu olanların üzerine bile "ceyda, yaramazlık yapmadan uyuyalım" desem, bana,

    "ne yaramazlığı ya, ben zaten uyuyacaktım?" diyerek kendini üste çıkarır..

    ya da tam tersi, benim de niyetim olsa, bu sefer ilk hareketi, ilk öpücüğü, ne bileyim üzerine çıkmamı vb. hareketleri hep benden bekler..

    ee nede olsa, onlar türk kızı, bizler türk erkeğiyiz..

    sevişmeyi sadece türk erkeği ister, türk kızı ise işte.. başı filan ağrımıyorsa.. rica minnet.. sanki lütfediyormuşcasına sevişmeyi kabul eder..(!)

    ciksten sadece türk erkeği zevk alır, türk kızı ise.. işte.. rica minnet.. yani ona kalsa hiç aklına bile gelmez yani..(!)

    sadece türk erkeği aşık olur, türk kız ise..eh..iyi çocuk, beni de seviyor yani..iyi madem..der (!)

    mi acaba?

    evet,
    Tümünü Göster
    ···
  8. 533.
    +7
    dedikleri bu, çünkü beyler, maalesef hemcinslerim bu konuda o kadar gözünü karartmış ve kendini kaybetmiş durumda ki, e artık kızlar da bu duruma şartlanmışlar..

    halbuki onlar da en az sizin kadar istiyor size dokunmayı, soluğunu boynunuzda gezdirmeyi.. sevmeyi, sevişmeyi.. keyif almayı.. keyif vermeyi..

    ama biz bu olguları o kadar sahiplenmişiz ve üzerine o kadar çok düşmüşüz ki, sanki bunu "sadece erkekler" yaparmış gibi görünmeye başlamış..

    anlayacağınız, kendi bindiğimiz dalı, yine biz kendimiz kesiyoruz..
    işte tüm bu duygu ve düşüncelerimiz ışığında, ceydanın da sonuçta bir türk kızı olduğu gerçeği, benim kontrolü ele almakta zorlanmayacağımı bana gösteriyordu..her ne kadar benimle o yatakta ayıp bir şeyler yapmak için yanıp tutuşsa da ve tüm bu sahneyi onca emek vererek hazırlayan kendisi olsa da,

    "azgın ve gibişken türk erkeği" olarak, bu yangının ilk kıvılcımını ben çıkarmalıydım..

    sonra birden aklıma elifle geçirdiğimiz masumane gece geldi.. acaba dedim.. eğer orada bir kıvılcım çakmış olsaydım, o gece farklı mı olurdu?

    elif, "kankamın eski sevgilisi, olmaz öyle şey" ayaklarını bırakıp bana karşılık verir ve sabaha kadar çatır çatır sevişir miydik?

    olamaz mı?

    olabilir *

    şimdi ise bu ana odaklanmalıydım..

    saniyeler akıp giderken, yapmam gerekene artık karar vermiştim.. tedirgin gülümsemem, yerini daha rahat, içten olmaya çabalayan bir gülüşe bırakırken, elim, ceydanın, kulağının arkasından kurtulmuş bir kısım saçına uzandı, onlara dokundu, kibarca tekrar eski yerine doğru ilerletti.. kızın nefes alış verişi hızlanmış, gülümsemesi donuklaşmış, tıpkı bar da öpüşmek üzere olduğumuz o andaki gibi yavaş yavaş ciddi ve ateşli yüz ifadesi yüz hatlarına akmaya başlamıştı.. elim saçlarından yanağına, oradan da boynuyla omzunun birleştiği o tatlı kavise yöneldi,

    yüzlerimiz ise aynı yerde, birbirine yaklaşmadan duruyordu, ben, ona yaklaşmamış, onun da bana yaklaşmasına izin vermemiştim..
    kalp atışlarının gümbürtüsü odayı doldurmaya başlarken ve tam ceydanın da elleri bana doğru uzanırken, boynundaki elimle hafifçe yüklenip yatağa yanlamasına uzanmasını sağladım, ağır çekim..
    beyler afedersiniz ama bi sıçıp geleyim izninizle..
    :) böyle yazacağınızı tahmin ediyordum binler,

    bir şeyler atıştırdım, geldim.

    gecenin son 3 partını da paylaşıp bu seferlik noktayı koyalım
    kızı o şekilde yatağa doğru yatırınca bu iyice kasıldı, gözleri gözlerime sabitlenmiş bir şekilde, full konsantre yüzüme bakmaya devam ediyordu..

    yanına yanlamasına uzandım, bende, ayaklarımız yataktan sarkıyor, vücudumuzun yarısı, çaprazlama yatağın üzerinde, çok gibko bir pozisyon..

    ceyda artık üzerine tamamen abanıp bitirici darbeyi vurmamı bekliyor,

    ama boşuna bekliyor,

    az önce onu yatağa iteleyen elim, burnuna yaramaz ama cinsellikten uzak bir davranış olan "pıt" hareketini yaparken, ağzımdan da tamamen ortamı yumuşatma ve anın elektriğini giderme amaçlı şu sözler boşaldı,

    "ne geceydi ama, iyi eğlendik * "

    yarı fısıltılı, neşeli ve canlı bir ses tonuyla söylemiştim bunu, sanki oğlunun üzerini örterken iyi geceler dileyen bir baba, ya da kardeşiyle yapmakta olduğu "gün kritiği"ne noktayı koyan bir abi gibi..

    nasty ya da horny bir cümleden çok uzak.. samimi bir ton..

    ceyda ortamı kasıtlı soğutma çabamı anlamamıştı, bunu da oyunun bir parçası sandı,

    "evet.. harikaydı.. senle beraberken çok eğleniyorum zaten"

    "hadi ya? palyaço muyum kızım ben * " deyip şakadan laf çarptım,

    "ne demek istediğimi biliyorsun" dedi fısıltıyla, tatlı tatlı gülümsedi, az önce atağını savuşturduğum eli, sırtıma dolanırken, ben tekrar hamle yapmak mecburiyetinde kaldım..

    yanlamasına pozisyondan çıkıp ben de onun gibi sırt üstü uzandım, böylece az önce sırtımı kavrayan eli boşlukta kalmıştı, yeniden çaresizce yanına düştü..

    "amma dans ettik ha, sen de hiç fena değilmişsin * ama çok yoruldum.. hamlaşmışım :p"

    ceyda şakadan trip atarak,

    "fena değilmişim demek ha? ben 2 sene dans kursuna gitmiş adamım kuzum, ne sandın ;)"

    "oo, bundan bahsetmedin ya bana hiç?"

    "yeri gelmemiştir.. zaten konuşmadığımız çok şey var daha * "

    hay sokayım şu imalı laflarına be..

    acaba ben de yaparken böyle itici görünüyor mu karşıdan?

    ayşene yaptığım tüm o imalar aklıma geldi..

    acaba o da bana böyle içinden içinden sövmüş müydü, her çift anlamlı lafımdan sonra..

    "hangi dansları yaptın?" dedim konuyu dağıtmaya çalışarak..

    "latin dansları genelde, salsa, çaça.. kısa bir süre vals de yaptım, bilmiyor demesinler diye * "

    "allah allahh, bilmeyene bilmiyor mu diyorlarmış * hem zaten vals doğuştan öğrenilmiş şekilde gelmiyor mu insana :p onun neyini öğrendin"

    "işin gücün dalga senin de, çok fenasın.. daha önce söylemiştim demi bunu? * " deyip yanlamasına dönerek elini bu kez kaçıramayacağım bir yere, göğsümün üzerine attı..

    "hı hı..on kere felan demişsindir * "

    "öylesin ama * "

    biraz daha yaklaştı..

    dıbına koyayım.. neden işe yaramıyor lan? acilen konuyu değiştirmem lazım, çünkü yatakta daha fazla kaçarsam kemal sunal filmlerine dönecek ortalık..
    sonra birden, sanki sır verirmiş gibi heyecanlı bir fısıltıyla,

    "hişşt, kızım bu ilayda da az değilmiş ha" dedim..

    bir an duraksadı, sonra,

    "neden ki? * " dedi..

    "neden mi..görmedin mi, çocuğu resmen odaya attı ;)"

    "ne var canım.. sevgili onlar, eve de atar, odaya da atar, atar tutar * "

    "diyosun.. açık fikirli gördüm seni? ;)"

    "normal bence.. sence değil mi yani"

    "yeaani... olabilir tabi ama..ne bileyim.. şimdi benim de kız kardeşim var... ilerde böyle şeyler yapsın ister miyim? sanmıyorum.. tabi insan bencil düşününce işine geliyor ama.. yüzeysel bakmamak lazım.."

    ceyda duraksadı.. obaa.. çok iyi yerden vurmuştum beyler hehehe..

    sonra sanki özür diler gibi tonla konuşarak (kendini meşrulaştırmaya çalışıyor) "iyi ama.. herkes yapıyor bunu canım..ne var işte iki öpüşürler... sonuçta birbirini seven insanlar yani..ne yapsınlar, 60 lık nineler dedeler gibi iki dirhem bir çekirdek, el ele tutuşup martıları mı izlesinler kordonda?"

    hooop ceyda, orda dur bakalım.. ninelere dedelere laf yok.. keşke sen, ben onlar gibi olabilsek be..saygıyı onlar ve onların sevgisi hak ediyor.. zamane gençliğinin materyalist ve menfi ilişkileri değil...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 534.
    +6
    "nesi varmış kordonda el ele martı izlemenin?" dedim ciddi bir tonla, gözlerimi irileştirdim, yarı ciddi bu modum sayesinde insanların üzerinde ciddi anlamda pgibolojik baskı kurabiliyordum zira, ne derece ciddi olduğumu anlayamadıkları için ekstra gerilim yaşıyorlardı bu tarz durumlarda.

    "bir şeyi yok da..öff, sen niye bana çemkiriyorsun bakiyim gece gece * " deyip yanağımı sıktı..

    vay dıbına koyim.. işlemiyor kıza, hiç bir şey işlemiyor..
    son bir çabayla,

    "ama haklısın aslında, seven insanların böyle şeyler yapması lazım..o sevgiyi aktarmaları paylaşmaları lazım..hem zaten fazla da ileri gitmiyorlardır dediğin gibi.." dedim,

    "gitmiyorlardır demi?" deyip hınzırca gülümsedi ceyda, "gidiyor da olabilirler yani, ben öylesine söyledim demin :p"

    "yok yok, alperi tanıyorum ben.. öyle bir çocuk değil.." diye telaşla ekledim..

    "alperi tanıyorsun da, ilaydayı tanımıyormuşsun bak..ya o ileri giderse" deyip hepten koptu deli..tam da o sırada yan odadan duvara gump diye tok bir darbe sesi gelmesin mi..

    bu önce dinler gibi kulak kesildi, sonra fısıltılı bir kahkaha daha koyverdi.. iyice kafa gitmişti anlaşılan..

    "ileri gitmiyorlar canım" deyip gülerek elini yüzüme attı, avcuyla burnumu ağzımı kapladı.. mıncırır gibi yaptıktan sonra yavaşça çekti..

    ben ne yaparsam yapayım arayı bir türlü soğutamamaktan dolayı gerginken, o olayı farklı yorumlayıp birden bire anlayışlı moda geçti,

    "ya, seni de anlıyorum.. bakma ben şaka yapıyorum birazda..şu kız kardeş olayı.. yani, o yüzden rahat olamıyorsun belli..ama bunları düşünmemek lazım tsigalko.. hayatın doğal akışı.. tabi ki onun da sevgilileri olacak, hatta belki vardır bile * "

    "daha 8. sınıf" deyip sözünü kestim imalı bir şekilde"

    "ne var?" dedi arsızca "ben 8. sınıftayken benim vardı * "

    "ama senin de abin yokmuş işte" deyip lafı koydum..,

    bir kaç saniye tuhaf tuhaf yüzüme baktı.. gene o zamanın donduğu klagib bakışmalarımızdan birini yaşıyorduk..

    "bence sen şu mevzuyu kafandan atmalısın dediğim gibi.. yoksa asla rahat olamazsın.. kendini kasa kasa çatlayacaksın" dedi azarlar gibi,

    "ben mi kasıyorum kendimi?" dedim savunmaya geçerek.. "alakası yok.."

    "evet kasıyorsun.. odaya geldiğimizden beri ne kadar alakasız konu varsa konuşmanın sebebi de bu... kasma.." dedi, yüzü, ben daha olayı idrak edemeden yüzüme yaklaştı.. dudaklarını benimkilere bastırır, elleri yüzümü çember içine alırken, bir bacağı da çoktan üzerime çıkmıştı..
    bu gecelik bu kadar panpalar,
    takip ettiğiniz için teşekkürler, yorumlarınızı ekgib etmeyin,

    görüşmek üzere *
    @3071 eyvallah panpam ;)
    iyi akşamlar panpalar, bu gece fener maçına gidiyorum, birazdan evden çıkıcam,

    bu günlük yazamayacağım, yarın gece yine beraberiz inşallah, görüşmek üzere *
    iyi akşamlar panpalar,

    harika bir geceydi, golü attığımızda tribünden düşüyordum aq * herhalde bir insan daha fazla mutlu olamaz lan, "fener kümeye" diye bağıran o amın oğullarını 90+5 te züt etmenin verdiği mutluluğu daha bana hiç bir kadın veremedi *

    bu gece saat 01.00, en geç 01.30 gibi gelip hikayemize kaldığımız yerden devam edeceğim. yorumlarınız için teşekkürler, şu oranlı, tahminli entrye yarıldım *

    ayrıca taklitlerimden sakınınız :p

    başlağın altını böyle şen ve canlı tuttuğunuz için teşekkürler, gece görüşmek üzere.
    bu arada 1 günlük kapatma eylemi var deniyor inci portalda. sözlük etkilenecek mi bilmiyorum, ama etkilenir ve yazamazsam suç benim değil bilesiniz, kulaklarımı çınlatmayın *
    takip eden panpalara selamlar, geldim, başlıyorum ;)
    tobias çok geç kaldın baba sen, dün gelseymişsin alırmışsın hanene, kimse ilgilenmemiş

    @3125 vay be, demek sen de stattaydın. hangi tribündeydin?
    çok da ince düşünceli olmamak gerek.. daha önce de demiştim, öyle "aman şu kırılır, bu üzülür, bu ne der, bu ne yapar" diye düşünüp, her hareketimizi hesaplayarak yapar, en ufak bir problemi bile sanki devlet meselesine dönüştürürsek, asla huzur bulamaz, dahası karşımızdakilere de verdiğimizi sandığımız huzurun tam tersine, huzursuzluk veririz..

    hanzo olun demiyorum, ama fazla ince düşünmeyin, zaten çoğu zaman anlaşılamıyorsunuz çünkü.. değeriniz bilinmiyor, görmezden geliniyor, fark edilmiyor..

    işte önce takları yeyip yeyip, sonra pişman olup, iş işten geçtikten sonra incelik yapmanın bedeli de buydu;

    hiç istemediğin halde, zerre hoşlanmadığın bir kızın altında, uzaktaki sevgilin seni kankalarınla batak atıyor, rakı sofrasında demleniyor sanarken nefes nefese olmak..

    ceydaya karşılık vermedim, o ise, bunu çok yanlış yorumlayıp utangaçlığıma bağlayarak dizginleri tamamen ele aldı ve komple üzerime çıkarak saldırısını sürdürdü.. evet utanıyorum..ama tahmin ettiği nedenlerden dolayı değil.. ebruya bunu yaptığım için, hatta ona da bunu yaptığım için utanıyorum..

    bir dakika.. niye utanıyorum ki?

    hayır, erkek olan ben değil miyim arkadaşım? evet, tamam aldatıyorum sevgilimi.. okey.. önce zihinselken, olayın şimdi fiziksele dönmesi mi beni tereddüte düşüren?

    ceyda kıpırtısız dudaklarımı sömürmekten vazgeçip boynuma yöneldi.. üzerimdeki tatlı ağırlığı ve vücudunun sıcaklığı, bu pek de sıcak sayılmayacak sonbahar gecesinde bile beni bunaltmaya yetmişti, tabi bir de içten içe yanan bir ateş var, pişmanlık ve azgınlık karışımı..

    azgınlık çünkü ne de olsa erkeğiz, böyle anlarda en kendine hakim, en oturaklı adamın bile kontrolü kaybetmesi, dizginlerini uçkuruna kaptırması kaçınılmaz.. hani o sevdiğine çok bağlı, "biz ne yapıyoruz bilmem kim??" diyen erkekler var ya, böyle kızı üstünden filan atan hani..hah işte, onlar sadece dizilerde olur beyler.. gerçek hayatta bunu yapsa yapsa kız yapar.

    ceydanın beline sarıldım, zaten bütün gücüyle yükleniyor olmasına aldırmadan onu kendime daha da sıkı çektim, küçük tsigalko luca toninin gol sonrası sevinçleri gibi, resmen kanatlanmış tribüne koşuyor, bir de formayı çıkarırsa tam olucak hani *

    o karambolde alper in sesi bilinçaltımdan yükselip kulaklarımda yankılandı,

    "abi ceyda senle ilgili ciddi düşüyor, ben konuştum. öyle göründüğü gibi bir kız değil.."

    sanırım bütün pişmanlığımın sebebini bulmuştum..ben ne kendime, ne ebruya ne de aramızdaki ilişkiye zerre acımıyordum ki başından beri..ben resmen alper in etkisinde kalıp ceydaya acımıştım..

    adam beni tek cümleyle, araya sıkıştırdığı o ufacık dip not ile manipüle etmişti.."... ciddi düşünüyor... öyle bir kız değil... "

    allah allah... ee, o zaman daha aramızdaki gibko şeyin adını bile koymamışken üzerimde ne işi var be amk?
    Tümünü Göster
    ···
  10. 535.
    +6
    eveett..nihayet üzerimdeki baskıyı atmış, kendimi, yemekte olduğum haltın meşru olduğuna inandırmıştım..en azından bir parça..

    yine de benim ceydanın sahip olduğu motivasyonla sevişebilmem için daha sabaha kadar kendimle mülakat etmem gerekirdi..henüz sadece suçluluk duygumu azaltmayı başarmıştım o kadar..karşılık vermeyi hala beceremiyordum..
    biraz sonra bizimki de bunu fark etti, kafasını gömdüğü yerden çıkarıp yüzüme kızgın kızgın baktı..ama heralde sonra benim yüzümdeki ablak ve zavallı ifadeyi görmüş olmalı ki anlayışla yumuşadı hatları..eli uzanıp gözlerimi önüne dökülen perçemlerimin arasına daldı(evet benim perçemleri, saçlarım epey uzadı ;)), onlarla oynadı, sonra gözlerini yüzüme dikip yüzümü okşayarak,

    "canım..yaptığımızda yanlış bir şey yok..birbirimizi seviyoruz..tamam biraz hızlı başlamış olabiliriz ama, zaten fazlasıyla ağırdan almadık mı? * "

    hasgibtir..

    kim kimi seviyor lan? benim kimseyi sevdiğim yok!?

    yutkundum..gülümsemeyi sürdürerek burnuma bir öpücük kondurdu.."hadi..canlan biraz" diye fısıldadı neşeli bir tonla..

    beyler :(

    yemin ederim böyle soldan soldan geliyorlar, fenalık geçirecem aq..kız,
    hem onu sevdiğimi sanıyor,
    hem de bana resmen acıyor aq,benim saf, tecrübesiz, utangaç filan olduğumu düşünüyor lan? öyle ki, ben daha sevişmeyi filan bile bilmiyorum, o böyle ani yakınlaşınca da saftirikliğimden ne yapacağımı şaşırdım..yazzıkkkk, kıyamazz banaa...

    dıbına koyayım... işte onun gözünde tam olarak böyle görünüyor olmalıyım..gerçekte nasıl azgın bir afrika bizonu olduğumu bilmiyor tabi, şimdiye onu beş kere kaldırıp yere vururdum * ama ben aklımdaki gibik düşüncelerle mücadele etmekten olaya odaklanamadım ki..

    buraya kadar yazdıklarımı iyi okuyun beyler..altındaki mesajı iyi alın, çünkü oradaki cümleler, huyu olmadığı ve istemediği halde, akıntıya kapılıp, sevdiği, ya da en azından onu seven birini aldatan bir erkeğin hezeyanlarıdır..

    ve bana göre aldatmak yarı yarıya hastalık, yarı yarıya da huur çocukluğudur..delikanlı adam aldatmaz..ha, biriyle beraberken, oldu da başka birine mi kapıldı? kalbine söz geçiremez mi oldu? hah o zaman, o anki sevgilisinden ayrılır, ondan sonra ne tak yiyecekse yer..aldatmaz..

    bana gelince..ne olduğumu, ya da ne olacağımı bilmiyorum, bin miyim, bin mi olurum, adam mı olurum, travesti mi olurum, jigolo mu olurum, loser mi olurum bilmem..ama huur çocuğu olmak istemediğim kesin..huur çocukluğu yapmak istemediğim de kesin... çünkü bu yaptığım şey, binlik felan değil..böyle binlik olmaz... delikanlı adam aldatmaz..

    yeniden hunharca üzerime girişmiş olan ceydayı belinden tekrar kavradım, bacaklarımı toplayıp dizlerimi dikleştirdim, bu hareket sonrası ceyda yine niyetimi farklı algılayıp üzerimde beceriksizce git gel yapmaya başladı..

    bense boşluğunu yakaladım ilk anda, az önce topladığım ayaklarımdan da destek alarak havada künde atmak vesilesiyle 1 saniye içinde kendisini altıma alıverdim, o uçuş sırasında bizimki küçük bir heyecan çığlığı koyuverdi..heyecanlanacak bir durum yok ceydacım.

    ellerini yakalayıp yanlara bastırdım, yüzümü yüzünden uzaklaştırdım, bir yandan çılgınca gülümserken bir yan da kegib kegib nefes alarak (fake hareketler bunlarrr..) yüzüme bakıyordu..bense kontrolü tekrar ele geçirmenin ve az önce kafamda oturttuğum düşüncenin verdiği kararlılıkla bir sonraki ve muhtemelen "şah mat" ile sonuçlanacak olan hamlemi yapmaya koyuldum..

    not: bacaklarımı az önce açtığınız şarkının resimdeki gülşen in pozisyonuna getirdim, üste geçmek için ayak tabanlarınızdan destek almak şart, kevaşeler göründüklerinden ağırlar, öbür türlü belinizi filan sakatlarsınız, artistlik yapayım derken *
    muhtemelen yeni ve onu uçuracak bir fantezi ya da saldırı planladığımı düşünen ceyda, keyifle yüzüme gülümsemeye devam ederken, bir yandan da teşvik primi babında bacaklarını belime dolamıştı..

    ah be beyler..o kadar kolaydı ki..şimdi, tam da bu pozisyonda başlayıp, daldan dala atlayarak sabaha kadar danalar gibi sevişmek o kadar kolaydı.. daha önce hiç olmadığı kadar..

    ve daha önce hiç olmadığı kadar ileri gidilebilme potansiyeli vardı.. neticede daha önceki vukuatlarımı düşünürsek,

    ceren, tırsak kaşarın tekiydi.. tamam iyi sürtüşmüştük eyvallah ama, ondan daha fazlası gelmezdi.. zaten ben de daha toydum aq..

    sonra ayşentwo kaltağı, resmen gibimi kursağımda bırakmıştı..onu düşünmek bile istemiyorum.. amın evladı..

    işin tuhafı ise, bu 3-5 günlük tanımışlığım olan hatunlarla kendimi nasıl olduğunu bile anlamadan balık istifi şeklinde alt-üst bulurken, asıl sevgililerimle yani ne mine ile, ne de ebru ile bu derece yakınlaşamamış, bu derece serbest bir ortam bulamamıştım..

    kaderin cilvesi heralde..

    ceyda ise, ne ceren kadar temkinli, ne de ayşen gibi yarıda bırakacak bir tipe benziyordu, gazı almış gidiyordu resmen, eğer ateşini yeterince canlı tutabilir ve hatta büyütürsem, gerçek manada gibiş bile olabilirdi bu gece.. önden olmazsa arkadan.. arkadan olmazsa oral..bir şeyler olacağı kesindi..

    ciddi hatun he..dıbına koyim senin alper..

    gözlerimi gözlerine dikip yüzümü yarı gülümser, yarı buruk bir hale getirdim..

    burun delikleri bir genişleyip bir ufalırken, o da bana aynı şekilde bakıp "ne oldu bebeğim?" dedi tatlı tatlı..

    birazdan sıçacağım cümleler öncesi bir kez daha derin nefes alıp yutkunduktan sonra nihayet taşlarımı dökmeye başladım..
    http://fizy.com/#s/1bxd5q

    "ceyda?"

    "efendim bitanem.."

    "seninle açık açık konuşmamız lazım.."

    güldü..sinirli ve sabırsız bir gülüş,

    "yanii..onca zaman vardı.., bu hale gelmişken mi konuşucaz açık açık??"

    "haklısın..haklısın ama..ben o zaman durumun ciddiyetinin farkında değildim..sahi, ciddi mi bizim durumumuz?"

    "nasıl yani?"

    "yani, benim için gerçekte ne düşünüyorsun? herhangi bir macera mıyım? yoksa,... "

    şaşkın şaşkın yüzüme baktı..

    "ahah..nasıl ya..bu soruları normalde kızların sorması gerekmez mi hahaha"

    sus huur, emin olmaya çalışıyorum..

    "bilemiyorum kim sorar kim sormaz..ama ben bildiğin adamlardan değilim.."

    biraz kafası karışmakla beraber, beni hala gır gır yapıyor sanıp işi sulandırdı,

    "aa doğru bak, hahaha siz alperle yatıcaktınız bu gece zaten biz ilayda anlaşmasaydık.."

    "ne? ne dedin?"

    zaten tahmin ettiğim bir şeyi ağzından kaçırmıştı..ben de farkında değilmiş ayağı yaparak üzerinde nihayet ilk gerçek pgibolojik baskımı kurmayı başardım..

    "ne dedin demin bir daha söyle bakayım?"

    hayret, ilk defa utandığını hissedebiliyordum..yanaklarının, deminden beri tepişmemizden ötürü zaten az sayıda kalmış beyaz bölgeleri de kızarırken, gözlerini kaçırıp "eeiiyy ne tak yedim ben şimdi" gülümsemesi yüzünü kapladı..

    "ceyda..belli ki ikimiz de henüz birbirimizi çok iyi tanımıyoruz..anladın mı? bak ben demin söylediğin şey karşısında çok şaşırdım mesela.." deyip bozuk attım..

    nihayet ciddileşmeye karar veren ceyda, kızgın gözlerini yüzüme dikip saydırmaya başladı,

    "şaşırdın mı? şaşırdın?..sen?..ama ben hiç şaşırmadım tsigalko biliyor musun? ve seni, tahmin ettiğinden çok daha iyi tanıyorum..basketbol ayağına düşürdüğün kızları da biliyorum..başarısız ilişkilerini de biliyorum..şu anda sevgilin seni kim bilir nerede sanarken benimle kucak kucağa burada olmanın sebebini de biliyorum..gördün mü? seni, en az senin kadar tanıyorum, sence aptala benzer bir halim var mı benim? her şeyini araştırdım, hem de her şeyini..zaten o yüzden seninle aynı yataktayım şu anda..seni değiştirebilirim tsigalko... düzeltebilirim..anladın mı? böyle olmak zorunda değilsin..olmak istemediğin şeyi olmak için zorluyorsun kendini... zorunda değilsin.."
    Tümünü Göster
    ···
  11. 536.
    +7
    ao...

    sıçtık..
    başım dönüyordu.. ceydanın yüzüme doğru uzanan elleri hedefini bulamadan kendimi yana attım, yatağa devrildim..

    ne diyor lan bu kız..

    gerçekten beyninizin boşaldığı, hiç bir şey düşünemediğiniz, hatta bakmakta olduğunuz tavanı, döşemeyi, duvarı filan bile algılayamayacak kadar mallaştığınız anlar olur ya hani (çalışmadan girdiğiniz sınavlarda çok olur bu * ), işte aynen o durumdayım..

    lan nefes almak, kalbin atması refleks icabı olmasa, emin olun onlar bile dururdu be..

    ben o vaziyetteyken ceyda yanlamasına dönüp bana yaklaştı, kulağıma konuşmaya başladı..

    "ani oldu biraz değil mi? * "

    derin bir nefes aldım..ani de laf mı lan.. benim deminden beri söylesem mi? söylemesem mi? acaba bu saatten sonra söylenir mi? söylenirse nasıl söylenir, ne tepki alırım? diye düşünüp zütümü çatlattığım şeyleri caart diye bir çırpıda döküverdin ortaya..

    "sevgilimin olduğunu bile bile neden ilgi gösterdin ki bana?" dedim nötr bir sesle..en ufak bir duygu yüklemeyi başaramamıştım..

    "ben ilgi göstermedim ki * ha tamam, yani, hoşlandım senden ama, sen de bana karşılık verdin, hatta biraz da sen çeldin benim aklımı * "

    lan ne kadar neşelisin dıbına koyim ya..

    "ben? ben mi çeldim? ne alakası var.." bu laflar ağzımdan çıkar çıkmaz pişman oldum çünkü resmen ilk okullu çocuklar gibi savunmaya geçmiştim..son derece basit ve ilkel cümlelerle, kelimeleri bükmekte, laf oryantalliği yapmakta üzerine olmayan ben e yakışmayan bir şekilde hem de..

    o tam konuşacakken gene devam ettim,

    "ya bak.. tamam, doğrudur..ben pek stabil bir tip sayılmam yani.. elim gözüm rahat durmaz doğrudur..ama yani..sen de masum ya da kandırılmış filan değilsin"

    "ben masumum demedim ki zaten * " deyip ağzını kulaklarına vardırdı.."kim masum ki? ;)"

    hagibtir lan ordan.. dıbına koyayım amerikan dizilerini izleyip izleyip geliyorsunuz, 18 yaşında kızsın, nereye masum değilsin aq..ne yaşadın sanki.. böyle feleğin çemberinden geçmiş gibi bir haller..

    "ceyda.. epey tuhafsın biliyorsun değil mi?"

    "evet, sen de öylesin.. zaten bu yüzden kader bizi birleştirdi ya ;)"

    kader mader, ne diyor bu kız lan.. kızım lütfen sapık filan çıkma, gözünü seveyim.. lütfen..

    "iyi ama ceyda, benim sevgilim var.. seninde dediğin gibi, sen de biliyorsun işte.. benim burada bile olmamam lazım.. nasıl normal karşılıyorsun bunu anlayamıyorum.. kızsan bağırsan, tokat filan atsan daha çok hoşuma giderdi, sen.. resmen seviniyorsun bile.." deyip gergin ve şaşkın şekilde güldüm..

    "normal karşılamıyorum ki..dedim ya, seni iyileştirecek olan benim..hem, sevgilim var diyorsun.. evet var..ama onu gerçekten seviyor olsan burada olur muydun?..kendini kandırmayı bırak tsigalko.. belli ki sadece zaman geçiriyorsun o kadar.. hatta acıyor bile olabilirsin kıza! kesin o teklif etmiştir, ya da böyle bana yaptığın gibi tam zurnanın zırt dediği yere kadar gelmişsinizdir beraber, oluvermiştir! (yüzümün ifadesini gördü) evet evet! kesin öyle demi? hahaha biliyordum ya.." el çırpıp kendini kutladı..

    beyler bu kızı gibtiğimi düşünemiyorum.. mezara kadar belir herhalde benle.. ciddi anlamda patolojik bir vaka ile karşı karşıyayız.. kız deli..hem de resmen içimi, beynimi okuyabilen bir deli... hastalıklı yapıdaki "öteki ben" in, dişi bir formda yaşam bulmuş şekli bir nevi..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 537.
    +7
    dağılmıştım..olanları algılamaya çalışır bir şekilde, dalgın ve salak salak gülümseyerek,

    "haklısın.." dedim..nasıl bu kadar haklı olabiliyorsun..

    "çünkü seni tanıyorum * ".."bir şey soracağım tsigalko, bana samimi cevap ver, o sınıfındaki kızla, olmaması gereken bir şey yaşadınız da o yüzden mi şimdi ayrılamıyorsun? çünkü senin karakterinde bir adamın onu 10 kere terk etmesi gerekirdi şimdiye kadar, kişisel rekorun olsa gerek, kaç ay oldu? 6-7?"

    senin ağzına sıçardım ben şimdi ama..neyse..bana karşı nasıl bu kadar patavatsız olabiliyor anlayamıyorum..artık arada sırların da kalmaması sayesinde (daha doğrusu benim sırlarımın kalmaması sayesinde..onun hayatı benim için hala sır..) iyice rahatlamış durumda..belki de aslında başından beri rahat ama ben durumu anlayamamışımdır..bilemiyorum..

    ne zamandır biliyor beni? acaba o gün bara gittiğimizde kucağımda dakikalarca oturduğunda da biliyor muydu? ya da ayşegül ü de getirdiğim sefer, ya da beraber takıldığımız ve bana yavşamaktan geri durmadığı herhangi bir sefer?

    ne zamandan beri biliyordu?

    aslında düşündüm de, bana karşı daha ilk tanıştığımız günden beri rahattı..o tavırları, enerjikliği ve samimiyeti tekrar aklıma geldi..pgibopat, belki de daha beni kapıdan girerken gördüğü ilk anda aklına yazmış ve onun gibi olduğumu daha da anladığı her an daha da çok bağlanmıştı..ben onun için gönderilmiş kişisel bir "gift" gibiydim adeta...

    karşımdaki kızın, benim dişi versiyonum olduğunu yeni yeni anlıyordum..diyorum ya, ben kolay kolay üzerine alınan tiplerden değilim, çünkü yanlış anlaşılmalar sonucu salak durumuna düşmek en nefret ettiğim ve korktuğum şeydir..o nedenle benim hakkımdaki düşüncelerinden kesin olarak emin olmadan hiç bir kızı yaftalamam..eğer biraz daha yavşak ve "bu kız beni kesiyo" cu adamlardan olsaydım muhtemelen üniversite hayatım boyunca yaşadığım ilişkilerin iki misli kadarını daha yaşardım..ama ben %100 kesinlik ve eminlik isterim...

    "bu sefer yanıldın" dedim gülerek.."aramızda seninle olduğu kadar bile bir şey olmadı sevgilimle..yani aynı yatağa dahi girmedik.."

    "hımm..gerçi sen ayakta bitirmişsindir onun da işini * "

    sonunda sinirlendim,

    "ya, bir dakka!..sen hangi cesaretle bu kadar emin ve böyle patavatsızca konuşabiliyorsun anlamadım! bu kadar laubalilik fazla!"

    geri adım atar gibi oldu ama dalga geçmekten de vazgeçmedi,

    "tamam ya * sadece senin gibi düşünmeye çalışıyorum * peki, taklidinden sakınayım o zaman :p"

    "öff..ben salona gidiyorum ceyda.."

    "tsigalko!"

    "ne?!"

    "gitme..gel buraya..gel.."

    "ne olur gelmezsem? sırlarımı mı yayarsın?"

    "saçmalama..gel şuraya..haftalardır bu geceyi bekliyorum ben... hep sen konuştun da..ben seni zaten biliyorum..sen beni bilmek istemiyor musun?"

    iyi yere dokunmuştu kaltak..evet, ben de seni bilsem iyi olur..belki bomboş olan elime bir kaç koz geçer ha?..

    celallenip kalktığım yataya yeniden oturdum..gelip kucağıma oturdu, beni yatağa uzattı.."hem yürüyüp hem sakız çiğneyebilir misin?" dedi, o aralar o reklam modaydı, gülüştük.."hem sevişip hem anlatabilirim ben" dedi, daha önce yüzünde pek görmediği türden ciksi (bunu yazında komik geliyor ama neyse) bir gülümsemeyle gözlerini irileştirerek yüzümü ablukaya aldı..ben de dayanamayıp gülümsedim..dudaklarımız tekrar buluştu..

    o gece saatlerce seviştik..bir ara üzerimizde sadece iç çamaşırlarımız kaldı, sonra tempo azalınca üşüdük, geri giydik..sonra tekrar çıkardık... tekrar giydik...
    arada konuştuk, söz verdiği gibi, ama daha çok seviştik..o dalgacı, hasta ruhlu kızın böyle naif ve duygu dolu sevişebilmesi beni epey şaşırtmıştı..
    gerçi, sanırım biz ruh hastalarının genel özelliydi bu, misal ebru, o da normal değil, ama öyle bir öpüş yok yani..26 yaşımdayım, daha hala ebru gibi öpüşen birine rastlamadım..sonra ben, kendim,ayıptır söylemesi iyi sevişirim, (öyle diyorlar :p) ve hayatım boyunca rastladığım ve bir tanesi daha hikayemize konuk olacak olan bir kaç deli daha..

    hepsinin, hepimizin ortak özelliği bu olsa gerek... güzel öpüyoruz..güzel seviyor, güzel okşuyor, güzel sevişiyoruz..belki de ruhumuzdaki karanlıkları, ancak böyle anlarda, böyle davranarak örtebiliyoruz..

    o gece, hayatımda ilk ve son kez, resmiyette sevgili olduğum insanı aldatır ve kendi gözümde, sonsuza kadar silemeyeceğim bir şekilde "şerefsiz" damgasını yerken, tuhaftır ki hiç pişman olmadım..
    hatta mutlu bile oldum diyebilirim..
    bunda biraz da ceyda ile paylaştığımız şeylerin etkisi var..o gece bana anlattıklarını henüz kimseye anlatmadım..buraya da yazmayacağım, çünkü bu benim hikayem ve korkarım onunkini yazarsam, benimkine olan bütün ilginiz kaybolacaktır..çünkü bana bile hala kendiminki, onun anlattıklarının yanında değersiz geliyor..

    tanıştığımız, konuştuğumuz, seviştiğimiz her insandan bir şeyler öğreniyoruz..ben de o gece çok şey öğrendim..bir şeyler (yine ve yeniden) değişti..bazı taşlar yerine oturdu, bazıları da olmaması gereken yerde olduğu için devrilip gittiler..

    tsigalko, o gece resmen restore olmuştu..knightçıların deyimiyle, bildiğin patch gelmişti var olan sürümümün üzerine..

    neye niyet, neye kısmet değil mi a dostlar?...
    http://fizy.com/#s/2jxi15

    ertesi gün çok daha eğlenebildiğim bir gün olmuştu, sonuçta artık kasmıyordum, kafama takmıyordum, yine bara gittik, doyasıya coştuk, eğlendik, saatlerce dans ettik ceyda ile, bir ara o kadar koptuk ki, etraftakiler filan okey çekmeye başladılar, resmen filmlerdeki gibi..iki deli birbirini bulmuş, nükleer bir etki yaratıp, yükselen mantarsı toz bulutu gibi, tüm dikkatleri üzerilerine çekmişti..

    bu kızla beraber romayı bile yakardık biz..kendimi gibik fransız filmlerindeki uçuk çiftler gibi hissediyorum..
    biraz içip kafayı da bulunca sokakları birbirine kattık, sanırım bizim çocuklara da zor anlar yaşattık, ama onlar da geniş adamlar olduğu için engellemekten ziyade ortak oldular, o gece üniversite caddesindeki bizim o gubidik hallerimizi görenler için eve gidildiğinde konuşup gülünecek komik bir anı olduk..

    alper ve ilaydayı bıraktığımızdan daha kötü bulmamız ise bu gezi adına tek olumsuz şeydi diyebilirim..sanırım alper tekmeyi basacak bir kaç gün içinde..ama adam da haklı aq..o sıfat çekilir mi bir ömür..hatunun yüzü her daim memnuniyetsiz, her daim kavgalı..bu hikayeyi okumak gibi bir hataya düşen kız var mıdır bilmiyorum, ama varsa onlara direkt olarak bir tavsiye (sizlerin aracılığıyla da en-direkt olarak verilebilir tabi); dünyanın en güzel kızı ya da kadını olmanız bile, bir erkeğin somurtkan bir yüzü ömür boyu çekmesini sağlayamaz..

    yani en iyi ihtimalle bir taraflarınız buruşuncaya kadar çeker, sonra ilk fırsatta taça atar sizi..

    ve tam tersi ise, sadece pozitif, güler yüzlü bir kız olarak bile, fiziksel yeterlilikleriniz pek iyi durumda olmasa bile* sizlere layık, kıymetinizi bilecek ve sizi gerçekten mutlu edebilecek hayat arkadaşları bulabilirsiniz kendinize ki çevremde de epey örneği vardır, hepinizin çevresinde vardır..

    hem tipsiz* hem de somurtkan olanları ise dildoya..öhm şey..allaha havale ediyorum..

    gece, ev sahiplerimizin söz verdiği gibi topluca bir şeyler yaptık, "okey döndük"

    hayatım boyunca oynadığım en kötü oyundu diyebilirim, 3 ü bir kaç kez 9 olduğunu iddia ederek gerekli serilerde kullanmak istedim *

    hiç öyle sarhoş olmamıştım..ama o kadar da çok içmemiştim oysa ki..yani, daha yüksek skorlu gecelerim olmuştur..ama bu sarhoşluğu arttıran başka bir etmen vardı..biliyorum..ekstra bir sarhoşluk..

    pazartesi sabahı, çocuklarla vedalaşık bizlere gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür ettik, şöförümüz cihan da, sevgilisiyle yeterince düzüşmenin verdiği rahatlık yüzünden okunur bir şekilde bize katıldı (uzak mesafe ilişkisi zor iş be beyler). arabaya binip şehrimize doğru yol almaya başladık..akşama oradayız..

    yolun büyük kısmını ceyda ile el ele gittik, bana laf atmak için arkaya döndüğü anlardan birinde bizi öyle gören alper in yüz ifadesi unutulmaz cinstendi..ilayda la molalar dahil hemen hemen hiç konuşmadılar..desenize..buraya son derece karışık duygular içinde gelen 4 kişinin hisleri, sonunda bir limana demir atmayı başarmıştı..bir ilişki bitiyor, bir diğeri başlıyordu... kader..

    ama uzaklarda bir yerde,

    grubun epey dışında,

    bambaşka bir limanda,

    bitmesi gereken bir ilişki daha vardı,

    lanet olsun ki kırılması gereken bir kalp daha..

    sevgili benim neyimeydi ki?

    bana sevgili değil,

    bir suç ortağı lazımdı..

    ve sanırım ben o ortağı buldum..
    takip eden panpalarıma iyi geceler..bu gece epey rahatladım lan bunları yazınca, sizleri seviyorum görüşmek üzere.. *
    şöyle bir şey panpam, buffalo olarak geçiyor ama ben bizon demeyi daha çok seviyorum, söylenişi hoşuma gidiyor,
    bizon-bizon-bizon..bir kaç kere tekrarlayınca beyin ambelesi geçirtebiliyor, çok hoş *
    Tümünü Göster
    ···
  13. 538.
    +6 -1
    iyi geceler panpalar, işlerin ancak yarısını halledebilmiş olmama rağmen söz verdiğim için geldim. ama çok fazla kalamayacağım, 3-4 part atıp zamanı biraz ileriye sararız.

    sorulmuş, cevaplayayım bu arada, ceyda ile cinsel münasebetimiz * olmadı, ama olmuş kadar oldu diyebilirim, daha çok hoşuma gitti hatta, sonrasında püsürüyle uğraşmak zorunda kalmıyorsun. yabancı ülkelerde durum nedir tam bilemiyorum, sadece iki kere kısa süreli olarak yurt dışına çıktım. ama muhtemelen orada gençler sevgilileriyle tam anlamıyla gibişebiliyorlardır, burası ise türkiye beyler, gibersiniz üzerinize kalır, zaten kolay kolay vermezler de,hadi verdiler diyelim, elli tane teranesi var ondan sonra..

    o yüzden bakmayın siz, sürttürmek filan da iyidir, iki dakika zevk alıcam diye kafanızı allak bullak ettiğinize değmez, ayık olun, amerikada yaşamadığınızı bilin,ona göre hareket edin. ;)
    http://fizy.com/#s/12810x

    nihayet şehre ve pause lediğim hayatıma geri dönmüştüm. tuhaf, ama eskişehirde geçen bu haftasonu, bana kendimi adeta farklı bir boyutta hissettirmiş, sanki geride hiç bir şey bırakmamışım, buranın dışında bir hayatım yokmuş gibi düşündürmüştü.

    gözlerimin açık olduğu bir rüya gibiydi bu hafta sonu, sonunda ise, her rüyada olduğu gibi bundan da uyandım malum.

    pazartesi günü uyuyarak geçirdikten sonra, gece ebruyla buluştuk. beni çok özlediğini söylüyordu, gece boyu yapmadığı şirinlik kalmadı,

    "kız, bir hafta sonu yokum diye böyle oluyorsa, ara tatillerde napıcan sen * , acaba arada böyle özletsem mi kendimi bir kaç gün? :p"

    "üff ne var ya, özledik işte, bir de bugün yanımda böyle bir boşluk filan..alışık değilim * sen özlemedin mi?"

    güzel soru..

    o gece, en iyi yaptığım şeyi yapıp, rol yapmaya devam ettim..söylenecek sözler ve alınacak bir karar vardı evet, ama öncesinde bunu bütün yönleriyle kafamda tartmam ve en uygun yöntemi seçmem gerekiyordu..ikinci bir mine faciasıyla karşı karşıya olabilirdim..hatta daha da beteriyle..

    ebruyla geçen cıvıltılı gecemizden sonra, aslında şu anda sahip olduğu huzuru ve ortamı bozmanın hiç mi hiç gereği olmadığını hissediyordum. ama öte yandan ceyda ile ortak yönlerimizin, ortak acılarımızın ve amaçlarımızın da fazlalığı, onun benim için uzun vadede çok daha uygun bir eş olabileceğini, onunla daha mutlu ve huzurlu olabileceğimin habercisi gibiydi..

    insanoğlu işte..hep daha fazlasını istiyor,
    daha iyisini,
    daha güzelini,
    daha pahalısını,
    daha parlağını,
    daha göz alıcısını,
    daha özelini..

    hep daha fazla..hep..bunun bir üst limiti yok neredeyse..günün birinde, artık neredeyse her şeye sahip olduğunuz anda, ya da daha doğrusu, her şeye sahip olduğunuzu sandığınız anda, aslında elde etmesi en kolay olan şeyi "mutluluğu" elde edemediğinizi görüyor ve bir gece, bir otel odasında ya da evinizde aşırı dozda uyuşturucu ya da alkolde ölü bulunuveriyorsunuz..

    bunun örnekleri o kadar fazla ki, zaten çoğunu siz de biliyorsunuz, jimi hendrixler, kurt cobainler..geçenlerde amy winehouse..bir zamanlar marilyn monroe..

    her şeye sahiptiler..para,şan, şöhret, saygı, hayranlık..her şeye..

    ve bir gün, kendi nefisleri adına en yukarıya, zirveye vardıklarında, aşağıya bakmayı akıl ettiler nihayet,
    zirvedeydiler! her şeyin üzerinde..her şeye sahip!

    tek bir şey hariç belkide..gerçek bir sevgi ve huzur..zira insanlar onları sadece ünlü,yetenekli ya da zengin olduğu için seviyordu, ya da en azından onlara öyle göründü..

    işte bu sefer, fellik fellik aramaya başladıkları mutluğu(daha doğrusu sahtesini), zararlı alışkanlıklarda ve bağımlılıklarda buldular,
    sonra biz de onları hayatlarının baharında otel odalarında ölü halde bulduk..

    insanoğlu çok tuhaf..her zaman kıskanılacak bir şey bulabiliyor, sahip olduklarını kolayca değersizleştirip, kağıt üzerinde, onun sahip olduklarına kıyasla çok daha kolay elde edilebilen şeyler için gözünü karartıp, o zirveden kendini aşağıya bırakıveriyor..

    işte ebru da, benim zirvemdi bir nevi..hayatım boyunca sahip olamadığım huzuru ve bağlılığı veriyordu bana, biliyorum ki benim onun kadar kimse sevemezdi..

    ama ben de baktım o zirveden aşağıya..aşağıdakiler, benim sahip olduklarıma imrenirken, ben, onların "gerçek mutluluk"larını kıskandım, kendiminkinin sahteliğine, kendimi inandırarak..

    ve ceyda, benim olası bağımlılığım olmak için çok ama çok uygun görünüyordu..kendimi tepeden aşağıya bırakma nedenim..hiç açılmayacak ya da yarı yolda sönecek olan paraşütüm..yere çakılma sebebim..

    sendelediğimi hissettim..zirvenin oksijeni fazla gelmişti..başım dönerken, kendimi, biraz da istem dışı bırakıverdim boşluğa..
    buluşmadan dönünce, ertesi gün, okul çıkışı ebruya durumu anlatmaya karar verdim.

    o gece, uzun bir aradan sonra tavanı seyretmiştim yine.. diğer odanınkinden pek de farklı sayılmaz, ben daha ziyade oraya alışkındım ama, bu da aynı.. tavan tavandır işte *

    yurt servisinin içinde tolgayla yan yana yol alırken, vefalı dostum bendeki sıkıntıyı farketmiş olmalı ki sordu,

    "noldu la daha kendine gelemedin herhalde, daha bana anlatacakların var ona göre ;)"

    "iyiyim ya..anlatırım kanka.. zaman bol.."

    "sen bir şeye mi bozuldun yoksa yorgun musun aq?"

    "yorgunum be abi.. neye bozulcam"

    "ne biliyim, bi durgunluk var da üzerinde.."

    "uyumamaya çalışıyorum.."

    "aynen lan..şu gece oturmalarını azaltmak lazım, öğlene kadar ayılamıyorum sonra"

    tolga benim uykusuzluğumun gerçek nedenini henüz bilmiyordu..ona olanları henüz tam anlamıyla anlatmamıştım..bu gece yapacağım harakiri den de haberi yoktu tabi.. söyleyip de aynı sitemleri duymak istemiyordum..bu benim hayatım.

    araçtan indim, beynimi oyan düşüncelerle dalgın dalgın sınıfa giden koridora girdiğimde beni büyük bir sürpriz beklediğini nereden bilebilirdim?
    ozanın sitem dolu sesi yankılanıyordu, "ne istiyor bir bilsem anlamıyorum ki abi! her şeyimi verdim ya..her şeyimi!"

    kulak kabarttım, koridordaki kaloriferlerden birine yaslanmış, başındaki iki üç elemana dert yanıyordu.. çocuklar bunu teselli etmeye filan çalışır gibiydi..

    kalbim yerinden hopladı, lan yoksa?!

    heyecanımı saklamaya çalışarak sınıfa girdiğimde, ayşen in, çengel burun ve bir kızla daha sıranın birinde yüksek fısıltılarla konuştuğunu gördüm, ayşen in yüzü epey bozuk görünüyordu, ağladı, ağlayacak..

    şu, duygularımın yüzüme vurması olayı belki de en çok o an zor durumda bırakırdı..ama tabi bunun kontrolü üzerinde çalışmamış olsaydım. bir süredir, beni surları olmayan orta çağ şehirleri gibi savunmasız bırakan bu özelliğimi artık kontrol edebiliyor, dahası yönlendirebiliyordum.. böylece yüzünden anasının kızlık soyadı bile belli olan bir adamken, yavaş yavaş "pokerface" denen tipe dönüşmeye başlamıştım.
    hakkını verelim, bu konuda en büyük yardımcım ebru oldu (tabi farkında olmadan), zira kız bu konuda doğuştan yetenikliydi, biliyorsunuz, ebru ve ifadesiz suratı ;)

    gidip benimkinin yanına oturdum, selamlaştık, öpüştük.. sınıf henüz boş sayılırdı, erkenci olan belli kesim gelmişti sadece..ve o belli kesimin içinden nefret ettiğim ayşen-ozan ikilisinin arasında bir takım olumsuz gelişmeler yaşanıyor gibiydi. malum, az sayıdaki tayfa bunları çember içine aldıysa.. muhakkak bir şey var demekti..

    beklentimi ve sevincimi gizlemeye çalışarak ebruyla havadan sudan konuşmaya çalıştım..

    bir süre sonra sınıf doldu, nihayet hoca da geldi, herkes yerli yerine oturunca fark ettiğim bir detay yeniden kalbimi gümbürdetmeyi başardı,

    birbirinin siyam ikizi gibi, züt züte dolanan süper çiftimiz, bu sefer birbirinden bir kaç sıra uzaklıkta, ayrı oturuyorlardı..

    ciğerlerimden, midemden yükselen "ohh olsun" dalgasını kontrol etmek çok zordu gerçekten.. resmen çalkalanmış şişe kolalar gibi köpük köpük olmuştu içim..bir açılsa, şampanya gibi püskürecek..

    kavga etmişlerdi..hem de pek hafif sayılmayacak biçimde olsa gerek.. ilişkilerinin stabilitesi bozulmuştu..

    gülümsemek için kıpraşan dudaklarımı zar zor hakimiyet altına alıyordum.. huur çocukları ayrılacak mıydı yoksa?

    hem de sınıfın içinde tartışmış, küçük çapta da olsa rezil olmuşlardı..

    bu çapın pek küçük olmadığını, bu gün mevzuyu ebru dahil 3-4 kişiden daha duyunca görmüş oldum..

    sınıf çalkalanıyor gibi görünüyordu..ee, milletin ağzı torba değil ki büzesin.. zaten millet olay olsun diye bekliyor aq..

    bu arada yanlış anlaşılmasın, milletin gelip de bana söylediği yok "bunlar kavga etmiş" bilmem ne diye..ben duyuyorum konuşmaları, kulak misafirliği gibi..

    bana direkt olarak söyleyen sadece ebru ve necati oldu,

    ebru, "senin kankalar kavga etti bugün" diyerek beni epey gıcık etmeyi başardı..
    necati ise, "abi ayşenle ozan, tartışmış galiba, duydun mu?" gibisinden temkinli bir şekilde içindekini çıkarttı,
    Tümünü Göster
    ···
  14. 539.
    +8
    ben de, "beni enterese etmez, beter olsun amklar" diyerek kendimle çelişen gülücüklü cevaplar verdim..

    evet..
    beni enterese etmezdi,
    ama hoşuma da gitmedi desem yalan olurdu... bir zamanlar bana kapasitelerinin üzerinde acılar yaşatan bu iki vasat ve değersiz varlığın, şimdi kendi başlarını yemesi hoşuma giderdi..

    kimin gitmezdi ki?

    hım..

    alper in gitmezdi..

    ama benim hoşuma gitti işte..

    ve sanırım, bir süredir kendime sorduğum soruların da cevabını bulmayı başarmıştım o gün..

    ama ortaya yepyeni bir soru çıkmıştı bu sefer.. yepyeni bir "sorun"...
    cevaplanan sorum, yani "acaba ayşeni gerçekten sevmiş ve bana attığı kazık yüzünden mi böyle kötü etkilenmiştim? yoksa zaten benim tak yoluna giresim vardı da, bu olay bahanem mi olmuştu?" sorusu, nihayet cevabını bulmuştu..

    benim ayşeni sevdiğim filan yoktu beyler.. yani, sevmiştim tamam ama, öyle aşık filan olmamıştım.. sadece, biraz fazla hoşlanmıştım.. aşık olan alperdi.. onun, sinem e olan aşkı, katıksız, yalansız ve tamamen gönüldendi..,işte bu yüzden, kız ona hayatının kazığını dahi atmış olsa, başına kötü bir şey gelsin istemez, geldiğinde de üzülürdü.. zaten o olaylar neticesinde, en çok o üzülmüştü...

    oysa bana bakın! ayşen mutsuz olacak diye, neredeyse zil takıp oynayacağım!

    uzun süredir cevaplandırmaya çalıştığım, ama bir türlü objektif yaklaşamadığım bu soruyu, böylelikle ortadan kaldırmış oluyordum..

    hayır, ayşene en başında bile aslında aşık olmamıştım..

    ve evet, benim, içimdeki şerefsizi ortaya çıkarmak için sadece bir bahaneye ihtiyacım vardı ve, tıpkı franz ferdinand ın avusturya-macaristan tahtının veliahtını vurması, nasıl "sözde" savaş nedeniyse, ayşenin bana attığı kazık da, benim sözde bin olmaya çalışma nedenimdi..

    olmayan bir şeyi yaratmaya çalıştığım filan yoktu benim.. zaten olan, ama sevgi dolu aile ortamı ve iyi geçirilen bir ergenlik dönemi nedeniyle üzeri kapanan, körelen bazı özelliklerimi ortaya çıkarmaya çalışıyordum sadece..

    tsigalko bunca zamandır sadece özüne dönmeye çalışıyormuş...

    bu ani keşfimden ötürü, sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim..

    ama kaygılanmam gereken başka bir mevzu vardı şu anda önümde.. ebru ile olan ayrılma planım..

    eğer ayşen ve ozan ayrılma durumuna gelmişse, ve ben de tam bu olayın üzerinde ebru ile köprüleri atacak olursam... aman allahım, bunun ne kadar korkunç şekillerde yorumlanabileceğini düşünemiyorum bile... of of of..evlerden ırak..

    hay dıbına koyayım ya..ne olurdu bir hafta sonra filan kavga etseydiniz? hem o zaman durum tam tersi anlaşılırdı ve ayşen kaltağı zor durumda kalırdı..

    oysa şimdi ihale bana kalmıştı..

    ilişkimizi ve onun sözde kusursuzluğunu neredeyse tüm sınıf bilirken, böyle bir olayın ertesinde bu ilişkiyi bitirmek, hem ebrunun hem de insanların kafalarında, benimle ilgili, asla düşünmelerini istemeyeceğim türden yargılar oluşturabilirdi..

    gerçi kimin ne dediği çok da gibimde değildi ama, beyler..ne olursa olsun, orası benim sınıfım..ve böyle bir durumun üzerine, orada 2.5 sene daha geçmek bilmez yani..o yüzden aptalca bir hareket yapmamam lazım.. insanların bana karşı en azından nötr olması lazım.. eğer şu anda ve şu durumda ebruyla ayrılacak olursam, içten içe herkes bana kin güdüp "vay huur çocuğu vaayy" diyecektir..

    kendime acımıyorsam bile anneme babama acıyorum..her ne kadar, gözümde değersiz insanlardan gelecek olsa da, bu tarz düşüncelerin hedefi olmayı hak etmiyorlar..

    diyorum ya..bir soru cevaplanıyor, yerine hemen daha zor bir başkası geliyordu başıma..

    şimdi ne halt yiyecektim ben beyler?
    panpalar, söz verdiğim üzere bir kaç part attım, gidip işleri yetiştirmem gerek. anlayışınız ve yorumlarınız için teşekkürler,

    görüşmek üzere *
    iyi geceler panpalar, bu gün dün gecenin üzerine zorlu bir gün oldu, o yüzden çok yoruldum. hikayenin sağlığı açısından yarın akşam devam etsek daha iyi olur. hafta sonu epeyce yazarım diye düşünüyorum, muhtemelen dönemi bitiririz.

    yarın gece görüşmek üzere, yorumlarınız için teşekkürler *
    güzel bir pazar gününden hepinize selamlar panpalar,
    bu gece 23.00 gibi başlarız, uzun bir gece olabilir, depolarınızı doldurun, yedek yakıtınızı da almayı unutmayın. görüşmek üzere *
    takip eden panpalara iyi geceler, ev dolu, çaktırmadan yavaş yavaş yazmaya çalışacağım ;)
    sıkıntı var..

    göz göre göre, sırf daha fazlasını elde edebileceğime kendimi inandırmam yüzünden, huzurumu bozmak üzereyim..

    normalde bu gece ebru ile buluşup, ona kararımı bildirmem gerekiyordu ama bu son yaşananlardan sonra bunu biraz ertelemenin ve biraz tavsiye almanın iyi olacağını düşündüm. ebruyu ekip, ceyda ile buluştum. size bu kızı pek iyi tanıtamadığımın farkındayım, ben, onunla bir araya gelince, kendimi, sanki yıllardır özlemini çektiğim eski bir dostla karşılaşmış gibi hissediyorum..şu son paylaştıklarımızın ardından.. onun bütün gece göğsümde uyuduğu, omzumda ağladığı o gecenin ardından..

    çok derinden ve keşfedilmemiş bir şekilde aramızda bulunan bağın ortaya çıktığı o geceden sonra, ceydayı ciddi anlamda, her dakika yanımda istiyor, onunla paylaştığım her şeyden keyif alıyorum.. acaba bana büyü mü yaptı amk? *

    geceki buluşmamızda da önce biraz hasret gidermiş, sonra da genel mevzulardan konuşmaya başlamıştık. bir şekilde konuyu ebru-ben ve ceyda üçgenine getirdim.. evet doğru tahmin ettiniz, tavsiyeyi isteyeceğim kişi, ceydadan başkası değildi..
    bu sabah sınıfta yaşananları detaylıca anlattım, sonra da fikrini sordum,

    "yani, ceyda, biliyorsun, şimdi ben böyle bir şey yaparsam, tamamen yanlış anlaşılacak.. ebrudan ayrılmam şu aşamada zor görünüyor.."

    kız biraz düşündü.. sonra gülümsedi..ben, onun yanında bu derece rahat konuşabildiğim için hem şaşırıyor, hem de seviniyordum, nasıl bu kadar anlayışlı olabiliyordu?

    "hımm..o zaman onun senden ayrılmasını sağlarsın? ;)"

    "nasıl yani?"

    "bizi anlat?..geçirdiğimiz geceyi, aslında nerede olduğunu? zaten bunları duyunca.."

    içim titremişti.. karşımdaki tehlikeli güzelliğe baktım..tam bir suç ortağı..

    "... iyi dedin de..onu söylemesi de kolay değil ki?"

    "sadece doğruları söyleyeceksin sevgilim?..belki de ilk defa ona karşı tamamen dürüst olacaksın, bir de böyle düşün.. ;)"
    Tümünü Göster
    ···
  15. 540.
    +8
    içimden biraz kızmakla beraber söylediklerine hak verdim.. doğru.. ebruya karşı pek çok kez samimiyetsiz davranmıştım.. daha çıkmaya başladığımızın 2. günü, geceyi başka bir kızla geçirmiş, bunu da güya vicdan yaparak, yarım yamalak ve çarpıcı gerçeklerini örterek söyleyebilmiştim.. daha sonra da pek çok kez, yazın, sırf kendi rahatım ve bencilliğim adına ufak ufak yalanlar ve kaçamaklarıma devam etmiş, bu yılın başlamasıyla beraberse, onu iki ayrı kızla önce düşünsel, sonra da biriyle fiziksel olarak aldatmıştım..

    kendime karşı bile dürüst olmamıştım ki, ona karşı olabileyim.. başından beri, herkesi kandırmıştım..
    biraz daha fikir alışverişinin ardından, ceydanın önerisini kabul ettim. böylece topu ebruya atmış olacak, onu terk etmek zorunda kalmayacaktım..o duyacaklarına kızarak beni terk edecekti..

    "zaten, bunun üzerine bile seni bırakmazsa, o zaman ben aradan çekilir giderim.." dedi ceyda ciddi bir ses tonuyla,

    "gitme.. gitmezsin" diyebildim aniden.. tuzağa mı düşmüştüm ne?
    " gitmene gerek kalmaz çünkü, beni çok seviyor evet ama bunları duyduktan sonra kalamayacak kadar da gururludur ebru" dedim..

    gururlu.. beni seviyor..

    güzel özelliklerini saymak bile içimi acıtıyordu.. acaba bile bile ateşe mi yürüyordum? ne vardı sanki huzurumu bozmasam?

    kafamda uçuşan son tereddütleri, ceydanın teredütsüz öpücükleri alıp zütürmüştü,

    "hayatım, saçımı boyatmayı düşünüyorum, senin de fikrini almak istiyorum ;)"

    çakma sarışınlıktan vazgeçmeye karar vermişti anlaşılan.. kızların genelde bu tarz şeyleri sorma huyu yoktur, bildiklerini okur, değişimlerini kafalarına estiği gibi yaparlar ve karşılarındaki erkeğin bunu sorgusuz sualsiz kabullenmesini ve beğenmesini beklerler..

    ama ceydanın genellemelerin çok dışında bir kız olduğunu hepiniz biliyorsunuz,

    omuzlarına dökülen dalgalara baktım.. gözlerini, yüzünü, beyaz tenini inceledim..ne yakışırdı ona? bize?
    saçlarını okşadım, gülümseyerek, gülen gözlerinin içine baktım;

    "kızıl olsun.."
    şimdi biraz ileriye sarmak istiyorum,bir hafta sonraya yani ebru ile nihai konuşmamızı yaptığımız o geceye gideceğiz..

    öncesinde, kontakta olduğum insanlara ve onların son durumlarına genel bir bakış atalım istiyorum;

    bir zamanlar kardeşim gibi olan, şimdiyse benden binlerce kilometre uzakta, ve muhtemelen benden binlerce kat daha mutlu bir hayat yaşayan eski kankam okanla başlayalım,

    okanla hafta da 2-3 kez msn üzerinden görüşüyoruz.. enternasyonel ilişkisi devam etmekte, kanadalı yengemiz ile gayet mutlular, okula ve ülkeye iyice alışmış.. alışır abi..o adam her yere uyum sağlar.. bunca zaman oldu, hala daha okan kadar babacan, mantıklı, olgun, adam gibi bir adam daha görmedim. adam sanki dünyaya iyilik ve karakterlilik timsali olmak için gelmiş aq..nasıl bu kadar düzgün olunur, imreniyorum..

    uzaktan ve sadece harflerle konuşuyor olmak bile içime tanıdık bir sıcaklık ve dostluk duygusunun dolmasına yetiyor.. kesinlikle bağlantıyı kesmeyeceğim bir adam işte..

    dahası, bu yaz beni amerikaya çağırıyor.. müthiş şaşırmak ve sevinmekle beraber, net bir şey söyleyebilecek durumda değilim, antalya, ankara filan değil aq, amerika orası.. resmi ve gayri resmi (ailesel) bir düzine izin ve işlem gerekiyor, öyle ha deyince kalkıp gidilecek bir yer değil yani..
    yine de biz hayırlısı diyelim *

    sonra tolga var tabi,

    şimdiki kankam, okan gibi dinlendirici ve güvende hissettirici bir havası olmasa da, tam anlamıyla aynı dilden konuştuğum bir adam,(en azından normal karakterimin aynı dilden konuştuğu diyelim.. anormal olanla konuşabilen tek kişi ceyda.. belki biraz da alper..) hatta aramızda kendimize özgü bir dil yarattığımız bir dostluğumuz var,
    leb demeden "çorum" diyebilir hale gelmişiz..
    ortak zevklerimizin çokluğu ve tolganın da stabil, sakin bir adam olması dolayısıyla, aramız son derece iyi.. sanırım tek kötü özelliği beni biraz fazla yargılaması..

    eskişehirdeki gecelerimi anlattığımda epey kızdı, resmen baba moduna girdi, bir ensemi tokatlamadığı kaldı aq..sanırım bana olan sevgisinden ötürü böyle yapıyor zira benim bile bile kendi huzurumu bozmak üzere olduğumu, dışardan bakan bir göz olarak çok daha rahat bir biçimde görebildiği aşikar..

    ceyda ile başlayacak olan (hatta başlamış olan) ilişkime kesinlikle onay vermiyor ve "abi ikiniz bir aradayken ben de orada olmak istemiyorum, hiç şekilde.." diyerek tavrını koyuyor.. anlayacağınız ebruylayken olduğu gibi 2 ye 2 takılma durumları yalan olacak..

    ebru demişken, tolganın bu tepkisinin sebebi, biraz da ebruya (nilayla işi bağlamasına yardım ettiği için) olan sempatisi ve kendini borçlu hissediyor oluşu olabilir..

    yine de tolga hala benim 1 numaralı kankam ve seneye eve çıkma konusunda konuşup hemen hemen anlaşmış bulunuyoruz..bu konuda ilerleyen bölümlerde detaya gireceğim..
    bir başka yakın arkadaşım, alper var..

    beni biraz daha farklı bir biçimde algılayabilen, benimle benzer geçmişe sahip, tolga ve okan ın aksine epey hareketli, ama yine, iyi kalpli bir adam olan alper..

    beraber eğlendiğim, pek çok şey paylaştığım bir çocuk. onunla olmak keyifli, dertten, tasadan uzak ve her zaman yeniliklere açık bir durum. sayesinde pek çok insan tanıdım, onlardan biri, şimdi sevgilim oluyor.
    alper bu duruma epey şaşırmış olmakla beraber, en azından artık rahatsız olmuyor, sonuçta ne olursa olsun, artık birilerini aldatmak zorunda kalmayacağım ve ceyda ile yaşadığımız şeyin de bir adı olacak. böylece o da "yanındaki kızı koruması gereken adam" görevini yapabilmiş olacak.
    ilayda ile ayrıldılar.. çok da üzülmedim açıkçası.. kız, takımın pas trafiğini yavaşlatan selçuk şahin gibi dıbına koyim.. aradan çekilmesi iyi olacak.. böylece alperle bir araya geldiğimizde artık daha az kasarak ve daha çılgınca takılabiliriz... ben, çılgın sevgilim.. isimleri lazım olmayan bir kaç çılgın kız daha..her seferinde yeni yüzler.. yeni ortamlar..
    bir de sınıfta yeni bir elemanla tanışmış, ben de tanıştım, nurettin diye bir çocuk.

    artık ilayda ile oturmadıkları için (hatta mümkün olduğunca birbirlerinin olduğu tarafa bile bakmıyorlar), sınıfın dolu olduğu bir gün bu çocuğun yanına oturmuş, öyle muhabbet olmuş filan.. normalde belki dikkatini bile çekmeyecek bir adamla, böylece arkadaş olmuşlar..
    bu nurettin dediğim çocuk, tam bir karikatür aq..saçlar kıvırcık, sakallar kıvırcık, siyah çerçeveli gözlükler, sevimli bir surat..
    hani birinin yüzüne bakınca, "la bu bebe iyi bir çocuğa benziyor" dersin ya, aynen öyle, ılımlı, sakin, sevimli bir adam,

    hatta ben kendisine tanıştığımız aman,
    "kardeşim sen makinecilere benziyorsun daha ziyade, böyle saç sakal gözlük filan " deyip gır gır geçmiştim, adamın hoşuna gitti aq *

    makineci nurettin,

    bu ismi de ilerde epey duyacaksınız.

    ve yakın kontakta olduğum, son hemcinsim, necati, namı diğer "neco"..
    necatinin serhat ve binlerinin ne mal olduğunu anlamasının ardından, soluğu yanımda alması ve beni orada yaşadığı bazı durumlar hakkında -ayrıca muallaklerin hakkımda, kendi aralarında ve başkalarına karşı konuştuğu bazı şeyler hakkında- bilgilendirmesi de, ona yeniden kucak açmamda etkili oldu.
    necati için en başlarda bir şey söylemiştim, hatırlarsınız.. hani, böyle varlığı sanki pek bir şeyi etkilemiyor gibi görünür, ama olmadı mı da arasınız, "lan neco da burda olaydı keşke" dersiniz.. öyle bir adam, her eve lazım *

    düşman cephesine gelince... (ilk okullu gibi hisettim kendimi böyle deyince * )
    ozan pekekenti, ayşen ile işleri bir şekilde yoluna koymayı başardı.. artık nasıl yavşaklıklar ettiyse, bir kaç günlük dargınlığın ardından, nihayet son cuma günü yeniden yan yana görüldüler.. böylece insanların dilinde dolanan dedikodular da biraz azalmış oldu.. bense yiyeceğim halt öncesi biraz daha rahatladım.. normalde benim de sıkıntım olmasaydı, aralarının bu kadar çabuk düzelmesine üzülürdüm tabi..

    dıbına koduklarım..

    çocukla benim, zaten ayşen öncesinde de muhabbetim yoktu* * , sonrasında hiç bir şekilde olmadı.. göz göze bile gelmiyoruz sınıfın içinde, birbirimiz yokmuş gibi davranıyoruz.. zaten ufak bir elektriklenme de tekme tokat girişme potansiyelim var ki, bu hiçte bana uygun olmayan bir tarz. ben genelde laflarımla dövmeyi tercih ederim insanları..hak ettikleri takdirde..

    ve tabi bir de serhat denen sivri kafa var..
    Tümünü Göster
    ···
  16. 541.
    +7
    yumruğu yedikten sonra sesi kesildi, artık yanımdan geçerken yerdeki parkeleri sayıyor filan ama ben hala kendisinden bir yılanlık, son bir intikam ısırığı bekliyorum.. kendisine karşı her daim tetikteyim..bu adam, öyle bir adam ki..her şeyi yapar.. üzerinize her türlü iftirayı, pisliği atabilir, sizi her türlü oyuna ve kumpasa sokabilir.. öyle bir yılan..
    yemin ediyorum, sınıfta çantamı, ceketimi bile bırakmıyorum, sırf bu şerefsiz bir şeyler yapar diye, ne bileyim, başkasının eşyasını alır, benim çantama atar matar..
    her şey beklenir böyle tiplerden, beyler size de lafım şudur, her şey olabilirsiniz.. kavgacı, arsız, küfürbaz, tembel hatta yalancı..her şeyi..her türlü kötü özellik bulunabilir karakteriniz de, ama lütfen "sinsi" olmayın.. kurt olun, kaplan olun, köpek balığı olun hatta köpek olun ama "yılan" olmayın..

    necatiden duyduğuma göre, benim yumruk olayından önce, yani geçen sene, arkamdan sınıftaki kızlara filan demediğini bırakmamış ( başta nilayın tayfasına ve diğer tüm herkese).

    adam kimle tanışsa, kimle muhabbet etse, hangi kızla bir şekilde iki lafın belini kırsa, bir şekilde konuyu bana getirmiş, kötülemiş de kötülemiş..

    ne ayran gönüllülüğümüz kalmış, ne artistliğimiz kalmış, ne ulaşılamayan adamlığımız, kompleksliliğimiz kalmış...

    yok efendim işte, önce ceylin e yazmışım (külliyen yalan.. hatta bence kendisi ona göz koymuştu amk gibiği) sonra ebruya yazmışım (bu da yine elinden kaçırdığı hatunlardan biri) o ara gitmişim ayşen e yazmışım, mineyle çıkmışım, onla çıkarken başka hatunlara yavşamışım..

    lan huur çocuğu, bir kere, benim ceylin e en ufak bir ilgim olmadı, benim hedefim belliydi,
    sonra, ebru, kendisi bana karşı hisler besliyordu..ben nötrdüm (o zamanlar)
    ayşeni zaten elde edemedim..

    ee, ola ola bir mine ile münasebetimiz oldu.. onunlayken de ufak bir kaçamak yaptıysam, bu onu ve beni ilgilendirir, sana ne? sınıfın gerisine ne??

    şimdi anlaşılıyordu, neden milletin beni öyle dışladığı, soğuk soğuk bakışlarla kendilerinden uzaklaştırdığı.. huur evlatları arkamdan resmen kuyu kazmış.. beni milletin gözünde yavşak moduna sokmuş.. yavşağın kralı kendileri olduğu halde hemde..
    @3249, o dersi tek de geçmiştim ayıptır söylemesi :p
    şaka bir yana, mühendisliği, okuyan bilir aq ;)
    hayatımdaki, karakterime şekil veren adamlar, iyisiyle kötüsüyle, bunlardı işte.. babamı bu gruplardan tenzih ediyorum, kendisi gözümde her daim kingdir, bir tanedir.. dediğim gibi, benim prensliğime dair bazı şüpheleri var, ama bunları artık epey azalttığıma inanıyorum.. yakın zamanda da inşallah askerliktir, evliliktir filan aradan çıkarıp, torunu kucağına verince, artık benim yetişkin bir erkek olduğuma tam anlamıyla inanacaktır *

    peki ya hayatımdaki kadınlar?..ah..şu kadınlar.. hayatımıza giren ve çıkan, bizler için olmazsa olmaz olan karşı cinslerimiz.. gerçekten o kadar ihtiyacımız var mı onlara? sanırım var..ama onlardan dolayı değil.. kendimizden dolayı ihtiyacımız var.. onları yücelten ve hayati bir ihtiyaç olarak gören, güzelliklerine değer vererek anlamlandıran, bizleriz..

    üstad cemil meriç der ki,
    "her kitap bir şehre benzer, her şehir bir kadına. kitaplar, kadınlar, şehirler metruk kervansaraylar gibi boş. onları dolduran senin kafan, senin gönlün"

    ve yine bir başka üstad, aşık veyselden, hepimizin bildiği şu efsane dörtlük,

    güzelliğin on par'etmez,
    bu bendeki aşk olmasa.
    eğlenecek yer bulaman,
    gönlümdeki köşk olmasa.

    işte benim kadınlarım da, beni aklımın ve gönlümün bir yerinden yakalamış olan kadınlardı..ya da benim, düşerken, kendi aklım ve gönlümle tutunduğum kadınlar..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 542.
    +7
    peki kimdi bu kadınlar?

    en başta ayşen vardı..
    sevdiğim..ilk kez bu kadar sevdiğim.. ciddi anlamda değer verdiğim ve büyüdüğümü hissettiğim.. bana büyüdüğümü, artık sevebileceğimi, aşık olabileceğimi gösteren, bana şarkılar söyleten kadın..

    beni bir bebek gibi savunmasız..ve dilsiz bir şekilde bırakıp bir başkasına gittiği gün, daha o gün lanet etmiştim ona.. sevmedim diyordum şimdi..ben değil miydim oysa, onu düşünmekten geceleri uyuyamayan? herkese zulüm gelen o sendromlu pazartesi günlerinde okula yürüyerek değil, uçarak giden? onu gelinliğinin içinde bile hayal eden?..

    benim için bir bahaneden ötesi değil diyordum şimdi.. hayat işte..

    sonra mine girdi hayatıma, daha doğrusu ben onun hayatına girdim diyelim.. belli ki, daha ne aşkı, ne de acısını tanımayan bu saf kızı, sırf yeniden doğrulabilmek, doğrulduğum yerde durup dinlenebilmek için kullandım..ve inanın sonunda çok ama çok utandım..bir başkasınınkini kırınca, kendi kalbim tamir olur sandım.. yanıldım..
    fena halde yanıldım..

    ceren, kaltağının üzerinde şimdilik durmak istemiyorum.. göğüsleri ve paçoz arkadaşının dolgun kalçası için minnettarım..
    zaten daha kendisiyle işimiz bitmedi, bu hikayenin içinde tek kullanımlık isimler pek azdır beyler.. eğer birinde bahsetmiş ve onunla yaşadıklarımı önemli addedip paylaşmışsam, bilin ki en kötü ihtimalle oynayacağı 1-2 sahne daha vardır..her an her yerden çıkabilir.. ceren de tuhaflığına yakışır biçimde, olmadık zamanlarda, olmadık şekillerde çıkacak karşımıza..

    şu aralar konuşmuyoruz, daha doğrusu sadece göz göze geldiğimizde bana pis pis bakmakla yetiniyor..

    tuğçe ve sedayı hatırlarsınız.. kafa kızlar bunlar.. epey münasebetimiz olmakta ve olacak.. kapalı olan tuğçeye de artık eskisi kadar önyargılı değilim, cana yakın ve anaç tavırları ile beni yumuşatmayı başardı, seda zaten apayrı bir olay,
    gözü epey yükseklerde, ne istediğini bilen (ya da bildiğini sanan) bir kız, sıkı çalışıyor, ama bunu, zütüne ve göğüslerine güvenen hemcinsleri gibi, boya küpüne düşüp erkek peşinde koşmak olarak algılamayın..o, zekası ve çalışkanlığı ile tavlayabileceği, yine kendisi gibi zeki ve başarılı bir adamın peşinde..
    bana karşı epey openmind oldu kendisi, samimiyetimiz arttıkça bu tip konulardan epey konuştuk, idealindeki erkek modelini, hayal ettiği hayatı vb. hepsini anlattı,
    kariyer kadını olacak belli..ve o kariyerine de şimdiden klüplerde görev alarak başladı diyebiliriz..

    bu iki kızla da epey anımız var..
    biraz canlılık gelsin ;)
    http://fizy.com/#s/1agyjt

    minenin arkadaşı elif vardı hatırlarsınız..hani şu siyah-beyaz uyumunun yakıştığı, tehlikeli güzellerden..
    kendisini, aramızda geçen gecenin ardından bir kaç kere daha gördüm, sınav zamanları ya da akşama kadar süren derslerin çıkışında filan..
    beni gördüğünde selam veriyor, ayıp olmasın diye iki kelime konuşuyoruz ama hatunun benden pek hazzetmediğini biliyorum..kankası mine ile olan olaylı ayrılığım mı, yoksa aynı koltukta kafa kafaya geçirdiğimiz o gece mi buna sebep oldu bilmiyorum ama yüzünde, beni ne zaman görse "ah seni senii.." tarzı hesap soran, onaylamaz bir ifade var..
    neyse, pek de gibimde değil doğrusu..

    sonra, ayşen two var bir de, hayatımda ilk defa canlı "am" görmeme vesile olduğunda ötürü, kendisine burada* yer vermesek olmazdı diye düşünüyorum. tabi o amı gibememem beni epey kızdırmıştı, orası ayrı.
    o gubidik gecenin ardından kendisini bir kez daha görme fırsatı buldum:

    karşı kaldırımda

    yanımdan nasıl uçarak geçtiğini tarif bile edemem..muhtemelen o beni çok daha erken gördü, zira ben o ara ebru ile ilgileniyordum, eminim ki değiştirilebilecek bir yol olsaydı, yolunu değiştirirdi kesinlikle..

    rezilliğin daniskası..bir erkekle, ya bu duruma hiç gelme, ya da geliyorsan da sonunu böyle getirme... "gerizekalı kız" mantığı..etrafa hava yapayım derken az daha postu deldiriyordu..

    yine de hayatıma girdiği için pişman değilim, güzel dakikalar geçirdik, sağolsun..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ayraç pampa
      ···
      1. 1.
        +3
        entriyi silimde yerini bulama
        ···
      2. 2.
        0
        Panpa yapma be kansks şaka maka 3 gündür nefessiz okuyorum nerdeyse ne kadar var bitmesine
        ···
    2. 2.
      0
      Dkxlmdşxmdşxmd
      ···
  18. 543.
    +10
    ah..evet.. ayşegül..

    çözülmesi gereken bir başka problem daha.. fazlaca yakınlaştığım bir kadın daha..

    ebruyu zihnen aldattığım bir diğer kız..

    ceydadan epey farklı ama,

    oldukça farklı..

    şu bizim, "ev kızı" diyebileceğimiz modelin, üniversiteye ve etrafa uyum sağlamaya çalışan modeli..
    biliyorum.. biliyorum..bir şekilde kendimi kaptırıp, ona da gerekenden fazla yaklaştım.. defalarca buluştuk, pek çok şey paylaştık..

    ama artık seçimini yapmış bir adam olarak, bu kızdan kurtulmam epey kolay olacak.. zira bu kızın tarzını size şöyle tarif edebilirim (ki bence siz zaten "ev kızı" dediğim anda beni anladınız)

    ayşegül ile, takılırsınız,
    defalarca dışarıya çıkarsınız, defalarca buluşur, her türlü konudan konuşur (bel altı hariç) ve sevimli bir flört aşaması yaşarsınız..

    ama inanın bu flört aşaması bitmek bilmez..
    onunla pek çok gece mesajlaşırsınız.. havadan sudan şeyleri, sanki ilk defa duyuyormuş gibi ilgiyle birbirinize anlatırsınız..

    konuştuğunuz ve yazdığınız her şeye dikkat edersiniz, keza kız, sevimli hallere bürünse de
    son derece ciddi ve olgun görünür..

    ayşegül gibi kızlarla takılmaya başladıktan sonra, ilk 2-3 ay içinde asla bir birliktelik teklifi yapamazsınız, yapmamalısınızdır..

    zira böyle bir şeyi yaparsanız, sizi ölesiye seviyor bile olsa "hazır değilim", "daha birbirimizi tanımıyoruz" , "çok ani oldu bu" gibi, o an için reddeden, ama açık kapı da bırakan şeyler duyarsınız sadece..

    bu tip kızlarla bir şeyler yaşamak istiyorsanız, çok sabırlı ve bol mesaj hakkı olan bir adam olmanız lazım.. çünkü hatun, sizi tanımak adına, olup olmadık zamanlarda, olup olmadık şeyler konusunda fikrinizi almak ister,
    gecenin bir yarısı,
    "sence kırmızı elmalar mı daha güzel yoksa yeşiller mi?" benzeri soruları yanıtlamak zorunda kalabilirsiniz (tamam, bu kadar saçma olmayabilir * )

    bu kızlar, adı konulmamış flörtünüzde, sizin geçtiğiniz her engel ve verdiğiniz sınav sonrası, "evlenecekleri adam"a bir adım daha yaklaştığınızı düşünür ve ilişkinizi çok ciddiye alırlar..
    işte bu yüzden, bu ciddiyeti kendilerine dahi itiraf edemediklerinden ötürü, bir türlü ona isim vermek istemezler, siz artık "sevgili olsak ya?" dediğinizde, tamamen hazır ve dünden razı olmalarına rağmen gak guk eder, erteler, sanki "sevgili" olunca, her şeyin büyüsü bozulacak, havası kaçacak zannederler..

    kısmen haklılar..

    işte tüm bu nedenlerden ötürü, ayşegülle irtibatı kesmek çok daha kolay olacak, çünkü peşimden koşacak bir kız değil, peşinden koşulacak, koşulması gereken bir kız..

    soğuk yanıtlayacağım bir kaç mesaj,
    bir bahane bulup reddedeceğim bir buluşma teklifi,
    gördüğümde ayak üstü, acele ile verilecek bir selam,
    bu işi bitirmeye yetecektir.

    ondan sonra, bir sonraki adımı (özürü ile beraber) benden bekleyecek..
    ama öyle bir adım olmayacak tabi..

    dahası, ben sınıf içinde ceyda ile samimi görüntüler verirsem, zaten tamamen olay kapanacaktır- kapanmış gibi görünecektir-

    benim elimde ise, büyümeden savuşturduğumu iddia ettiğim bir tehlike, ama aslında erken ve henüz çok kat çıkılmadan olsa bile, sonuçta yıkılmış bir hayal kalacak.
    ayşegül ü de üzeceğim için üzgünüm..ne derece etkilenir bilmiyorum..ama bunu hak etmediğini biliyorum..

    tıpkı ebrunun da hak etmediği gibi..
    ebru..

    daha önce de söylemiştim sanırım.. beni onun gibi seven bir başkasının daha var olabileceğine bile inanmıyorum..
    yaptığım onca hödüklüğe, zütlüğe rağmen.. bütün gururunu ayaklar altına alarak, adeta beni utandırarak.. yüzüme vura vura sevmişti beni..

    tuhaf olanı, benim de onu şu son bir kaç güne kadar sevdiğimi sanmamdı.. aşkı o kadar büyüktü ki, ikimize de yetmişti.. beni de inandırmıştı onu sevdiğime, sevebileceğime..
    ne yüce bir gönül..ne duygu dolu bir kalp..
    ve ne saplantılı bir beyin..

    bu kadar sevgi normal değildi beyler..bu kadar arzu.. bakın ben, daha ilk falsosunda ayşenden nefret eder olmuştum.. herhalde benim ebruya yaptıklarımı o bana yapsa, şimdiye kadar pencereden filan atmam gerekirdi..

    muhtemel ayrılığımızın sonrasında, ebru kendine zarar verecek bir saçmalık yapmaz diye umuyorum.. demi beyler? yani..ne olursa olsun.. kocaa kız.. bebek değil ki?

    bu salakça düşünceyi hemen aklımdan uzaklaştırdım.. sanırım alper in hikayesi yüzünden düşündüm bu şekilde.. ebru o liseli kaşar kadar mal değildir, artı ben onu hamile filan da bırakmış değilim yani..

    yine de çok üzgünüm.. bunun sonu böyle olmamalıydı.. kendi adıma, gelecekte yaşayacağım mutluluklar ve maceralardan ötürü sevinçliyim tabi.. keşke bunu, beni seven kadını karanlıklara terk etmeden yapabilseydim.. onunla yapabilseydim..
    ve son olarak, ceyda..

    kadınım.. nihayet..ruh eşim midir, bilmem, ama kafalarımızın aynı şekilde çalıştığı belli.. bunu geliştirebiliriz..

    onunlayken,

    çok rahatım beyler.. bilemezsiniz.. sanki yıllardır berabermişiz gibi hissediyorum..onu her görüşümde, beni her öpüşünde, sanki uzunca bir süre tuttuğum nefesimi nihayet vermiş ve yenisini almış gibi oluyorum..
    bana umut ve gelecek vaat ediyor.. sonunda beni asla sorgulamayacak, olduğum gibi kabul edebilecek bir kız bulabilmiş olmama (dahası, onun beni bulmuş olmasına) inanamıyorum.. sizce bu kader değil de nedir?

    sanırım tanrı, artık daha fazla insanın canını yakmamı istemediği için, dinsizin hakkından imansız gelir misali, bana onu gönderdi..

    "daha fazla insan kurban etme" dedi.."al, sana bir ömür seni anlayabilecek bir eş"

    şey.. aslında belki de umrumda bile değildir.. dünya da ilgilenilmesi gereken onca şey varken allah benim gibi bir gibikle neden zaman kaybetsin?

    yine de olayı buraya bağlamak hoşuma gitmişti..ne bileyim, böyle, daha tiyatral bir hava veriyordu.. anlam katıyordu..

    ceyda, tanrıdan bana bir hediye..

    koyu kızıla boyattığı dalgalı uzun saçlarıyla, tam anlamıyla bir alev topuna dönüşmüş durumda.. istediği her şeyi yakabilecek, yapabilecek güçte bir alev topu..

    onu koluma takıp şehrin sokaklarını alt üst etmek için sabırsızlanıyorum..

    ama öncesinde halletmem gereken son bir iş,

    teslim etmem gereken son bir hak daha var..
    Tümünü Göster
    ···
  19. 544.
    +9
    ebruyu, daha önce gitmediğimiz, gürültülü kafelerden birine zütürdüm.. kafama çanta yeme, yüzüme içecek fırlatılma ihtimaline karşı, ücra bir masa seçtim.. bana öyle bir şey yapar mı bilmiyorum..ama en az ikimizden birinin kendini rezil edeceğini varsayıyorum.. zira birazdan konuşulacak olan şeyler, normal iki sevgili arasında konuşulmaması gereken türden..onu bir kafeye getirmekle de iyi mi yaptım bilmiyorum..
    insan başka nerde söyleyebilir ki, ayrılmak istediğiniz? sokağın ortasında mı söylemeliydim..
    bilemiyorum..
    bu gece bu işi yapabilir miyim..onu bile bilmiyorum..
    bu gecelik burada bitirelim, takip eden panpalara iyi geceler, yarın gece görüşmek üzere *
    bir de son bir ayrıntıyı tekrar etmek istiyorum,

    "nasıl bu kadar soğukkanlı yazabiliyorsun amk" gibisinden mesajlar aldım, sanırım şu terk etme sahneleriyle ilgili..

    buradaki düşüncelerimin hepsi değişken ruh hallerinin ürünüdür ve bir noktaya kadar devamlı değişmeye devam edecekler. o yüzden erken yargılamamakta fayda var, nihayetinde, henüz hikayenin yarısına bile gelmedik ;)

    tekrar iyi geceler.
    iyi geceler panpalar, gece yarım gibi geleceğim, görüşmek üzere *
    tekrar iyi geceler panpalar, birazdan başlıyorum.
    bu gece pek yazamayacağım, yarın gündüz telafi ederiz panpalar
    ebru ile mekana gitmiş, her zamanki gibi havadan sudan konuşuyoruz.. sanki birazdan ayrılmak isteyeceğini söyleyecek olan adam ben değilim aq..

    ve olay şu ki, kızın da üzerinde ekstra bir sevimlilik var bu gece, sanki farkında olmadan yaptığı son bir çırpınış gibi..
    güzel gülüşü, gözleri, saçlarının, ahenkle omuzlarına ve oradan da koynuna doğru dökülen kahverengi dalgaları..
    oturuşu, kalkışı, konuşması..
    her şeyi çok güzel bu akşam, her zamankinden de güzel.. hiç olmadığı kadar mutlu görünüyor yanımda, omzuma yatıyor, yanağımdan öpüyor, tatlı tatlı..

    telefonum titredi,
    bozuntuya vermeden baktım, ceyda "iyi şanslar" diliyordu.
    ebru sordu,
    "kimmiş hayatım?"
    "telsim * kampanyamıza katılmak ister misin diye soruyorlar"

    gülüştük,

    "sahi, ben senin yazdığın mesajların hepsini saklıyorum biliyor musun?" dedi.

    "oha, binlerce vardır, nasıl sığıyor telefona?"

    "telefonda değil ki? hayatım * ajandaya yazıyorum"

    nasıl yani? yok artık... ona yazdığım her şey, dahası bütün yalanlarım, bir de kalem kağıt ile kayda mı tutuluyordu? inanılır gibi değil..

    şaşkın şekilde gülerek,

    "ne..na..vay be * ... neden peki?"

    "bilmem * hoşuma gidiyor yazdıkların, şiir gibi oluyor hele bazıları..bir de tabi, sen benim ilk ciddi erkek arkadaşımsın, o yüzden ilersi için hatıra olsun istiyorum.. senin hoşuna gitmedi mi yoksa bakiyim? ;)"

    "gi..gitti.. şaşırdım sadece.."

    "kızlar yapar böyle şeyler ;)"

    sadece senin gibi sevecek kadar deli olanlar belki.. hepsi değil..
    muhtemelen bu geceden sonra hışımla yırtılacak ve yakılacak olan ajandanın kim bilir kaç sayfası doludur diye düşündüm,
    ve işte o gece, en azından ebruya olan saygımdan ötürü bazı mesajlarını sim de saklama kararı aldım, ayrıca 2. dönemden itibaren başlayacağım günlük tarzı şeyin de çıkış noktası burası oldu..
    yapamayacağım sanırım..en azından bu gece.. eğer yüzümü ve mimiklerimi kontrol edebilmeyi öğrenmemiş olsam, çok daha zor bir gece olabilirdi benim için, kafamın içinde çarpışan duygu ve düşünceler yüzünden ortalık savaş alanına dönmüş durumda, yine, yeniden..

    "ehliyet alıcam bu sömestr" dedi, "babam araba için şimdiden araştırmaya başladı bile * "

    "oo iyimiş"

    "gezdiririm seni, şöför nebahat mod on" kahkahalarla güldü, ben de eşlik etmeye çalıştım..

    ne güzel hayalleri vardı öyle,
    hatıra olsun diye yazılan ajandalar,
    arabayla gezmeler..
    biraz daha konuşsa, belki çocuklarımızın isimlerine bile gelebilirdi mevzu..

    ya şimdi yapmalıydım bu işi, ya da asla yapamayacaktım..

    ama burada değil..

    "ebru, kalkalım mı canım ne dersin?"

    "farketmez, ama daha yeni geldik sayılır, gitmeyeceksin ya?"

    "yok, şey, bankımıza gidelim diyorum?"

    duygusal ve fiziksel olarak pek çok şeyi paylaştığımız, üzerinde isimlerimizin kazılı olduğu o klagib tahta bank, bu işi bitirmek için en uygun yer gibi göründü gözüme..

    bendeki rahatsızlığı ve banka gitme isteğini yanlış yorumlayan ebru,

    "hımm, birileri azdı galiba?" deyip kıkırdadı.. belime sarılıp boynuma bir öpücük kondurdu.. emin olun oraya bir ok saplansa daha az acı hissederdim.. midem yanmaya başlamıştı.. birazdan yapacağım şeyin ağırlığı altında eziliyor, ama bir yandan da bu yükü bir an önce omuzlayıp, cefası neyse çekmek ve nihayet, ceydaya kavuşmak için sabırsızlanıyordum..

    çok sancılı ruh halleri bunlar.. allah düşmanıma bile vermesin..

    sarmaş dolaş çıktık kafeden, aşıklar yoluna kadar biraz yolumuz vardı,
    aşıklar olarak girip,
    parçalanmışlar olarak çıkacağımız o sokağa gidene kadar, attığım her adımda beynim beni sorgulamaya devam etti..

    "tsigalko? umarım ne yaptığını biliyorsundur.."
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Bir önceki partta anneme babama sövdürmeyim yazmış ama tam bir huur çocuğu gibi davranmış iğrenmeye başladım amk midesizi hayatını gibeyim
      ···
  20. 545.
    +7
    banka vardık, her zamanki gibi boş ve son kez "bizim"...

    oturunca ebru gülümsemeye başladı, sırnaşmamı bekliyordu, bense, "ebru, seninle bir şey konuşmamız lazım" demekle yetindim, ciddi olması için çaba sarfettiğim bir sesle, çünkü nedense ağzımı açınca, sesim küçük emrah gibi çıkacak sanmıştım.

    gülümsedi, onu, bir şey konuşmak için bankımıza getirmiştim..bu şey, ciddi ve güzel bir şey olsa gerekti.. ilişkimizde bir sonraki aşamaya mı geçiyorduk yoksa?

    umut ve mutlulukla gözlerimin içine bakarak,

    "konuşalım hayatım" dedi, şaşkın görünmeye çalışıyordu,
    her kız gibi o da, benden birazdan duyacağını sandığı, ilişkimiz hakkında "ciddi ve güzel" şeyler öncesinde, sanki bu durumu tahmin edemiyormuş gibi görünmeye çalışacaktı..

    duymayı beklediği sözlerin ardından, "ay, çok ani oldu, çok hoşuma gitti ama çok da şaşırdım" tarzı mutlu ama tedbirli cümleler kuracak, öyle hemen uçuş moduna geçmeyecekti..

    oysa ben..pff.. inanın bunu nasıl cümlelere dökebilirim bilmiyorum.. bildiğim tek şey ise, bir daha asla bir kızla bu duruma gelmeyecek olduğumdur,

    terk etmek, terk edilmekten çok daha zor beyler.. hele ki bunu sizi sevdiğine inandığınız birine yapıyorsanız.. resmen kendi kendinizi lanetliyor, damgalıyorsunuz.. kendi kendinizden damga yiyorsunuz.. suçlu gibi..ki suçlusunuz da zaten..
    arkadaşlar bu gece pek iyi hissetmiyorum, yarın gündüz vakti açığımızı kapatırız, görüşmek üzere iyi geceler..
    iyi akşamlar panpalar,
    bu gece 00.00 gibi geleceğim, bütün açığımızı kapatacağız, size sürprizim var ;)

    başlık altında görüşmek üzere.
    kaldığımız yerden devam panpalar..
    http://fizy.com/#s/1n2hao

    nihayetinde, günlerdir kaçtığım, ertelemek için türlü bahanelerin ardına sığındığım o bedbaht an gelmişti. derin bir nefes aldım..

    düşündüm de, "ebru, senden ayrılmak istiyorum" deyip bitirmek çok daha kolay olurdu..ama birazdan anlatacağım şeylerin ağırlığı, direkt ve sebepsiz bir ayrılık isteğinden çok daha ağırdı..yani topu ona atmak fikri, o kadar da cazip gelmiyordu artık.

    ışıl ışıl gözlerle yüzüme bakan ebru, sonsuza kadar böyle kabız gibi kalsam bile bekleyecekmiş gibi duruyordu..ne diyeceğimi bilmeksizin ağzımı açtım..

    "ebru..şeyy.."

    "evet aşkım * "

    "ee..ıuff... nasıl başlayacağımı bilemiyorum.." deyip mahcup ve buruk bir gülümseme takındım..hala rol mü yapıyordum ne?..

    ebru anlayışla yüzüme baktı, bana doğru yanlamasına dönüp, ellerimi, ellerinin arasına aldı..birazdan yapacağım büyük itiraf için beni rahatlatmaya çalışıyordu..
    http://fizy.com/#s/135k4i

    bir kaç sessiz saniyeden sonra gözleri, ortamızda kalan, bankın yaslanma kısmına kaydı..nereye baktığını biliyordum..ben de çevirdim gözlerimi..beceriksizce ama mütemadiyen yaşayacak bir biçimde kazınmış ebru/tsigalko yazısıyla göz göze geldim..bir elimi ebrudan kurtarıp yazıya uzandım..dokundum..derinliğini ve dokusunu hissettim..

    sonra gözlerimi yukarıya, gül desenli, ışıltılı taklara doğru çevirdim..iğne yaprakları hafifçe kıralaşmış gibi solum görünen ağaçları, muntazam yer karolarını, biraz ilerideki, tatlı tatlı ışıldayan sokak lambasını seyrettim..bir derin nefes daha alıp ebruya doğru döndüm bir kez daha..hala sempati ile bakıyordu yüzüme, gülümsemeye başladı, bana doğru uzandı, yanağıma bir öpücük kondurdu,

    "bazen kelimelere ihtiyacın yoktur zaten" dedi, başını omzuma gömüp sarıldı..öyle kaldık..

    yapamadım beyler..

    burada olması iyi olur, kökten bir çözüm olur diye düşünmüştüm ama yapamadım..bu sokağa, bu sokağın tatlı ışıltılarına, bizim bankımıza ve onların üzerine sinmiş anılarımıza bunu yapamadım..

    kalbe saplanan bir bıçak gibi, kesin ve sorunsuz olurdu..paramparça eder, kolayca bitirir ve geçerdi yapabilseydim eğer..ama ben, öldürmeyi bilmiyorum beyler..
    yaralıyorum..epey kan akıtıyorum..belki sakat bırakıyorum ama öldürmek bana göre değil..
    ve eğer söyleyeceklerimizi, bunca şeyin üzerine, hem de bu gece, hem de bu sokakta, oturduğumuz şu köhne ama taşıdığı anlamlara tarif olmayan bankta söylersem..öldürmüş olacağım..birini..bir şeyi..

    bazen kelimelere gerek yoktu doğru..
    ama bu öyle bir an değildi,
    bu,
    kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir andı..eğer ağzımdan çıkarabileceğim sözler olsa, çıkarmak istedim..ihtiyacım vardı zira..ama değil anlatılacak bir hikaye, söylenecek bir cümle, tek bir kelime bile bulamadım o gece..

    yapamadım..

    burada olmaz..

    en azından bunu borçluyum ebruya..

    ben de ona sarıldım..

    dakikalar, saate dönüşedursun..biz öylece kaldık, kış soğuğunda birbirine sokulmuş iki güvercin gibi..sözsüz, kıpırtısız..orada varlığımıza dair belki de tek kanıt, ahenkle çarpan kalplerimizin sesiydi..
    ..o gece yurda gittiğimde gece iki mesaj aldım,

    ceyda "iyi geceler tatlım ;)" diyordu,

    ebru ise "seni seviyorum" yazmıştı,

    kafamı duvarlara vurarak patlatmak istedim..tek yapabildiğim ise telefonu bir kenarıya attırıp yorganın altına gömülmek oldu.. hiç uyanmasam bile olurdu.. öylece kalsam, bu yataktan hiç çıkmasam.. çıkamasam..
    http://fizy.com/#s/3e3b2a

    ..o gece bu işi nerede ve nasıl bitireceğimi düşündüm, sonunda nispeten mantıklı bir noktaya varmıştım.

    seçtiğim konuşma yeri ise, yine benim hatıralarıma dokunan ve lanetime lanet katan bir yer olacaktı, mine ile ayrıldığımız yerde konuşacaktım ebruyla da..geçen sene tek bir bank olan yerde şimdi bir kaç oturaklı bir çardak vardı..

    ceyda, hemen ertesi gün arayıp durumları sormuştu, söyleyemedim deyince kızacak sanmıştım, ama onun yerine beni teselli etti, rahatlattı,

    "kolay olmayacağını biliyorum canım..ve..dediğim gibi, eğer benim gitmemi istersen.."

    "senin gitmeni istemiyorum" dedim.

    "bitanem..sen ne zaman kendini hazır hissedersen o zaman söylersin, ben gerektiği kadar bekleyebilirim böyle..canını sıkma..rahatlamaya çalış.."

    sesinin tonu içime işliyordu resmen, çok fazla beklemesine gerek kalmayacaktı, ama bunu ona söylemedim..işi bitirmeden bir şey söylemek niyetinde değilim çünkü ne olacağı belli olmuyor malum. oyuncu imzayı atmadan forma bastırılmaz..

    bu arada şu amk musa sow u da bi gelemedi gibicem ha..
    Tümünü Göster
    ···