1. 26.
    0
    özet geç bin
    ···
  2. 27.
    0
    ya abi nasıl bu kadar ayak fetişisti olabiliyorsun cok ciddiyim
    ···
  3. 28.
    0
    ertesi gün yine öğleye doğru uyandım. yine harika bir gündü. lavabonun başında uykumu açtıktan sonra balkona çıktım. mis gibi havayı ciğerlerime çektim. kahvaltı sofrası hazırdı yine. biraz sonra mustafa geldi. ailesi sofranın başındaydı zaten. oturup kahvaltımızı yaptık. çaylarımızı yudumluyor etrafı seyrediyorduk.bir ara cep telefonum çaldı. arayan alev di. onunla görüştükten sonra mustafa’nın yanına geldim.
    -mustafa, alev aradı şimdi. bizim arkadaşlar bir tekne gezisi düzenlemişler. hemen bizi de bekliyorlar.
    -oo harika bir haber kanka. catiana da ne zamandır böyle bir gezi istiyordu zaten.
    -catiana???
    -ha,catiana benim rus kız arkadaşım. çağırayım da o da gelsin.hem seninle de tanıştırmış olurum.
    biraz sonra yat limanında arkadaşlarla buluşmuştuk. çok güzel bir tekne iskelede bizi bekliyordu. alev askılı tişörtü ve shortunun içinde yine harika görünüyordu. ayaklarında benim hediye ettiğim terlikler vardı. hemen yanıma geldi.
    -hoş geldin canım, nasılsın bu sabah?
    -teşekkür ederim canım.sen nasıl oldun?
    -merak etme düne göre daha iyiyim. asıl senin sağlığında bir bozulma olmamıştır umarım * malum dün o kadar ayaklarımızı yaladın.
    -hişt! bunları konuşmak için hiç doğru bir yer değil.
    -ay pardon *
    ···
  4. 29.
    0
    biraz sonra mustafa rus sevgilisi ile geldi. gerçekten de dehşet bir hatundu. sarı saçlarıyla, yeşil gözleriyle, bembeyaz teniyle, uzun boyuyla tam bir sarışın afetti. ayakları ise tek kelime ile harikaydı. onunla tanıştık, kız yarım yamalak ta olsa türkçe biliyordu.az sonra hepimiz teknedeydik. tekne demir aldı ve ağır ağır iskeleden ayrıldık. masmavi akdeniz’de alanya açıklarında ilerliyorduk. hepimiz teknenin ön güvertesinde toplanmış muhabbet ediyorduk. deniz meltemi, püfür püfür bizi serinletiyordu. alev yanımdaydı tabi ki.kolu omuzlarımda, etrafına gülücükler saçıyordu. birden aklıma bir çılgınlık geldi. alev’i elinden tutarak teknenin uç kısmına zütürdüm. gözlerini kapatmasını söyledim ve cebimden mp3 çalarımı çıkarttım. kulaklıklarını alev’in kulaklarına taktım ve celine dione’nin my heart will go on şarkısını ayarladım. alev’in kollarını iki yana açarak şarkıyı başlattım. gözlerini araladım ve belinden tuttum. alev kendinden geçmişti.o dalgalı, ipek gibi saçları rüzgarla savruluyor, bayrak gibi dalgalanıyordu adeta. parça bitinceye kadar bu şekilde kaldık. parçanın sonunda, yüzüme sevgiyle baktı. birden boynuma atıldı ve sıkıca sarıldı. sarmaş dolaş olmuştuk ve beni öpücüklere boğuyordu. daha sonra yerimize döndük. arkadaşlar bu sahneyle büyülenmişlerdi sanki ve bizi çılgınca alkışlıyorlardı. mustafa:
    ···
  5. 30.
    0
    -gelin bakalım çifte kumrular. doğrusu tebrik ederim sizi, yakında düğününüzü yaparız herhalde *
    -aman sende mustafa *
    catiana lafa karıştı:
    -mahmut sen olmak çok romantik.bir an kendimi titanik gemisinde sanmak var ben.
    -teşekkür ederim catiana. umarım bir buz dağına çarpmayız *
    mustafa:
    -sıcacık memlekette buzdağı mı olurmuş dostum. catiana aşk olsun,biz ormantik miyiz yani?
    -ormantik ne demek ben anlamadi.
    -boş ver güzelim ben sonra sana anlatırım.
    işıl:
    -bize de böyle çılgınlıklar yapacak bir sevgilimiz olsa keşke ahh ah. bizde de şans yok ki ayol.
    ömer:
    -sen bence deneme işıl yoksa herkes seni gemi direği sanabilir.
    -ömer, ayaklarımın tadını çok beğendin galiba.
    mustafa:
    -aman oğlum sus. denizin ortasındayız zaten, şimdi senin yüzünden bizimde içimiz kalkacak.ee mahmut biraz eğlenmek bizimde hakkımız. arkadaşlar şu gitarı getirin bakayım.
    hemen gitarı elime tutuşturdular. neşeli şarkılarla türkülerle tekne gezimiz devam etti.bir süre sonra alanya kalesi yakınlarındaki iskelede demirlemiştik. kaleye çıkarak gezmeye başladık. restorasyonu yeni yapılmış kalede buram buram tarih kokuyordu. alev,ben, mustafa ve catiana beraber yürüyorduk. surların yanında, denize karşı pozlar veriyor fotoğraflar çekiyorduk.bir iki poz toplu olarak, birkaç pozda ikişerli, birer tane de tekli pozlar verdik.bir ara catiana ile poz verdim. catiana birden ellerini omuzlarıma dolayarak sarıldı.o vaziyette resmimiz çekildi.o anda alev’in yüzünü kızgın bir ifade almıştı. öfkeyle catiana’ya bakıyordu. gezmeye devam ettik. alev birden koluma girmişti.az sonra gruptaki diğer arkadaşlarla birleşmiştik. surların yanında bir yere oturduk. gitarı yine elime tutuşturdular. çalıp, söylemeye başladık.bir yanımda alev, diğer yanımda catiana oturuyordu. güzel bir şarkıdan sonra yine alkış tufanı kopmuştu. özellikle catiana alkışlıyordu.
    -harikasın mahmut,ben bu şarkıyı çok seviyor,sen çok güzel çalıyor.
    mustafa:
    -öyledir tabi. çok yeteneklidir benim kankim.
    -teşekkür ederim catiana. bilseydim rusça bir şeyler çalardım ama bilmiyorum maalesef.
    alev birden kalktı ve catiana ile aramıza oturdu. davranışlarındaki asabiyet, yüzündeki öfke gözümden kaçmıyordu. catiana da alev’in bu tavırlarından biraz tedirgin olmuş gibiydi. alev:
    -bırak şimdi rusçayı musçayı.sen benim şarkımı çal bakayım.
    doğrusu bu davranışlarına anlam veremiyordum. hemen “akdeniz akşamları” şarkısını girdim. birkaç şarkı daha çaldıktan sonra kalktık ve tekrar tekneye bindik. neşeli muhabbetlerle, gırgır ve şamatalarla gezimiz devam ediyordu. alev pek konuşmuyordu ve sinirli bir hali vardı.bir ara onunla, gruptan ayrı bir yere oturduk.
    -alev ne oldu, neyin var?
    -yok bir şey.
    -var bir şey. alev anlat lütfen. kaleden beridir somurtuyorsun.
    -dışarıdan öyle mi gözüküyor?kim bilir belki de yüzüme mutluluk yakışmıyordur.
    -alev saçmalama lütfen.ne oldu,ben mi bir şey yaptım? i̇stemeden incittim mi seni?
    -ya şu rus şırfıntıya ifrit oluyorum.
    -i̇yi ama neden? kız ne yaptı ki sana?
    -öff hala anlamadın mı mahmut? kızın sana nasıl baktığını görmedin mi? nerdeyse içine düşecek ya,sarılmalar falan. üstelikte mustafa’nın gözü önünde yapıyor, ayıp denen bir şey var ya.
    -saçmalama güzelim ya. kız bana arkadaşça yakınlık göstermeye çalışıyor ne var bunda?
    -tabi canım,bu nasıl yakınlıksa.bir öpüşmediğiniz kaldı. çok da güzel ya haspam.
    -hımm baya bir kıskanmışız bakıyorum. *
    -hıh ne kıskanacağım ayol?o benim tırnağım bile olamaz. alt tarafı yeşil gözleri bir de fasulye sırığı gibi boyu var.
    -i̇yi de erkek olsan sende bakmaz mısın? şu kıza baksana bir *
    -erkek olsam sizin kadar iğrenç olamam herhalde. madem çok beğeniyorsun git onunla arkadaşlık et.
    yanımdan kalkıp gitmek istedi ama ben birden kolundan tutup yanıma oturttum.
    -hişt saçmalama gel buraya.
    -ya bırak kolumu.
    -alev bırak şu inadı da beni dinle.o öncelikle mustafa’nın sevgilisi.ona hiçbir şartlarda yan gözle bakmam ben. ayrıca onunla samimi olmak istesem şimdiye çoktan olurdum. kız mustafa’nın arkadaşları olduğumuz için hepimize yakınlık göstermeye çalışıyor. bunda bu kadar kızacak bir şey yok.e bizde ona defol git diyemeyiz ya. en başta mustafa’ya ayıp olur, değil mi?
    alev hala somurtuyordu. çenesinden hafifçe tutarak gözlerinin içine baktım.
    -hem istediği kadar güzel olsun. benim gözüm senden başkasını görmüyor ki.benim için buradaki en güzel kız sensin.
    yüzüne hafif gülümseme gelmişti.
    -i̇yi samimi olmasın demiyorum ama bazı şeylerinde sınırı var değil mi?
    -e canım sen kendine sınır koyabiliyor musun sanki? o da kendince çılgındır belki.
    -ya ne bileyim.
    kızı omuzlarından kendime çekerek sarıldım.
    -ah güzel gözlüm benim. nasılda kıskanırmış beni *
    -evet ne var yani? seni seviyorum ki,kıskanıyorum. çok sevdiğim bir arkadaşımı elin rusuna mı kaptıracağım? ayrıca burada partnerin benim.
    -ya tabi ki öylesin. ayrıca bende seni seviyorum. şimdi bunları kafana takma olur mu?
    nihayet morali düzelmişti.o çok sevdiğim gülümsemeleri, neşeli halleri tekrar yüzüne gelmişti. arkadaşların yanına döndük. güzel bir tekne gezisinden sonra bizim iskeleye gelmiştik. vakit ikindiyi geçmiş akşama yaklaşıyordu. arkadaşlar evlere dağılmaya karar verdiler. mustafa :
    -arkadaşlar akşam saat 10.00 da diskoda buluşuyoruz. yorgunum, canım istemiyor, adet günüm gibi mazeretler geçersizdir.
    herkes kendince bir karşılık vermişti,ama sonuçta herkes gelmek istiyordu.i̇ş karara bağlandıktan sonra mustafa’nın yanına gittim.
    -ben alev’i evine bırakacağım oradan da eve giderim. sen ne yapacaksın?
    -ben akşam yemeğinde cati ile beraberim. oradan da bara gideceğim.bu gün erken çıkarım bardan.sen alev’le beraber gelirsin diskoya.ok?bu arada alev’le biraz daha yakından ilgilen. onun bugünkü halleri gözümden kaçmadı. niye sinirlendiğini de tahmin edebiliyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    ya sorma,iki saattir onu ikna edeceğim diye canım çıktı. neyse akşama görüşürüz.
    alev biraz ileride beni bekliyordu. beraber biraz yürüdük. daha sonra alev’i akşamdan sonra tekrar almak üzere evine bıraktım ve eve gittim. akşam yemeğinden sonra çıktım ve alev’i 9.30 gibi evinden aldım. alev güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde body altında mini etek vardı. kusursuz bacaklarını sergilemekten kaçınmıyordu. ayakları ise her zamanki gibi harikaydı. tırnaklarında koyu renkli ojeler vardı. diskonun yerini bilmediğim için alev bana rehberlik etti. biraz sonra diskodaydık ve tüm arkadaşlar gelmişti. biraz sonra mustafa ile catiana da geldi. çılgınlar gibi dansetmeye ve eğlenmeye başladık. alev ile beraber tüm dans hünerlerimizi sergiliyorduk.i̇kimizde içtiğimiz birer biranın etkisiyle kendimizden geçmişçesine eğleniyorduk.bir ara slow bir parça çalmaya başladı. alev ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık. doğrusu görenler de bizi yılların aşığı sanırdı. gerçi alev’le ne olduğumu hala anlayamamıştım ama onun bu sempatik, cana yakın, uçuk kaçık hallerine de karşı koyamıyordum.i̇çimde bir şeylerin kontrolümden çıkması korkusu vardı. diskonun karanlık ortamında kimi hareketli, kimi sabit, rengarenk spotların altında dans ediyorduk. alev elleri omuzlarıma sıkıca bağlanmış başı göğsümde kendinden geçmiş gibiydi. güzel bir danstan sonra masamıza döndük. kendimize birer bira daha almıştık. catiana ya dikkat ettim bir ara. kız sünger gibi içiyordu. kafayı da adamakıllı bulmuştu. ortam tekrar hareketlendi. catiana birden yanıma geldi ve beni kolumdan tutarak dans pistine attı. karşımda çılgınlar gibi dansetmeye başladı. bende elimden geldiğince ona ayak uydurmaya çalışıyordum.bir ara mustafa’nın yüzüne baktım, bana gülümsedi.ama alev’in bakışları yine öfke dolmuştu.bir süre dansettik, daha sonra alev piste gelerek catiana’yı yana itti ve karşıma geçerek dansetmeye başladı. catiana şaşkınlıkla alev’e bakıyordu. mustafa hemen yetişti ve catiana’nın karşısında yerini aldı.bir süre dansettikten sonra alev’le yerimize döndük. mustafa cati ile dansa devam ediyordu. alev:
    -şu utanmazın yaptığına bak ya,biz gelmesek seni kızlar tuvaletine zütürecekti eminim ki.
    -yine abartıyorsun alev. niye yapsın ki öyle bir şey? ayrıca yanında sevgilisi mustafa var.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    0
    -sende çok safsın be güzelim. öylelerini iyi bilirim ben. bunlarda ahlak denen bir şey yoktur. sevgilisinin yanında bile 100 kişi ile fingirderler. kızın kaybedeceği ne var ki.bir hafta bilemedin bir ay sonra memleketine sktir olup gidecek. kırdığı cevizler de burada kalacak. mustafa’ya da bakma,o günü birlik aşkların adamıdır, sevgilisi gözü önünde birileriyle fingirdemiş, umurunda bile olmaz ki.
    -yok artık. tamam mustafa çapkındır ama o kadar onursuz da değildir.hem baksana kıza zil zurna sarhoş, yarın bu yaptıklarını hatırlamaz ki.neyse sus, geliyorlar.
    mustafa ile cati yanımıza geldiler. öyle böyle derken vakit bir hayli geçmişti ve saatler 1.30 gösteriyordu. mustafa, alev ve ben iyice yorulmuştuk ve artık gitmemizin iyi olacağını düşünüyorduk. catiana ise sarhoşluğun etkisiyle iyice zıvanadan çıkmış, karşımızda hala tepinip duruyordu.bir ara yanıma geldi ve ne olduğunu anlamadan kendini kucağıma atıverdi.onu güçlükle zaptetmeye çalışırken kollarını boynuma doladı ve birden dudağıma bir öpücük kondurdu.ben şaşkınlık içerisindeydim, alev önündeki birayı alarak öfkeyle yerinden kalktı ve “durun ben şimdi onu ayıltırım”diyerek birayı kızın başından aşağı boşalttı. catiana neye uğradığını şaşırmıştı ve hayretle alev’in yüzüne bakıyordu. hemen mustafa ile alev’in kollarına girdik ve kızdan biraz uzaklaştırdık. alev birden silkelendi ve kollarımızdan kurtuldu. gözlerinden ateş püskürüyordu:
    -mustafa,şu sevgiline sahip ol lütfen. yeter artık ya,bazı şeylerin de bir sınırı vardır değil mi?
    mustafa:
    -alev neden böyle yapıyorsun? tamam sende haklısın ama biraz ayıp olmuyor mu?
    -i̇yi be,o bütün bunları yaparken ayıp olmuyor değil mi?bu ortam beni boğmaya başladı artık,ben gidiyorum.
    çantasını aldı ve öfkeyle kapıya doğru gitti. hemen bende eşyalarımı aldım.
    -ya dostum kusura bakma.ben şununla konuşayım. onun adına özür dilerim.
    -biz onun bu hallerine alışkınız dostum, dert etme. koş,onu yalnız bırakma, burayı ben hallederim. yalnız kıza kırıcı davranma sakın.
    hemen dışarıya çıktım ve kıza yetiştim. alev koşar adımlarla gidiyordu.
    -alev beklermisin lütfen.
    -git başımdan mahmut. senin de keyfini kaçırmak istemem,git eğlenmene bak.
    -ya saçmalama, eğlencesi kaldı sanki? her şeyin bku çıktı.
    -i̇şin bkunu çıkaran ben değilim. kız neresiyle içiyor bilmiyorum,ama yaptıklarına artık dayanamıyorum.
    -farkındayım bir tanem,sen yerden göğe kadar haklısın. tamam, sakin ol.
    kız bir süre homurdandı durdu.onu zorlukla sakinleştirdim. biraz sonra yol kenarında ki banklardan birinde oturuyorduk. gökyüzü ay ışığı ile parlament mavisi bir renge bürünmüştü. ay ışığının yansıması denizde ışıl ışıl parlıyordu. gökyüzünde binlerce yıldız bize göz kırpıyordu. alev’in yüzüne baktım, sakinleşmiş gibi görünüyordu. neden sonra sessizliği ben bozdum.
    -ne güzel bir gece değil mi?
    -tabi canım ne demezsin.bir karakola düşmediğimiz kaldı.
    -kızın neresiyle içtiğini bende bilmiyorum ama en son birayı kafasıyla içmek zorunda kaldığı kesin. *
    birbirimizin yüzüne baktık ve birden kahkahalara boğulduk.i̇kimizin de sinirleri boşalmıştı. alev:
    -seninde geceni mahvettim ya,kusura bakma.
    -ya unut artık olanları. zaten disko ortdıbını fazla sevmem.ne o öyle tepinip duranlar? zaten gürültüden de başıma ağrılar girmişti.
    -valla ne yalan diyeyim bende sevmiyorum. bazen arkadaşların hatırına gidiyoruz işte.
    -yalnız mustafa’ya ayıp oldu ya.gerçi arkadaşlardan bazıları hala orada ama. ne bileyim çocuğu satmış gibi olduk.
    -aman, yanında catiana’sı var ya. bizi falan düşünmez şimdi. zaten hep o şırfıntının yüzünden oldu bunlar.
    -ya o kızcağızda iyi niyetliydi bence.i̇çkiyi fazla kaçırınca işin dozu kaçtı tabi.
    -ya hala o kızı savunuyorsun ya,inanamıyorum.
    -ya ben kimseyi savunmuyorum.hem neden bizde dozu kaçırmıyoruz biraz?
    -nasıl yani?
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    hemen yakındaki büfeden iki bira alıp geldim. beraber sahile doğru gidip kumların üzerine oturduk ve biralarımızı içmeye başladık. kafamız güzelleşmişti. alev’le inanılmaz bir geyik muhabbetine dalmıştık. birden ayaklarının önüne uzandım. alev kahkahalar atarak ayaklarını yüzüme koydu. hafif terlemiş ayaklarını yüzüme sürtüyordu. bende tabanlarını ayak çukurunu yalıyordum. geçen birkaç kişi hayretle bize bakıyordu ama alkolün etkisinden olacak, hiç aldırmıyorduk. bir süre ayaklarını yaladım ve parmaklarını emdim. daha sonra kalkarak yanına oturdum. beraber denizi seyrediyorduk. yine dudaklarımız kenetlendi.bir süre öpüştükten sonra kalkıp evlere doğru yola koyulduk. giderken yanımızdan geçen,zil zurna sarhoş olduğu belli, hanzo kılıklı bir adam alev’e laf attı. yanında da iki kişi vardı. dönüp adama ters bir bakış attım:
    -hey arkadaş, laflarına dikkat etsen iyi olur.
    adam sallanarak üzerime doğru geldi.
    -etmezsem ne olurmuş lan?
    birden adamın üzerine doğru yürüdüm. dişlerimin arasından konuşuyordum.
    -bak arkadaşım, zaten ayakta zor duruyorsun, şimdi bir üflerim uçarsın. gece vakti suratını dağıttırma bana.
    adam tırsmış ve bir iki adım geriye kaçmıştı. birden alev kolumdan asıldı.
    -ya mahmut yürü, uğraşma şu hanzoyla. baksana adamın alkolden tipi kaymış zaten. hangi dağın ayısı kim bilir.
    adam iyice zıvanadan çıkmıştı. arkadaşlarından destek almış olacak, bağırıp çağırmaya devam ediyordu.
    -ulan kızın arkasına mı saklanıyorsun? erkek gibi çıksana karşıma.
    -bana bak,ben kimsenin arkasına saklanmıyorum. asıl sen arkadaşlarının arkasına saklanacağına tek çıksana karşıma.
    ortalık iyice gerilmişti. adamla tam birbirimize girmek üzereyken arkadaşları araya girip adamı uzaklaştırdılar. alev de benim önüme geçip uzaklaştırmaya çalışıyordu. arkadaşlarından birisi:
    -tamam arkadaşım uzatma artık. sarhoş işte, onun adına özür dileriz.
    ···
  9. 34.
    0
    vakit akşamı geçmişti. mustafa ve catiana ile barda oturuyorduk..ben sıkıntı içerisindeydim. durmadan sağa sola yürüyordum ve arada cep bir telefonumla aramalar yapıyordum.
    -aç şu telefonu be güzelim,ne olur aç.
    ne yazık ki telefonu hala kapalı veya kapsama alanı dışında mesajı veriyordu. olayın üzerinden 3 saat geçmişti. alev’e bir türlü ulaşamıyordum. telefonu hala kapalıydı. evine telefon açmıştım ama cevap vermiyordu. mustafa:
    -sakin ol dostum. merak etme alev böyle birden parlar ama hemen sakinleşir. sonunda telefonunu açacaktır.
    catiana:
    -bütün bunlara hep ben sebep oldu. alev beni hep yanlış anladi.
    -senin bir suçun yok güzelim. alev’in önyargılı yaklaşımı yüzünden hep bunlar.ahh ah bir kere beni dinlese ne vardı sanki.
    mustafa:
    -ya oğlum sen bu kıza bazı şeyleri söylemedin mi? gördüğüm kadarıyla kız sana sırılsıklam aşık olmuş. bari ona ümit vermeseydin.
    -ya ümit vermemeye çalıştım,ama bazı gerçekleri de söyleyemedim. kız yanımda o kadar mutluydu ki,onu üzmek istemedim.
    -aşkın pgibolojisi bu olsa gerek. bazen karşındakinin en ufak hareketlerinde bile ümit ararsın.
    evet, gerçektende aşkın pgibolojisi böyle bir şeydi. alev’e bir dost gibi davranmaya çalışmıştım ama bazı şeyleri engelleyememiştim. acaba fazla mı ileriye gitmiştim? bu yoğun keşmekeş içerisinde kendimi boğuluyor gibi hissediyordum.bir zamanlar hasret kaldığım duygular şimdi yoğun olarak üzerime çörekleniyordu .vakit akşamı geçmiş hava iyice kararmıştı. alev’in telefonu hala kapalıydı.bir ara cep telefonum çaldı. heyecanla telefonu açtım. görüşmeden sonra endişe ile mustafa’nın yüzüne baktım.
    -mustafa figen hanım aradı. alev bütün gün eve gelmemiş, çok endişeleniyor. gündüz alışverişten döndüklerinde aralarında bir tartışma geçmiş. alev’de çekip gitmiş ve bu vakte kadar dönmemiş.
    birden catiana ağlamaya başladı.
    -o halde iken bir de bizi gördü.hep benim yüzümden oldu bunlar. yoksa alev kendine kötü bir şeyler mi yaptı? ben çok korkuyor.
    -hayır catiana senin bir suçun yoktu.. ayrıca şimdi kötü şeyler düşünmenin hiç sırası değil.
    birden cep telefonum çalmaya başladı. ekrana baktım bilmediğim bir numara arıyordu.
    -alo buyurun?
    -alo mahmut,ben işıl.
    -ah işıl, aradığın iyi oldu. son 4 saat içerisinde alev’i gördün mü?
    -evet bende onun için aramıştım. alev’i az önce gördüm. morali bir hayli bozuktu. ağlamaktan gözleri şişmiş. onunla konuşmaya çalıştım ama yalnız kalmak istediğini söyledi.
    -hay aksi. nereye gittiğini biliyor musun?
    -evet şu anda iskelede.onu uzaktan izliyorum. buraya gelsen iyi olur mahmut.
    -çok teşekkür ederim işılcığım,sen onu izlemeye devam et,hemen geliyorum.
    mustafa ve catiana ile hemen iskeleye gittik. işıl bizi bekliyordu. bize alev’i gösterdi. kız iskeledeki kayalıkların üzerinde tek başına duruyor, denize bakıyordu.
    -ben onunla yalnız görüşsem iyi olur. mustafa sende figen hanımı ara, daha fazla endişelenmesin.
    yavaşça kızın yanına gittim. yarım ay gökyüzünde bize gülümsüyordu. gökyüzü ay ışığının etkisiyle parlament mavisi bir renkteydi. ayın denizde yansıması ışıl ışıl parlıyor, akdeniz’in karanlık sularında, dalgalar halinde siluetler oluşturuyordu. ay ışığı kayalıkların üzerinde oturan alev’i bana gösteriyordu. kız boş gözlerle denize bakıyor gözlerinden süzülen yaşlar ay ışığında parlıyordu. alev geldiğimi fark etti ve yüzüme baktı.
    -ne var niye geldin?
    -bilmem, gizli bir güç çekti beni buraya.kim bilir belki de üzgün kalplerin uğrak yeri de burasıdır.
    -üzgün kalp mi,sen mi üzgünsün yani? güldürme beni mahmut. dünya parmaklarının ucunda dönüyor.ben neresindeyim hala anlayamadım.
    -biliyorum, şimdi ne desem faydasız, bana asla inanmayacaksın. aslında hak veriyorum sana, yerinde olsam bende inanmazdım.
    yavaşça yanına oturdum ve bir süre denize baktık.
    -aya bakar mısın alev.ne görüyorsun?
    -ne o? felsefemi yapmaya başlayacaksın?ne görebilirim ki? yarım ay işte. üzerinde kraterleri falan var.
    -evet üzerinde kraterler falan,bu görünen yüzü. peki ya görünmeyen karanlık yüzü? orada ne var söyleyebilir misin?
    -ne bileyim ben ya. herhalde kraterler vadiler falan vardır.
    -bilemiyorsun değil mi? sadece ayın görünen yüzüne bakarak tahminde bulunuyorsun.ama ya orada daha farklı şeyler varsa? hadi görünen şeyler bizi aldatıyorsa?i̇nsanlar çoğu zaman bu şekilde aldanır alev. sonuçta gören iki göz ve muhakeme yeteneği vardır. ama kainatta insanın aklına bile sığmayacak şeyler vardır. görünen şeyler her zaman görünmeyen şeylerin habercisi olmayabilir. aynı aydaki kraterler gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    amk okuyalım dedık de bu ne bole bı kısmını özet gecseydın ya pekekent vicdanını sıktıgımın bini
    ···
  11. 36.
    0
    alev yüzüme baktı. gözlerinde bir çocuğun masumiyeti ve hüznü vardı sanki.
    -peki nedir onlar? i̇yi şeyler mi,kötü şeyler mi? bunları bilebilir miyiz?
    -bu senin bakış açına bağlı alev. eğer ki iyi gözle bakıyorsan ay ışığı her zaman yüreğini aydınlatacaktır. karanlıklar her zaman bilinmezlerle doludur.i̇yi şeyler de olabilir kötü şeyler de.eğer ki kötü şeyler varsa, ışık vurduğu zaman onlarda mutlaka ortaya çıkacaktır. ama sen kötü gözle bakıyorsan iyi şeyler bile sana kötü gibi gözükebilir. bırak ay ışığı sana her zaman iyiyi ve güzeli göstersin. kötülük her ne kadar kendini gizlese de eninde sonunda ortaya çıkacaktır..ama sen güzel gözlerle bakmayı bilirsen onlar bile iyiye dönüşebilir.o zaman ay ışığı seni de aydınlatır ve güzelliğine güzellik katar alev, anlıyor musun?
    yüzüne birden çok tatlı bir gülümseme yayıldı. gözleri ay ışığında ışıl ışıl parlıyordu.
    -ben ışığımı senden alıyorum mahmut ve senin ışığınla parlamak istiyorum.
    -bende öyle alev. bende ışıl ışıl gözlerinle aydınlanıyorum.
    gülen gözlerle yüzüme baktı. birden boynuma atıldı ve sıkıca sarıldı. kollarımın arasında sımsıcaktı.bir süre öylece kaldık. daha sonra arkadaşların yanına döndük. mustafa ikimizi sarmaş dolaş görünce dudaklarını büzdü.
    -hımm bakıyorum da işi tatlıya bağlamışsın yine mahmut. senden korkulur valla.
    alev:
    ay ışığına bak, sende anlarsın mustafa.
    -hıı??? aman neyse. ya kızım bu adama öyle zırt pırt küsüp durma. adam 5 saatte 5 yaş ihtiyarladı ya.
    hepimiz gülüştük. mustafa ve catiana alev’i yanlarına aldılar. mustafa:
    -sen bugün mahmut’u catiana ile gördün,ama biraz bekleseydin hemen arkalarından gelen beni de görecektin. mahmut’u,bana bir konuda yardımcı olması için,ben çağırmıştım.
    catiana:
    -alev,sen beni hep yanlış anladi. sizler olmak mustafa’nın arkadaşları,ben hepinizi çok seviyor. seni de,işıl’ı da,mahmut’u da.ona asla başka bir gözle bakmıyor ben.ben biliyor sen mahmut’u çok seviyor,o da seni çok seviyor.
    -sevmişiz, neye yarar be güzelim? sahip olmadığım şeyleri kıskanmam ne kadar saçma aslında.
    -sen ne demek istiyor ben anlamadi.
    -boş ver güzelim ben sonra sana anlatırım. senden özür dilemek istiyorum catiana. seni hep yanlış tanımışım galiba. sana gereksiz yere çok sert davrandım, beni affet.
    i̇ki kız birbirlerine sarıldılar. mustafa’yla ikimiz bu sahneyle çok duygulanmıştık. biraz sonra alev yanıma geldi..hep beraber sahil yolunda ağır ağır yürümeye başladık. birden figen arabasıyla gelerek önümüzde durdu.
    -alev, kızım.
    alev, annesine koşarak sarıldı.
    -anneciğim özür dilerim. bugün yine gereksiz yere üzdüm seni.ne olur beni affet.
    -ben sana hiç darılmadım ki kızım.
    ana-kız bir süre sarmaş dolaş oldular. daha sonra bakışlarını bana çevirdiler. i̇kisinin de gözlerinin içi gülüyordu. figen:
    -teşekkür ederim mahmut. kızımı senin sayende yeniden kazandım. yarından itibaren alev’e dikiş dikmesini öğretmek istiyorum. eğer sen olursan daha çabuk öğreneceğini düşünüyorum.
    alev ile ikimiz kahkahayı bastık. catiana, mustafa ve işıl hiçbir şey anlamamışlardı ama daha sonra onlarda kahkaha senfonisine katıldılar. daha sonra hepimiz figen’in arabasına bindik ve araba bara doğru yollandı.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    0
    @1 mahmut amk
    ···
  13. 38.
    0
    ayak mayak iğrenç başladı ama sonra okurum belki
    ···
  14. 39.
    0
    reserve
    ···
  15. 40.
    0
    ···
  16. 41.
    0
    bu hikayeyi daha önce okumuştum yanlış mı hatırlıyorum binler
    ···
  17. 42.
    0
    @76'yı okumayan binlere.

    yalanını zütünden gibiyim. amın oğlu google diye birşey var. arayıp bulunur. 2006'da başka biri yazmış. gibtiğimin liselisi.

    http://www.fetisizm.net/f...170925ff3&p=34486
    ···
  18. 43.
    0
    anladığım kadarıyla olay bostonda geçiyor.
    ···
  19. 44.
    0
    devammm
    ···
  20. 45.
    0
    ayakk 8
    ···