1. 376.
    0
    @313 merakla günlerdir bekliyorm ama
    ···
  2. 377.
    0
    geldim panpa. şimdi sırayla analizleri yapmaya başlıyorum. iki saat buradayım panpikler.
    ···
  3. 378.
    0
    @ Hepinizi giberim lan ben

    Panpa pek çok şey olabilirsin sen. Ama odun asla! yolu kısa anlatmışsın, bu yüzden hayata bakışınla ilgili elime çok az tüyo bırakmışsın. Artık olduğu kadar ilerleyeceğiz...
    Bir kere, kolaycı bir bakışın yok hayata. iki dağın arasındaki yol demek, yolun belli demektir. Ne anlamda? Hayat görüşü olarak netleşmişsin. Bu, geçmişi bilmek ve geleceğe illa ki oradan gitmek demektir. iki dağ arasındaki yol, kafan karışmaz demektir, geçmişe vefa demektir her şeyden önce. Bir kere pozitif ve güzel enerjin var. Dağın son bulması da umut demektir. Yoğun değil , her konuda değil ama umudun var. Doğa senin için çok önemli bir kere. Kişisel çıkarlarına ve küçücük dünyasına kilitli biri olamazsın sen. Senin için yapılanları unutmazsın mesela. Kimin emeği varsa sende, isterse yüz yıl geçsin aradan, unutmazsın.

    Yolda hiç insan görmemeni, toplumun yerleşik değer yargılarıyla uzlaşamaman olarak yorumluyorum. sürüden biri olmadığın kesin. sorgular, düşünür, kafanda tartar, sonra karar verirsin.

    ve nasıl görünürsen görün... nasıl bir imaj bırakmış olursan ol... şu kesin ki, hiç şüphem yok ki azılı bir romantiksin. bu yüzden işin kolay olmaz senin. ‘Hakiki’ bir şeyin peşinde olacaksın daima. Nehrin dağdan inmesi, aşkı yücelttiğin anldıbına gelir. Kolay değil, çok da yüksekte ama senin yolunun üzerinden illa ki geçecek. Bu çok güzel bir bakış açısı. Korkusuzca yaşarsın aşkı bulduğunda. Travmaların varsa bile geçmişe dair, seni bozamamışlar bu konuda. Değer bilir olman burda da geçerli. (Susamadığın halde kana kana içmek) Sen güzel seversin panpa... Harbi seversin yani, öyle böyle değil. kıyafetlerinle atladığın, kendini akıntısına kaptırdığın o şey aşk çünkü. Varını yoğunu verirsin, hayatını koyarsın, onunla yol alırsın, zorlukları aşar, o şelaleden düşmek pahasına yürürsün yani. Aşkın heyecanından da korkmuyorsun. Sonunda göle düşmen ve dibine kadar gitmen de muhteşemmiş. Yaşın kaç bilmiyorum ama, şunu söyleyebilirim ki, hakiki bir ‘adam’ sevgisi bu... Valla takdir ettim, çok güzel, çok yürekli bir ruhla hazırsın aşka. Gözlerini kapatman da ayrı bir olay. Güvenir, herkesi karşına alırsın aşkın için... Ve bırakmıyorsun da. Yolunun bir parçası hissine kapılman buradan geliyor. Valla her kim olacaksa senin eşin, umarım kıymetini bilir çünkü sende huzurlu ve mutlu ve neşeli bir yuva için her şey var.

    Keza, kahve fincanını da dolu buldun. Kahveni içerek ilerliyorsun. Tamamen tutarlısın. Sevgilinle her şeyi paylaşır, onu korur, kollarsın. Eğer insanlar sana ‘odun’ diyorlarsa panpa, bu belki de kendini koruduğun içindir. Bir binten vitrin yaptıysan kendine ki haklısın... Haklısın diyorum, çünkü suistimale çok açık olabilirsin ve zeki biri olduğun için de hak eden birini bulana kadar belki de saklayacaksın kendini... Ama dikkat et, saklarsan, hak eden de göremeyebilir seni.

    Çok duygularıyla yaşayan bir adam çıktın ama anahtarda. Bu da kendini çok saklamadığın anldıbına geliyor. Anahtarı yuttun lan. Bilgiye verdiğin değer de çok güzel.


    Ayıyı gördüğünde bile fincanı elinden bırakmamışsın. Düşmana, zorluklara karşı da onunla yan yana olacaksın. Canın yansa bile... Düşmanlık yok içinde. Sana zarar verecek olanları zekice adımlarla uzaklaştırırsın, o kadar. Uzun entrikalar sana gelmez.

    Kolay kolay hiçbir şeyi unutmazsın. Anılar, detaylar, küçük hareketler hep tüyolar verir sana. Duyarlı birisin sen.

    Ölüme karşı duyguların da sağlıklı... Vicdanını dinden değil, içinden alıyorsun. Sevap ya da günah diye yaşamazsın sen. Doğru ve yanlışların var zaten ve bunlar yeterli.
    Kumaşın çok güzel panpa, Allah yolunu açık etsin.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 379.
    +1
    @ DedimDedimInanmadiniz

    Sıkıntıların var panpa. Bu yüzden de hayata bakışın da sıkıntılı. Altına araba koyduğuna göre bu sıkıntıların parayla çok ilgisi yok bence. zevk alamıyorsun hayattan yeterince. Bence panpa, yeterince iyi bakamıyorsun sen hayata. Güzelliklerini, mucizelerini, değerli taşlarını göremiyorsun henüz. Hayat dediğin bi gezegen aslına bakarsan. Ona değerini biz koyarız. Biz nasıl bakarsak öyle olur. Sana önerim, hayata yeniden bak sen bi. Gözlerini kapat, sadece siyah beyaz hayal kur, sonra gözlerini açıp renkleri gör... insanlar yitirmeden anlamaz çok şeyin değerini. Sana önerim bu panpa.

    Suyu anlatmadan şezlongu anlattın mesela. ‘Ne işime yarar’ diye düşünüyorsun her şeyi. Su lan su! Kur şezlongu, güzel o da. Ama suyla yaşayabileceğin her hayalin üzerine basıp geçtin sen. Aşk ulan o! Sen ‘bana nasıl keyif verir’ diye düşünüyorsun aşkı. Evet serinletir, iyi gelir ama bundan çok daha fazlası aslında. Sana duygu lazım panpa. Yani içindeki kaynağı çıkartmadan yaşamdan büyük zevkler alamazsın benden söylemesi... Sana cimrisin falan demiyorum, sakın yanlış anlama. Ama paylaştıklarından daha büyük keyifler alabilmen lazım.

    Keza fincan. Sevgiliye bakışın da vasat. Canın bişiy çekiyo. Yani nefsini karşılar evet. Ama o da bundan çok daha fazlası... Yanıtlarının kısa olmasının nedeni var. Şimdilik fazla lafın yok. Ya üşeniyorsun, ya sıkılıyorsun ya da coşkulu bir aşkın seni bulacağına inanmıyorsun, bilmiyorum. Ama bu kafa yapısıyla, bu kolaycılıkla (kolaycılık derken düşünme ve hissetme kolaycılığından söz ediyorum) karnın doyar ama uçamazsın panpa.

    Bilgiye verdiğin değer de yetersiz. Anahtarı hemen araba anahtarı yaptın. bilgi bizi konfora ulaştırmak için bir ara taşı değildir. Bilgi her şeydir. Üstün körü geçiyor, işine yarayacak olanı alıyor, daha fazla irdelemiyorsun. Kendine yapacağın yatırım için çok önemli bir çeşmenin ağzını kapatmış gördüm seni.

    Ayıyı anlatırken içtenlikle konuşmuşsun. Samimi bir adam olduğunu düşünüyorum. Senin eğlenceli yönlerin, matrak bir kumaşın var. Ama düşmanla savaşın da çok kolaycı. öldürürüm gider. Gitmez panpa. Öncesinde biraz düşünmen lazım. Gururlandığın şey iyi bir şey değil. Ayı öldü. Sen ayıyı anlatmadın bile. Korktun mu, nerden geliyordu, hiç önemli değil. Vurdun öldü. Empati kuracaksın arkadaşım. Başka insanların penceresinden bakacaksın biraz. düşmanın bile olsa... Bunların kişilik problemi olduğunu düşünmüyorum, senin henüz genç olduğunu ve doğru yönlendirilmemiş olduğunu düşünüyorum. Çünkü hepimiz hayatta doğruları birilerinin kılavuzluğunda buluruz. Belki de rol model olarak yanlış kişiyi seçtin, kimbilir.

    Ölümden korkman güzel. intihar eğilimi sıfır. Ama klagib öğretiler yüzünden ‘korku’ ele geçirmiş seni panpa. ‘Sevgi’ olmalı hayatının merkezinde, ‘korku’ değil. Biraz kendini aç, oku, her şeyi sorgula derim sana. En başta da kendini. Kolay bir hayatın olmadığını düşünüyorum, iç sıkıntılarının da mutlaka nedenleri var. Yüzleştikçe kaybolur hepsi. iyi şanslar.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 380.
    0
    başka müşteri yok mu la?
    ···
  6. 381.
    0
    1.Upuzun sonu görünmeyen bi asfalt yol tek araba sığacak genişlikte etrafta sadece yeşil çimenler var arada tek tük yapraksız ağaçlar var yolda ilerliyorum önümde beyaz bi araba var çok yavaş gidiyor ve geçmeme izin vermiyor zaten geçemem yol tek arabalık amk içim sıkılıyor çünkü araba çok yavaş sonra direksiyonu çimenliklere doğru kırıp sağından geçiyorum artık özgürüm hıphızlıyım panpa gökyüzünde güneş var sanki güneşi takip ediyorum yolda hala hiç bişey yok bomboş amk rüzgar saçlarıma vurdukça gözümün önüne geliyo beni rahatsız ediyor tek bir insan tek bir araba ağaç hiç bişey yok amk sadece yemyeşil çimen ve ortada benim gittiğim gri ince asfalt yol var.
    2. Yolda suya rastlıyorum su berrak parlıyor ama içim huzursuz ve korkuyorum çünkü etrefta hiç kimse yok hep yalnızlıktan korkmuşumdur zaten amk. Suyun hafif bi sesi var beni dinlendiriyor azda olsa ama dediğim gibi yanımda kimse olmadığı için içimde bir tedirginlik var ve ordan gitmek istiyorum.
    3.Yola düşmüş bi fincan var arabadan inip alıyorum içinde kahve falı görüyom amk tırsıyorum ama yinede bakıyorum böyle sanki faldan anlıyomuş gibi elimde çevirip anlamaya çalışıyorum sadece böyle şeytan gibi kötü şeyler görüyorum sonra fincanı çimenliklere fırlatıp yoluma devam ediyorum.
    4.Yolda bi anahtar görüyorum deminde fincan görmüştüm bunlar bana bi işaret mi acaba büyülü filandır diye düşünüp tırsıp almıyorum arabama binip giderken aynadan bakıyorum yoldaki anahtara parlıyor canlanacak gibi daha çok korkup gazlıyorum amk.
    5. Yolda önüme bi ayı çıkıyo zaten tırsıyodum bu sefer kalbim çıkacak gibi oluyo zaten yol dar iyice korkuyorum korkudan ölcem nerdeyse sonra yine direksiyonu sağa kırıp kaçıyorum aynadan bakıyorum yine arkamdan koştuğunu görünce donuma sıçacak gibi oluyorum ama neyseki araba var altımda bundanda o şekilde kurtuluyorum panpa
    6. Duvarı görünce artık korku, hüzün, hayal kırıklığı. bu duyguların hepsini aynı anda yaşıyorum. Duvarın dibinde duruyorum bir süre yine içimde korku had safhada bir taraftanda merak ediyorum duvarın arkasında ne olduğunu. Sonra duvara tırmanıp arkasına bakıyorum duvarın tam dibi uçurum hava pırıl pırıl ve heryer ağaç dolu. Buyur panpa
    ···
  7. 382.
    0
    reserved. yarın yazacam amk
    ···
  8. 383.
    0
    ░░░░░░░░░░░░░░░░░▓▓▓▓░░░▓▓▓▓░░▓▓░░░▓▓▓▓░░░▓▓▓▓░░░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓░░░░▓▓░▓▓▓▓░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓▓▓░░░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓░░░░▓▓░▓▓░▓▓░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░▓▓░░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░▓▓▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░▓▓░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓▓▓▓▓▓▓░▓▓░░░▓▓▓░▓▓▓▓▓▓▓▓░▓▓░░░▓▓▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░▓▓░▓▓░░░░░▓▓░░░░░░░░░░░░░░░
    ░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░
    ···
  9. 384.
    0
    1) uzun bir yol iki şeritli ortası kegibli beyaz çizgili sağ ve solra telgraf direkleri ileride dağlar belki bulutlar ama sağ ve sol taraf uçsuz bir çöl adeta. yollar asfalt.

    2)su bi kovanın içinde ama kova tahtadan. kovboy filmlerindeki gibi çit tahtaları demir çubukla tutturulmuş koca bir kova. içine giriyorum sadece donum kalıyor. hava sıcak malum çöldeyim. cısssss ediyor bütün sıcaklığı alıyor benden.

    3)fincanı görüp durdum. fincan fincan tabağının üstünde. içinde de kahve var kahveyi bi çırpıda içip fincanı yer atarak kırdım.

    4) anahtar normal klagib bir anahtar. bol keskili kale nin normal anahtarlarından. bunu arabamda deniyorum malum yolda arabamla gidiyorum. arabanın kapısını istediğim zaman açıyo olabilmeme rağmen deniyorum açmıyor ben de atıyorum.

    5) koşan bir boz ayı. hunharca bana ve arabama saldırmak için geliyor. üstüne sürüyorum. daha çok gaza basıyorum. ayı arabanın üstündne uçuyorç hiçbişey olmamış gibi devam ediyorum.

    6) yine hızlanıyorum. duvar tuğladan. bi seferde delip geçiyorum ve arbama bişey olmuyor. duvarın arkasında yol devam ediyor. değişik bişey yok hep sürmeye devam ettiğim yolun aynısı.

    -- kaç aylık ömrüm kaldı ---
    ···
  10. 385.
    0
    1- çok şirin ve temiz bi yer bakımlı. ağaçlar budanmış, yollar temizlenmiş, çevreyi deniz esintisi sarmış güzel bi yer. akşam üzeri alacakaranlık. hava kapalı ve yağmur atıştırıyo fırtına da yakın. en sevdiğim şekilde. ilerde bi yerde ise ufuk var kutup ışıkları gibi. güneşli orası küçük bi bölme. hayranlıkla izleyerek devam ediyorum iyi ki girmişim bu yola.

    2- su şelale gibi aynı ama sonu var. belli bi kaynak yok. yorgunum ve su içiyorum sonra da biraz tadını çıkarmak için altında durup sırılsıklam ıslanıyorum nasıl olsa biticek. yosun mu tutmuş bu. ama akan su nasıl yosun tutar ? susuzluktan fark edemedim de ilk başta. iğrenç. bilsem ölürdüm de içmezdim.

    3- fincan büyük ve mavi bi fincan. kahvesi içilip fal kapatılmış olduğunu farkediyorum. yorumluyorum kendimce tamam mı bildiğimi farzet, kendimle alakalı çıkarımlar yapıyorum. benim falımmış ama haberim yok, ilginç.

    4- anahtar çok büyük, cetvel gibi. ama farklı biraz sarı renkli üzeri biraz paslanmış sanki. eski püskü bişey ama parlıyo da bi yandan. başıma iş almıyım şimdi düşünürken belki bi yerde işime yarar deyip cebime atıp devam ediyorum.

    5- ayı çevik, hızlı,güçlü. çok eğlenceli. o kavaladıkça kaçıyorum ben de ama dalga geçerek, oyun oynuyorum resmen onunla o da sinirden köpürüyo. sigara içmeme rağmen yorulmuyorum zaten pek şansım da yok dirençliyim. bi yandan da düşünüyorum nasıl alt edicem diye. aklıma o bulduğum büyük anahtar geliyo ve ağaca yaslanıp üzerime gelmesini iyice yakınlaşmasını bekliyorum. yaklaşınca anahtarın sivri tarafını kalbine saplayıp pençesinden sıyrılıyorum ve arkasına geçip ağacın dalına tutunup olanca gücümle arkasından bastırıyorum. işe yaradı, geberdi.

    6- tabi geçiyorum. yasak yazmasa geçmezdim belki. tedirginim. deniz var. çok güzel görünüyo. doğal kalsın diye o yasak yazısını bilerek astıklarını düşünürken büyük bi girdap olduğunu fark ediyorum. çok mu geç ? evet. hadi hakkını helal et panpa.

    liliii,bu yeterlidir umarım. yarı uykulu yarı hayal gücüyle zırvaladım bişeyler ikinci kez okumuyorum yoksa çok saçma gelebilir =) yorumluyamayacağın kadar kısaysa felan da canın sağolsun.
    ···
  11. 386.
    0
    panpa elinize sağlık, çıktığı kadarıyla yapıcam, bittiğinde pm atarım zaten.
    sıcaktan küçük çaplı bir cinnet geçiriyorum, akşam yapıp pm atarım. ;)
    ···
  12. 387.
    0
    1".çok düzgün asfalt bir yol. ben kaldırımdan gidiyorum. çok büyük bir şehrin büyük bir caddesi. arabalar geçiyor ama yayalar fazla yok, o yüzden yavaş yürüyorum. vitrinlere baka baka. dükkanlar genelde sahaflar, eski eşya satan yerler, otantik cafeler, çikolatacılar falan var. Biraz ilerileyip dönünce liman görüyorum. limanın ordan yürümeye başlıyorum. arabalatr yok burda, simitçiler, çaycılar tostçular falan var.

    2.oha amk su demişsin ben zaten dedim onu. tırstım lan ney bu? neyse devam edeiym o zaman. mevsim kış olduğu için suya girmiyorum. simit ve çay alıp oturuyıorum, aaylarımı sallandırıyorum ama suya değmiyor. Kış ama bahardan kalma bi güneş var. kitap okuyorum arada denizi izliyorum, yaz olsa da yüzsek diye düşünüyorum. deniz dalgalı değil, çarşaf gibi. arada bi martılar balık kapıyor.

    3. sonra bir cafey giriyorum. vitrinlerinde bir sürü değişik kupa, fincan var. kahve içmem için birini seçmem gerekiyor. ben de altın rengi, el yapımı süslü ortaçağ havası taşıyan bir fincan alıyorum. ağzı kocaman açık, yavyan büyükçe bir fincan. kahcveyi hızlı soğutanlardan. sonra kaldırıyorum fincanı kahveyi içmek için, fincan çok ağır, neredeyse yarım kilo.

    4. cafeden çıkıyorum , tam çıkarken bir anahtar görüyorum. ev anahtarı. normal, çelik kapı açan cinsten. sonra anahtarlığa bakıyorum, pembe bir anahtarlık, üzerinde numara yazıyor. numarayı arayıp anahterı teslim etmeyi düşünüyorum

    5. şehrin içinde ayı ne geziyo lan. neyse, bana doğru koşan ayı boz bi ayı. aramızda çok mesafe var. ben etrafıma bakıyorum girecek bir yer yok. sadece ağaç var. ona da tırmanamadığımdan yüz üstü yatıp kımıldamıyorum(ölü taklidi) patisiyle kafama vuruyor kokluyor ve gidiyor.

    6. duvar uzun olduğundan arkasını göremiyorum ama bi tarafı delinmiş. ordan bakıyorum muhteşem bir sahil var ama görünüşü ürkütücü. duvarı dolanıp büyük bi delik bulup geçiyorum. kayalık, sahil süper ama deni çok korkutucu girilecek gibi değil. rüzgar da vr ama manzara şahane. biraz orda oturuyorum ve artık her sıkıldığımda oraya gelmeye karar veriyorum
    ···
  13. 388.
    0
    1- heryer yemyeşil yeşilin her tonunu ilerlediğim yolda görebiliyorum gökyüzü masmavi bulutsuz güneş tam tepede bastıgım zemin çim fakat her kısmı değil sağımda ve solumda çeşit çeşit ağaçlar var hepsi olgun. ilerledikçe su sesleri artıyor kuş cıvıltıları herdaim devam ediyor etrafta kimse yok sadece ben varım yolun sonunda iyi birşeyler olacagına umut baglıyorum ama bir türlü sonlanmıyor atmosfer çok güzel huzur verici ama bir okadar bunaltıcı
    2 - suya doğru yaklaşıyorum su masmavi aynı gökyüzü gibi içinde türlü türlü parlak pullu balıklar parlıyor susadıgımı hissedip suya dokunuyorum içmek için ,, o anda bütün balıklar uzaklaşıyor etrafımdan . korktugum için içmiyorum suyu ve uzaklaşıyorum oradan

    3 - fincan kırmızı üstünde birşeyleri simgeleyen desenler var sanki . ilerlediğim yolda ugur getirebilecegini düşündüğüm için yanıma alıyorum

    4 - anahtarıda yanıma alıyorum işime yarayacagını düşünüp anahtarın biçimi normal bizim kapıların anahtarları gibi değil daha farklı bu anahtarın güzel biryerlere açılacagını düşünüp yanıma alıyorum

    5 - yolun sonuna dogru daha hızlı adımlarla ilerliyorum ayının sıgamayacagı kücük bölgelerden geciyorum izimi kaybettirmeye calısıyorum bu ayı işi benim daha cok korkmamı saglıyor ormana benzer yoldan

    6 - ilk önce dinlenirim yavaş yavaş tırmanmaya çalışırım meraklıyım amk . duvarın diğer tarafında iyi birşeyler çıkacagına kendimi inandırırım motive ederim ama biliyorum duvarı tırmanamam orada mal gibi kalırım

    edit: kardeşim eğer analiz yaptıysan ya eksile ya şukula beni ben unuturum çünkü:)
    ···
  14. 389.
    0
    restervet
    ···
  15. 390.
    0
    1)Asfalt bir yol aşağı doğru hafif eğimli ortada palmiye ağaçları var yolda ne araba ne de insan var düz sokaklar ve sıralı binalar var yolun sonunda da plaj ve deniz var.
    2)Yolun sonunda deniz var bu denize koşa koşa atlıyorum balıklama dibe doğru yüzüyorum balıkları yosunları görüyorum sonra hızla yukarı çıkıyorum denizin tam ortasındayım etrafıma bakıyorum
    3)fincan beyaz üzerinde mavi hat şeklinde süslemeler var türk kahvesi fincanı. sonra elime alıyorum altına sağına soluna bakıyorum.
    4)anahtar bakır rengi eski anahtarlardan biraz büyük. onunla yolun ortasındaki bi kapıyı açıyorum kapı açılınca bembeyaz bir ışık görüyorum.
    5)ayıyı görüce yere bakıp saklanacak yer arıyorum yerde bir delik görüp içine giriyorum ayı gidene kadar bekliyorum.
    6)duvarın arkasına bakmadan atlıyorum dipsiz bir uçurum var sürekli düşüyorum.
    ···
  16. 391.
    0
    1. Yeşil ama ağaçların sık olmadığı bir yoldayım. Yolun iki tarafı da papatyalarla dolu. Dört bir yanım dağlarla çevrilmiş olmasına rağmen yine de çok geniş bir alandayım. Yolum dümdüz bir yol. Ne yokuş var ne de kıvrılma. Toprak bir yol. Hani şu at arabalarının geçtiği ve ortasında hafif otların bittiği yol var ya, işte onlardan. Ağır ağır yürüyorum yolda. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak istiyorum. Her attığım adımda bastığım yer de dahil olmak üzere etrafı inceliyorum. Ağaçların arasından bol bol kuş sesi geliyor. Kuşları göremyorum ama epey varlar. Papatyaların arasından ise bazen çekirge sesleri geliyor; hafif sinir bozucu bir şekilde hem de. Sanki kuşların cıvıltısından bıkmışlar da alttan süpürge sapıyla üst komşusunu uyaran asabi ev sakininin çıldırmışlığıyla tüm sesleri bastırmaya ve de susturmaya çalışıyorlar. Ama beni rahatsız eden bir sesleri yok. Bana her ses ninni gibi geliyor adeta. Hafif hafif rüzgâr esiyor. Çok serin hem de. Yüzüme vurdukça rahatlıyorum. Hava güneşli ama ben olabildiğince gölgelerden yürümeyi seçiyorum. Yolun sol tarafı daha ağaçlı olduğu için onların gölgesinden yararlanıyorum. Gölgelik bulamadığımda ise elimle yüzümü koruyorum güneş yüzünden vitiligom yayılmasın diye. Üstümde kırmızı bir t-shirtüm var. Mavi bir kot pantolonu ve beyaz bir spor ayakkabım. Sabah vakti yürüdüğüm için çiğin getirdiği toprak kokusu geliyor burnuma ama güneş çoktan kurutmuş yolu o yüzden ayakkabılarım çamur olmuyor. Ne kadar yürüdüm ve daha ne kadar yürüyeceğim bilmiyorum. Etraftaki ayrıntıların keyfini çıkartırken kendimi başka hayallere ve başka hesaplara kaptrmışım. Başka zamanda, başka yerde ve başka hallerde kendimi hayal ederken bir çok şey kaçırmışım etrafımdan ve bunu farkettiğim zaman da üzülüyorum. Ama geri dönüp bir daha da o kaçırdıklarıma bakmıyorum. Çünkü ilerisi daha ilginç. Geri de çok farklı bir şeyler olsaydı mutlaka hayalimden ya da hesabımdan çıkar ona dikkat kesilirdim. ileride ne var bilmiyorum ve sıfr bunu bilmediğim için kendimi her şeye rağmen gitmek zorunda hissediyorum. Yol bitmeden merak duygumu yenemeyeceğim belli. O kadar yol yürümee rağmen karşıma hiçbir canlı çıkmadı. Yılan, kurt, köpek vs için elime aldığım sopayı hiç bırakmıyorum elimden. Yolun güvenilir olduğundan da emin oldum aslında ama yine de sopayla daha güvende hissediyorum kendimi. Hem canım sıkıldığında sopayla yeri eşeliyorum ya da yoldaki yabani otlara savuruyorum.
    2. Yolda tek başına bir ağacın dibinde tertemiz bir su var. Yağmurdan kalma bi su olmalı çünkü etrafta hiç nehir ya da akan su sesi yok. Suyun içi tertemiz. Çok da susamışım hemen eğilip ağzımı suya dayayıp kana kana içiyorum sudan. Tadı çok güzel valla. Eni boyu benim boyum kadar su. Çok fazla derin değil. Su bitmesin belki başka hayvanlar da içer diye bırakıyorum içmeyi. Elimi yüzümü yıkıyorum ama suyu bulandırmadan yapmaya çalışıyorum. Biliyorum ki su akşam saatlerine yakın güneş yüzünden buharlaşıp gidecek. Bir sonraki yağmura kadar o çukurdaki otlar da su bulamayacak. Ellerini çabuk tutup iyice su depolasalar iyi. Suyun başında çok durmuyorum. Hem başka hayvanlar da benden ürkmesin gelip sularını içsin diye hem de yolun ilerisinde ne olduğunu daha çabuk göreyim diye.
    3. Biraz da ilerliyorum sanırım bir yarım saat ilerlemişim. Yine yalnız bir ağacın dibinde bir şeyler fark ediyorum. Yere serilmiş bir şeyler var. Birileri burada oturmuş ve mola vermiş ama her nedense eşyalarını almadan gitmişler. Hatta yemeklerinin bir kısmını da yememişler. Bir anda bi parlaklık fark ediyorum. Porselen bir fincandan ışık yansıyor. Elime alıyorum fincanı incelemek için. Kahve içilmiş hatta fal bile bakılıyormuş. Artık ne olduysa falın ortasında oldu herhalde. Kenarı dibinden işlemeli bir fincan. Gövdesi ve ağız tarafı beyaz. Yani desenlerle çok boğmamışlar fincanı. Küçük şirin bir kahve fincanı işte.
    4. Sonra başka ne var diye bakıyorum etrafıma ve bir anahtar var. Anahtar eski zaman evlerinin kapısını açan bir anahtar. Üstünde anlamadığım bir alfabeden yazılar var. ilginç bir anahtar bu. Parlak ama yer yer de aşınmış. Sanki çok zaman önce yapılmış ama çok fazla da kullanılmamış gibi. Bir ev ya da sandık anahtarı olabilir. Üstündeki yazılarda nerenin anahtarı olduğuna dair bir yazı olmalı. Sarı ve parlak bir anahtar o yüzden altın olabilir diye düşünüyorum ya da en azından altın kaplama. Madem bu kadar değerli bir anahtardı peki niye burada? Bu anahtarın burada işinin ne olduğundan ziyade sahibinin neden onu burada bıraktığını düşünüyorum daha çok.
    5. Tam ben bunları düşünürken bir ses duyuyorum. Garip bir homurdanma. Ağacın arkasından geliyor. bir bakıyorum ki yavru bir ayı yerde yuvarlanıyor. Çok şirin gözüküyor ama acaba annesi nerde diye düşünüyorum? Bu merakımı fazla sürdürmüyor sağ olsun anne ayı. Bağıra bağıra bana doğru koşuyor. Yavrusuna zarar vereceğimi sandı galiba. Yüksek samanlıkların arasından geliyor acaba orada ne var? Yoksa buradaki eşyaların sahipleri mi? Hemen ağacın arka tarafına kaçıyorum. Eğer koşmaya devam etsem ayı beni yakalayıp parçalar. Elimdeki sopa da bir işe yaramaz. Allah’tan kalın ve büyük bir ağaç. Hemen tepesine tırmanıyorum. Yapacak bir şey yok, inşallah beni görmez diye dua ediyorum. Aramızdaki mesafe çok olduğundan ayının gelmesi zaman alıyor. Ben ağacın arkasından doğru tırmandığım için ayı beni görmedi. Eğer yukarıda olduğumu görürse işte o zaman bittim ben. Ayı etrafı kolaçan ediyor. Kimsenin olmadığına kanaat getirdiğinde de yavrusun alıp yine o samanlıkların oraya doğru ilerliyor. Yavrusunu korumak beni bulmaktan daha önemli sanırım. Derin bir oh çekiyorum ve onların gittiklerinden emin olduktan sonra ağaçtan iniyorum. Her şeyi orada bırakıyorum. Belki bu eşyaların sahipleri ya da onları tanıyan birileri gelir diye düşünüyorum. Yoluma devam ediyorum. Yol o kadar da tekin değilmiş anlaşılan. Sopamı yerden alıp tekrar yola koyuluyorum.
    6. Artık akşam karanlığı bastırmak üzere. Ay ışığı da olmasa hiçbir şey görülmeyecek. Ben halâ kendime bir sığınak bulamadım. Yolu da bitiremedim. Keşke güneş batmadan kendime gece için bir yer hazırlasaydım. Tam bunları düşünürken pat diye bir duvar çıkıyor karşıma kocaman bir duvar. Bu kadar açık alanda nasıl fark edemedim ki acaba? Başı sonu da belli değil gibi. Acaba bir ev mi burası? Üstünde de bir uyarı tabelası var. Sanırım Tanrı misafirlerine pek sıcak bakan birileri değiller. Çok da yüksek bir duvar. Beş yıl önce olsa rahat tırmanırdım ama şimdi hiç tırmanabilecek yapıda değilim maalesef. Etrafını biraz gezeyim belki bir kapı bulurum diye düşünüyorum. Arkadaş gez gez bitmiyor Çin Seddi gibi mübarek. Neyse bir ağaç görüyorum duvarın hemen yanında. arasında bir insanın geçebileceği bir mesafe ya var ya yok. Bu kadar güvenliğine düşkün birileri bu ağacı nasıl fark etmemişler hayret? Neyse vakit kaybetmeden tırmanıyorum bir şeyler görme umuduyla. Biraz zorlanıyorum tabi. Açlık ve hamlık yüzünden epey bir zaman alıyor duvarın seviyesine gelmem. Güç bela duvarın tepesine ulaşıyorum. Önümde sıra sıra ağaçlar var. Anlaşılan içeriden bakıldığında dışarıdaki bu ağacın görülememesinin sebebi u ağaçlar. Çok geniş bir alan ve çok büyük bir ev. Alt katta ışıklar yanıyor ama insan gölgeleri geçmiyor. Dışarıda hiç koruma da yok. Hadi korumayı geçtim bir köpek bile yok. Sanki terk edilmiş gibi. Rüzgâr artık daha soğuk esiyor. Sanırım yağmur yağacak. Ne olursa olsun bir yer bulmalıyım yoksa sabahı zor ederim. Duvar da çok yüksek atlarsam bir yerimi kırabilirim. Duvarın üstüne çıkıyorum ve atlayabileceğim daha alçak bir yer arıyorum. Daha alçak bir yer yok ama sıra ağaçların hemen bittiği yerde bir kaç gübre çuvalı üst üste konmuş. Onların üstüne atlamam daha kolay. Duvara tutunarak önce kendimi yavaşça sarkıtıyorum ve atlıyorum. Ahh biraz canım yandı. Nihayetinde içerideyim. Hiç köpek görmedim ama korkusunu hissediyorum. Ev epey uzakta. Etrafımı kolaçan ede ede gidiyorum eve doğru. Ağaçlardan da çok fazla uzaklaşmamaya dikkat ediyorum. Yüz metre kadar ilerledikten sonra köpek konusunda yanılmadığımı görüyorum. Eevt haklıymışım köpekleri varmış evsahiplerinin. Ama bana zarar verebilecek konumda değiller. Çünkü yerde ölü vaziyette yatıyor bir iki tanesi. Hiç kan ya da yara izi yok. Ümraniye belediyesi de zehirlemediğine göre acaba neden öldüler? Eğer evdekiler öldürmüş olsaydı burada bırakmazlardı. Bunu her kim yaptıysa evdekilere de zarar vermiş olabilir. Daha kötüsü halâ evde olabilir. Artık geri dönüşü yok o duvara tırmanamam. Evde ne olup bittiğine bakmak lâzım. Daha yavaş hafif kambur ve temkinli olarak eve ilerliyorum. Evde halâ hiçbir canlılık belirtisi yok. Havuzu geçtim şimdi salonun cdıbına yaklaşıyorum. Camdan içeri bakıyorum ve gözlerim fal taşı gibi açılıyor. Gördüğüm şey karşısında dehşete düşmemek elde değil... işte bu kadar
    Tümünü Göster
    ···
  17. 392.
    0
    reserved akşam yzarım
    ···
  18. 393.
    0
    ohoo hani analizler?
    ···
  19. 394.
    +1
    Beyinburda

    Hayata bakışın pozitif. Huzurlu, mutlu, keyifli olma eğiliminde bir insansın. Bakımlılık ve düzenli olmak hayatının önemli parçaları. Disiplinsizliğe gelemezsin sen. Oturduğun kalktığın, yaşadığın yer temiz ve düzenli olmalı. Neyi, niçin, ne zaman yapacağını bileceksin. Aslında senin şu an yaşadığın hayatla değil derdin. Gelecekle ilgili kaygılar senin bugününe gölge düşürüyor. Fırtına yakın demen bunun en önemli göstergesi. Hiç güvenmiyorsun geleceğe. Umudun yok değil, var. ‘iyi ki’ hayattayım diyorsun çünkü enerjin yüksek ve yaşam dolusun. Ama gelecekle ilgili büyük sıkıntılar olacağından korkuyorsun. Bu kaygılar biraz yoğunlaşacak sende.

    Aşka bakışın aslında çok güzel ama aynı zamanda da karamsar. Aşkı şelale gibi görmen onun ne kadar muhteşem olduğunu bildiğini gösteriyor. Yaşarsın aşkı, bir engelin yok gibi görünüyor. Ama engelin şu ki, kendini onun mutlaka biteceğine programlamışsın. Korkaklık etmez, girersin içine. Ama bu ‘bitecek’ inancı ister istemez senin tavırlarına yansır ve bitmeyecek olan da biter bu şekilde. Sana önerim kendini bu önyargıdan kurtar. Haklısın, çok kez bitiyor. Ama bu yaşayanlara bağlıdır. Bir sonu olduğunu ezberlersek sürdüremeyiz. Ayrıca sonradan yosunları fark ediyorsun. Bilseydim içmezdim diyorsun ki, bu yaşadığın bir olayla ilgili güçlü bir pişmanlığı gösterir. Ve sanki her seferinde sonrasında pişman olacağın bilgisi bilinç altına yerleşmiş. ‘Belli ki kaynak yok’ diyorsun… Belki de vardır. Sen sadece şelaleyi görüyorsun ama bundan nedense eminsin. Yani, sözünü ettiğim önyargıyı kendi kendine olmayan verilerle kendine kanıtlıyorsun hesapta. Herkes kendini korumak ister ve sen de yeniden üzülmemek için sınırlar koymaya çalışıyor, kendine bazı gerçekleri hatırlatmaya çalışıyorsun. Ama kendimizi korumak aynı zamanda coşkulardan sakınmak anldıbına da gelebilir. Dikkat et derim.

    sevgiliye bakışında da aynı kuşkular var. Anlamaya çalışmak, çıkarımlar yapmak… mavi, kırmızı kadar ilgi çekici olmayan, beyaz kadar masum olmayan, çok iddialı olmayan ama hayati bir renktir. Maviyi seçmişsin. Sevgilin herkesin gözünü üstüne çevirmeyecek ama bakışlar ona döndüğünde de seni mahçup etmeyecek biri olmalı. Güven senin için önemli bir sorun. Travmatik bir durumun yok senin, fincana tekmeyi koymadın, onu fırlatmadın. Sadece çekimsersin. Senin bence biraz cesarete ihtiyacın var. Cesaret derken asosyal olduğunu söylemiyorum. Kendine vereceğin cesaretten söz ediyorum. Yani korkularına gem vurmalısın.

    Bilgiye verdiğin değer güzel ama yetersiz. Hedeflerine göre yavaşsın. Daha disiplinli olmalı, yapman gerekenlerden kaçmamalısın. ‘yapman gereken’ derken senin kendi potansiyeline göre ağırdan aldığını söylüyorum.

    Düşmana karşı aldığın tavırlar zeki ve eğlenceli. Sen içinde pek öfke barındıran tiplerden değilsin. Düşmanınla uğraşırken bile eğlenebilirsin. Ve düşmanı anahtarla, yani bilgiyle altetmen de çok iyi. Kafayı çalıştırarak sıyrılırsın olaylardan. Öyle fevri hareketlerle taka batman zor senin.
    Öfke yok içinde ama umursamazlık ve biraz vicdansızlık sezdim. Ayı için ‘geberdi’ demişsin oysa doğasına aykırı bir şey yapmamıştı.
    Her şeyden işkilli olduğunu düşünüyorum. insanlara güvenin sıfır noktasına gelmiş senin.

    Ölüme bakışın da ilginç. Korkuların var ama bazen ‘iyi ki var’ diye düşünüyor olabilirsin. Enteresan bir soğukkanlılık gördüm sende.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 395.
    0
    @ahuguzar

    yavaş yavaş yapıyorum panpa. pm atıcam, boşuna yazmadın merak etme.
    ···