1. 1.
    +4 -1
    yapıyorum. (kısa yazanlarınkine bakmıyorum, zahmet etmesinler)

    bu test malesef altı soruyu cevaplamayı gerektiriyor.
    ve bunların ilk üçünü biraz uzun yazmanızı gerektiriyor.
    soruyu 'yamaçlı, iki yanı ağaçlı bi yol' gibi mal mal cevaplayanlar parazit yapmasınlar.
    yola çıkın yürüyün abi, bişiler görmemeniz mümkün değil. dağ tepe diyonuz, harbi içim bayılcak.

    ama bu test, bilinçaltınızdaki sorunları ve size engel oluşturacak problemleri su yüzüne çıkartıyor
    taşak bi olay değil yani, harbi analiz.
    ilgilenenler için sorular.

    1. hayalinizdeki yolu anlatın. yolda gidin ve ne görüyorsanız yazın. (uçun, kısa olmasın. en önemli soru.)
    2. yolda bir suya rastlıyorsunuz, suyu anlatın. her türlü su olabilir bu. ne yapıyorsunuz orda, herşeyi anlatın.
    suya giriyo musun, çıkıyo musun? uzun yaz.
    3. yola devam ettiniz, bir fincan görüyorsunuz. fincanı anlatın ve sonra ne yaptığınızı.
    4. yola devam ediyorsunuz ve bir anahtar görüyorsunuz. anahtarı anlatın ve onu ne yapıyorsunuz?
    5. Yola devam ediyorsunuz, birden karşınıza ayı çıkıyor. vahşi bir ayı size doğru koşuyor. gerisini siz anlatın.
    6. ve onca gittiniz, karşınıza yüksek ve boylu boyunca uzun bir duvar çıkıyor. Üzerinde 'geçmek tehlikeli ve yasaktır' yazıyor.
    ne yaparsınız? eğer duvarın arkasına geçiyorsanız, ya da bakıyorsanız tırmanıp arkada ne var diye, gördüklerinizi yazın.

    hadi kolay gele. ben başlığa dönücem, acele etmeyin, önce worde yazıp sonra kopyalamanızı öneririm buraya.
    not; mesaj kutusuna yazmaya zahmet etmeyin, sadece bu başlıkta yapıyorum testi.

    edit; 3.5 cümle yazanlar hiç zahmet etmesin.
    ···
  2. 2.
    +2
    panpalar, sırayla herkese bakıcam, sonra mesaj atıcam.
    kimse boşuna yazmadı.
    ama elimde iş var, teslim ettikten sonra bakıcam.
    ···
  3. 3.
    +2
    saurhanion

    koy zütüne rahvan gitsin diye bi laf vardır, senin hayata bakışın işte öyle panpa. yaşamın keyfini çıkaranlardansın maşallah. gelen ağam giden paşam takılıyon. ufak tefek engeller, pürüzler, sıkıntılar oluyor da, pek taktığın yok. hayat enerjin yüksek. rüzgarın oğlu gibi bi havan var. ayrıntıların farkında, güzellikleri görerek ve tadına vararak, travmalar yaşamadan akıp gidiyorsun. sanalda da reelde de sosyal olduğunu düşünüyorum. doğaya düşkünsün, macerayı seviyorsun. klagib öğretilerin dışında olduğunu düşünüyorum. ezberleri sana dayatmak pek mümkün değil. din dahil herşeyi sorgular, kafana yatmayanı elersin. konformist, rahatına düşkünsün ama zevklerden geri kalacak kadar değil. senle çadır tatili de yapılır.

    aşka bakışın da travmasız. deniz diye tasvir etmen, bu konuda maceracı olabileceğini gösteriyor. çekinmeden yaşarsın önüne gelen her şeyi. hem tadını çıkartırsın, hem de arkanda bırakıp yoluna devam edersin.
    sevgiliye bakışın da dolayısı ile aynı. tadına vararak yaşarsın ama onun narinliğini, yaralarını, dertlerini gerçekten görmezsin. uzar gidersin sonra. bu yüzden fazla derdi, sorunu, yarası olan kadın sevmezsin. nedir yani, üç günlük dünyada seni dinlemeye mi geldim amk der gidersin. senden kolay kolay evlilik adamı çıkmaz diye düşünüyorum. öyle melenkoliye kapılmazsın uzun uzadıya.

    bilgiye verdiğin değer de paraya paralel. biraz kendini geliştirmeye, kendine yatırım yapmalısın. belki bilgisayar çok zamanını alıyordur çünkü senin gibilerden bilgisayar kurdu da olur...

    düşmanlık yok içinde. entrikayla, mücadeleyle ne riske girmek istersin ne de zaman kaybetmek... risk gördün mü yine uzar gidersin.

    maceracılığına karşın, ölüm korkun gayet ciddi boyutta. hiç düşünmemeye çalışıyorsun. hayat bu kadar güzelken ölmek de nemiş amk. senin kumaşında problem yok panpa. kitaplardan kaçmazsan çok daha güzel olur.
    ···
  4. 4.
    +2
    ne sandin yapragam
    ‘farkında’ olarak yaşayan bir adamsın panpa. hayata bakışın çok güzel. komşuluk, dostluk, iyi niyet senin yaşamındaki önemli sözcükler. sen yaşamın güzelliklerin çok farkındasın ama sana kısmet olmadığını düşünüyorsun pek çok şeyin. bir sürü insanın tam tersi olarak da bu senin içini yine de öfkeyle doldurmuyor. acayip yardım sever, iyi bir insansın. mesela bildiğin şeyi üşenmeden paylaşır, anlatırsın bir insana. empati gücün çok yüksek. yoku bilirsin, zoru bilirsin. bu yüzden de başkaları için üzülmeyi de bilirsin.
    lakin hayat pek şahane gitmiyor senin için. yolundaki kocaman çukur bir temel problemin olduğunun çok net göstergesi. klübenin ışığının sönük olması ve ordan korkup kaçman bir çocukluk travması gibi geldi bana. ailevi bir problemin canını yaktığını sanıyorum. sonra da işler yolunda gitmemiş ve düşündüğün şeyleri değil, mecbur kaldığın şeyleri yapmak zorunda kalmışsın.
    bence hiç hak etmediğin bir yerdesin bu hayatın içinde. her şeye rağmen de çok asabi, kötücül ve kinli değilsin. sadece ‘ulan böyle mi olacaktı’ diyorsun sanki... hep yoluna bir şeyler çıkmış, hedeflerinden geri dönmek zorunda kalmışsın. kırılmışsın ve yaşam sevincin hırpalanmış. bence kesinlikle sevmediğin bir işi yapıyorsun.
    aşka bakışın tam sıçanzi! aşka inancın falan kalmamış panpa. kirli suyu taşlarla örtmen, aşkı gördüğün yerde kaçacağın anldıbına geliyor. sanki zaten mutlu olmam imkansız der gibisin. ben daha önce ciddi bir şekilde kırıldığını ve çok üzüldüğünü düşünüyorum.
    sevgiliye bakışında da benzer bir şey var. onu anlamaya çalışmak, zaman geçirmek, tanımlamak, netleştirek istiyorsun ama ‘zorlasam da bir şey göremiyorum’ diyorsun. bu özgüvensizliktir bu konuda. sanki ne olursa olsun seni sevmeyecek. fırlatıyorsun ama ses gelmiyor. sanki hiç kimse senin için üzülmeyecek. oysa birini ne kadar mutlu edebileceğini biliyorsun ama sanki o her kimse, sana şans vermeyecek. karamsarsın panpa. çok iyi, çok merhametli, kişiliği güzel birisin ama karamsarsın.
    bilgiye verdiğin değer güzel. aslında okumaya ve araştırmaya daha çok zaman ayırmak isterdin ama olmuyor.

    hayatın vahşiliği karşısında kendini savunmasız görüyorsun. sen düşmanlıklar karşısında kaba kuvvete başvurmak yerine, onları zekanla alt edebilirsin. yeteneklerin var ve zekisin.
    ölmeye eğilimli değilsin. umutların da tükenmiş değil. dirençli ama sosyal olma konusunda sanırım biraz tembelsin. hayat zor ama işini iyi yapanlar, çalışkan ve iyi insanlar için fırsatlar çıkar her zaman. moralini bozma, çünkü iyi karaktere sahip olmak bu hayatta en değerli şeye sahip olmak demektir. moralini yükseltecek, her şeye iyi yanından bakmaya çalışacaksın. yavaş yavaş her şeyin değişeceğini ve mutlu olabileceğini göreceksin panpa.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +2
    amdan duser gibi
    hayata bakışında henüz ezberler hakim panpa. ezberler bazen huzur verir, bazen de hayata ve karşı cinse bakışımız hakkında önyargılar bırakır bize. iyi bir insansın ama kendini geliştirmek konusunda tembelsin. bu çağın önemli bir sorunu bu zaten, sana özgü değil ama kumaşı güzel ve yetenekli insanların bu konuda ekgib kalması üzücü oluyor. çok iyi şeyler yapabilecekken sıradan şeyler yaparken bulursun kendini çünkü. hayatla ilgili çok büyük derdin yok gibi görünse de, alabileceğin zevklerin asgarisini ve temel olanları aldığını söyleyebilirim. sığ sularda oynamak gibi. oysa derinler çok daha güzeldir.
    yolu sonunda köy görmen, kendine ait güzel ve dostça bir dünya kurma isteğidir. birbirinden farkı olmayan üç yolun anlamı ise, tutkuyla bağlı olduğun bir hedefin olmadığı anldıbına geliyor. o üç yolun mutlaka birbirinden farkı vardır. söylemek istediğim buydu işte. daha fazlasını görebilmek için kendini geliştirmek. (muhtemelen küfrediyosundur da, bu analizi yapmanın da gereği bu maalesef)
    aşka bakışın var ya, bir felaket... toplumsal baskılar ve sözünü ettiğim ezberlerin izlerini görüyorum. “tüm hayvanların kullandığı bir su” izlenimin, aşkı değil de ‘temiz gördüğün ne varsa’ onu seçeceğin anldıbına geliyor ki, bu da dayatmalarla yapılan seçimleri getirir. Aslında hayatın bu tarafı, sen farkına varmadan yormuş seni. ‘Misafir olduğunu hatırlayıp’ tekrar yola çıkmana çok hüzünlendim. o su belki de senin kaderindir. ve sen yolun ortasında kimseye ait olmayan bir yerde misafir değilsin. heryer senin. ve mutlaka seni bulacak olan aşk ‘kirli’ olmayacak panpa. herkesin bir geçmişi var, herkes yaralanabilir, herkes sevebilir ve herkes vazgeçebilir. bu kimseyi ‘kirli’ yapmaz. yaşayacaklarını, henüz daha yaşamadan çöpe atmamak için önyargısız olmanı öneririm sana.
    bak... işte... güzelim fincanı ‘burda olmaması gerekiyordu’ diye fırlatıp attın. aynen söylediğim bu. seni bulacak olan güzel şeyleri, tıpkı bu önyargıyla fırlatıp atmamak için lütfen aklını ve kalbini daha çok kullan, ezberlerin yerine. çünkü olgunlaştığımız zaman bu anılar bize sadece acı ve pişmanlık verir.
    bilgiye verdiğin değerden söz ediyordum. anahtar... otların altında kalmış. hayatında kolay göremeyeceğin bir yerde panpa. ve sonra da kaldırıp atıyorsun. onun neleri açabileceğinin ve sandığından çok daha fazla işe yarayacağından emin ol. atma.

    düşmanca bir tavrın yok senin. düşmanla mücadele etmek gibi bir derdin de yok. onunla uğraşmıyor, savaşmıyorsun ki bu iyi bir özellik. bu arada özlediğin bir yer, belde, insanlar olabilir. ‘o köy’ kuracağın yeni dünya da olabilir, özlediğin bir geçmiş de... ama o konuda umutsuz görüyorum seni.
    hedefine, geriye dönerek kolay ulaşamazsın panpa. zamanın aslında ne kadar hızlı geçtiğini henüz bilmiyorsun. ama ölüm korkun çok insani ve her şeye rağmen yaşama bağlılığını gösteriyor. karşı cinsi düşünürken, insanların en az senin kadar korkuları olduğunu ve hepsinin de senin gibi bir köy hayal ettiğini unutmamanı dilerim.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +2
    mc31fb
    hayata bakışın henüz yavan be panpa. asgari zevklerin peşinde görünüyorsun. hedeflerin yok ve derinleşme ihtiyacı içindesin. aslında okumanın, öğrenmenin öneminin farkındasın ama değişen bir şey olmuyor. gündelik koşuşturmanı kontrol altına almalısın çünkü seni geliştirebilecek her şeyin uzağında görünüyorsun. hayat çok kolay olmamış sana. ya da sen bir nedenle yeterince keyif almıyorun hayattan. yolda tarla dışında bir şey ve devdıbını hiç görememenin nedeni bu. hakiki bir hedefin yok. tutkuyla ne yapacaksın hayatta? neyi çok seveceksin? bunlar konusunda emin olmadan mutlu olmak zor. oysa adaletsizlikleri, olan biteni gayet iyi görüyorsun. mesela seni kafalamak kolay olmaz öyle. eşitsizliğe, düzene, gidişata itirazı olan birisin.
    aşka bakışın tam bir felaket. bırak yolda gördüğün suya yaklaşmayı, kamyonların tekerleklerine ilişmesini bile ‘bulaşmak’ olarak görüyorsun.
    fincanda biraz daha umut vaat ediyorsun. güzelliğini ve önemini fark etmişsin aslında aşkın ve hakiki bir sevgilinin. sanatla alakalı birinin tasviri gibi geldi bana. ama bu hissi yolu anlatırken hiç alamadım doğrusu. ama ciddi bir özgüven sorunu var sende. sanki o kadar temiz ki, o fincan senin olamaz. yani sen kendi iradenle çok hoşlandığın birini elde edemezsin sanki. neler yapmam lazım acaba diye düşünüyor olabilirsin. sanki karşı cinsi elde etmenin bazı formülleri var ve onları öğrenmen gerekiyor. karşı cinsin en temel güdüsü, özgüvenli erkek bulmaktır panpa. o yüzden sadece olduğun gibi olman yeter. kendine güvenmeni öneriyorum. her ne olursa olsun. game of thornes’taki cüceyi düşün... çok çekici değil mi? çünkü zeki ve kendine güvenli. yani ‘her ne olursan ol’ derken bunu kastediyorum.
    anahtar bölümünde bilgiyi önemsediğin ortaya çıkıyor. sadece erteliyorsun. bir takvim yapmanı ve hayatını yönetmeni öneriyorum. çünkü zaman çok hızlı geçiyor. zeki, neşeli ve muhtemelen sanattan anlayan birisin. kendini harcama derim.
    düşmanı evin içinde görmen çok enteresan ve travmatik. büyük korkuların olduğunu görüyorum burada. ciddi bir yalnızlık ve ciddi korkular, acılar. çok altta, çok derine gömmüşsün panpa ama bunlar bugününe yansıyor işte. evin içinde canını çok yakan biri ya da bir şeyler olmuş olduğunu düşünüyorum. herşeyi ilişkilendiriyorsun kafanda birbiriyle. bu yüzden yaşadığın yaşayacağın her şeye etkisi oluyor bunların. bu nasıl bir acı ya da travmaysa, ölmeyi bile düşünmüşsün. evet panpa, durumun ciddiyeti son soruda patladı. yaşdıbına bu kadar koyu imza atan olay herneyse, onunla hesaplaş, yüzleşmeni bitir, yoksa hayatını giber bu problem. moralini yüksek tutmanı ve derine gömdüğün bu sorunu daha fazla iteklememeni ve yok saymamanı öneriyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +2
    evet bu gece de bize ayrılan sürenin sonuna geldik.

    testi yapacak olanlar lütfen soruları iyi okusun, uzun yazsın ve cevapları birbirinden ayırsınlar.
    zamanım oldukça sırayla bakmaya devam edicem. kısa yazıp geçiştirenler analiz beklemesinler.
    esenkalın
    ···
  8. 8.
    +2
    ne diyon la111

    hayat sanki senden habersizmiş gibi ilerliyor. hiçbir şeyi kontrol edemiyor gibisin. yalnızlık hissin ve hayatını, kaderini ele geçirememe duygusu var büyük oranda. yaşamı pozitif görmüyorsun. karamsarlık çökmüş sana. hatta yaşamdan ürküyorsun bile diyebilirim. her şey aksi gidiyor, her şey sana karşı sanki. ve savunmasız duruyorsun hayatın ortasında. ayrıca kederli, hüsranlı.

    aşka bakışın da doğal olarak felaket. basıp geçiyorsun aşka, neden bilmem. birileri tabi sana ‘aptal’ der gibi bakar. aşkı ya önemsemiyor, ya da henüz göremiyorsun.

    bilgiye verdiğin değer güzel. anahtarı yanına alıyorsun ki bu çok iyi.
    düşmanlıktan, insanların vahşiliğinden ve gelecekten korkuyorsun. genellikle mücadele etmek yerine kaçıyorsun.

    karamsarlığın zaman zaman seni ölüm düşüncesine itmiş. ama dirençli olduğundan böyle bir şey yapmamışsın. ölümden de korkuyorsun, yaşamdan da. sana korkular hakim ve bunu sadece sen değiştirebilirsin.
    ···
  9. 9.
    +2
    kronik çatlak;
    eyvallah panpa, sağolasın.
    ···
  10. 10.
    +2
    kronik çatlak

    Hayata bakışın sıkıntılı. Sırtında bir çanta olması da, kendini bulunduğun yere ait hissetmediğinden olabilir. Hatta çok sıkıntılısın diyebilirim. Nereye gideceğini bilmiyorsun, hedeflerin belirsiz ve amaçsızca yaşıyorsun. Seni mutlu edecek şeyler yok. Yoğun bir yalnızlık duygun var.

    aşka bakışın da bir felaket. neredeyse hiç inancın yok gibi aşka. ayakkabının tabanını değdiriyorsun ve su olarak bir çamur hayal ediyorsun. fincana tavrın da buna paralel zaten. kadına verdiğin değer çok fena. doğal olarak sevgiliye verdiğin değer de böyle bir şey. canın yanmış olabilir, belki de birileri önyargı bıraktı sende. ama bu kafayla güzel bir aşk yaşayabilmen ve mutlu olman mümkün değil. aşk seni bulup da tokatlayacak ve kendine getirecek bir şey değildir. onu biz kurarız. bunun için de inancımızın olması lazım.

    bilgiye verdiğin değer, sevgiliye verdiğin değerden çok daha fazla. sen kitap okuyan, kafası çalışan, sorgulayan falan birisin kesin. dünyadan haberin olsun istiyorsun, muhtemelen de araştırıyorsun. bu güzel olan tarafın.

    düşmanlığı sevmiyorsun. dost bir yapın var. iyi bir adamsın. sevdiklerini kırmazsın. kırarsan da sonrasında içine dert olur.

    ölümden fobik bir korkun yok. inançlı olduğunu düşünüyorum. dindar tarafların olabilir ama fanatik olacağını sanmam.

    özetle, senin kumaşında problem yok. Senin enerjiye ve pozitif bakış açısına ihtiyacın var. Hayatta bazı şeylerin çok hızlı değişebileceğini unutma. Her şey, herkes, her olay sana karşıymış gibi düşünme. hayatındaki güzel şeyleri gör ve kadına daha güzel bakmaya çalış. empati kur onlarla. önerim budur.
    ···
  11. 11.
    +2
    domalana korteks

    çok zorlu koşulları olmayan, hayata negatif bakmayan birisin. hayatı pürüzsüz görüyor olman ilginç ve şans tabi. ya da biraz tembellik mi acaba, bilemiyorum. belki de kendine ait bir yol hayal etmeye üşendiğin için bunu buldun. ister istemez ikileme düşürdü bu beni. karşıdan gelen hiç kimse olmaması düşmansızlık, engelsizlik ve kendine güven anldıbına geliyor.

    aşka bakışın bir felaket. bu konuda ya inançlarını yitirmişsin ya büyük bir hayal kırıklığı yaşamışsın ya da bunlar değilse, direk ruhsuzsun ki, sanmam böyle olsun. üstüne basıp geçiyorsun ve hayal ettiğin su sıcak bir birikinti. iyi değil panpa. çünkü bu seni sıradan bir ilişkiye iter ve bir masala inanmanı engelleyeceği için bir masal yaşamanı da imkansız kılar.

    sevgiliye bakışın da doğal olarak sağlıksız. fincanla ilgili söylediklerin bir kızın senin canını yaktığını düşündürüyor bana. ilgisiz değilsin. fincanı yarı gömmüş gibisin. sanki yaşadığın şeyle birlikte onu gömmeye çalıştın ama bir yandan da yüksek bir yere koydun. öfke de var, sevgi de. unutmadığın bir şey var bence senin ve bilinçaltında kadınlara bakışını, önyargını kemikleştiriyor. sana göre başlayan her şey sonunda kırılarak bitecek. çünkü o fincan ordan er geç düşecek. onu orda bırakıp yola devam edeceksin.
    bilgiye bakışın güzel. hayatında bilgiyi kullanacak ve bir şeyler üreteceksin. buna niyetin var.

    zekisin, vefalısın. hayatı sorguluyor, düşünüyor, klagib öğretilerin hepsini direk kabul etmiyorsun. düşmana bakışındaki iyiniyet empati gücünün yüksek olduğunu gösteriyor. sen dozunu bilirsin, bir şeylerin takunu çıkartmazsın. iyi yetiştirilmişsin. usul erkan bilir, saygılı davranır, geçmişte iyiliği olan kimseyi de unutmazsın. aydınlık bir bakış açın var. ayrıca çok iyi, düşünceli ve duyarlı bir insansın. aynı zamanda neşeli, esprili, sevilen birisin.

    evet, sanıyorum yukardaki olayların nedeni anlaşılıyor şimdi. böyle biri olunca, özellikle genç yaşta yaşanan aşklar bu tür insanları kötü etkiler. muhtemelen hiç hak etmediğin bir tavır gördün ve aşktan soğudun.

    duvar boydan boya dememe rağmen sağından geçiş buldun. ve kendine bağımlı yaptığın düşmanla (ayı) birlikte geçtin oradan. tuhaf bir şekilde ölümden korkusuzluk var sende ya da bunu aşırı umut ve kendine güvene bağlayabiliriz. iç huzurun yüksek.
    ve bence yaşından (kaç yaşında olursan ol) her zaman daha olgun olacak bir tipsin sen. kumaşın, kişiliğin çok güzel.
    sana tek önerim, aşka ve kadınlara bakışını yumuşat. kötü insanların bize yapabileceği en kötü şey kötü anılar bırakmak değildir. en kötüsü, başka ve hak eden insanlara yakın olmamızı engelleyecek önyargılar bırakmalarıdır. onlara izin vermemek lazım.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +2
    @224 uçan teneke
    eyvallah panpa, sen de sağolasın.

    @225 ne sandin yapragam
    panpa senin testi sıkıştırmak istemem, hakkıyla bakmak lazım, bi de uzun güzel yazmışsın belli.
    elimdeki işi teslim ettikten sonra yapıcam, sana da pm atıcam.
    ···
  13. 13.
    +2
    @71 adaman
    ümraniye gibi bi yerde oturuyosun
    otobüste karı görürsen fordluyosun
    zate karı dediğin nedir ki
    zütün sıkışırsa düşmanla el sıkışırsın
    malsın ama kendinle barışıksın
    ···
  14. 14.
    +1
    @259 tüylerim diken dinledim panpa. acayipsin.
    ···
  15. 15.
    +1
    teste katılacak arkadaşlar lütfen buraya yazsın, özelden yapmıyorum analizleri.
    ve lütfen adam gibi uzun yazın.
    ···
  16. 16.
    +1
    delimi gibti sizi bu yazılar ne böyle
    ···
  17. 17.
    +1
    Oha pic cok guzel yazmissin verdim sukunu.
    ···
  18. 18.
    +1
    1)dümdüz ve parlak yeni gibi bi asfalt yol. yalnızca 2 şeritlik. kenarlarındaki çizgiler sarıya boyanmış ortadaki beyazlardan farklı. allahın gibtir ettiği biyerdeki bu yola kim bu kadar özenmiş diye düşündürüyor beni. etrafta yalnızca dip dibe sık sazlıklar var, hiçbir tepe yok dümdüz ve karşıya baktığımda sanki gökyüzüne çıkıyormuşcasına ufukla birleşiyor yol. etrafta çok nadir toplasan 5'i geçmeyecek ağaçlar görüyorum. etraftaki yeşillik ndıbına olan tek şey bunlar. sağ tarafımda düz araziden dolayı muhtemelen gerçekte olduğundan daha yakında gibi gözüken minik bi değirmen ve yanında tek katlı küçük bi ev görüyorum tahtadan inşaa edilmiş. fakat terkedilmiş gibi duruyor bulunduğum yerden herhangi bi hareket sezemiyorum. gidip bakasım geliyor fakat vazgeçiyorum enerjimi gereksiz harcamış olabileceğimden. sazlıkların hışırtısını duyuyorum sapsarılar. gün yakıcı güneşli gökyüzü birkaç parça beyaz bulut dışında apaçık. sazlıkların sarı tonları yansıyor her yerden havada hafif rüzgardan uçuşan kopmuş parçaları savruluyor. yol sazlıklarla aynı seviyede yani yer seviyesinden biraz yükseğe inşa edilmiş, sazlıkların boyu yarı boydan biraz daha az geçiyor yalnızca yolu ve etrafta normalden biraz uzun ve sarı çimenlerle çevrili gibi bir görüntüye sebebiyet veriyor bu. yolda bi süre ilerlediğimde sazlıklar yerini hafiften çorak toprağa bırakıyor. sol ileride biraz açıkta uçurumun başladığını görüyorum. dik ve baya yüksek bi uçurum yine çorak dağları gören bi manzarası var. muazzam bi hissiyat uyandırıyor. çok küçük hissettiriyor insana kendini. burası yeşillikten nasibini almış biryer değil pek veya sıcaktan dolayı böyle olmuş olabilir. uçurumun tam kenarına iskele gibi bir inşaanın üzerine kurulmuş dinlenme yeri-çaycı gibi çok yalın, basit bi mekan görüyorum. gidiyorum oraya. burası da terkedilmiş ve içi boş. yalnıca cam kırıkları ve tellerinin bikaçı ekgib bir gitar var. gitarı elime alıp biraz takılıyorum. iskeleden aşağı uçuruma doğru yüksekten korksam da şöyle bi sarkıp bakıyorum sonra yola devam ediyorum.

    2)tekrar sazlıkların arasına dalıp ordan yola çıkıp ilerlemeye devam ettiğimde yolun biraz uzağında hafif bir yamaçtan sonra başlayan gölü fark edip oraya yöneliyorum. temiz görünüyor etrafı küçük taşlık bir araziye dönüşüyor burda topraktan. diğer tarafında gölün tepeler ve üzerlerinde dönmekte olan rüzgar pervaneleri var birsürü. taşların arasından yeşillikler uzanıyor. suya giresim geliyor fakat ne kıyafetlerimi çıkarıp bırakasım var ne de suyun temizliğinden emin olamıyorum yakından baktığımda oldukça temiz gözükse de. diğer yandan hiç insan görmemiş olsam da şu ana kadar, biri gelir de kıyafet ve çantamı çalarsa diye de tırsıyorum. gölün kenarına oturup sigaramı yakmakla yetiniyorum. bir yandan gölü izlerken bir yandan sigaramı bitiriyorum. dramatizasyona bağlayan düşünceler geçiriyorum aklımdan anın güzelliği ve sigaram sebebiyle.

    3)kalkıp ilerlediğimde gözüme beyaz, ağız kısmına yakın yeri mavi ve yaldızlı işlemeli bir fincan takılıyor. fincan eski tarz. şu annane evlerinde olan büyük boy fincanlardan. bir-iki parçası kopmuş ağız ve kulp kısmından. normalde beyaz olan rengiyse baya sünmüş beje dönmüş. sanki çok uzun yıllardır duruyormuş gibi. altına bakınca yazıların da silindiğini görüyorum. belli belirsiz bi iz kalmış sadece. burda bi fincan bulmak saçma geliyor en başta. sanırım bu terkedilmiş yerlerde vaktinde takılanlar arada buralara gelip keyif yapıyorlarmış diye düşündürüyor. bu fincanı burda unutan insan şuan çoktan ölmüş bile olabilir. fincanı alıp göle dönüyorum suya sokuyorum ve mümkün olduğunca temizliyorum. sonra da buraya benden başka biri gelip de görürse diye oldukça muntazam bi şekilde bulabildiğim en büyük düzgün taşın üstüne koyuyorum.

    4)ilerlediğimde güneşin de yansımasıyla parlak birşey gözümü alıyor. nerden geldiğini anlamaya çalışıyorum yansımanın ve ilerlediğimde bir anahtar buluyorum. anahtar da fincan gibi eski tarz bir şey. büyük bir kulbu var. anahtarı bulduğum yerin yanında toprak eşelenmiş gibi. sanki biri ayağıyla toprağı ittirmiş veya toprağa tekme atmış-savurmuş gibi. biri sinirle birşeyler yapmış olabilir, veya bi kavga yaşanmış olabilir ya da belki de hayvanın tekinin toprağı kazmasıdır ve anahtarla alakası yoktur diyorum. ya da belki de eşelenmiş yerde bir şey gizliydi fakat kazmaya başlayanın başına birşey geldi, biri saldırdı ve anahtarını düşürdü. önceden bulduğum fincanla bu anahtar aynı kişi-kişilerin olabilir de. anahtarla fincanın olduğu yere gidiyorum, fincanı alıyorum. eşelenmiş toprağı fincanın yardımıyla biraz kazıyorum. fakat bir şeye rastlamıyorum. fincanı gölün kenarına geri zütürüyorum bıraktığım haline tekrar getiriyorum. anahtarı da temizledikten sonra hatıra gibin boynuma falan asarım la ben bunu diyip yanıma alıyorum.

    5)yola doğru tekrar çıkıp devam etmek üzereyken ayıyla karşılaşıyorum. bear gryls abimiz geliyor aklıma kollarımı açıp olabildiğince heybetli durup boğazımdan çıkabilecek en yüksek seste kükremeye çalışıyorum ama uzaktan onun da bana doğru anırmasıyla altıma sıçarak topuklarımı zütüme vuruyorum. yolu aşıp sazlıkların olduğu alana kaçıyorum, yönümü değiştirip olabildiğince sessiz çömeliyorum. ayının kükreme sesleri bittikten sonra bi süre daha bekliyorum. daha sonra dikkatlice etrafa bakarak geri çıkıyorum.

    6)duvar çok koyu bir yeşil. üzerinde hafif dökülmüş ve yıpranmış beyaz boyayla geçmek tehlikeli ve yasaktır yazıyor. üzerindeki girintilere ayağı elimi sıkıştıra sıkıştıra tırmanıyorum ve tepesinden ileriye bakıyorum. çıkarken merak tavan yapıyo bende. kafamı uzattığımda uzun bir boş arazi var bu bölgede hava biraz buğulu ve boğucu kokuyu hemen alıyorum, arazinin ilerisinde yaklaşık 200 metre sonra bacaları kara dumanlar tüten yapılar ve bu yapılara birşeyler taşıyan insanları görüyorum. hepsi robot gibiler tüm yaptıkları birinin kazıp çıkarttığı şeyleri diğernin alıp fabrikadan bozma bu yerlere zütürmesi. içim kararıyor aşağı iniyorum duvarı takip ederek yürüyorum, demir parmaklıklı büyük bir kapıya varıyor duvar. kapıyı ittirmeye çalıştığımda kilitli olduğunu fark ediyorum. kapının üzerinde anahtar deliği var. bi şans diyip anahtarımı çıkartıp açmayı denediğimde gerçekten de açılıyor kapı ama büyük gıcırdama sesiyle. ileriden birinin şşşş aloo napıyosun ulan sen dediğini duyuyorum, adama baktığımda güvenlik görevlisinden bozma bi tip görüyorum, bana doğru bakıyor ve elinde yolun orda bulduğum fincandan var. fincana bi süre gözlerim takılıyor sonra topuklayarak oradan uzağa yola doğru koşuyorum.

    hacı uzun dedin uzun yazdım umarım kafanı gibmemişimdir.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    -1
    kısa yazanların analizi yukardaki gibi oluyo, bilginize.
    ···
  20. 20.
    +1
    @77 çok teşekkürler, mükemmel bir analizdi ve gayet isabetliydi. inan ben de çok memnun oldum tanıştığımıza.

    edit: bir arkadaşım da analizini yapmanı istedi ve inci hesabı yok dolayısıyla ben yazıyorum buraya. umarım bunu da analiz edersin, şimdiden teşekkürler.

    1.iki yanı sapsarı yapraklı ağaçlarla çevrili çok düzgün bir yol. Üzerindeki beyaz çizgiler sanki üzerinden hiç araba geçmemiş gibi hiç yıpranmamış haldeler. Yaprakların rüzgarda çıkardığı hışırtılardan ve ayak seslerimden başka hiçbirşey duyamıyorum.Yol kenarına birikmiş sarı ve kurumuş yapraklar ben ilerledikçe önüme savruluyorlar. Bir süre yürüdükten sonra yol aşağıya doğru eğimli bir hal alıyor. Bigiblet sürmek için ne kadar mükemmel bir yol diye düşünüyorum içimden. Hafif dönüşlü yoldan yavaş yavaş yürüyerek ilerliyorum. Kafamı yukarı kaldırdığımda masmavi bulutsuz bir gökyüzüyle karşılaşıyorum. Bir süre gökyüzünde süzülen kuş kafilesini izliyorum. Sağa doğru bakınca yolun sahile çok yakın bir yol olduğu anlaşılıyor. Yolda ilerlerken yanıma çok tatlı tertemiz bir yavru kedi yaklaşıyor.Onu sevdikten sonra beni takip ettiğini görüyorum.

    2.Yol sola doğru kıvrılırken hemen dönüşte bi su birikintisi olduğunu farkediyorum. Suyun yanına yaklaştığımda kedi suyu içmek için hazırlanıyor fakat ben izin vermiyorum. Çünkü su çok bulanık ve kirli bir su. Suyun üzerinde kendi bozuk görüntümü zar zor seçiyorum. Suyun hemen kenarındaki ağaçtan suyun üzerine yapraklar düşmüş. Suyu görünce tuvaletimin geldiğini farkediyorum ve suya işeyip ordan ayrılıyorum.

    3.Yolda yürürken ağacın dibinde gördüğüm fincan dikkatimi çekiyo. Hiçbir çöpün bile olmadığı yerde bu fincan ne arıyo diye merak ediyorum. Fincanı elime alıp baktığımda porselen ve ortasından bir desenle çevrili olduğunu görüyorum. Fincanın kulpunun tam ortası kırılmış. içine baktığımda dibinde şekillenmiş kahve olduğunu ve ondan fal bakıldığını tahmin ediyorum. Fala bakan kişi acaba ne görmüştür diye merak edip ben de ondan bişeyler çıkarmaya çalışarak yoluma devam ediyorum. Bir süre sonra o kahve lekelerine yaptığım benzetmeler beni eğlendirmeye başlıyor.

    4.Elimde fincanla yürürken yolda gördüğüm anahtar beni şok ediyor. Çünkü az önce fincanda baktığım şekillerden birinin anahtar olduğunu farkediyorum.Bu kahve falına olan ilgimi iyice arttırıyor. Anahtara baktığımda biraz yıpranmış ve biraz lekeli bir demir anahtar olduğunu görüyorum. Tipik demir kapı kilidi gibi. Anahtarın böyle güzel bir yol üzerinde ve kahveden gördüğüm zaman bulunması onu saklamam gerektiğini düşündürüyor bana. Onu deri ceketimin soldaki fermuarlı cebine koyuyorum. Fincanı da yoldan aldığım bi yaprakla iyice temizledikten sonra iç cebime koyuyorum.
    5.Hafif eğimli yoldan ilerlerken bi ayı görüyorum. Kahverengi gayet büyük bi ayı. Beni gördüğünü ve üzerime koştuğunu farketmem saniseler sürüyo. Hemen bi refleksle yerde bişeyler var mı diye aramaya başlıyorum. Bişey bulamayıp hemen arkamı dönüp kaçmaya başlıyorum.Ama yol rampa olduğu için beni zorluyor. Ayının yarattığı adrenalinle çok hızlıca koşuyorum.Bir süre hiç arkama bile bakmadan koştuğumda düşüyorum ve kalktığımda ayının arkamdan gelmediğini farkediyorum.. Hemen arkamı dönüp baktığımda ayının neden durduğunu anlıyorum. Peşimden gelen kedi pençelerinin arasındaydı ve kan içindeydi. O an içim burkuluyor ve o görüntüye daha fazla bakmak istemiyorum. Ayı ilerleyip benden uzaklaştıktan sonra olayın sıcaklığı geçince göğsümde bir acı hissediyorum. Düştüğümde fincan cebimde parçalara ayrılmıştı ve göğsümü kesmişti.

    6.Tekrar dönüp yoluma eskisi gibi devam ediyorum. Yolun kenarındaki ağaçlardan saklana saklana gidip ayının orda olup olmadığını kontrol ediyorum. Daha sonra onun gittiğine iyice emin olduktan sonra tekrar asfalt yola geçip bugün olanlar hakkında düşünmeye başlıyorum. Daha sonra yolun sonuna geldiğimi farkedip duvarın önünde o yazıyı okuyorum. Duvarın arkasını göremediğim için merak edip hmen duvarın dibindeki ağaca tırmanıyorum.. Duvarın arkasını görünce bu güzel yol bittiği için hayal kırıklığına uğruyorum. Dümdüz tarlalardan ve kısa otlardan başka hiçbirşey yok.
    Tümünü Göster
    ···