1. 26.
    +27
    4 mayıs 1215: çağ atlatan gençler odunların, altınların etrafında toplanmış fısır fısır konuşuyorlar. belli etmeden yanlarına geldim bakayım nasıl atlanıyor bu çağ diye. çaktırmadan bunları duyabilecek kadar yaklaştım. "bugün yatalım yarın sabah erkenden başlarız çağ atlamaya" dedi biri, öbürü "bence uyumayalım yarın geceye kadar, uykumuz düzene girer" dedi. en son bunların uzun boylu olanı "town center meydanına gidelim gezelim biraz kafamız açılır" derken ensesine patlattım. bu çağ atlanacak diye gürledim. sus pus oldular.

    6 mayıs 1215: ibrağam'ın ördüğü kuzeydeki daş duvarı kontrole gittim. gelen geçen kapıdan giriyor köye. herkese açıyorlar. "böyle olmaz" dedim. bundan sonra sadece dostlarımıza açacaklar. üşenmiyorlar da her seferinde kaldır indir koca koca demir çubukları.

    13 mayıs 1215: bugün yine habersiz çağ atlatan gençlere uğradım. oturmuş muhabbet ediyorlardı, beni görünce ellerine bir iki odun aldılar alelacele, üst üste koyuyorlar. göstermelik şeyler, sanki biz genç olmadık. "kellenizi vurdururum" dedim.

    17 mayıs 1215: sabah bağrış gürültü uyandık. dışarı fırladım, britonlular odunculara, yemişçilere saldırıyorlar. hemen karşı taarruza geçtik, kulelerin yardımıyla hepsini defettik.

    19 mayıs 1215: baskın nasıl oldu soruşturulmasını emir buyurdum.

    22 mayıs 1215: baskın sabahı nöbetçiler britonlulara kapıyı açmışlar. yanıma getirdiler. ben size açmayın demedim mi diye sordum, neden açtınız dedim, trade cart geldi diyorlar. britonlar önden trade cart yollamışlar, gelip kapının altında beklemiş, britonlu askerler rahatça içeri girmişler. "nasıl iş o mendeburlar" diye kükredim. "ama beyim trade cart.." diye mırıldandılar. tiksiniyorum, hepsinden tiksiniyorum.

    27 mayıs 1215: sabah gençlerden biri geldi, çağ atlama seviyemiz yüzde otuz olmuş. neye göre hesaplıyorlar, yüzde otuz olan ne, bilemiyorum. çıktım dışarı dolandım biraz, değişen bir şey yok. her şey aynı. çıldırmak üzereyim.
    ···
  2. 27.
    +26
    3 eylül 1215: town center meydanına vardık. öğrenciler toplanmış bağırıp çağırıyorlar. "yol yorgunuyum, yarın ilgilenile" deyüp town center'a çekildim. hemen hamdi çavuş'u çağırttım, fikrini sordum. "deli ibrağam'ı çağıralım, salalım aralarına" dedi. öğrencilere acıdım, "şimdilik kalsın, ibrağam'ın haberi olmaya" dedim.

    5 eylül 1215: maiyetimi toplayıp üniversiteye gittim sabah erkenden. "geometri bilmeyen giremez" yazıyor girişte. "bana baş muavini çağırın" diye emir buyurdum, getirdiler. "bu ne?" dedim. "ilim beyim" dedi. "ben bilmiyorum, şimdi giremem mi?" dedim. "estağfurullah beyim" dedi, sürekli yere bakıyor. "öğret!" dedim. yere bir yuvarlak çizdi. "bu nedir?" dedim, "toptur" dedi. "top senin sülalendir" diye kükredim, celallendim, kellesini isteyecektim ki hamdi çavuş zor zaptetti. "pekala" dedim, geri döndüm. ben yapacağımı bilirim.

    7 eylül 1215: kaya bey ve askerlerine emir verdim, ne kadar öğrenci ve muallim varsa toplattım. hepsini yenice'ye sürdüm. "tüm binaların harcını bu gençler kara" diye emir buyurdum. hepsini deli ibrağam'ın emrine verdim. ağlamaklı oldular. "müstehak size" dedim.

    12 eylül 1215: çağ atlatan gençler mescidi bitirmişler, gittim baktım. güzel olmuş. yalnız hamdi çavuş "çok klagib" dedi. "cedlerin yaptıklarının üstüne yeni bir şey katmamışlar" dedi. "lan senin ceddin ne yaptı bugüne kadar, varsa yoksa yemiş" diye gürledim. bu toprağa bir şeyler çizdi. "şöyle üçgen olsa yukarı doğru, minareleri de böyle kıvrımlı olsa" diye bir şeyler geveledi. modern mimariymiş. "her iş bitti bu kaldı" diye söve söve ayrıldım.

    15 eylül 1215: celaleddin efendi mescidde ilk cumayı kıldırdı. huşu içerisinde secdeye vardık. çıkışta çağ atlatan gençleri aradı gözlerim, bulamadım. soruşturdum, workshop'talarmış. cumayı ekiyor pekekentler. beynamazlara mescid yaptırdık ona yanarım.

    19 eylül 1215: hamdi çavuş "aslında bir wonder yapmak lazım" diye söyleniyor. iyice aklı gitti adamım. allahım sen benim aklıma mukayyet ol. hep yemişten oluyor. hamdi çavuş'un yanına altı pikeman verip bilav çayırının kuzeyini keşif emri verdim. hazırlıkları bitirip haftaya yola çıkacaklar.

    21 eylül 1215: her şeyim var ama datmin olamıyorum. bu datminsizliğimi celaleddin efendi'ye açtım. "çık, gez dolaş, iyice asosyal oldun" dedi. "tamam" deyip ayrıldım.

    23 eylül 1215: hanımı ve kızı alıp göle tatile gitmeyi düşünüyorum. hamdi çavuş'u da kurda yolluyoruz, idareyi kaya bey'e bıraktım. sabaha yola koyulacağız.

    26 eylül 1215: gölbaşında konaklıyoruz. iyi geldi. idris reyis hergün bize balık yediriyor. fosfordan bir acayip olduk, gece parıl parıl parlıyoruz. gölde yüzeyim dedim, ihtiyar heyeti izin vermedi. "gölde yüzmek töreye aykırıdır" dediler. "sittirin lan burada da mı beni buldunuz" diye gürledim, hepsini yemişliye kovdum. düşününce kimse yüzmüyor bu diyarda, inceden tırsmıyor da değilim.

    28 eylül 1215: gölün güneyinde ne var çok meraktayım. keşfe gidesim var, lakin yanımda hanım var, kız var. ipsiz sapsız hep çapulcu doludur şimdi oralar. yemişliye döndükten sonra bi keşfe de ben gideyim niyetindeyim.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +26
    5 nisan 1216: öğleye doğru briton ordusu tarafından bir grup yaklaştı. ellerinde beyaz bayrak, duvar dibine kadar geldiler. biri öne çıktı. "kralınızla konuşmak istiyoruz" dedi. hamdi çavuş'a kaş ettim, "yarın kralımız kralınızla görüşecek" dedi. dağıldılar.

    6 nisan 1216: zırhımı kuşandım, kılıç ve ok aldım, kaya bey ile birlikte duvar önüne çıktık. briton kralı da geldi, uzun boylu, yağız bir delikanlı. at üzerinde dimdik bize yaklaştı. yaklaşırken sanki atın eğerinden bir şey kıpırdar gibi oldu. "o nedir?" diye sual buyurdum "kirpi olabilir" dedi kaya bey. kirpi britonlarda uğurmuş. briton bize yaklaştı, yavaşça işaret ettim, duvardaki askerler yaylarına ok sürdüler. kaya bey elimi tuttu "beyim bize yakışmaz kalleşlik" dedi. "nice canlar yanacak kaya gazi, hiç mi acımazsın?" dedim. "beyim bize kancıklık yakışmaz" dedi. "savaşı durdurmanın yolu budur kaya gazi, niçin anlamazsun?" dedim. "beyim bize böyle g.toşluk, i.nelik, yavşaklık.." gözüm dönmüş, en son kılıcımın kını ile kaya bey'in suratına indirdiğimi hatırlıyorum. kendimden geçmişim.

    8 nisan 1216: başımda büyük bir ağrı ile uyandım. baktım, etrafımda bizim hanım, amcamgiller, hamdi çavuş. beni öldü sanmışlar, gözümü açınca sevinçten ne yapacaklarını şaşırdılar. yalnız hamdi'nin yüzü biraz asıldı gibi geldi bana. sonra sorarım ben ona. tekrar bayılmışım.

    9 nisan 1216: öğleye doğru yarı baygın uyandım. "kızım nerede?" diye sordum, mırın kırın ettiler. yataktan fırladığım gibi town center'ın balkonuna çıktım. aşağıda halk toplanmış, beni görünce sevinç çığlıkları atmaya başladılar. "yaşıyorum! sizin için ayaktayım!" diye seslendim balkondan. aşağıdan bir velet "kral çıplak!" diye bağırdı. başımı öne bir eğdim ki, anadan üryanım. gerisin geri içeri girdim.

    11 nisan 1216: hala yatıyorum. britonların durumunu sordum. "britonları dertetmeyin beyim" dedi hamdi çavuş. merak içerisindeyim.

    13 nisan 1216: sonunda ayağa kalkabildim. town center'da toplantı var beyim dediler, gittim. mum ışığında loş bir oda, ağır ahşap döşeme yürüdükçe gıcırdıyor. her yer minder ve bağdaş kuran insan dolu. ortada aksakallar, ihtiyat heyeti toplanmışlar. bir de kim olduğunu çıkaramadığım bir güruh var. salonda yün çorap, gül yağı esansı, mesh kokusundan geçilmiyor. bir köşeye kuruldum. yabanı güruhtan biri ayağa kalktı. hayrete kapıldım. "will değil mi bu bre hamdi çavuş?" diye gürledim. "odur beyim" dediler. bana yaklaştı, elinde bir torba büzülü idi. ayaklarıma fırlattı, torba açıldı. eğilip baktım. briton kralının kellesi bana bakıyor idi. "münasip görürseniz kızınızla izdivaca niyetliyim" dedi.

    14 nisan 1216: yeteneksiz britonlar. will diye başkasını doğramışlar. biz briton diyarında will ile karşılaşınca oluşan panik ortamında sıvışmış bu. bizim kız da bir sevinçli ki. "zaten ben t.şşağın senin olmadığını anlamıştım will" diyor. hamdi çavuş'a sordum "noluyor lan" diye, "ben de şüphelendiydim beyim, t.şşaktaki ben yanlış yerdeydi" diyor. bir kaç ihtiyar da başlarıyla onayladılar. millet benine kadar ezberlemiş adamdaki malı. nasıl memleket, nasıl köy, tiksiniyorum, dayanacak kudretim kalmadı.

    16 nisan 1216: kırk gün kırk gece düğün tertipledik. bugün başlıyor. her yere tellallar gönderdim. köylü de düğüne pek bir sevinçli. yemişli yemişli olalı bu kadar eğlence görmedi. yemişler oluk oluk gidiyor. hem kızı elin t.şşağına veriyorum hem de düğün tertip ediyorum. iyice karaktersizleştik.

    19 nisan 1216: bugün haber aldık, briton diyarı talan edilmiş. teutonlar geride kalan tüm binaları yakıp yıkmışlar. briton obasına ayı inmiş, ormanları vahşi aslanlarla dolmuş. bir imparatorluk çöktü, ben de o zalımı damat aldım. dört gündür gerdekten çıkmıyor köpek.

    24 nisan 1216: britonlar akın akın geliyorlar. okçu, atlı, köylü. teutonlardan ve yolda kurttan kurtulanlar bize sığınıyorlar. celaleddin efendi'nin dergahından dervişler tek tek hepsine şahadet getirtiyor, dualar eşliğinde mavi elbiseler giydiriyoruz. fethimiz gerçek oluyor hamdolsun.

    28 nisan 1216: hiçbir şey üretemez olduk. doğumlar kesildi, analar süt vermez oldu. "population limit" diyor hamdi çavuş. yenicelilerin salgın hastalığı hep. "hunlarda yok öyle şey" dedim, "bizde var" dedi aksakallardan biri. töreymiş. töreniz batsın.

    30 nisan 1216: town center'ın güneyini imara açtım. yeni gelen britonlara arsa verdik. ev dikiyor, yuva yapıyorlar. damadın aşireti de köye geldi, dünür olduk adamlarla. doğudaki tepenin orada kale içi diye bir yere yerleştiler. pislik, hırsızlık, çetecilik hepsi bunlarda. köylü daha şimdiden yıldı. sonumuz hayrola.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +24
    4 ocak 1216: dört gündür yılbaşını kutluyoruz. bizdeki de ne savurganlık ne şehvet düşkünlüğü ne pişkinlikmiş arkadaş. millet akşama kadar eğleniyor, sabahlara kadar dans, müzik, eğlence. tarkanlar da gitmedi. tiksindikçe tiksindim bu milletten. ne idüğü belirsiz tipler, namusumuz ırzımız var bizim.

    5 ocak 1216: hamdi çavuşu çağırttım, ver elyınslarını defet şu melunları dedim. yol verdik, pembe tarkanlar ayrıldılar.

    7 ocak 1216: kaya bey ve atlıları geri döndüler. stirling savaşı william'ın zaferiyle sonuçlanmış. ordusu ile briton diyarlarını işgale başlamış. dedim "ordu kaç kişidir", "on beş" dedi kaya bey. on beş kişi ile ülke mi işgal edilir lan?

    10 ocak 1216: kuzey duvarına açılan boşlukları örmeye başladık. pekekent oduncular ormanı düzgün de kesmemişler. bazı yerlerde ağaç var bazı yerlerde yok. duvarı nasıl yaparsak yapalım bir yerde boşluk kalıyor. köylüler falan geçiyorlar ağaçla duvar arasından. deli ibrağam'ı çağırttım, bulamadılar.

    12 ocak 1216: deli ibrağam'dan halen haber yok. eniştesini de alıp gitmiş. merak ve endişe içerisindeyim. bir delilik yapmaya. gerçi yaparsa yapsın, biraz da başkaları uğraşsın. sabır Ya Rab.

    16 ocak 1216: lalamı ziyarete town center zindanlarına indim. pek bir zayıflamış buldum. "sıhhatin nicedir lala?" dedim. küfretti. "sonra görüşürüz lala" dedim, ayrıldım. bi muhteşem yüzyıl tadı yaşatmıyorlar adama.

    20 ocak 1216: kuzey duvarında uzun mızraklı, geniş kalkanlı birini görmüşler. açık mavi giyordu dediler. meraka kapıldım, kaya bey'e söyledim, beş atlı saldılar peşinden.

    23 ocak 1216: atlılardan haber yok. kaya bey'e kalan atlıları da salmasını söyledim. altı atlı daha kuzeye yolladık. hamdi çavuş'a emir buyurdum dört de pikeman yolladık.

    26 ocak 1216: pikemanlerin üçün geri geldi. ağız göz darmadağın bunların. "atlılar nerede?" dedim. "yok beyim.." dediler. "pusuya düştük beyim, ben diyeyim yirmi siz deyin yirmi beş kişiydiler" dediler. telaşa kapıldık. kuzey surlarına bizzat denetime gidiyorum yarın.

    27 ocak 1216: geçen haftaki açık mavi giysili adam bu sabah kuzey surlarının dibine kadar geldi. yarı sarhoş "kraaaal" diye bağırıyordu, surlara çıktım "ne var" diye seslendim. "sen kralsan bu daha kraaaal" diye indirdi pantolonu bir taraflarını gösteriyor. "edebini takın bre deyyus" diye kükredim. "naparsın laaan" diye bağırdı bu. "atlılarını hacavat ettim daha ne yaparsın" dedi. okçulara emir verdim, oklamaya başladılar bunu. "ben teutonum laaaan, aşiretiz lan biz" diye bağıra bağıra uzaklaştı.

    28 ocak 1216: pikemanleri çağırttım. "lan hani yirmi beş kişiydiler?" diye sordum. sus pus oldular. hamdi çavuş "beyim teuton şovalyesi o adam, çinçin'in adamları, her türlü yol var bunlarda, ilişmeyelim" dedi. ya sabır çektim. giden atlılara mı yanayım, zedelenen irtibarıma mı bilemiyorum Ya Rab bize sabır ihsan eyle.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    -23
    entry niz pür dikkat okunmuş ve uzun uğraşlar sonucu analizi çıkartılmıştır.

    ---entry incelemesi---

    mizah... hak getire

    zeka unsuru... 404 not found

    güldürmeye tahrik... etkisiz

    hayat görüşü... yok

    test edildi onaylandı... %98.866 başarısız entry.

    ---yazar incelemesi---

    yazarın zeka seviyesine tıbbı bakış... 44+xxx down sendromlu birey

    yazarın yaşam kalitesine bakış... kürdistan asilzadesi diyarbakır beyefendisi

    yazarın neslini tahmin etme oyunu... tamam hemen buldum! bebişinci nesil

    yazarın güldüğü programların tam listesi... fıkralarla türkiye, cennet mahallesi, akasya duragı

    yazarın portesini çizmece ;

    entry girerken sandıgı... cem yılmaz

    aslında olan... teyo emmi

    test edildi onaylandı... %100 şikeyle birinci gelen sperm mahsulü
    ···
  6. 31.
    +23
    4 temmuz 1215: sabah bağrış çağrış, hayırdır deyip kalktım yataktan. halkı selamladığım balkona çıktım. town center meydanı hınca hınç bekar erkek dolu. önlerden yer kapmaya çalışıyorlar. beni görünce alkış ve tezahürat koptu. iyice godoş oldum. Akşam ihtiyar heyeti geldi, onlar da rahatsız. "beyim civarda ne kadar sap varsa köye doldu, karımız kızımız var, tedirginiz" diyorlar. bakacağız hal çaresine dedim. yarın kurultayı toplayacağım.

    5 temmuz 1215: orman tarafındaki çayıra otağımı kurdurdum, ihtiyar heyeti, hamdi çavuş, kaya bey, çağ atlatan gençler toplandık. yazın sıcağında keçi yününden çadıra sıkış tıkış girince bir çorap kokusu aldı ortalığı, sıcak, ter "noluyor bre" diyerek defettim hepsini dışarı. gerisin geri town center'a döndük.

    6 temmuz 1215: varendada town center önündeki gençlerin akıbetini ne yapalım diye mütalaa ettik. "beyim kızınıza talipler" diyecek oldu hamdi, "ben pekekent miyim lan" diye gürledim. sus pus oldu. ben yapacağımı bilirim diyerek dışarı çıktım. "her kim briton kralının kellesini getirirse iş o er kişi damadım olmaya layıktır!" diye bağırdım, gürültüden pek kimse duymadı. "nolmuş, ne dedi, kimi getireceğiz" diye diye kalabalık bir heves dağıldı. bir süreliğine bu sorunu da çözmüş olduk çok şükür.

    9 temmuz 1215: çağ atlatan gençler yanıma geldiler, "beyim az kaldı atlıyoruz" dediler. mektep kurma arzusundaymışlar. "mektebimiz var, hacı celal efendi'nin medresesi neyinize yetmiyor?" diye sual buyurdum. yüksek mektep kuracaklarmış. fen ilimleri üzerine çalışacaklarını söylediler. deli ibrağam'ın daş atanından da yapabilir misiniz dedim, bir sessizlik hakim oldu. "daş bina yaparız.." diye fısıldadı biri, de hadi gidin ne haliniz varsa görün deyip yol verdim.

    13 temmuz 1215: deli ibrağam'ı çağırttım. el pençe divan geldi. "rüyamdaki binalardan bir haber var mı ibrağam?" dedim. "çok daş gerekecek ağam" dedi, sustu. "konuş ibrağam, çekinme" dedim. "ağam yenice kafirinde daş çoktur, lakin bizi yaklaştırmazlar" dedi, başını yere eğdi, sustu yine. "anladım ibrağam, yenice'ye ziyaret gerek.." dedim. bunu duyunca deliye can geldi, gözleri parladı. "ağam daş atanımı da getireyim mi?" dedi, "getir koçum" dedim. koşa koşa çıktı. Allah yeniceliye merhamet ede, bu deliyle biraz da onlar uğraşsın.

    16 temmuz 1215: yüksek mektep için orman tarafındaki çayırın orada, tam workshop'un yanına idareten derme çatma bir bina yapmış gençler, koşa koşa geldiler. iyi dedim, başlayın eğitime. sevine sevine gittiler.

    22 temmuz 1215: hamdi çavuş ve kaya bey'i çağırttım, "asker hazır ola, tez vakitte sefere çıkıyoruz" dedim. hamdi çavuş "nereye beyim?" diye soracak oldu, "sen sır tutmasını bilir misin hamdi çavuş?" dedim. "bilirim beyim" dedi. "ben de bilirim!" dedim. "iyi.." dedi hamdi. "yani.." diye fısıldadım, "tamam.." dedi bu. "tez asker hazrola" dedim, "olur.. bakarız bir şeyler.." dedi, çıktı. alındı sanırım. durduk yere kalbini kırdık adamcağızın özlü söz edeceğiz diye. çağ atlatan gençlere emir buyurdum, son kısımları anal yıllıklara yazmayacaklar.

    29 temmuz 1215: town center meydanında gezerken ince bıyıklı, düz saçlı, kumaş pantolonlu kimseler gözüme çarptı. gençten insanlar, iki tanesini de tanıyor gibiyim, çıkaramadım da. "kimdirler, necidirler" diye sordurttum. "beyim geçen sene kurda saldığın gençler bunlar" dediler. mektepe gidince kumaşlı arkadaşlarla tanışmışlar, çok değişmişler, karıyı kızı da bırakmışlar. ne oldu nasıl oldu anlam veremedim. beni gördüler, pilava çağırdılar. "sağol, çok iş var" dedim. "beyim haftaya mutlaka buyrun" dediler. iyi dedim.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +23
    4 aralık 1215: briton diyarından haber üzerine haber geliyor. bizim kundilerin taşşak will şimdi william wallace diye nam salmış, asker toplamış, stirling üzerine yürüyor diyorlar. britonlar da ordu toplamışlar. sürünsün pekekentler. zamanında keşişti, light cavalry idi az çektirmediler bize.

    6 aralık 1215: britonlar ile aramız iyice bozuldu. ara ara archer, pikeman artık ne varsa yolluyorlar üçer beşer. kuzey duvarının orada bir iki dolanıp gidiyorlar. millet korkar oldu.

    7 aralık 1215: cuma hutbesini ben yapacağım dedim, hacı celaleddin efendi rıza gösterdi. mimbere çıkıp cemaate "korkmayın, şimalde bu duvar, duvarın devamında da geçit vermez orman olduğu sürece hiçbir güç bize ilişemez!" diye konuşma yaptım. yüreklere su serpildi, tekrar işe koyuldular. toplanan para ile de caminin halılarını yenileyecez.

    12 aralık 1215: kaya bey'i çağırttım. ne kadar light cavalry varsa toparlasın, will'e yardıma yollasın buyurdum. kuzey duvardaki kapıyı aylar sonra ilk kez açtık. çocuklar gibi şen on dört atlı sefere çıktılar.

    14 aralık 1215: maiyetimi toplayım yenice'ye teftişe gidiyorum, yemişliyi hamdi çavuş'un idaresine bıraktım birkaç gün için.

    16 aralık 1215: yenice yakınlarındaki daş madenlerine vardık. mazideki şanlı zaferler hatırıma geldi. her yer iskelet dolu. ihtiyar heyetinden en yaşlı olana "gömmedik mi bunları lala?" diye seslendim. "lala?" diye cevap verdi. "lalam beni hatırlamaz mı oldu?" diye sordum. "lala ne la?" dedi. "lalam biraz istirahat buyursun" dedim. adamı zorla alıp zütürdüler. sıkıntıdan iyice bunalıyorum.

    17 aralık 1215: iskeletleri defnettik. öğle vakti yenice'ye vardık. deli ibrağam town center'da karşıladı bizi. enişesini de getirtmiş. town center meydanında duruyor. "ibrağam" dedim "senin enişteden üç dört dane daha yapalım". "olu ağam" dedi. çağ atlatan gençlerden biri "beyim yalnız bunun bir üst modeli çıktı, s3.." diyecek oldu, cephenimin tersi ile ağzına vurdum, sus pus oldu.

    19 aralık 1215: deli ibrağam'ı alıp yemişliye dönüyoruz. workshop'ta bol miktarda enişte üreteceğiz.

    23 aralık 1215: town center zangır zangır titriyor. hayırdır inşAllah diye balkona koştum. tüm köyde atlı okçular dört dönüyorlar. köylünün iflahını gevrettiler. "derhal sela verile!" diye emir saldım, tüm köylü town center'a ve kulelere kaçtı. atlılar tarla bağ bahçe ne varsa yakıp yıkıyorlar.

    24 aralık 1215: hamdi çavuş'la müzakere ettim, moğol denen bir milletin atlılarıymış bunlar. "nasıl girdiler köye bre çavuş!" diye gürledim "kuzeydeki surlarımız, daş duvarlarımız nicedir!" öfkemi zor dizginledim. hamdi çavuş mırın kırın etti "konuş bre!" dedim. "köylüler... " dedi. "nolmuş köylülere, bre anlat!". "köylüler beyim" dedi "odun odun diye ağaçları kese kese surların etrafındaki ağaçları kesmişler, moğol da o açıklıktan girmiş" dedi. tiksiniyorum şu köyden. şu belayı defedelim, alayının köküne kibrit suyu dökeceğim.

    25 aralık 1215: moğol atlısı nicedir dört dönüyor. pikemanlerimiz man at armlarımız kafire işlemez oldu. putperestler dört nala hızla kaçıyorlar. town center ve kulelerin etrafındaki binalara ilişemez oldular ancak tarlalar ve evler harap oldu. deli ibrağam'ı sordurttum, workshop'ta mahsur dediler. kurtar bizi ya Rab!

    27 aralık 1215: şafakla beraber bir cenktir gidiyor. her yer toz duman. kuzey duvardaki açıklıktan pempe üniformalı yiğitler geleyazdı. moğol ile cenk edeler. aralarında tarkanların lideri tarkan'ı tanıdım. yiğit delikanlı. benim kız da gözünü pencereden alamaz oldu. hamdi bey'e konuyu açtım "ahdiniz var beyim, briton kralının kellesi... " diyecek oldu. ya sabır çekip uzaklaştım.

    29 aralık 1215: hun yiğitleri moğolu güney duvarda kıstırıp harap ettiler. at üstünde er, omuz üstünde baş komadılar. halk sokağa döküldü. odunları çıkarttırdım, evler ve tarlalar yeniden yapıla buyurdum. tarkanları ziyafete buyur ettim. elyıns önerdiler. "elyıns nedir?" dedim, ittifak imiş. seve sev kabul eyledim. bir anda kalp gözümüz açıldı, tarkan diyarlarını görür olduk. celal efendi hayra yordu.

    30 aralık 1215: bir yılı daha devirdik bu ecnebi diyarlarda. şükürler olsun.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +22
    beyler başlıkla ilgili diyeceklerim var... biliyorum uzun süre yazamadım. ama ölmez merak etmeyin, çünkü ben de çok eğleniyorum yazarken.

    ama bildiğiniz gibi hastalanıp ara verdiydim. son entrylerime bakarsanız, babaannem vefat etti. takdir-i ilahi, ecel kesin. kimse baki değil ama ister istemez insanın neşesi kalmıyor pek. üstüne dört gündür nişanlımla aram bozuk. çok şükür bugün işler yoluna girdi, en kısa zamanda devdıbını yazmak istiyorum ben de. yemişli'nin akıbeti nolacak ben de bilmiyorum, siz de biraz tüyo verin olm tek yazmak çok zor.
    ···
  9. 34.
    +22
    3 şubat 1216: öğle namazı çıkışında kukuletalı, pelerinli biri yolumu kesti. Eliyle gel işareti yaptı. Baktım bizim deli ibrağam. 'hayrola ibrağam' dedim, 'ağam tebdili kıyafetim, takip et' dedi. Merak ettim, düştüm peşine. Bir miktar yürüdük, güney duvarına kadar geldik. Sonra doğuya kara ormana doğru gittik. Hava kararmaya başladı. inceden tırstım, takıldım delinin peşine gidiyorum, tutsa bir köşeye çekse yardımıma gelen olmaz. 'ibrağam de hele nereye gidiyoruz' diye sordum, 'ağam çok seveceksin, çok hoşuna gidecek' dedi sonra gülmeye başladı. Aklıma geçen sene gördüğüm rüya geldi, iliklerime kadar titredim. Dağın başında deliyle bir başıma, şimdi ıssız bir yamaca kamp kurduk. ibrağam dal toplamaya gitti. Korkudan yatamıyorum. Sırtımı ağaca dayayıp oturdum, belime de kuşağı kat kat bağladım.

    4 şubat 1216: ağacın dibinde uyuyakalmışım, sabah ibrağamın dürtmesi ile uyandım. Hemen kılıca davrandım, ibrağam 'seher vaktidir ağam, namaz eda vaktidir, hem sabah ayazında açıkta yatmak cırcır eder' dedi. Kuşağa baktım bağladığım gibi duruyor. Yola koyulduk. Öğleye doğru bir açıklığa geldik. ibrağam durdu, 'ağam sıkı dur, şimdi sana tayyar babayı gõsterecem' dedi. Yürümekten takatim kalmamış, çaresiz babayı göstermesini bekledim. Bu ağaç dallarından örülü bir tepeciğe çıktı, dalları sağa sola atmaya başladı. Alttan tahta bir sandık göründü. Ancak tekerleri var idi. Üzerinde yanlamasına uzun bir kütük konmuştu. 'ibrağam de hele nedir bu' dedim. 'tayyardır ağam' dedi. bir gevşedim, bir rahatladım ki anlatamam. 'tayyar baba bu mu' dedim. ibrağam 'moğol kafirinin ardından çok düşündüm, rüyanızdaki daş kalaları altetmek içün bize enişteden daha kuvvetli bu tayyarlar lazım.' dedi. En esnek ağaçlar bu ormanda imüş, o sebeple gizliden burada çalışır imüş. ibrağam gibi on adamım ola idi kafiri hallaç pamuğu gibi atar idik.

    7 şubat 1216: yemişliye geri döndüm. Tayyar'ı gizli tutma kararı aldık. ibrağam daş attırabilse de hareket ettiremediğini söyledi. 'bunun daha büyüklerini yap ibrağam' dedim. Hareket sorununu çõzerse yapacakmış. 'ağam bu pıroto tiptir' dedi. Tebessüm ettim 'sen nasıl diyorsan o tiptir ibrağam' dedim. Meczup.

    10 şubat 1216: aksakallarla kurultay'ı toplama emri verdim. Gene kuzey çayırlıktaki keçi yünü çadırda toplandık. Kokudan, sıcaktan Nevrim döndü. 'Allah aşkına bir yıkanın öyle gelin, sarımsağı kim yedi, elli çeşit hacı esansı kokuyor yapmayın eylemeyin' derken kendimden geçmişim.

    12 şubat 1216: emir buyursum, çadırdan yorgan doldurulacak. Teuton meselesini hamdi çavuş ve kaya bey ile müzakere ettik. Önce aşiretin yerini bulalım dedik. 'tiz atlı okçular hazırlana' diye emir buyurdum. Kaç odun ise verilecek.

    14 şubat 1216: süttutmazların esma hatunun oğlu oldu. Göğsü ayı gibi kıllı, bacakları kurt bacağı, beli öküz gibi kuvvetli idi. doğar doğmaz çiğ et ve şarap istedi. Çok pis tırstık, gece gizlice gidip briton duvarlarının dibine bırakıp döndük. Hala şoktayız. Çağ atlatan gençlerden biri 'hep gdo'dan oluyor' dedi. Gözlerime kan yürüdü. 'bu genci lalamın yanına gõtürün eşlik ede' dedim.

    16 şubat 1216: celalddin efendi dün olanları duyunca çok kızdı. Koşup bebeği geri getirelim diye gittik ama nafile, kurt kapmış muhtemelen, veledi bulamadık. Kefaret olarak kırk fakiri doyurmak gerektir diye sofra kurulmasını emrettim. Bedava yemiş var diye ta yenice'den kalkıp gelenler oldu. Artık ses etmiyorum, takatim kalmadı.

    21 şubat 1216: teutonlu şovalye yine gelmiş dün gece. Surların dibinde dolanmış köylüleri kovalamış. Okçular yolladım yenicelinin kuleyi tahkim ettirdim. Sur dibi iyice çapulcu mekanına döndü zaten. Jiletçisi, otçusu ne kadar ipz sapsız varsa doldular. iğreniyorum bu köyden.

    24 şubat 1216: bu sabah köye bir heyet geldi. Taşşak will adamları ile gelmiş. Verdiğimiz desteğe karşılık bize relik getirmişler. Hacı celaleddin efendi benden önce koşup aldı reliği. Seslenmedim.

    27 şubat 1216: william'ın şerefine yemek verdirdim. Zaten ne kadar erzak varsa yemeğe, ziyafete gidiyor. Will yemekte coştukça coştu 'britonların anasını ağlatacam, zaten prenseslerine de çakıyorum' diye bağırmaya başladı, bir yandan da benim kıza bakıyor. Emir verdim, hanımla kızı uzaklaştırdım. Ayrıca bundan sonra erkekler etek giymeyecek, yasakladım. Anamız bacımız var.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +21
    3 ağustos 1215: reliki depodan çıkarttım, çağ atlatan gençlere yolladım. biraz zımparalayın, sağını solunu düzeltin, celaleddin efendi'ye zütüreceğim dedim. tamam dediler. çağ atlama ne alemde, niye bu kadar uzun sürdü diye sordum. "coğrafi keşifler.." diye mırıldandı biri. kellelerini almamak için yumruğumu sıkıp geri döndüm.

    5 ağustos 1215: relik'i getirdiler. altın tozu ile işlemeler yapmışlar, verniklemişler, parıl parıl olmuş. üst tarafında da heykelcikler var, kılıç mızrak savaşır gibi bir sürü heykel. "bu nedir?" diye sual buyurdum "efendim bilav zaferinizi sembolize ediyor" dediler. "hangisi benim?" dedim, sol yanda kafasında çiçekli taç olan birini gösterdiler. "peki ben niye dal daşak dolanıyorum savaş meydanında?" dedim. "efendim sanat.." diye zırvaladı biri. dağılın lan mendeburlar diye kovdum bunları town center'dan. Allah'ım iyice adımı çıkaracaklar. bizim hanıma söyledim, heykellere ipek kaftan dikecek.

    8 ağustos 1215: kaya bey'i alıp hacı celaleddin efendi'yi ziyarete gittik, sefer öncesi hayır duasını almaya. halen yatıyor, toparlanamadı. reliki gösterttim, celaleddin efendinin gözleri fal taşı gibi açıldı. ellerini bana uzattı, bir şeyler söylemek istedi, sanki gerizekalı mı dedi tam anlayamadım geri düştü, bayıldı. "ne dedi?" diye sordum kaya bey'e "sevinç narası attı efendim" dedi. iyi dedim, yataktan sarkan elini öpüp orduyu teftiş etmek üzere ayrıldım.

    12 ağustos 1215: cuma namazının ardından tekbirler eşliğinde orduyu teftiş ettim. skirmishler, man at armslar, okçular.. hamdi çavuş "beyim yürüyüş düzenine geçelim" dedi, tamam dedim. kare şeklinde etrafımı sardılar, okçular arkada, piyadeler önde, atlılar sağ ve solda yürüyoruz. Ben de en ortadayım, hiç bir şey göremiyorum. gidiyoruz öyle. yenice tarafındaki duvarın orada kamp kurduk, deli ibrağam'ı sordurttum, gören olmamış.

    15 ağustos 1215: daş duvarı geçtik, yenice tarafına ilerliyoruz. bu sabah yenice ormanlarına vardık. burada oduncu kulübeleri tarlaları yerle yeksan olmuş. çok şaşırdık. tek bir canlı izine rastlayamadık. hayırdır inşaAllah diyerek Kaya Bey'in yanına üç scout verdim, Yenice'ye yolladım.

    17 ağustos 1215: kaya bey ve scoutları geri döndüler. "beyim yenice yerle bir" dedi. "town center'a kadar gittiniz mi?" diye sordum, korkmuşlar, yamaçtan geri dönmüşler. "bu yıkımı hangi güç yapabilir?" diye hayretler içerisinde kaldım. hamdi çavuş'a emir verdim, askere tedirginliğimizi belli etmeyeceğiz.

    19 ağustos 1215: Yenice'ye vardık. taş üstüne daş kalmamış koca köyde. deli ibrağam çıkageldi birden bire. koşa koşa yanıma vardı, ayaklarıma kapandı "ağam ağam hoşgelmişsin" diye. "kalk ibrağam anlat hele noluyor burada" diye sual buyurdum. eliyle yenicenin doğusundaki tepeyi gösterdi, çarpık çarpık tahtalardan bir şeyler yapmış. "senin rüyanı duyunca aklıma geldi ağam" dedi. gece vakti daş yağmuruna tutmuş Yenice'yi, dümdüz etmiş bırakmış koca köyü. hepsi town center'a sığınmışlar. habire çan çalıyor. Allah'ım çok pis tırsıyorum bu deliden. napsam bilemiyorum. bir savaş zevki yaşattırmadı bana pekekent.

    20 ağustos 1215: town center'ı kuşattık. teslim olun çağrısı için asker yolladım, okladı şerefsizler.

    24 ağustos 1215: hala kuşatma devam ediyor. ne yiyor ne içiyor bunlar bilemiyorum. town center'a doluşmuşlar. deli ibrağam daş atalım diyor, kadın çoluk çocuk var ibrağam, günahtır diyerek kabul etmedim. bekliyoruz.

    26 ağustos 1215: yeniceliler heyet gönderdiler. serbestçe gitmelerine izin verirsek teslim olacaklarını söylediler. iyi dedim. zaten daş ve altın madenleri için geldiydik. nereye giderlerse yenicelilere yol verile diye emir buyurdum. kafile kafile yollara düştüler, town center'ı yakıp yıkıp yağmaladık. içinden bir şey çıkmadı, ne kadar odun, yemiş, altın varsa beraberlerinde zütürmüş kafir.

    29 ağustos 1215: yenice'de kamptayız, toprak reformu yapıyoruz, tüm toprağa el koydum. gece yarısı tüm göğü birbirine çarpan demir sesi gibi sesler kapladı. korku ile birbirimize bakıştık. hamdi çavuş'un ağzından "çağ atladık.." lafı döküldü. etrafıma bakındım, bir değişiklik yok. bırakıp gidecem bu diyarları, o olacak.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +12 -7
    5 şubat 1214: köyde ülkücüler isyan çıkardı kurdu öldürdük diye

    buda benden
    ···
  12. 37.
    +19
    3 ekim 1215: eşi çocuğu toplayıp yemişli'ye döndük ki ne görelim. town center meydanını pislik zütürüyor. herkes pespaye kıyafetler giymiş. kir, pis gırla. meydanda kara patates satan adamlar toplanmışlar. üç beş köylü cılız atların yularından tutmuş sürekli köye girip çıkıyorlar. "hayırdır inşaallah neler oluyor" diyerek adamlara emir verdim, kaya bey buluna diye. britonlara sefere çıktı dediler. nevrim döndü.

    4 ekim 1215: 6 ekim 1215: kaya bey hala yok. ordunun yarısını alıp gitmiş. yollar çamur içerisinde. sokaklar dilenci kaynıyor. bir haftada nasıl bu hale geldi köy bilemiyorum. çağ atlatan gençleri çağırttım, geldiler. koyu renki uzun cüppeler giymişler, kafaların ortasını kazıtmışlar. "bu ne hal, köyün durumu nicedir?" diye sual buyurdum. "orta çağa girdik.." dediler.

    6 ekim 1215: öğle vakti toplu konutlarda vukuat çıkmış asker ile halk arasında. soruşturdum. günlerdir pikeman'ler köylüleri dövüyorlarmış, zorla altın, çanak çömlek topluyorlarmış evlerden. ağlaya ağlaya veriyor köylüler. briton muhaciri bir aşiret var yukarı çayırda oturuyorlar, meczup bir de oğulları var etek falan giyiyor, her yer meydanda. taşşak will diyor köylüler. işte bunun evinde küfe küfe yemiş bulmuş askerler, çanağa çömleğe ses etmemiş de askerler yemişi almak isteyince ters yapmış bu. askerin biri de tokat mı atmış ana bacı mı küfretmiş nolmuşsa bunun aşiret galeyana gelmiş pıçaklarla dalmışlar askerlere.

    7 ekim 1215: pikeman'leri topladım, "oğlum bunlar aşiret, bulaşmayın" dedim. hak verdiler. yalnız taşşak will ortalığı yakıp yıkmaya devam ediyor, durduramıyoruz.

    10 ekim 1215: köylüler dün gece hatce bacıyı ormanda yakalamışlar. kıskıvrak getirmişler kadını. "cadı cadı" diye town center önünde yakacaklar. ruhunun arınması lazımmış. hacı celaleddin efendinin tekkeden dervişler "melunlar" diye bağırarak gelip yetiştiler. kadını ellerinden zor aldılar. "kafir müşrikler" diye diye nasıl sopa yedi köylü dervişlerden aklım şaştı. yemişli yemişli olalı böyle dayak yememiştir. iman gücü ile vurdukça vurdu dervişler. köylü tekrar imana geldi elhamdülillah.

    12 ekim 1215: taşşak will'i yanıma çağırttım, geldi. yüzünü gözünü boyamış, karı gibi de etek çekmiş altına. "derdin nedir aslanım, şu kılığına kıyafetine bir bak" diye babacan yaklaştım. "briton diyarı gözümde tütüyor ağam" dedi. yanına on pikeman kattım, "var git yoluna, campaign mübarek ola" diye buyurdum. ellerime sarıldı.

    16 ekim 1215: bir vebamız ekgibti, o da oldu. resmen helak oluyoruz. merhamet eyle ya rab! tüm köylü iki büklüm geziyor. iflahımız kurudu. soruşturdum, gençlerden ikisi güneydeki gölden bir küfe fare getirip köye salmış. "orta çağ havası yakaladık iyice beyim" diyor. altın madenlerine sürdürdüm, giderken "vay sürgün ha, aynen orta çağ lan" diye mırıldanıyorlardı aralarında. millet aklını da kaybetti iyice.

    20 ekim 1215: seher vakti gizlice yenice'ye haber saldım. "sabah erkenden deli ibrağam tez gele" diye buyurdum.

    21 ekim 1215: bu sabah yenice tarafından bir toz bulutu kalktı, tekbirler eşliğinde deli ibrağam başta arkada onlarca light cavalry town center'a kadar geldiler. pikeman'ler sağa sol kaçıştı. atlılar önümde durdular. deli ibrağam ayaklarıma kapandı. "ağam, beğim, çok şükür sağsın" diye ağlaşıyor. "kalk ibraham seni şova.." derken kendime geldim, omuzlarından tutup kaldırdım. "elhamdülillah imanımız kurtuldu" dedim. tellaklar saldım, orta çağı kaldırdım.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +18
    4 ağustos 1215: bu yıl çok yavaş geçiyor. geçen sene ne kadar çabuktu. göz açıp kapayıncaya kadar bitti. yemişlinin ikinci yılı pek bir yavaş. sıcaklar da kavuruyor. yemiş de kesmiyor artık, insan soğuk bir şeyler arıyor. tüm köylü perişan.

    7 ağustos 1215: hacı celaleddin efendi iyileşmiş. tekke'de dolaşmaya başlamış, tüm köylü sevince boğulduk. sabah erkenden şükür namazı kıldırdım town center meydanında. toza toprağa bulandık. hamdi çavuş cami yaptıralım diyor. olur dedim, çağ atlatan gençlere haber saldım.

    10 ağustos 1215: bir grup britonlu kafir ormana dalmışlar. atlı birlikler, bizim köylülere saldırmışlar. hemen toplanma emri verilsin dedim. town center'da çan çalmaya başladı, köylüler işi gücü bırakıp town center'a geldiler. kaya bey'i çağırttım. "scout rush" yapalım dedi. emir saldım, atına atlayan ormana gitti. kafire galabe çalmışlar, ancak oduncuları kurtaramamışlar. kafir britonlular hepsini kırıp geçirmişler. bir tek hatce bacı'yı ellememişler, "çalılıkların arasında yuvarlandım, görmediler" diyor kadıncağız. ata yükleyip getirmişler onu da.

    11 ağustos 1215: ihtiyar heyetini topladım, "biz niye çan çalıyoruz?" dedim. mırın kırın ettiler. "bre biz kafir adetini ne zamandır taklit ederiz!" diye gürledim. meğerse başından beri böyleymiş. hiç farketmedim. kalp gözüm mühürlenmiş. hemen emir saldım, bundan sonra savaş zamanı sela verilecek. "tüm town centerlarda uygulana" dedim. turnalı selim emmiyi müezzin atadım.

    13 ağustos 1215: ikindi vakti baktık ki gölün oradaki yoldan bir kafile geliyor. idris reyis de başlarında. "ne oluyor" demeye kalmadan bunlar town center'a girmeye başladılar. zar zor durdurduk. "çan sesine geldik" dediler. bir haftalık yol tepip gelmiş gerizekalılar. hepsini geri saldım. "çanı da eritin" diye emir buyurdum. akşam okundu, sükun ettim. çok pis tiksiniyorum bu köyden ya Rab.

    16 ağustos 1215: çağ atlatan gençler geldiler. town center meydanı yerine bir mescid yapalım, orada ibadet edelim dediler. sevindim. "nasıl olacak bu iş?" dedim. "kubbesi çok geniş olacak, minareleri town center'dan da yüksek olacak" dediler. biraz işkillendim. "devam edin, anlatın hele" dedim. "en az on minare olacak, dört imam aynı anda namaz kıldırabilecek, arka tarafa da olimpik havuz düşünüyoruz. kubbe yazları açılıp kapanabilecek, numaralı on bin kişi alabilecek.." deyince artık dayanamadım, "siz mescid nedir bilir misiniz?" diye sual buyurdum. sus pus oldular. hepsini kovdum huzurdan, bir gün kelleleri gidecek ya ne vakit..

    19 ağustos 1215: yenice tarafından deli ibrağam koştura koştura geldi. "town center tamamdır beyim" dedi. yalnız yol verip özgür kıldığımız yeniceliler de daha güneye gidip tekrar town center kurmuşlar. adamlar üç beş köylü ile tüm devleti tekrar inşa etmişler. ürperti geldi. deli ibrağam'a tedbiri elden bırakmamalarını salık verip geri yolladım.

    22 ağustos 1215: yarın sabah yenice'yi ziyarete gideceğim. tüm devlet erkanını topladım. erkan dediğim hamdi çavuş, kaya bey, bir de ihtiyar heyeti. çekip başımı gidesim var.

    25 ağustos 1215: yenice'ye vardık. yerel halk dansları ile bizi karşıladılar. yenice-yemişli dostluk mektebinden talebeler geldi, yemişli marşı okudular, duygulandım. köyü yeniden imar ediyoruz. daş bol, odun bol. yemişliyi bırakıp buraya mı yerleşsem, tiksinti üstüne tiksinti duyuyorum bu diyarlardan. Allahım sen bana sabır ihsan eyle.

    29 ağustos 1215: yemişli'den haber geldi, öğrenciler isyan ediyor diye. panik halinde toparlandık, tez elden yemişli'ye doğru ilerliyoruz. ya sabır, ya sabır.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +17 -1
    beyler,

    hayatta her şey yolunda gitmiyor maalesef. pokemon, age of, bahadır, voltran hikayeleri gibi şen şakrak olmuyor : ( keşke olsa. ben de acayip eğleniyorum yazarken, hikaye sıçtığında ben de biliyorum sıçtığını, genelde stresli zamanlarda hikaye de taka sarıyor.

    dikkat ettiyseniz, hikaye yazmadığım zamanlar inci'ye de hiç giremiyorum zaten. bir süre daha da giremem.

    ha çok bi nane de yazdığım yok, az uğraşsanız bunların kralını yazarsınız ama tembelsiniz aq : d

    bir süre daha yazamayacağım, zaman, takat, şevk kalmadı köle gibi çalışıyorum etimden sütümden faydalanıyorlar

    hepinizi öptüm pampalar
    ···
  15. 40.
    +17
    ···
  16. 41.
    +17
    4 nisan 1216: sabah kuzey surlarından koşa koşa bir haberci geldi. britonlar taşşak will'i yakalamışlar. Town center meydanlarında tehşir edip kafasını keseceklermiş. Gitti deli oğlan. Haberciyi tekrar briton diyarına saldım, gelişmelerden haber verecek.

    5 nisan 1216: hamdi çavuş’u çağırttım, kuzey surunu tahkim et, kulelere okçu yerleştir, demir kapıyı kapa kimseye açılmayacak diye emir buyurttum. Deli ibrağam’ın eniştesini surların arkasına yerleştirttim. Briton gavuru will’i yakaladı ise üzerimize varması yakındır.

    10 nisan 1216: haberci geri geldi. haftaya Meydanda tüm briton villager’ları toplanıp William wallace’ın vuracaklarmış kellesini. Benim de planlarım var elbet.

    11 nisan 1216: kaya bey’i çağırttım. Akıncılarını topla, tüm britonlar town center’da, kuzey diyarlara sefer eylenile, briton diyarı hududunda beni bekleyin dedim. Gözleri parladı. Atlı okçuları ve light cavalry’leri topladı, bayırı inip briton topraklarına doğru dört nala gözden kayboldular.

    12 nisan 1216: yol hazırlıkları dürtdürttüm, william’ın idamında gizlice hazır bulunacağım. Hanım bir pelerin yaptı gri. Deli ibrağam’a da hazır olmasını söyledim, beraber gideceğiz.

    17 nisan 1216: briton diyarındayız, dağlardan ormanlardan gizlice geldik. Üç gündür briton oduncularının arasında odun kırıyorum, bu akşam köylüler birden işi gücü bırakıp town center’a yöneldiler, biz de ibrağamla peşlerinden gittik. Kaya bey’e işaret verdim, bizim ardımızdan odun kamplarını, marketlerini artık güvenliksiz neresi varsa yağma edecekler.

    18 nisan 1216: tüm halk gri giyinmiş, pislik çamur gırla. Geceyi town center’ın uzağında bir handa geçirdik. Muhabbet esnasında Hancı “kral yiyor ama çalışıyor, ordu çok güçlü, istesek misal o Yemişlideki godoşun ağzına s..çarız..” dedi, ibrağam’ın gözü döndü. Kolundan kavradım, zor zaptettim. “odaya çıkalım ibrağam” dedim, “tamam beyim” dedi. Ben ibrağam’a sarılmış üst kata odaya çıkarken hancı arkamızdan “vay.. i..neler” diye mırıldandı, kıs kıs güldü. Ses etmedim. Elbet hesaplaşacağız seninle yağ tulumu.

    23 nisan 1216: sabahı gizlice kılıp meydana gittik. Kalabalık ki ne kalabalık. William’ı getirdiler, yatırdılar bir daşın üzerine. Kalabalığın arasına karıştım, izliyorum. Halk öldür öldür diye bağırıyor. Keşişin biri geldi, krala bağlılık et dedi. William hayır dedi. Keşiş volulu volulu diye kutsal kitaplarından okumaya başladı. Bir yandan da william’ın orasına burasına şiş sokuyorlar. Derken William bir şeyler mırıldandı, rahip durdu “esir bir şey diyor” dedi, halk da sustu. William bir şeyler geveledi, bana baktı, göz göze geldik. Gülümsedim, o da gülümsedi. “yemişlinin kralı burda lan” diye bağırdı. Tüm gözler benle ibrağam’a döndü.

    24 nisan 1216: sabahtandır koşuyoruz, tüm briton ordusu arkamızda. ibrağam’da da iyi nefes var, Yusuf Yusuf dur durak bilmeden gidiyoruz güneye doğru. Yolda kaya bey’in yakıp yıktığı arazilere denk geldik, çoluk çocuk demeden katletmiş, hancıyı da delik deşik etmişler, biraz içim soğudu. Bizdekilerde de el ayarı hiç yok. Tepenin arkasında atlılar mı var ne? Geliyor yine pekekentler. Ya gayret, koş ibrağam koş koooş.

    26 nisan 1216: kuzey duvara yakın yerde kaya bey’le karşılaştık. Okçular davranınca britonlar geri döndüler. Akşdıbına ateşlendim, hasta yatıyorum. Hanım yemiş şerbeti yapıp gelmiş, nevrim döndü, “yemiş tutan elini…” diye sövdüğümü hatırlıyorum.

    28 nisan 1216: britonlardaki de ne kinmiş arkadaş. Will’i parça parça etmişler. kollarını bir kuleye, kafasını barracks'a, bacaklarını town center’a asmışlar.

    29 nisan 1216: Kuzey surun dibinde ipek kumaşa sarılı bir paket bulmuşlar. Alıp getirdiler, açtık, will’in ta**akları çıktı. Tedirginiz. Devir cenk devridir diye dört bir yana haber saldım, eski yenice’den piyadeleri çağırttık. Ya nasip.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    +15 -1
    1 mayıs 1216: sabah town center meydanından gelen bağırış gürültü ile uyandım. köylüler toplanmışlar, ellerinde çekiçler "işçi işçi" diye bağırıyorlar. hamdi çavuş'u çağırttım, "işçi bayramıdır beyim" dedi. emir verdim hepsini oduna ve yemişe saldım. "oduncu", "seyis" diye diye dağıldılar.

    8 mayıs 1216: lalamı ziyarete zindana indim. "lala üzerime çok geliyorlar, dayanamıyorum" dedim. konuşmadı, gözlerimin içine baktı hüzünlü hüzünlü. "her şeyi bırakıp gidesim var lala" dedim. "s.ktir git" dedi. muhafızlara emir buyurdum lalama biraz saman versinler daş zeminde yatmasın.

    11 mayıs 1216: öğle namazı çıkışı kaya bey soluk soluğa geldi, "felaket beyim felaket" diyor. "hayırdır" dedim, teuton gavuru kuzey duvara dayanmış. hemen ordu toplanıla diye emir saldım. yarın kuzeye gideceğim.

    12 mayıs 1216: zibil gibi teuton gelmiş, hepsi kalkanlı mızraklı şovalyeler. duvarın ötesinde ok menzilinin dışında bekliyorlar. çadır kurmuşlar, "ille de teuton olsun, ister çamurdan olsun" diye müzik çalıp oynuyorlar. hamdi çavuş'a sordum bu nedir diye, "savaş dansıdır beyim" dedi. öyle de hareketli parça ki, insanın oynayası geliyor surlarda. askere emir saldım, kimse kıvırmayacak, dirayetli olacağız.

    15 mayıs 1216: üç gündür oynuyor teutonlar. ne enerjidir, ne hırstır. köyde de hırsızlık aldı başını gitti, cepçiler mi ararsın, yemişe dadananlar mı, oğlu askerde olup ziyaretine gidemeyen yaşlı teyzeler mi. köye tüm giriş çıkışları yasaklattırdım.

    17 mayıs 1216: akşama doğru ibrağam eniştesi ile daş fırlatmaya başladı. yetişmiyor. çaresiz bekliyoruz.

    19 mayıs 1216: ikindi vakti teutonların oradan biri yaklaştı. "laaan godoşşş tanıdın mı beni oğluum" diye bağırıyor. surlara çıkıp dikeldim tüm haşmetimle, azametimle ordumun başında durdum. arkadan bir fısıltı geldi "la godoş bizim kralmış" diye. nevrim döndü, zor zaptettiler beni. koluma girmişler. teuton anamıza bacımıza sövdü bir süre. arkadaş ben öyle küfür görmedim, adam çağ açtı çağ.

    20 mayıs 1216: kurultayın kurulmasını emir saldım. tüm kumandanlar gele diye buyurdum. bunlar toplandılar, tiftik çadırı kurmaya başladılar. "lan hala duruyor mu o çadır" diye bağırdım, bayılmışım. uyandığımda çadıra tıkış tıkış doluşmuş savaş planları konuşuyorlardı. çorap kokusundan yine kendimden geçmişim. en sonra "beyimiz yine gayb alemlerine geçiyor.." diye mırıldandıklarını duydum.

    21 mayıs 1216: kaya bey ve atlıları toparladım, kapıların açılmasını buyurdum. "gazamız mübarek ola" diye kükredim. en önde ben, yanımda kaya bey, scoutlar, light cavalry'ler ve horse archer'lar dört nala hücum ettik. teutonlar mızraklarla, ağır zırhları ile geldiler. kıran kırana çarpıştık. omuz üstünde baş, daş üstünde daş koymadık. atlı okçularımız ok atıp kaçıyorlar, teutonlar yavaş, onları takibe çalışırken arkadan süvari birlikleri ile biz dalıyoruz. harcumar ettik koca teuton ordusunu.

    22 mayıs 1216: sabaha doğru savaş bitti. bir kısım teuton'u yakalamışlar. aralarında sur dibinde bana söveni tanıdım. emir buyurdular, yanıma getirdiler. "göster lan kim kral" diye bağırdım hiddetle. "abi valla ben yapmadım" dedi bu. "abi bırak gideyim yoluma, ben kendi halinde bir adamım, ben ettim sen etme, sana kul köpek olurum" diye yalvarıyor. tiksindim. şu köye geldim geleli en çok bu adama tiksindim. zütürün kara ormana, salın orada, kurt halletsin işini dedim. ağlaya ağlaya gitti.

    25 mayıs 1216: köstekli saatimi çalmış şerefsiz teuton. hangi ara zütürdü nasıl yaptı anlayamadım.

    31 mayıs 1216: kuzey surunu da yıktıracam, köyü de taşıttıracağım. yine bir ordu göründü ufuktan, bu sefer briton'a benziyorlar. town center'dan çok surda yatıp kalkıyor olduk. bu sefer will'in neresini getirdiler, ya sabır çekip beklemeye başladık.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      La godoş bizim kralmışta yıkıldım amk 15 dakika aralıksız anıra anıra güldüm
      ···
  18. 43.
    +13 -2
    güldüm bin

    edit: baya değerlenmiş buralar
    ···
    1. 1.
      -4
      Burdan serkan inciye selamlar
      ···
    2. 2.
      +1
      sen ne diyon lan?
      ···
  19. 44.
    +13 -2
    lise hayatımı giben oyun.. hala oynayanlar var mı bunu?
    ···
  20. 45.
    -15
    lan biri hayrına eksilesin beni başlığı kaybetmiyim amk
    ···