/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +48 -1
    ön bilgilendirme:Arkadaşlar hikayede paylaştığım fotoğraf ve giriş yaptığım paragraf neticesinde içeriği yanlış anlayıp okuyabilirsiniz. Eğer ki kahramanlık hikayesi falan dinleyeceğinizi düşünüyorsanız direkt başlığı terkedin.Çünkü bu hikayede benim askerlik görevimi yerine getirdiğim esnada yaşadığım bir takım olayları konu aldım. Olayın komandoluktan, bordo bereli olmaktan, veyahut helipkopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirmek ile uzaktan yakından alakası yoktur.

    Merhaba dostlarım. Bugün sizlere burada bir öykü anlatmak istiyorum. Bizzat yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum daha doğrusu.
    Bu klagib bir hikaye. Sokağın içinden bir hikaye. Hepiniz duydunuz, belki çoğunuz anlattınız bu hikayeyi.Ben de burada, sizlerle paylaşmak istedim hikayemi.
    Hayatımın bir dönemini kapsayan ve belki de benim karakterimde birçok değişikliğe sebep olan bir anı da diyebilirim.
    Önsözü epey uzatmayı lüzumsuz gördüğümden hikayeye bodoslama tabiri ile giriş yapmak isterim;

    Bundan tam 2 sene evvel, totalde 4 sene birliktelik yaşadığım kadınla artık ilişkimizin son demlerini yaşıyorduk.Zor ve taktan bir dönemdi.Ne okuluma ilgi gösteriyor
    ne işime odaklanabiliyor ne de sosyal aktivitelerde etkin olamıyordum.
    Belki aşkım hala devam ediyor ve belki de en kötüsü sadece alışkanlıklarımdan dolayı yaşadığım bir takıntıydı. Bilemiyorum.
    Velhasıl kelam o dönem ilişkimin bitmesini istemediğim için, çoğu insan gibi gururumu ayaklar altına aldırarak bir şekilde kendimi ifade etmeye çalışıyor ve
    ilişkimi kurtarmaya çalışıyordum. Gerek arkadaşlarıyla iletişim kuruyor,ne yapmam gerektiğini konuşuyor, gerek kapısına kadar gidip kendimden ödün veriyordum.
    Fakat bunların hiçbirisi ama hiçbirisi bir gibe yaramadığı için en sonunda vazgeçmiştim.
    Yalnız ben onun peşinden koştukça, onunla beraber olmak için, ilişkimizi kurtarmak adına günlerimi harcadıkça kendimden uzaklaşmıştım. Bunu o zaman farkedemedim.
    Yapayalnız, yalın bir halde kalınca anladım.Ne çok zaman kaybettiğimi.
    Ne işimden hayır geliyordu,ne de açıktan sadece askerliği ertelemekten başka bir gibe yaramayan okulumdan. Dımdızlak bir şekilde kalmıştım öyle.gib gibi..

    Sonrasında radikal bir karar aldım kendimce. Kendimi bir şekilde toparlamam gerekiyordu. Sonuçta dünyanın sonu değildi ya dıbına koyayım. Daha 20li yaşlarımın başındaydım.
    Bir yerden benim de hayata başlamam, birçok şey yapmam gerekiyordu.Çevremdeki herkesin bir uğraşı,bir hedefi vardı. Bense aptal gibi depresif vaziyette geçiriyordum
    günlerimi. Kendimi toparlamam için bu şehirden uzaklaşmam gerekiyordu. Gitmem ve yalnız kalmam. Ailemi,arkadaşlarımı, alışkanlıklarımı..Herşeyi bir kenara bırakarak
    uzaklaşmam gerekiyordu. Fakat bunu yapabilecek kadar lüks bir hayatım olmadığı için bu metodu uygulamanın tek bir yolu vardı! Yıllardır ertelediğim askerlik.
    Radikal bir kararla bir sabah erken saatlerde kendimi askerlik şubesinde buldum. Girdim içeri, gerekli belgeleri alıp, tecilimi bozdurup, askerlik için gün saymaya
    başladım.
    Bu kararıma birçok arkadaşım kızsa da,ailem benim için en doğru olanın bu olduğunu söyleyerek o dönem beni desteklemişlerdi. Sonuçta bir baltaya sap olamayan
    dangalağın biri olduğum için en çok da babam sevinmişti bu olaya.

    Daha sonrasında gün geldi çattı. Askere gitmeme bir gün kala askerlik eğlencesi adı altında arkadaşlarla kadıköyde bir pubda buluşma,bir kaç bira yuvarlama kararı
    aldık.Öyle fazla değil,8-9 arkadaş..
    Fakat çevremdeki çoğu insanın eskiden hayatımda olan kadınla da arkadaşlığı olduğu için, yani hepsi aslında ortak arkadaşlarımız olduğundan, benim aldığım bu kararı
    kendisi de öğrenmiş ve yanımıza gelmişti.Bu kararımı sadece onun için aldığımı bildiğinden bir sorumluluk hissetmişti sanırım.
    Yanımıza geldiğinde masada öylece oturuyordu.Bir şey söylemiyor,ara sıra bana kaçamak bakışlar atmaktan başka bir şey yapmıyordu. Daha sonrasında dayanamayıp
    benimle konuşmak istediğini, farklı bir masaya geçip geçemeyeceğimizi sordu. Benim içimde bir ukte kalacağına dedim gel geçelim, konuşalım.Sonuçta son günüm dıbına koyayım
    konuşmasam 1 sene boyunca ah ulan keşke konuşsaydım diyebilme ihtimalim var. Tanıyorum ben kendimi.
    Velhasıl oturduk konuştuk. Beni beklemek istediğini falan söyledi. Aramak istediğini,bu süreçte yanımda olmak istediğini, bizim beraber büyüdüğümüzü falan fişman.
    Bir sürü şey anlattı dıbına koyayım.E tabi benim orada kafa güzel,e hatun güzel, dıbına koyayım gitmeme kalmış 6-7 saat. Dedim tamam ulan, bekle beni..
    O konuşmadan yaklaşık 2-3 saat geçti geçmedi, kalktı gitti. Sonra samimiyete göre insanlar ufak ufak gitmeye başladılar masadan. Kardeşim Allah\'a emanet ol,söyledir böyledir
    gibi şeyler söyleyerek.
    En son yanımda epeyce samimi olduğum 2-3 kişi kaldı. Onlarla da artık sıkılıp biz de kalkalım dıbına koyayım dedik ve kalktık.
    Ben atladım otobüse gidiyorum dıbına koyayım.Eve geçicem, evden de alibeyköy otogara geçip manisa kırkağaç jandarma komando 6.alay komutanlığına teslim olucam.
    Saat gece 4 civarı peder bey tarafından otogara bırakıldım. işte onlarla da Allah\'a emanet, sağ salim git gel oğlum, yavrum,muhabbeti yapıldı.
    Benim aklımda hiçbçir şey yok ama. Nereye gidiyorum, gittiğim yer nasıl bir yer, orada ne tak yerim,ne ederim yok aklımda hiçbir şey.Tek aklımda olan şey hatun.
    Ulan gideyim 2 ay eğitim göreyim de dağıtıma gelip hatunu göreyim kafasındayım. Başka askerlikmiş, jandarmaymış falan filan hikaye yani. Aklıma dahi gelmiyor.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +11
    Atladık sonra otobüse manisaya gidiyoruz. Otobüs kalktı 5 dakika oldu olmadı telefon zırıldamaya başladı.Bir baktım ki hatun arıyor. Heyecanla açtım tabi. Yolda
    giderken yanımda olmak istediğini, fakat mümkün olmadığından en azından telefonla konuşarak yanımda olacağını söyledi. Ulan zaten duygusaldım iyice iştahım kabardı
    mevzuya. Konuşuyoruz bununla 30-35 dakika oldu olmadı dıbına kodumun otobüsü şehirden çıkar çıkmaz telefon sinyali kayboldu. Manita askfsşf falan bir şeyler diyo
    anlamıyorum ne gibim diyorsa.Ben bir şeyler diyorum,o anlamıyor bu kez. Kapattık telefonu. Dedim bari uyuyayım dıbına koyayım. Yarın gücümüz kuvvetimiz yerinde olsun
    malum askere gidiyoruz ilk günden akşamdan kalma vaziyette gitmeyelim.
    Tam uyuyacağım falan derken gecenin bir vakti deli gibi yağmur başladı. Ulan hüzün çöktü içime iyicene.Bir taraftan sağanak yağmur yağıyor,bir taraftan
    gecenin karanlığı,bir taraftan aklımda telefon sinyalinin kaybolması ve hatunla konuşamama üzüntüsü. Nasıl bir duygu durumundayım bilemiyorum.
    1-2 saat yalandan uyudum derken gün ışıldamaya başladı zaten. Sonrasında kırkağaç'a geldim. Kırkağaç manisaya 80km kala bir yerde. indirdiler beni bi yerde, şurada
    soma otobüsü var ona bin seni tam alayın önünde indirir. Eyvallah kaptan falan filan indik aşağıya. Soma otobüsüne bindim gidiyorum.Bir abiyle tanıştık otobüste
    ama ne konuştuk,ne oldu ne bitti tam hatırlamıyorum. Bayağı askerlikten dem vuran bir abiydi ama. Selam olsun kendisine.

    Soma otobüsü beni köşe bir yerde indirdi. indiğim yerden yaklaşık 300-400 metre yürüdükten sonra alay kapısına ulaşıyorsunuz. Alaya bir gidişim var ama sormayın.
    Son gün şeklim bozulmasın diye ne saç tıraşı olmuşum ne sakal.20-30 cm saç var kafamda dıbına koyayım, rüzgar vuruyor saçlarıma püfür püfür,bir karizmayım ki sormayın.
    Alaya doğru giderken bilenler bilir kırkağaç'ta efsane bir dağ tepesi vardır.Önce vatan tepesi derler. Kocaman böyle "önce vatan" yazar. Ulan şaka maka askere geldim
    hissiyatı başladı onu görünce. Zaten 100 metre ileride 2 nöbetçi er var bana bakıyor ne gibim yiyor burada diye. Elimde sülüs kağıdım öylece ilerliyorum tepeye bakarak.
    Nöbetçilerin yanına vardığımda "selamun aleyküm,ben askere gelmiştim de,teslim olacam işte ben de askerim beyler" falan diyorum. Heyecanlıyım dıbına koyayım. Adamlar
    baktılar kağıda, eliyle bir yeri işaret etti şuraya git diye. Gittik.Bir baktım 20-30 tane benim gibi dalyarak bekliyor.Üst araması varmış meğerse.

    Üst araması, çanta kontrolü gibi metodlar uygulandıktan sonra, kayıt işlerimizin halledilmesi için tek sıra vaziyetinde toplanmamız istenildi. Toplandık bizde.
    Ama tipleri görmeyin. Herkes farklı farklı coğrafyalardan gelmiş, kimisi dızzo, kimisi iyi aile çocuğu, kimisi benim gibi alkolik belli, kimisi evli çoluk cocuk sahibi.
    Herkes farklı lan.Bu kadar farklı insanı aynı objektifte görmek zaten askerlik haricinde nasip olmazdı.Çok farklıydık.
    Toplandık normal adım halinde önümüzdeki "usta" askeri takip ediyoruz. Giderken tabi alayın içerisinde yürüdüğümüz için bir sürü eğitim yapan, uygun adım yürüyen, marş
    söyleyen bölükler görüyoruz. Bazı boşta olan askerlik bizi yani "çömezlerini" karşılamaya gelmişler. Demiştim ya şeklim bozulmasın diye saçlarımı kesmedim diye.
    Kafamı, aklımı dengemi gibeyim dedim oradayken. Saçlar uzun olduğu için, anadoluda uzun saçlı erkek görmeyen bir takım askerler tarafından karşılanınca durum bayağı
    bir farklı oldu tabi. işte sana değil de saçlarına üzüldüm. Oğlum bu nasıl adam lan puahauhau.Vay amk bunu da mı askere almışlar gibi, türlü türlü tahrik edici sözlere
    maruz kaldım. Benim gibi birkaç kişi daha vardı tabi..
    Sonrasında kayıt olacağımız yere geldik. Kayıt eden bir assubay başçavuştu. Beni görünce bu ne hal lan böyle? Seni üniversite bahçesinden mi topladılar aminüym?
    Sen askere nasıl gelmen gerektiğini bilmiyor musun? Diyerek fırça attı bana. Kayıt edildikten sonra usta askerler tarafından apar topar berberhaneye zütürüldüm.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezevenk
      ···
    2. 2.
      0
      Rezerve
      ···
    3. 3.
      0
      Rez gibeyim reeeeez
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 3.
    +9
    3 sene boyunca argan yağıyla beslediğim,kerastes şampuanlarla parlattığım,zeytinyağıyla sıvazladığım saçlarım saniyeler içerisinde,takoz bir tıraş makinesiyle
    yok olup gitmişti.Aynada gördüğüm bir insandan çok,yüksek gıda takviyesine maruz kalmış patatese benziyordu dıbına koyim.Velhasıl berberhanedeki işim bitince
    diğer askerlerin yanına katılıp,işte bildiğiniz şeyler palaska,kamuflaj tibi standart techizatları almaya zütürüldük.
    Aşıdır,ıvır zıvırdır işlerimiz bittikten sonra kaçıncı postada olduğumuz,bölüğümüz falan ayarlandı.Yerleşmeye gönderildik.Yerleşmeye giderken Allah razı olsun
    hala bazen arar sorarım,urfalı bir eleman çıkageldi.Bavulumu taşımamda yardımcı oldu.Benim acemi birliğindeki en sıkı dostum oldu.
    O gece,yani ilk gece yatağa kafamı koyar koymaz uyuyuverdim.Hiçbir şey düşünmedim.Bazı insanlarda travmadır askerdeki ilk gece ama ben öyle normal yatıp osura osura uyumuştum.
    Sonrasında günleri saya saya beklemeye başladık bitmesini.Çok çile çektiğim bir dönemdi dıbına koyayım.Manisa kırkağaç gerçekten lanet bir yerdi.
    Hatta dağıtım izninde manisayı anlatan bir entry girmiştim.. http://www.incisozluk.com.tr/e/198425040/ şu linkten bakarsınız,tekrar anlatmayayım şimdi.
    Öyle böyle derken günler bir şekilde geçiyordu.içtima,içtima,içtima.Sürekli birileri gelip bize bağırıp çağırıp bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı.
    Eğitim yapıyorduk.Heryere uygun adım gidiyorduk.Kantinden sigara almaya uygun adımla gider hale gemiştik dıbına koyim.
    Ama öyle veya böyle günler geçiyordu,dağıtım zamanına az kalmıştı.Dağıtım demek benim lügatımda izin demekti.izin olsun ki hatunla konuşayım.Çünkü herşey
    havada kalmıştı.Tamam seni bekleyeceğim demişti de, 1 satır cümle kurmuştu dıbına koyim.Askerde de ara sıra 5-10 dakika naber nasılsın diye konuşuyor kapatıyorduk.
    Mevzunun içi çok boştu ve bunu beni huzursuz ediyordu.
    ···
  4. 4.
    +7 -1
    Öyle böyle derken zaman akıp geçti gitti. Dağıtım yerlerimizin açıklanma safhasına nihayet gelmiştik. Nereye gideceğim, doğuda mı olacam, batıda mı olacam, gibimde bile
    değildi. Aslında çıtırdan doğu istiyordum. Dağ 2 falan izlemiştim askerden evvel. Daha askerlik nedir,ne değildir tam öğrenemediğimiz için hani gidelim dağlarda
    gezelim modundayım.
    Dağıtım yerim bingöl merkez ilçe komutanlığı çıkmıştı. Dağıtım yerine uçak biletini devlet kestiği için de dağıtım iznine devlet karar veriyor. Yani bilet hangi tarihe
    çıkarsa o kadar tatil yapma fırsatınız oluyor. Fakat minimum 7 gün izin veriliyordu. Benim biletim geç bir tarihe çıktığından 11 gün izin verilmişti. Normalde
    bu iyi bir olay değil. Sonuçta totalde 1 yılda kullanacağınız izin günü 24 gün. Dağıtım izni de bunun içerisinde olduğu için daha ilk etapta 11 gün izin kullanmak
    pek hoş değildi. Fakat henüz taze asker olduğum için ve ilk iznim olduğu için 11 gün kulağıma çok hoş geliyordu.

    31 mart sabahı, elimizde çantalarımız, manisada son kez içtimaya girdik. Yüreğim pır pır atıyor. Sanki yıllardır buradaymışım gibi,2 ay değil,2 sene gibi, özgürlüğe
    gidiyormuşum gibi hissediyorum. Askerliğim bitmiş gibi hissediyorum. Mavi nevresim değil, annemin yumoş ile yıkadığı nevresimlerde uyumaya, sevdiğim kadına kavuşmaya
    gidiyorum. Nasıl da heyecanlıyım.O yüzden otobüsle değil uçakla gitmeye karar vermiştim.O yol biter mi lan? Manisada havalimanı olmadığı için otobüs ile izmire geçtim.
    izmire vardığımda henüz uçak faaliyetine vakit vardı. Gelmişken boyoz moyoz yerim, kahvaltı ederim,2 ay sonra ilk kez ince belli bir bardaktan çay içerim diye
    oturdum bir ufak kafede.Çayımı içiyorum, boyozumu yiyorum.O sırada annem aradı.O benim gibi, yüreği pır pır.. Neredesin oğlum diyor, merak ediyor kadıncağız.
    Annemle konuştuktan sonra hesabı ödedim, kalktım kafeden. Koşar adımlarla gidiyorum. Nereye gideceğimi de bilmiyorum dıbına koyim.
    Bir taksi çevirdim, geçtim halimanına. Oradan istanbul'a...
    ilk gün dışarıya çıkmadım. işte aile saadeti bilirsiniz.Öyle annem, babam,biraderlerim takıldık evimizde. Ertesi gün hatunla buluşma kararı aldık. Hatunun da çok
    yakın bir arkadaşı var, ismi tülay. Tülay ile ben yine bu hatun vasıtasıyla tanıştım ama çok yakın arkadaş olduk.Çok yanımda olmuştur sağolsun. Benim hatun da tülaysız
    yapamazdı.O nereye tülay oraya. Sürü gibi geziyorlardı dıbına koyim. Yine tülay falan gelecek muhabbeti oldu. Tabi ben biraz askerden geldiğim için romantik şeyler
    bekliyorum haliyle ama, naparsın?Tülay da geliyor..

    Neyse efendim ben bunlarla buluştum. Yine kadıköyde bir kafede.Çay çorba içiyoruz, muhabbet ediyoruz da,bir sıkıntı var dıbına koyim. Hatun bana bozuk atıyor.
    Bir garip yani. Hiç öyle dimo pub'ta içerken ki coşkusu yok. Seni beklerim derkenki ateşli halleri yok piyasada. Veya telefondaki ses rengi falan yok.Öyle yalandan gülmeler,ne bileyim samimiyetsiz hareketler var.
    Ulan dedim acaba benim pgibolojim mi bozuldu, yoksa bu hatunun yine fikri değişti de ben askerim diye mi söyleyemiyor? Sonra bu mevzuyu tülaya da sordum.Yok be kardo
    normal dedi.iyi dedim ben de.11 günü öyle yedik. Kızla da toplasan 3 kere mi ne buluştum. Dağıtım izni zütümüze girdi yani anlayacağınız.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezerved
      ···
    2. 2.
      0
      ilgimi çekti rez
      ···
    3. 3.
      0
      Rezerved
      ···
    4. 4.
      0
      Rezerve
      ···
    5. diğerleri 2
  5. 5.
    +11
    Sözün özü hatunun kaprislerinden dolayı bayağı bir hayal kırıklığı yaşadığım için o 11 gün bana zehir olmuştu. Zaten daha önümde 10 ay askerliğim vardı.
    Bunca şeyden sonra beni ümit verip, koşa koşa gelince de bu şekilde karşılaması benim gururumu bir hayli incitmişti. Fakat bir şey demedim. Hiç ama hiç ses etmedim.
    Normal devam ettim. Bozulduğumu belli etmemek istedim nedense.
    Daha sonra bu böyle devam ederken,e sayılı gün tabii, izin bitti. Emektar adam peder bey tarafından bu kez Atatürk havalimanına bırakıldık.
    Sabahın erken saatlerinde, sanıyorum 8,45 civarı bingöle iniş yapmıştım. Havalimanına girdim, bavulumu aldım derken, birden etrafımda 2 tane inzibat bitti.
    inzibat dediğimde öyle aklınıza klagib inzibat kıyafeti gelmesin. Normal sivil iki kişi.E tabi asker olduğumuz tipten belli. Sarışın adamım ben hemen farkediliyorum
    bingöllü vatandaşların arasında. Elimizde de askeriyenin verdiği bir çanta var. Bilen bilir gib gibi bir çanta. Farkedilmemek mümkün değil yani.
    inzibatların referansı ile birlikte bir otobüse bindirildim. Otobüsle alaya vardık. Alaya vardığımızda yaklaşık 1-2 saat sonrasında benim karakola düştüğüm söylenildi.
    Merkez ilçeye bağlı, bingöl-elazığ karayolunun üzerinde,33 şehit anıtının hemen karşısında varolan, yeni yapılmış bir karakol..
    Karakolun en önemli özelliği, zamanında 33 askerimizin şehit olduğu o noktaya bir anıt yapılmış. Anıt yapıldıktan sonra da bir jandarma karakolu inşaa edilmiş.
    Bu yüzden de ismi Anıttepe jandarma karakolu olmuş.Bu yüzden manevi değeri yüksek olan bir karakoldur.

    Fakat karakoldan komutanlarımın beni almasını beklemek zorundaymışım.Çünkü benim gibi anıttepe askeri olan birkaç kişi daha varmış ve onların da ktmye katılmasını
    bekliyorlarmış. Falan filan işte.

    Ktmde toplamda 3 gün kaldım ama o 3 gün dile kolay beyler.Ben hayatımda bu kadar zor zaman geçirmemiştim. Resmen saniyeler dakika gibi, dakikalar saat gibi ilerliyordu.
    Elimde takoz bir telefon, bazı yerde çekiyor, bazı yerde çekmiyor. Kızı aradım 2-3 sefer.Çalıyor çalıyor açan yok. Arkadaşları arıyorum, müsait olanı yok.
    Ulan birileriyle konuşmam lazım benim. Zaman geçirmem lazım. Yoksa kafayı yiyecem orada.
    Gözüm hep telefonda. Kız arar mı? Ha şimdi aradı,ha şimdi arayacak. Deli gibi onu bekliyorum. Neden aramıyor diye türlü türlü şeyler düşünüyorum.
    ···
    1. 1.
      +3
      o çantanın avradını gibeyim. bilmez olur muyum o çantayı.
      ···
  6. 6.
    +9 -1
    Neyse kızı akşam vakti bir kez daha arayınca bu kez telefonu açtı. Konuştuk öyle, neden açmıyorsun, neredesin,ben bu Allah'ın dağında seni düşünüyorum
    sen benim telefonumu neden açmıyorsun gibi haklı sitemler ediyordum. Kız da duymamışım, uyuyordum gibi şeyler zırvaladı.Tam da hatırlamıyorum gerçi cevabını, yalan olmasın
    şimdi.

    Ktm'de ilk iki gün kimseyle arkadaşlık kuramadım. Normalde askerde arkadaşlık kurmak kolaydır.Çünkü orada herkes yalnız, herkesin birilerine bir şeyler anlatmaya ihtiyacı
    var. Herkesin birine güvenmeye, biriyle muhabbet etmeye, dost olmaya ihtiyacı var.Çünkü ne ailen yanında,ne dostların,ne sevgilin, kimsen yok. Yapayalnızsın.Bir sen varsın
    bir de silah arkadaşların. Onlar hem ailen olacak,hem kardeşin,hem dert ortağın.
    Bu yüzdendir ki insan ne kadar çekingen de olsa askerde bunu bir şekilde aşar.Çünkü buna ihtiyaç duyar.
    Fakat dediğim gibi ilk iki gün ben kimseyle konuşmadım.Öylece içime kapanık vaziyetteyim. Biraz da karakola gidicem diye orayı merak ediyorum.
    Burada bir düzen tutturmaya lüzum yok sonuçta diyorum.E aklım hatunda zaten.
    ···
    1. 1.
      0
      reserveee
      ···
  7. 7.
    +7
    Ktm'de kaldığım ikinci günün gecesi artık ktmdeki son gecemdi. Yani uyuyup uyanacak ve ertesi günü karakolda olacaktık. Anıttepe askerlerinin tamamı ktmye katılmıştı.
    Ktmye tüm askerler katıldığından ve kalmış olduğumuz koğuşta yetersiz yatak olduğundan birçok kişiye yatacak yer kalmıyordu. Bundan mütevellit de kendi aramızda ranzaları birleştirme kararı almıştık. Beraber uyuyacaktık.Ne yapacaksın? Sabah 5te uyanıyorsun gibe gibe uyayacaksın...
    Yatarken yanımdaki bir arkadaş bir sağa dönüyor,bir sola.E haliyle rahatsız oluyorum. Omzuna elimi attım ;
    Ben:Yahu biladerim bir rahat dur da uyuyalım
    +Ya kardeşim uyayacağım uyumasına da tam yatağın ara yerine denk geldim. Rahat edemiyorum. Boşluğa düşüyorum dıbına koyim. Ayrıca yanımda bir eleman var adam deri ceketle yatağa girmiş.Onu gördükçe benim tepem atıyor laf da etmek istemiyorum..

    Söylemiş olduğu adama baktım antepli bir çocuk. Hayatımda gördüğüm en esmer insan. Mousa sow'dan daha siyahi gözüküyor fakat antepli. Adam gerçekten o sıcak koğuşta, sıkış tepiş yattığımız yatakta, deri ceketle uyuyordu. Yanımdaki eleman daha fazla dayanamayıp ben bir sigara içicem diye kalkmaya yeltendi. Sonra nezaketen beni de davet etti.Ben de çıktım onunla beraber kapı önüne. Tanıştık,konuştuk, dertleştik.Zaten ihtiyacım da vardı böyle bir herife.Şansa benim gideceğim karakola gidiyormuş o da.

    Çocuğun ismi Sinan. Tuncelili fakat istanbulda ikamet ediyormuş.Hem de benim yaşadığım semte çok yakın bir yerde.Öyle kendisiyle tanıştık, arkadaş olduk.
    ···
  8. 8.
    +11
    Sinanla arkadaş olduğumuz gecenin ertesi günü, saat 16:00 civarında, anıttepe jandarma karakol komutanlığından nihayet bizi almaya gelinmişti. Bizi almaya gelen iki araç vardı. Biri kobra 2,ve ona eskortluk eden mercedes unimoc... Çok deli aletlerdir ha.

    Velhasıl bu askeri araçları görünce nasıl bir yere gideceğimizi iyice merak etmiştik. Doğuda bir karakolda jandarma olmak öyle herkese nasip olmaz. Terörden,ramboculuktan dolayı değil ,karakol herzaman daha iyidir.Az asker olur, temiz olur, çok iş olur ama yüksek rütbelilere çok çarpılmazsınız. Belli başlı avantajları vardır. Yemekler daha güzel olur. Yüksek maaş verirler.(600 liraydı).Zaten bingölde çarşı izni de olmadığı için ha karakoldasın,ha alaydasın. Farketmiyordu.

    Araçlarla yaklaşık 45-50 dakika yol katettikten sonra zaten karakola gelmiştik.Biz karakola vardığımız esnada dedelerimiz futbol maçı yapıyorlardı. Araçlardan indiğimizde bizi gören askerlerin hepsi etrafımıza toplandı. işte geçmiş olsun, wellcome to cehennem, şafak kaç, nerelisin muhabbetleri yapıp, akılları sıra bizimle eğlenmek için başımızda toplanmışlardı.
    Karakolun etrafı yüksek duvarlarla çevriliydi. Hapishaneyi andırıyordu. Etraf gözükmüyordu. Karakol içeriğiyle alakalı bilgi vermem doğru olmayacağından, karakolu bu şekilde anlatmamın yeterli olacağını düşünüyorum.Çünkü daha fazlası suç teşkil ediyor.
    ···
  9. 9.
    +8
    Karakolda ilk gecemizde bizi serbest bıraktılar. Kamuflaj falan giydirmediler, biraz etrafı tanıyın, askerlerle kaynaşın diye saldılar bizi.E ben de durur muyum? Fırsattan istifade telefon açmaya başladım. Ailemi,arkadaşlarımı, tanıdık tanımadık kim varsa arıyorum öylesine.
    En son her ne kadar telefonumu açmadığı için sinir olsam da kız arkadaşımı aramaya karar verdim.
    Yine telefon çalıyor, çalıyor,açan olmuyor. Derken bir kez daha çaldırıyorum. ikinci kez numarasını çevirip çaldırdığımda silah sesleri yükseldi. Pata pata silahlar sıkılıyor, nereden sıkıldığı belli değil. Usta askerler saldırı varr ,saldırı varr diye etrafta koşuşturmaya başladılar.Ben içeri, karakola kaçtım.E ne yapayım dıbına koyim? Henüz silah zimmeti bile verilmemişti. Taş mı atayım?
    Karakolun ışıkları kapatıldı, usta askerlerin hepsi silahlarını alıp daha evvelden planlanmış olan mevzilerine doğru koştular.Biz de karakolun içerisinde gazinoda yere yatmış bekliyoruz.
    5 veyahut 10 dakika boyunca silah sesleri kesilmedi. Daha sonra silah sesleri kesildi, ışıklar açıldı, millet içtima düzenine geçti. Meğerse saldırı değil tatbikat yapılıyormuş. Fakat askerin ne kadar sürede mevzisine gideceğini gerçek manada ölçebilmek için, karakol komutanı ve birkaç uzman çavuş haricinde kimse bilmiyormuş tatbikat yapılacağını.
    O silahların sıkıldığı vakitte de kız beni aramış.E dıbına koyayım adam doçka ile araziyi tararken telefonun zırıldamasını hissetmek mümkün değil. Tatbikattan sonra içtima düzeni alındığından ve karakol komutanı aklı sıra bize hoşgeldin tatbikatı yaptığından dolayı telefon açamamıştım.O gece öyle uyuduk sonra.Bir hayli stresli bir geceydi.

    Daha sonra nöbet, karakoldaki amele işleri, ıvır zıvır şeyler, arkadaşlarla kaynaşmalar falan derken öylece göz açıp kapanıncaya kadar 1 ayı geride bırakmıştık.
    Benim karakoldaki tek düşüncem ağustos ayının 1'inde izne çıkmaktı. Başka bir hedefim yoktu. Keza olmasına mümkünat da yoktu çünkü daha askerliğimin bitmesine aylar vardı dıbına koyim.
    Kız arkadaşımın da bu soğuk tavırlarına artık alışmış,onu aramamaya başlamış, ondan telefon beklemeyi de bırakmıştım. Ayda 1 veyahut 2 kez beni arıyordu.Öyle telefonu açıp nasılsın,iyi misin muhabbetinden ileri geçmeyecek şekilde konuşuyorduk.E neden sormadın bu davranışlarını diyecek olursanız da,bilmiyorum dıbına koyim. Hiç sorasım dahi gelmemişti.

    Artık karakol ortdıbına alışmıştım, arkadaşlarla vakit geçirmekten keyif almaya başlamıştım bile. Nöbet tutmaya başlamış, uykusuz kalmakta eskisi kadar zorlanmıyordum. Derken ağustos ayı geldi çattı. Daha önceden komutanıma ağustos ayının 1'inde izne çıkma talebimi arz etmiş olmama rağmen izne gönderilmedim. Doğuda bir karakolda askerseniz izne çıkma durumu batıdaki kadar kolay olmuyor. Asker sayısı az,nöbet tutacak adam yok, sonra çıkarsın gibi bir takım bahaneler ile yollanmadım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Tekrar rezervden.
      ···
    2. 2.
      0
      Rezzerved
      ···
  10. 10.
    +10
    Ağustos sonu gibi tülaydan telefon geldi. Tülay sürekli arıyordu beni zaten. Kardeşim gibiydi, belki de annemden sonra en çok arayan soran o olmuştu.Ara sıra benim hatundan da haber veriyordu.
    O yüzden tülay arayınca nöbette bile olsam telefonu açmakta tereddüt etmiyor, direkt açıp konuşuyordum.
    Tülay bu sefer bana benim hatunla beraber üniversite sınavına tekrar girdiklerini ve neticede şehir dışında aynı okulu kazandıklarını, oraya gideceklerini söyledi. Yani bana bunun haberini Tülay verdi.Hal böyle olunca ben kızdan tamamen ümidi kestim. dıbına koyim hadi bana sormuyorsun, bana danışmıyorsun, bari bunu senden duyayım değil mi?Böyle asker mi beklenir?
    Tülay'ın verdiği haberden sonra kızı aradım.
    Ben:Hayırlı olsun,x şehrini kazanmışsınız, sonunda gidiyorsun yani?
    Kız:Aaa evet fasist,ben sana haber verecektim fakat bazı ailevi problemlerim vardı, zaten sen de biliyorsun.Bu yüzden artık istanbulda kalmak da istemedim. Sana haber vermeye fırsatım da olmadı. Kusura bakma. Tekrar sınava girdik ve Tülayla birlikte gidiyoruz.

    Telefonda konuşurken yine pek sesimi çıkarmadım. Telefonu kapatınca ana avrat dümdüz sövdüm. Ulan nasıl fırsatın olmadı?Bir mesaj dahi çeksen kafiydi.Ama ona söylemedim. Dağın başında hatunla kavga etmek, tartışmak,benim pgibolojim için pek hayrı alamet olmayacağı için, üstelemedim.
    ···
  11. 11.
    +9 -1
    Hal böyle devam ederken Ekim ayının ortasına geldik. Artık askerliğimin yarısı bitmişti.6-7 ay boyunca hiçbir sivil insan görmeksizin, hergün elimde g3 ile nöbet tutarak, aylar,haftalar, günler tüketmiştim.
    Daha sonrasında karakolun idari işleri ile uğraşan bir komutanım beni yanına çağırdı.

    K:Faşist, ağustos ayında izne çıkmak istemişsin.Bir takım imkansızlıklardan dolayı seni gönderemedik. Senden sonra devrelerinin bir kısmı izne çıktı geldi,sen izne çıkmaktan vaz mı geçtin? istersen seni yollayabilirim.

    Ben: Sağolun komutanım ama ben izne ağustos ayında çıkmak istiyordum.Şimdi çıkmamın bir gereği yok. Yine de teşekkür ederim, sağolun dedim ve topuk selamı verip odasından ayrıldım.
    O gece nöbet tutarken ve nöbetten sonra yatağıma girdiğimde sadece bu konuyu düşündüm. Acaba çıksa mıydım? Belki kızın gittiği şehre gider onunla konusurdum. Belki aramızdaki bu belirsizlikten başka hiçbir şey olmayan şeyin tamamen sonunu getirirdik.Ya da tam tersi, belki de düzelirdik..

    Ertesi gün sabah erkenden botları boyadım, tıraşımı oldum, kamuflajımı nizami bir şekilde üzerime geçirip yine idari işler komutanının odasına girdim.
    Tekmilimi verdim;
    Fasisttipsizfakirvedeissiz Bursa! Komutanım, dün bana söylemiş olduğunuz şeyi daha sonra tekrar düşündüm ve verdiğim kararın hata olduğunu anımsadım. Eğer hala uygun ise izne çıkmak isterim..

    Komutan ilk bir üff püff yaptı, salak salak hareketlerden sonra tamam dilekçeni yolluyorum dedi. dıbına kodumun cocugu benim hakkım olan şeyi hem bana geç veriyor,hem de artistlik yapıyor.
    O günden tam 16 gün sonra uçak biletim geldi ve izne ayrıldım. istanbulda bir kaç gün kaldıktan sonra kızın üniversite okuduğu şehre gittim.
    ···
    1. 1.
      +2
      Bursanın neresindensin kardeşim
      ···
      1. 1.
        +2
        ananın amından
        kusura bakma da yapmadan duramadım pnp
        ···
      2. 2.
        +2
        Sıkıntı değil panpa güldürdün :D
        ···
      3. 3.
        +2
        Gemlikliyim kanka
        ···
      4. 4.
        +1
        Güzeldir oralar :D
        ···
      5. diğerleri 2
  12. 12.
    +7 -1
    Şehre indikten sonra kaldıkları ilçeye gitmek için otobüse binmem ve otobüsle de yaklaşık 40-50 kilometre daha yol gitmem gerekiyordu.
    Atladım otobüse vardım bunların kaldıkları ilçeye. Tülay ile eski hatun beni karşıladılar. işte sarılmalar, tokalaşmalar derken eve doğru yürüdük. Yürürken işte bu şehirdeki hayatlarından, evlerinden,etraftaki kafelerden, parklardan söz ediyorlardı. Sanki turistim dıbına koyim.gib gibi şehir işte. Neyini anlatıyorsun? Fakat anlatırken gözlerinin içi gülüyor ve mutlu oluyorlardı. Daha o zamandan bayağı sevmişlerdi o şehri.
    Sonra evlerine vardık. Ufacık,tefecik, bodrum katında bir ev tutmuşlar.Evi eylül ayının sonunda tuttukları için hem fahiş fiyattan tutmuşlar hem de zaten başka alternatifleri yokmuş. Bahsettiğim şehrin o ilçesinde neredeyse sadece öğrenciler ikamet ediyor.

    Orada toplamda 4 veyahut 5 gün kadar kaldım.Her akşam dışarıya çıkıp bar,pub tarzı mekanlarda bira içtik,bol bol sohbet ettik. Gezdik,eğlendik. Hatun,bu sefer yine beni ters köşe yaparak, gayet iyi niyetli ve gayet sıcak davranıyordu. Amma velakin 4 gün boyunca kızla adam akıllı bir şey konuşamadan, göz açıp kapayıncaya kadar, daha ne ara geldim demeden iznimin büyük bir bölümü bitmişti.
    Her ne kadar gitmek istemesem de,her ne kadar orada çok mutlu vakit geçirmiş olsam da,veba mikrobu gibi yapışan askerlik görevimi bitirmem gerekiyordu. insan bırakıp gidemiyor dıbına koyayım.Ama tilki kürkçü hesabı, gibe gibe döndük Bingöl'e.
    ···
    1. 1.
      0
      Eskişehir?
      ···
    2. 2.
      0
      Yok kanka bilemedin *
      ···
  13. 13.
    +9
    Vakit geldi, yine topladık çantamızı, bavulumuzu.Atladık pederin emektara gidiyoruz. Peder bu sefer biraz hisli tabi. Doğudan oğlu gelmiş, güneşin altında kapkara olmuş,10 kilo vermiş. Kara kuru bi çiroz olmuş dıbına koyayım. insan hislenmez mi?Babamın bana sarıldığı sayılıdır.Öyle fazla görmedik biz babamızdan sarılmalar, seni seviyorum demeler, canım oğlum gibi laflar.Pek bilmedik.O gün babamla yine yeniden vedalaşırken bu kez bana sarıldı. Yolun açık olsun canım yavrum dedi. Perişan oldum lan orada.Ne hatun kaldı aklımda ne başka bir şey. Babama bak be... Öyle perişan etti beni.

    Bingöl'de yine herşey aynıydı. Ekstrem çatışmalar, bombalar,skorskiler falan yoktu. Herşey olağan seyrinde devam ediyordu. Bazen kaza falan yapılıyor,yol güvenliği almak için göreve gidiyorduk. Bazen kimlik kontrolüne çıkıyorduk. Bunları yapmak da askerliğin tek zevkli şeyiydi zaten.O kamuflajla, elde silahla köye inmek, yollara inmek, sivil insanların size bozkurt işareti yaptığına şahit olmak, bazılarının fırsatı olsa sizi gibecekmiş gibi bakışlarıyla karşılaşmak... Keyifliydi.

    Hatun ise yine herzaman yaptığı gibi askere gelir gelmez aramayı, mesaj atmayı, ilgi göstermeyi bir bıçak gibi kesti.Ne arıyor,ne soruyordu. Değişen bir durum yoktu. Fakat bu kez ben de bir şeyler değişmişti.Ona karşı hislerim güzelden kötüye, sevgim ise nefreye doğru emin adımlarla ilerliyordu.
    Bu kez arayan değil, aranan olmak istiyordum. Sesini duymayı ne kadar arzuluyor olsam da ,beni hayatımın en zorlu günlerinde bile bile yalnız bırakan insanı aramak gururuma dokunuyordu ve aramıyordum.
    ···
    1. 1.
      +12
      hatun bence pkklı oç askere gidince ilgiyi kesiyor
      ···
    2. 2.
      +2
      hdpli olabilir şuku dsklajdljkas
      ···
    3. 3.
      +2
      o yol aramaları, kimlik kontrolleri, ellerde silahla merkeze inmek, insanların ooo asker ağa gelin bi çayımızı için demesi... ah ulan ah... özledim o günleri bee.
      ···
    4. diğerleri 1
  14. 14.
    +6
    izinden döndükten sonra, strandart askerlik görevimi yaptığım esnada bir sağlık problemiyle karşılaştım. Aslında yıllardır olan bir durumdu fakat ben pek ilgilenmediğim için, umursamadığım için hastalık mıdır, alerji midir,ne olduğunu bilmediğim bir problemim vardı. Hemen kasıklarımın üzerinde, karnımın hemen altındaki bölgede bir şişlik mevcuttu. Oradaki şişlik izinden döndüğümde epeyce bir artmıştı. Bunu da helada işerken farketmiştim dıbına koyim.
    Durum böyle olunca, hemen de takımların üst kısmında bulunan bir bölgede olunca biraz tedirgin oldum.Bir arkadaş vardı askerde, concon bir lavuk. Tiktokçu diyeyim daha doğru bir tabir olur :d
    Kaçak android telefon kullanıyordu. Yasaktı bizim karakolda. Ondan rica ettim telefonunu, sırf gibimin üzerindeki şişliğin ne olduğunu öğrenmek için. internette yaptığım araştırmalar sonucunda, kesin emin olmamakla birlikte "kasık fıtığı" olduğumu öğrendim.
    Bir forumda okuduğum postta da aynen şöyle yazıyordu;

    "Kasık fıtığı hastalığının tek avantajı askerde olmasıdır. Askerde bu durum başınıza geldiğinde genel cerrahiden randevu alıp, ameliyat edilip, daha sonrasında 30 gün hava değişimi almanız kaçınılmazdır."

    Vay dıbına koyayım... Ulan elimdeki telefonu kimse görmesin diye tuvalet kabinine kitlemiştim kendimi. Böyle bir haberle karşılaşacağım aklıma dahi gelmezdi.30 gün nedir dıbına koyayım?
    O zamanki şafağımda aşağı yukarı 130 civarı falandı sanırım. Kurtuluş biletimi bulmuş gibi sevindim orada.Çocuk gibi sevindim lan.Şimdi başıma ne gelse o kadar sevinemem herhalde..
    ···
    1. 1.
      +11
      moruk benim kaynımda da vardı o hastalıktan sonra gibtiler
      ···
  15. 15.
    +11
    izinden daha yeni dönmüşüm, bir ya da iki hafta olmuş olmamış, böyle bir ihtimali düşünmek ne kadar da keyif veriyordu anlatamam. Vazifeden kaçıyor gibi düşünüyor olabilirsiniz beyler. Evet öyle. Normalde böyle bir şeye sevinmemek gerekir, dışarıdan bakıldığında tasvip edilmeyecek bir durum, anlarım sizi. Fakat askerlik işte, öyle dizilerdeki gibi olmuyor.Bu cümleyi belki çok duymuşsunuzdur, klişedir ama öyle.
    insan ömründen geçen günlerin şafağını sayar mı lan?Şafak sayıyorsun dıbına koyayım, tabi ki hava değişimine sevinecem..

    Daha sonra mevzuyu komutanlara anlattım. Hani internetten baktım demedim de,böyle bir şişlik var dedim komutanım. Ağrıyor,sızlıyor, ayakta duramıyorum, işeyemiyorum..Bol keseden sallıyorum dıbına koyim. Devlet hastanesinden randevu aldılar bana.
    Randevu tarihi de hemen 2 gün sonrasına.. Merakla bekledim o günü. Acaba muayene nasıl sonuçlanacak? Belki de bu kasık fıtığı değildir?! Ne olur, nasıl olur? Düşündüm durdum iki gün.
    ···
  16. 16.
    +8
    Muayene sonucunda doktor kasık fıtığı teşhisini koydu. Ameliyat olmam gerektiğini, ameliyattan sonra da hava değişimine çıkacağımı anlattı. Zaten beklediğim bir haberdi. Bana amelyat tarihini belirten bir hasta yatış kağıdı verdi.
    Hasta yatış kağıdını aldıktan sonra komutanların hastaneye gelmesini ve beni almasını bekledim. Olağanüstü bölge olarak geçtiği için askerin çarşı içerisinde gezmesi, hastaneye bırakıldıktan sonra kendi iradesiyle çıkması kesinlikle yasaktı. Hastane kapısında sigara üzerine sigara içiyorum. Tamam güzel haber aldık, mutlu haber aldık amma velakin esas mevzu bunu komutanlara izah etmekti.Çünkü dediğim gibi askerlik yaptığım karakolda hava değişimine pek sıcak bakılmıyordu. Hele hele daha izinden yeni dönmüşken..
    Neyse ki uzmanlardan biri nihayet beni almaya geldi. Karakola döndük. Karakola girdiğimde hemen apar topar karakol komutanının makdıbına doğru koştum. Kapıyı çaldım, tekmilimi verdim, baş selamımı icra ettim

    -Fasisttipsizfakirvedeissiz Bursa! Komutanım izniniz olursa bir durum arz etmek isterim..
    Buyur dedi. Elim ayağıma dolaşmış bir vaziyette kağıdı komutana uzatarak;

    -Komutanım doktor bana kasık fıtığı teşhisi koydu. Ameliyat olmam gerekiyormuş,bu kağıdı verdi, buyrun..
    Komutanın suratı düştü, canı sıkıldı, morali bozuldu amk. Bunu gözlerinden anlamak mümkündü. Karakoldaki uşaklarından birinin 1 ay boyunca tatile gidecek olmasına bir hayli sinirlendi sanırım.
    Bağırdı çağırdı,ne lan bu falan dedi.
    "Bu fıtık sende askerden önce vardı,sen şimdi hava değişimi için bunu öne sürüyorsun, kesinlikle olmaz "dedi. " Bölük komutanının bizzat talimatı var, tezkeresine az kalmış askerleri hava değişimine gönderemeyiz, kusura bakma" diye de ekledi. dıbına kodumun çocuğu, deli divane etti beni.Bir vursam suyunu akıtırım ama ne yaparsın? Askersin,emir kulusun...
    -Emredersiniz komutanım! dedim ve çıktım odasından.
    ···
    1. 1.
      +4
      hızlı anlat gibicem fıtığını hadi
      ···
  17. 17.
    +9
    Sonra moralim bozuk, boynum bükük, nizamiyeye doğru yürüdüm.Bir sigara parlattım. Annemi aradım. Zaten sabahtan beri defalarca aramış, cevapsız kalmıştı. Durumu en ince ayrıntısına kadar anlattım. Kadıncağız sinirden küplere bindi. Sövüyor,sayıyor karakol komutanına. Sonra bana tekrar konuş, ısrar et dedi. Diyorum "Anne cocuk oyuncağı mı bu?Adam sinirlendi, bağırdı çağırdı.Şafağım az diye yollamak istemiyor beni."
    Ama annem beni ikna etti tekrar karakol komuntanının makdıbına gittim. Yine tekmil versaire yerine getirerek ,söze başladım;

    Ben:Komutanım aileme haber verdim, konuyu biliyorlar ve çok endişe ediyorlar. Annem çok pimpirikli insandır, şimdi bu konuyu öğrenince yerinde duramaz, benim hastaneye yatmam gerekiyor.

    Eee tabi işin içerisine aile girince komutan geri vites yaptı.
    "Oğlum ben seni göndermem demedim, bölük komutanının emri böyle dedim.Ama madem öyle bir durum var, gider ben konuşurum komutanla, uygun görülürse olursun ameliyatını."

    Ben o günden sonra bidaha komutanla bu konu için görüşmedim. Sonuçta bölük komutanıyla görüşeceğini söylemişti. Fakat şöyle de bir durum söz konusuydu ki ameliyat tarihine 3 gün kalmıştı. Komutandan da ses seda yoktu.
    ···
    1. 1.
      0
      hadi be amk hızlı hızlı seri seri
      ···
  18. 18.
    +9
    Neyse hikayenin bu bölümünü fazla uzatmak istemiyorum.Ben durum böyle olunca mehmetçik hattını falan aradım.Ama bir gibe çare olmadı. Zaten mehmetçik hattında telefona bakan eleman da bizim gibi askermiş, bunu da o zaman öğrenmiştim. Yani kimi, kime şikayet ediyorsun durumu söz konusu. Askerde pek hak talep edemiyorsunuz, gidenler bilir.

    Bu konu nasıl sonuçlandı diye soracak da olursanız beyler, bizim peder yine işi halletti.Ne yapsam hakkını ödeyemem, taşşaklarına beton yetmez dıbına koyim. Peder o dönem komutanın beni oyaladığını, maksadının ameliyat tarihini geçirmek olduğunu anlamış. Durumu şuan Elazığ'da görev yapan bir binbaşıya anlatmış.Bu binbaşı da babamın arkadaşının arkadaşı yani, öyle çok yakın bir ahbabımız değil.Bu binbaşı benim bağlı olduğum bölüğe telefon açacağını ve gerekli izahati yapacağını söylemiş. Fakat babam bölük komutanının ismini verince;

    Binbaşı:Ağabey,o bölük komutanı dediğin adam benim devrem yahu. Aynı yerde okuduk biz. Telefonu zaten ben de mevcut, arar hallederim.Sen merak etme

    Demiş. Daha sonrasında bizzat bölük komutanı karakolu arıyor ve benim ameliyat tarihinde hastanede olmamı emrediyor.Bu konu da böyle aradan çıksın.
    ···
    1. 1.
      0
      lan hadi hadi hadi
      ···
  19. 19.
    +12 -1
    Beyler şu ana kadar okuduğunuz bölümler benim ve o dönem hayatımda olan insanların hakkında en azından bir kaç fikriniz olsun diye anlattığım bölümlerdi. Bundan sonraki bölümlerde hikayede esas anlatmak istediğim konulara gelmek istiyorum. Zaten pek bir şey de kalmadı. Fakat partları böyle kısa kısa yazmak pek hoşuma gitmiyor, hikayenin akıcılığını bozuyor. Akşam eve döndüğümde geri kalan kısımları da anlatırım ve olayı günümüze bağlayarak finali yaparım. Ayrıca bu hikaye kurmaca değil, benim yaşadığım bir hikaye. Zaten şu zamana kadar sözlükteki eski yazarlar bilirler benim bu hatundan neler çektiğimi :D Onlara buradan selam olsun. Akşam görüşürüz.
    ···
    1. 1.
      0
      panpa hatun duruyor mu hala
      ···
    2. 2.
      +7 -1
      Hatun ellerin oldu panpa.
      ···
    3. 3.
      +4
      yaktım panpa..
      ···
    4. 4.
      -1
      ele yazık olmuş habibi kullanılmış kadından hayır gelmez o iffetini seninle kaybetmiş başkasına varmış Allah ıslah eylesin
      ···
      1. 1.
        -1
        iffet ne la ferre mu
        ···
      2. 2.
        0
        rezzers panpa cıgaraya gıdıyom
        ···
      3. diğerleri 0
    5. diğerleri 2
  20. 20.
    +6
    Ameliyat tarihi geldiğinde apar topar hazırlanmam isteniliyor, daha sonrasında karakol komutanı beni odasına çağırıyor.
    Bugün beni ameliyata zütüreceklerini, refakatçı olmaları için derhal ailemin veyahut bir yakınımın Bingöl'e gelmesi
    gerektiğini söylüyor. Fakat Bingöl-istanbul arası çok fazla mesafe olduğundan ve ailemin de o dönem bir takım işleri dolayısı ile refakatçı olmalarını isteyecek
    pozisyonda olmadığımdan bu mümkün olmuyor. Bundan mütevellit komutana durumu izah ettiğimde yine bana kızdı. Neden ailenin gelemeyeceğini başında söylemiyorsun,ona göre bir şey düşünürdük diye.
    Akabinde alt devrelerden bir çocuğu refakatçı olmaları için benim yanıma veriyor ve ameliyat olmak üzre Bingöl Devlet Hastanesi'ne gönderiliyorum.
    Ayrıca şunu da bilmelisiniz ki tüm bunlar yaşanırken, benim hatunun nerede olduğu,ne tak yediği bilinmiyor. Tülay beni sürekli arayıp bana hatun hakkında bir takım
    anekdotlar verse de,işte aslında seni şöyle seviyor, böyle seviyor ama geçmişteki sorunları hala kafasından atabilmiş değil gibi şeyler.Bu yüzden arayamadığını, sabretmem gerektiğini söylüyor.
    Geçmişteki sorunlar dediğimkısma gelecek olursak da,hiç gelmesek daha iyi.O kadar geniş alıp hikayenin seyrini bozmanın lüzumu yok.
    Fakat şunu söyleyebilirim, askerde yapayalnız bıraktıracak
    cinsten konular yoktu ortada.

    Velhasıl kelam genel anestezi ile uyutulup kasık fıtığı ameliyatım gerçekleşiyor. Ameliyat olduktan yaklaşık 6 saat sonra uyanıyorum. Uyandığımda hatundan bir çağrı
    geldiğini gördüm.Çağrıyı cevapsız bıraktığım için bir de mesaj atmış,

    "fasist arıyorum ulaşamıyorum,bu ne sorumsuzluk? Merak ettim!" yazıyor. Güler misin ağlar mısın dıbına koyayım? Fakat genel anestezinin etkisi hala az buçuk devam ettiğinden
    arayıp konuşacak pozisyonda olmadığım için sadece mesaj ile karşılık vermek istiyorum.Ama mesaj atacak halim bile yok dıbına koyayım. Refakatçı olan çömezime seslenip
    telefonu verip yazmak istediğim mesajı söyleyip mesaj attırdım.Ölüm döşeğinde bile mesajı yanıtsız bırakmıyorum dıbına koyayım ahaha.. Mesajda da şuan pek iyi olmadığımı
    konuşacak duruma geldiğimde ilk onu aramak istediğimi yazdırdım.

    Geceyi hastanede geçirdikten sonra, öğlen saat 12-1 civarı doktor odama geliyor, ameliyat olan bölgeyi kontrol edip bugün taburcu olmam gerektiğini söylüyor.
    Ama herifler beni nasıl kesmişlerse artık, yatağımdan bile o kadar zor kalkıyorum ki anlatamam size. Tuvalete gitmek falan hele, kabir azabı gibi geliyordu.
    Ben doktora birgün daha kalmam lazım desem de taburcu ediyorlar ve ailemi arayıp erkenden taburcu ettiklerini ve uçak bileti almalarını istiyorum.Şimdi normalde
    hava değişimine giderken devlet de size uçak bileti kesebiliyor. Fakat bunun bir süresi var.Öyle ha diyince devlet bileti elinize vermiyor.1 hafta süre içerisinde
    devletin bana bilet kesebileceği söylendiği için ve bu 1 hafta süresince benim hava değişimi hakkımdan gittiği için bunu kabul etmeyip, kendi imkanlarımla, yani ailemin
    almasını istiyorum. Fakat talihsizlik şu ki taburcu olduğum gün için Bingöl-istanbul arası uçuşa bilet bulunmadığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Haliyle Bingöl'de bir
    gece daha geçirmem gerekiyor. Dolayısıyla karakol komutanını arayıp durumu izah ettim. Komutanım bilet bulamadık,bu gece burada kalmam lazım fakat hastanede de kalamıyorum.
    taburcu edildim, çıkış belgelerim verildi diyorum. Beni bu gece için karakola alıp alamayacaklarını soruyorum. Tabi ki herşeyi yokuşa süren karakol komutanı o işi de
    yokuşa sürüp, benim karakola gidip gelmemin zor olacağını,o yüzden merkez ilçe jandarma komutanlığına taksi ile kendime imkanlarımla gitmem gerektiğini, konuyu anlatıp
    bir gece orada kalmam gerektiğini söylüyor.Ben de el mahkum kabul edip hastane önünden bir taksi çevirip merkez ilçe jandarma komutanlığına gidiyorum.Bu arada ailem
    ertesi gün için saat sabah 8.20'de kalkacak olan uçağa bilet aldığının haberini veriyor. Ulan bir rahatladım ki sormayın beyler.30 gün az değildi.iyi bir kafa
    izni yapmak için gayet yeterli bir süreydi. içim içime yine sığmıyordu. istanbul'a geri dönüyordum.
    Tümünü Göster
    ···