1. 51.
    0
    şimdi bu arkadaşın saçmalamalarını okudunuz, şimdide bu arkadaş gibilerin ağababası olan richard dawkins (ateistlerin önde gelen fikir babalarından) ne diyor bu konuda bir de ona bakın:
    (bkz: richard dawkinsin kör tesadüfe inanmaması video)
    ···
  2. 52.
    0
    adam gibmiş
    ···
  3. 53.
    0
    evrende her şey bal amk. uzun süre kafamıza meteor düşmediği için bugün burdayız.
    ···
  4. 54.
    0
    @44 üşenmeyip satırlar dolusu saçmalamışsın panpa. tebrik edeyim öncelikle.

    birincisi, dawkins peygamber veya kutsal bir kişilik değildir. her söylediği doğru kabul edilecek diye bir şey yoktur. tanrı'nın yarattığına inanıyosanız uzaylıların yaratabileceğine de inanabilmeniz lazım tarzında konuşmuş. ki direkt uzayıların dünyadaki yaşamı oluşturduğunu düşünse bile gibimde olmaz. dediğim gibi, kutsal bir kişilik değil kendisi.

    katrilyonda bir kelime grubunu "çok düşük ihtimal" anlamında söyledim. aklın alamayacağı kadar küçük bir ihtimal. ama sonuçta o ihtimal var mı yok mu? bana bunun cevabını ver.

    yazımın neresinin saçmalık olduğunu söylersen sevinirim.

    zütünden anlayıp yorum yapmışsın. ben "katrilyonda bir ihtimal var. o zaman o şekilde olmuştur" demedim. olasılık konusunu farklı şekilde düşünmek lazım dedim. yani ortaya çıkan herhangi bir sonuç senin o sonsuzda bir dediğin ihtimaldir. yani ortaya ne çıkarsa çıksın sen "vay amk mükemmel" diyeceksin. yani ortaya çıkan sonuç normal bir şey. katrilyonlarca ihtimalden biri. evrende 9 değil de 8 gezegen olsaydı sen yine "mükemmel" diyecektin. ama o ihtimal de diğer ihtimallerle aynı. anlaması biraz zor. kafa yormak lazım. yazıyla da kolay anlatılmıyo.

    bana o katrilyonda 999.999.999.999 olan ihtimali nasıl hesapladığını anlatır mısın kardeşim? ben "evrenin tesadüfen oluşma ihtimali katrilyonda 1'dir" demedim. beynini gibtirtme. evrenin şu anki halinin oluşma olasılığı katrilyonda birdir dedim. tesadüfen oluşma gibi bir durumdan bahsetmedim.

    o yüzden "katrilyonda 1'e göre mi hareket edersin yoksa katrilyonda 999.999.999.999'a göre mi" sorusu yanlış.

    vereceğin örneği de bilimini de ilimini de gibeyim. gözünün önünde bir adamın diğerini vurmasıyla nasıl bir benzerlik kurdun huurnun fırlattığı?

    örneğini düzelteyim: bir adam ölü bulundu. kimin öldürdüğüne dair herhangi bir ipucu yok. o zaman o adamı öldüren kişinin dünya üzerinde seçtiğin herhangi bir kişi olma ihtimali oldukça düşüktür. katil gelip de teslim oldu diyelim. o katilin katil olma ihtimali olay aydınlatılmadan önce çok düşüktü. ama gördüğün gibi o ihtimal gerçekleşti ve katil o adam. yani imkansız değil. anlatmaya çalıştığım şey bu. imkansız değil.

    senin gibi bi adam gelip de çelişkiler denizinde yüzüyosunuz diyo ya. işte bu komik amk. sağlıklı düşünemiyosun. özgür düşünemiyosun amk. gelmiş hala aklınca allah'ı kanıtlayacaksın.

    gibtiğimin liselisi. yannan yannan düşüncelerini gelip burda sıçıyosun, sonra ateistler neden müslümanlara salak diyo. dıbını yardığımın malı seni.

    toz ol.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    0
    @44 ayrıca madem bilimden ve tesadüfen oluşmama ihtimalinin katrilyonda 999.999.999.999 ihtimal olduğundan bahsediyosun, bunu bilimsel olarak kanıtlaman lazım. senin "hasgibtir açıklayamadık, demek ki allah var" düşüncenin herhangi bir olasılıkla veya bilimle alakası yok.

    yannan kafalı. sanki bilim biri katrilyonda 1 olan, diğeri katrilyonda 999.999.999.999 olan iki ihtimalden katrilyonda 1 olanını seçmiş amk. mal mal konuşuyosun sadece.
    ···
  6. 56.
    +1 -1
    @46 ahahah sadece gülüyorum yine saçmalamışsın, aklı olan ne demek istediğimi zaten anlar
    ···
  7. 57.
    0
    @47 haaa tamam lan aklı olan anlar diyosan inandım panpa. züt ettin beni.
    ···
  8. 58.
    0
    @48 estafurullah haddimizemi panpa
    ···
  9. 59.
    0
    özürlüler sakatlar onlardamı kusursuz
    ···
  10. 60.
    0
    sana katılmakla kalmıyorum önünde saygıyla eğiliyorum. düşüncelerimi yazmışsın.
    ···
  11. 61.
    +4 -1
    seni dıbına godumun evladı. liseli pekekent!!! züt kadar matematik ilminle aklınca ilüzyonlar yaparak mümin kardeşlerimin kafasını karıstırma!!! sakinim ve beni iyi dinle!!!
    bir olayın olasılığından ancak olay gerçekleşmeden yada gerçekleşmeye başlamadan önce bahsedebilirsin.
    sana kızmıyorum matematik ve matematik kavramları bazen insanın aklını karıstırır. hele işin içine sonsuzluk, zaman, gözlemcinin konumu (yer ve zaman olarak) gibi kavramlar girince bazen olaylar insan algısının dışına cıkabilir. sende kendi algının dısına cıkarak ve matematiği alet ederek bazı cıkarımlar yapıyosun.

    1)öncelikle 1 kiremiti havaya attığın anda yani tanımladıgın olay başladıgı anda yerde parçalarının hangi konumda olacağı belirsizlikten cıkar. artık olay tamamen parametrelerin elindedir. ve bir olasıklıktan bahsedemezsin. yere düşüp son parça şeklini alana kadar yani tanımladıgın olay bitene kadar bu parametreler sürekli değişir, birbirlerini etkiler ve olayı gerçekleştirir. kiremiti atanın attıgı açı, boyu, sabah kahvaltıda ne yediği, kiremiti atanın cinsel organını zevcesine haftada kaç kere itelediğine kadar milyonlarca parametre vardır. ve olayın gerçekleşmesi artık olasılık değildir. burada eğer bize gerçekleşen olayı gösterip sonra başa dönüp tüm kosullar aynı bunun gerçekleşme olasılığı neydi dersen alacağın cevap 1 dir. gerçekleşen bir olay için artık tüm parametreler sabitlenmiştir. bu konuyu anlaman için "olasılıksız" adlı kitabı okumanı tavsiye ederim. yani her şeyi biliyorsan ve yönetebiliyorsan tüm olası parametreler senin elindeyse senin için olasılık diye bir şey söz konusu olamaz.

    2)hayal dünyanda matematik ile gerçek dünyayı birleştirmeye çalısıyorsun. aklınca yok kiremit yok , yok arabalar bilmem ne örnekler veriyorsun.. bakın her şey mantık çerçevesinde izlenimi vermeye çalışıyorsun. amın oğlu madem her şey mantıklı nasıl zamanda yolculuk yapıyosun sen. yok 10 dakka sonra istanbuldaki arabaların konumu yok geri gidelim piyangocu amcayla konuşalım. gibtir git. matematik zamandan bagımsız işler. reel dünyayla ilgili bir modelleme yaparken işin içine zamanı sokarsan hayal dünyanda zütünde laleler açar. şimdi bir 1000 metre yarısı düşün. söyle bir matematik modellemesi yapalım bu yarışla ilgili. "1 koşucu önündeki mesafenin yarısını kostugu zaman bize sağ elini kaldırıp selam versin" yani 500. metrede alalım selamımızı sonra 250. metrede sonra 125 sonra 62.5 sonra 31.25 bir müddet sonra kosucuyu bitiş çizgisinde eli havada mal gibi bakar vaziyette bulursun.bu kosucu bu yarısı sonsuza kadar biteremez neden? çünkü modellememde zaman parametresini
    göz önüne almadım. bu modellemede zaman parametresini de ekleyemem çünkü zamanı kontrol edemem. yapmam gereken zaman parametresini devreden cıkartmak. bunun içinde kosucuma metrik hesaplarında virgülden sonra 2 basamağı yuvarla talimatı verebilirim. ve kosucum bir müddet sonra yarısı bitir. ancak bu şekilde reel dünyayı matematikle modelleyebilirim.

    sonuç olarak güzel kardeşim benim sevgili mümin kardeşlerim çevrelerindeki olaylara senin gibi ne var ki lan nasıl olsa oluyor gözüyle değil. arkadaş tüm bu olayları ancak her şeye vakıf her seyi bilen zamanı kontrol edebilen biri yönetebilir deyip 24 saatlerini ibret alarak geçiriyorlar.

    senide bu cuma namazdan sonra fatih camiisinin önündeki beyaz mercedes içinde bekliyor olacagım.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    0
    panpa bir soru sorucam cevabını alırsam okuyacagım amk soru şu

    allahın yarattıgı mükemmel evrendenmi söz ediyosun ( dinci bakış açısı )

    yoksa çekim yasası tarzı bir bakış açısıylamı yazdın ?
    ···
  13. 63.
    0
    okudum mantıklı olabilir ama sürekli aynı konuya değinip benzer örnekler vermişin biraz açabilirdin.

    iyiymiş genede.
    ···
  14. 64.
    0
    @1 tüm bu harcadıgın aklı-fikri allah'ı anlamaya, idrak etmeye harcasan senden yine bi gib olmazdı. çünkü kalbin körelmiş, maneviyatın yok.
    ···
  15. 65.
    +1 -1
    Saçma. Senin verdiğin piyango örneği milyarda bir kişi için gerçekleşiyor. Ama her şu an aklın alamadığı her şey tesadüfen mi oldu oluştu ? Ne saçma bir düşüncedir.
    ···
  16. 66.
    -2
    @52 hangi amdan fırladın la merak ettim? neyse bak şimdi.

    1- panpa bir zarı attığım zaman 6 gelme ihtimali nedir? 1/6 değil mi? fakat senin bahsettiğin o tüm değişkenler zar olayında da geçerli. sıçtığın taktan yediğin yarrağa kadar değişkeni var değil mi? e peki bu 1/6 olan ihtimali değiştirir mi? hayır. yani parametreler konusunda haklısın. kiremit atma olayında da böyle. ama benim bahsettiğim şey şu: gerçekleşecek olay/tüm ihtimaller. o yüzden katrilyonda bir diyorum. yoksa parametreleri inkar ettiğim yok.
    evrenin bu duruma gelmesinden sonra geri dönüp evrenin bu hale gelme ihtimalini sorarsam alacağım cevap 1'dir evet de... beyinlere daha kolay girsin diye böyle örnekler vermek zorundayım. evrenin şu anki durumu/tüm ihtimaller. anlatmak istediğim şeyi anlayamamışsın.

    2- hala zamanda yolculuk yapıyosun, matematik zamandan bağımsız falan diyosun. e be yannan kafalı benim anlatmak istediğim olaya odaklansana sen. gelmiş burda parametreler giriyosun dıbına koyim. ben diyorum ki evren şu anki durumundan farklı bir durumda olsaydı da size "evrendeki düzen tesadüf olamaz" gibi gelecekti. yani evrenin şu anki durumunda olması bizi yaratıcıya zütürmüyor. sadece sıradan bir ihtimal gerçekleşti ve evren bu durumda.
    ihtimalden kastım ise kütleçekim sonucu gerçekleşen olaylar, oksijenin dünyaya ayak basması, ozon tabakasının oluşması vs. vs.

    parametre ile alakasız ve mantıklı bir şekilde anlatmaya çalıştık amk.

    o kadar bilimden bahsedip bilimsel konuştuktan sonra "arkadaş tüm bu olayları ancak her şeye vakıf her seyi bilen zamanı kontrol edebilen biri yönetebilir" diyerek kelimenin tam anlamıyla sıçmışsın kardeşim tebrik ederim.

    not: cumayı kılarım ama öğleyi kılmadan kalkarım bin.
    ···
  17. 67.
    0
    20. yüz yıla damgasını vuran, varoluşçu olduğunu kabul etmeyen ancak büyük ölçüde egzistansiyalist filozof. kısmen ateist varoluşçu olarak anılır takipçisi jean paul sartre'ın tam ateist olduğu gibi. ancak inanıp inanmadığı hususu halen bile tam olarak açığa çıkarılamamıştır ki kimseyi de ilgilendirmez. freiburg’da öğrenci bulunduğu sırada heinrich rickert’in yeni kantçılığın ile edmund husserl’in fenomenolojisinin etkisi altında kalmıştır. 1923’te marburg’da profesör olmuştur. 1927 yılında en büyük eseri olan sein und zeit’i neşretti. bu eser ile felsefe dünyasında büyük bir heyecan uyandırmış ve selefi husserl’in ardından freiburg üniversitesi felsefe kürsüsüne çağrılmış ve ardından da üniversitenin rektörü olmuştur. kendisini husserl’in fenomenoloji okuluna sokanlara veyahut kendisine varoluşçu diyenlere şiddetle karşı çıkar. heidegger başyapıtı varlık ve zaman olmak üzere ve diğer eserlerinde varlık problemi üzerinde felsefesini şekillendirir. varlık ve zaman’da varlığın zaman ile içten bağlılığına vurgu yapılır. bu bağlılık insan varlığının analizi yoluyla ortaya çıkar ona göre. kendisi çok fazla itiraf etmese de soren kierkegaard’dan büyük ölçüde etkilenen heidegger insan varlığının “endişe”, “sıkıntı”, ve “her an ölümle yüz yüze bulunma” gibi asli karakteristiği üzerinde durdu. bazı noktalarda kendisini eleştirse de jean paul sartre’a en derinden teesssir eden filozof heidegger’dır. zaten felsefe dünyasında varoluşçuluğun en güçlü temsilcisi olarak gösterilmesinin de ana müsebbibi, hakkındaki yazıları ve kitapları ile sartre olmuştur. heidegger batı felsefe tarihinde “varlığın anlamı” ile ilgili soruyu ortaya atan, ve batı medeniyetinin buhranının temelinde “varlığın ihmal edilmesi” nin yattığını iddia eden ilk düşünürdür.

    biraz felsefesinden söz etmek gerekirse, heidegger’a göre insanın 3 temel yapı özelliği vardır:
    1) olay özelliği, yani o dünyada önceden bulunması
    2) egzistansiyalist özellik, o olduğu ve olabileceği bir imkandır
    3) eksilme (dedikodu, tecessüs ve kaypaklık yüzünden imkanlarının önemli bir kısmını eksilterek dünya içinde sadece şimdiki zamanda bulunmaya olan meyli)
    sıkıntı vasıtası ile insan yoklukla yüz yüze gelerek kendi sınırlılığını (acizliğini) ve ölümün kaçınılmazlığını görür; fakat zaman içinde şimdi vasıtasıyla geçmişten geleceğe doğru hareket eden insan, karar vermek suretiyle kendisini değerlendirir, varlığını bütünlüğü ile seçer ve bu şekilde sağlıklı benliğine ulaşır.

    heidegger’a göre ilk felsefik problem varlık’tır. heidegger’ın ölene kadar uğraşısı insan varlığının analizi olmuştur (daseinsanalytik). ancak bu şekilde varlığın gerçek yüzünün tanınabileceğini savunmaktadır. heidegger başlangıçta insan varlığının (dasein) analiz ve tasvirinde fenomenolojik metodu kullanarak hocası husserl’in izinden gider. fenomenoloji’de bütün ön fikirli logic ve epistemolojik yargılar bir tarafa atılıp fenomenlerin kendilerini ortaya çıkardıkları kabul edilerek analiz yapılmaktadır.

    ona göre dünya her tarafa yayılmış bir cevher yahut içinde insanın yerleştiği bir mekan halinde tasarlanan bir kap değildir. varoluşçu tarzda dünya insana has bir ilgi alanıdır, ve bu alan ilgiden bağımsız değildir. insanın olmadığı yerde gerçeklik yoktur. dasein, üretimde bulunan, düzenleyen, uygulayan, teşebbüs eden, arayan, soran düşünceli bir varlık olarak dünya içindedir. dünya fenomeni bir cevher ya da objektif öz olarak anlaşıldığı zaman nasıl tahrif ediliyorsa, insan varlığı veya dasein de bir cevher ya da kendi kendine yeten asli bir süje olarak tefsir edildiği zaman, öylece bozulmaktadır. descartes’in düşünen cevher (res-cogitans) düşüncesinin hatalı olduğunu bu şekilde ortaya çıkardığına inanır.

    ona göre insan, önce kendi varlığını anlayan ve sonra objektif dünya denemesine girişen soyut bir epistemolojik süje değildir. insan vasıtasız ilgileriyle kazandığı dünyasına önceden sahiptir. dünya onun varlığına şekil verir. böylece heidegger’ın fenomenolojisi, kartezyen gelenekten çağdaş epistemolojik teoriye miras kalan süje-obje dikotomisini kırarak, dünyasından ayrı kalan “ben”i yalnızlığından kurtarır.
    insan varlığının birlikte yaşama özelliği, onun başkalarıyla bir arada bulunduğu kadar, yalnız kaldığı zaman da kuvvetle kendini gösteren bir fenomendir. yalnızlık birlikte bulunmanın ekgib bir şeklidir. bir anonim kişi olarak var olmak bir kimsenin topluluk dünyasında şahsiyetini kaybederek bir stok varlığa dönüşmesidir. yani, insan kendisini ve başkalarını aldatmaya dayanmayan toplu yaşamayı mümkün kılan varoluşçu hürriyeti kaybederek, bir obje yahut eşya haline getirir.

    insan bu şekilde başkaları tarafından kullanabilen bir alet konumuna gelir. anonim kişi bu şekilde şahsiyetini kaybeder, adetler ve günlük yaşamın gereksinimleri ile vaktini doldurur. yani varlığın sıradanlaşmasına teslim olur. anonim kişi daha çok ortalama seviyede buluna bir nevi düz adam’dır. ortalama onun kabiliyetinin ölçüsü ve yaratıcılığının sınırıdır. bu bütün üstünlüklerin düzleştirildiği ve bütün orijinalliklerin önemini kaybettiği eş seviyeye indirgeme işlemi hayatı monoton bir hale sokar. herkes tarafından iyi bilinme, anonim olma, insanın kendisini topluma vermesine ve ferdiyete bağlı sorumluluktan uzaklaşmasına yol açar. ortaya das man yani halkın düşündüğünü düşünen, duyduğunu duyan uniform yapılar çıkar. göründüğü gibi 1976'da ölene kadar varlık problemi ile boğuşan büyük üstat insanlığın içinde bulunduğu problemleri aleni şekilde ortaya koymuştur ve ciddi biçimde avrupa sistemini, uluslararası düzeni eleştirmiştir. kabul ediyorum eserlerin okumak ve ziyadesiyle anlamak çok mümkün değil, soyut felsefeyi eleştise de kitaplarını okurken çok soyut bulunabiliyor. ancak satır aralarında çok derin ve bizi yakından ilgilendiren şeyleri paylaşıyor. kısmen spoiler içerir. yakın zaman içinde büyük filozof hakkında derlediğim başka bilgileri de siz felsefe sever arkadaşlarala paylaşacağım ...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    -1
    @57 aklın alamadığı her şeyi diğer şeylerden ayıran ne? aklın alamaması mı?

    aklının alabileceği 1/x ihtimalli bir olay ile aklının alamayacağı 1/x ihtimalli bir olay matematiksel olarak farklı mıdır?

    ihtimal aynı olsa da "aklın alamaması" onu daha da mükemmel ve zor bir olay haline getiriyor senin için. o yüzden amı zütü dağıtıyosun.
    ···
  19. 69.
    +1 -1
    okudum ve şukunu verdim çok önemli bir konuya değinmişsin.
    ···
  20. 70.
    +1
    @58 canım kardeşim bak gaflet uykundan uyanmaya başladın bile. ben sana içinde bulunduğun mantık döngüsünün hatalı oldugunu anlatmaya çalışıyorum. bir kere evrenin su anki konumu / tüm ihtimaller' in sonucuna malesef matematik cevap veremez. çünkü matematikte bu sorunun cevabı belirsizdir. tüm ihtimaller sonsuz sayıdadır. bir elektron tanesinin çekirdek etrafında bulunabileceği yer her ne kadar yörüngesi olsa bile matematik ve fizikte sonsuz adet koordinattadır. 0 ile 360 derece arasında ki tüm dereceler sonsuz sayıdadır. hatta 0 ile 1 arasındaki derecelerde sonsuz sayıdadır. ki bu bizim senelerdir kabul ettiğimiz fizik kurallarına göre böyledir. hatta ve hatta temel seviyede bir kaç kuantum fiziği girişi okusan bir elektronun aynı anda birden fazla yerde bulunmasından bahsederler. ki aslında bu birazda gene zaman fonksiyonun zütlere kaçmasıdır. evrenle ilgili her olasılık sorunda malesef kısıtlar veriyorsun buda belirsizliklerden kaçmana neden oluyor. olayların sonuçlarını yani olasıklar uzayını evrene bırakırsan tüm olasıklar seni sonsuza zütürür. zarı attıgın zaman reel dünyada modelleme yaparsan olasılık 6 adet değil sonsuzdur(zar kırık gelebilir buda sana koyabilir) ve senin bakış açınla bir tanesinin gerçekleşme olasılığı 1 dir. ancak sonucu sadece tüm parametreleri bilen biri bilebilir. sen olayı yaratılışa bağlarsan bizi zamanda en eskiye zütüren kabul görmüş bilimsel olay big bang'dir. ve malesef matematik gözüyle ve mantıgıyla evrenin su an ki konumunun oluşma olasılığı big bang in başladıgı anda 1 dir. çünkü evreni oluşturan tüm parametreler o anda şekillenmiş ve sabitlenmiştir. değiştirecek olan parametrelerde belirlenmiştir( fizik kuralları vs... )
    senin bahsettiğin olayların bizler tarafından tesadüf olamayacağına inanmamızın nedeni cok yüksek bir olasılıgın gerçekleşmesi değil. zaten zamanın başladığı anda tüm parametrelerin şekillendiği anda zaten her şeyin belli olmasıdır. matematik senin etrafı ölçme ve değerlendirme aracındır. sonuca zütürmez. sonuca mantıgın zütürür. oda sınırlıdır.
    ···