1. 26.
    +1
    @58 canım kardeşim bak gaflet uykundan uyanmaya başladın bile. ben sana içinde bulunduğun mantık döngüsünün hatalı oldugunu anlatmaya çalışıyorum. bir kere evrenin su anki konumu / tüm ihtimaller' in sonucuna malesef matematik cevap veremez. çünkü matematikte bu sorunun cevabı belirsizdir. tüm ihtimaller sonsuz sayıdadır. bir elektron tanesinin çekirdek etrafında bulunabileceği yer her ne kadar yörüngesi olsa bile matematik ve fizikte sonsuz adet koordinattadır. 0 ile 360 derece arasında ki tüm dereceler sonsuz sayıdadır. hatta 0 ile 1 arasındaki derecelerde sonsuz sayıdadır. ki bu bizim senelerdir kabul ettiğimiz fizik kurallarına göre böyledir. hatta ve hatta temel seviyede bir kaç kuantum fiziği girişi okusan bir elektronun aynı anda birden fazla yerde bulunmasından bahsederler. ki aslında bu birazda gene zaman fonksiyonun zütlere kaçmasıdır. evrenle ilgili her olasılık sorunda malesef kısıtlar veriyorsun buda belirsizliklerden kaçmana neden oluyor. olayların sonuçlarını yani olasıklar uzayını evrene bırakırsan tüm olasıklar seni sonsuza zütürür. zarı attıgın zaman reel dünyada modelleme yaparsan olasılık 6 adet değil sonsuzdur(zar kırık gelebilir buda sana koyabilir) ve senin bakış açınla bir tanesinin gerçekleşme olasılığı 1 dir. ancak sonucu sadece tüm parametreleri bilen biri bilebilir. sen olayı yaratılışa bağlarsan bizi zamanda en eskiye zütüren kabul görmüş bilimsel olay big bang'dir. ve malesef matematik gözüyle ve mantıgıyla evrenin su an ki konumunun oluşma olasılığı big bang in başladıgı anda 1 dir. çünkü evreni oluşturan tüm parametreler o anda şekillenmiş ve sabitlenmiştir. değiştirecek olan parametrelerde belirlenmiştir( fizik kuralları vs... )
    senin bahsettiğin olayların bizler tarafından tesadüf olamayacağına inanmamızın nedeni cok yüksek bir olasılıgın gerçekleşmesi değil. zaten zamanın başladığı anda tüm parametrelerin şekillendiği anda zaten her şeyin belli olmasıdır. matematik senin etrafı ölçme ve değerlendirme aracındır. sonuca zütürmez. sonuca mantıgın zütürür. oda sınırlıdır.
    ···
  2. 27.
    +1
    @66 şimdi az buçuk antlaşmaya başladık. sadece gerçekleşmesi zor olan olayları safi matematik kuralları ile irdeleyip sonuca varmanı istemiyorum. etrafta tesadüf ve raslantı denen olayların aslında hiç de öle gerçekleşmesinin zor olmadıgını yani bir şekilde gerçekleşebileğini kavramışsın. şu an tek eksiğin doğru cevaplar cıkartabilmen için tesadüf ile ilgili yanılgılarını düzeltmek. şimdi tesadüf nedir? tdk anlamı:"Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi" fizik literaturnde anlamı:çok sayıda ve/veya ölçülmesi pratik olarak mümkün olmayan değişkenler içeren durumların sonuçlarına verdiğimiz addır. yani sen evren tesadüftür diyorsan. bilimsel olarak sunu söylemen gerekir " evren çok sayıda ve/veya ölçülmesi pratik olarak mümkün olmayan değişkenler içeren durumların sonucudur"
    bak şimdi yukarıdaki önerme konusunda ikimizde hemfikiriz. dolayısla yukardaki önermemiz doğal bir şekilde bizi sonsuzluk ve parametrelerin içine çekiyor. uzun lafın kısası;
    1) senin kafandaki tesadüf(rastlantı) algısının hatalı oldugunu düşünyorum.
    2) bende diyorum ki eğer birisi tüm bu parametrelere, ölçülmesi pratik olmayan değişkenlere (yani bunlardan biri zamandır)
    hakim ve bunların sonuçlarını kestirebiliyorsa olayların sonuçlarınıda gerçekleşmeden kesin olarak bilebilir.
    3) son olarak yukarıdaki tablo malesef bizi matematik'in dısına itiyor. aynstayn "tanrı zar atmaz" demiş bugun quantum fizikçileri aynstayn ın bu kavramlarını yıkmaya çalısıyor belkide yıkmak üzere. ama sonuçların ne olacagını bilmiyoruz.

    "v for vendetta" reis ten bir söz ile konuşmamı bitirmek istiyorum "rastlantı diye bir şey yoktur, rastlantı aldatmacası vardır"
    ···
  3. 28.
    +1
    guzel yazı anlayana verdım sukuletanı
    ···
  4. 29.
    +1
    buraya reserve alıyorum okuyunca yorum yapıcam

    valla okudum ama çok uzun olmuş dıbına koyım. neyse şuku verdim
    ···
  5. 30.
    +1
    dindar kisi evrendeki duzeni (ki aslinda ciddi duzensizlikler var) gozlemleyip hakli olarak o soruyu soruyor ama senin de dedigin gibi bir noktayi kaciriyor : buyuk patlamadan bugune gecen sure 14 milyar yil. bu, uzerinde biraz dusunuldugunde insanin aklini kacirtacak bir sure. bu surede tabii ki patlama sonrasi ortaya sacilan maddenin bir sekilde bugunku sekliyle denk gelme ihtimali var.

    ayni sayisal loto gibi. evet, tam bu hafta bugun cikma ihtimali cok az olabilir ama ayni oyunu 14 milyar yil boyunca oynarsan 'elbet' birseyler cikacaktir.

    bize bu cikmis, hayrini gorelim *
    ···
  6. 31.
    +1
    @2 ilgili adam okur.

    @3 ananı karını gibtirtme lan alın teri var bu yazıda.
    ···
  7. 32.
    -1
    gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için allah'ı inkar eden maddeci huur çocukları varlığınızın kendisi ateizmi geçersiz kılar kendinizi okumuş bir bin gibi görüp entel takılabilirsiniz ateizminiz ancak trübülansa girene kadardır vesselam
    ···
  8. 33.
    0
    okudum mantıklı olabilir ama sürekli aynı konuya değinip benzer örnekler vermişin biraz açabilirdin.

    iyiymiş genede.
    ···
  9. 34.
    0
    panpa bir soru sorucam cevabını alırsam okuyacagım amk soru şu

    allahın yarattıgı mükemmel evrendenmi söz ediyosun ( dinci bakış açısı )

    yoksa çekim yasası tarzı bir bakış açısıylamı yazdın ?
    ···
  10. 35.
    0
    sana katılmakla kalmıyorum önünde saygıyla eğiliyorum. düşüncelerimi yazmışsın.
    ···
  11. 36.
    0
    @66 ha birde başa dönüp senin düşündüğün noktayı pivot alıp evrim konusundaki düşüncemide belirtmek isterim. öncelikle yukarıda yazdıgım düşünce ve görüşlerimin kaynagı "laplace'ın şeytanı" adlı bir makale, aldıgım matematik eğitimi ve konu hakkında okudugum bilimsel ve bilimsel olmayan kitaplara dayanmaktadır. bunu acıklamak istedim çünkü espri yaparken ve seviyeyi düşürürken yukarıdaki entrylerimde ciddiyetin kayboldugunu farkettim.

    önce varsayım ve kabullerimizi belirleyelim. evrimin su andaki evrimci bilim adamlarının tanımladıgı şekilde işlediğini varsayalım. herhangi bir dominant tür habitatı engellemez yada dogal felaketler olmazsa 1 milyar yıl sonra dünyada en az 1 tane yeni türün oluşacağı kesindir. ve bu noktada ben öne sürüyorum ki "bu yeni türün ne olacağına ne tür özellikler tasıyıcagına dair tüm parametreler, etken faktorlerler ve daha sonra olusacak veya olusabilecek tüm faktor ve fizik kuralları hali hazırda içinde bulundugumuz evrende mevcuttur." ve madde yoktan var edilemez. eğer bende laplace'ın şetanıysam sana bu yeni türün ne olacagını rahatlıkla söyleyebilirim. burada tek acık nokta insanlara bahşedilen düşünme yani kaderi değiştirme kabiliyetidir. bence laplace'in seytanı sadece ve sadece senin 1 sn sonra veya 1 yıl sonra ne düşüneceğini bilemez.
    ···
  12. 37.
    0
    özürlüler sakatlar onlardamı kusursuz
    ···
  13. 38.
    0
    @48 estafurullah haddimizemi panpa
    ···
  14. 39.
    0
    @47 haaa tamam lan aklı olan anlar diyosan inandım panpa. züt ettin beni.
    ···
  15. 40.
    0
    @1 tüm bu harcadıgın aklı-fikri allah'ı anlamaya, idrak etmeye harcasan senden yine bi gib olmazdı. çünkü kalbin körelmiş, maneviyatın yok.
    ···
  16. 41.
    0
    seviye çok yükseldi beyler kaldıramıyorum artık
    ···
  17. 42.
    0
    @52 aynısının bir benzerini yazıyodun ama gerek yok güzel cevaplamıssın şuku
    ···
  18. 43.
    0
    @70 ayrıca big bang gerçekleştikten sonra her şey çok iyi ve çok da güzel değildi. Çok uzun süre evren karmaşık ve saçma diye tabir edilecek nitelikteydi. Gök cisimlerinin oluşması milyarlarca yıl sonra oldu. Dünya'nın oluşması, yaşamın ortaya çıkması vs. Bunlar ancak milyarlarca yıl sonra ortaya çıktı. @69'un anlatmak istediği şey de bu sanırım.
    ···
  19. 44.
    0
    20. yüz yıla damgasını vuran, varoluşçu olduğunu kabul etmeyen ancak büyük ölçüde egzistansiyalist filozof. kısmen ateist varoluşçu olarak anılır takipçisi jean paul sartre'ın tam ateist olduğu gibi. ancak inanıp inanmadığı hususu halen bile tam olarak açığa çıkarılamamıştır ki kimseyi de ilgilendirmez. freiburg’da öğrenci bulunduğu sırada heinrich rickert’in yeni kantçılığın ile edmund husserl’in fenomenolojisinin etkisi altında kalmıştır. 1923’te marburg’da profesör olmuştur. 1927 yılında en büyük eseri olan sein und zeit’i neşretti. bu eser ile felsefe dünyasında büyük bir heyecan uyandırmış ve selefi husserl’in ardından freiburg üniversitesi felsefe kürsüsüne çağrılmış ve ardından da üniversitenin rektörü olmuştur. kendisini husserl’in fenomenoloji okuluna sokanlara veyahut kendisine varoluşçu diyenlere şiddetle karşı çıkar. heidegger başyapıtı varlık ve zaman olmak üzere ve diğer eserlerinde varlık problemi üzerinde felsefesini şekillendirir. varlık ve zaman’da varlığın zaman ile içten bağlılığına vurgu yapılır. bu bağlılık insan varlığının analizi yoluyla ortaya çıkar ona göre. kendisi çok fazla itiraf etmese de soren kierkegaard’dan büyük ölçüde etkilenen heidegger insan varlığının “endişe”, “sıkıntı”, ve “her an ölümle yüz yüze bulunma” gibi asli karakteristiği üzerinde durdu. bazı noktalarda kendisini eleştirse de jean paul sartre’a en derinden teesssir eden filozof heidegger’dır. zaten felsefe dünyasında varoluşçuluğun en güçlü temsilcisi olarak gösterilmesinin de ana müsebbibi, hakkındaki yazıları ve kitapları ile sartre olmuştur. heidegger batı felsefe tarihinde “varlığın anlamı” ile ilgili soruyu ortaya atan, ve batı medeniyetinin buhranının temelinde “varlığın ihmal edilmesi” nin yattığını iddia eden ilk düşünürdür.

    biraz felsefesinden söz etmek gerekirse, heidegger’a göre insanın 3 temel yapı özelliği vardır:
    1) olay özelliği, yani o dünyada önceden bulunması
    2) egzistansiyalist özellik, o olduğu ve olabileceği bir imkandır
    3) eksilme (dedikodu, tecessüs ve kaypaklık yüzünden imkanlarının önemli bir kısmını eksilterek dünya içinde sadece şimdiki zamanda bulunmaya olan meyli)
    sıkıntı vasıtası ile insan yoklukla yüz yüze gelerek kendi sınırlılığını (acizliğini) ve ölümün kaçınılmazlığını görür; fakat zaman içinde şimdi vasıtasıyla geçmişten geleceğe doğru hareket eden insan, karar vermek suretiyle kendisini değerlendirir, varlığını bütünlüğü ile seçer ve bu şekilde sağlıklı benliğine ulaşır.

    heidegger’a göre ilk felsefik problem varlık’tır. heidegger’ın ölene kadar uğraşısı insan varlığının analizi olmuştur (daseinsanalytik). ancak bu şekilde varlığın gerçek yüzünün tanınabileceğini savunmaktadır. heidegger başlangıçta insan varlığının (dasein) analiz ve tasvirinde fenomenolojik metodu kullanarak hocası husserl’in izinden gider. fenomenoloji’de bütün ön fikirli logic ve epistemolojik yargılar bir tarafa atılıp fenomenlerin kendilerini ortaya çıkardıkları kabul edilerek analiz yapılmaktadır.

    ona göre dünya her tarafa yayılmış bir cevher yahut içinde insanın yerleştiği bir mekan halinde tasarlanan bir kap değildir. varoluşçu tarzda dünya insana has bir ilgi alanıdır, ve bu alan ilgiden bağımsız değildir. insanın olmadığı yerde gerçeklik yoktur. dasein, üretimde bulunan, düzenleyen, uygulayan, teşebbüs eden, arayan, soran düşünceli bir varlık olarak dünya içindedir. dünya fenomeni bir cevher ya da objektif öz olarak anlaşıldığı zaman nasıl tahrif ediliyorsa, insan varlığı veya dasein de bir cevher ya da kendi kendine yeten asli bir süje olarak tefsir edildiği zaman, öylece bozulmaktadır. descartes’in düşünen cevher (res-cogitans) düşüncesinin hatalı olduğunu bu şekilde ortaya çıkardığına inanır.

    ona göre insan, önce kendi varlığını anlayan ve sonra objektif dünya denemesine girişen soyut bir epistemolojik süje değildir. insan vasıtasız ilgileriyle kazandığı dünyasına önceden sahiptir. dünya onun varlığına şekil verir. böylece heidegger’ın fenomenolojisi, kartezyen gelenekten çağdaş epistemolojik teoriye miras kalan süje-obje dikotomisini kırarak, dünyasından ayrı kalan “ben”i yalnızlığından kurtarır.
    insan varlığının birlikte yaşama özelliği, onun başkalarıyla bir arada bulunduğu kadar, yalnız kaldığı zaman da kuvvetle kendini gösteren bir fenomendir. yalnızlık birlikte bulunmanın ekgib bir şeklidir. bir anonim kişi olarak var olmak bir kimsenin topluluk dünyasında şahsiyetini kaybederek bir stok varlığa dönüşmesidir. yani, insan kendisini ve başkalarını aldatmaya dayanmayan toplu yaşamayı mümkün kılan varoluşçu hürriyeti kaybederek, bir obje yahut eşya haline getirir.

    insan bu şekilde başkaları tarafından kullanabilen bir alet konumuna gelir. anonim kişi bu şekilde şahsiyetini kaybeder, adetler ve günlük yaşamın gereksinimleri ile vaktini doldurur. yani varlığın sıradanlaşmasına teslim olur. anonim kişi daha çok ortalama seviyede buluna bir nevi düz adam’dır. ortalama onun kabiliyetinin ölçüsü ve yaratıcılığının sınırıdır. bu bütün üstünlüklerin düzleştirildiği ve bütün orijinalliklerin önemini kaybettiği eş seviyeye indirgeme işlemi hayatı monoton bir hale sokar. herkes tarafından iyi bilinme, anonim olma, insanın kendisini topluma vermesine ve ferdiyete bağlı sorumluluktan uzaklaşmasına yol açar. ortaya das man yani halkın düşündüğünü düşünen, duyduğunu duyan uniform yapılar çıkar. göründüğü gibi 1976'da ölene kadar varlık problemi ile boğuşan büyük üstat insanlığın içinde bulunduğu problemleri aleni şekilde ortaya koymuştur ve ciddi biçimde avrupa sistemini, uluslararası düzeni eleştirmiştir. kabul ediyorum eserlerin okumak ve ziyadesiyle anlamak çok mümkün değil, soyut felsefeyi eleştise de kitaplarını okurken çok soyut bulunabiliyor. ancak satır aralarında çok derin ve bizi yakından ilgilendiren şeyleri paylaşıyor. kısmen spoiler içerir. yakın zaman içinde büyük filozof hakkında derlediğim başka bilgileri de siz felsefe sever arkadaşlarala paylaşacağım ...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    @70 kardeşim big bang gibi bir olayın yalnızca 1 kere gerçekleştiğine dair kesin bir bilgi yok. 13,7 milyar yıl önceki big bang'den önce yüzlerce big bang tarzı hareketler meydana gelmiş olabilir. belki bizim evrenimizden önce de bir evren vardı ve bizden daha gelişmiş canlılara ev sahipliği yaptı. Belki de canlı oluşmadı. Yani sadece bizim evrenimiz var diye bir kural yok. Nasıl ki bu evrende milyarlarca galaksi varsa birden fazla evren de olmuş olabilir.

    Ayrıca 13,7 milyar yıl önce meydana gelen big bang sonra fiziğin bu şekilde oluşması bize göre hayret vericidir. Ama yazımda da bahsettim. Evren başka şekilde gelişseydi belki bizler farklı olacaktık, daha gelişmiş canlılar ortaya çıkacaktı. Bu yüzden big bang'in tam da olması gerektiği gibi bir evren ortaya çıkardığını söylemek güç. Eşsiz bir hayat demeden önce daha fazla düşünmek lazım bence.

    Tüm bunları süper güçlü yaratıcıya yormak bir seçenek, tüm bunları anlamlandırmak için bilimden yararlanarak araştırmak ayrı bir seçenek. Bana ikincisi daha mantıklı geliyor.
    ···