/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +13 -2
    Bugün tam on yedi yıl oldu. insan bazı hastalıklı zamanlarını hayatından koparıp atmak istediğinde, sülük gibi hayallerine yapışan geçmişi buna engel olur. Benim de hayatımda böyle zamanlarım oldu. Ancak bu defaki farklıydı. Üzerinden geçen tüm zamana rağmen hala görüntüler zihnimi; sesler ise kulaklarımı rahatsız etmeye devam ediyor. Sanırım bu benim lanetim ve ben bu lanetle yaşamaya mecburum. Oysa çoğu zaman arkasına bakmadan ilerleyen, nedenleri ve niçinleri tartışmayan, yaşamın her anını yaşamaya değer bulan bir insandım.
    ···
  2. 2.
    +6 -2
    Geleneği reddeden inanç yapım, üstün meziyetlerimle her anın tadını çıkarıp her olumsuzluğa göğüs gerebileceğimi hissettirirdi bana. Ancak tam on yedi yıldır hiç kimsenin daha önceden fark edemediği şeyleri hissediyorum ben. iliklerime kadar. Sorgulamadığım hayatın sorgulayabildiklerimden çok daha öte olduğunu anladım.
    ···
    1. 1.
      +2
      @1 delikanlı sadi
      ···
    2. 2.
      0
      Rezervasyon
      ···
    3. 3.
      0
      Rezzzervatuarr
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 3.
    +7
    Üniversitesi arkeoloji bölümü son sınıfta berbat eğitim hayatımın bitmesini birçok öğrenci gibi bekliyordum. Umarsız geçen yıllara sadece bir diplomaydı eklemek istediğim. Ancak şöyle bir sorun vardı ki Türkiye'de kolayca kazandığınız bir bölümden mezun olmak o kadar kolay değildir. Son sınıf öğrencisi olmama rağmen önceki yıllarda tamamlayamadığım derslerle boğuşuyordum ve bazı derslerde başarılı sayılabilmek için çalışmak yeterli olmayabiliyor. Bölüm başkanı profesörle aramı iyi tutmaya çalışıyordum ve onun fahri asistanlığını yapıyordum. Asistanlık dediğim aslında ayakçılıktan öte bir şey değildi. Vurdumduymaz hayatımın önemli aşaması olan diplomamı alıp üzerimde kurulan baskıyı hafifletmek istiyordum. Ailemin eğitimim için yaptığı destek sınırlıydı. Bu yüzden üniversitede kalacağım fazladan hiçbir gün benim açımdan maddi anlamda pek hayırlı olmazdı. Bir yandan kuru temizlemecide yarı zamanlı çalışıyor bir yandan tamamlayamadığım dersleri vermeye uğraşıyor, öte yandan da bitirme tezimin konusunu bulmakla meşgul oluyordum. ipe sapa gelmez bir sürü sınıf arkadaşımla çoğu zaman aynı kaderi paylaşıyorduk aslında. Arkeoloji bölümünü hakkıyla tamamlayacak, arkeolog olma sıfatına yakışacak öğrenci sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardı. Tüm bunlara rağmen mezun olabilme tezimiz için bir yöre seçip kazı ve inceleme yapmamız, bulduklarımızı değerlendirip rapor olarak sunmamız ve geçer notlar almamız yeterliydi. Emin olun Türkiye'deki heba olmuş tarihi eserlerin birçoğu bu bitirme tezi yüzündendir.

    Bahar dönemi başladıktan sonra amfiyi dolduran yığın, gruplar halinde bir araya gelip çalışacakları yöreyi seçme çalışmalarına başladı. Aslında bu konuda aceleci davranmak iyidir. Çünkü bilindik bir yörede çalışmak her zaman avantaj sağlar. Sis dediğimiz daha önceden çalışılmamış bir yer seçmek ise risklidir. Çünkü böyle yerlerde daha çok kulaktan dolma bilgilerle hareket edilir ve çoğu zaman eli boş dönülür.

    Bunu iyi bildiğimiz için bizim evde grup arkadaşlarıyla bir toplantı yapmaya karar verdik. işin ciddiyetsizliği halı saha maçından dönen Furkan'ın terli ve pis kokan formasıyla odaya dalmasından ibaretti.
    ···
  4. 4.
    +6
    "Biraz geciktim beyler!"

    "iyi halt ettin!"

    Ali'nin bu çıkışıyla Canan'ın yüzünde oluşan sırıtış ona içten içe hayranlık besleyen Ali'nin hoşuna gitmişti. Bunu sezenin sadece ben olmadığımı zannediyorum ki özellikle hisler konusunda çok daha ileri güdülere sahip olan kızların böyle bir konu hakkında konuşmamış olması kaçınılmazdı. Özgüveni oldukça yüksek olan, aslında dışarıdan bakıldığında kibirli sayılabilecek kadar, bir kızın umursamaz tavırları aramızda hiçbir zaman basit duygusal karmaşalar olmasına imkân vermiyordu. Ali'nin platonik aşkını ilan etmesininse olanağı yoktu. Üniversite hayatımın başında da sonunda da hep aynı kişiler olmuştu zaten hayatımda. Beni onlar kadar iyi tanıyan, onları da benim kadar iyi bilen birileri yoktu zaten. Saçma sapan hikâyelerle bir araya gelsek de sonu hüsran olacağı muhtemel bir ekiple tez çalışmamızı nerede yapacağımıza karar verecektik. Hararetli bir tartışmadan sonra burnu taktan çıkmamakla meşhur dostumuz Ali, bize memleketi olan Mardin'de çalışmalarımızı yapmayı teklif etti. Böylece bölgeye aşina biriyle çalışarak avantaj sağlayabilirdik. Ayrıca kendimize has düşük, hatta bitik bütçemizle kalacak yer vb. sıkıntısı da olmayacağı için benim için de gayet iyiydi. Kafası karmakarışık olan herkes bir müddet sessizliğe büründükten sonra teklifi kabul eden ilk isim Canan oldu:

    "Bana uyar!"
    ···
    1. 1.
      0
      Yarım bırakırsan ananıı...
      ···
  5. 5.
    +6
    devamı var. bu kadarlık kısmını paylaşıyorum şimdilik. isteğe göre devdıbını yazacağım
    ···
    1. 1.
      +3
      Çalıntı ise şukularım haram olsun
      ···
    2. 2.
      +4 -1
      kesinlikle özgün pampa
      ···
  6. 6.
    +4
    Canan'ın kendine has bir özgüveni vardı. Aşırı sosyal kişiliğine rağmen bizim arkadaş grubumuzda ne işi olduğuna anlam veremiyorduk. Oysa Alilerin köyde dededen kalma iki katlı bir evleri varmış orada kalabiliriz dedi. Hem size Mardin'i de gezdiririm dedi. Fikre herkes sıcak bakınca nisan ayında yaklaşık bir ay sürecek çalışmamıza hazırlık yapmaya başladık. Mayıs sonuna kadar da raporu tamamlayıp profesöre sunacaktık.
    ···
  7. 7.
    +3
    Bir süre sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp yola koyulduk. Doğu firmasıyla seyahat ediyorduk. Daha önceden seyahat eden varsa daha iyi bilir. Şoförler biraz kuralsızdır basar gider. Yolcular evde oturuyormuş gibi davranırlar. Muavinler gereksiz lakayt. Ama daha eğlenceli geliyordu bize. En çok da Ali işin geyiğindeydi. Yıllardır git gel iyice kaşarlanmıştı. Arada kafa buluyorduk falan. Gerçi onlar mi bizle biz mi onlarla kafa buluyorduk bilemedim. Uzun bir yolculuktan sonra Mardin'e vardık. Ali'nin amcası bizi karşılamaya gelmişti. Beyaz bir torosla. Sabahın körüydü. Hepimiz açlıktan ölüyorduk. Biz yeni tanışmanın çekingenliği içindeydik ki Ali anlayıp araya girdi. Amca köye geçmeden önce bir kahvaltı mı yapsak... Amcası genç biriydi. 35 yaşlarında ama çok cana yakındı. Az sabredecekseniz köyde güzel doyurursunuz karninizi annenler hazırlık yapıyordu dedi. Bizler de birbirimize bakıp e ayıp olmasın o kadar hazırlık yapmışlar dedik. Yalnız bir sorun vardı ki biz 6 kişiydik bir de alinin amcası 7. Arabaya nasıl sığacağımızı düşünüyorduk. O ara ali amcasına taksi tutalım sığmayız dedi. Amcası biraz sıkışırız olmaz mi der gibi bakınca Furkanlar fatih biz bagaja otururuz dedi. Macera arıyorlar tabi... Kızlarla ben arkaya oturduk. Ali de öne oturdu.
    ···
  8. 8.
    +2
    Şehir merkezinden ayrıldık köye doğru yol almaya başladık. Yollar toprak ve hava sıcak. Camları açtık ve içerisi toz toprak doldu. Canan ve Nurcan rahatsız olsalar da belli etmemeye çalışıyorlardı. Ben arkada sessizce etrafı seyrediyordum. Hoş etrafta pek bir şey olmasa da geniş ve kahverengi düzlükleri izliyordum. Biz ilerledikçe şehir geride kalmaya başladı. işte o zaman Mardin'in neden bu kadar eski bir şehir olduğunu anladım. Birbirine kenetlenmiş parmakları andıran evler, şehre değişik bir heybet katıyordu. Uzaklaşmaya başladıkça şehir geride bir siluet gibi kalmaya başladı. Fatihle Furkan ise arkada şaklabanlık peşindeydi. Durmadan cananla Nurcan'a sataşıyor onlara laf atıyorlardı. Çevrede yaşam belirtisi yok gibiydi. Sadece zaman zaman koyunları otlatan birkaç çobana rastlıyorduk. Yaklaşık 40 dakika gittikten sonra kurak bir vadiden geçerek tepenin arkasında kalmış küçük bir köye ulaştık. Biz tam da vardığımızı düşünüyorduk ki, ali kaşını kaldırarak daha varmadığımızı işaret etti. Köyün içinde bir bakkalın önüne durduk ve Alinin amcası Mahmut bakkalın önünde oturan yaşlı adamı selamladı ve içeri girip birkaç karton sigara aldı. Daha sonra yolumuza devam ettik. Köyün içinden geçerken millet yeni yeni sokaklara dökülmeye başlamıştı. Evlerinin önünü süpüren kadınlar garip garip bize bakıyorlardı. Daha doğrusu cananla Nurcan'a. Mardin için fazla kokoş görünüyorlardı. Geri kalanımız için yolculuk son derece keyifliydi.
    ···
  9. 9.
    +2
    beyler biraz kişi okusun, bırakamayacağınıza garanti veriyorum
    ···
  10. 10.
    +4
    Nihayet 1. 5 saat sonra köye vardık. Aslında fena bir yere benzemiyordu. Çölün ortasındaki bir vahayı andırıyordu. Öbekleşmiş kavaklar köyün bir ucunda mezarlık olduğunu düşündüğüm Serviler ise diğer ucundaydı. En fazla 30 hanelik bir köydü. Bir iki dar sokaktan geçtikten sonra tek katlı avlulu toprak bir evin önünde durduk. Dış kapısını açtığımızda içeride bir hareketlilik oldu ve annesi aliye sarıldı. Sona da kızlara. Babası da yanımıza geldi. Biz ellini öptük, hoşbeş etmeye başladık. Kahvaltı evlerden birinin önündeki üstü kapalı yerde yere serilmişti. Kızartmadan süte, bilumum peynire kadar zengindi. Ağzımızın suyu akmıştı iyice. Hemen buyur ettiler ve kahvaltımızı etmeye başladık. Arada bir dış kapı açılıyor ve içeri birileri giriyordu. Konu komşu diyeceğim ama neredeyse bütün köyün akraba olduğunu çok geçmeden anladım. Çok cana yakın davranıyorlardı. Kahvaltımızı bir güzel yapıp bir kenara geçtik. Genç bir kız bize kahve yaptı getirdi. Güzel de bir kızdı. Terbiyesinden başını kaldırıp kimseye bakmıyordu bile. Ortam tam erkek egemendi. Ne yalan söyleyeyim kendimi değerli hissettim bir an. Kadınlar sürekli hizmet etme derdindeydi ve hiçbiri de söylenmeden, gocunmadan yapıyordu bu işi. Bu arada Nurcan ve cananı alıp başka bir yere zütürmüşlerdi. Köyden birkaç kız onlarla sohbet ediyorlardı ve anlattıklarını ilgiyle dinliyorlardı. Hayatları boyunca bu köyde çıkmamış oldukları meraklarından belliydi.
    ···
  11. 11.
    +2
    Çay kahve ayran faslı derken hepimizde bir yorgunluk, hafif esneme krizleri gelmeye başladı. Gece boyu hiçbirimiz yolda uyumamıştık. Ali de çok yorgundu. içeri gidip bir anahtar aldı ve babasıyla bir şeyler konuştu. Sonra da bize işaret etti. Bizler çantaları alıp ayaklandık. Köyün öteki ucundaki Alinin dedesinden kalma eve doğru gidiyorduk. Yolda giderken kendimi Sultan Ahmet'teki Japon turistler gibi hissettim. Herkes bize bakıyordu. Ali yolda geçenlerin kimine selam veriyor kiminin ise elini öpüp halini hatırını soruyordu. Geçtiğimiz sokaklar baya dardı. Yani öyle kamyonla falan yanaşamazsınız. Araba bile anca sığıyordu. Evler birbirine bitişik yapılmıştı. Çoğu tek katlıydı ve hepsi de topraktandı. Küçük pencereleri vardı.
    ···
  12. 12.
    +2
    Çoğunun pervazında oturmuş yaşlı kadınlar ellerinde tespihlerle dua okuyordu. Yalnız burada dikkat ettiğim bir şey vardı ki o da evlerin kapılarında metalden değişik figürler takılı olmasıydı. Hemen hemen her evde vardı bunlardan kimisi ok işaretine benziyor, kimisi bir çiçeği ya da yaprağı andırıyordu. Elimdeki çantanın ağırlığı ve yükselen güneşin bunaltıcı sıcağı bütün nefesimi kesmese aliye soracaktım. Ama sormadım. Nasıl olsa daha konuşacak bolca vaktimiz olacaktı. 10 dakika kadar sonra köyün çıkışındaki eve vardık. iki katlı toprak bir evdi. Ve bunun da kapısında boynuzlu bir insan kafasına benzeyen pirinçten yapılmış kabartma bir figür vardı. Ev uzun zamandır kullanılmıyormuş gibi duruyordu. Ali kapıyı açtı ve içeri geçtik. içeri girdiğimizde bizi serin bir ferahlık kapladı. Toprak evin avantajı işte. Yazın serin kışın sıcak tutar. içerisi hafif loş ve dinlendiriciydi. Alt katın girişinde küçük bir hol, kapısı olmayan odalara açılıyordu. Evin ortasında ise üst kata çıkılan ahşap merdiven vardı. Bavulları yere bıraktıktan sonra Ali hemen kızların bavulunu üst kata zütürdü. Kızlar yukarı katta yatsınlar dedi. Alttaki iki odada da biz kalırız. Yalnız ablam da bizimle kalacak dedi. Sanırım kızların erkeklerle aynı evde kalması pek uygun karşılanmaz diye milletin diline düşmemek için böyle bir şey demişti.
    ···
  13. 13.
    +3
    Hikaye korku üzerine. Sapık bir ergenseniz okumasanız da olur. Burada amaç hikaye okumayı sevenlere küçük bir hikaye armağan etmek.
    ···
  14. 14.
    0
    Akşama geliyor beyler. Az daha gelsin herkes ki şevke geleyim
    ···
  15. 15.
    +3
    Güzel bir uykudan sonra akşamüstü uyandık. Saat 17 sularıydı. Daha doğrusu ben yeni uyanmıştım. Diğerleri çoktan kalkmıştı. Alinin ablası gelmiş yemek yapıyor ve kızlarla sohbet ediyordu. Ali de bir kenarda oturuyor arada bir ablasına laf atıyor, kızlara takılıyordu. Furkan ve Fatih ortalıklarda yoktu. Aliye sordum, çevrede dolaşacaklarını söylediler. Çölün ortasında Karun'un hazinesinin kalanını bulacak herhalde pekekentler dedi. Bu pekekent lafından sonra eliyle ağzını kapatsa da iş işten geçmişti. Kızlar ve ablası duymuştu. Ali hafiften kızardı bozardı, ablası ile Canan sırıtıyordu, Nurcan alinin utanmasını fırsat bilip kahkahayı patlattı. Ali daha çok mahcup oldu. Ben de pis pis sırıtıyordum. Bana gözüyle işaret etti. Biz de dışarı çıkalım diyordu. Üstümü giyindim dışarı çıktık. Ali, pek bir şey bulamazsın buralarda ama sakindir, kafanı dinlersin. Uzun uzun düşünecek vaktin olur dedi. Etraf gerçekten de çok sakindi. Alabildiğine bozkır, sıcak ufuk noktasında serap gibi buğulu görüntüler yansıtıyordu. Evin arkasına doğru yürüdük. Köye ilk girişimizdeki mezarlık diye tahmin ettiğim yer gerçekten de mezarlıktı. Gel, dedi. Dedeme bir Fatiha okuruz. ince patikadan yavaş yavaş yürüdük mezarlığa doğru indik. Servilerin altında neredeyse birbirine geçmiş onlarca mezar vardı. Hemen mezarlığın başında bir mezarın önüne geldik. Dedemin mezarı burası dedi. Mezarın önüne dikilmiş bir kaya parçası vardı. Üstüne de beyaz boyayla, elle yazıldığı belli olan derme çatma bir yazıyla Hüvel Baki, Hacı Abdullah oğlu Mehmet yazıyordu. Yanındaki mezarı gösterdi, burada da babaannem yatıyor. Dedi. Ama onun üstünde sadece Hüvel Baki yazıyordu. Bizim buralarda kadınların isimleri mezar taşlarına yazılmaz. Kadınlar kocalarının yanına gömülürler dedi. E hiç evlenmemişlerse dedim. O zaman da babalarının yanına defnedilirler dedi. Sonra mezarların arasında dolaştık biraz. Buradakilerin hepsi akrabamdır dedi. Biz yüz elli yıldır bu köyde yaşarız. Daha önce de Urfa tarafında kalıyormuş bizimkiler. Ama bazı olaylar olunca zorunlu göç etmişiz. Dedi. Nasıl olaylar dedim ben, bir yandan da yürüyerek. Babamlar bana pek bir şeyden bahsetmezler. Sorduğumda kan davası deyip geçiştirdiler hep ama ben hiçbir zaman ikna olmadım tabi. Fazla soru da soramadım. Büyükler bir şeyi noktalarsa bizde devam etmek ayıptır.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +2
    Bir süre mezarların arasında gezdik sonra eve doğru döndük. O ara mezarlığın dışında tek bir mezar gördüm. Oldukça eski duruyordu. Merakıma yenildim, sordum bu mezar neden dışarıda diğerlerine göre?

    Alinin gözü daldı biraz. Sanki içinden diyeceklerini toparladı. Mimiklerinden aklından söyleyeceklerini planladığını, bir hesap yaptığını fark ettim. Sonra kendi kendine kafasını salladı ve planını bozdu, döndü bana ve

    Biz buraya gelmeden önce oradaymış o mezar dedi, kimdir nedir biz de bilmeyiz.
    ···
  17. 17.
    +1
    Bu cevap da beni tatmin etmemişti. Eve doğru yöneldik, dedesinin evi bir başka heybetli duruyordu. Köy, tepenin yamacına yapılmıştı ve hafiften yükseliyordu. Dedesinin evi ise en alçaktaydı. Buna rağmen en heybetli duran oydu. Sanki bir şeyleri koruyor gibiydi. Dedesinin mezarının önüne tekrar döndük. Eve gidebilmek için oradan geçmemiz lazımdı. Ali mezarın başına çöktü. Mezardan bir avuç toprak aldı ve karşıdaki eve baktı. Toprağı avucundan kum gibi mezara savururken parmağıyla evi gösterdi. Alt kattaki pencereyi görüyor musun dedi.

    Evet dedim.
    ···
  18. 18.
    +1
    Dedem her gün sabah ve gece o camın önüne oturur bu mezarın olduğu yere bakardı. Sürekli dua ederdi. Düşünsene mezarının yeri bile yıllar öncesinden belli.

    Zor bir pgibolojik durum olmalı dedim.

    Dedem sağlam adamdı dedi.

    o pencere benim o an kaldığım odanın penceresiydi.

    Eve doğru yöneldik tekrar...
    ···
  19. 19.
    +1
    ... Ağır adımlarla tekrar eve yöneldik. ikimizden de ses seda çıkmıyordu. Biraz düşünceli gibiydi. Birkaç dakika sonra eve varmıştık. Furkan'la Fatih de eve dönmüşlerdi. Odada eşyalarını yerleştiriyorlardı. Canan Nurcan ve Alinin Ablası Dilan oturmuş kahve içiyorlardı. Ablası 27 yaşında ve bayanlara göre uzun sayılabilecek bir boya sahipti. Evli değildi. Belki de ince fiziği onu Servi gibi narin gösteriyordu. Kısık sesle konuşuyordu hep. Geleli çok olmamıştı ama biz onu abla belledik; o da bizi kardeşi. Çok çalışkandı. Alinin her işini yaptığı, arkasını topladığı belliydi. Üniversitedeki Alinin beceriksizliğini düşününce pek de haksız sayılmazdım. Bu yaşta birinin hele ki doğuda küçük bir köye evli olması gerekir diye düşünmüştüm. Ama gidip de böyle bir şey sorma kabalığında bulunmayacaktım tabi. Bizim kızlarla pek samimi olmaya başlamışlardı zaten. Nasıl olsa öğrenirdim bir şekilde.
    ···
  20. 20.
    +2
    Yaklaşık bir saat sonra ablası hadi yemeğe gidelim, anamlar bekler o kadar hazırlık yaptılar deyince sanki tüm ev halkı bunu bekliyormuşuz gibi kalktık birden. Gerçekten de bir hayli acıkmıştık. Yürümeye başladık beraber. Biraz ağırdan da alarak etrafı inceliyordum. 10 dakika sonra eve vardık. Tahta kapıyı itip içeri girdiğimizde bir parlaklık bizi karşıladı. Hani düğün yerlerinde birbirine bağlı renkli lambalar vardır ya, ne deniyor adına bilmiyorum şimdi, avlunun üstüne onlardan takmışlardı. Her yer ışıl ışıldı. Ortaya kocaman iki sofra serilmişti ve huyumuzu suyumuzu bilmediklerinden bin bir çeşit yemek yapmışlardı. Fatih in Allah'ım, bu ne dediğini işittim. Alinin babası güldü. Çocuklar gelin oturun buyurun dedi. 60 yaşındaki adamın nezaketten iki büklüm bizi ağırlamaya çalışması hem çok hoşuma gitmişti hem de içimin cız etmesine sebep oldu. Buradaki insanlar yoksul sayılabilecek bir hayat yaşıyordu aslında.
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi pampaa
      ···