/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Musa abi arabayı durdurdu. Sohbet falan derken şirkete gelmişiz bile. Arabadan indik ve asansör ile 25. kata çıktık. Daha sadece bir gün tatildeydim. Ama sanki yarım saat önce çıkmışım gibi buradan. Arasında yaşananlar rüya-hayalmiş gibi. Ve o rüya hızlı bozuldu. Oradan bir kumru beni izliyor. Önce emin olmalıyım. Birkaç adım ilerledim, bir kağıt aldım ve geri geldim. O da bana bakıyordu. Evet. Gerçekten de ablam. Rüya değil tabi ki onlarda. Lan rüya olduğumu düşünsem arabada neden alıştırma yapayım? Kafam çok güzel ya.

    Musa-“Herkes geldi mi?”

    Nejla-“Daha Pelinsu gelmedi.”

    b-“Mert de başka dünyada.” Masasında sızmış. Bu çocuk akıllanmıyor. Musa abinin arkasından asansör açıldı. Evet. işte geldi. Doğuştan gelen kızıl saçlarıyla yine beni büyülemeye başladı. Eğer bu kızı ortaçağda görseler muhtemelen adı kızıl cadı olurdu. O kadar güzel ki bu güzellik bir insana ait olamaz. Büyüyle falan yapılmış gibi. Bütün sahne ışıklarını kendine çekmişti bile. Dudağına sürdüğü açık pembe rengindeki ruju, sıktığı parfümün hafif limoni kokusu çoktan bütün ofisi kucaklamıştı. (Ve bu kelimeleri düşünmek 25 dakikamı aldı amk. Asla evlenmeyeceğim. Sırf sözleri düşünmek 25 dakikaysa tavlamak, onu geçtim flörtü, nişanı, evliliği ohoo… En iyisi bekarlık.)

    Pelinsu-“Geç kaldım kusura bakma Musa abi.”

    Musa-“Önemli değil Pelinsu. Geçip işe başlayabilirsin.” Naneli sakız çiğnemiş. Kokusu buraya kadar geldi. Muhtemelen aç geldiği için nefesinin kokmamasını istedi. Ben de aç geldim. En iyisi Pelinsu’ya yaklaşmayayım. Sonra benim nefes kokumdan rahatsız olmasın. Mert’in yanına gittim ve hala uyuyor amk. Salladım uyandırdım.

    Mert-“Ne oldu kanka ya? Ne güzel kızı eve zütürüyordum.”

    b-“Ne evi amk ne evi. işteyiz. Kalk da işine bak. Sende naneli sakız var mı?”

    Mert-“Dur çantamda olacaktı.” Elini bel çantasına attı ve fermuarı açtı. içinden olips çıkardı. Yaa. Olips çok acı oluyor. Direk nane kemirsem daha az yanar ağzım. Ama yokluktan yapacak bir şey yok. Olipsi aldım ve ağzıma attım. Ve nefes alış verişimin beni yakmasının keyfine vardım.

    Saatler sonra şöyle göz ucuyla pencereye baktım. Hala oradan beni izliyor. Tamam, biraz rahatsız edici. Ama yapacak bir şey de yok. O eğitimi vermek zorunda.

    Mert-“Kanka dalgınsın, hayırdır? Kuşla iki saattir bakışıyorsunuz. Hayırdır Pelinsu’dan vazgeçtin kuşlara mı yazıyorsun artık?”

    b-“Lan saçma salak konuşma. O ablam.”

    Mert-“Kanka sabah sabah içtin mi? Ne diyon?” Hay amk.

    b-“Kafa kalmadı ki. Dalgınlığına öyle söyledim. Aklımdan ablam geçiyordu, kumruları severdi de. Sen birden soru sorunca da devreler yandı.”

    Mert-“Sorma kanka ya bende de kafa kalmadı. Tatil diye kendimi ne güzel şartlamıştım. Keşke şu kuş kadar özgür olsam.” O kuş gibi özgür olmak istemezsin. Sonunda Eternal’e gidecek. Eternal… Ben bu hayvanların içine girme konusunda ustalaştığımda bitecek. Ablam oraya gidecek. Musa abi dalgınlığımızı fark etmiş olacak ki:

    Musa-“Konuşmayın da işinize bakın.”

    b-“Tamam abi.” Dedim ve önüme döndüm. işe devam.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster