/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    0
    O eseri temizlemek ömrümden ömür aldı. Hayatımda böyle kötü bir koku koklamadım ben.

    b-“Lağımdan falan beslenmediğine emin misin?” dedim kediye ama istifini bozmadan yerde yatmaya devam etti. Gözleri kapalıydı. Muhtemelen uyuyor. Aslında ben de uyumam lazım ama hiç uykum yok. Bedenim zinde. Muhtemelen bedenden çıkınca otomatik dinlenmiş oldum. Tamam beden dinç ama zihnim yorgun. Bir günde o kadar çok şey yaşadım ki. Hinn’i gördüm, Haylaus’u gördüm, lanetim olduğunu öğrendim. Bir gibilmediğim kaldı herhalde. Acaba kediye geçip alıştırma mı yapsam? Çamaşır makinesinin bitmesine daha var. Hedef aldım ve bedenine girdim.

    “Şu an çok yorgunum. Uyanınca devam etsek?” Zorlamamın bir manası yok.

    b-“Tamam o zaman. Beni geri göndersene.”

    “Seni gönderecek kadar bile kılımı kımıldatacak halim yok. O zaman sen de buradayken uyu.”

    b-“Burada mı uyuyayım? Ben zaten yorgun değilim ki.” Demeyi çok isterdim ama bu bedende öyle bir yorgun hissediyorum ki gözlerimi açacak halim yok. Tahmin edersiniz ki bedeninden çıkamadığım için ben de orada uyuyakaldım.

    Kapının ziline uyandım. Her taraf garip gözüküyor. Neredeyim ben? Ha. Kedinin bedeninde kalmıştım.

    b-“Dinlendiysen beni geri gönderebilir misin?”

    “Tamam. Ama bir daha ben yorgunken gelme. Sadece senin de uykun varsa gel beraber uyumayla bir sorunum yok.” Dedi ve beni geri yolladı. Aslında kediyle uyumak iyi gelmişti. Kafamdaki kötü düşünceler dağılmıştı. Kapı tekrar çalınca kapıya koştum ve açtım. Olamaz. OLAMAZ. Mert, Pelinsu ve Nejla gelmiş. Ev daha tam toparlanmadı, koltukların kılıfları şu an çamaşır makinesinde.

    Mert-“Kanka bizi içeriye davet etmeyecek misin?”

    b-“Ev biraz incin da…”

    Pelinsu-“Aman benim evim kadar olamaz. Utanmana gerek yok.” Dedi ve ben de boynum kıldan ince davet ettim içeriye. Salona geçtik aslında o kadar da kötü görünmüyor. Umarın onlara da o kadar kötü gözükmüyordur.

    Mert-“Partinin enkazını hala atlamamışsın.”

    b-“Kimin yüzünden acaba? Aaa doğru. Bu parti planı senin işindi.”

    Nejla-“Tamam tamam kavga etmeyin.”

    Mert-“Yok ya bizimki kavga değil. Aramızda olur arada böyle küçük tartışmalar.”

    Pelinsu-“Aaa. Evinde kedi beslediğini bilmiyordum.” Hay amk. Kediyi gördüler. Kedi de onları görünce hemen kaçtı. Sokak kedisi ne de olsa. Tek bana güveniyor.

    Mert-“Ben de bilmiyordum evinde kedi beslediğini. Kanka ne iş?”

    b-“Uzun hikaye. Anlatsam da inanmazsın. Bir nevi benim hayvanlara olan korkumun tedavisi bu kedi.”

    Pelinsu-"Hani kedilere alerjin vardı?" Lan Mert. Yaktın beni şimdi nasıl açıklayacağım bunu. Aklıma şimşek gibi fikir geldi:

    b-"Aslında küçükken vardı, sonra bu kedi bana yaklaştı ve alerjim tetiklenmedi. Ben de geçen korkumu yenmek için bu kediyi kullanayım dedim." dediklerim Pelinsu'nun aklına yatmış gibiydi.

    Mert-“Kanka ama sokak kedisi bu. Daha bizden korkuyor.”

    b-“Benden korkmuyor. Belki senin AFRODiZYAK parfümün hayvanı rahatsız etmiştir.”

    Nejla-“işten kaçmak için hastayım numarası yapmadın değil mi?” dedi ve bir koltuğa oturdu. Pelinsu da hemen onun yanında bir koltuğa oturdu.

    b-“Yok. Yeni uyandım zaten şimdi kendime geldim. Ağrı kesici ile falan toparlandım.”

    Nejla-“Ha iyi işten kaçma da valla zamanında yetiştiremezsek gözünün yaşına bakmam. Zaten en hızlı çalışanımız sensin. Şu ikisi anca yatıyor.” Diye Mert ve Pelinsu’yu gösterdi.

    Pelinsu-“Ben niye yatan oluyorum ya? Genelde anlamadığım yerleri Bir Bine’ye soruyordum, o da bugün hastaydı diye geri kaldım sadece.”

    Mert-“Ben ne yaptım ya? Hiç çalışmıyorum sanki.”

    b-“Tamam çalışıyorsun da bir günlük işi 3 günde bitiyorsun. Dua et şefimiz Musa abi gibi iyi bir adam. Yoksa çoktan işten kovulmuştun.”

    Pelinsu-“Kediyi getirsene buraya biraz sevelim.”

    b-“Durun getireyim.” Dedim ve kedi benim odama gitmişti en son. Odama baktım yatağıma yatıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster