1. 76.
    0
    tamam canım.ben de annemle alışverişe çıkacaktım zaten. akşama görüşürüz ok?
    alev’le vedalaşarak hemen mustafa’nın yanına gittim. mustafa catiana’nın otelinde beni bekliyordu. beni görünce hemen yanıma geldi.
    -hoş geldin dostum. yardımına ihtiyacım var.
    -dur sakin ol oğlum. anlat bakalım ne oluyor?
    -ya catiana illa ayak masajı isterim diye tutturdu.
    -ne! ayak masajı mı? amaann ben de bir şey var sanmıştım,bu muydu bütün mesele?:)
    -i̇yi ama dostum ben ayak masajı nasıl yapılır bilmiyorum ki. hayatımda hiçbir kıza ayak masajı yapmamıştım. üstelik ne bileyim ayaklara yaklaşamıyorum.sen bu konuda deneyimlisin,şu kıza bir masaj yapar mısın?
    -ne ben mi? olmaz dostum, bunu senin yapman gerekir. o masajı benden değil, senden istiyor.
    -oğlum sana onunla seviş demiyorum ki.sadece ayak masajı yap yeter. anlamıyor musun? ayaklara yaklaşamıyorum. ne bileyim iğrenmekten korkuyorum.
    -hadi dostum o kadar da iğrenç değildir. gel kızın yanına gidelim sana göstereyim.
    beraber catiana’nın odasına çıktık. catiana üzerinde bikinisi, yatağa uzanmış bekliyordu. mustafa’ya kızgın gözlerle baktı.
    -mustafa sen neden bu kadar çekiniyor anlamıyor ben. sadece ayak masajı yapmanı istiyor ben.
    -tamam güzelim,bak mahmut bunun için geldi. şimdi sana masaj yapacak.
    hemen kızın 41-42 numara büyüklüğünde, eşsiz güzellikteki ayaklarına yöneldim. pürüzsüz bembeyaz ayakları vardı. tırnaklarında koyu renk oje vardı. ayağının birini elime alarak, tabanlarını ovalamaya başladım.hem masaj yapıyor hem de mustafa’ya gösteriyor ve tabanlarındaki hangi noktanın vücudun nerelerini rahatlattığı hakkında bilgi veriyordum.bu arada catiana yatağın içinde keyifle kıvranıyor, zevk aldığını çıkardığı seslerle belli ediyordu. mustafa şaşkın gözlerle beni izliyordu.
    -vay be bu masajın insanı bu kadar rahatlattığını bilmiyordum.ya kıza bakarmısın zevkten kıvranıyor adeta.
    -tabi ki dostum. ayak tabanları vücuttaki bütün sinir uçlarının toplandığı yerdir. buradan vücudun her bir bölgesini rahatlatabilirsin. hadi sende öbür ayağına yap masaj.
    -ya bilemiyorum...
    catiana:
    -mustafa sen neden çekiniyor. yoksa beni hiç sevmiyor sen?
    -ya olur mu güzelim, seni tabi ki seviyorum ama ne bileyim?
    ben:
    -kız haklı oğlum. eğer onu seviyorsan her şeyiyle seveceksin.hem şu ayakların güzelliğine bir baksana.
    mustafa çekinerek yaklaştı. ayağının birini eline almıştı ki birden yüzünü geriye çekti.
    -oo olamaz.
    -hadi dostum, iğrenç değil o kadar.hem sevgilinin kalbini kırmak istemezsin değil mi.hem bak çok basit. sadece yaptıklarımı tekrarla.
    ben hemen mustafa’ya gösterip yaptırma metoduyla öğretmeye başladım.ben yapıyordum mustafa da beni izleyerek aynısını yapmaya çalışıyordu. bu arada catiana yatağın içinde zevkten dört köşe olmuştu ve hafifçe inliyordu.ben hemen ayak baş parmağını emmeye başladım. mustafa birden geriye çekildi.
    -yok artık o kadarını da yapamam.
    -hadi dostum sandığın gibi iğrenç değil. hem baksana kıza, nasıl zevk alıyor.
    mustafa çekinerek başparmağını yaladı ve hoşuna gitmiş olacak ki parmağını birden ağzına alıverdi. lolipop şeker gibi parmağını emiyordu.bu arada bende diğer ayağını,ve parmaklarını emiyordum.bir süre ayak parmaklarını emdik. catiana neredeyse orgazm olmak üzereydi.ben birden ayağını bıraktım ve kıza yöneldim.
    -catiana güzelim. şimdi pozisyon değiştireceğiz.biz yere, yatağın önüne uzanacağız. senden ayaklarını yüzünüzde gezdirmeni istiyorum, tamam mı?
    catiana hemen doğrularak yatağın ayak ucuna oturdu. bizde kafalarımız ayaklarının önüne gelecek şekilde uzandık. catiana ayaklarını yüzümüzde gezdirmeye başladı.o pürüzsüz pembe tabanları yüzümüzde dans ediyordu adeta. benim dilim faaliyete geçmiş ve tabanlarını yalamaya başlamıştım. ayaklarının harika tatları vardı. mustafa ya baktım, kızın ayaklarını bayılırcasına yalıyordu. doğrusu bu kadar çabuk alışacağı hiç aklıma gelmezdi. tabanlarının her cm karesini yaladım. daha sonra ayaklarını yüzümüze kapattı.o palet gibi ayakları yüzümüzün tamdıbını kaplıyordu. daha sonra ayak başparmağını tekrar ağzımıza soktu ve ayaklarını ileri geri oynatmaya başladı. baş parmakları ağzımıza vajinaya girip çıkan penis gibi girip çıkıyordu.bu arada kızlığını da okşadığını fark ettim. yavaş tempodan başlayan hızı giderek hızlandı. kız derin derin nefes alıyordu ve birden inleyerek boşaldı. ayaklarını yüzümüze koyarak yatağa yığıldı kaldı.biz de ayaklarına birer öpücük kondurarak ayağa kalktık. catiana ikimizinde yanağına birer teşekkür öpücüğü kondurdu.
    -harikasın mahmut. ben hayatımda hiç böyle bir zevk yaşamadı.ben çok teşekkür ediyor.
    -rica ederim catiana.ama asıl teşekkürü mustafa’ya etmen gerek.o da benden hiç aşağı kalmıyordu çünkü.:)
    mustafa:
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    0
    -sana bir şey diyemiyorum artık mahmut.en sonunda beni de kendin gibi ayakçı yaptın ya,tebrik ederim yani.
    -ama çok hoşuna gitti değil mi? dostum insanlar bilinmezlerden çekinirler her zaman. bazı şeyler görünüşte çok iğrenç gibi gelebilir çoğu zaman,ama göründüğü gibi olmayabilir.hem merak etme,sen ayakçı olmadın. çünkü fetişist olunmaz, fetişist doğulur.sen sadece bayan ayaklarının, tabi ki bakımlı ayakların, iğrenç olmadığını gördün. bundan sonra sevişirken bunu da yapmanı tavsiye ederim. kadınlar bundan çok zevk alırlar, sende gördün.
    -şaka maka benimde hoşuma gitti bu.gerçi dediğin gibi cinsel zevk alamıyorum ama yine de hoş bir oyun.ne diyeyim dostum sayende bambaşka bir deneyim daha yaşadım, teşekkür ederim.bu arada sen ne yaptın? alev’in ayaklarına kavuştun mu?
    -eh bir şeyler oldu işte,ama dün daha büyük bir sürprizle karşılaştım. alev’in annesinin figen olduğunu neden daha önce söylemedin?
    -bilmem, söylemek hiç aklıma gelmedi.
    -ah sen yok musun sen
    biraz sonra hep beraber odadan çıktık. mustafa’nın çalıştığı bara gidecektik. otelin lobisinden geçiyorduk mustafa:
    -dostum, benim bir yere telefon açmam gerekiyor,siz cati ile gidedurun ben arkanızdan yetişirim.
    catiana ile tam otelin kapısından sokağa çıkmıştık ki birden alev ile karşı karşıya geldik. alev de catiana ile beni yanyana görünce yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuştu. birden öfkeyle bağırdı.
    -ya inanmıyorum yaa... bütün bunlar bir kabus olmalı.
    birden arkasını döndü koşar adımlarla uzaklaştı ben hemen arkasından yetişmeye çalıştım.
    -alev dur lütfen, gördüğün gibi değil hiçbir şey. lütfen bekle...
    aramızda yaklaşık 100 metre mesafe vardı. alev hiç durmadan koşar adımlarla yürümeye devam etti. bulunduğumuz sokak oldukça kalabalıktı. alev’i önümüzdeki kalabalık bir insan topluluğunun içinde kayboldu gitti. catiana da arkamdan yetişmişti.bir süre sokakta onu aradık. biraz sonra mustafa da yanımıza gelmiş ve aramaya o da katılmıştı ama çabalarımız sonuçsuz kalmıştı.
    ···
  3. 78.
    0
    vakit akşamı geçmişti. mustafa ve catiana ile barda oturuyorduk..ben sıkıntı içerisindeydim. durmadan sağa sola yürüyordum ve arada cep bir telefonumla aramalar yapıyordum.
    -aç şu telefonu be güzelim,ne olur aç.
    ne yazık ki telefonu hala kapalı veya kapsama alanı dışında mesajı veriyordu. olayın üzerinden 3 saat geçmişti. alev’e bir türlü ulaşamıyordum. telefonu hala kapalıydı. evine telefon açmıştım ama cevap vermiyordu. mustafa:
    -sakin ol dostum. merak etme alev böyle birden parlar ama hemen sakinleşir. sonunda telefonunu açacaktır.
    catiana:
    -bütün bunlara hep ben sebep oldu. alev beni hep yanlış anladi.
    -senin bir suçun yok güzelim. alev’in önyargılı yaklaşımı yüzünden hep bunlar.ahh ah bir kere beni dinlese ne vardı sanki.
    mustafa:
    -ya oğlum sen bu kıza bazı şeyleri söylemedin mi? gördüğüm kadarıyla kız sana sırılsıklam aşık olmuş. bari ona ümit vermeseydin.
    -ya ümit vermemeye çalıştım,ama bazı gerçekleri de söyleyemedim. kız yanımda o kadar mutluydu ki,onu üzmek istemedim.
    -aşkın pgibolojisi bu olsa gerek. bazen karşındakinin en ufak hareketlerinde bile ümit ararsın.
    evet, gerçektende aşkın pgibolojisi böyle bir şeydi. alev’e bir dost gibi davranmaya çalışmıştım ama bazı şeyleri engelleyememiştim. acaba fazla mı ileriye gitmiştim? bu yoğun keşmekeş içerisinde kendimi boğuluyor gibi hissediyordum.bir zamanlar hasret kaldığım duygular şimdi yoğun olarak üzerime çörekleniyordu .vakit akşamı geçmiş hava iyice kararmıştı. alev’in telefonu hala kapalıydı.bir ara cep telefonum çaldı. heyecanla telefonu açtım. görüşmeden sonra endişe ile mustafa’nın yüzüne baktım.
    -mustafa figen hanım aradı. alev bütün gün eve gelmemiş, çok endişeleniyor. gündüz alışverişten döndüklerinde aralarında bir tartışma geçmiş. alev’de çekip gitmiş ve bu vakte kadar dönmemiş.
    birden catiana ağlamaya başladı.
    -o halde iken bir de bizi gördü.hep benim yüzümden oldu bunlar. yoksa alev kendine kötü bir şeyler mi yaptı? ben çok korkuyor.
    -hayır catiana senin bir suçun yoktu.. ayrıca şimdi kötü şeyler düşünmenin hiç sırası değil.
    birden cep telefonum çalmaya başladı. ekrana baktım bilmediğim bir numara arıyordu.
    -alo buyurun?
    -alo mahmut,ben işıl.
    -ah işıl, aradığın iyi oldu. son 4 saat içerisinde alev’i gördün mü?
    -evet bende onun için aramıştım. alev’i az önce gördüm. morali bir hayli bozuktu. ağlamaktan gözleri şişmiş. onunla konuşmaya çalıştım ama yalnız kalmak istediğini söyledi.
    -hay aksi. nereye gittiğini biliyor musun?
    -evet şu anda iskelede.onu uzaktan izliyorum. buraya gelsen iyi olur mahmut.
    -çok teşekkür ederim işılcığım,sen onu izlemeye devam et,hemen geliyorum.
    mustafa ve catiana ile hemen iskeleye gittik. işıl bizi bekliyordu. bize alev’i gösterdi. kız iskeledeki kayalıkların üzerinde tek başına duruyor, denize bakıyordu.
    -ben onunla yalnız görüşsem iyi olur. mustafa sende figen hanımı ara, daha fazla endişelenmesin.
    yavaşça kızın yanına gittim. yarım ay gökyüzünde bize gülümsüyordu. gökyüzü ay ışığının etkisiyle parlament mavisi bir renkteydi. ayın denizde yansıması ışıl ışıl parlıyor, akdeniz’in karanlık sularında, dalgalar halinde siluetler oluşturuyordu. ay ışığı kayalıkların üzerinde oturan alev’i bana gösteriyordu. kız boş gözlerle denize bakıyor gözlerinden süzülen yaşlar ay ışığında parlıyordu. alev geldiğimi fark etti ve yüzüme baktı.
    -ne var niye geldin?
    -bilmem, gizli bir güç çekti beni buraya.kim bilir belki de üzgün kalplerin uğrak yeri de burasıdır.
    -üzgün kalp mi,sen mi üzgünsün yani? güldürme beni mahmut. dünya parmaklarının ucunda dönüyor.ben neresindeyim hala anlayamadım.
    -biliyorum, şimdi ne desem faydasız, bana asla inanmayacaksın. aslında hak veriyorum sana, yerinde olsam bende inanmazdım.
    yavaşça yanına oturdum ve bir süre denize baktık.
    -aya bakar mısın alev.ne görüyorsun?
    -ne o? felsefemi yapmaya başlayacaksın?ne görebilirim ki? yarım ay işte. üzerinde kraterleri falan var.
    -evet üzerinde kraterler falan,bu görünen yüzü. peki ya görünmeyen karanlık yüzü? orada ne var söyleyebilir misin?
    -ne bileyim ben ya. herhalde kraterler vadiler falan vardır.
    -bilemiyorsun değil mi? sadece ayın görünen yüzüne bakarak tahminde bulunuyorsun.ama ya orada daha farklı şeyler varsa? hadi görünen şeyler bizi aldatıyorsa?i̇nsanlar çoğu zaman bu şekilde aldanır alev. sonuçta gören iki göz ve muhakeme yeteneği vardır. ama kainatta insanın aklına bile sığmayacak şeyler vardır. görünen şeyler her zaman görünmeyen şeylerin habercisi olmayabilir. aynı aydaki kraterler gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 79.
    0
    alev yüzüme baktı. gözlerinde bir çocuğun masumiyeti ve hüznü vardı sanki.
    -peki nedir onlar? i̇yi şeyler mi,kötü şeyler mi? bunları bilebilir miyiz?
    -bu senin bakış açına bağlı alev. eğer ki iyi gözle bakıyorsan ay ışığı her zaman yüreğini aydınlatacaktır. karanlıklar her zaman bilinmezlerle doludur.i̇yi şeyler de olabilir kötü şeyler de.eğer ki kötü şeyler varsa, ışık vurduğu zaman onlarda mutlaka ortaya çıkacaktır. ama sen kötü gözle bakıyorsan iyi şeyler bile sana kötü gibi gözükebilir. bırak ay ışığı sana her zaman iyiyi ve güzeli göstersin. kötülük her ne kadar kendini gizlese de eninde sonunda ortaya çıkacaktır..ama sen güzel gözlerle bakmayı bilirsen onlar bile iyiye dönüşebilir.o zaman ay ışığı seni de aydınlatır ve güzelliğine güzellik katar alev, anlıyor musun?
    yüzüne birden çok tatlı bir gülümseme yayıldı. gözleri ay ışığında ışıl ışıl parlıyordu.
    -ben ışığımı senden alıyorum mahmut ve senin ışığınla parlamak istiyorum.
    -bende öyle alev. bende ışıl ışıl gözlerinle aydınlanıyorum.
    gülen gözlerle yüzüme baktı. birden boynuma atıldı ve sıkıca sarıldı. kollarımın arasında sımsıcaktı.bir süre öylece kaldık. daha sonra arkadaşların yanına döndük. mustafa ikimizi sarmaş dolaş görünce dudaklarını büzdü.
    -hımm bakıyorum da işi tatlıya bağlamışsın yine mahmut. senden korkulur valla.
    alev:
    ay ışığına bak, sende anlarsın mustafa.
    -hıı??? aman neyse. ya kızım bu adama öyle zırt pırt küsüp durma. adam 5 saatte 5 yaş ihtiyarladı ya.
    hepimiz gülüştük. mustafa ve catiana alev’i yanlarına aldılar. mustafa:
    -sen bugün mahmut’u catiana ile gördün,ama biraz bekleseydin hemen arkalarından gelen beni de görecektin. mahmut’u,bana bir konuda yardımcı olması için,ben çağırmıştım.
    catiana:
    -alev,sen beni hep yanlış anladi. sizler olmak mustafa’nın arkadaşları,ben hepinizi çok seviyor. seni de,işıl’ı da,mahmut’u da.ona asla başka bir gözle bakmıyor ben.ben biliyor sen mahmut’u çok seviyor,o da seni çok seviyor.
    -sevmişiz, neye yarar be güzelim? sahip olmadığım şeyleri kıskanmam ne kadar saçma aslında.
    -sen ne demek istiyor ben anlamadi.
    -boş ver güzelim ben sonra sana anlatırım. senden özür dilemek istiyorum catiana. seni hep yanlış tanımışım galiba. sana gereksiz yere çok sert davrandım, beni affet.
    i̇ki kız birbirlerine sarıldılar. mustafa’yla ikimiz bu sahneyle çok duygulanmıştık. biraz sonra alev yanıma geldi..hep beraber sahil yolunda ağır ağır yürümeye başladık. birden figen arabasıyla gelerek önümüzde durdu.
    -alev, kızım.
    alev, annesine koşarak sarıldı.
    -anneciğim özür dilerim. bugün yine gereksiz yere üzdüm seni.ne olur beni affet.
    -ben sana hiç darılmadım ki kızım.
    ana-kız bir süre sarmaş dolaş oldular. daha sonra bakışlarını bana çevirdiler. i̇kisinin de gözlerinin içi gülüyordu. figen:
    -teşekkür ederim mahmut. kızımı senin sayende yeniden kazandım. yarından itibaren alev’e dikiş dikmesini öğretmek istiyorum. eğer sen olursan daha çabuk öğreneceğini düşünüyorum.
    alev ile ikimiz kahkahayı bastık. catiana, mustafa ve işıl hiçbir şey anlamamışlardı ama daha sonra onlarda kahkaha senfonisine katıldılar. daha sonra hepimiz figen’in arabasına bindik ve araba bara doğru yollandı.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 80.
    0
    sımsıcak alanya’da yine güzel bir gündü. dalga sesleri, martı seslerine karışmış ahenkli bir senfoni yapıyordu. alev ile beraber sahilde yürüyorduk. deniz meltemi güneşin sıcaklığına inat serince esiyor, alev’in ipek gibi saçlarını savuruyordu.i̇ncecik kumlar o güzel ayaklarının altında çıtırdıyordu. arada bir kum tepeciklerine tekme atıyor, kumları etrafa savuruyordu.i̇kimizin de ağzını bıçak açmıyordu. neden sonra alev sessizliği bozdu.
    -demek yarın gidiyorsun ha?
    -evet,şu tatiller bitmese ne iyi olurdu değil mi? ama her biten şey gibi buda bitti.
    evet,iki haftalık tatil maceram sonunda bitmişti. yarın konya’ya dönmem gerekiyordu. alanya’da kaldığım süre içerisinde alev ve annesi figen ile harika bir dostluğumuz olmuştu. bazı konularda belki biraz abartmıştık ama hiçbir zaman sınırların dışına çıkmamıştık. tabi en önemlisi ikisinin de ayaklarıyla harika saatler geçirmiştim.bu arada diğer arkadaşlarla da çok iyi kaynaşmış ve güzel bir çevre edinmiştim bu güzel tatil beldesinde. gitar çalan kız ebru’ya,gitarını geliştirmesinde yardımcı olmuş ve onun repertuarını genişletmesini sağlamıştım. aynı zamanda alev’e de biraz gitar çalmasını öğretmiştim. öyle böyle derken harika bir iki hafta sonunda bitmişti. alev:
    -gitme biraz daha kal desem de faydasız, mutlaka gideceksin değil mi?
    -güzelim, fazladan birkaç gün daha kaldığımı varsayalım, eninde sonunda gitmeyecek miyim?ben burada misafirim sonuçta, mustafa’ya ve ailesine daha fazla yük olamam. ayrıca konya’da bir işim var biliyorsun. özel bir müzik dershanesinde gitar dersleri veriyorum.
    -evet biliyorum.ne yalan diyeyim baya başarılısın bu konuda.en umutsuz vaka olan bana bile gitar çalmayı az da olsa öğrettin. senden çok şey öğrendim mahmut. hayata pozitif bakmayı öğrettin bana. ayrıca senin sayende dünyada iyilik ve güzelliğin hala var olduğunu anladım. ayrıca bana ayaklarımın ne kadar değerli olduğunu fark ettirdin. daha sayamayacağım bir sürü şey. söyle duygusal çocuk ben sensiz ne yapacağım şimdi ha?seni nasıl unutacağım ha?
    -ben sanki seni unutabilecek miyim çılgın kız? şuraya geldiğimden beridir 6 yaş gençleştim sanki. senin sayende içimdeki çocuk ortaya çıktı.o neşeli cıvıl cıvıl hallerin, çılgınlıkların o harika gözlerin ve eşsiz güzelliğin ve tabiki o mükemmel ayakların,ne bileyim daha sayamayacağım bir sürü şey. asıl ben sensiz ne yapacağım ha?
    birden gözlerimiz ve alınlarımız birleşti.bir süre birbirimize bakıştık.o iri ela gözleri sevgiyle ışıldıyordu. yürümeye devam ettik. kolum alev’in omuzlarında, alev’in kolu da belimde sarılıydı. neden sonra sessizliği yine ben bozdum.
    -ben, gerçekten de çok şanslıyım alev. seni tanıdığım için, seninle arkadaş olduğum için. seni çok seviyorum alev ama sana bir şey itiraf etmem gerekiyor. belki bana kızacaksın ama, seni çok seviyor ve asla benim yüzümden üzülmeni hayal kırıklığı yaşamanı istemiyorum.ben şey...
    alev birden sözümü kesti.
    -ben de seni çok seviyorum mahmut. ben de seni tanıdığım için çok şanslıyım. tanıdığım en iyi insanlardan birisin mahmut. tertemiz pırlanta gibi kalbin var. ayrıca sanatçı kişiliğin ve kadınlara karşı çok seviyeli, kibar bir yaklaşımın var.ne bileyim her yönünle harika birisin. biliyor musun mahmut? sevgilin,o çok şanslı birisi.
    bir şok geçirmiştim. alev beni yine çok şaşırtmıştı.
    -hıı!... nasıl yani? sen biliyor muydun?
    -evet hem de ilk günden beridir.
    -i̇yi ama nasıl? sana bunu hep söylemeye çalışıyordum ama söyleyememiştim.
    -şey bana kızacaksın belki mahmut. hani tanıştığımız gün, akşam cafede oturuyorduk ya.bize gitar çalıyordun.o akşam senden gizlice cep telefonunu karıştırmıştım. rehberde numarasını “aşkım” diye yazmışın, ayrıca mesaj kutundaki mesajları da okumuştum. sonra, beraber çektiğiniz fotoğrafları da gördüm.
    kızın yüzüne manalı bir şekilde baktım.
    -hımm özellerimin hepsine bakmışsın demek ki.sen çok kötü bir kızsın alev.
    -ya bakma bana öyle. napayım ilgilendiğim insanların özel eşyalarını kurcalamadan duramıyorum. sevgilinin olup olmadığını çok merak ediyordum. sana soramadım da,öğrenmek için aklıma başka bir yol gelmedi.
    mahcup gözlerle yüzüme baktı.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 81.
    0
    -bana kızdın mı?
    -ben sana kızamam ki ela gözlü meleğim. bunları sana zaten söyleyecektim.ama sana inanamıyorum. bütün bunları bilmene rağmen bana çok candan davrandın.ne bileyim bizi dışarıda görenler sevgili sanıyordu belki. sonra beni kıskanmalar falan...
    -evet farkındayım.ne bileyim, sana geçici de olsa yakın olmak istedim.hem bana demiştin ya “kendine sınır koyabiliyor musun?” diye.ben de catiana gibi kendime sınır koyamıyorum belki de.ayrıca içimde az da olsa bir ümit vardı. belki telefonunda gördüklerim gibi değildir falan diye.ne bileyim insan ümit ettikçe yaşar derler ya.ama hareketlerinden gözlemlediklerim bu beklentilerimin boşa olduğunu gösterdi. arada bir yaptığın özel telefon görüşmeleri, sonra aramıza mesafeler koymaya çalışman falan.ama hiçbir beklentim yoktu senden mahmut. seninle geçici de olsa güzel bir şeyler yaşamak istedim.kim bilir arada girdiğim kıskançlık krizleri de bundan olsa gerek.
    gülen gözlerle, gözlerimin içine baktı.
    -ama pişman değilim mahmut. seninle çok güzel şeyler yaşadım.ne olursa olsun ben çok iyi bir dost kazandım. seninle bu şekilde de çok mutluyum.sen beni belki tatil macerası gibi göreceksin ama bil ki sen kalbimin özel bir yerinde olacaksın her zaman.
    -sende öyle alev. senin de çok özel bir yerin olacak kalbimde.
    birbirimize sarıldık.o dalgalı ipek gibi saçlarını okşadım. daha sonra kumların üzerine oturduk. alev:
    -sevgilinin başka resmi, vegibalık resmi falan var mı yanında?
    cüzdanımı çıkararak sevgilimin vegibalık resmini gösterdim. deniz gözlüm, kıvırcık saçlım resminde bana gülümsüyordu. alev resme bakarken gözlerinin içi gülüyordu.
    -ah canım benim,ne kadar da güzel. maviş gözlü, kıvırcık saçlı. adı ne,seninle aynı sınıfta mı?
    -adı i̇pek, benden bir sınıf altta ama aynı bölümdeyiz. aslen eskişehirli. canım benim onu o kadar çok seviyorum ki.onu senin için bile terk edemem.
    -aa tabiki terk etmeyeceksin. zaten öyle bir şey yapsan seni asla kabul etmezdim mahmut.o asla terk edilmeyi hak etmiyor. ayrıca seni benden daha çok hak ediyor. biliyor musun? seninle arkadaşlığımız boyunca aramıza hep mesafeler koymaya çalışman gözümden kaçmadı. bütün bunlar benim için hep artı puandı.bu sevdiğine ne kadar sağdık olduğunu gösteriyor.
    -i̇nanır mısın? kendimden utanıyorum şu anda. sanki onu aldatmışım gibi hissediyorum.
    -hayır öyle düşünme.sen onu aldatmadın.bir düşünsene; sen benimle ilişkiye girdin mi hiç? sadece bir iki kez öpüştük bir de ayaklarımı yaladın,o kadar. bunlar aldatmak değil bence. ayrıca aramızda aşk yaşanmadı ki.gerçi farkındayım seninle samimiyet konusunda biraz abarttım,ama sende beni kırmamak için samimiyetime karşılık veriyordun. bunları bir başkasına yapsam adam evli dahi olsa bana aşık olurdu belki. yalnız inan bana liseden beridir bu denli samimi olduğum tek insan sensin.sen i̇pek’i asla aldatmadın mahmut. yaşadıklarımız tamamen arkadaşça şeylerdi.hem benden yana korkun olmasın.i̇pek beni tanımayacak. tanısa bile bunları bilmeyecek.hem sen istesen bile seninle bir cinsel ilişkiye kesinlikle girmezdim mahmut. belki bana inanmayacaksın ama ben bakireyim.
    -neden inanmayayım ki? ne kadar güzel bir şey.bu sahip olduğun en değerli hazinen.bu hazineyi çok iyi koru ve gerçekten seni hak eden birisiyle paylaş.
    -valla senin kadar iyi birisini bulabilir miyim bilmiyorum.ama şimdilik kimseyi hayatıma sokmaya niyetim yok.
    -hiç sevgilin olmadı mı peki?
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    0
    -aman, lisedeyken bir çocukla çıkıyordum. hoş, sevimliydi ve başlangıçta hoşuma da gidiyordu.ama daha sonraları yok dışarı çıkmayacaksın,yok kimseyle görüşmeyeceksin,yok mini etek giymeyeceksin vs vs... ya terlik giymeme bile karışıyordu. onun yüzünden sınıf arkadaşlarımla bile doğru dürüst görüşemiyordum.i̇lk bir ay falan sabrettim ama hiçbir değişiklik yoktu. bende artık bunaldım ve bir gün onu terk ediverdim. şimdiler de öğrendim ki bir köylü kızıyla evlenmiş.onu evden hiç çıkarmıyormuş.tam bulmuş kendine göre.
    -ee güven olmazsa bu işler olmaz ki.ben i̇pek’e her zaman güvenmişimdir. zaten sevdiğimde ilk bunu ararım. yoksa hayat iki taraf içinde çekilmez hale gelir.bu şekilde ilişkisi biten bir çok arkadaşımı tanıyorum. nedense bazı insanlar böyle güvensiz oluyorlar.
    -aman aman benden uzak olsun da kime yakın olursa olsun. mahmut temennim o ki umarım senin kadar dürüst,ve senin gibi tertemiz, pırıl pırıl kalbi olan birisiyle tanışırım. ne yazık ki o kişi bile senin yerini dolduramayacak ama... neyse boş ver
    -canım benim.bu dünyada kimse eşsiz değildir. benim gibi hatta benden daha iyi bir çok kimseyle tanışacaksın emin ol.sen her şeyin en güzeline layıksın.
    -sen de öyle mahmut. şey sana bir hediyem var. gerçi sana layık değil ama...
    çantasından küçük bir paket çıkardı ve bana uzattı. birden şaşırmıştım, paketi heyecanla açtım.i̇çinde çok şık bir kol saati vardı. alev’e bakarak gülümsedim.
    -ya güzelim ne gerek vardı?:) bir sürü de para harcamışındır bunun için. mahcup oldum şimdi.
    -paranın ne önemi var canım? sana feda olsun. ayrıca gerektiği için değil, istediğim için aldım.
    kızı omuzlarından kendime çektim ve bir anda sarmaş dolaş olduk. daha sonra alev saati alarak koluma taktı. kolumda oldukça güzel duruyordu saat. kızın zevkini ve seçimlerini bir kez daha taktir etmiştim. alev:
    -saati alırken tek başıma değildim mahmut. annemle beraber seçtik. baksana annem bu akşam seni bize davet ediyor. beraber son kez yemek yiyelim istiyor, ayrıca işıl da gelecek. gelirsin değil mi?
    -ya ne bileyim. şimdi mustafa’ya ayıp olmaz mı?
    -ya lütfen mahmut.ne ayıp olacak, sürekli onlarda kalmıyor musun zaten?hem senin adına ben izin alırım merak etme. annem mutlaka bekliyor seni. geleceksin değil mi?
    -seni kıracağıma kafamı kırayım daha iyi. tamam akşama geleceğim.
    birden çocuk gibi sevindi alev. bütün gün beraber gezerek ve denize girerek vakit geçirdik. akşama doğru alev mustafa’nın ailesini arayarak benim adıma izin almıştı bile.ben de bir buket çiçek yaptırarak evlerine gittim. beni alev karşıladı kapıda. üzerinde çok güzel bir tişört ve mini etek vardı. ayaklarında benim aldığım terlikler vardı. beni içeriye aldı. işıl da evdeydi. biraz sonra harika bir sofra balkona kuruluverdi. figen bütün maharetlerini yine konuşturmuş ve mükemmel yemekler hazırlamıştı. yemekten sonra harika bir muhabbet faslı başladı. konu konuyu açıyor, neşeli esprilerle kahkahalar atıyorduk.bir ara konu alev ile dikiş makinesinde yaptığımız şeyden açıldı. işıl çok merak etmişti. alev ile figen de olayı işıl’a anlattılar. işıl:
    -ne kadar ilginç ayol. alev’in dikiş muhabbeti buydu demek ki.açıkçası bende bir denemek isterdim.
    alev yüzüme gülerek baktı. sonra işıl’a döndü.
    -olabilir, mahmut’ta isterse sana gösterebilirim. tabi annem izin verirse
    figen.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    0
    -ay delisiniz siz kızlar. gidin naparsanız yapın. makinamı bozmayın yalnız.
    bende istiyordum tabiki. makinenin yanına gittik. deniz yatağını getirmeyi ihmal etmemiştik tabi.ben makinenin pedalında yerimi aldım. önce alev makinanın başına oturdu ve beni hızlıca sallamaya başladı. işıl’a da bu işin nasıl yapılacağını gösteriyordu.ben ise kendimden geçmiş gibiydim. alev’in harika ayaklarının arasında yukarı aşağı doğru sallanıyordum.10 dakika kadar salladıktan sonra makinanın başına işıl geçti.o da hızlıca beni sallamaya başladı.o palet gibi ayaklarının arasında makinanın tıkırtılarıyla sallanıyordum.tek gördüğüm işıl’ın yukarı aşağı hareket eden o mükemmel bacaklarıydı. işıl daha da hızlandı. artık gözlerim hiçbir şeyi takip edemiyordu.15-20 dakika sonra işıl da kalktı.bu arada figen yanımıza gelmişti.10-15 dakika da onun ayaklarında sallandım. makinanın başına tekrar alev geçmişti.15-20 dakika kadar salladıktan sonra kalktık. benim için unutulmaz bir anı olmuştu. işıl da bu oyunun çok hoşuna gittiğini söylüyordu. hepimiz tekrar balkona çıktık. muhabbet faslımız gitarla, devam etti. gece geç vakitlere kadar eğlendik. vakit baya geç olduğu için figen evinde kalmamı istedi. önce biraz çekindim ama alev’inde ısrarıyla kabul ettim.hem gecenin bu vakti mustafa’nın ailesini de rahatsız etmem doğru olmazdı. işıl evi yakın olduğu için evine gitti. figen hanım da bir odayı bana tahsis etti ve rahat bir yatak hazırladı.o gece çok rahat bir uyku uyumuştum. ertesi sabah beraber kahvaltı yaptıktan sonra eşyalarımı toplamak için mustafa’nın evine gittim. öğleden önce 11.00 gibi otobüsüm kalkacaktı. mustafa’nın ailesi ile vedalaştıktan sonra cafeye giderek, bizim gruptaki arkadaşlardan kim varsa vedalaştım. saat 11.00 de doğru otogardaydım. alev, figen, mustafa, catiana ve işıl da oradaydılar. alev biraz durgundu.az sonra konya yolcuları için çağrı geldi.eh,artık veda zamanı gelmişti. mustafa:
    -kendine çok iyi bak dostum. ziyaretinden çok memnun kaldım. okullar açılınca konya’da görüşürüz artık.
    -her şey için teşekkür ederim mustafa. sayende eşsiz bir tatil yaptım.
    catiana:
    -ben, çok memnun oldu mahmut.sen bana iyi bir arkadaş oldu. seni hiç unutmayacak ben.
    -teşekkür ederim catiana bende memnun oldum. bizim haytaya iyi bak.:)
    işıl:
    -seni tanıdığıma çok sevindim mahmut. umarım yine görüşebiliriz. ayrıca bundan sonra ilk sevgilimi ayaklarımda sallayacağım
    -aman dikkat et de ömer gibi hassas biri olmasın.
    figen:
    -senin gibi birini tanıdığıma çok sevindim mahmut. sana çok şey borçluyum. unutma, seneye yaza benim davetlimsin, mutlaka seni bekliyorum.
    -bunu çok isterim figen hanım. umarım gelecek yaza görüşebiliriz.
    -aa bırak şu hanımı falan.biz seninle arkadaşız. bana figen abla ya da sadece figen de.
    çantasından bir paket çıkardı ve bana uzattı.
    -bu da benim hediyem mahmut. kullandıkça bizi hatırlarsın. şimdi açma yalnız. otobüse bindiğin zaman açarsın.
    -şey, çok teşekkür ederim figen abla. seni de alev’i de hiçbir zaman unutmayacağım.
    ve sıra alev’e gelmişti. kız, başı önünde bekliyordu. başını yavaşça kaldırıp yüzüme baktı.o iri ela gözleri dolu dolu olmuş gözlerinden yaşlar süzülüyordu. birden birbirimize sarıldık. bana, hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarılmıştı. yaklaşık 5 dakika kadar öyle kaldık. herkes bu manzara ile duygulanmıştı. neden sonra yüzüme baktı. gözyaşlarının arasında gülümsüyordu.
    -seni hiç unutmayacağım mahmut.ay ışığı ve oradaki güzellikler, parlayan yıldızlar bana hep seni hatırlatacak.en güzel şarkılarla anacağım seni hep. kendine ve i̇pek’e çok iyi bak.onu hep sev ve hiç bırakma.
    -bende alev, bende seni unutmayacağım.en güzel şarkılarımı hep senin için çalacağım. i̇pek ile beraber yıldızların altında senin için dolaşacağız ve güzelliklerimizi sana göndereceğiz.
    kalbimin güzel bir yerinde özel bir yerin var artık. yıllar geçse de yerin hiç değişmeyecek.
    -benimde öyle mahmut. benim de...
    tekrar sarıldık birbirimize ve yanak yanağa öpüşerek vedalaştık. ellerimiz yavaşça birbirinden ayrılmıştı. catiana ve ışıl alev’in yanına geldiler ve catiana alev’e sarıldı.ben hemen muzip bir kahkaha attım:
    -ohoo... yorgan gitti kavga bitti desene
    hepimiz gülüştük. biraz sonra otobüste yerimi aldım. otobüs hareket etti ve ağır ağır otogardan çıktı. alev ile birbirimize gözden kayboluncaya kadar el salladık. biraz sonra otobüs caddeye çıkmış ve konya’ya doğru yola koyulmuştu.i̇çimde bir burukluk ve bir hüzün vardı. aklıma figen’in verdiği paket geldi. paketi açtım.i̇çinde güzel bir tişört ve son modaya uygun ince yazlık bir pantolon vardı.bir de zarf çıktı.i̇çine baktığımda yüzüme tebessüm yerleşmişti. zarfın içinde alev’in dikiş makinesinin başında bir iki pozu, alev ile figen’in yanyana bir resmi bir de alev’in pedalda ayaklarını gösteren resmi vardı. doğrusu en az alev kadar çılgındı figen.bir an alev ile yaptıklarımız aklıma geldi. çok güzel anılarımız olmuştu onunla ama ne olursa olsun kalbim bir başkasına aitti. birden cep telefonum çalmaya başladı.bu yeni model otobüslerin en sevdiğim taraflarından biri de içinde cep telefonu kullanılabilmesiydi. ekrana baktım içim sevinçle doldu bir anda.
    -alo i̇pek.
    -nasılsın aşkım?
    -i̇yiyim aşkım. yarım saat kadar önce bindim, şimdi yoldayım...
    otobüs ağır ağır konya’ya,bu kalbin doğduğu yere gidiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 84.
    0
    ---son---
    ···