1. 26.
    0
    PiLOT GÜVENLiĞi

    Askeri jetlerde uçan pilotların ve mürettebatın çok iyi korunmaları gerekir.
    Genellikle çok yüksek irtifalarda uçtukları için tenessüf edecek oksijene
    ihtiyaç vardır. Issız bir yere düştüklerinde kurtulmalarına yardımcı olması
    amacıyla içinde çeşitli aletler bir cankurtaran Salı ve hatta yiyecek bulunan
    bir paketin üzerinde otururlar. Hızlı bir jet keskin bir dönüş yaparken
    yada dik bir dalıştan çıkarken yerçekimi kuvveti pilotun üstünde bir baskı
    oluşturur. G giysisi pilotun bu kuvvetten zarar görmesini engeller. içi
    hava dolu olan bu giysi uçuş elbisesinin üstüne giyilir.

    Fırlatma Koltuğu:

    Jet uçakları pilotların ve mürettebatın uçaktan paraşütle atlamalarına imkan
    vermeyecek kadar hızlı uçarlar. Bu yüzden mürettebatı uçaktan güvenli bir
    şekilde d,dışarı çıkarmak ve tehlikeden uzaklaştırmak için fırlatma koltuğu
    kullanılır. 1940‘larda kullanılmaya başlamalarından beri fırlatma koltukları
    10.000’in üzerinde hayat kurtarmıştır. Yalnızca bir ingiliz şirketi olan
    Martin – Barker’in yaptığı fırlatma koltuğu bile 7.000 ‘den fazla insan
    kurtarmıştır. Bu Mk16 fırlatma koltuğu Martin-Barker tarafından üretilmiştir.
    Bu koltuk hem Eurofighter hem de Dassult Rafale asgari jetlerinde kullanılır.
    Bir insandan daha hafif olan bu koltukta pilot yer seviyesindeyken bile
    güvenli bir şekilde fırlatılır. Fırlatma işlemi son derece kısa sürer .0.25
    sn. içinde pilotlar uçağın dışına çıkmış olur; 3 sn’nin altında bir sürede
    de ana paraşüt tamamen açılmış olur.

    Paraşüt:

    Paraşüt havada düşmekte olan bir insanı yavaşlatır. Yani uçaktan paraşütle
    atlayan bir kişi yere güvenle inebilir. Paraşüt aleve dayanıklı malzemeden
    yapılmış geniş bir tentedir. Açıldığı zaman içine dolan hava büyük miktarda
    geri sürükleme kuvveti oluşturur. Böylece düşüş yavaşlar. Paraşütler ya
    mürettebatın sırtına yada fırlatma koltuğunda muhafaza edilen küçük paketler
    içine içine sıkıştırılıp yerleştirilir. Bazen ana paraşüt açılmadığı zaman
    kullanılmak üzere daha küçük yedek pakette bulunur. Paraşütler başka işler
    içinde kullanılır. indikten sonra yerde hızla gitmeye devam eden uçakları
    yavaşlatırlar. Donanım ve yiyecek kutularına takılarak pisti veya yolu bulunmayan
    yerlere atılabilirler.

    Otomatik Pilot:

    Günümüzde kullanılmakta olan uçakların çoğunda otomatik pilot denen sistem
    vardır. Bu sistem pilotun kumandaları her zaman tutmasına gerek kalmadan
    uçağı belirli bir rotada tutmaya yarar. otomatik pilot hareketleri tespit
    etmek için ivmeölçer ve jiroskoptan yararlanır. Eğer uçak rotasından sapıyorsa
    otomatik pilotun bilgisayarı servolar adı verilen elektrik motorlarını veya
    hidrolik motorları harekete geçirir. Bunlar uçuş kontrollerini uçağı rotasına
    geri getirecek şekilde hareket ettirir. Eğer uçak rotasından çok sapıyorsa
    otomatik pilot pilotu da uyarır. Otomatik pilotlar çok hassastırlar ama
    örneğim kötü hava şartlarında uçuş sırasında olduğu gibi pilotun becerisine
    ve deneyimine duyulan durumlarda kullanılmazlar.

    DiĞER

    Radar:

    Radar kalabalık gökyüzünde uçağın güvenli bir şekilde uçmasına yardımcı
    olur. Bu radyo vericisi kısa aralıklarla herhangi bir nesneye çarptığı zaman
    vericiye geri dönen radyo dalgaları yayar. Bu sinyallerin geri dönmesi için
    geçen süre pilota o cinsinden ne kadar uzakta olduğunu bildirir.

    Radyo Vericileri:

    Radyo vericileri dünyanın her yerinde bulunurlar. Uçak bir vericiye sinyal
    gönderir. Vericide uçağa bir sinyal göndererek karşılık verir. Bu sinyalin
    uçağa varış süresi pilota uçağa vericiden ne kadar uzakta olduğunu bildirir.
    Pilot aynı anda birçok verici ile irtibatta bulunarak uçağın kesin pozisyonunu
    bulabilir.

    Göz Hizasında Görüntüleme:

    Pilotun önündeki aletler baktıktan sonra ileriyi görmek için başını kaldırması
    yaklaşık 1 sn. alır. Bu yavaş hareket eden araçlarda sorun yaratmazken saate
    2000 km hızla uçan bir jette çok tehlikeli olabilir. Çünkü bu 1 sn. içerisinde
    uçak 500 m’den fazla uçmuş olabilir. Günümüzde kullanılan askeri jetlerde
    uçuş bilgilerinin pilotun tam önüne ya pilot kabinindeki şeffaf bir ekrana
    yada doğrudan pilotun kaskındaki siperliğe yansıtılmasını sağlayan sistemler
    vardır. Ekran şeffaf olduğu için pilot başını hareket ettirmeden ekrandaki
    bilgilerle aynı dışarıyı da görebilir.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    0
    Tıpkı denizde yol alan gemilerin arkalarından oluşturdukları girdaplar gibi uçakların da geçtikleri yerde meydana getirdikleri türbülanslar yüzünden bugüne kadar 51 uçak kazası meydana geldi.

    Uçakların, arkalarında oluşan kuyruk rüzgarı ( vorteksler ) yüzünden arkadan gelen ve çok yaklaşan uçaklar kontrolden çıkıyor. Yere çakılan bile oluyor. Havacılığın ilk yıllarında pervanenin neden olduğu sanılan bu durumun günümüzde, kanat ucundan geriye doğru yayılan ve aksi yönde dönen, düzensiz çalkantılardan başka bir şey olmadığı artık iyi biliniyor.

    Özellikle büyük uçakların arkasında oluşan düzensiz hava kütleleri, arkadan gelecek olanlar için çok büyük tehlikelere yol açıyor. Arkadan gelen uçağın dönüş kumandalarını etkiliyor ve pilotun isteği dışında uçağın kendi ekseninde dönüşler yapmasına neden oluyor. Büyük uçakların ardına takılan hafif uçakların, vorteksin gücüyle kanadı kırılıyor ve facialar meydana gelebiliyor.

    Nasıl Oluşur? : Uçakların havada tutunabilmesi, kaldırma kuvvetinin kanadın altına ve üstüne uyguladığı farklı basınçlar sayesinde gerçekleşir. Basınç farklılığı nedeniyle, kanat üzerinden akıp giden havanın, kanat ucunu terk ederken meydana getirdiği anaforlar kıvrılarak birbirine aksi istikamette dönen iki silindirik girdap oluşur. Vorteksin şiddeti uçağın ağırlığı, hızı ve kanat yapısına göre değişebiliyor. Eğer uçak ağırsa, kanatlarının altında hava akımını bozacak herhangi bir harici yük ( yakıt tankı, açık olan iniş takımları vb. ) yoksa ve düşük süratte uçuyorsa çok şiddetli girdaplar oluşturabiliyor. Amerika'da yapılan ölçümlerde vortekslerin hızlarının saniyede 100 metreye kadar çıktığı görülmüştür.

    Uçağın yerden kesilmesiyle başlayıp, iniş için tekerlek koymasıyla sona eren vorteksleri önlemek için bilim adamları, kanatların uçlarına ilave edilen ve winglet adı verilen yukarı kavisli parçalar üzerinde çalışıyorlar.

    Kuyruk rüzgar türbülansı nedeniyle oluşacak kazaları önlemek için, sivil havacılık otoritelerince çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Kazalar daha çok iniş sırasında olduğu için öndeki uçakla aradaki takip mesafesinin ayarlanması görevi, pilotla hava trafik kontrolörlerine düşüyor. Ağır uçakların ardından oluşan vortekslerin etkisi en az 2 dakika sürüyor. Bu süre bitmeden küçük uçakların yapacağı inişlerde kaza riski çok fazla. Arka arkaya iniş, yapacak uçakların aralarındaki mesafe kule tarafından yaklaşık dört mil olarak ayarlanıyor. Eğer ağır uçaklar iniyorsa bu mesafe 5 veya 6 mile çıkartılıyor.

    Helikopterlerde ana rotorun ( helikopterin üzerindeki büyük pervane ) aşağı ve yanlara doğru yüksek hızla meydana getirdiği türbülansın etki alanı, üç kat daha fazla oluyor. Rotorun meydana getirdiği hava fileleri yere çarparak yukarı doğru oluşturduğu girdap, uçaklardakine benzer yapıda oluyor. Havalimanlarına inmek için bölge üzerinde manevra yapan helikopterler özellikle uçakların piste çıkmak için kullandıkları yollar ( taksi route ) üzerinden uçarken, küçük uçaklar için tehlike yaratıyor.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    Pnömatik sistemden gelen hava pack’larda şartlandırıldıktan sonra soğuk olarak mix manifolda gelir. Mix manifolda ayrıca kompartımanlarda kullanılmış havanın tekrardan filtre edilmesiyle recirculation fanların emiği havada gelmektedir. Recirculation fanların görevi kompartımanlarda kullanılan havayı tekrardan kullanılmak üzere mix manifolda göndererek pack’ların yükünü azaltmak ve yakıttan tasarruf etmektir.

    Mix manifold havası yolcu kompartımanına gönderilmiştir. Mix manifolda sağ pack havasının tamamı sol pack havasının %81’i gider. Sol pack havasının %19’u kokpite gider.

    Yolcu ve uçuş kompartıman havasının sıcaklık kontrolünü baş üstü panelindeki KNOB’ lar ile verilen kumandalarla sağlanır. Knob’lar ile verilen kumanda kompartımana ait olan trim valflerin pozisyonuyla sağlanır. Baş üstü panelindeki KNOB’ ların Auto/off pozisyonları vardır. OFF pozisyonunda iken valfler kapalı, auto pozisyonunda iken valfler pack/zone kontrollerdan aldığı kumandaya göre çalışırlar.

    Kompartıman supply duct’lar üzerindeki sıcaklık sensör’leri bulundukları yerin sıcaklığını kendi sistemini kontrol eden valf’lerin pozisyonu için ilgili pack/zone kontroller’a bildirirler. Bulb’lar ise bulundukları yerin sıcaklığını baş üstü panelindeki indikatör’lere bildirirler. Aşırı sıcaklık düğmeleri bulundukları yerin sıcaklıklarını ikaz amacıyla baş üstü panelindeki lambalara ve ilgili valfleri kapatmak için görev yaparlar.

    Soğutma Pack’inin Çalışması :
    Pnömatik sistemden gelen basınçlı hava akış kontrol ve shutoff valf’te debisi ayarlandıktan sonra iki yolu takip eder. 1. yoldan primary heat exchanger’a giderek ram air sisteminden gelen soğuk hava ile soğutulur. Primary heat exchanger’da bir miktar soğumuş hava air cycle machine’nin kompresör kademesinde sıkıştırılır. Sıkışan havanın basıncı ve sıcaklığı artar.
    Kompresörden çıkan hava secondary heat exchanger’a giderek tekrardan ram air’den gelen hava ile soğutulur. Secondary heat exchanger’dan çıkan havanın nemi water extarctör tarafından alınır. Havanın bir miktar nemi alındıktan sonra reheater ve condenser’den geçerek tekrardan water extractör tarafından nemi tamamen alınarak ACM’nin türbin kademesine sokulur. ACM’nin türbin kademesinde havanın hızı artar ve basıncı düşer. Hava dar alandan geniş alana çıkış yaparak çok soğuk olarak condenser’den geçer.

    Çok soğuk olan hava sistemde buzlanma meydana getirir. Pack/zone kontroller, pack sıcaklık sensör’den almış olduğu ısı değerine göre sıcaklık kontrol valfin pozisyonu ayarlar ve türbin çıkışına sıcak havayı gönderir. Böylece türbin çıkışında çok soğuk olan hava ile karışarak mix manifolda gider. Türbin çıkışındaki havanın ısısının artmasıyla sistemde oluşabilecek buzlanmayı önler.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    0
    selam ben çok kroyum.
    ···
  5. 30.
    0
    APU'lar ana motorlar gibi Mekanik özelliklere sahip otomatik çalışan gas türbinleridir.
    ana motorlardan elde edilen güçle (jet tepkisi) uçağın hareketi ve uçması için gerekli güç elde edilirken, ana motorlara benzeyen APU larda ise APU'nun içerisinden elde edilen güç şaft gücüne çevrildiğinden APU'larda jet tepkisi yok denecek kadar azdır.
    Jet tepkisi çok az olan bu APU'lar uçak sistemlerine elektrik ve hava temin etme görevlerini yerine getirirler.

    APU'LARIN GÖREVLERi
    Uçaklarda kullanılan APU'lar genel olarak motor çalıştırma, Air Condition için gerekli havayı ve uçak elektrik sistemi için gerekli elektriği temin eden gas türbin motorlardır.
    APU'lar değişik uçak tiplerine göre farklı özellikler göstermektedirler.
    Örneğin bir APU uçak yerde iken; motor çalıştırma ve Air Condition için gerekli havayı veya uçakta kullanılan elektriği temin etmek için, havada ise; sadece yedek elektrik kaynağı olarak kullanılabilir.
    Başka bir APU yine uçak yerde iken; ana motor start'ı ve Air Condition için gerekli havayı sağlayıp, ayrıca; elektrik kaynağı olarak kullanılabilir. Havada ise kullanılamaz.
    Diğer bir APU ise; uçak yerde iken; ana motor startı, Air Condition ve Anti-Ice için gerekli havayı veya elektrik sistemleri için gerekli olan elektriki gücü, havada ise; belli bir yüksekliğe kadar ana motor startı ve aırcondition için gerekli havayı veya belirli yüksekliklere kadar elektriki gücü temin edebilmektedir.

    APU'LARIN UÇAKTAKi YERLERi (APU LOCATION)
    APU'lar uçak tiplerine göre değişik yerlere monte edilmişlerdir.
    Uçağın basınçsız bölmesine ve boylam eksenine dik olarak yerleştirilen APU'lar vardır.

    APU'NUN ana KISIMLARI
    APU'lar genel olarak dört kısımdan meydana gelmişlerdir. Fakat bazı uçaklarda bunlara ilaveten ayrıca bir de yük kompresörü bulunmaktadır.
    a) Kompresör
    b) Türbin
    c) Yanma odası
    d) Dişli kutusu

    KOMPRESÖR
    Amacı mekanik enerjiyi pneumatik enerjiye çevirmektir. Uçak tiplerine göre değişik miktarda kademelerden meydana gelmişlerdir. Her kademede impeller ve diffuser bulunur.
    Birinci kademe impellerinden çıkan hava diffuserden geçerken, hızı düşer, basıncı artarak II. kademe impellerine ve oradan diffusere geçerek gerekli hava akışı sağlanır.
    Kompresörler yatak ve seallere sahiptirler. Bu seallerde olabilecek kaçaklar kabinde yağ kokusunun meydana gelmesine sebep olur.

    TÜRBiN
    Amacı pnömatik enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürmektir. Yanma odasından çıkan gazlar, stator Nozzle'lerden geçerken hızı artar, basıncı düşer. Hızı artan gazlar türbin kanatçıklarına hızla çarparak, türbin çarkını yüksek devirle döndürerek, şaft gücünün elde edilmesini sağlayarak, eksoztan dışarı atılırlar.
    Türbin elemanları yüksek sıcaklığa maruz kaldığından, özel metallerden yapılmışlardır. Bu nedenle pahalıdırlar.

    YANMA ODASI
    Yanma olayının oluştuğu kısımdır, ikinci kademeden gelen basınçlı hava yanma odasına gelir. Sprey halinde yakıt püskürtülür. Oluşan yakıt hava karışımı, buji vasıtasıyla ateşlenerek, yanmanın oluşması sağlanır. Yakıt kesilmediği sürece yanma olayı devam eder. Yanan gazlar, türbini çevirdikten sonra eksoztan dışarı atılır.
    Yanma odasındaki hava yakıtla birleşerek, türbine gaz şeklinde yönlendirildiği gibi, ayrıca alevi ortada tutma ve soğutma görevini de yerine getirir.

    YÜK KOMPRESÖRÜ
    Filomuzda bulunan bazı uçaklarda bulunan yük kompresörü, yanma odasından çıkan gazlar, türbini çevirip şaft gücü elde edildiğinde, aynı şafta bağlı olan yük kompresörü de dönmeğe başlar. Kompresör kendisi için gerekli olan havayı APU'nun giriş kısmından temin eder. Yük kompresör girişinde bulunan vaneler sayesinde hava giriş miktarını değiştirerek uçağın ihtiyacı olan hava istenilen miktarda elde edilmiş olur.

    DiŞLi KUTUSU
    APU'dan güç alabilmemiz için çok yüksek devirle dönmesi gerekir. Türbinin döndürülmesiyle elde edilen şaft hareketi ile dişli kutusu gerekli kompanentlerin düşük devirle dönmelerini sağlayan bir dişli düzenidir.
    Üzerine bağlı olan kompanentler şunlardır:
    1- Starter
    2- Generator
    3- Yağ pompası (oil pump)
    4- Yakıt control ünitesi (Fuel Control Unit)
    5- Soğutma fanı (Cooling fan)
    6- Centrifugal switch (85 serisi APU'larda bulunur.)

    YAKIT KONTROL ÜNiTESi (Fuel Control Unit)
    Dişli kutusu üzerinde bulunan unit, uçak tankından Booster'le gelen yakıtı filitreden geçirdikten sonra APU'nun ihtiyacına ve çalışma koşullarına göre ölçülü olarak yanma odasına gönderen yakıt pompasıdır.
    Üzerinde sistemin düzenli ve ayarlı bir şekilde çalışmasını temin eden elemanlar mevcuttur. içinde dolaşan yakıt aynı zamanda yağlama görevini de yapar.

    SOĞUTMA FANI (COOLING FAN)
    Hareketini dişli kutusundan alarak API) Generator, APU yağının ve APU Kompartmanının soğutulması temin eden bir APU kompanent'idir.

    CENTRIFUGAL SWITCH
    85 serisi APU'larda bulunan, dişli kutusuna bağlı olan bu Switch APU devrine göre otomatik olarak çalışan bir kompanent'tir.
    Devrin artması ile dışarı doğru açılan uçan ağırlıklar bir Shaft üzerinde dışarı doğru açılarak shaftı ileri doğru hareket ettirir.
    Shaft'in ileri doğru hareketi ile altında bulunan 3 adet mikro Switch' lere basarak, APU'da bazı olayların meydana gelmesini temin ederler.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    http://kisalt.tk/zyrk
    ···
  7. 32.
    0
    milyonlarca muminin dualariyla
    ···
  8. 33.
    0
    bak kardeşim,

    ben 7 yıldır makinaya bağlı yaşayan yatalak bir hastayım. bakıcılarım sağolsun hiç bir şeyimi ekgib etmez,bez bağlamadan tut da istem dışı akan salyalarımı bile silerler. ellerimden başka bir organımı kullanamıyorum, konuşamıyorum bile. türkiye nin en iyi hastanelerinden birinde yatıyorum ve sen de takdir edersin ki maddi durumum gayet yerinde. amerikadan getirttiğim bi sistem sayesinde rahatlıkla bilgisayar kullanabiliyor, nette saatlerce sörf yapabiliyorum. sıkıldığım zamanlarda ise inci ye girip hayatımdaki sıkıntıları unutup eğlenmeye çalışıyorum. yaşadığım bütün zorluklara rağmen hayata sımsıkı tutunmuştum, yaşam enerjim, isteğim çevremdekilere örnek oluyordu.du dedim dikkat ettiysen. çünkü önümüzdeki hafta hollandaya gidip ötenazi yaptırmaya karar verdim. neden mi huur çocugu? çünkü senin açtığın skimsonik başlıklar beni hayata küstürdü.ama ben öldükten sonra benden kurtulabileceğini sanıyorsan, yanılıyorsun. çünkü yardımcılarıma hazırlattığım bi düzenek sayesinde hayatın gibilecek. senin anlayacağın ağrılı ve yavaş bi ölüm seni bekliyo..let the game begin..
    ···
  9. 34.
    0
    babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi
    ···
  10. 35.
    0
    Akrobasi :

    Bir pilotun uçakla yaptığım numara ve özel hareketlere akrobasi denilir.
    Deneyimli bir pilotun bile bu hareketlerin nasıl yapıldığını öğrenmesi uzun
    bir süre alır.

    iniş Takımları:

    Uçağın kalkışta ve inişte yere değen parçalarına bunlara destek ölen parçalara
    beraber iniş takımları denir. Bu uçak inerken iniş takımları çok fazla gerilmeye
    maruz kalır. modern iniş takımları çok sağlamdır. Örneğin boeing 747 nin
    iniş takımları uçağın normal ağıtlığının iki katı olan 360.000 kg’lık bir
    ağırlığı taşıyabilecek şekilde denenirler.

    Uçaklar Nasıl iner:

    Pilot piste iniş rotasını belirler. Uçak alçalmaya baştladığında pilot irtifa
    dümenlerinin pozisyonlarını ve motorların gücünü değiştirir. Uçak yere 5
    veya 6 metre yaklaştığında pilot motorun gücünü azaltır ve irtifa dümenlerini
    biraz daha kaldırır. Uçak piste yumuşak bir iniş yapar.

    Denizde Kalkış ve iniş:

    Bir çok uçak gemisinde geminin kazanlarından elde edilen buharla çalışan
    ve uçağın hızını 2 saniye içinde 0 km ‘den 240 km’ye çıkaran güçlü bir katapult
    bulunur. Uçak gemilerine inen uçakların o günün bir durumda kancası vardır.
    Uçak indiğinde kanca güvertede sürüklenir ve durdurma kablolarına takılır.

    inişten Sonra Uçağı Durdurma:

    Modern uçaklar indikten sonra da hızlı yol alırlar. Çabuk durabilmek için
    tekerlek frenlerinin kullanılmasından başka yöntemlerde sahiptirler. Hava
    frenleri yani bozucular uçağın gövdesinin veya kanatlarının üzerinde yer
    alırlar. Bunlar havanın akışını bozmak için dışarı doğru açılan kanatçıklardır.
    Kanatçıkların açılması çok miktarda geri sürükleme yaratır ve uçağın hızı
    azalır. Ters çeviriciler motorun yarattığı itkinin yönünü değiştirir. Uçağın
    ileri doğru yol almasını sağlayan güç yön değiştirir ve uçağı aksi yönde
    iter, böylece uçak yavaşlar. Bazı uçaklar paraşüt freniyle donatılmışlardır.
    Bu paraşütler uçağın arkasından açılır ve uçağı yavaşlatan bir geri sürükleme
    kuvveti yaratırlar. Bir jet savaş uçağındaki fren paraşütünün tamamen açılması
    2 saniye alır ve fren mesafesini kuru zeminlerde %25 ıslak zeminlerde %50
    azaltabilir.

    Vstol Uçaklar:

    VSTOL sözcüğü ingilizce vertical or short take-off and landindg sözcüklerinin
    baş harflerinden oluşmuştur. Dikine veya kısa mesafelerde kalkış ve iniş
    demektir. VSTOL özelliğine sahip bir uçak ya kısa mesafeli bir pist kullanılır
    yada küçük bir alana örneğin ormanlık bir alandaki küçük ir açıklığa dikine
    iniş ve kalkış yapar. VSTOL uçakların çoğu kalkışta kısa bir pist kullanılır,
    inişte ise dikine inerler. Bu yakıttan da tasarruf sağlar.

    Pegasus Motor:

    Harrier, Rolls Royce Pegasus turbofan motorlarla çalışmaktadır. Pegasus
    ile diğer turbofan motorlar arasındaki en önemli fark motordan çıkan gazların
    yönünün kontrol edilebilmesidir. Buna yönlendirilmiş itki denir. Motorun
    sıcak gazların ve soğuk havanın dışarıya verildiği birbirine bağlı dört
    tane egzoz çıkışı vardır. Bu çıkışların yönleri pilot tarafından pilot kabininden
    değiştirilebilir.

    Yönlendirilmiş itki:

    Yönlendirilmiş itki motordan çıkan gazlara motor çıkışları tarafından yön
    verilmesiyle çalışır. Motor 88 kN’a kadar itki üretir. Bu itkinin neredeyse
    tamdıbına dikey kalkış sırasında ihtiyaç duyulur. Eğer uçak itkinin doğruca
    yukarıya kaldırabileceğinden daha ağır ise dikey olarak kalkmaz, bunun yerine
    bir rampa kullanır yada pistten kalkar.

    Tepki Memesi:

    Motorun kompresör bölümündeki hava küçük bir alana sıkıştırılır. Sıkıştırılan
    bu havanın bir kısmı borular aracılığıyla uçağın kanat uçlarında burnunda
    ve kuyruğunda bulunan özel olarak kumanda edilebilen ve tepki memeleri gönderilir.
    Bu memelerden püskürtülen hava uçağı havada asılı dururken veya yavaş hareket
    ederken dengede tutmaya yarar.

    Uçuşta Yönlendirme:

    Pilotlar yönlendirilmiş itki özelliğini uçuş sırasında kullanabilir. Egzoz
    gazlarının çıkış yönü değiştirildiğinde uçak daha zor dönüşler yapar ve
    normalden daha hızlı tırmanır. Buna ileri uçuşta yönlendirme denir. VSTOL
    özelliğine sahip olmayan bazı askeri savaş uçakları da ileri uçuşta yönlendirme
    yapabilmelerini sağlayan cihazlarla donatılmaktadır. Bu özellik bir çatışma
    anında daha kolay ve hızlı manevra yapabilmelerini sağlar.

    Hareketli Kanatlar:

    Düz kanatlar daha fazla kaldırma kuvveti sağlar. Bu kalkış ve iniş sırasında
    önemlidir. Ancak yüksek hızlarda en iyisi uçları geriye doğru çekik kanatlardır.
    Bu iki özellikten de yararlanabilmenin iki yolu konumlarını değiştirebilen
    kanatlar yapmaktır. Bunlara hareketli kanatlar denir.

    Açılı Yüzeyler ve
    Radar Emici Malzeme :

    Bir uçağın radar ekranındaki görüntüsüne o uçağın radar kesiti denir. Radar
    en iyi geniş yüzeylerden yansır. Bu yüzden hayalet uçaklar değişik açılar
    verilmiş keskin yüzeylerden yapılır. Bu yüzeyler radar sinyallerini geri
    yansıtmadan emen malzemelerle kaplanmışlardır. Keskin yüzeyler ve bu yüzeylerin
    kaplanmasında kullanılan malzemelere sayesinde hayalet uçaklar radar ekranında
    bir uçaktan çok bir kuş gibi görünür.

    Serbest kararlılık:

    Bazı askeri uçaklar uçarken kararlı ve dengeli olmayacak
    bir şekilde tasarlanmıştır. Bu serbest kararlılık uçağın havadayken daha
    kolay manevra yapabilmesini sağlar ancak uçağın uçabilecek kadar kararlı
    olmasını sağlamak için kontrol yüzeyleri bilgisayar tarafından sürekli hareket
    ettirilmelidir. F 117A’da bulunan bilgisayarlar kontrol yüzeylerini bir
    sn.de 40 defa hareket ettirebilirler.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    0
    MOTORLAR

    Bütün hava araçları havada ileri doğru yol almalarını sağlayacak bir yada
    daha fazla sayıda motora ihtiyaç duyarlar. Bir çoğu pervanelerini döndürmek
    için pistonlu motor kullanır. Hızlı askeri uçaklar ve modern yolcu uçakları
    ise jet veya türbin motoru kullanır.

    Pistonlu Motorlar:

    ilk pistonlu motorlar 1880 lerde otomobiller için yapılmıştı. Hava araçlarındaki
    pistonlu motorlar da otomobillerdekine benzer şekilde çalışır. Tekerleri
    döndürmek yerine çok hıkı bir şekilde pervaneleri döndürürler. Pervane uçağı
    havada çeker. Bir hava aracının motoru silindirine püskürtülen yakıt ve
    hava karışımının tutuşturulup yakılmasıyla çalışır.

    Türbin Motorları:

    Türbin motorları pistonlu motorda olduğu gibi yakıt ve hava yakar ama bir
    pistonu aşağı yukarı hareket ettirmek yerine türbin denen bir grup fan palini
    yüksek hızda döndürülür. Türbin motorları ilk olarak ikinci dünya savaşı
    sırasında uçaklarda kullanılır. Türbin motorlarının birçok çeşidi vardır.
    En yaygın olanı turbofan motorudur. Bu tip motorlar jet yolcu uçaklarında
    askeri kargo uçaklarında ve diğer birçok jet uçağında kullanılır.

    Havayı Bölüştürme:

    Turbofan motorunun önünden içeri emilen hava bölüştürülür. Bir kısmı itki
    üretmek için yakılacak yakıtla karıştırılmak üzere motorun göbeğine girer.
    Bununla birlikte bu havanın on katı kadar motorun yan geçit kanalına girer.
    Bu hava çok daha fazla itki yaratır ve motor göbeğinin soğumasını sağlar.

    Pervaneler:

    Pervaneler genellikle sayıları iki ile beş arasında değişen pallerden yapılır.
    Paller havayı yaratacak ve geriye doğru itecek şekilde yapılırlar. Havayı
    geriye itmek uçağı ileriye doğru çekmekle aynı etkiyi taratır. Pallerin
    her birinin açısına pervanenin hatvesi denir. Birçok pervane değişken hatvelidir.
    Yani değişik uçuş görevleri ve durumları için pallerin açıları değiştirilebilir.
    Örneğin dik bir tırmanışta daha çok çekme gücüne ihtiyaç varken düz uçuşta
    daha azı yeterli olabilir.

    Turbojetler ve Turboproplar:

    Turbojetler türbin motorlarının en basit şeklidir. itki sıcak gazların motorun
    arkasından dışarıya verilmesiyle sağlanır. Turbojetler çok yüksek hız sağlamalarına
    karşın gürültülüdürler ve çok fazla yakıt tüketirler. Hızlı jet uçaklarında
    kullanılırlar. Turbopropların motorun yarattığı itkinin çoğunu bir pervaneyi
    döndürmek için kullanılan fazladan bir türbini vardır. Turboproplar diğer
    türbin motorlarına göre daha az yakıt tüketirler, çok daha sessizdirler
    ama saatte 800 km den daha hızlı uçamazlar.

    Roket motorları:

    Roket motorları uzay araçlarında kullanılır. ama çok az sayıda uçakta örneğin
    şimdiye kadar yapılmış en hızlı uçak olan X-15’de de roket motorları kullanılmaktadır.
    Roket motorları türbinleri olmaması ve oksijen kaynaklarını kendileriyle
    beraber taşımaları dışında gaz türbinleri ve jet motorlarına benzerler.

    AERODiNAMiK VE YAKIT

    Aerodinamik bir cismin bir akışkan veya gaz örneğinin
    hava içerisindeki hareketini inceleyen bilim dalıdır. Uçakların nasıl uçtuklarını
    anlamak önemlidir. Bir uçak öne doğru hareket ettiğinde kanatlar üzerinden
    akan hava kaldırma kuvveti yaratır. Hava kontrol yüzeyleri üzerinden akarken
    uçağın yön değiştirmesini sağlar. Uçağın bütünü üzerinden akan hava ise
    geri sürükleme kuvveti yaratır. Geri sürükleme kuvveti uçağı yavaşlatır
    ve daha fazla yakıt harcamasına neden olur. Geri sürükleme kuvvetini azaltmak
    için uçağın şeklinin cep yüzeyinin değiştirilmesine akım hattı sağlama denir.

    Uçaklar nasıl kalkar:

    Kalkış uçuşun diğer safhalarından daha fazla güç gerektirir. Bir uçak kalkış
    sırasında en ağır durumdadır çünkü henüz yakıtının büyük bir kısmını kullanmamıştır.
    Motorların uçağı kanatların uçağın ağırlığını karşılayabileceği ve uçağı
    gökyüzünde tutmaya yetecek kadar hızlı hareket ettirmesi gerekir.

    Kanatlar
    :

    Kanatlar uçağın ene önemli parçalarıdır. Uçağı yerden kaldırıp havada tutan
    kaldırma kuvvetini yaratırlar bunu özel olarak kavis verilmiş şekilleri
    sayesinde yaparlar. Motorlar uçağın havada ilerleyebilmesi için gereken
    kuvveti sağladıkça kanadın hücum kenarı havayı bir kısmı kanadın üstünden
    bir kısmı ise altından gidecek şekilde böler. Kanadın hem alt hem de üst
    yüzeyi daha dik bir kavis almıştır. Bu nedenle kanadın üstünden geçen havayı
    yakalayabilmesi için daha uzun bir yol göstermesi gerekir. Kanadın altında
    daha yavaş hareket eden hava kanadın üstündeki hızlı hareket eden havaya
    göre kanada daha çok basınç uygular. Kanadın altındaki bu daha güçlü hava
    basıncı kanadı yukarı kaldırır.

    Akım Hattına Uyum:

    Eski uçaklar üzerindeki birçok dikme ve kaybolma akım hattına uyum sağlamıyorlardı.
    Ama hızları saatte 200 km’yi geçen uçaklar yapılınca akım hattına uyum önem
    kazandı. Böylece uçağın parçalarını bir arada tutan dikme ve kabloların
    sayısı azaltıldı ve geri kalanlarda havanın üzerinden kolayca akıp gidebileceği
    bir şekilde yapıldı. Önceden açıkta bırakılan motorlar daha sonra kaporta
    adı verilen düzgün şekilli motor kapaklarının içine yerleştirildi. 20’li
    30’lu yıllarda neredeyse hiç dikme ve girdirme düzeneğine sahip olmayan
    bir çift kanadı bulunan tek kanatlı uçaklar çift kanatlı uçakların yerini
    almaya başladı. Sabit olan iniş takımları yerlerini içeri alınabilir olanlara
    bıraktı. Bunlar kalkış ve iniş sırasında indiriliyor, uçuş sırasında daha
    az geri sürükleme yapmasından dolayı içeri alınıyorlardı. Jet motorlarının
    ortaya çıkmasıyla beraber uçaklar daha hızlı yol almaya başladılar. Bu uçakların
    şekil konusunda bir çok değişikliği de beraber, inde getirdi. Uçakların yüzeyi
    mümkün olduğunca düzgün yapılmaya başlandı. Burun kısımları havayı yarabilmesi
    için uçları geriye doğru çekik yapıldı.

    Rüzgar Tüneli:

    Bilim adamları ve mühendisler aerodinamik hakkında daha fazla şey öğrendikçe
    daha hızlı uçabilen daha uzağa gidebilen ve daha güvenli uçaklar yapabilir
    duruma geldiler. Bir uçağın aerodinamik özellikleri en iyi rüzgar tünelinde
    denenebilir. Günümüzde kullanılan rüzgar tüneli çok karmaşıktır ancak temel
    prensipler hala aynıdır. Hava rüzgar tünelinde uçağın küçük ölçekli modeli
    veya bir parçası üzerinde yol alır. Mühendisler havanın oluşturduğu etkiyi
    gözlemler. Elde edilen sonuçlar değerlendirilmesi için bilgisayarda kullanılır.

    Yakıt:

    Jet motorlu modern uçaklar çok hızlı yakıt tükettikleri için çok fazla miktarda
    yakıt taşımak zorundadırlar. Örneğin bir Boeing 747, 197.000 litre yakıt
    taşıyabilir. Sadece 70 litre benzin taşıyabilen tipik bir aile otomobilini
    düşündüğümüzde bu miktarın büyüklüğünü anlayabilirsiniz.

    Uçuş Sırasında Yakıt ikmali:

    Uçakların yakıt tankları genellikle uçak yerdeyken son derece hızlı yakıt
    pompalayabilen tanker kamyonlar tarafından doldurulur. Ama bazı askeri uçaklar
    uçuş sırasında havada yakıt ikmali yapabilirler. Bir yolcu veya kargo uçağından
    dönüştürülmüş büyük bir tanker uçak yakıt ikmali yapacak olan uçağın çok
    yakınından uçar. Bunu başarmak için her iki pilotu da çok becerikli olmalıdır.
    Bir uçak uçtuğu sürece dengede kalmalıdır. Yakıt tükettikçe uçağın dengesi
    değişir. Modern uçakların çoğunda yakıt idare sistemi vardır. Bu sistem
    her tankta ne kadar yakıt kaldığını ölçer ve tanklardaki yakıt ağırlığının
    eşit olması için o anda yakıt alınmakta olan tankı değiştirebilir.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    0
    Genellikle uçakların kuyruk bölümüne yerleştirilen kayıt cihazları tüm yük uçaklarında, küçük uçaklarda ve özel uçaklarda kullanılabilir. Hava taşımacılığı yapılan uçaklarda FAA(Federal Aviation Administration ) iki tür veri kaydedici kullanma zorunluluğu getirmiştir. Giderek aynı kutu altına alınan bu iki kayıt cihazından biri FDR( Flıght Data Recorder) ve diğeri CVR( Cocpit Voıce Recorder) dır.

    FDR’ler bir çok uçuş verilerini kaydederken CVR’ler uçuş ekibin radyo sistemleri ve intercom üzerinden yaptığı tüm konuşmaları ve kokpitteki tüm sesleri kaydeder.

    Teknolojik ilerlemeler kara kutuların bir evrim sürecinden geçmesini sağladı. 1958 yılında FDR’ler piyasaya ilk çıktığında kayıt ortamı olarak nikel içerikli paslanmaz çelik bantlar kullanılmakta idi. 6 ila 10 arasında ki kısıtlı sayıdaki verilerin yaklaşık şekli , bu bandın üzerine büyük uçaklarda 8, büyük gövdeli uçaklarda 24 saat süreyle çizilmekteydi.

    Bu cihazların içindeki metal bantların değiştirilme gerekliliği yanı sıra kaydettikleri verileri çözmesi oldukça zordu. 1983 ile 1986 yılları arasında 75 uçağın maruz kaldığı kaza veya olaylarda ,uçaklarda bulunan metal bantlı FDR’lar üzerinde yürütülen bir araştırmada NTSB, bu cihazların yüzde 48.de ilgili bilgilerin kaydedilme ve okunma arızalarının olduğunu belirlemiştir. Bunun yanı sıra verilerin çok hassas olarak kaydedilmemesi ,okuma yapılırken bir inch’in yüzde biri kadar sapma olasılığı FAA’nın 1987 yılında Amerika da ki Part 121 havayolu uçaklarında metal bant FDR’ların kullanılmasının yasaklanmasını ve bu tiplerin yerine manyetik bant üzerine 24 saat kayıt yapan DFDR ( Digital Flıght Data Recorder ) lara bırakmasına neden olmuştur. ( B727 uçaklarımızda bir sene öncesine kadar kullanılan bu tipler SSFDR larla değiştirilmiştir.)

    Dizayna göre 200 civarında veri kaydedebilen DFDR’ların okunması daha kolay güvenilirliği daha fazladır. Veriler digital formatta sonsuz döngülü bir bant üzerine 25 saat süreyle kaydedilmektedir. Bu cihazların okunabilirliği güvenilirliği ve bakımları daha kolay ve ucuzdur. Bu tip DFDR’ler RJ,B737-400/500 ve A310 uçak tiplerinde kullanılmaktadır.

    Gelişen teknoloji bakım masraflarını daha aşağı çeken , kaydedilebilen veri sayısını arttıran güvenilirliği yüksek okuma kolaylığı daha iyi olan SSFDR’ların üretilmesine imkan sağlamıştır. 1990 yılından bu yıla üretilen SSFDR’lar kayıt cihazlarının Solid Stade modelleridir ve kayıt ortamı olarak EEPROM çiplerini kullanırken dizayn amacına göre 400’e yakın veri kaydederler. Bu tipler filomuzda A340 ve B737-800,B727 uçaklarımızda kullanılmakla birlikte B737-400/500 ve A310 uçaklarına da efektiftir.

    FDR’a kayıt edilmesi gerekli bilgiler uçak sensörlerden ve kompütürlerden öncelikli FDAU (Flıght Data Acquization Unit) ‘e gider. FDAU’den iki fazlı Harvard PCM hattı üzerinden 768 bit/sec 64 word/sec) hızıyla bilgiler FDR’ye gönderilir. Veri kayıt hızı SSFDR takılı olan A340’larda bilgiyi direk olarak uçaklardaki sensörlerden almaktadır. A727 tipinde böyledir.

    Teknolojik gelişmeler CVR üretimini de etkilemiş ve 1965’te analog ses bilgisini sonsuz döngülü standart kaset tipli bir banda 30dk süre ile kaydeden kayıt cihazları digital formatta 2 saatlik ses kaydını yapan SSCVR formatına dönüşmüştür. 30 dk’lık ses kaydı için 27 megabaytlık memory ,2 saatlik kayıt için ise 82 megabayt gerekmektedir. Yeni üretilen uçaklarda bu son ürünler kullanılırken ,eski uçaklarda CVR, ve DFDR’lar hala kullanılmaktadır. CVR’a dört adet mikrofon girişi vardır. Bunlardan birincisi overhead panele yerleştirilendir. Bu sayede korna sesleri motor ve diğer dış sesler kaydedilebilir. Diğer bir giriş sayesinde heads’lerden alınan sesler (pilot, yardımcı pilot ve uçuş mühendisi için ) kaydedilir. Diğer girişler ile digital bilgiler (voıce data) kaydedilmektedir.

    Uçağa enerji verilir verilmez kayıt etmeye başlayan kara kutular güç kesildikten 5 dakika sonra kaydı tamamlar. Bu noktada yukarıda açıklandığı gibi takılan unıt’in özelliğine göre uçaktan son 25 saatin verileri ve son 30 dk veya 2 saatin kokpit ses kayıtlarına ulaşılabilir.

    Cihazlar 1100 C sıcaklığa yarım saat,260 C’e on saat,3400 G’lik bir çarpma kuvvetine 6msec ,uçak yakıtına 48 saat dayanıklıdır. Ayrıca 3 metreden düşen 225 kg’lık bir ağırlığa karşı dirençlidir.

    Herhangi bir kaza anında uçak karaya düşmüş ise kara kutular üzerindeki beyaz yansıtıcı şeritler sayesinde daha kolay bulunabilir. Uçağın suya düşmesi durumunda ise kayıt cihazlarının üzerinde takılı olan ULB ( Underwater Locater Beacon) lar 20000 feet de 30 gün süreyle yaklaşık 37,5 Khm frekansla yayın yaparak kara kutuların bulunmasını sağlar.

    Günümüzde hava taşımacılık uçaklarında bulunan kayıt cihazları sayesinde büyük kazaların arkasında yatan esrarengiz durumları aydınlatmak sorun olmaktan çıkmıştır. Pilotlar ile ATC arasında konuşmaların kaydedildiği ses kaydedicileri yardımı ile araştırmacıları sabırla , neyin yanlış gittiğini saniye saniye inceleyerek , şaşılacak kadar ayrıntıyı bir araya getirmektedirler.

    Regülasyonlar kayıt edilen veri sayısını arttırmaya dursunlar , tüm kayıt bilgileri ile kaydediciler daha güvenli uçuşları bir gerçek haline getirmek için bilgi sağlamaya devam etmektedirler.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    Hücum açısı, uçağın performans limitlerini anlamada önemli bir aerodinamik parametre anahtarıdır. Son dönem havacılık kazaları ve olayları ticari havacılık açısından öncelikli olarak yeni uçuş eğitim programlarında “hücum açısı” (AOA-Angle Of Attack) olayına daha fazla önem verilmesini sağlamıştır. (Angle Of Attack) hücum açısı uyarımı, uçağın uçabileceği en düşük limit hızın pilotun uyarımı açısından hayatı bir önem arzetmektedir. Normal uçuş operasyonunun uçuş ekibi tarafından başlanabilmesi için bu gereklidir. Birçok Boeing modelinde temel olarak AOA uyarımı bir kaç değişik yolla pilotu uyarmaktadır. Stick shaker (levye titreşimi), airspeed tape (hız uyarımı) ve pitch limit indikator (tırmanış-dalış limit indikasyonu) bunlardan bazılarıdır. Boeing ayrıca uçuş ekibini bilgilendirmek için ana uçuş displayine yerleştirmek üzere bir ADA indikatörü geliştirmiştir.
    Havacılık tarihinin ilk günlerinden itibaren uçağın performansını, kontrolunu ve dengesini sağlamada hücum açısı (AOA), havacılık mühendisliği açısından bir anahtar görevi görmüştür. Bu konuyla ilgili yazılmış olan kitaplar ve makaleler “hücum açısını” bir çok yönden ele alıp incelediği gibi, uçuş ekipleri için de iyi bir yol gösterici olmuştur. AOA (Angle Of Attack) göstergeleri bir çok yıllar askeri uçaklarda kullanılmıştır. Böyle olmasına karşın bu tip göstergelerin ticari uçaklarda kullanılması pek sık olmamıştır.
    Boeing’in halihazırdaki üretim bandında bulunan uçaklarında AOA sistemi stall warning’i (minimum uçak tutunma sürati) lövyeyi sallayarak (stick shaker), sürat saatindeki stall marjin bilgisini ve uçak durum gösterisindeki (primary altitude displays) pitch limit indikatörü (dalış-tırmanış limit göstergesi) PLI’yi beslemeye yarar. AOA bilgisi diğer uçuş kumandaları bilgilerine ek olarak uçuş ekibi indikatörlerinde gösterilmektedir.

    Son zamanlara Primary Flight Display (PFD-Öncelikli uçuş bilgileri indikatörün)nce gösterilen AOA göstergesi havayolları müşterileri istekleri dahilinde ortaklaşa olarak geliştirilmektedir. Yeni geliştirilen AOA göstergeleri, Boeing serisi uçakların 737-600/700/800/900, 767-400 ve B777 modelleri için önerilmektedir.

    1- AOA Temel Prensipleri
    AOA (Angle Of Attack-Hücum Açısı) uçağın performansını ve uçuş bilgisini anlamada en önemli parametrelerden biridir. Stall veya kaldırma kuvvetindeki kayba bağlı olarak kanadın altındaki hava akışı ile üstünden geçen hava akışı birbirine bağlantılı olarak değişecektir. Buda AOA’ın çok yüksek olmasıyla açıklanabilir. Böylece oluşabilecek bir stall durumu hızın ani düşüşü (uçağın ağırlığı, yükleme faktörleri veya dengesine bağlı olarak) veya uçağın durum açısına bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Bununla beraber diğer bir çok parametrelerde üretilmiş olan bir kanadın kaldırma kuvvetine de etki gitmektedir. Bunlara en temel örnek olarak flapları, slatları veya spoil’leri verebilirsiniz.

    Hücum açısı (AOA); uçağa gelen hava veya izafi rüzgarla, uçağın veya kanadın referans olarak verilen hatla arasındaki açıdır. Bazı durumlarda bu referans hat flap ve slatla bağlantılı olarak kanatta ortalama bir noktanın hattıdır. Bir çok ticari jet uçakları bu referans hattını gövde merkez hattını veya uzunlamasına ekseni bir hat olarak kullanır. Bu referans hat verimli kullanıldığı sürece neyin referans hat olarak alındığı farklılık yaratmaz.

    Hücum açısı, zaman zaman picth angle (tırmanış-dalış açısı) veya flight path angle (uçuş hattı açısı) ile karıştırılmaktadır. Picth angle (tırmanış dalış açısı) uçağın uzunlamasına ekseni ile yerkürenin yatay ekseni arasındaki açıdır. Bu açı durum göstergesinde veya suni ufuk göstergesinde gösterilir. Uçuş hattı açısı iki şekilde açıklanabilir. Aerodinamik uzmanlarına göre bu açı uçuş hattı vektörü ile lokal atmosfer arasındaki açıdır. Uçuş ekibine göre ise; uçuş hattı vektörü ile lokal atmosfer arasındaki açı olarak bilinse bile, aynı zamanda aynı tırmanış açısı olarak da bilinir. Hava kütlesi referanslı ve atalet referanslı uçuş hattı açıları, sadece durağan havada, yani herhangi bir hava hareketinin (rüzgar vb.) olmadığı durumlarda eşittir. Yeni teknolojik ticari jet uçaklarında bu açı ana uçuş ekranında yerden referans alınıp hesaplanarak gösterilir. AOA, picth angle (dalış-tırmanış açısı) ile flight path angle (uçuş hattı açısı) birbirlerine göre farklıdr. Dalış-tırmanış açısı AOA ve uçuş hattı açısı aralarındaki ilişki nedeniyle uçak eğer uçuş hattı açısı düşük olsa ve burnu ufuk altında kalsa bile çok yüksek bir AOA açısına ulaşabilir.

    2- Uçak Performansı ve AOA
    Kalkış rotasyonunda dalış-tırmanış açısı kuyruk kleransını emniyete alan en kritik parametredir. Uçak havalandıktan ve yer rüzgarları veya yan rüzgar sensörlerini etkilemeyecek bir seviyeye ulaştıktan sonra, hücum açısı sensörleri geçerli ve doğru bilgiyi gerekli parametrelere sağlayacaktır. Kalkış boyunca, kalkış performansını garanti edebilecek bir uçuş için tek bir AOA hedefi yoktur. Kalkış-tırmanış hücum açısı; uçağın ağırlığına, motor gücüne, flap değerine ve denge durumuna bağlı olarak değişecektir. Kalkış-tırmanış hızı bu nedenle stall hızına kuyruk kleransına ve en düşük kontrol edilebilir hıza bağımlı olarak limitlendirilecektir. Uygun bir kalkış performansına ulaşmanın anahtarı, uçuş hızına varabilmekten geçer. Yani kalkış performansı uçuş hızıdır. Kalkış hattında hesaplanmış temel uçuş hızları kalkış kleransı için bir garanti oluşturacaktır. Kalkış rotasyonunda ulaşılan VR ve V2 hızları uçağın 35 feet yüksekliğe ulaştığı yükseklikteki hızdan daha düşük süratlerdir. Bununla birlikte uçağın burnu aşağı doğru tutulursa ve uçak yüksek süratlere doğru hızlanırsa kısa mesafe tırmanış performansından vazgeçilmiş olunacaktır.

    Düz uçuş menzili uçağın hem aerodinamik hem de motorlara yakıt akışı karakteristiğinin bir fonksiyonudur. Aerodinamik olarak en düşük sürtünme noktası L/D’nın en yüksek olduğu noktada meydana gelir. Fakat bu değer her iki AOA sensör ve mach süratine bağlı olacaktır. Yani mach sürati değiştikçe, optimal AOA sensi de değişecektir.

    Motorlardaki yakıt akış karakteristiği AOA’dan etkilenmeyecektir. Fakat dolaylı olarak Mach sürati için gerekli güç ve sıcaklığa bağlı olarak etkileşim olacaktır. Kanat ve motor karakteristiklerine bağlı olarak, bir mildeki harcanan yakıt mach süratine en fazla etken olarak kabul edilir.

    Şekil’de (S-32) 757-200 tipi uçağın 35.000 feet’de toplam ağırlık ve mach süratine bağlı olarak yakıt karakteristiği görülmektedir. Şekilden de anlaşılacağı gibi, optimal uzun mesafe, seyir mach hızı uçağın toplam ağırlığının değişimine bağlı olarak fazla etkilenmemektedir. Bu tabloda ilaveten sabit 2 hat bir AOA açısını görebiliriz. Açıkça anlaşılmaktadır ki, sabit bir AOA açısı ile uçmak optimal bir performans sağlamaz. Eğer uçuş ekibi hedef bir AOA açısı ile uçmayı deneseydi, toplam yakıt harcamasındaki hata payı %3 civarında olacaktı.

    Sonuç olarak yaklaşma sürati iniş performansı açısından oldukça önemlidir ve uçağın sertifikasyon işlemleri açısından, daha çok dikkate alınır. Bu sürat sadece stall süratinin üzerinde bir marj ile saptanmadığı gibi, aynı zamanda minimum kontrol sürati ve touchdown’daki kuyruk kleransını da dikkate alır. Kurallar gereği yaklaşım hızı stall süratinin altında olamaz.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    Buna ilaveten yaklaşma hızı (alçalmada) iniş fazındaki minimum kontrol hızından daha düşük olamaz. Bu hız uçağın merkez ağırlığının değişiminden belirgin bir şekilde etkilenmez. Yani yaklaşma sürecinde uçuş ekibi aynı hücum açısı ile uçarken hızı azaltırsa ön ve arka merkez ağırlık noktalarına bağlı olarak uçağın yaklaşma hızı minimum kontrol hızı olacaktır.

    3. Hücum açısının ölçülmesi; Kanadın gerçek hücum açısı belli değildir. Bu açı ancak uçağın herhangi bir noktasına ölçüm cihazı yerleştirilerek tahmini olarak ölçülür. Doğal olarak hata verileri olan bu cihazlara dikkat edilmelidir. Cihaz nereye yerleştirilirse yerleştirilsin, sadece yerleştirildiği bölgenin hava akış açısını ölçer, tüm kanadın açısını ölçemez. Stall warning (düşük hız) ikaz cihazları kanatlara yerleştirilebilir, fakat birçok modern jet yolcu uçakları değişken açılı kanatlara (slat-flap takılı kanatlar) sahiptir. Bu nedenle bu sensörler gövde üzerine ve kanatlardan epeyce uzak noktaya yerleştirilir, böylece kanat açısı değişimi nedeni ile oluşabilecek hava akış değişimlerinden etkilenmez. Yaklaşık olarak uçağın burnuna yakın yerleştirilen bu sensörler dış etkenlerden çok az etkilenilirler. Sensörlerin buruna yakın konmalarının bir nedeni de kanat civarındaki gerçek hücum açısının bu bölge ile eşit olmasıdır.

    4. Birçok Boeing modellerinde; Uçuş ekibi prosedürlerinde ve hücum açısı indikasyonları uçuş ekibine hücum açısının stall veya stall ikazı (düşük sürat) uç sınırlarına yakın olduğunu gösterir. Bu indikasyonların hepsi hücum açısı sensörlerinden beslenirler ve kokpitte hız göstergesinde levye titreşim cihazı (stick-shaker) ile uçuş ekibini uyarır.

    Stick-Shaker, uçağın tutunmasında (hıza bağlı olarak) zorlanma olduğunda uçuş ekibini suni stall ikazı ile uyarmak maksadı ile konulan ve uçağın sertifiye edilmesi için zorunlu olarak uçağa konan bir cihazdır. Pitch limit indikatörü windshear’dan kaçınma eğitimleri için geliştirilmiştir. Stall ikazı hücum açısı fonksiyonlarının ana elemanıdır. PLI (Pitch limit Indikatör) ise ana uçuş göstergesinde gösterilmesine rağmen, uçağın stall’a girebileceği hücum açısı uç sınırlarını gösteren bir göstergedir. ana uçuş durum göstergesindeki uçak sembolü ile PLI arasındaki fark hücum açısı sensörleri ile hissedilerek bu indikatöre gönderilir. Böylece uçuş ekibi uçağın tırmanış açısını olabilecek, stall ikazını dikkate alarak hesaplarlar. Diğer bir deyişle uçak sembolü ile PLI amber indikatörü birbiri üzerine çakışırsa uçak stall ikazı verir. Buna karşılık PLI indikazyonu hücum açısına bağlı kalmadan 30° tırmanış açısı ile sınırlandırılmıştır.

    Aynı zamanda uçak windshear ikazı dolayısıyla uçuş ekibi tarafından yeterli hıza çıkarılması için stall ikazı olmadan da stick shakerla ikaz edilir. Bu durumda PLI indikatörü en uç sınır olan 30° pitch’i gösterecektir. Hız limit göstergesi, son olrak elektronik uçuş durum göstergelerine dikey olarak eklenen ve geliştirilen bu indikasyondur. Bu indikasyon hıza bağımlı olarak max. ve min. uçuş hızını hesaplayarak hız yapabilecek uçuş aralığını gösterir. Bütün Boeing modellerinde standart olarak konmuştur. Hız limit göstergesi, uçuş ekibine anlık hızı ve izafi olarak ulaşabileceği hızı gösterir.

    5. Diğer hücum açısı indikatörlerinin dizaynı ve kullanımı; Boeing ve bazı şirketler opsiyonel bir AOA indikatörünün geliştirilmesi için birlikte çalışmaktadırlar. (figür 12) Bunun için mevcut elektronik uçuş durum göstergesinin üst sağ kenarında bir indikasyon için çalışma yapmaktadırlar. indikatörün kendisinde bir analog ve bir dijital göstergeler bulunmaktadır. Stall ikazı hücum açısı kırmızı ibre ile yaklaşma referans bandı ise yaklaşmada ve flap açıldığnıda yeşil olarak görünecektir. Yeni geliştirilen gösterge mevcut göstergelerden daha güvenilir olacaktır. Geliştirilen indikatör sadece AOA sensörlerine bağlı olacaktır. Fakat mevcut kullanılan indikatörler pitot-static bilgilerine gereksinimi olduğundan arıza yapma olasılığı daha yüksektir. Mevcut sistemdeki pitot-static arıza olasılığında stick-shaker, PLI ve hız limit indikatörü çalışmayacaktır. Buna rağmen AOA göstergeleri stabil olacak ve kullanılabilecektir. Ayrıca AOA sensör hasarlarında bile diğer parametreler için (airspeed) back up (geri besleme) vazifesini görecektir.

    Uçuş ekiplerinin eğtimini geliştirmek ve dikatlerini yükseltmek maksadı ile kanadın uçuş esnasında normal ve normal olmayanı anlamak için, hücum açısı ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Belirli limitler içinde göstergeler gerçek ve güvenilir bilgileri verecektir. Göstergelerin uçuş esnasında etkin kullanılabilmeleri ve ekiplerin kendilerini geliştirebilmeleri için eğitimin önemi bir defa daha ortaya çıkmaktadır, Bazı normal olmayan prosedürlerin uçuş eğitimlerinde denenmesi faydalı olacaktır. Muhtemel olabilecek arızaları incelereksek; hücum açısı geri besleme olabilecektir. Çünkü hesaplanmış olan hücum açısı bilgileri pitot-static basınç bilgilerinden tam olarak etkilenmeyecektir. Seyir esnasında oluşabilecek bir windshear veya çarpışmadan kaçınabilmek için uçuş ekibinin yapması gereken maksimum thrsut’a ulaşmak ve stall ikaz kornası duyuluncaya kadar levyeyi çekerek suni PLI hedefine ulaşmaktır.

    Şekilde gösterildiği gibi; uçağın performansı, hücum açısının düz uçuştaki kullanımı için uygun bir parametre değildir. Çünkü hücum açısı, düz uçuşta hız veya ağırlık değişimi için yeterli hassaslıkta bir parametre olamaz. Hatta büyük ağırlık değişimleri bile etkili olmayabilir. Örneğin hücum açısındaki 0,5 derecelik bir hata B757-200 uçağı için 30.000 libre, yani yaklaşık olarak uçağın %14 maksimum kalkış ağırlığına etki edecektir. Yaklaşma esnasında hatalı hesaplanarak iniş ağırlığı inişte uçağın kuyruğunu vurmayla sonuçlanabilir. Böyle bir duruma meydan vermemek için hücum açısı yaklaşmada hızın ve ağırlığın hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Derinlemesine incelediğimiz hücum açısı konusunun çalışmalarımıza yardımcı olmasını umarız.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    CiHAZLARI KALiBRASYON AMACIYLA SEVK EDERKEN DiKKAT EDiLMESi GEREKEN KONULAR

    TORKMETRE: Bazı torkmetrelerin setli (belirli bir değere kurulmuş bir şekilde) olarak kalibrasyona gönderilmesi uygun değildir. Torkmetre setli olarak bırakıldığında zamanla içindeki yay ve mekanizmanın bozulmasına neden olmaktadır. Bu tip arızalar tekrarlandığında, deformasyon nedeniyle cihazlar KAL edilebilmektedir.

    PRESSURE GAUGE VE FLOWMETRE: Bu cihazların portları söküm ve gönderim esnasında uygun Plastik Tapalarla kapatılmadığından, portlara yabancı maddelerin girmesi mümkün olabilmekte ve bundan dolayı çeşitli arızalar oluşabilmektedir.
    anaLOG ( iBRE GÖSTERGELi ) ÖLÇÜ ALETLERi: Bu aletlerin sevki sırasında darbe ve sarsıntıya karşı koruyacak hiçbir muhafazası bulunmamaktadır. Bu durum pandül sisteminin çoğu kez hasarlanmasına ya da hassasiyetini kaybetmesine neden olabilmektedir.

    TEST-BENCH: Kalibrasyon için gönderilen Test-Bench’lerin arka kısımlarındaki komponent ve kablolar açıkta ve korumasız olarak gönderilmemelidir.
    Kalibrasyonda bazı Mikrometre ve Kumpasların kullanıcıları tarafından belirli aralıklarla bakımlarının yapılmamasından dolayı mekanizmalarda sıkışmalar gözlenmektedir. Bu tip durumlar hafif zorlamayla birlikte daha büyük arızalara sebebiyet verebilmektedir. Sonuç itibariyle bu tip aletleri kullanan tüm bölümlerin, kalibrasyon sürelerinin dolmasını beklemeden cihazların belirli peryodlarda bakımlarını yapmalarının, yapılan işlerin kalitesini ve aletlerin ömürlerini önemli ölçüde etkileyecektir.
    Kalibrasyon için tek bir koli içinde Komparatör, Mikrometre, Torkmetre, gibi elektronik birkaç hassas cihaz üst üste yığılmış biçimde gönderilmemelidir. Her işimizde kullandııımız ve üretimimizi doğrudan etkileyen test ve ölçüm aletlerimizin bakımına gereken önemi göstermeliyiz.
    Cihazın atelyelerdeki konumu ve saklama koşulu cihazın özelliklerine uygun olmalıdır.
    Doğru ölçümler yapabilmek için, öncelikle cihazı doğru seçmeli, kullanmalı ve muhafaza etmeliyiz.
    ···
  16. 41.
    0
    Frenlerde tatbik edilen hidrolik basıncı ayarlamak suretiyle tekerleklerin kazıklanmasına mani olur. Uçağın yerdeki tekerlek süratini etkili frenle tatlı bir şekilde düşük sürate indirmeyi temin eder.
    Tekerleklerin fren yapma gücünü, elektronik olarak devamlı kontrol altında tutan antiskid kontrol valfi tayin eder.
    Her tekerlek müstakil olarak sistemin kontrolü altındadır. Tekerlek süratinin azalması düzeltme sinyallerine bağlı değildir. Fren gücü azamiye veya kazıklama durumuna erişmişse düzeltme sinyalleri, antiskid kontrol valfe kumanda ederek frenin azaltılmasını sağlar. Tekerlek normal süratine döndüğünde extra sinyallerde normal e döner .
    Sistemde 4 adet antiskid kontrol valfi ve her dingil için de 1'er adet transducer vardır. Sistemde ayrıca lüzumlu siviçleri ve lambaları içeren bir kontrol paneli ile iniş takım kolu up si-vici mevcuttur. Bu siviç iniş takımları yukarı alınma esnasında intiskid'i devreden çıkarır.
    Antiskid sistemini yerde test etmek için E/E kompartımanına (Antiskid control unit) ilave edilmiştir.

    ANTISKID CONTROL UNIT
    E/E kompartımanında olar bu cihaz antiskid sistemi için lüzumlu devreleri kapsar. Her bir çift tekerlek için müstakil çalışan kart devreleri vardır. Her bir tekerlek devresi konvektör ve skid kontrol devresi ile ayrıca kontrol edilir.
    Locked wheel Detector devresi iç ve dış eş tekerlekleri kontrol eder. Yani bu sistem, uçak yer modunda iken tekerlekler arasında dönü farkı olursa eş tekerleklerin frenlerini serbest bırakır. TOUCH DOWN PROTECTION sistemi ise uçak hava modunda iken pilot yanlışlıkla frenlere bassa dahi tekerlekler fren yapmaz ve piste frensiz oturmasını sağlar
    ···
  17. 42.
    0
    aldırma gücü (Lift), uçağın kanat yüzeyi üzerindeki havanın akışına, sürate ve havanın yoğunluğuna bağlıdır. Kanat dizaynı, motordan temin edilen güç ile varolan toplam kaldırma kuvvet limitidir ki, aynı şekilde hız limitleri de kanadı havaya doğru taşır.

    Kanat/Motor yeterliliği standart bir güne nazaran daha düşük yoğunlukdaki bir havada azalma gösterir. (59 F civanın barometrik deniz seviyesi basıncı 29.92 inches dir.) Bu sebepledir ki, her pilot uçak performans yeterliliklerini ve güvenli yükleme limitleri (Safe Area Range) içindeki brüt ağırlığın (Gross Weight) doğrusunu, uçağının uçuş öncesi hazırlıkları esnasında gözönünde tutmalı ve dikkatlice Loadsheet kontrolü yapmalıdır.

    Kargo-Posta-Bagaj-Yolcu-Diğer yükler ve Yakıt ağırlığı, uygun koşullardaki yüklemenin güvenlik mesafesine göre kesinlikle düzeltilmelidir.

    Genel Havacılıkta tüm yolcu koltuklarının doldurulmasının mümkün olmadığı, kapasitesine göre bagaj yükleme, tam dolu olarak yakıt taşıma ve onaylanmış ağırlık ve denge merkez limitleri pilotlar tarafından bilinmelidir.

    Tamamiyle yolcu ve yolcu bagajı yüklü olduğu zaman yakıt tanklarının kapasitesi dolu olmayabilir. Eğer uçuş mesafesine göre yakıtın tam dolu olması istenirse, yolcu sayılarında ve bagaj ağırlıklarında ve/veya diğer yüklerde hesap yapılarak indirime gidilmesi gereklidir. (Reduced Take-Off Limits)

    Uçak Performans Karekteristiklerine elverişsiz etkisi olan aşırı yüklemeler (Overloaded Loads or Overweights) şunlara sebebiyet verir ;

    • Kalkış hızının artmasına,

    • Kalkış pist uzunluğunun artmasına,

    • Tırmanma oranına,

    • Maksimum elverişli yüksekliğe erişmesine,

    • Operasyon sırasına,

    • Manevra kabiliyetine,

    • Kanadın hava içerisinde tutunma hızına,

    • Yaklaşma hızına ve iniş mesafesine.

    Her pilot tehlikeli durumlarda uçağını etkileyecek bu karekteristikleri düşünmelidir. Diğer bir düşünce ise; “Kaza Önleme Program Serilerinde” yayınlanan çok yüksek rakımlar ve/veya sıcak, nemli havalarla ilgili konulardır.

    - LOADSHEET / WEIGHT&BALANCE SHEET -

    Loadsheet, uçağın uzunluk ekseni boyunca ağırlık merkezi (Center of Gravity) yerini tanıtır. Uçağın güvenliği için bu önemli bir başlangıçtır. Ön ve arka limitlerin dışındaki bir uçuş esnasında CG’nin yeri belirlenemez. Bu limitler Uçak Tasarım Mühendislerince, yatay, dikey ve uzunluk eksenleri kontrolünden geçmiş bir uçakta onaylanarak ve de önceden haber verilerek yayınlanmıştır.

    Operasyonel ağırlık ve denge limitleri uçak yapımcılarının uçuş manuellerinde her uçak tipi için ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu enformasyon FAA uçak sözleşme şartnamesinden veya bir çok uçaktaki teknik bakım veri kayıtlarından elde edilebilir. CG’nin yeri ve boş işletme ağırlığının (Aircraft Empty Weight) değişikliğindeki etki, her uçakta onarım-bakım ve parça değişikliklerinde ağırlık ve denge bilgisine ilave edilerek düzeltilmelidir. (FAR Referansı 43.5(a) - 91.31 (b) maddeleri ) Uçuş esnasındaki kontrol design edilmiş ağırlık ve CG limitleri içerisinde yüklü olan bir uçakla sağlanır.

    Belirlenmiş olan ön CG limiti, iniş esnasında yeterli elavatör sapmasını sağlar. Uçak operasyonu ve uçuş manevraları esnasında arka CG limiti çok kritiktir. Uçak dengesi CG arkaya doğru gittiğinde azalır. Uçak hamleli rüzgar (Gust Wind) veya türbulanslı havada (Turbulent Air) oldukça yüksek oranda denge kaybı ve son derece zor kontrol kabiliyetine sahne olacaktır.

    Pilotun kontrolü altındaki faktörlerin sayılması ile CG’nin yeri saptanabilir.

    •Bagaj ve Kargoların yerleşimi (Yük Pozisyonları),

    • Tahsis edilen yolcu oturma pozisyonlarına göre bireysel ağırlıklar,

    Yakıt yükü: Uçuş boyunca çeşitli tank konumlarından yakıt kullanımı, emniyetli denge konumunu düzeltmede yardımcı olabilir.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    0
    Oksijen sistemleri uçuş ekibi, kabin görevlileri ve yolculara, herhangi bir yangın, zehirli gaz veya duman emisyonu gibi acil durumlarda, ilk yardım gerektiğinde ve kabin basıncı düştüğünde oksijen temin etmek amacıyla kullanılmaktadır.
    Oksijen sistemleri genellikle, belli başlı üç alt sistemden oluşmaktadır:
    1. Ekip oksijen sistemi
    2. yolcu oksijen sistemi
    3. Taşınabilir oksijen sistemi
    Her bir alt sistem ayrı bir kontrol ve gösterge sistemine sahip olup diğerlerinden bağımsız olarak çalışmaktadır. Bu TBF'de ekip oksijen sisteminden bahsedilemeyecek olup yalnızca yolcu oksijen sistemi ve portatif oksijen sistemi ele alınacaktır.

    YOLCU OKSiJEN SiSTEMi

    Yolcu oksijen sistemi, gerektiğinde, yolculara ve kabin görevlilerine oksijen temin etmek amacıyla kullanılır. Sistem gerekli oksijeni üretmek için, kimyasal esaslı oksijen jeneratörleri kullanır. Uçak tipine göre değişmekle birlikte genelde kabin basıncının 14000 feet yükseklik civarındaki basınç değerinin altına aniden düşmesi halinde otomatik olarak devreye girdiği gibi manuel olarak uçuş ekibi tarafından da çalıştırılabilmektedir. Sistemin otomatik veya manuel olarak devreye girmesi sonucunda, kabin tavanına monte edilmiş olan "contamuallakr" ların kapağı açılır ve içerisindeki oksijen maskeleri aşağı düşer. maskeler "container" içerisindeki kimyasal oksijen generatörlerinin tetikleme mekanizmasına bir kordon ile bağlı olduklarından havada asılı kalırlar. Oksijen akışı, yolcuların oksijen maskelerini yüzlerine takmak üzere aşağı çektiklerinde başlar. Maskelere bağlı kordonlar kimyasal "rezervuar bag" mevcut olup bunları jeneratöre birleştiren kablolar üzerinde veya hemen birleşme noktalarında bir flow indicatör bulunur. Bu indikatörler oksijen akşının mevcut olup olmadığını tespit etmek içindir. Oksijen akışı başladığında "rezervuar bag"ler şişerler. Sistemde kullanılan oksijen maskeleri üzerinde genellikle, nefes alındığında oksijen temin eden, nefes verildiğinde ise kirli havayı dışarı atan veren iki adet valf mevcuttur. Kullanıcı kişi nefes aldığında şişmiş olan rezervuar içindeki havayı ciğerlerine çeker ve rezervuar söner. Bu noktada üçüncü bir valf devreye girer ve kullanıcı dış ortamdaki havayı da teneffüs eder. Yüksekliğe bağlı olarak rezervuarın şişme miktarı artar. Daha yüksekte iken rezervuar daha fazla şişer ve konsantrasyonu artar. Bu sistem, yolcu kompartmanı tuvaletler ve diğer kompartımanlarda da mevcuttur
    Tüpün kullanılması halinde, kimyasal reaksiyon esnasında yüksek bir ısı oluştuğundan jeneratör üzerindeki indikatör renk değişikliğine uğrar ve böylece kullanılıp kullanılmadığı anlaşılır. Söz konusu jeneratör bir kez kullanılabilirken, kullanılmışsa mutlaka yenisi ile değiştirilmelidir.

    A-) Sistemin Otomatik Çalışması:

    Eğer kabin basıncı 14000 feet civarı yükseklikteki basınç değerinin altına ani bir düşüş gösterirse kabin içindeki konteynır kapakları otomatik açılır ve maskeler aşağı düşerek kordonları üzerinde asılı kalır. Bu esnada kokpitteki gösterge paneli üzerinde Passenger Oxygen System' e ait indicatör ON konumuna gelir.

    B-) Sistemin Manuel Çalışması

    Genellikle sistem kokpitteki gösterge paneli üzerindeki bir pushbutton switch sayesinde manuel olarak çalıştırılabilmektedir. Örneğin A340 uçağında "MAN On pushbutton switch", Boeing 737-800 larda kokpit aft owerhead veya P5-14 oksijen sistemi kontrol panelinde ki "pushbutton guarded switch' lar manuel çalıştırma durumlar için kullanılır. Bununla birlikte "Passenger Emergency Oxygen Container" lar manuel olarak özel bir anahtar veya "realise tool" kullanılarak kabin personeli tarafından da açılabilir.

    PORTATiF OKSiJEN SiSTEMi

    Portatif oksijen sistemi, kabin görevlileri yolcular ve uçuş ekibine herhangi bir acil durumda oksijen temin eder. Sistem, emergency durumda, kullanıcıya serbestçe hareket etme olanağı tanır. Ayrıca her uçakta bir adet medikal oksijen tüpü mevcut olup, ihtiyaç duyulduğu zaman doktor kontrollü oksijen temini için kullanılır.
    Sistem aşağıdaki alt sistemlerden oluşur:
    a.) Uçuş Ekibi Portatif Cihazı : Koruyucu bir solunum ekipmanına sahiptir. Esas kullanım amacı, herhangi bir yangın durumunda, duman veya zehirli gaz sızıntısında, uçuş ekibinden bir kişiye serbestçe hareket etme olanağı sağlamaktadır. Ayrıca sabit oksijen sisteminin çalışmadığı durumlarda uçuş ekibine oksijen temin etmekte de kullanılır. Koruyucu sollunum ekipmanları kullanıcının solunum organlarını ve gözlerini sıcaklık zehirli gaz ve duman gibi etkilerden 15 dakika süreyle koruyarak serbestçe hareket etme olanağı tanımaktadır.
    b.) Kabin içi Portatif Oksijen Sistemi: Aşağıdaki alt sistemlerden oluşur:
    Yüksek basınçlı oksijen tüpleri,
    Sürekli akışlı maskeler,
    Yüksek basınçlı oksijen tüpleri, sürekli akışlı oksijen maskeleri ile birlikte, yolcular ve kabin görevlilerine ilk yardım amaçlı oksijen temin eder. Oksijen kaynağı olan yüksek basınçlı tüp içerisinde 21 derece santigrat ta 1800 psig basınçta oksijen gazı mevcuttur. Bu tüpler kolay çözülebilir tipteki kelepçeler yardımıyla uçak içerisinde kolayca ulaşabilecek muhtelif yerlere yerleştirilmişlerdir.
    Her bir portatif oksijen tüpü, gerektiği zaman oksijen temininde kullanılan ayrı bir sistemdir. genellikle aşağıdaki özelliklere sahiptir:
    Yüksek basınçlı bir oksijen tüpü,
    Basınç göstergesi,
    Shutoff valf,
    Basınç regülatörü,
    Sabit akışlı make outlet' ları,
    Dolum valfi,
    Tahliye valfi,
    Bir oksijen maskesi ve hortumu,
    Kullanma talimatı ve tanımlama plakartı.
    Oksijen tüpleri çelik esaslı basınç tüpleridir. Ortalama olarak 70 F derece sıcaklıkta 1800 dsig basınçta kuru oksijen gazı içerirler. oksijen tüplerinin balık kısımları, tüp içerisindeki oksijen kontrollü bir şekilde ve regüle edilerek maskeye/ maskelere ulaşılmasını sağlar. Başlık üzerinde bulunan shutoff valf sayesinde, başlık içerisinden geçerek regülatörlere ulaşan oksijen gazının miktarını ayarlamak mümkündür. Oksijen tüpü shutoff valfi kullanıcı tarafından kumanda edilir. Shut-off valve, saatin tersi yönünde çevrilecek olursa oksijen tüpünden sabit akış outletlerine doğru oksijen gazı gitmeye başlar. Oksijen tüpünün doldurulması esnasında da bu valf açık konumda olmalıdır.
    Basınç regülatörü, oksijen çıkış outlet uçlarına veya demand regülatör' e ulaşmadan yüksek basınçlı oksijenin alçak basınçlı hale gelmesini sağlayan bir basınç düşürücü mekanizmaya sahiptir. Oksijen maskelerinden solunabilmesi için oksijen basıncının düşürülmesi gerekli,
    Oksijen tüp balıkları genellikle şu güvenlik cihazları ile donatılmıştır:
    Termal relieve plug: Bu donanım sayesinde oksijen tüpü içerisindeki gazın basıncının çok yükselmesi engellenir. Plug üzerinde eriyebilir tipte bir karışım mevcut olup sıcaklığın yükselmesi neticesinde erir ve tüp içersindeki oksijen boşalır.
    Relieve valf: Bu valf, alçak basınç bölgesindeki cihazların doldurma esnasında yüksek basınç sebebiyle zarar görmelerini engeller.
    Oksijen kısmı doğrudan sabit akım basınç regülatörüne bağlanır. Üzerinde demand regülatör bulunan oksijen tüplerinde bir adet outlet sistemi mevcuttur. iki adet outlet bulunan sistemlerde bir outlet ucundan seyir irtifasında, dakikada 2 lt gaz çıkışı gerçekleşirken diğerinden dakikada 4 lt gaz çıkışı gerçekleşmektedir. Portatif oksijen tüpleri ve tüp outletleri normal şartlar altında test edilmektedir. Testler esnasında outlerden alınması gereken akış miktarı, seyir irtifasında alınması gereken değerlerden daha yüksek olup bu değerler imalatçı firmalar tarafından belirlenmiştir. Üzerinde "demand" regülatör bulunan sistemlerde ise outlet ucundan dakikada 3 lt gaz çıkışı olmaktadır. demand regülatörler içerisinde, oksijenin kontrollü bir şekilde solunumla birlikte dışarı salınmasını sağlayan bir tilt valf, bir diyafram ve ( demand ) tipte bir outlet mevcuttur. Demand tip regülatör "outlet" larına yalnızca "demand" tipte adaptörü olan maskeler takılabilmektedir. Kullanıcı maskeyi takıp solunum yaptığında diyaframı ve tilt valfi etkiler. Böylece tüp içerisinden bir miktar oksijen salınır. Kullanıcı yeniden soluk aldığında aynı işlem tekrar edilir. Soluk verildiğinde ise kullanıcının üflediği gaz bir valf yardımıyla maske üzerinden dış ortama salınır. Böylece tüp içerisindeki oksijen gazı sürekli olarak değil, kullanıcı nefes alıp verdikçe sarf edilir.
    UYARI: Oksijen tüpü üzerindeki basınç göstergesinin 70 F derece de 1800 50 PSi değerini aşmadığından emin olunur. Eğer basınç bunun altında ise üretici firmanın talimatları doğrultusunda tüpün değiştirilmesi gerekir.
    UYARI: Herhangi bir portatif oksijen tüpünün çalışmadığı tespit edilirse müdahale edilmeden derhal ilgili atölyesine gönderilmelidir.
    c.) Medikal oksijen sistemi: "Medikal oksijen" tüpleri ve maskelerinden oluşmaktadır. Tıbbi amaçlı sistemler olup uzman kişiler veya doktor kontrolünde kullanılır. Üzerlerinde bulunan gösterge ve shutoff valf sayesinde "outlet" den maskeye giden oksijen akış miktarı kontrol edilebilmekte ve bu miktar dakikada 2 lt den 8 lt ye kadar ayarlanabilmektedir
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    SU SiSTEMi DÜZENi

    içilebilir su sisteminin gayesi uçuş ekibi ve yolcuya su temin etmektir.Su sistemi : Lavabolar, Galleyler,su tesisatı, küvetler,ısıtıcılar ve sistemin filtrelerinden ibarettir.su depodan basınç altında altında galleylere tuvaletlere gönderilir. Küvetler,filtreler ve ısıtıcılar tuvaletlerin içine yerleştirilmiştir.Su tankı(uçak tipine göre değişir) mesela :727-200 tip uçağın 40 gallon kapasiteli ve gövdenin içine sol air-condition paneline yerleştirilmiştir. Servis paneli( uçak tipine göre değişir)mesela 727-200 uçağında gövdenin solunda, gövde ile kanadın birleştiği yere yakın bir yerdir. Tank iki şekilde basınçlanır.
    1-Pneumatic sistemden
    2-Electric motorlu kompresörden

    Tank basınçlandığında su,sistemi ve yukarıda adlarını saydığımız yerlere gider. Tank üzerinde bir basınç indikatörü vardır. Tankın miktar indikatörü ve elektrik motorlu komprösör kumanda şalteri, kabin ekibi galley paneline yerleştirilmişti. Tankın boşaltma işlemi tankın kontrol kapağının arka kısmındaki boşaltma yerinden yapılır.Bu kapak servis paneli arka kısmındadır.Her galley ve lavaboya giden tesisatta birer kapama valfi mevcuttur. Küvete giden suyun bir kısmı ısıtıcıdan geçer.

    TUVALET SiSTEM DÜZENi

    Her uçak tipine göre kabindeki yerleri değişik olmakla beraber her tuvaletin kendi tesisatı bulunur. Yine her tuvalette bir su tankı ve bir yıkama tezgahı bulunur. Tankların servisleri haricen yapılır. Tanklar tuvalet kapaklarının altındadır. Uçak tipine göre değişebilen tankların yapısı fiber glas’ dan imal edilmiş olanları vardır ve tankın üst kısmı çelik kaplamadır. Temizleme teçhizat nipelleri tuvalet kapakları ve havalandırma hattı tankın ana parçalarıdır. Yıkama teçhizatı, yıkama düğmesi, zamanlandırma,motor ve pompa, filtre ve sistemin tesisat borularından ibarettir. Yıkama düğmesi ve zamanlandırma (timer) hariç diğer bütün kompanentler tankın üstündedir. Timer ve yıkama düğmesi tuvalet kapağının üstünde ve duvarındadır. Tuvalet kapağı tank üzerine menteşelidir. Tuvalet temizliğini yapabilmek için tankın üst kısmı ile oturağın üst iç kısmına delikli boru döşenmiştir. Tank içine takriben 3 gallonluk DEZENFEKTE EDiLMiŞ SU ile doldurulur. Yıkama düğmesine bastıktan sonra tank içindeki kirli su pompa ile emilirken, süzgeçten geçirilir. Böylece yıkama suyu süzülür ve aynı zamanda yıkama işini yapar. Motor 115V AC cereyanla çalışır. Tuvaletler arka ve ön servis panelinden kablolu bir kumanda kolu ile servis arabasına boşaltılır.her servis panelinde takribi 4 inch’ lik bir boşaltma borusu,bir yıkama borusu ve bir boşaltma kontrol valfi kolu bulunur.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    hangi uçak?
    ···