• 0 / 0 / 107 entry
  • 32 başlık
  • 1,438.55 incipuan

sira sayi sifati yemişinci nesil normal

  • +60
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    VEDA...
    mezun olduktan sonra memlekete hiç dönmek istemedim. yine ankarada kaldım. ailem biraz laf etse de umursamadım. bir yıl kadar çalıştım. dansçılık falan değil merak etmeyin. kasiyerlik yaptım ve ingilizce özel ders verdim. özel sektörün nasıl acımasız ve yıpratıcı olduğunu görünce işi bıraktım. kpss\'ye hazırlanıyorum şu an. yine ankaradayım. hayatımı bir düzene sokmam lazım. biraz rahat nefes almak istiyorum. kpss gerçekten çok zor bir süreç onu da belirteyim. hala yoga yapıyorum. iyi ki de yapıyorum. sevgilimden sonra bir daha aşık olmadım. aslında hayatım boyunca ondan başka kimseye aşık olmadım ki, geçen sene bir ilişkim oldu ama ne ben çok hevesliydim ne karşımdaki. cinsel anlamda konuşacak olursam. arada bir avlanıyorum ama arada bir. zaten kpss fırsat vermiyor. hala evde kalıyorum ama ev arkadaşlarım değişti iyi çocuklar ikisi de. annem ve abimlerim para gönderiyor. benimde biraz birikmişim var. idare ediyorum. artık sevgilimi düşününce ağlamıyorum ama hala ona aşığım. bugün dönse kabul ederim. büyük ihtimalle eski tadı almam ama olsun. varlığı yeter.

    bu başlığı açtığımda her şeyi aklımdan geçen, hissettiğim, yaşadığım her şeyi anlatmak için açtım. yaptım da. arada yazmayı unuttuklarım da olsa yaşadıklarımın tümünü olduğu gibi anlattım denebilir. yorumu size kalmış. şu an bu sayfaları yazarken 63 sayfa yorum olmuş. teşekkürler. bu kadar popüler olacağını bilmiyordum. teşekkürler. bana hızlı yaz diye kızan çok oldu. amacım sizi meraklandırmak, sinirlendirmek ya da trend olmak değildi. yazdıkça daha çok şey aklıma geliyordu. yazdıkça yazıyordum. bir part yazmam en az 1 saat sürüyordu. günde 2 part atmam demek en az iki buçuk saatti. fazlasına zamanım yoktu. aslında son kısımda sizlere naçizane bir kaç tavsiye vermek isterdim ama halim yok. bu gün sevgilimle yaşadığım son anları böylesine ayrıntılı yazmak, hatırlamak sarstı açıkçası. bende beklemiyordum. belki sarsılmamın nedeni arkada çalan fikret kızılok\'un gönül şarkısıdır. bilmiyorum.
    size vereceğim tek tavsiye ise, hayatta sizden daha değerlisi yok. hiç kimse sadece siz. öncelik siz. kötü olun, bencil olun demiyorum ama önce siz ve sağlığınıza dikkat edin. bu gün 8 mart dünya kadınlar günü benim son partlarımı yazıp bitirdiğim gün. umarım hayatınız boyunca birbirinizi mutlu edeceğiniz birini bulursunuz hepiniz. büyük ihtimalle artık devam etmem sözlüğe. zaten uzun süredir girmiyordum. bu hikaye için girdim. hatalarımın bende farkındayım. siz yapmayın o hataları. karaktersizlik yapmayın, huurluk yapmayın. sizin kendinize verdiğiniz değerinizi bile düşürür. yazacak çok şeyim var ama bir satır yazdıkça öbürleri uçuyor. panpalarım, zaman çok hızlı geçiyor. değerini bilin. belki 10 yıl sonra ölmezde sağ kalırsak, mutlu geçen bir on yılı anlatmak için tekrar girerim sözlüğe. hepinize teşekkürler. yorumlarda, hikayede adı geçmiş diğer kişiler soruldu çokça onlardan da bahsedip gideyim artık.

    sevgilim: hala tripçi binle beraber. duyduğuma göre mutlular. tripçi bin bir bankada uzman yardımcısı olmuş. sevgilim tekrar kpss\'ye hazırlanıyormuş. sevgilimi bir kere kızılayda gördüm. kök çarşısında fotokopi alıyordu. yanına gitmedim. tekrar ağlamaktan korktum. o da beni görmedi zaten.

    kübra: galiba o da asistan olmak istiyormuş. yüksek lisans yapıyor.

    alanyadaki oda arkadaşım: hani şu çıplak uyuyan manyak. mezun olduktan bir kaç ay sonra ankaraya geldi beni aradı. buluştuk. kendisinden 10 küsur yaş büyük bir kadınla evlenmiş. ama mutlu baya. rahatım yerinde diyor. her şeyi hüngür hüngür ağlayarak anlattığım son kişi. yine beni aşırı gerçekçi yorumlarıyla boğdu ama dediği her şey doğruydu. en başından beri. bana bırak bu işleri git dediği günden beri. ona elifin videosundan bahsettiğimde bana videoyu sildiren kişi. hem kendim için hem bir kadının hayatını kaydırmamam için yapmış bunu. sevgilimle ayrılmamın üzerinden yıllar geçmiş artık elif evlenmiş onun yuvasını yıkmamın sadece zarara sebep olacağını ve benimde hatalarımın olduğunu söylemişti. bende sildim onun gözlerinin önünde sildim. çünkü şu ana kadar hep haklı çıkmıştı.

    büyük abim: hala evlenmedi. ama evlenmek istiyormuş artık. diğer abilerimin ikisi de evlendi. birinin bir oğlu var. öbürü zaten daha yeni evlendi sayılır. çalışıyorlar galiba yapmak için.

    ukraynalı: intagrama attığı fotolar kadar haberdarım. arada birbirimize ufak yorumlar yapmaktan başka konuşmamız olmadı. galiba ukraynada bir okulda dans hocası çünkü hep dans okulu gibi bir yerde küçük çocuklarla resim atıyor. okul kendi okulumu bilmiyorum.

    gineli: galiba hala bu işlerde. hiç değişmedi lan hala aynı görüntüde. hala şık giyiniyor bin.

    elif: hiç bir bilgim yok ne yaptığı hakkında ama büyük ihtimalle boşanmış çünkü sosyal medyada soyadı kızlık soyadı olmuş. elif yy.

    onur: en son tus kasıyordu.

    lisedeki sevgilim ece: bilmiyorum ne yapıyor.

    ali: zaten daha önce bahsetmiştim. üniversite okumadı. babasının dükkanında çalışıyordu. şimdi evlenmiş. bir çocuğu var galiba.

    şayen: öldü zaten...
    ···
  • +28
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    sevgilim ve tripçi bin üstten ders ala ala benimle aynı sene mezun oldular. aslında benim derslerim ikisinden de daha iyiydi. hatta sınıfta en iyilerdendim. ama üstten ders almıyordum alıp ne yapacaktım ki. erken bitirince ne olacaktı?. aylar hatta 2 yıl böyle geçti. zaman yine iyi bir ilaçtı. mezuniyet günüm geldi. kendime lacivert takım elbise aldım. çok şık olmaya çalıştım o gün çünkü bölümü dereceyle bitirmiştim. annem ve büyük abim geldi. konferans salonuna oturdular. bölümün asistanları öğrencileri üçer üçer isimleriyle çağırıyordu hocalar diplomalarını veriyordu. mezuniyet töreni başlamadan asistanların yanına gittim. öğrencileri çağırırken çalacak olan şarkıları ayarlıyorlardı. genelde zeki müren, erol evgin gibi isimler. hocam listeye bir müzik ekleyebilir miyiz? o da çalsın dedim. hangisi? dedi. badem'in değişmem diye bir şarkısı var ya o dedim. asistanlar güldü oha o olmaz o ne ya dedi. lütfen dedim. yok yok o ne olum yok bergen açalım dedi yine güldüler. benim için değil dedim. ne için dedi. bizim sınıfta birinci sınıfta trafik kazasında ölen arkadaş var ya onun babasına da diploma verilecek. o arkadaşın en sevdiği şarkıydı dedim. az önce gülenlerin tipleri kaydı. tamam o zaman babasını çağıracağımız zaman çalalım dediler.

    ilk önce birinci, ikinci ve üçüncüyü çağırdılar. bende aralarındaydım. herkes bizi izliyordu. abim koltuktan kalkıp ayakta izliyordu. tüm sınıf, konuklar, kübra, tripçi bin ve sevgilim. birinci olan çok kısa bir konuşma yaptı. rektör bize saat hediye etti. törenin sunumunu yapan hoca şimdi aramızda çok önemli biri daha var. 20xx yılında trafik kazasında kaybettiğimiz öğrencimizin babası burada. çocuğun resmi arkadaki duvara yansıltıldı. şarkı girdi. babası ağlaya ağlaya sahneye geldi. tam önümüzde rektör onu öptü, dekan öptü. adam bizi tek tek öptü. tüm salon ağlıyordu. şarkıda ortamı tam cehennem yapmıştı. ben o anlarda hep sevgilime baktım o da bana. şarkımız çaldığı için mi ağlıyordu? yoksa evlat acısı yaşayan adama mı? bence ikisine de. aklıma onurun annesi geldi. kendi kendime küfürler etmeye başladım. tarih neden hep benim için tekerrürün dibi oluyordu...

    mezuniyet töreni bitti. herkes kapılara yöneldi. bahçeye çıkmak için. ben en son çıkanlardandım. annemle, abimle, hocalarla, arkadaşlarla fotoğraf faslı başladı. fotoğraf çektirirken gördüm onları. sevgilim, annesi, babası , tripçi bin ve ailesi. olduğum yere çakıldım. fotoğraf çeken arkadaşlar da anladı. onların durduğu yerin yanındaki bigiblet koymak için olan demirlerin üzerine oturdum. ilk tripçi bin gördü beni. yüzünü çevirdi. sevgilim gördü hiçbir şey olmamış gibi baktı. sevgilimin annesi beni tanıdı. baya şok oldu. dik dik baktı. ben hiç gözümü çekmedim sonra o da suratını döndü. belki şuan biz ailelerimizi tanıştırıyor olabilirdik. mezuniyet günümde bile gözlerimden yaş gelmesini sağlamıştı. kaç dakika onlara öyle dik dik baktım bilmiyorum. arkadaşlar gel biraz fotoğraf çekelim diye aldılar beni oradan.

    insanlar yavaş yavaş gidiyordu. ben yine her fırsatta ona bakıyordum. belki onu bir daha görmeyecektim. okula girdiğini gördüğüm an peşinden gittim. adını söyledim. yine bıkkınlıkla baktı. galiba buraya kadarmış. belki bir daha birbirimizi görmeyiz dedim. sana hayatında gerçekten mutluluklar. mutlu ol da peşimi bırak dedi. onu seviyor musun? tripçi bini dedim. seviyorum ve çok mutluyum dedi. beni sevdiğinden daha çok mu? dedim. daha çok dedi. ben senden sonra kimseyle olamadım dedim. umarım bulursun gönlüne göre birini. bak bu günü zehir etmeyelim. git artık dedi. hep gururundan bize bunu yapıyorsun dedim. biz kalmadı dedi. tripçi bin, benim olduğunu biliyor mu? anlattın mı? dedim. biliyor ilişkimizi okulda bilmeyen var mıydı? dedi gayet rahatça. onunla mutlu olabilecek misin? dedim. oluyorum zaten dedi. ol o zaman. ben seni kazanmak için elimden geleni yaptım dedim. bir şey demeden gitti.
    ···
  • +25
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    o günkü konuşmamızdan sonra, birçok kez daha konuşmayı, ikna etmeyi denedim. hep cevapsızlıkla, benim yalvarmamla, ikimizin ağlamasıyla bitti. ilk konuşmamızdan sonraki günlerde her gördüğümde gidip konuşmayı denedim. derslerde yanına oturdum. tüm herkes görüyordu peşinden ayrılmadığımı. her tartışmadan sonra yeni bir sonuç çıkarıyordu. onu hiç sevmediğim, yüzüne baka baka aldattığım, kandırdığım, kullandığım... evet aldattığım doğruydu ama sevmediğim, kullandığım, kandırdığım doğru değildi. ben hayatımda hiç kimseyi senin kadar sevmedim. senden başka birini bu kadar önemsediğimi gördün mü? dedim. beni de önemsemediğinden eminim dedi. her dediğime aynı şeyi öne sürüp mü cevap vereceksin? dediğimde. yalan mı? niye bu haldeyiz fakında mısın? dedi. konuşmalarımız arttıkça o daha sakin oluyordu. bense konuşmalarımızdan sonra ağlayan oluyordum.

    lütfen uzatma artık. eskiye dönemesek bile en azından sana kendimi affettirmem için izin ver. her şeyi yaparım yeter ki biraz fırsat ver dedim. ben tüm hayatımı sana verdim zaten onun bile değerini bilemedin dedi. sende hala beni seviyorsun. lütfen gururu bir köşeye bırak. her şeyi değiştirebiliriz yeter ki izin ver dedim. git artık yeter gerçekten yeter bitti bu iş. geri dönüşü yok dedi. hiç kimseyi beni sevdiğin kadar sevmeyeceksin. ne sen ne ben mutlu olacağız dedim. artık seni sevmiyorum yeter ki rahat bırak beni. ben senin için bütün kurallarımdan vazgeçtim yaptıklarından sonra bir daha asla böyle bir şey yapmam. sana eskisi gibi bakabileceğime gerçekten inanıyor musun? dedi. cevap veremedim ama içimden, inanmıyorum dedim. bak işte sende biliyorsun cevabı dedi gitti. yine ağlayan ben oldum.

    son konuşmamızdan sonra her gördüğümde konuşmak için yanına gitme huyumdan vazgeçmiştim. ama sevgilimi görmek için hep onun derslerine girdim. bahçede onu görebileceğim yerlere oturdum. bazı günler yurdunun önünde bekledim. beni görünce artık şaşırmıyordu bile. çok sert ve kararlıydı. aslında onu ilk tanıdığım günden beri böyleydi sadece ilişkimizde benim için vazgeçmişti tüm o kurallarından. aslında beni affetmemekte haklıydı. benim kendi arkadaşlarım bile benim bu hallerimden sıkılmıştı artık teselli etme faslını geçip laf sokma, alttan alttan dalga geçmeler başlamıştı. umurumda bile değillerdi tek isteğim sevgilimin elini tekrar tutmaktı.

    böyle aylar geçti. hiçbir sonuç almadım. hatta artık ağlamıyordum. hala onu çok seviyordum ama ağlamıyordum. zaman gerçekten her şeyin ilacıymış. derslerine hala gidiyordum ama haftada 1-2 kere. ikinci dönem bile gelmişti onsuz geçirdiğim yedi ay olmuştu. ikinci dönemde kendi dersime gittiğim bir gün onu gördüm bizim sınıfta. kalbim sanki ağzımın içinde attı. benim için geldiğini sandım. yanına gittim. yine her zamanki gibi baktı suratıma. ne oldu? dedi. hiç seni görünce heyecanlandım dedim. yanındaki arkadaşları güldü. onun yüzünde tebessüm bile olmadı. üstten bu dersi aldık ondan buradayım dedi. tamam deyip oturdum bir yere. ders boyunca onu izledim. derste arkadaşının kulağına eğilip bir şeyler demesi, gülmesi, hocanın sorduğu bir soruya yorum yapması her şey o kadar acımasızdı ki. derste birisi komik bir şey dediğinde benim içimden gülmek gelmiyordu ama sevgilimin güldüğünü görünce bende tebessüm ediyordum. bende o kadar çok iz bırakmış ki unutamıyordum. bende onda bırakmıştım kesin. mümkün değildi beni unutması.

    her hafta o derse hiç aksatmadan gittim onu görmek umuduyla. yine o günlerden birinde sınıfta onu rahatça izleyebileceğim bir yere oturdum. o ve arkadaşları geldi. normalde yanına oturduğu arkadaşı değil başka bir çocuk oturdu. konuştuklarını görünce bile saç diplerim bile uyuştu. ders başlayana kadar gülüp konuştular. derste bakıştılar. çocuk elini tuttu. nefesim kesildi. sanki biri sırtıma bir şey sapladı. bu çocuk kimdi biliyor musunuz? önceki kısımlarda bahsetmiştim. ilişkimizin başında onun arkadaşlarıyla pikniğe gittiğimde trip atan bin. sevgilime trip atıyor diye kavga ettiğim. derste olduğum yerde duramadım. çenem kasıldı sanki.

    hoca bugünlük bu kadar dediği an yanına gittim. dışarı gelsene konuşalım dedim. gerek yok dedi. kolunu tuttum. gerek yok. istemiyorum dedi. o sırada yanındaki tripçi bin elimi etti, el kol yapıp ne oluyor lan? dedi. sen karışma giberim belanı dedim. ağzını topla deyip atar yaptı. galiba o anlarda tüm sınıf hoca da dahil herkes bize bakıyordu. bir kaç kişi araya girdi. hoca gençler ne yapıyorsunuz dedi. sevgilime dışarı gel düzgünce konuşalım bak rezalet çıkmasın dedim. hiç bir şey demeden yürüdü dışarı. tripçi binte peşimizden geliyor. bahçeye çıkalım şu tripçiye söyle gelmesin yemin ederim elimden bir kaza çıkacak dedim. tripçi binin yanına gitti bir şeyler dedi. yalnız kaldığımızda ne var allahın belası ne var? dedi. ne mi var? bilerek mi yapıyorsun? dedim. sana ne? seni ne ilgilendiriyor? dedi. hemde o çocukla. seni o gün üzdü diye kavga ettiğim çocukla dedim. senin kadar üzmedi merak etme dedi. tam kendime geliyorum . yine ayarımı bozuyorsun dedim. gerçekten sana anlatmaktan çok sıkıldım bitti. sen artık beni ilgilendirmiyorsun. bende seni dedi. o çocukla olmaz. onun elini nasıl tutacaksın aklına ben gelmeyecek miyim? onu benim kadar sevebilecek misin? o seni benim kadar sevebilecek mi? bak yanımıza gelmeye bile cesareti yok. kavga ettiğimiz günü hatırlamıyor musun? seni ne kadar germişti. sende demiştin sen haklıydın ama saldırınca haksız oldun diye, dedim. o günde o haklıymış. senin, ne benim yanıma ne o gruba ait olmadığını düşünüyordu haklıymış. sen onu haklı çıkardın dedi. aylardır ağlamıyordum ama yine gözlerim doldu bu kez sinirdendi ama. o bizi hep kıskandı. sana aşıktı sende biliyorsun. şimdi fırsatını bulunca benden öç alıyor dedim. sen kendini ne sanıyorsun be ne? olmaz artık. bitti. tırmalayıp durma dedi ve tripçi binin yanına gitti.

    o günden sonra o derste artık onları görmeyeceğim yerlere oturdum ama fırsatını buldukça gıcıklık yaptım. amacım tripçi bini huzursuz edip belki ayrılmalarını sağlamaktı. belki bana yumruk falan atardı bende kulağını koparırdım. instagram açtım kendime, ilk takip isteğini sevgilime gönderdim engelledi. yeni hesap açıp yine gönderdim. yine engelledi. konuşmak için aradım engelledi. vatsaptan yazdım. engelledi. artık okulda görünce biraz konuşalım mı diye yanlarına gidiyordum. her seferinde tripçi binle kavga çıkıyordu. araya arkadaşlar giriyordu. millet sira sayi sifati yine kudurdu deyip olayı benimsemişlerdi. sevgilimle konuşma fırsatı yakaladığımda aynı konuşmalar oluyordu. onu sevdiğimi söylüyordum. cevap bile vermiyordu. yine o günlerden birinde, o çocukla seviştiniz mi? dedim. haddini bil sen kimsin bana bunu soruyorsun? dedi. kim olduğumu biliyorsun dedim. allah belanı versin dedi gidecekken tuttum. beni özlemedin mi? dedim. off deyip ağlamaya başladı. elleriyle her zamanki gibi yüzünü kapattı. ben seni çok özledim. lütfen beni bırakma. yeter dedim. benimde gözlerimden tutmaya çalışsam da yaşlar akıyordu. bak sen kabul et. yeter ki bana dön. hiçbir şeyi düşünme. tripçi binten özür dilerim. bizi affetmesini söylerim. istersen herkesin önünde özür dileyeyim dedim. ağlamaktan hırıltılı çıkan sesiyle şu düştüğün hale bak. bırak beni dedi. bıraktım gitti.

    o günden sonra görmezden geldim onları. sadece arkaları dönükken izledim. göz göze gelmemeye çalışıyordum. sanki beni yavaş yavaş mahvetmek için varlardı. ikisi yan yanayken, tripçi binin söylediği bir şeye sevgilimin onun yüzüne bakıp gülmesi, en çok acıtan oydu sanırım. okul bitene kadar hayatıma başkası girmedi. sevgilim beni başka kadınlarla görmesin onu ne kadar sevdiğimi anlasın diye. aslında resmen ilkokula dönmüştüm. yine sessiz hallerime. ezik değildim ama mutsuzdum. yine sevdiğim bir kadın vardı ama başkasıyla beraberdi. daha fenası ellerimden kayıp gitmişti. bence ilkokulda elife yaptığım iyiliğin ödülü sevgilimdi. ben o ödülü yine elif yüzünden kaybetmiştim.
    ···
  • +27 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    okulun açılmasından 15 gün önce ankaraya gittim. memleket basıyordu artık. iyi gelir diye düşünmüştüm. ama öyle olmadı. daha çok boğuldum. yaz boyunca sevgilimi düşününce gözümden yaş akarken, ankarada hüngür hüngür ağladım. hayatımda ilk defa böyle içten ağladım. babam öldüğünde bile ağlamayan ben yarım yamalak eşyalarla dolu o evde sesim yankıla yankılana ağladım. sevgilimle bunları yaşamasaydık şimdi zaten yanımda olurdu. ikimizde erken gelirdik.
    onu aştide karşılamaya gittiğimde deliler gibi sarılırdık, kimse görmüyormuş gibi umursamadan öpüşürdük, kokusunu içime çeke çek öperdim, her hücremizle sevişirdik. havalarda sıcak tam gezme havası, el ele tüm ankarayı tekrar tekrar gezerdik. teni tenime değerek, sıcaklığını, yanımda olduğunu bilerek uyurdum. tüm bunlara 3 ay önce sahipken şimdi elimden uçup gitmişti.

    sevgilimin bir kaç arkadaşını aradım ne zaman gelecek öğrenip bana söyleyin diye. çünkü her gün kaldığı yurdun önüne gidip. ağlamamak için kendimi zor tuta tuta 2 saat acaba çıkan o mu? diye beklemek iyice öldürüyordu beni. hepsi tamam dedi ama kimse ne zaman geleceğini söylemedi. okulun açılmasına 1 hafta kala ev arkadaşlarım da geldi. beni tanıyan herkesin verdiği tepkileri verdiler. bu ne hal? çökmüşsün? yaşlanmışsın? zayıflamışsın? ... ev arkadaşlarımın gelmesine sevinmemiştim çünkü aniden gelen ağlama krizlerimde ben görmelerini istemiyordum. görmediler de zaten. odamda ya da duşta ağladım.

    okulun açılmasından önceki 2 gün boyunca, sevgilimin yurdunun önünde galiba 5-6 saat bekledim. onun memleketinden, ankaraya gelen otobüslerin varış saatlerine baktım. ona göre bekledim. çok fazla otobüs geliyordu ama yinede şansımı denedim. o 2 gün boyunca da göremedim. göremedikçe daha da çıldırdım.

    okulun ilk günü onun ders progrdıbına baktım. onun derslerine girecektim. acaba beni görünce ne olacaktı?o da duygulanacak mıydı? belki dayanamaz sarılırdı bana. belki halimi görüp onu ne kadar sevdiğimi anlardı. ilk defa birinin bana acımasını istiyordum. o günde bekledim. belli ki ilk gün diye gelmeyecekti. sevgilimin o gün gelen sınıf arkadaşları bana tip tip bakıyordu. zaten hepsi tanıyordu beni. o hafta boyunca hep onun derslerine girdim. hiç birine girmedi. derse gelen hocalar sen kalmış mıydın? bu dersten tekrar mı alıyorsun? diye sordular. kesin beni gören arkadaşları ona yetiştirmişti orada olduğumu ama umurumda değildi. onu hala ne kadar sevdiğimi ona ihtiyacım olduğunu anlasa yeterdi.

    okulun ikinci haftasının ilk günü koridorda onu beklemeye başladım. gelecekti çünkü dersler başlıyordu. derslerini ihmal etmezdi. geldi. gördüğüm an yaslandığım duvardan nasıl hareket ettiysem sesi duyup bana baktı. olduğu yerde durdu bakmaya devam etti. korka korka yanına gittim. yine ağlamam geldi amk. okulun ortasında. onun arkadaşları etrafta. sevgiliminde gözleri doldu. titreyen sesimle dışarı çıkalım mı? dedim. olur dedi. olur dediğini duyduğum an yemin ederim boğazımdaki ağrı geçti. bahçenin tenha bir köşesine gittik. konuşacağımız günün provasını evde kendi kendime yaptığımda diyeceğim hiçbir şeyi diyemedim. çünkü sanki beynim kitlendi. seni çok seviyorum dedim. gözleri dolu dolu bana baktı. ellerini yüzüne kapattı ağlamaya başladı. bende ağladım ama ha bire elimle gözyaşlarımı siliyordum. yine seni çok seviyorum dedim. lütfen beni dinle dedim. cevap vermedi. yanına oturup elini tuttum. çekip tekrar yüzüne zütürdü. yine ne diyeceğimi unuttum. harbiden ne diyecektim? ilkokul arkadaşımı gibtim, çünkü takıntılıydım mı diyecektim?

    öylece ona bakıyordum. o da ağlıyordu ben de ama ben göz yaşlarımı silip konuşmak için derin nefes alıp tekrar susuyordum. konuş hadi dedi. elimi dizine koydum. çek elini demedi. aylar sonra ilk kez sesini duyup, dokunmuştum. konuş hadi diye tekrarladı. seni çok seviyorum. beni bırakma dedim. offf dedi suratını döndü öbür tarafa. artık lafa girmem gerekiyordu ama beynim allak bullaktı. o kızı hiç sevmedim. ben hep seni sevdim. yalan atıyor dedim. aramızda ciddi bir şey geçse o da nişanlısından ayrılırdı. ama evlendiler. istersen facebookuna bak. resim koymuştur zaten dedim burnumu çeke çeke. anlamsız anlamsız bana baktı. hiçbir şey demedi. ellerini tutup sana ne söyledi? onu bile söylemedin dedim. ne söyledi biliyor musun? dedi. elini çantasına attı. telefonunu çıkardı. elife mail attığım resmi gösterdi. bunu gösterdi dedi. cevap veremedim. öylece telefonun ekranına baktım. o lafa girdi. bak senin şortun, tişörtün, odan, bu kız kim ben olmadığıma eminim. ne anlatacaksın? anlat hadii dedi.
    hiçbir şey bilmiyorsun o kız bizi ayırmak için yaptı bunu. ona bu fırsatı verme dedim. yine ağlayarak ne diyorsun ya? dedi. sen onu tanımıyorsun. istersen bebeler grubuna sor nasıl biri olduğunu. ilkokulda bile böyleydi dedim. yine şaşkın şakın suratıma baktı. ne ilkokulu? dedi. bu kez ben ağlamaya başladım. ne ilk okulu ? dedi yine. biz onunla ilkokulda aynı sınıftaydık. çok vukuatı olan bir kızdı o yaşta bile. videoları bile vardı. ama benim hiçbir ilişkim yoktu. konser günü onu görünce beni tanımadı bile. sende oradaydın dedim. elindeki telefonu gösterip neden o zaman odanda dedi. kendini o eve davet ettirdi. ben çağırmadım dedim. saçmalıyorsun deyip ayağa kalktı kolundan çekip yerine oturttum. seni özledim, ellerini, gözlerini özledim dedim. yine ağladı. sen ne duymak istiyorsun? aklına takılan ne? söyle dedim

    ne zamandır berabersiniz? dedi. hiç beraber olmadık. o hataydı dedim. seninle olduğum gece, o zamanda ilişkiniz var mıydı? dedi ağlayarak. hayır hayır yoktu. zaten seninle beraber olduğumuz geceden 1 gün önce karşılaştık. gökçe konserinde sende vardın. o beni tanımadı bile dedim. o gün onu gördüğün için mi senle beraber olmak istediğimi, salonda değil yanımda yatmanı istediğimi söylediğimde anlamamazlıktan geldin? dedi. unutmamış o gün yanımda kal dediğinde onu öpüp, lambayı kapatıp uyuduğum günü unutmamış. hayır yok öyle bir şey diyebildim sadece. o konuşmaya devam etti. piknik günü beraber miydiniz? yüzüme baka baka yaptın mı bunu? hayır vallahi değildik dedim. allah belanı versin. ben kendimi sana adadım. kimseye güvenmediğim kadar sana güvendim. ben bütün duvarlarımı senin için yıktım dedi. gitme o zaman gitme. öl desen ölürüm. kaldığımız gibi devam edelim dedim. sen benim sana olan sevgimi hiç anlamamışsın, yaptığım onca şeye rağmen anlamamışsın. hala yalan atıyorsun dedi. gitti giderken tutmaya çalıştım. daha çok ağladı, bağırdı...
    ···
  • +32
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elifle daha sonra konuşma gereği duymadık. zaten ne konuşacaktık ki. konuşsak bile ben hiçbir şey anlamıyor gibi yapacaktım. elifi ilkokul yıllarına geri zütürmüştüm. farkındaydım. eminim aliden bile daha az nefret ediyordur. elifin beynine, kalbine bir gün ortaya çıkma ihtimali ile yanıp, tutuşacağı bir korku koyduğumun farkındaydım. ama o da bana aynı şeyi yapmaya çalışmıştı. sevgilimle tehdit etmişti beni. sevgilim şu hayatta bana, beni sevdiğini iliklerime kadar hissettiren tek kişiydi. bu aşkı aslında ilmek ilmek dokuyan oydu. ilk çıkmaya başladığımızda takılıyoruz işte dediğim kız şu an benim hayatımın ta kendisiydi. bana güvenmişti. kendisini bana bırakmıştı. bana ait hissetmişti. annesine benden bahsetmişti. elini tutmaktan bile zevk alıyordum hatta gurur duyuyordum. onu kaybedemezdim. elifin kaybetmeyi umursamadığı bir nişanlısı olabilirdi ama ben sevgilimi seviyordum. hala da seviyorum.

    o günlerde sevgilimi daha sık aradım. daha uzun konuştum. korkuyordum. onu kaybetmekten çok korkuyordum. onu hayal kırıklığına uğratmaktan, üzmekten çok ama çok korkuyordum. elifle son konuşmamızın üzerinden neredeyse 2 hafta geçmişti. elife videoyu sildim demiştim ama silmemiştim. riske atamazdım.
    içimdeki korkunun yavaş yavaş azaldığı ve kısmen rahat nefes almaya başladığım, kendimi tamam geçti, her şey bitti diye teselli ettiğim bir günde sevgilimi aradım açmadı. aklıma elif ihtimali gelse de, aradığımı duymamış olabileceği ya da uyuduğu ihtimali daha muhtemel geliyordu.
    bir saat sonra tekrar aradım. yine açmadı. belki annesiyle bir yere falan gitmiş olabilirdi o yüzden açamıyordu. bir kaç saat sonra yine aradım açmadı. mesaj attım. görünce arar mısın? merak ettim. yazdım. cevap gelmedi. o andan itibaren sanki aldığım nefes içime girmiyordu. kalbim sanki göğsümü delip çıkacaktı. bekledikçe daha çok telaşlanıyordum. tekrar aradım yine açmadı. elifi aradım o da açmadı, tekrar aradım. bu kez açtı. ne yaptın? dedim. neyi ne yaptım? dedi. söyledin mi sevgilime dedim? o kim? dedi. sustum cevap veremedim. orada mısın? dedi. bunu yaparak çok büyük bir hata yaptın biliyorsun değil mi ? dedim. neyi yaprak? dedi. cevap verecek gücü kendimde bulamadım. düğüne seni davet etmedim diye mi kızıyorsun? daha davetiyeler basılmadı canım seçiyoruz şu an dedi. umarım düşündüğüm şeyi yapmamışsındır dedim ve kapattım.

    sevgilimi yine aradım açmadı. vatsap'tan yazdım cevap gelmedi ama son görülme zamanı 2 saat önceydi. elif ona anlatmış olabilir miydi? telefon numarasını bulması bile imkansızdı. biraz düşündükten sonra aklıma facebook geldi. hemen ev arkadaşımı aradım. facebookunun şifresini bana versene çok lazım dedim. veremem kendine aç bir tane dedi. gibecem belanı ver şunu dedim. yok abi veremem o kadar mesajlaşma falan var dedi. o zaman sevgilimin profiline gir dedim. girdi. arkadaşlarından elif isminde olanların soyadını oku dedim. okudu okudu okudu elif yy dedi. ona yaptıklarımı bana yapıyordu. ben nişanlısını eklemiştim o da sevgilimi. ben telefonda onu anlamıyormuş gibi yapmıştım o da yapmıştı. ne anlattı acaba? ne kadarını anlattı acaba? evde duramadım dışarı çıktım. tenha bir yerde oturdum. durmadan sevgilimi aradım açmadı, tekrar aradım
    tekrar açmadı. kaç defa mesaj yazmaya çalıştım onu bile bilmiyorum. ne diyecektim? ne yalan atacaktım?. yazdım yazdım sildim. beni arar mısın? seninle konuşmam lazım dedim. yine cevap gelmedi. telefonlarımı açmazsan oraya geleceğim yazdım. cevap atmadı. gerçekten gidecektim ama evinin adresini bile bilmiyordum. sanki içimde volkanlar patlıyordu ama yerimden kımıldayamıyordum bile. o anki çaresizliğimi ne kadar anlatsam az kalır. umarım hiçbiriniz yaşamazsınız. gece yarısı olunca eve gittim. yatağıma girdim. gün aydınlanmaya başlayınca uyudum. uyandığımda dinlenmemiş gibiydim. çenem ağrıyordu. kalkar kalkmaz yine aradım, mesaj attım açmadı. bilinmeyen numaraları aradım babasının adını soyadını, şehrini, ilçeyi söyledim. bana 2 tane telefon numarası verdiler. sesini duymam lazımdı çünkü çıldırmak üzereydim.

    ilkini aradım. bir kadın açtı. alo xx teyze dedim. evet dedi. ben sira sayi sifati, sevgilim'in arkadaşı dedim. aaaaa buyurun oğlum dedi. sevgilimle görüşebilir miyim? oradaysa dedim. şaşkın bir sesle galiba tartıştınız onunda morali bozuk. dur çağırayım dedi. çağırdı. çekingen bir sesle alo dedi. sevgilim dedim ama devamı gelmedi. kısa bir sessizlik oldu. çabuk söyle müsait değilim dedi. lütfen seni aradığımda aç konuşmamız lazım dedim. cevap vermedi. telefonundan arıyorum açacak mısın? dedim. arama dedi. açmazsan hep buradan aramak zorunda kalırım dedim. beni zor durumda bırakmak için mi? yeterince üzdün zaten arama bir daha dedi. konuşmazsak nasıl halledeceğiz dedim. halledecek bir şey yok dedi. onun da sesi titriyordu benim de. seni kaybedemem lütfen dedim. arama bir daha yeterince zarar verdin dedi. telefonu kapattı.

    ilerleyen günlerde bir kez daha aradım evini. yine benzer konuşmalar yaşandı. daha ciddi bir şekilde arama artık dedi. beni dinlemeyecek misin? dedim. gerek yok dedi. ne anlattı sana dedim. yaptıklarını dedi. ne yapmışım dedim. bir daha evi arama hem annem hem de babam karşısında zora sokuyorsun dedi. özür dilerim dedim. telefonu kapattı.

    sevgilimi yaz tatilinden sonra karşılaştığımız ilk güne kadar her gün aradım her gün mesaj attım. açmadıkça daha da çıldırdım. onu bu kadar kolay kaybedemezdim. o kadar gün aramalarımdan sadece 2 tanesine cevap verdi. onda da yeter demek için. yakın arkadaşlarından birini aradım. konuşmaya çalışacağım dedi. ama bir işe yaramadı.

    o yaz tatilinde yaklaşık 10 kilo verdim. çevremdeki herkes benim kötü halde olduğumun, çok nadiren güldüğümün farkındaydı. konuşmayı deneseler de ben hiç yanaşmadım. sürekli sevgilimi ne kadar sevdiğimi, onu nasıl geri kazanacağımı düşünüyordum. resimlerimize bakıyordum. istesem de onu kafamdan atamıyordum.
    ···
  • +23
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    yarım saat ya geçmiş ya geçmemişti telefonum çaldı. arayan tabi ki elifti. gerçek mi o? video mu? resim mi? dedi. açıkçası telaşlanmış olması hoşuma gitmişti. ne gerçek mi? dedim. gönderdiğin resim mi video mu ? dedi. ne göndermişim ben sana? dedim. allah belanı versin neden yaptın bunu? dedi. elif iyi misin? neyi kast ettiğini anlamıyorum dedim. yine beddualar etmeye başladı ama ağlıyordu galiba. üzülmemiştim. hem de hiç. alinin ona yaptıklarına üzülen ben buz gibiydim. neyse ben kapatıyorum. görüşürüz ya da görüşmeyiz. sana mutluluklar dedim kapattım telefonu.

    10 dakika sonra tekrar aradı. lütfen sil onları bak lütfen dedi. neyi sileyim? dedim. görüntüleri sil lütfen ... bak lütfen sil... neyden bahsediyorum silmeyeceksin değil mi? ömür boyu senin korkun ile yaşayacağım. neden girdin hayatıma... neden yapıyorsun bunları? dedi. sürekli konuşuyordu, bağırıyordu, ağlıyordu. ben de ne desem bilmiyordum. açık vermekten korkuyordum. elif dediklerinden hiç bir şey anlamıyorum. ne için telaşlandın ? eğer yıllar önce alinin ve kaanın sana yaptıklarını kast ediyorsan. rahat ol ben kimseye söylemem sen yeter ki mutlu ol. sana yapılan eziyetlerin hiç biri benim tarafımdan açığa çıkarılmaz. zaten seni ben kurtarmıştım hatırlarsan deyip kapattım telefonu.

    ona resmi gönderdiğim maili açtım. cevap atmıştı. eğer o görüntüleri yayarsan, birine gösterirsen sen de rezil olursun. nişanlım seni öldürür. hapse girersin. ikimizde yanarız. bak bunu yapma yok et hepsini. kaç tane var. sana her geldiğimde çektin mi? ... cevap bile vermedim.

    bir kaç saat sonra telefonum bir kez daha çaldı. arayan yine elifti. açtım alo dedim. tanımadığım bir ses, allah belanızı versin, cenazeniz ... ne istedin? bırakmadınız peşini, yediniz başını kızımın, kaçtık yine buldunuz, tüm düzenimizi sizin yüzünüzden bozduk. rahat bırakın artık. konuşsana şerefsiz. hiç konuşmadım. kapatıp elifin numarasını engelledim.
    5 dakika sonra yabancı bir numara aradı. işler daha da kötüye gider korkusuyla açtım. yine o ses rahat bırakın artık bizi, sil o görüntüleri sil. ne geçecek eline. seninde başın yanacak dedi. yine telefonu kapattım. annesini de engelledim. keşke beni annesinin telefonundan aradığı ilk gün gerçekten engelleseydim.

    durup düşünmeye başladım. olay büyümesin diye ne yapabilirim? elifi kendi numarasından aradım. açtı. yalnız mısın? dedim. evet dedi. annen beni arayıp bir şeyler dedi anlamadım ama her ne için telaşlanıyor ise umarım çözer dedim. offff dedi ağlamaya başladı. neyse ben seninle bir daha iletişime geçerim. güle güle deyip kapattım.

    kendime çakma bir face açtım. yine züt korkusundan vpn kullandım. elife arkadaşlık isteği attım. kabul etti. çevrim içiydi. o yazmadan ben yazmaya başladım. ben senin hiç bir zaman üzülmeni istemedim. sen üzülme diye o yaşta neler yaptım. çok içten söylüyorum. git ve telaşlanmadan rahat rahat hayatını yaşa. şu dünyada seni en son mağdur etmek isteyecek kişi benim. aliyle olan görüntülerini ben yok ettim. iyi ki de yapmışım. bir daha olsa bir daha yapardım. sevgilim ve benim hakkımda dediklerin beni telaşlandırsa da ben sana asla zarar verecek bir şey yapmam. umarım mutlu bir evliliğin ve hayatın olur. ikimizde birbirimize karşı hatalar yaptık ama birbirimize zarar vermeyeceğimize eminim dedim.
    sildin mi ? yazdı. evet sildim. bana yaptığın bütün hataları tık diye sildim. sende benim hatalarımı sil dedim. sana inanmaktan başka çarem yok zaten dedi. bana güven yazıp face'i sildim.
    ···
  • +28
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    o günkü gerginlikten sonra elifle uzun süre konuşmadık sonraki günler de gelmedi. ben de hiç aramadım hazır kurtulmuşum gibtirip gitsin hayatımdan diye. hem bir kaç ay haber almazsam videoyu da yok ederdim. bu da bir yüktü sonuç olarak. o da gidip evlensin tıfıl 2 ile. yani görünürde her şey yoluna girmiş. elif gibtirip gitmiş, ben elife çakmışım, sevgilimle hala aramız iyi günde 3-4 defa konuşuyoruz. onu deliler gibi özlüyorum...

    tam memlekete gitme zamanıydı. ortalıktan kaybolmak hiç bu kadar mantıklı olmamıştı. topladım eşyalarımı yallah aştiye. bindim otobüse vardım memlekete. anneme, abime de haber vermemiştim. ilk abimin dükkanına gittim. beni görünce inanılmaz sevindi. ben bile beklemiyordum bu kadar sevinmesini. açıkçası bende mutluydum çünkü en az 5 aydır görmüyordum onu. dükkanı çırağa bıraktı eve gittik. annem ağladı zaten ağlamaya bahane arar gibiymiş hep. babam gittikten sonra böyle olmuş. yine eskiye göre iyiymiş. benim bir büyüğüm akşam işten gelince gördü beni o da çok sevindi. güzel bir gündü. hiç olmadığım kadar mutluydum. daha önce de bahsetmiştim. bizim ailede daha doğrusu çevrede işi gücü olmayan bir gencin sevgilisinin olması saçma bir şekilde kötü görülüyordu. bizim neyimize aşık olmak, sevmek falan, önce okulunu bitir, işini bul, para kazan ondan sonra bir de askere gittin mi o zaman buna hakkın var o da evlenmek amacıyla. yoksa karı kız peşinde zina için koşan birisin. adamların mantık bu ,bir kızla berabersen evleneceksin. zihniyeti bilmem anlatabildim mi?

    bir gün masada büyük abim açtı konuyu, zaten daha önceden kübrayı biliyorlardı. face'e resim falan koymuştum ama sevgilimle hiç resim koymamıştım. çekindiğim için falan değil. aklıma gelmemişti. zaten sonra da face'i de silmiştim. o gün masada amcam ve bir kaç kuzen de vardı. beni görmeye gelmişler. abimin sorunca, açıkçası annemin, amcamın... saçma salak takıntıları hiç aklıma gelmedi. çünkü sevgilim için ailemi de karşıma alırdım. o da benim ailemdi artık. evet var. adı sevgilim dedim. amcamla kuzenlerim birbirlerine baktı. annem bana baktı. abim sırıttı ve fotoğrafını göstersene dedi. gösterdim. amcam neyse gençtir olur böyle şeyler dedi. bende neler? dedim. yani genç adamsın. ileride hayırlı bir kısmet bulunur dedi. belasını gibecektim ama beni ziyarete gelmişler. sevgilimden daha hayırlısını bulamam sen merak etme dedim. annem kaş, göz yaptı. amcamın suratı düştü. ben senin için diyorum bu dönemde evlenecek kız bulmak zor ondan dedi. sevgilim zaten benim evleneceğim kız. sen kendi oğluna bulursun artık dedim. annem şok oldu. amcam alındı masadan kalktı. kuzenler tip tip baktı. abim sakin ol aslan deyip ensemi sert sert okşadı. işi gücü gırgır adamın hala değişmemiş. verdiğim tepki biraz yersizdi ama elifle yaşadıklarımızdan sonra sevgilimi kaybetme ihtimali ya da ayrılama ihtimalimizin hatırlatılması ters gelmişti. sonra gidip amcamdan özür diledim. ama yine de yayıldı tüm aileye sira sayi sifatinin sevgilisi varmış evlenecekmiş. annem, abilerim falan hep sevgilimi soruyor anası ne iş yapıyor? babası? nereli?... hepsine gayet normal ve rahat cevap veriyordum çünkü sevgilimi sahiplenmiştim. saklayacağım ya da zaten ayrılırız diyeceğim biri değildi. ömür boyu yanımda olacaktı, olmalıydı. yaşananları sevgilime de anlattım. aileme ondan bu kadar bahsetmeme o da hem gülüyor hem seviniyordu. o da annesine benden bahsetmiş. annesi ne yakışıklı çocuk demiş. kaynanam beni yakışıklı bulmuş. temiz yüzlü bir çocukmuşum... yersen.

    memlekete geleli 1 hafta ya geçmiş ya geçmemişti. akşam telefonum çaldı. arayan elifti. açtım. alo dedim. kapının önündeyim kimse açmıyor. neredesin dedi. memleketteyim dedim. ne zaman gittin dedi. 1 hafta oldu dedim. nasıl ya bana niye söylemedin dedi. çattık aq. sana niye hesap vereyim ki? sen benim sevgilim misin? dedim. bir süre sustu. en azından haber verebilirdin? dedi. niye? dedim. o kadar şey yaşadık dedi. ne yaşadık? dedim. ne mi yaşadık? sen ciddi misin? dedi. biraz kırıcı olduğumu fark edip geri vites yaptım. tamam güzel anlar yaşadık ama ikimizde ciddi değildik dedim.
    sen bana istemediğin bir evlilik yapıyorsun. çok acı çektin. tüm herkes sana yüklendi. evlenmek için erken değil mi? daha okulun var demedin mi? beni piknikte öptün. buluşmak için çağırdın dedi. salağa yattım evet yaptım yani? dedim. yani mi? ben nişanlıma rağmen senle oldum. sende istedin dedi. galiba korkutuğum başıma gelmişti ama sakin davranmalıydım sinirlendirmemek en iyisiydi. evet ben sana evlenmek için genç olduğunu söyledim ama sadece bir yorumdu daha okulun bile bitmedi demek istedim. seninle buluşmak istedim ama sadece içimi dökmek için senin için yaptıklarımı söylemek için, onurun annesine yaptıklarımı ilk defa sana anlattım beni anlarsın, teselli edersin diye. hem ikinci defa sen benimle buluşmak istedin. piknikte bankamatiğe gideceğim diye yalan atıp benimle sen geldin, sen elimi tuttun. o an bir boşlukla seni öptüm. bunu daha sonrada konuştuk zaten. kendini sen evime davet ettirdin. tüm bunları derken arada ne, nasıl, inanmıyorum diye tepkiler veriyordu. sen de istedin dedi. tabi ki istedim bana tecavüz etmedin yani dedim gülerek. ben senin için nişanlıma ihanet ettim dedi. benim için mi? dedim. evet sen beni etkiledin dedi.
    kızım manyak mısın nesin defol git. ben her görüşmemizde sana sevgilime nasıl aşık olduğumu anlattım sen nereden çıkarıyorsun bunları dedim. allah belanı versin... diye saydırmaya başladı. kimsenin beni duymayacağına emin olduğum bir yere gittim. elifi susturmak için sesimi yükselttim. çünkü iyice kendinden geçmişti. kızım bana nişanlımı aldattım ayaklarıyla gelme senin ne olduğunu biliyorum konuşturma beni dedim. ne biliyorsun beee dedi. ulan okulda altına yattığın adamların hepsini anlattı bana bebeler grubu. sende inandın mı hemen? hepsi yalancı şerefsiz onların yüzlerine bile bakmıyordum ben dedi. peki ali, kaan onlarında yüzlerine bakmıyordun değil mi? dedim. bakmıyordum hepiniz yalancı şerefsizlersiniz... dedi. kızım gibtir git yalanlarını nişanlına at. alinin çektiği videoları izlememiş olabileceğimi nasıl düşündün? sence ali gibi bir şerefsiz onları tüm okula izletmemişmidir? sen üzülme diye yalanlarına göz yumdum. kaanın da altına yattığını sen bana kendin anlattın dedim. ne anlatması? ben kaanla hiç bir şey yaşamadım dedi. ilkokulda bana her şeyi anlattığın o öğlen arasını hatırlamıyor musun? dedim. ne kaanla ne aliyle bir şey yaşamadım ben dedi. bak anlattığını bile unutmuşsun. nişanlından ayrılmak istiyorsan ayrıl beni bahane etme ama haberin olsun bir daha başkasını bulamazsın git evlen bu adamla. benden de bir beklentin varsa unut dedim. yine allah belanı versin sen görürsün. öyle kolayca çekip gideceğini mi sandın. gelip kurduğum tüm düzeni bozdun. tüm her şeyimi öğrendin. ben ömür boyu senin her şeyi açık etme korkunla yaşayamam sen göreceksin dedi.
    video kozumu hiç kullanmak istemiyordum çünkü işi daha çok karıştıracaktı. bak dedim, benden yana hiç şüphen olmasın git rahatça arkana yaslan düğün planlarını yap. hayatını yaşa. ben zaten sen üzülüyorsun diye o telefonları çaldım. şimdi ben niye senin huzurunu bozayım dedim.
    sen göreceksin öyle kolay değil. seni rezil ederim dedi. ne diyeceksin bu beni gibti mi diyeceksin? dedim. sevgiline anlatayım mı her şeyi dedi. sinirim hiç olmadığı kadar hopladı ama sakince cevap verdim. ben de nişanlına nasıl biri olduğunu anlatayım o zaman dedim. anlat biz zaten ayrıldık dedi.

    ne tak yerseniz yiyin ama beni karıştırmayın. bir de git yol yakınken barış o adamla dedim. sen göreceksin. sen benim huzurumu bozdun ben bunu yanına bırakır mıyım?... ha bire tehdit edip durdu. bak dedim, sevgilime bir şey dersen seni sadece nişanlına değil tüm türkiyeye rezil ederim beni zorlama dedim. git söyle lan nişanlıma ne diyeceksin nişanlını gibtim mi diyeceksin? babası polis git söyle de gör bak ne oluyor zaten gerginler. ayrılmamızın faturası sana kesilsin dedi. mail adresini versene bana dedim. ne diyorsun yaa dedi. ver ver sen mail adresini ver sana bir şey göndereceğim dedim. niye falan dese de ısrar ettim mail adresini söyledi.

    videoyu gönderemezdim çünkü onula polise gitse her ne kadar kendi isteğiyle ilişkiye girmiş olsak da suçtu. hem bu salağa güven olmazdı video yayılsa ben daha çok rezil olurdum. ikimizde o halde yüzlerimiz net. kendime yeni bir mail adresi aldım. bilgisayarda züt korkusundan vpn falan açtım. videonun en başında kafalarımızın görünmediği ama öpüştüğümüz ve giyinik olduğumuz kısmın ekran görüntüsünü alıp ona gönderdim.
    ···
  • +26
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    2 gün sonra gece elif bize geldi. gelmeden önce arkadaşın telefonunu aldım. şarj ettim. uçak moduna aldım. tüm bildirim seslerini kapattım. hafızasındaki bir çok şeyi bilgisayara attık ki yer açılsın. görüntüyle beraber ortamdaki sesleri de alacak bir yer arıyordum. en zor kısmı bu yeri bulmaktı. en son masanın klavye koymak için dışarı çıkıp giren kısmına koydum. önüne arkasına kitap koyup sabitledim. hem kitaplar telefonun görünmesini de engelliyordu. kamera yatağı boydan boya alıyordu her şey tamam gibiydi. elifi beklemeye başladım. kapıyı çalınca videoyu başlattım.

    her zamanki gibi direk odama gittik. nasılsın? dedim. iyi ya ne olsun yine biraz sinirim bozuldu. nişanlıma şunu şunu... dedim o böyle böyle... yapmış dedi. normalde o an dediklerini önemseyip cevap bile vermezdim ama sırf videoda onun da istekli olduğu görünsün diye. boş ver ciks yapınca geçer deyip dudaklarına yapıştım. o da, onun için geldim dedi. videonun o dakikalarında kamera kafalarımızı almıyordu ama vücutlarımız görünüyordu. ayakta kısa bir elleşme öpüşme faslından sonra ben hemen şortumu indirdim ve tamamen soyundum. amacım onun bana dizlerinin üstüne çöküp oral yapmasıydı çünkü suratı yan taraftan tam kameranın önüne geliyordu. bir kaç dakika oral faslından sonra o da soyundu. yatağa geçtik. biraz daha seviştik ben oral yaptım. diğer günlerin aksine yavaştım. her ne kadar kendi ayağıyla gelip kendi isteğiyle benle olmuş olsa da çok çığlık atarsa tecavüz gibi görünür diye korktum. ara ara yüklensem de genel olarak yavaş bir deneyimdi. normalde ciks esnasında pek konuşmazken o gün hep onunda istekli olduğunu göstermek için sorular sordum. nasıl güzel mi? pozisyon değiştirelim mi? zevk alıyor musun? hepsine kısa kısa cevaplar veriyordu. hatta videoyu daha sonra izlerken o konuşmalara baya gülmüştüm.

    ciks yaptıktan sonra yine yatağın üzerinde uzanma kısmına geçmiştik. normalde amacım, en hızlı şekilde boşalıp işi bitirmekti. çünkü kamerayı fark etmesinden korkuyordum ve sonuç olarak profesyonel kamera değil telefondu. hafızası dolabilirdi, kendi kendine kapanabilirdi. yani amacım yatak üzerinde onun nişanlısının dedikodusunu dinlemek değildi. hemen gönderecektim ama o an aklıma bir şey geldi. aliyle yaşadıklarını da itiraf ettirsem daha iyi olmaz mıydı? bu beni daha çok garantiye alırdı.

    ben mi daha iyiyim nişanlın mı? dedim. güldü ama ciddi bir sesle nereden çıktı bu ya? dedi. merak ettim olamaz mı? dedim. isteksizce sen daha iyisin vücudun daha iyi olduğu için ve spor yaptığın için galiba dedi. benimki mi nişanlının ki mi daha büyük? dedim. öfff ne diyorsun yaa? dedi. sanki devlet sırrı sorduk dürüstçe cevap versene ne güzel eğleniyoruz farklı şeyler yapıyoruz dedim. aynı boylarda ama seninki daha kalın gibi dedi. o zaman küçükmüş dedim. güldü. şimdi sıra bende, sevgilin mi daha güzel ben mi ?dedi. sevgilim çok daha güzel dedim. o zaman niye benimle berabersin? dedi. sevgilim burada olmadığı için dedim. onu da gibiyor musun? dedi. işin içine yine sevgilimin katılması hoşuma gitmemişti. böyle bir huurnun sevgilimin adını ağzına alması ve özelimiz hakkında soru sorması sinir bozucuydu. seni ilgilendirmez o bizim özelimiz dedim. ben kendi özelimi anlattım ama sende cevap vereceksin dedi. hayır yapmıyoruz izin vermiyor dedim. kahkaha attı. ilk kaç yaşında kiminle yaptın? dedi. kendi kendime sırıttım, öğretmenimle 18 yaşındayken diyemezdim. okuldan bir kızla 18 yaşında dedim. şimdi sıra bende diye devam ettim. sen ilk kiminle kaç yaşında yaptın? dedim. suratı bir an mimiksizleşti ve hemen lafa girdi. ilk nişanlımla yaptım dedi. ilkin olan adamla evlenmen güzel olmalı dedim. cevap vermedi. bir soru daha sorayım o zaman? dedim. yüzünü bana döndü. benimki mi yoksa alininki mi daha büyük? dedim. öfff iyice saçmaladın defol git hayvan deyip ayağa kalktı. ne var ya gülüp geçtiğimiz bir şey değil mi artık ali dedim. olsun yine de iğrenç bir soru dedi. tamam ciks yapmadığınızı biliyorum ama en azından onu çıplak görmüşsündür dedim. gerçekten sınırı aştın dedi. kolundan çekip yanıma oturttum. tamam kızma ya ben cevabımı aldım onunki daha büyükmüş işte beni üzmemek için verdiğin çabayı anlıyorum ama gerek yok dedim. gülmeye başladı salaaak dedi. hadi sen sor dedim. sevgilinle sevişmiyor musunuz? elleşme, dil falan dedi. yok izin vermiyor. sadece öpüşüyoruz dedim. o zaman sürekli sevgilini aldatıyorsun? dedi. aldatma denemez arada avlanıyorum dedim. yine kahkaha attı. sıra bende dedim. ben ve nişanlından başka kaç kişiyle yattın dedim. yine sinirlendi. salak salak konuşma bir tek sen ve o dedi. yaaa sende sanki seni yargılayacağım. söylesen ne olur sanki şurada bir doğruluk-cesaretlik oynayamadık dedim. ben gidiyorum yaa dedi. mesela ben yattıkları mı saysam buradan memlekete yol olur dedim. cevap vermedi. devam ettim. senin kesin bizden başkaları da olmuştur. bir tek nişanlın olsa benimle yaparken çekinirdin ama gayet rahattın hep dedim. bağırarak gibtir git şerefsiz... ne yapmaya çalışıyorsun? dedi. hiç bir şey sadece bunları konuşmak bana çok ciksi ve azdırıcı geliyor dedim. o zaman git sevgilinle konuş dedi. giyinip gitti.

    kapıyı çarpıp çıktıktan sonra üstümü bile giyinmeden direk telefonu aldım. 38 dakika olmuş. videoyu durdurdum. hemen açıp izlemeye başladım seste görüntüde netti. o anda ev arkadaşım kapıyı açtı. telaşlı telaşlı anladı mı lan? evden sinirli çıktı dedi. anlamadı gibtir git amk çıplağım görmüyor musun? dedim. üstümü giyindim videoyu kendi telefonuma, bilgisayarıma attım. arkadaşın telefonundan sildim. iyice kontrol ettim başka yere kaydolmuş mu? diye. telefonu arkadaşıma verdim. sildin mi lan bir 31 çekseydim dedi. gibtir git amk gavat mıyım ben elin addıbına izleteceğim koynuma gireni dedim? gavat değilsin ama şerefsizsin dedi.

    gavat değildim belki ama nefret ettiğim her şey olmuştum aslında. bir adamın nişanlısıyla beraber olmuştum. tıpkı kübrayı giben, öldürmek istediğim tıfıl gibi. bir kızın özel anlarını kayıt altına almıştım tıpkı nefret ettiğim ali gibi. söz verdiğim, uğruna ölebileceğim sevgilime rağmen başka kadınla beraber olmuştum tıpkı nişanlısını aldatan abim gibi...

    ben bu saydıklarımla gerçekten aynı mıydım??? hayır hayır, bence değildim. evet ben ali gibi videoya aldım ama amacım elifi rezil etmek değil sadece ters bir şey yapması durumunda kendimi korumaktı. videoları yaymayacaktım.
    evet sevgilimi aldattım ama bu ona aşık olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. onu hala deliler gibi seviyordum. abim nişanlısını sevmemesine rağmen onu yatağa atmıştı, sözler verip sonra ayrılmıştı. ben sevgilimden ayrılmayı düşünemiyordum bile.
    elifin nişanlı olduğunu bilmeme rağmen onunla yattım ama ne nişanlısı benim ev arkadaşımdı ne de kübra elifle denkti. elif önüne gelenle yatan bir kadındı. kübra ise beni aldattığı için ayrıldığımız biriydi. ikisi de huurluk yapmıştı ama elif açık ara öndeydi. hem tıfıl 2 yi eliften ayırsam ona iyilik yapardım. ama ev arkadaşım tıfıl, kübrayla yattıktan sonra bizim mutlu beraberliğimizi yıkmıştı. bizim ilişkimiz elifin gibi yalan üzerine de kurulu değildi. kübranın yaptığı hataya kadar temizdi...
    ···
  • +25 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elifle yaşadıklarımdan mutlu muydum? hayır. pişman mıydım? hayır değildim. başta sevgilime haksızlık yapmaktan korkuyordum fakat elifle beraber olmanın verdiği pgibolojik haz daha üstün gelmişti. 31 çektikten sonraki pişmanlık ne kadarsa o kadar suçluluk hissediyordum. elifle beraberken aldığım bedensel haz ise. sevgilimle olduğum zamanların milyonda biri bile değildi. sevgilimin elini tutmak bile farklıydı... zaten elifle beraber olma amacım bedensel zevk değildi. kendimi daha iyi hissetmekti. işe de yarıyordu.

    memlekete gitme planlarımı bir süre ertelemiştim. elif genelde geceleri geliyordu. üçüncü gelişinden sonra aslında aramızdaki diyalog da azalmıştı. odama geliyordu. ikimizde hemen soyunup sevişiyorduk. bir önceki entrylerde anlattığım gibi anlar yaşanıyordu. ben elimden geldiğimce sert olmaya çalışıyordum. iş bittikten sonra yine yatakta sohbet ediyorduk. bana düğün hazırlıklarını, kaynanasını anlatıyordu. ne tuhaf anlardı. evleneceği adamı ve onun ailesini, tokmakçısına anlatıyordu. bence elife huur demek gerçek anlamda huur dediğimiz hayat kadınlarına haksızlıktı. bana ilişkisinde yaşadığı sorunları, yarın nişanlısı ve kaynanasıyla yapması gerekenleri anlatıyordu. tahammül edemiyormuş bu sürece. nişanlısı sanki değişmiş. daha çok tartışmaya başlamışlar. bazen ayrılmak istiyormuş...

    yine elifin geldiği bir gece, iş bitip üstünü giyinip gittikten sonra yatakta uzandığım bir anda ev arkadaşım odama girdi kapı açıktı zaten, çarşafı üzerime çektim. pardon kanka deyip çıkarken ne oldu kanka sen daha uyumadın mı? dedim. nasıl uyuyayım apartman ayağa kalktı dedi gülerek. karşımdaki sandalyeye oturdu. kanka diye lafa girdi, bu kız sanki bizim eve çok gelmeye başladı. her gece her gece. başta klagib avlanma olayı sandım ama uzadı biraz yani yine de sen bilirsin. başına bela olmasın diye diyorum. yenge falan duyarsa üzülür. sen de üzülürsün biliyorum. kızda biraz tuhaf yani çok rahat yapıyor ne yapıyorsa. eve gelişi, odana girişi. tüm o sesler. çıkarken karşılaştığımızda bana güle güle deyişi bilmiyorum bir enteresan dedi.

    ev arkadaşım bunları derken hiç cevap veremedim çünkü sanki beynimde sis vardı ve o kalkıyordu. elif benim yüzümden nişanlısından ayrılmayı mı düşünüyordu? evet başta söylediklerimle onu buna ben itmesem bile hatırlatmıştım denebilir ama işe yaradığını sanmıyordum. düşündükçe kafam daha çok senaryo kuruyordu. tüm yaşadıklarımızı en sondan en başa göz önüne getirdikçe sanki bir şeyler netleşiyordu. her geldiğinde bana nişanlısıyla olan tartışmalarını, dertlerini anlatması. acaba ayrılmaya yol mu yapıyordu? ona bu gücü ben mi vermiştim? ne dedim ki amk. benden bir şey umması hiç mantıklı değil. her konuşmamızda sevgilimi ne kadar sevdiğimden bahsediyordum. herhalde kendisinin benim için öylesine biri olduğunu anlamıştır. acaba hala ona aşık olduğumu falan mı düşünüyordu? bana sen çok anlayışlı birisin, keşke önceden tanışsaydık beni anlaman çok güzel... demesinin amacı geçmişini bilen yaşıtı biriyle daha rahat ve korkusuz bir ilişki kurmak mıydı? aslında ben onun geçmişini bilmiyordum yani o bilmediğimi sanıyordu. bana yalan yanlış bir hikaye anlatmıştı. tüm bu yalanları uydurma sebebi de beni elde etmek miydi? kendini eve davet ettirmesi, buluşmak için engellememe rağmen annesinin telefonundan araması, piknik günü benimle arabada baş başa kalmak için yalan atması... bana göz dikmiş olamazdı çünkü daha üçüncü sınıfa geçmiş, işsiz, askerliğe gitmemiş biriydim. nişanlısı ise hayatını düzene koymuştu. hem neyine güvenip üzerimden böyle bir plan yapıyordu? belkide yapmıyordu benim kuruntularımdı. oda arkadaşım benimle konuşup gittikten sonra uzun bir süre olduğum yere çakılıp kaldım. sürekli düşünüyordum. düşündükçe elifin amacının benim yüzümden nişanlısından ayrılıp aklınca kancayı bana takmak olduğu sonucuna geliyordum. gerçi onu nişanlısından ayırmam nişanlısına çok büyük iyilik yapmak olurdu ama ucunun bana dokunmasından korkuyordum. galiba beni hala kendisine aşık sanıyordu. yoksa bu ne öz güven? belkide amacı kancayı bana takmak değil beni sadece nişanlısından ayrılmak için bahane olarak kullanmaktı.

    sabah olunca oda arkadaşımın yanına gittim. akşam elif gelince telefonunu alabilir miyim? dedim. niye kanka? dedi. lazım dedim. anladı tabi ki. kanka ne yapacaksın lan? oğlum tehlikeli işler onlar bak. bulaşma dedi. bir şey yapmayacağım sadece önlem amaçlı sen deyince fark ettim elif, sevgilimle beni ayırmaya çalışmasın diye önlem amaçlı dedim. kanka sen bilirsin ama bence yapma bir ortaya çıksa hem kız rezil olur hem sen tutuklanırsın dedi. bir şey olmaz kanka görüntüler sadece bende kalacak önlem amaçlı o yüzden tutuklanmam kız da rezil olmaz merak etme eminim onun başka videoları da vardır dedim. şaka yapıyorum sandı güldü, ne binsin olummm yyaaa dedi.
    ···
  • +23 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elifin yaptığı emrivakiye hayır demedim. yukarı davet ettim. ev arkadaşım da evdeydi. konserde tanıştığım bir arkadaş dedim. salona geçtik. izlediğimiz dizilerden konuştuk, derslerden, okuldan konuştuk. kafeye kıyasla çok daha rahat bir sohbet oluyordu. açıkçası beni rahatlatmıştı bu durum. ne zamandır yoga yaptığımı sordu. hazırlıktan beri neredeyse 3 yıl oluyor dedim. belli zaten ilkokuldaki haline göre devrim var dedi. sen benim ilk okuldaki halimi hatırlıyor musun ki? dedim. anımsıyorum, evdeki resimlere bakınca daha iyi de anımsadım dedi. sevgilin de yoga yapıyor mu? dedi. yok yapmıyor arada ısrar ediyorum ama pek ilgisini çekmedi dedim. aaaa benim sevgilim yogacı olsa ben kesin yapardım dedi. sizin okulda belki kulüp vardır sor ya da bizim okula dışarıdan da gelebiliyorsun fazla bir parada istemiyorlar dedim. yok ya dedi düğün arifesinde zamanım yok. eve gelip öğretecek sevgilim olsaydı yapardım. sevgilin çok şanslı dedi. sağ ol asıl ben şanslıyım dedim. gayet yapmacık bir şekilde ayy ne tatlı dedi. daha önce dediğim gibi kızların mutlu ilişki görünce kendi ilişkileri olmasına rağmen kıskanması durumunu sezdim.

    ev arkadaşım kendi odasına gitmişti, salonda ikimiz vardık. konser günü beni görünce şaşırdın mı? ne hissettin? dedi. nereden çıktı ki bu? dedim. hiçççç merak ettim dedi. soruyu duyduğumda onu bulmak için çabalarım gözümün önüne geldi. seni en başta tanımadım, tıfıl 2 benim nişanlım elifte orada ilkokul okumuş deyince fark ettim ve çok şaşırdım dedim. nasıl yani başta tanımadın mı? dedi. yok tanımadım dedim. sen ilkokulda bana aşık değil miydin yaaa ahahahh deyip güldü. bilmem galiba senden hoşlanıyordum deyip kestirip attım. bir şey içer misin dedim. su dedi. mutfağa su getirmeye gittim o da geldi. suyu içti. odan neresi dedi. orada oturacak yer yok. salon daha rahat dedim. evi gezmek için dedi. odamı gösterdim. kitaplığa bakmaya başladı. kitaplarımı inceledi... çalışma sandalyeme oturdu. sende otursana karşıma dedi. karşısına yani yatağıma oturdum. birbirimize bakarken o lafa girdi. iyi ki konser günü benimle konuşmuşsun dedi. ben anlam veremediğim için bir şey demedim. o gün bana gelip videoları yok ettiğini söylemen ve benim hala o konuda telaşlı olduğumu düşünmen çok ince bir davranıştı aslında. ilk buluşup konuşmamızda da dediklerini çok düşündüm. geçmişimden gelen korkuyla istemediğim şeylere mi adım atıyorum diye düşündüm. senin beni yönlendirmen çok hoştu bence dedi ve yatağa gelip yanıma oturdu. keşke daha erken tanışsaydık. belki her şey farklı olurdu. bence sen çok anlayışlı birisin dedi.

    daha erken tanışsaydık derken beşikte falan herhalde, çünkü ilkokulun bir öncesi beşik dedim. amacım elifin açığa çıkan amacını def etmekti. hahahaha yok o anlamda demedim. yani belki üniversitede tekrar görüşseydik seninle uzun süreli bir ilişkimiz olabilirdi dedi. yine esprili bir dille ilişkimiz sevgilimi bulana kadar sürerdi sonra senden ayrılıp ona giderdim dedim. ahhhahah bende nişanlımı tanıyınca ona giderdim zaten dedi. elif o anlarda söyledikleriyle benimle yatmaya meyilli olduğunu zaten çok net belli etmişti ama ben korkuyordum. öpüştükten sonra bile sevgilimin yüzüne bakarken gerilmiştim. birde ciks yapsak... yan oda da ev arkadaşımda vardı. sevgilime hiçbir şey demezdi ama yinede şahit olsun istemezdim. sevgilim burada değildi ki? hem üç ay boyunca küçük kaçamaklarım olması aldatma sayılır mıydı? bariz saçmalıyordum. elifi gibmek istiyordum çünkü elif benim ilkokulda hoşlandığım kız aynı zamanda yaptıklarıyla beni gerçek anlamda cinsellikle tanıştıran kişiydi. kafamda her zamanki gibi biraz sonra yapacağım yanlışı aklamaya çalışıyordum. bunu yapınca sevgilime olan aşkım azalmayacaktı, haberi olmayacaktı. onu ömür boyu sevmeye devam edecektim. elif zaten evlenecek. hangi erkek eline ilkokul aşkıyla yatma fırsatı geçince hayır derdi ki?...

    kendimi tutamadım arabadaki gibi yine ilk adımı ben attım. elifi öpmeye başladım. yatağa uzanınca öpüşmeye devam ettik. gömleğimi çıkardım. eli göğüslerimde geziyordu. o da tişörtünü ve sutyeni çıkardı. memeleri baya büyüktü. bir süre yarı çıplak elleştikten sonra pantolonumu çıkarmamı istedi. kemerimi açarken yardım etti. baksırı da çıkar dedi. çıkardım. biraz daha öpüştükten sonra ben ayaktayken oral yapmaya başladı. o anlar da oldukça aktifti. oral yaptıktan sonra yatağa uzandı. ben kondomu alıp takmaya çalışırken, önce yalasana dedi. dediğini yaptım. yaptım çünkü en az ali kadar bağırtmak istiyordum. ciks esnasında hiç olmadığım kadar sert davrandım. o anlarda sevgilim aklıma gelmiyordu. amacım elifin canını yakmaktı. o bağırdıkça ben sanki ilkokuldaki her türlü ezikliğimden daha çok arınıyordum. ilkokulda kendimden üstün gördüğüm ali artık benden üstün değildi, aynı şekilde kaan da. ilkokulda aşık olduğum kızı gibiyordum. yıllar sonra beni tanımayan, ilkokulda onca yıl fark etmeyen elif artık altımdaydı. sevgilinle öpüşmekten ileriye gittin mi? deyip laf sokan elif altımdaydı. gözümün içine baka baka yalan atan beni salak yerine koymaya çalışan elif benimle ciks yapmak istemişti. belkide doğu anadoluda ki o küçük şehirden nefret etmemi sağlayan etkenlerden biri de elifti. uzun yıllar yaşadığım her şeyi elif ve aliyle kıyaslama gereği duymamın sebebi sanki bitecekti. galiba elif gerçekten benim için takıntı halini almıştı.

    iş bittikten sonra bir süre öylece uzandık. elif kalkıp giyinmeye başladı. bir daha görüşür müyüz ? ne zaman gidiyorsun dedi? bilmem daha buradayım haberleşiriz dedim. evden çıktı. ev arkadaşım yine dalga geçmeye başladı. yenge gideli daha 1 hafta oldu. kızı ikiye ayırdın... hiçbiri umurumda değildi. yanlış yaptığımı bildiğim halde daha iyi ve güçlü hissediyordum. sonraki yaklaşık 2 haftalık süreçte elif bana gelmeye devam etti. genelde geceleri geliyordu. çünkü gündüzleri ya kendi evindeydi ya da nişanlısıyla, kaynanasıyla...
    ···
  • +26 -2
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    sınavlar bitmiş, yaz tatili başlamıştı. sevgilimin yanımda geçireceği günler artık sınırlıydı. normalde olsa fazla üzülmezdim ama yeni yeni başlayan bir ciks hayatımız vardı ve ikimizinde birbirimize en hevesli olduğu zamanlardı. bu sayılı günlerimizde gezdik, seviştik, gezdik, seviştik, eve kapandık, seviştik. gideceği gün bir ara onu ziyarete geleceğimi söyledim. giderken beni çok sevdiğini iyi ki ilklerini benimle yaşadığını, artık beni ailesi olarak gördüğünü söyledi ve gitti. giderken ikimizde üzgündük ama 3 ay sonra yine beraber olacaktık.
    sevgilim gittikten sonra ankarada artık yalnızdım denebilir. bir tane ev arkadaşım kalmıştı evde onunla takılıyorduk. günde 4 defa sevgilimle konuşuyorduk. benimde yavaş yavaş memlekete gitme planları yaptığım zamanlarda telefonum çaldı. tanımadığım bir numara. açtım. alo demesinden elif olduğunu anladım. o olduğunu anladıktan sonra sustum onun konuşmasını bekledim. sen misin? dedi. hayır desem inanamazdı. evet dedim. seni aradım benim numaramı engellemişsin dedi. evet engelledim dedim. neden? dedi. o gün yaşananlar hataydı ondan dedim. bence de hataydı. ben nişanlıyım senin sevgilin var ama benden neden bu kadar korkuyorsun telefonu mu engelleyecek kadar ne oldu ki? dedi. şuan kimden arıyorsun? dedim. annemin telefonu dedi. hatırlat kapatınca anneni de engelleyeyim dedim. güldü peki engelle dedi. benimle görüşmek istemiyor musun? diye devam etti. seninle bir problemim yok ama bir yanlış yapıp sevgilimi üzmekten korkuyorum. onu çok seviyorum dedim. bunu belirtme amacım bir nevi benden uzak dur demekti. bende nişanlı mı seviyorum merak etme. hem o gün sen beni öptün. ben değil dedi.
    ben de, elimi tutan da sendin dedim. biraz sustuktan sonra dostça elini tuttum benim hakkımda farklı herkesten farklı düşündüğün için dedi. ikimizde suçu birbirimize atıyorduk.
    seni engellememe rağmen niye aradın? dedim. sadece konuşmak istiyorum dedi. ben bir kaç güne gidiyorum memlekete dedim. o zaman daha bir kaç günümüz var dedi. fazla uzatmadım tamam nerede? dedim. yeri söyledi. telefonu kapatırken annemi engellemeyi unutma diye de ekledi.

    dediği mekana gittiğimde bekliyordu. ayağa kalkıp yıllardır görüşmediği kankisi gibi öptü. nasılsın iyi misinden sonra. o gün yaşananları unutalım lütfen dedi. ben de, bunu zaten telefonda sana söyleyen bendim dedim. olsun yüz yüze de söylemek istedim dedi. öpüşmüş olmamız seni kötü hissetirmiyor mu nişanlını falan düşününce? dedim. yok hissettirmiyor seni kendime tehdit olarak görmüyorum dedi. ulan acaba aliyi de sen mi kışkırttın acaba diye düşündüm. senin için tehlike olmadığımı daha erken anlasaydın konser günü sana aynı sınıfta olduğumuzu hatırlattığımda ağlayarak kaçmana gerek kalmazdı dedim. kaçmamın sebebi geçmişimden gelen birinin hayatımı yıkmasından korkmamdı. senden değil dedi. geçmişinde bir hata yapmamışsın ki kendin dedin aliyle aramızda hiçbir şey geçmedi diye. evet geçmedi ama sen yanlış bildikleri anlatsan o bile yeterdi dedi. nişanlın sana güveniyorsa bence aşabilirdiniz? dedim. senin nişanlın sana dediğinde beraber aşarsınız artık dedi. yalan atmıyorsa aşardık herhalde dedim. ben yalan mı atıyorum dedi. bilmiyorum atmıyorsun herhalde dedim. şüphen var galiba dedi. senin cinsel hayatın beni ilgilendirmiyor tıpkı benimkinin seni ilgilendirmediği gibi dedim. her lafın iğneleyici alttan alttan laf çakıyorsun. eline ne geçiyor? dedi. ne dedim ki şimdi dedim? senin cinsel hayatın ne demek yaa? diye boş bir atar yaptı. demek istiyorum ki, sen aliyle bir şeyler yaşamamış olman ilerleyen süreçlerde hiç kimseyle yaşamayacağın anldıbına gelmiyor. belki üniversitede kimsenin zorlaması olmadan kendi isteğinle bir şeyler yaşadın ne mutlu sana. bu seni kimseyi kandırmadığın sürece kötü bir kız yapmaz, kandırsan bile beni ilgilendirmez dedim. bu cümleleri kurarken amacım ona üniversitede de eski elif olduğunu değişenin sadece yaşı olduğunu hissettirmekti. ben ne yaşadıysam ilk olarak nişanlımla yaşadım dedi. ne güzel dedim yine. sanki seninle evlenecekmişim gibi kendine dert ettin dedi. harbiden bana ne amk ne tak yerse yesindi ama elimde değil sinirim bozuluyordu. hayatının tamamen dışından gelen biri olarak bana bile gözümün için baka baka yalan atma gereği duyması aslında salak yerine koyması tuhaf hissettiriyordu. tüm bunların üstüne benim onun için yaptıklarımı pek önemsememesi ve bebelerin anlattıkları eklenince attığın yalanların hiçbirine kanmadım huur mesajı vermeye çalışıyordum.
    neyse ya eskilerden konuşup birbirimizi yanlış anlamayalım dedim. o zaman senin sevgilinle olan cinsel hayatından konuşalım. öpüşmekten ileri gidebildiniz mi? dedi. gülüp seni ilgilendirmez onun elini tuttuğum anlar bile çok özel dedim. işte bende onu diyorum. benim o anlarımın özel kalmasına izin vermediler dedi. kendimi tutamayıp o zaman videoya alınmasına izin vermeseydin dedim. dedim çünkü gözümün önüne alinin onu videoya çekerken gülen suratı, neşeli sesi, kameraya bakışı geldi. bana laf sokarken tebessüm eden suratı birden düştü. ben asla böyle bir şeye izin vermedim. ali gizli çekmiş. zaten aramızda bir kaç elleşmeden başka bir şey yaşanmadı. bunu bile açık açık söylettin dedi. özür dilerim. sınırı aştım biraz dedim. öylece suratıma baktı. lafa devam ettim. yaşansaydı bile kimseyi ilgilendirmezdi dedim.

    kafeden çıkarken araban nerede dedi? arabam yok, aslında kiralıktı demedim. arkadaşa verdim dedim. o zaman seni ben bırakayım babamın arabasıyla geldim dedi. tamam dedim. beni evime bıraktı. inerken teşekkürler, belki görüşürüz dedim. suratıma bakıp, nezaketen bile olsa yukarı davet etmeyecek misin? dedi.
    ···
  • +33
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elifin anlattıklarının yalan olduğunu yüzüne vurabilirdim ama böyle bir şey yapmadım. onun penceresinden bakınca o da haklıydı.
    alinin sana bir şey yapamamış olmasına sevindim ama benim için hiç bir şey değişmedi dedim. yüzüme öylece baktı. ben senin zaten hiç bir zaman suçlu olduğuna inanmadım. daha öncede dediğim gibi sen daha ilkokuldayken bir şey yaptın ve ömür boyu bu yükü taşımak zorunda olman çok acımasızca. bu olayda sadece sana yüklenilmesi de çok saçma. sen yaşananları tek başına yapmadın ama herkes sana yüklendi ali ise hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etti. sen izini kaybettirmek zorunda kaldın. hala bu korkuyla yaşıyorsun. geçmişinden kaçıyorsun. belki de istemediğin bir adamla evleniyorsun dedim. bu son cümleyi neden ekleme gereği duydum ki...

    gerçekten böyle mi düşünüyorsun? dedi. evet zaten bu dediklerimden başka bir şey demedim ki sana. sen beni doğal olarak tehdit sandın ama... dedim. hiç bir cevap vermedi sadece elimi tuttu. elif aslında benim için yatağa atılması zor bir kız değildi. sadece kendi sevgilimin varlığı ve onun nişanlısı bana geri adım attırıyordu. o an bu iki faktörü düşünmeme rağmen göz ardı edip. elifi öpmeye başladım. biraz geri kaçtı ben devam edince o da öpmeye devam etti. geri çekildiğimde hiçbir şey söylemedim. o da demedi zaten. çevrede kimse var mı kontrol ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi arabayı çalıştırdım ve piknik alanına döndük.

    o gün elifi öpmem 2 anlama geliyordu. ilki elifin geçmişinden gelen bana, sira sayi sifatina karşı yaptığı duvarda ki ilk delikti. ikinci anlamı ise benim kendi ilişkimde açtığım ilk delikti. sevgilime yaptığım onca haksızlığa rağmen en mide bulandırıcı olandı. dudaklarım elifin dudaklarına değdikten sonra, sevgilimi öpmeye hakkım yoktu. bu lafları edebiyat olsun diye söylemiyorum. gerçekten öyleydi. bir kadını gerçek olarak sevdiğinizde anlayabilirsiniz bunu.

    sevgilimin en büyük özelliği neydi biliyor musunuz? kendine olan saygısı. ben hayatımda kendisine bu kadar değerli davranan, kişiliğine aykırı gelen ne varsa reddeden, karakteri güçlü birini görmemiştim. onunlayken bende değerliydim çünkü böyle bir kadın birlikte olduğu adamı da yüceltiyordu. girdiğimiz her ortamda. ne kadar tatlı bir çift olduğumuz söyleniyordu. sevgilimin ne kadar güzel olduğu. ne kadar kibar olduğu... aslında ben elifi öperek onu elifle aynı seviyede görmüş oldum.

    sevgilimin yanına gidince bir taklar yediğimi belli etmemek için elimden geleni yaptım. her şeye güldüm, her şeye yorum yaptım, normalde zor anlarımda hissettiklerimi gizlemek için sevgilimi öperdim ama o gün öpmedim. çünkü elifi öpmüştüm. bir sevgilime baktım ben bu kızı kazanacak kadar ne yaptım? diye bir elife baktım ben bu kızın neyine takılı kaldım aklım ermiyor diye.

    piknik bitince bindik arabamıza evimize gitmek için yola koyulduk. yolda bana yine güzel vakit geçirdiğini ve teşekkür ettiğini söyledi. her zamanki gibi iyi ki hayatımdasın diyecektim ama onun yerine beni hiç bırakma olur mu? dedim. yüzüme baktı sen bırakmadığın sürece bırakmam dedi.
    biraz düşünüp, ben bıraksam da bırakma dedim. espri yapıyorum sandı galiba, güldü.

    eve gider gitmez duş aldım. elifin numarasını engelledim. facebook\'u sildim ayıp olmasa bebeler grubunu da engelleyecektim. beni elife bağlayan her şeyi yok ettim. yaptığımın bir anlık hata olduğunu ve boşluğa düştüğüme kendimi inandırıp sevgilimin yanına gittim. yatağın üzerinde oturuyordu. arabanın yarında bizde olduğunu hatırlatıp nerelere gitmek istediğini sordum. o kendince planlar yaparken sevgilimi izlemek çok hoşuma gitmişti. sevişelim dedim. olur dedi. yine hata yapmış olamanın verdiği suçluluk duygusuyla sevgilimi tatmin etmek için elimden geleni yaptım. tüm bedenimi ve ruhumu buna adadım. gerçekten iyi gelmişti onu mutlu edebildiğimi görmek.
    ···
  • +28
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    verdiğim cevaplardan sevgilim tatmin olmasa da. küçük gerginliklerle geçiriyoruz olayı. sadece arada bir sandıktan çıkarılıp yüzüme vuruluyor. yaz tatili de yaklaşırken ikimizde dargın ayrılmak istemiyoruz ve ben bunun için olağanüstü çaba sarf ediyorum. okulda finaller başlıyor. sevgilimin finalleri benden bir gün sonra bitiyor. benim finallerimin bittiği gün bebeler grubu pikniğe gideceklerini, gelmek isteyip istemediğimizi soruyor. ne zaman, nerede? diye soruyorum. yarın kızılcahamamda diyor. ben yok gelmeyelim zaten sevgilimin yarın son sınavı var hem nasıl geleceğiz oraya taaa ebesinin amında diyorum. bizim okuldan servis kalkacak isterseniz okula gelin isterseniz orada buluşalım diyorlar. benim aklıma direk elif geliyor ama tamam demiyorum. sevgilime sorayım ona göre geliriz diyorum. zaten yeni yeni düzeliyor aramız bir de elifi görüp tekrar ayarlarım bozulmasın. sevgilime soruyorum. sınavım saat 12\'de bitecek istersen ondan sonra gideriz ama gidinceye kadar saat 2 olur gerek var mı? diyor. doğru ya gidince de yoruluruz zaten en iyisi gitmeyelim diye düşünürken. benim aklıma araba kiralamak geliyor. bankada hala bodrum parası duruyor. hem sevgilimle gezeriz. neden olmasın? sevgilime de söylüyorum. yok boşa para verme başka zaman gideriz dese de ben ısrar ediyorum. seninle güzel vakit geçirmek istiyorum. gezip tozarız diyorum.
    internete kiralık araba ilanlarına bakıyorum. günlük 60 liraya bir hyundai getz buluyorum. tüplü falan az yakar. arabayı almaya gidiyorum. ulan zaten 60 lira bir kerelik 120 lira versem ne olur diyorum 2 günlük ödüyorum birde adam içinde 50 liralık gaz var onunda parasını alıyor. okula gidip sevgilimi alıyorum. ama giderken rahat 3 kez kaza tehlikesi atlatıyorum. tamam araba kullanmayı biliyorum ama memlekette ve yazın gittikçe kullanıyorum. bir de alanya da mekanın arabalarını kullanmıştım. hangi cesaretle kızılcahamama gidecek cesareti kendimde bulmuşum hayret birde yanımda sevgilim varken.
    sevgilimi okuldan alıyorum. bana teşekkür edip duruyor. sebebi de biz gezelim diye o kadar para vermişim... başka kadınların pek önemsemeyeceği , erkeğin göreviymiş gibi gördüğü şeylere sevgilim seviniyor. gerçi konserde istememesine rağmen ona su aldığımda da sevinmişti.
    yolda giderken bir kere daha kaza tehlikesi yaşıyoruz ama yine de iyi gidiyoruz. piknik yapılan alanı bulunca arabayı park edip bebeler grubunun yanına gidiyoruz. bir yalan uğruna tanıştığım insanlarla resmen etkinlikten etkinliğe koşuyoruz.
    pikniğin ilk anlarında elifi gözüm arasa da bulmak için çaba göstermiyorum. zaten orada mı bilmiyorum da. fakat yemek faslını bitirip çay içerken arkadan sesini duyuyorum. inanınki sesini duyduğum için üzülüyorum. tam kafamı toplamışken tekrar karşıma çıkması tehdit gibi geliyor. herkes merhaba diyor. bende arkamı mı dönüp merhaba diyorum. nasılsın iyi misin? faslından sonra o da masaya davet ediliyor. tıfıl 2 gelmedi mi? diyorum. yok o işte diyor. masada herkes birbiriyle konuşurken birisi soda yok mu yaa? diyor. öbürleri gidip alalım diyor. kim almaya gidecek derken. en son gelen ve arabasını park ettiği yerden en kolay çıkaracak olan sira sayi sifatina kalıyor ihale. kızılcahamam soğuk su parkındayız. bilmeyenler için mekanı anlatayım. yüksek ve dik yokuşlarla dolu bir tepede piknik alanları. döne döne çıkıyorsun. tek şerit gidiş tek şerit geliş. her yer koca koca ağaçlarla dolu. piknik yapılan yerler kalabalık ama tenha yerlerde var. peki ben gidebilirim deyince, elifte bende seninle gelebilir miyim? bankamatikten para çekmem lazımda deyip araya giriyor. ne diyebilirim olur diyorum. yine kafamı karıştırmasına izin veremem sevgilime istersen sende gel gezeriz biraz diyorum. yok yaa burada kalayım ben zaten hemen gidip gelirsiniz diyor.

    elifle arabaya biniyoruz. yine nasılsın diye soruyor. iyiyim sen diyorum. bende iyiyim, hakkımda kimseye bir şey demediğin için teşekkürler diyor. beni ilgilendiren bir konu değildi diyorum. amacım kısa cümleler kurup fazla diyaloğa girmemek. aslında benim için yaptıklarını düşününce baya ilgilendiriyor diyor. ben sadece senin üzüldüğünü görüp bir şeyler yapmak istedim. o yaşta bunları hak etmiyordun diyorum. böyle düşündüğün için teşekkürler diyor. umarım aynı hataları bir daha yapmazsın diyorum. yapacağımı mı düşünüyorsun? diyor. hayır genel olarak söyledim. hem artık çocuk değilsin ne yapıp yapmayacağına doğru karar verebilirsin diyorum. bir süre sessizlik oluyor aramızda. soda alacağımız yere varıyoruz ben inip sodaları alıyorum. arabaya bindiğimde hangi bankamatik? diye soruyorum. hiçbiri sadece seninle sohbet etmek için geldim. o gün kafede ki sohbet bana da iyi geldi söylediklerini çok düşündüm diyor. bu dediğine tek verdiğim cevap iyiymiş oluyor. bir kaç dakika geçtikten sonra ortamda sessizlik hakimken biraz patavatsızca ve yersizce hiç nişanlının duymasından korkmuyor musun? diyorum. dik dik bana bakıyor. ne ortaya çıkacak tuvalete attığın videolar mı? diyor. hayır videolar değil. dedikodusu bile yetmez mi? diyorum. ne yapayım peki hayatım boyunca bu hatayla mı yaşayayım diyor. hiç anlatmayı düşündün mü nişanlına? diyorum. sen bana aşık olduğun için ilkokulda benim için yaptıklarını. konser günü tuvalete giderken konuştuğumuzu sevgiline söyledin mi? diyor. cevap vermiyorum. o devam ediyor. bana aşık olmasan neden benim için böyle şeyler yapasın? diyor. belki sana acıdığım içindir. belki alinin sınıfta sana yaptıklarını anlatırken ki çaresizliğine dayanamadığım içindir diyorum. züt gibi kalıyor. sana hakkımda bilmediğin şeyler anlatırdım ama gerek yok sende herkes gibi beni suçlarsın diyor. anlat hadi çok merak ettim deyip arabayı durduruyorum. boş ver ya sende iyi ki bir iyilik yaptın her şeyi sorgulama hakkını kendinde buluyorsun diyor. anlat hadi dinliyorum diye ısrar ediyorum. sen benim videoları mı izlemiş miydin diyor? aslında izlemiş olmama rağmen hayır diyorum. işte o yüzden hiçbir şey bilmiyorsun. duydukların ile beni yargılıyorsun. ben hangi birinize cevap verseydim deyip susuyor. ben eeee devam et deyince başlıyor yalanları boncuk gibi dizmeye. benim aliyle aramda hiçbir şey olmadı beni çok zorladı ama ben hayır dedim aramızda özel anlar yaşandı ama ciks yapmadık. o anları videoya almış.o görüntülerin ortaya çıkması bile beni çok zor duruma düşürürdü. beni çok tehdit etti ama ben bir şey yapmadım. çok korkmama rağmen bir şey yapmadım. kime anlatsam da inanamadı hem senin aklın alıyor mu? daha sekizinci sınıfa giden bir çocuk nasıl ciks yapabilir? dedi.

    tüm bu yalanları söylerken gözünü kırpmadı bile. biraz salak olsaydım inanabilirdim de. yani alinin onu çatır çatır giberken çektiği videoları izlemesem. yada alinin başka bir kadınla ciks yaparken ki videosunu izlemesem ya da alinin aletini görmesem... inanabilirdim. çok daha önemlisi elifin bana her şeyi kendi ağızından itiraf ettiği o öğlen arasını, onun gibi unutsaydım inanabilirdim. kendi ağzıyla bana anlattıklarını unutmuş...

    dediklerini şok içinde dinlerken kaan, onunla da mı bir şey olmadı? diye sordum. hayır ne kaanı o alinin yakın arkadaşı diye kendini araya kattı dedi. neden bunları bana anlattın ki? dedim. bildiğin her şey yarım ve çoğu yanlış ondan. beni bildiğin hurafelerle yargılama hakkını kendinde görme diye dedi. hurafe... attığı yalanların sebebini bu laflarından sonra çözdüm. hala birilerine bir şey anlatmamdan çekiyordu. çünkü ben onun evleneceği adamı bile tanıyorum artık. onun için açık tehdit gibi olacaktım hep. o da bunun farkındaydı.
    ···
  • +25
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    sevgilimle ilişkimiz, küçük tartışmalar dışında gayet iyi devam ediyordu. mutluydum ama mutluluktan çok huzurluydum. huzurumun sebebi de sevgilime güvenmemdi. genelde ilişkilerde erkek kadını sahiplenir gibi bir algı vardır. bizim ilişkimizde sanki o beni daha çok sahiplenmişti. aslında bu ilişkiyi ilmek ilmek işleyen oydu. ilk çıkmaya başladığımızda iyi kız, takılıyoruz diye düşünürken şu an onsuz olmayı düşünmüyordum bile. kendisini bu kadar vazgeçilmez yapmak onun yeteneği miydi? benim onu sevmem miydi? yoksa ona yaptığım haksızlıkların vicdan azabı mı?
    çevremizdeki insanlarda bizde bir farklılık olduğunun farkındaydı. daha sıcak bakıyormuşuz birbirimize. daha tatlı bir çift olmuşuz son haftalarda. bunun sebebinin, yeni başlayan ciks hayatımız olduğuna eminim. dersten çıkıp eve gitmeyi ya da onun yurttan izin alıp gece bende kalacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorduk ikimizde. sevgilimin bende yaptığı değişiklikleri ve hissettirdiklerini yazsam daha yazarım da uzatmak istemiyorum.

    günler böyle geçerken o yılın sonu yaklaşıyordu. ikimizde aslında çok üzgündük. 3 ay nasıl ayrı kalacaktık? ben yine bir kaç yalan uydurup ankarada kalırdım da sevgilim ailesine ne diyecekti?
    dönem sonu yaklaşırken bizim okulda bizim fakültede konser olacağı duyuruldu. normalde konser konser gezen tipler değiliz ama beleş konsere de hayır demiyorduk.

    o gün yapılacak olan konsere bebeler grubunu davet etme fikri benden çıktı. sevgilimde onayladı zaten iyi anlaşmışlardı. bizi gece yarısı eve kadar bırakmışlardı. içeri onlar sokmuştu. bebeler grubunu aradım. konseri söyledim. atladılar zaten teklifin üzerine. konser günü geldi. bebeleri bekliyoruz okulun önünde. sevgilim bugünde benim için dans edecek misin? diye dalga geçiyor. ben istersen dans ederim. evde de ederdim niye söylemedin ki? diyorum. gülüyoruz. onunla güldüğüm her anı hatırlıyorum.
    bebeler grubu geliyor. içeri giriyoruz. o gün de konseri olan şarkıcı jehan barbur. duygusal takılacağız yani. sarılıp dans etme falan. jehan sahneye çıkmadan amatör bir grup çıkıyor. ortam ve sohbet çok güzel hep gırgır. bebeler grubu o gün 3 kişi değil yanlarında 2 arkadaşlarıyla daha gelmişler. onlarda gayet iyi bebeler. o bebelerden biri siz nereden tanışıyorsunuz? dedi. bebeler grubundakilerden biri, bizim okulda konferansa gelmişti orada tanıştık diyor. çocuk ne konferansı yaa bizim okulda diyor? bende bölümümle ilgili bir şey sıkıyorum. o an sevgilim araya girip ne zamandı bu konferans? diyor. o an sevgilimin sesini duyunca dank ediyor bana. ona bakıyorum suratında anlamaya çalışır bir ifade var. 5 dakika sonra bana dönüp neden bana konferansa gittiğini söylemedin? hem sen pek konferansa falan gitmezsin? diyor. aslında çok büyütülecek bir olay değil ama yine de geriliyorum. seninle o zaman biraz aramız bozuktu ya hatırlarsan ondan diyorum. doğru ben sana trip atmıştım deyip gülüyor.
    eğlence devam ederken, bebeler grubundaki bebelerden 2 tanesiyle oturuyoruz. yanımızda kimse yok herkes bir yere dağılmış. tuvalete, içecek almaya. muhabbet arasında çocuğa elifi kastedip, o kız var ya onun nişanlısı facebooktan beni ekledi diyorum. bunu derken amacım ne hala anlamış değilim. onun hakkında bir şey duymak istiyorum sadece. söylediğim çocuk kim elifin nişanlısı mı diyor? bende evet diyorum. yanındaki bebe, bizim okuldaki elif mi? diyor. öbürü evet deyince ikisi de gülüp. kendi aralarında konuşuyorlar, nişanlısı da mal çıktı aq. gökçe konserinin olduğu gün yanımızda olan bebe öbürüne diyor ki, konser günü 5 dakika muhabbet ettiler eklemiş. ben ne oldu ki? diyorum. yaaa boşver o adamın nişanlısı da biraz enteresan bir tip bizde çocuğa üzülüyorduk o da malmış galiba deyip gülüyorlar. ben muhabbeti elife getirmek için devam ediyorum. bence iyi kız biraz muhabbet ettik o da ilkokulu benimle aynı şehirde okumuş hatta çok yakınmış okullarımız birbirine. bunlar ben böyle deyince, kanka iyi kız mı kötü kız mı onu bilmem diyor. öbürü lafa giriyor. kaşar biraz hahah ondan enteresan diyoruz diyor. neden ne yaptı ki? diyorum. kanka zaten bir tuhaf hareketleri falan, sürekli bir dikkat çekme çabası var kızda. bak biz aynı bölümde değiliz onula ama kızı tanıyoruz sen düşün artık diyor. aklıma ilk okulda oks'ye hazırlanmak için gittiğim dershanede okulumun adını söylediğimde, sizin okulda elif diye bir kızı gibmişler doğru mu? sorusu geliyor. yine tanınırlığı sınırları aşmış. o zamanlar küçüktü ve hata yapmıştı. ama üniversitede bir nebze olsun değişmemiş miydi? hatta anlatılanlara göre cesareti bile artmıştı. ben daha çok konuşturmak için ortamı cıvıtmaya çalışıyorum. hanginizin altına yattı lan? diyorum. bizim yatmadı ama yatan bir kaç kişiyi tanıyoruz diyorlar. nişanlısı duymamış mı yaptıklarını ? diyorum. yok be adam nereden duysun. kim söyleyecek ki? yani belki kendisi söylemiştir ama sanmıyorum ahahahahh.
    konser sırasında sevgilimle dans ederken kısa kesiyor dansı, yarıda bırakıp yoruldum falan diyor. bir şeylere trip atıyor ama anlamıyorum o an. konser bittikten sonra bir sorun mu var? diyorum. sen bu bebelerle ne zamanadır tanışıyorsun? diyor. konferanstan beri diyorum. yani 1 ay kadar önce diyor. evet diyorum. o zaman neden onların okuluna konsere gittiğimiz gün sana kim bunlar
    daha önce bana bahsetmemiştin diye sorduğumda bana bağırıp uzun zamandır tanıyorum, bahsettim sen hatırlamıyorsun dedin? diyor. haydaaaaaa. nereden çıktı şimdi bu ya? diyorum. aklıma takıldı cevap verecek misin? diyor. ben yine aynı cevabı veriyorum. aramız bozukken konferansa kendim gittim seni çağırmadım orada tanıştık bebelerle. nerede tanıştınız diye sorduğun günde bunu demek istemedim diyorum. o zaman neden onların evinde yattın? diyor. galiba bebeler grubundaki kızlardan biri laf arasında söylemiş. motivasyon mektubu yazacaktım ingiliz dili edebiyatı okuyandan yardım istedim geç saatlere kadar sürdü. ikimiz yalnız değildik herkes oradaydı diyorum. senin ingilizcen ondan iyidir başka bir amacın vardı ayrıca ne motivasyon mektubu? nereye başvuruyorsun ki? diyor. bir amacım yoktu ne amacım olabilir? yazın yurt dışında gönüllü çalışma programlarına başvuracaktım onun için ihtiyaç duydum(gerçekten de böyle bir planım vardı ve sevgilimde biliyordu). hepsi bir sevgilim olduğundan haberdardı. hepsi de iyi çocuklar öyle takıldık işte diyorum. kız da zaten yazdıklarımda gramer hatalarını düzeltti. çok bir ihtiyacım yoktu diyorum. sadece gramer hatalarını düzeltti ve gece yarılarına kadar sürdü? diyor. çok gırgır yaptık geceye kaldı diyorum... tartışma böyle sürüp gidiyor. günlerce trip atıyor. bir açık yakaladı ya deşebileceği kadar deşiyor. ama buradan elife ulaşamaz. yani elif için oraya gittiğimi nasıl anlayacak.
    ···
  • +28
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elifin yanından ayrıldıktan sonra hem ondan hem kendimden iğreniyorum. kafeden çıktığımız an yüzüme çarpan havayla bir nebze daha iyi hissediyorum ama üstümde bir ağırlık var. sevgilimi arayıp bir şeyler yapalım diyorum. ona ihtiyacım var. onu yurdundan alıp geziyoruz. doğal olarak o da fark etmiş bende bir haller olduğunu. neyin var? son günlerde eski neşen yok diyor. eski neşem, eski neşem, eski neşem...
    bir şeyim yok. havadan olabilir belki. ya da menopoza giriyorum diyorum. hafif bir tebessüm ediyor. durumu kurtarmaya çalıştığımı anlıyor. benimle ilgili bir şey mi? diyor. o an dünyada isteyeceğim en son şey onu suçlu hissettirmek hele ki ben bu kadar karaktersizlik yapmışken.
    asla senle ne alakası var diyorum. asla dememe takılıyor. birazda telaşla cevap verince şüpheleniyor. şu an daha da telaşlandım niye irkildin ki? diyor.
    erkekler bazen ne kadar saf oluyor ya. özellikle hayatlarındaki kadın karşısında. iyi misin? sorusuna asla demek nedir? elifi düşünüyorum. nişanlısının karşısında ne kadar sakin. ne kadar rahat okuduğu ilkokulun adını değiştirip söyledi. gelecekte ortaya çıkabilecek olmasından korkmadan. biraz yürüdükten sonra kuğulu parka varıyoruz sevgilimle. oturuyoruz bir bankın üzerine. o an badem-öykü gürman değişmem şarkısı çalıyor. sevgilimin kafası göğsümde benim elim omuzunda öylece oturuyoruz. bu şarkı bizim şarkımız olsun mu? diyor. şarkının sözleri benim yaptığım her şeyle çelişiyor. ve her sabah uyandığımda içimde buldum seni, bir deli düş kurdum ki içinde sadece sen ve ben. ben ve kim sevgilim mi yoksa elif mi? tabi ki sevgilim. o zaman elif ne?... sadece takıntı mı?... nasıl aşacağım bu takıntıyı?... gibmeye çalışarak mı?... nişanlısından ayırarak mı?... kübrayı bile aştım elifi mi aşamayacağım?... ama kübrayı aşmamda sevgilim etkili olmadı mı?... oldu bence o zaman elifi de aşmamı sağlayabilir?... sevgilimle bir gelecek mümkün mü?... geçmişi mi bilse?... ne der?... hiç söylemesem olur mu?... bir yerden duyar mı?
    içimdeki hırsla karışık enteresan duyguya aldırmamalıyım. elif tam anlamıyla bir hiç anlamsız bir kere. ben hayatımda olması gereken kadını buldum. umarım elifte ben de mutlu olurum. hadi eve gidelim diyorum sevgilime. kalkıyoruz oturduğumuz banktan. kendimi hala biraz suçlu hissetsem de kafam daha net. sevgilimle el ele yürürken hiç konuşmuyoruz ama aklımdan geçen her düşünceden sonra ona bakıyorum. sessizliği ben bozuyorum. yurdu arayıp izin alsana bu gece bende kalırsın diyorum. gözlerime bakıyor. tamam diyor. arkadaşına mesaj atıyor. o gece içimdeki bütün elif takıntısının üzerine toprak atıp. sevgilimle beraber oluyoruz. en az onun kadar heyecanlıyım. hayatımda ilk defa sevişirken içimden ağlamak geliyor. onu mutlu etmek istiyorum çünkü o bilmese bile ona çok haksızlık ettim. bu kadını ömrüm boyunca bırakmam. o anlardaki heyecanı, bana bakışı bile kalp atışlarımı hızlandırıyor. vücuduma dokunuşu, benim onu öpmem. her şey o kadar saf ki. galiba bir tek ben biraz kirliyim. uzun uzun sevişiyoruz. ayaklarını bile öpüyorum ömür boyu öpmek umuduyla.
    sabah uyandığımda o uyuyor. daha önce defalarca kez kendini erkek gibi hissetmek lafını kullandım ama galiba bu kez gerçekten erkek oldum. üstümde sorumluluk hissediyorum daha önce kübra hamileyken bile hissetmediğim cinsten. bu kez kahvaltı hazırlama sırası bende galiba. elimden geldiğimce bir şeyler hazırlıyorum. ev arkadaşlarımda uyanık. onlar oturup hazırladığım kahvaltıyı tırtıklıyor. bende gibtirin gidin falan diyorum. o arada sevgilim geliyor. sana kahvaltı hazırladım diyorum. yüzünün her noktası gülüyor. ev arkadaşlarım klagib erkek tepkileri veriyor. teşekkürler çok acıktım zaten diyor. o anki laflarım ve geceyi beraber geçirmiş olmamız galiba onu oda arkadaşlarımın önünde utandırıyor. zaten bu konularda oldukça çekingen. bunu hissettiğim için ev arkadaşlarıma aldırmadan sana ömür boyu kahvaltı hazırlamak istiyorum iyi ki benimlesin diyorum.o anki heyecan ve şevkle arda arda öpüyorum. gözleri doluyor ama aynı zamanda gülüyor. ben de gülüyorum.
    arkadaşlar bu neydi lan? evlenme teklifi galiba diye gırgır yapıyorlar. evliliğe daha çok var ama o da bir gün olacak diyorum.
    ···
  • +28 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    belirlediğimiz mekana gidiyorum. onun okulundan uzak bir mekan. on dakika sonra elif geliyor. geldiğinde ne elini sıkıyorum ne de ayağa kalkıyorum. karşıma oturuyor. nasılsın iyi misin? muhabbetini geçiyorum. memleket nasıl, değişmiş mi diye soruyor. klagib cevaplarımı veriyorum. ilkokuldan kimlerle görüştüğümü soruyor. istediği cevabı veriyorum. kimseyle görüşmüyorum diyorum. bebeler grubuyla nasıl tanıştığımı soruyor. binliğine uzun zamandır tanışıyoruz. bir konferansta tanıştık diyorum. biraz daha havadan sudan konuştuktan sonra lafı konser gününe o getiriyor. seni kırdıysam özür dilerim ben çok kötü şeyler yaşadım sende biliyorsun. böyle davranmam normal. ben çok küçüktüm sira sayi sifati. yaptığımın başıma bu kadar bela açacağını bilmiyordum diyor. evet haklısın senin için zor zamanlardı diyorum. videolar için teşekkürler diyor. arada saatine bakıyor. hareketlerinden sanki kalkacakmış gibi hissediyorum. sanki hiçbir şey olmamış gibi tavırları sinirimi bozuyor. önemli değil, senin yaşındaki biri için fazla baskı altındaydın. onurun annesine rağmen yaptıklarımdan pişman değilim diyorum. o anlarda bana bir hırs, nefret ve kibir geliyor hissediyorum ama neden olduğunu anlamıyorum. amacım onu kendime borçlu gibi göstermek. bir yandan da yine çelişkiler yumağı gibiyim. bunu yapınca elime ne geçecek ki? kız kendine bir hayat kurmuş, yeni yol çizmiş. sal gitsin neden bunu yapıyorum?

    onurun annesine rağmen ne demek? diyor. senin haberin yok mu? diyorum. merakla yok ne oldu ki? diyor. olayı en başından alıyorum. tıpkı buraya yazdığım gibi her ayrıtıyı anlatıyorum. o gün maç vardı. hocanın odasından anahtarı çaldım sonra yerine koydum. önce alinin telefonunu sonra kaanınkini çaldım son anda suç sana kalmasın diye 2 telefon daha çaldım. telefonların çalındığı anlaşıldığında hepsi üstümdeydi. telefonlar çaldıkça titriyordum. sonra tuvalete attım hepsini. onurun ölen kardeşi ve annesi her şeyden bahsettim. o anlarda elif susmuş ağzı açık beni dinliyor.
    lafa devam ediyorum. ben sekiz yıldır senin telefonlar çalınınca videolar ortaya çıkacak diye telaşlanmana sebep olduğum için kendimi suçluyorum(yalan) o yüzden o gün beni düşman gibi görmene biraz alındım diyorum.
    her şeyi benim için mi yaptın. inanamıyorum. sana ne kadar teşekkür etsem azdır diyor. ben yine olsa yine yapardım diyorum. fakat o an enteresan olan konserde, geçmişi olarak karşısına çıktığımda ağlayan sinirli kız bunları dinledikten sonra teşekkür ederken gülüyor. biri benim için böyle bir şey yapsa dinlerken ağlarım. belki abartıyorum ama verdiği tepkiler çok enteresan geliyor. onur ve annesi üzerinde hiç durmuyor. ayy çok kötü olmuş bu falan diyor. ben orada ona diyorum ki benim yüzümden evlat acısı yaşayan bir anne ömür boyu kızının özlemini çekecek. kızının ölmeden önceki 1 yılını çöpe attım. tüm acısına birde bu eklendi. okula gelip ağlamış kadın... elifin verdiği tepki offfff allahım. allah sabır versin. yapması gereken beni rahatlatmak değil mi? yani senin bir suçun yok her şey benim yüzümden hatta ali yüzünden allah onun belasını versin. ama yok verdiği tepkilerden benim kurtulmam için bunlar olmalıydı havası seziyorum.

    ben tüm olayı anlattıktan sonra, bana diyor ki, ben seni hatırlıyorum. sessiz, sakin kendi halinde bir çocuktun. kimseyi kırmazdın kibar biriydin. tabi hala öylesin. sınıfta bunları kim yaptı deseler en son senden şüphe duyulurdu herhalde diyor. ben sadece gülümsüyorum dediklerine. neyse ki beynini zorlayınca en azından varlığımı hatırlamış. facebookta etiketlendiğim toplu ilkokul resmini gösteriyorum. bak sen buradasın ben burada. aaaa evet şimdi daha iyi hatırladım ama çok değişmişsin diyor. biraz daha muhabbet ediyoruz. aradaki mesafe azalıyor konuştukça. ortam normalleştikçe bende daha rahat oluyorum. her zamanki esprili hafif küstah hallerime dönüyorum. yarım saat önceki gergin ortamda gülüşmeler oluyor.

    ikimizinde sustuğu bir anda bana diyor ki, neden yaptın tüm bunları benim için? neden o yaşta tüm bunları yapma gereği duydun? harbiden neden böyle bir şeye gerek duydum. kendimi sorumlu hissettim. çünkü o zamanlar elifi seviyordum. biraz durup cevap veriyorum. sen istedin diyorum. ben mi istedim nasıl yani? diyor. böyle deme amacım onu kendime bağlamak, şu an düşündükçe daha iyi anlıyorum. o anlarda beynim resmen buna odaklanmış.
    hatırlıyor musun senle bir öğlen arasında sınıfta ikimiz varken konuşmuştuk. sen bana ne kadar üzüldüğünü anlatmıştın diyorum. surat ifadesinden hatırlamadığı belli ama evet hatırlıyorum diyor. senin üzülmeni istemedim. fırsatı bulunca da yaptım diyorum. yine teşekkürler diyor. ama benim aklımda özel ve duygusal, samimi anlar olarak kalan sıranın üstünde oturup konuştuğumuz o öğlen arasını hatırlamaması bende küçük bir yıkım yapıyor. çünkü o gün hiç kimseye anlatmadığı ayrıntıları her şeyi bana anlatmıştı. her şeyi... acaba o gün bana güvendiği için mi anlatmıştı tüm her şeyi yoksa onun için yok hükmünde olduğum için mi? güveneceği biri olsam yıllar sonra unutmazdı herhalde. demek ki cevap ikinci şık... elifi sevmediğim ve onu takıntı haline getirdiğimi ilk kez, o an, çok net anlıyorum. ben böyle birini sevemem. bir sevgilimi düşünüyorum bir elifi. hatta kübrayı. eminim ki o bile bu kadar unutkan ve vurdumduymaz olmazdı. aklıma elif üzülmesin diye ali ona yaptıklarını sınıfa anlatırken kafamı eğip ders çalışmam geliyor. harbiden hayalet sevgili gibi bir şeymişim. elifi bırakıp sevgilimin yanına gitmek içimden geliyor ama böyle bir şey yapamazdım. elifle sanki daha işim bitmemişti.
    konuyu değiştirmek için nişanlısına getiriyorum lafı. ben nişanlını çok sevdim çok sıcak bir tip diyorum. klagib cevaplar veriyor evet öyle... nasıl tanıştınız? diyorum. aslında görücü usulü ama tanıyınca çok sevdim. annelerimiz tanışıyordu bizde öyle tanıştık diyor. o anlarda kafamın içinde bile itiraf edemiyordum ama amacım elifi nişanlısından soğutmaktı. kendimi yaptığımın doğru olduğuna inandırıyorum. hem nişanlısı elifin geçmişini bilse zaten ayrılırdı. kendisi de diyor çok iyi biri diye. yani eliften daha iyilerine layık bu adam.
    nasıl tanıştıklarını anlattıktan sonra, bende bunlar nasıl tanıştı aralarında 7 yaş var diye düşündüm ama yaşın ne önemi var ya zaten sevmişsin ki kendinden büyük biriyle ilişki yaşıyorsun diyorum. elifin tipi kayıyor. lafa devam ediyorum. hem bence ilişkide erkek biraz büyük olmalı. sizin ilişkinizde de fazla belli değil. olması gerektiği gibi diyorum. bu kez bana soruyor sen sevgilinle nasıl tanıştın? anlatıyorum işte okulda... çok güzel bir kız diyor. evet öyle onu çok seviyorum diyorum. samimiyetsiz bir gülüş oluyor suratında. ne güzel diyor. bu galiba bütün kızlarda var. kıskanç varlıklar hem de çok kıskanç. dünyanın en tipsiz addıbının mutlu bir ilişkisi olsa normalde yüzlerine bakmayacakları halde adamın değeri artar.
    eeee düğün ne zaman? diyorum. önümüzdeki ağustosta 4 ay sonra diyor. ben de aaaa okulu bitirmeden evlenecek misin? diyorum. o da, evet zaten son sınıfa geçmiş olacağım. fazla sorun olmaz hallederim herhalde diyor. ben fitne yapmaya devam ediyorum diyorum ki, ilkokulda sınıfın en popüler ve güzel kızının ilk evlenen olması çok enteresan değil mi? bu lafı derken amacım aslında ona gerçek kişiliğini hatırlatmak. sen bu değilsin elifcim sen kendini sadece adamın birine yamamaya çalışıyorsun... aaaa ilk ben mi evlenmiş olacağım diyor. bende bilmiyorum ama biraz erken ya ondan öyle dedim diyorum. sonra ekleme yapıyor en popüler ben değildim yaaa hahahaha daha popüler olanlarda vardı ayrıca erken değil bence çünkü sevdiğim adamı buldum sonuçta diyor.
    ne güzel yaaa gerçekten seviyor musun bu kadar? enteresan bir duygu olmalı diyorum. evet bence o çok farklı, iyi ki onu tanımışım. sen sevgilin için böyle düşünmüyor musun? diyor gülerek. tam beklediğim fırsat aslında bu soru. sevgilimi çok seviyorum ama evlilik düşünmek için ikimizde çok genciz. benimde onunda hayatımızda çıkmamız gereken basamaklar var. evlilik uğruna hayatımızı es geçmek istemiyoruz. daha okullarımızı bitirmedik. ikimizde yurt dışında yüksek lisans yapmak istiyoruz. evet birbirimizi seviyoruz ama hayatlarımızı birbirimize ipotek etmek biraz ürkütüyor. sonuç olarak ömrünün sonuna kadar yan yana yaşayacağın insandan bahsediyoruz. evlendiğimizde aklımızda soru işaretleri, keşkeler olmamalı diyorum.
    evet çok haklısın. çok mantıklı düşünüyorsun. zaten küçükken de böyleydin diyor. o gün 2 saatten fazla muhabbet ediyoruz. muhabbetin son bir saati benim ona alttan alta, sen değişmişsin, aslında evlenmek istemiyorsun mesajları ile geçiyor. kalkarken kendine iyi bak belki sizin okula geldiğimde falan karşılaşırız. sen selam verirsen bende veririm diyorum. o da aaa o nasıl laf öyle. gelirsen ara hatta konuşuruz. konuşmak bana da iyi geldi diyor. el sallayıp gidiyorum.
    ···
  • +30 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    sabah uyandığımda sevgilim koynumda değildi. yataktan kalkıp mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırlamıştı. tost, çay, domates falan. evdeki diğer arkadaşlarda atıştırmış. o beni beklemiş. neden ben kendimi her suçlu hissettiğimde çevremdekiler bana karşı çok iyi oluyor? anlamış değilim. beraber kahvaltı yapıyoruz. hazırlanıp dışarı çıkıyoruz. önce sevgilimin yurduna gidiyoruz. üstünü değiştiriyor o da. sonra okula gidiyoruz. benim aklımda hep elif var tabi. acaba beni arayacak mı?

    elife karşı olan hislerim, kesinlikle aşk değil hatta sevgi de değil. bu gün bile eminim bundan. geçmişten gelen bir takıntı mı desem merak mı desem yoksa acıma duygusu mu? bilmiyorum. belkide onun için yaptığım şeyleri bilmesini istiyorum. bilmesi ne işime yarayacaksa. okulda ikimizde derslerimize giriyoruz. ben çıkışta havada da güzel olunca bahçeye yayılıp sevgilimi bekliyorum yanımda arkadaşlarım da var. sonra sevgilimde geliyor yanında kendi arkadaşları. gelip yanıma oturuyor. herkesin içinde dudağıma yapışıyor. ben suratına gülümseyip beline sarılıyorum. sonra kulağıma eğilip bak tanıdığım insanlar varken de seni öpebiliyorum . çünkü seni seviyorum ve sana güveniyorum diyor. dün konserdeki lafıma cevap veriyor. unutmamış. kesin bu hareketi geceden düşündü asdfasaff. bende laf sokmak için onun eski lafını öne sürüyorum. peki artık evlenilecek erkek seviyesinde miyim? diyorum. buna karar vermek için daha çok erken ama bence öylesin. dün gece beni tamamen anladığını ve sevdiğini gördüm. bana sadece sarılıp uyuman. konserdeki tavırların, sevgini belli etmen çok güzeldi teşekkürler. bir de önceden sana haksızlık edip seni kırdıysam özür dilerim diyor. ben de asıl ben seni üzdüysem özür dilerim. iyi ki benim sevgilimsin diyorum. sevgilimin gözleri yine parlıyor. resmen cicim aylarına girdik ama ben beynimi gibeyim ki o elifi kafadan atamıyorum. vicdanım iflahımı gibti o derece. dün gece, sevgilim kendisini can simidi gibi kullandığımı bilse çok üzülür. zaten hassas bir kız.
    günler böyle geçiyor. elif aramıyor. başlarda arayacağına çok emindim. onun için o kadar şey yaptım. güvenini kazanmak için daha ne yapmalıydım? diye düşünürken facebook\'tan arkadaşlık isteği atıyorum. hem de hiç düşünmeden çat diye tıklıyorum. ondan sonra her on dakikada bir kontrol ediyorum kabul etti mi? diye. akşam tekrar kontrol etmek için girdiğimde adını kutucuğa yazıyorum çıkmıyor. ev arkadaşımın face\'inden bakıyorum olduğu gibi duruyor. demek ki görüşmek istemiyor. yaptıklarıma rağmen bana güvenmiyor deyip gibtir ediyorum ama gece saat ilerledikçe sinirim bozuluyor. açıyorum facebook\'u nişanlısına arkadaşlık isteği atıyorum. inanın hangi kafayla yaptım bunu hiçbir fikrim yok. adamla ne ortak arkadaş var ne yaşıtız ne bir samimiyetimiz var.
    bir gün sonra öğlene doğru tıfıl 2 isteğimi kabul ediyor. hemen resimlere bakıyorum. elifle dolu dolu resmi var. elifi de etiketlediği bir resmi beğeniyorum ama anında geri çekiyorum. çünkü resmi beğensem benim arkadaşlarımın sayfasına da düşecek ve yıllardır saklanan elif ifşa. amacım elife bildirim gitmesi ve benimle iletişime geçmesi. bildirim gidiyor mu bilmiyorum ama beklediğim gibi oluyor yarım saat içinde elif bana ne istiyorsun? diye mesaj atıyor.
    istediğim oluyor ama ne cevap verilir bu mesaja? uzun bir mesaj yazıyorum. yazdıkça daha da yazasım geliyor o derece.\'benimle iletişime geçmemiş olman beni şaşırttı. birde arkadaşlık isteğimi reddedip üstüne facebooktan engellemen daha çok şaşırttı. ben kendimi, seni yıllardır merak eden eski bir arkadaşın olarak görüyordum. ayrıca konser günü seninle konuşma sebebim. sadece sana o telefonları tuvalete attığımı söyleyip seni rahatlatmaktı. telefonların çalındığı gün nasıl telaşlandığın hala aklımda. yıllar sonra bile olsa o telaşını gidermek istedim. en azından bir teşekkürü hak ediyordum bence\'

    beş dakika sonra yeni cevap geliyor. yaptıkların için teşekkürler ama ben geçmişi geride bırakıp yeni bir hayat kurdum. şimdi bunu riske atamam. ayrıca nişanlımı niye katıyorsun?

    nişanlınla dün konserde tanıştık. tanıştıktan sonra senin nişanlın olduğunu öğrendim. geçmişi geride bırakabilmen için bedel ödemiş biri olarak, bunu başara bilmene en çok ben sevindim. yeni hayatında mutluluklar. bu arada merak etme ben senin geçmişinden gelen bir risk değilim. yazıyorum.

    seni kırdıysam özür dilerim. ben biraz hassasım bu konularda. bedel derken neyi kat ettin? yazıyor.

    bende, bir önemi yok gerçekten sana mutluluklar. yazıyorum.

    2 saat sonra cevap geliyor. istersen yarın buluşalım. iki eski arkadaş gibi konuşup bir şeyler içeriz. sen benimle görüştüğünü kimseye söyleme lütfen.
    korkmuş amk korkmuş. onu bulduğumu ilkokul arkadaşlarıma söylerim diye korkmuş ya da bebeler grubuna geçmişi anlatırım diye korkmuş. aslında o an atmam gereken mesaj gibtir git olmalıydı ama \'tamam kaçta nerede\' diyorum o da mekanı söylüyor.
    ···
  • +2
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    kardeş gece biraz daha yazacağım. sağ ol okuduğun için. ortak yanımız olmasını bilmek güzel.
    ···
  • +22 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    elif arkasını dönüp bana bakıyor. gözleri sırılsıklam. bende ona bakıyorum. o anlarda ne hissettiğimi şu an hatırlamıyorum. yanına gidiyorum. sen üzülme diye çaldım. ali seni tehdit etmesin diye diyorum. biraz daha ağlıyor. bir kaç dakika sustuktan sonra, kafasını kaldırıp gözyaşlarını silerken, telefonları ne yaptın diyor? tuvalete attım diyorum. çok enteresan, o anda tuvalete gitmek için ayrılmışız ikimizde diğerlerinin yanından. ne tuvaletmiş ya elife çıkan her yol tuvaletten geçiyor... biz seninle aynı sınıfta mıydık gerçekten? diyor. ben yok artık aq hala mı hatırlamadı diyorum içimden. evet aynı sınıftaydık ben sıra sayi sifati hatırlamadın mı? diyorum. bilmiyorum, anımsıyor gibiyim galiba neden böyle bir şey yaptın diyor tekrar? sen üzülüyordun ondan diyorum. şimdi ne istiyorsun diyor? hiçbir şey sadece seninle karşılaşınca hiç tanımıyormuş gibi yapmak istemedim. küçükken de sen benim sevdiğim bir arkadaşımdın. senin üzülmene dayanamadığım için yaptım zaten ne yaptıysam diyorum. öylece bakıyor. neyse sen tuvalete git yüzünü yıka istersen ben burada beklerim bu halde tek kalma diyorum. yok gerek yok sen git diyor. arkasını dönüp giderken ani gelen bir cesaretle ya da bir daha bu fırsatı bulamayacağımı bilmenin verdiği telaşla, telefon numaranı versene diyorum. gözyaşları akan suratında anlamadım der gibi bir ifadeyle dönüp neden diyor? bilmem belki konuşuruz diyorum. cevap vermiyor. ben konuşmaya devam ediyorum. ben sana telefon numaramı vereyim sen konuşmak istersen ara, eskilerden konuşmak zorunda değiliz. sadece seninle normal bir arkadaş olmak istiyorum diyorum. telefonunu çıkarıyor numaramı söylüyorum. arkasını dönüp tuvaletin olduğu binaya giriyor. aslında benimde işemem lazım ama peşinden gidiyor gibi olmamak için ters yöne gidiyorum. yolda bir ağacın dibine işiyorum. işerken kızın biri görüyor aq. çüş hayvan çüş tuvalet şurası diyor. bende ne bileyim bu okulda değilim bulamadım tuvaleti diyorum. oldu olacak sıç diyor gidiyor. baya gülüyorum iyi geliyor.

    2 şişe su alıp sevgilimin yanına gidiyorum. amacım niye geç kaldın derse bahane bulmak. halbuki elifle 5 dakika falan konuşmuşuzdur. sevgilimin yanına gidiyorum. suyu veriyorum. çok teşekkürler istememiştim ama diyor. bu kez o beni gömleğimin yakasından aşağı çekip öpüyor. bu gün şok üstüne şok yaşıyorum. daha önce yüzlerce kez öpüştük hatta bir nebze seviştik ama ilk defa bu kadar kendini bana ait hissetti.

    10 dakika sonra elif geliyor. tıfıl 2 ile arkamızdalar. gökçe sahnede. üstüne giymiş tüllü bir etek sahnede oradan oraya gidiyor. neden bilmiyorum mutlu hissediyorum. hafif hissediyorum. elifin arkadan bana baktığına eminim. gibimde değilsin mesajı vermek için önümde duran sevgilimin beline sarılıyorum. şarkıyla beraber sağa sola sallanıyoruz. saçını kokluyorum, aniden boynunu öpüyorum, huylanıp kafasını öptüğüm tarafa büküyor. elifin izlediğine eminim. sevgilimi omuzlarından tutup kendime çeviriyorum. dudaklarına yapışıyorum. biraz nefes alıp tekrar hatta tekrar. sevgilimin gözleri, suratı ne kadar güzel, sarıldığım beli ne kadar ince... haksızlık ediyorum bu kıza hem de büyük haksızlık. öpüp, sarılmalarım yanlan mı? elifi etkilemek için mi?... bence değil sevgilimi seviyorum.

    konser bitiyor. saat on ikiyi geçmiş. otobüsler bitmiş. melih başkan sağ olsun. okul yavaş yavaş boşalıyor. bebeler grubundaki clio'lu kız nasıl gideceksiniz diyor? ben taksiye bineceğiz diyorum. yok olur mu ya ben bırakırım diyor. ben yok ya zahmet etme oralara kadar diyorum. aslı sen oraya kadar taksiyle gitme ödeyemezsen taksicinin altına yatmak zorunda kalırsın, hem sizin gibi tatlı bir çifti taksilerde süründüremeyiz diyor. benim evime bırakıyor bizi. inerken adresi de öğrendin istediğin zaman gelebilirsin diyorum. sağ ol deyip gidiyor. sevgilimle eve çıkıyoruz. ev arkadaşlarıma selam çakıp odama geçiyoruz. genelde bende kalmaz ama kaldığında da ben salonda yatarım. bir yastık bir battaniye alıp salona giderken. salonda yatmak zorunda değilsin diyor. ben yok merak etme orası çok rahat diyorum. ondan değil yanımda yat diyor. ben çok tuhaf hissediyorum. sevgilime giymesi için bir şeyler veriyorum. üstümdekileri çıkarıp bir şeyler giyiyorum. onun beni ilk kez çıplak görüşü değil ama benim onu ilk defa iç çamaşırlarıyla görüşüm. sevişmelerimizde bile buna izin vermiyordu. yatağa giriyoruz. yüzü bana dönük. suratımı tutup öpmeye başlıyor. durunca bugün çok güzeldi diyor. bende çok eğlendim yanımda olduğun için teşekkürler diyorum. öylece suratıma bakıyor. baya yoruldum uyuyalım hadi deyip öpüyorum bir tane. lambayı kapatıyorum. o gün yatağa girdikten en az 3 saat sonra uyuyorum. elifi düşünüyorum. ben ne yapıyorum? anlamaya çalışıyorum. sevgilime yaptığım haksızlığı düşünüyorum. elifi bulmak için sevgilimi yanımda sürükledim. elifi etkilemek için sevgilime dans ettim. elifi etkilemek için onu öptüm. dikkat çekmemek için sevgilime sarıldım. sevgilim ilk defa kendini tamamen bana bırakıyor. bu gece benimle olmak istedi ama ben görmezden geldim. neden görmezden geldim?. sevgilimle beraber olmayı çok istemiyor muydum? yapamadım işte. yapsam yapardım aslında ama ona çok büyük haksızlık olurdu. aklımda elif varken onun bana güvenini kullanamam. galiba sevgilime çok büyük haksızlık ediyorum...
    ···
  • +20 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    dans faslı benim için bitiyor. bebeler grubunun ve sevgilimin yanına gidiyorum. benimle birlikte dans edenler daha devam ediyor ama ben duruyorum. tarih tekerrür ediyor gibi alanyada da görevim buydu ortamı coşturup gitmek. elif o sırada hala dans edenleri izliyor. gidip konuşmak istiyorum ama nasıl? dikkatini çekmek için sevgilimin yanına gidince, senin için dans ettim deyip öpüyorum yine. bebeler grubundaki kızlar yaaaa çok tatlı diyorlar. sevgilim zaten mest olmuş. ortamda hazır gözler bendeyken bura çok sıkışık ya şuralara geçelim mi diyorum. millet pek anlam veremiyor ama grubun yarısı benim dediğim yere geliyor. yani elifin tam yanına. elif bebeler grubu kızlarından birine gülümseyerek selam veriyor. gülüşü hala aynı. bir süre onların grubuyla yan yana izliyoruz diğer dans edenleri. ben yine dikkatini çekmek için olduğum yerde hareketler yapıyorum. arada elifte nişanlısı da bana bakıyor. sonra nişanlısı ortada dans etsene az önce çok iyiydi gibi bir şey diyor etraf çok gürültülü. bende kulağına eğilip kız arkadaşım izin vermiyor diyorum. bu gülüyor. dediğim lafı elifin kulağına eğilip söylüyor bu kez elif bana bakıp gülüyor. gülüşü harbiden değişmemiş. muhabbeti ilerletmem lazım ama nasıl? ortada kendince dans eden bebelere yorum yapıyorum. nişanlısı kafa sallıyor, gülüyor... bebeler grubunda elifi tanıyanlarda eliflerin grubundakilerle konuşmaya başlıyor. aha diyorum tamam. dj sahneden iniyor. gökçenin çıkmasını bekliyoruz. kalabalık bir grup olduk. herkes birbiriyle konuşuyor. elif bebeler grubundaki kızlarla konuşurken ben nişanlısıyla konuşmayı deniyorum. hangi bölümdesin? diyorum. gülüyor ben mezun olalı çok oldu. nişanlım burada okuyor deyip elifi gösteriyor. ben de zaten takım elbiseli görünce hoca mı acaba dedim diyorum. nişanlının bölümü ne diyorum türk dili diyor. sonra o bana soruyor senin bölüm ne? ben bu okulda değilim kaçak girdik içeri diyorum. ne iş yaptığını, yaşını, hangi okulda okuduğunu soruyorum. 29 yaşındaymış, mühendis falan işte. o bana nereli olduğumu yaşımı soruyor. söylüyorum. aaaaa diyor elifte ilkokulu o şehirde okumuş. içimden ulan keşke söylemese miydim? aklımı gibeyim diye hayıflanıyorum. muhabbet biraz tıkanıyor aynı zamanda sevgilim de yanımda elini tutuyorum ama o başkalarıyla ben başkalarıyla muhabbet ediyorum. sevgilime dönüyorum onunla muhabbet ediyoruz. o sırada arkadan elifin nişanlısının yani tıfıl 2'nin sesini duyuyorum. zaten bana duyurmaya çalışır gibi söylüyor. bak bu arkadaş
    şu memleketliymiş. hemen arkama dönüyorum. elif aaa öylemi ben ilkokulu orada okudum. merkez mi? diyor. bende evet diyorum. aslında hayır diyecektim ama yalan atarsam illaki ileri aşamalar da ortaya çıkar diye düşünüyorum ama ileri aşamalar ne? ne bekliyorum?
    evet merkez deyince, hangi okul diyor? o an yüreğim hopluyor. ya söyleyince bir şey olursa. soruyu soruyor ama ben cevap vermek için bekliyorum. mal mal suratına bakıyorum kızın. tıfıl 2, soruyu anlamadığımı sanıp tekrarlıyor. cevap veriyorum xxx ilköğretim okulu.
    elifin gözlerinden şaşkınlığı görüyorum. suratı bembeyaz oldu deyimi var ya o deyimi ilk kez bu kadar net görüyorum. suratı bembeyaz ama elmacık kemikleri pembe oldu. tıfıl 2'nin elini tutuyordu bıraktı. birbirimizin suratına şok içinde bakıyoruz öylece. kız çok fena oldu. bende durumu toparlamak için sen hangi okuldaydın? diyorum. başka bir okulun ismini söylüyor ama hızlıca ve anlaşılmaz bir şekilde. bende hıııı diyorum. ortam aniden sessizleşiyor. muhabbet duruyor. kısa cevaplar veriliyor. o da ben de tamamen susuyoruz. tuhaf bir hal almasın diye ben yine sevgilimle ilgilenmeye başlıyorum. arada elife bakıyorum. yemin ederim. kızın suratı kireç gibi. gerginlik akıyor. bir fırsatını bulsam rahat olmasını söyleyeceğim ama hiç baş başa kalamıyoruz. bekliyorum illaki bir yere gidecek. biz yine sevgilimle çakılıyoruz olduğumuz yere. gökçe o sırada sahneye çıkıyor. sevgilim biraz öne gidelim mi diyor. ben yok ya burası iyi, daha sakin deyip yapışıyorum dudaklara. yeter ki şimdi o bir olay çıkarmasın. o gün elif depreminden fırsat gelmiyor ama sevgilim resmen milletin içinde dudaklarına yapışmama izin veriyor. o da ayrı bir şok .
    yarım saat kadar geçiyor. elif elindeki hırkasını sevgilisine veriyor. aha diyorum tuvalete gidiyor. sevgilime, sen bebeler grubunun yanına git ben tuvalete gideceğim diyorum. bu yürüyor arkasından ben. insanların toplaştığı alandan biraz uzaklaşıyoruz. müzik sesi daha az geliyor. elif diye sesleniyorum arkasını dönüyor. zaten sinirli ve gergin ona rağmen suratı daha da düşüyor. öylece bana bakıyor. tuvaletler nerede diyorum? şu binada diyor. yürümeye devam ediyor. ben hızlanıp yanına gidiyorum. şöyle bir dönüp bakıyor. yürürken düşünüyorum ne diyeceğim? nasıl lafa gireyim? acaba beni tanıdı mı?
    birkaç adım attıktan sonra direk lafa girmeye karar veriyorum. merak etme benden sana asla zarar gelmez diyorum. durup yüzüme bakıyor. devam ediyorum. hiçbir şey anlatmam, hiç olmadığın kadar rahat olabilirsin diyorum. aklıma başka lafta gelmiyor. ne diyorsun be salak mısın nesin? diyor. ben de sadece rahat ol diye söylemek istedim diyorum. gibtir git sen kimsin be diyor? tanımamış. aynı sınıftaydık diyorum. suratı daha gergin görünemez diye düşünürken iyice mala dönüyor. defol git hayatımı kararttınız, allah belanı versin. seni öldürürüm gibtir git diyor. kısık ama sert bir sesle.
    ağlayarak arkasını dönüp giderken. bağırıyorum arkasından o telefonları ben çaldım... ben çaldım. alinin ve kaanın telefonlarını ben çaldım. seni üzmesinler diye...
    ···
  • 0
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    hikayenin sonunda söyleyeyim panpa.
    ···
  • +23 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    yanımızdan geçip giderken ben ona bildiğiniz dik dik bakıyorum. nişanlısının yanına gidiyor. ben hala bakıyorum. sırtı bana dönük ona rağmen bakıyorum. canlı görünce anlıyorum elif bildiğiniz kadın olmuş. hani o üniversiteli kız çıtı pıtılığı yok. beklediğimden kilolu, üstündekiler şık ama gayet sıradan kıyafetler. aslında pek değişmemiş ama daha öncede dedim büyümüş gibi. nişanlısıyla çok sıkı fıkı değil yani bizim gibi öpüşme sarılma yok aralarında. hafif bir travma durumu gibi bir duygu var içimde. o anlarda bakışlarım sevgilimin sesiyle kesiliyor. ne oldu? diyor. hiç memleketten bir arkadaşa benzettim. galiba o değil diyorum. sevgilim hadi gel bebeler grubunun yanına gidelim diyor. ben aslında bura iyi deyip sarılıyorum sevgilime. bir kaç dakika sonra yaptığımın anlamsızlık olduğunu fark edip bebelerin yanına gidiyorum. zaten onların yanından da elifi, nişanlısını görüyorum. bana bir suskunluk, sakinlik geliyor hissediyorum bu yüzden arada dikkat çekmemek lafa girip yorum yapıyorum. sevgilimde birkaç kişiyle muhabbet ediyor. benim kafa allak bullak. beni tanıdı mı? o zaman tanımamazlıktan geldi.yok yok tanımadı ya mümkün değil tanıması neredeyse 8 sene oldu. benim artık ilkokulla alakam yok. ergenlik dönemi bile bitti. ergenlikten sonra erkekler çok değişiyor. kızlar neredeyse aynı kalıyor. beni tanımış olamaz. boy, kilo, sakal... mümkün değil tanımaz. gidip konuşsam tepkisi ne olur?

    bir ara bizim bebeler grubundan biri, bir yere gidip geliyor. dönünce elife el sallıyor. geldiğinde o kız kim diyorum. bir arkadaş diyor. bende birine benzettim de diyorum. adı elif. ailesi bursa da o burada okuyor diyor. o zaman benzettiğim kişi değil deyip kapatıyorum konuyu. acayip canım sıkılıyor. hemen yanımda duruyor ama gidip konuşamıyorum. konuşsam ne tepki alacağım bilmiyorum? gökçe\'nin sahneye çıkmasına yarım saat falan var. o sırada bir dj çalıyor. bildiğiniz popüler şarkılar işte bir meziyeti yok. ne yapsam kendime gelsem çünkü ben normalde durgun biri değilim, şimdi bir anda böyle, diye düşünürken. sevgilime gel dans edelim diyorum. bu gülüyor sen dans et diyor. onun için şaşırtıcı değil dans etmek istemem. zaten gittiğimiz her mekanda ben dans ediyorum ama tabi alanya-bodrum performansı değil zaten o olaydan haberi yok. arkada macklamore-thrift shop çalıyor. ben sevgilimi kolundan çekiyorum bu kahkaha atıyor. bebeler grubu da gülüyor. daha dansa başlamadan millet gülme seslerinden bize bakıyor. sevgilimi elife arkası dönecek şekilde kendime çeviriyorum. elif bana dönük kalıyor. oda bizim tarafa bakıyor. ben sevgilimin dibine girip dans ediyorum. aslında gayet basit bir dans ama ayakta bir kızın dibinde olunca, birde zıplamaktan başka dans bilmeyenlerin olduğu bir ortamda dikkat çekiyor olmalı. sevgilim alışkın bu dansıma ama ben biraz vitesi arttırıyorum. bebeler grubu huhhhuuuu diyor. elif bildiğin bana bakıyor. sonraki şarkı william ve justin bieber. tam benim şarkı. elektro ve hiphopa çok uygun. kaldı ki önceden bu şarkıda kaç kez dans ettim sayamam. sadece direk yok.
    dans esnasında vitesi biraz daha arttırıyorum. vücut dalgalandırma hareketlerini şarkıya göre hızlandırıp yavaşlatarak yapınca herkes beni alkışlıyor. o an sevgilimin tepkisi ne bilmiyorum çünkü hem gözüm elifte hem de özlemişim ilgi odağı olmayı. yanıma dans etmek için başka kişiler de geliyor. ortam dahada coşuyor. bir ara sevgilime bakıyorum suratında tebessüm var ama donuk bir tebessüm. büyük ihtimalle şaşırdı. dans esnasında elimle onu gösteriyorum. tanıyanlar oooooo deyince tekrar gülüyor. birazda yavaşlıyorum çünkü ne tepki alacağımı bilmiyorum hem sevgilimden hem milletten. yan tarafıma baktığımda elifi görüyorum aramızda 3-4 metre anca vardır. elleri alkış pozisyonunda kalmış. galiba beni tanımamış. tanısa niye dibime girip alkışlasın.
    ···
  • +22 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    sabah olunca çıkıyorum bebelerin evinden. biniyorum otobüse evime gidiyorum. gider gitmez de ilk işim elifin nişanlısını stalklamak oluyor. profilinde elifle bir kaç resmi var onlara bakıyorum. benden en az 5 yaş büyüktür. adam çok net tipsiz. tıfıl 2 gibi bir şey. galiba mühendis ama hangi üniversiteden mezun yazmıyor. bilmem ne enerji diye bir şirkete çalışıyor. bir yandan da moralim bozuk. ne yapmaya çalıştığımı anlayamıyorum. 2 kez hiç bilmediğim bir okula gittim. orada saatlerimi harcadım. tanımadığım insanlara yanaşmaya çalıştım. evlerinde kaldım, okula gitmedim. sevgilimle tam işleri yoluna koyma sürecindeyken uzaklaşıyorum. kim için? elif. benim sevgilim eliften daha güzel, zeki. onu ihmal etmeme değer mi? hepsinden önemlisi kendimi neden yoruyorum? ... bu sorular kafamda gidip gelirken aslında bir çıkış yolu arıyorum. kafamda tüm bu çabamı aklayacak, meşrulaştıracak bir bahane. kendi kendimi inandırıyorum bulduğum bahaneye. elif benim için bir takıntı ve onu aşmak için onu görmeliyim, konuşmalıyım...
    bir süre bu işin peşini bırakıyorum ama gözüm hep okullarının sitesinde, bebeler grubunun facebook\'unda. herkesin katılacağı tarzda bir aktivite olunca damlayacağım okula. beklediğim günler aslında yakın. havalar ısınmaya başlamış. çoğu üniversite artık şenlik yapmıyor daha doğrusu yaptırılmıyor ama yine de bir çok okul şenlik gibi olmasa da birilerini çağırıyor. eğlenmesini bilen yine eğleniyor. biz o sıralarda zaten bütün üniversitelerin olaylarına katılmaya çalışıyoruz. kapıda sorun çıksa da bir şekilde giriyoruz. (bu arada şenliklerin kökünü kazıyan zihniyete lanet olsun. hayatında köyünden çıkmamış, yobaz anne ve babasının tak görüşlerinden başka kişiyi dinlememiş, dinlese de anlamayacak, farklı olana düşman gibi bakan kişiler tabi ki eğlenmeyi zina sanar. eğlenmek günahtır. bu kafadakilerin nasıl dönek huurlar olduklarını da başka bir partta anlatırım belki. allah iki yüzlülerden korusun amin)

    beklediğim haber geliyor. elifin üniversitesine gökçe geliyor. evet bildiğiniz tuttu fırlattı kalbimi gökçe. içeri girişte kesin sorun çıkacak o yüzden bizim bebeler grubuna mesaj atıyorum nasıl içeri girerim diye. bunlar dalga geçiyor. gökçe? sen? köyde gökçe mi dinliyordun?... haklılar amk. bende sevgilim seviyor ondan ya yoksa gökçe ne amk diyorum. bunlar tamam o gün okulun oralarda buluşuruz bir şekilde hallederiz diyorlar. sevgilimi arıyorum. ne gökçesi yaaaa? o ne be? şehrin diğer ucunda? öyle bir üniversitenin varlığından sen deyince haberim oldu asdfafadf... neyse sonunda ikna ediyorum.
    günü gelince gidiyoruz. bebeler grubunu bekliyoruz. bizi okula yakın bir yerden alıyorlar ama o tüplü clio\\\'ya binen hamile kalır. 2kişi daha var, bizde biniyoruz oluyor 7 tıklım tıklım. zar zor biniyoruz. okulun kapısında güvenlik durduruyor. gençler kartlar deyince tıklım tıklım arabadan 4 kart çıkıyor. adam içeri bakıyor. biz hiç o yöne bakmıyoruz. adam öbürleri falan diyor ama bizim bebelerden biri araya giriyor. onlar arkadaşlarımız yaaa napalım gelmeyin mi deseydik? onlarda şu üniversitenin öğrencisi. ama sürekli bağırıyor. adamın aslında geçirmeye niyeti yok ama arkada trafik oldu. korna sesleri. güvenlik siz şu köşede durun geliyorum diyor. tabi durmuyoruz. basıyoruz şenlik alanına. o andan itibaren gözlerim fıldır fıldır.
    bu arada sevgilim nereden tanıyorsun bunları diyor. bizim okula konferansa gelmişlerdi oradan diyorum. daha önce hiç bahsetmedin diyor. bahsettim sen hatırlamıyorsun diyorum. bu üniversitede arkadaşın olduğunu ilk kez şuan duyuyorum, hatta bu üniversiteyi ilk kez duyuyorum diyor. bende küçük bir patlama yaşıyorum. neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? bahsetmemiş olsam ne ? olmasam ne? ben buraya ikimiz , peşimizde ne senin ne benim arkadaşlarım olmadan rahatça eğlenelim diye gelmek istedim sen yine başladın diyorum ama biraz sert oluyor. sevgilim, yaa ben sadece daha önce bahsetmedin bir şeyden değil diyor. sonra elimi tutuyor. konserin olacağı alana yürürken gözüm hep elifi arıyor. acaba gelmiş midir? konserin olacağı mekan kalabalık değil. gelse görürüm herhalde? yani şöyle diyeyim. ankaradaki diğer büyük üniversitelerin konserlerindeki gibi kıç kıça değil. millet yere oturmuş.
    konser alanında benle sevgilim ortamda tak gibi kalıyoruz. çünkü kimseyi tanımıyoruz. elinden tutup orandan oraya çekiyorum. aslında amacım elifi bulmak. tekrar bebeler grubunun yanına gittiğimizde görünce direk tanıyorum. elifin nişanlısı bu. evet evet bu o resimdeki adam, tıfıl 2. zaten takım elbiseyle gelmiş. demek ki işten gelmiş. kafam mobese kamerası gibi sağa sola dönüyor. elif kesin burada. durduğum yere çakılıyorum. bebeler grubu mekanda sürekli yer değiştiriyor. ben biz birazdan geleceğiz, sevgilimle baş başa kalmak istiyorum diyorum. millet gülüyor herkesin ortasında mı? diyorlar. sevgilim de anlam veremiyor niye oraya yapıştık. ben böyle deyince sevgilime biraz daha ilgi gösteriyorum. tabi o sırada amacım şüphe uyandırmamak. bak seni tanıyan kimsede yok seni öpebilir miyim ? diyorum. gülüyor. öp ama tanıyan kimse yok diye değil, ben istediğim için ve seni sevdiğim için diyor. kısa bir öpüyorum dudaklardan. normalde gibsen bu kadar kolay öptürmez milletin içinde ama galiba okula girerken attığım trip işe yaradı.
    tam sevgilimi öpüp kafamı geri çekerken, ve gözlerim sevgilimin gözlerindeyken onu görüyorum. hani gözünüzün yan tarafıyla daha bulanık görürsünüz ya öyle. sanki gözüm simasını seçiyor. kulaklarımın uğuldadığını hissediyorum ve ister istemez kafam hızlıca ona dönüyor. o da dümdüz yürüyüp yanımızdan geçerken bize kısa bir bakış atıp geçiyor.
    ···
  • +26 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    bebeleri ekleyince elifin çat diye önüme çıkmasıyla onu bulduğum kesinleşiyor. yanlış stalk kurbanı olmamışım. bir yandan şaşkınım bir yandan da eeee bu ne işime yarayacak diyorum. okula tekrar gitsem elifi yine hiç görmeden geri dönebilirim. ya da bebeler grubunu tekrar görsem onlar bile benden şüphelenecek aq. bu niye ha bire burada? bebelere zaten elifi soramam. bir sonraki aşama için bir şeyler düşünsem mi yoksa gibtir etsem mi? kafam karışık. yatağa uzanıyorum. uyumaya çalışıyorum ama aklımda hep elife ulaşma planları.
    sabah uyanıyorum. kendi okuluma gidiyorum. zaten 2 gündür gitmemişim. sevgilimi görmemişim. kız zaten sinirlenmeye yer arıyor. gidiyorum biraz onunla takılıyorum. aramızdaki dargınlık yavaş yavaş azalsa da hala var. sevgilimi kaybetmek istemiyorum ama bir yandan da bu barışma sürecinin yavaş ilerlemesini istiyorum. o an kendime itiraf edemesem de sanki elife ulaşacak gibi hissediyorum. elime bu fırsat geçerse ve o anlarda sevgilimle eskisi gibi olursak hep yan yana oluruz ve bu benim bütün emeklerimi yok eder.
    aradan bir hafta geçiyor. ben hala ne yapacağımı bulamamışım. facebook'a giriyorum. aşağı kaydırırken bebelerden biri resim paylaşmış. okulda yine üçü oturmuşlar ama bu kez çimlere geyik yapıyorlar. yan tarafa da yazmışlar. 'havalar ısındı, çimenlere transfer olduk' . aklıma hemen fotoğrafa yorum yapmak geliyor. şöyle hafif dalga geçen esprili bir şey yazsam. süper olur hemde bağlantımız kopmamış olur. belki okula davet ederler. tam yorumu yazıyorum. enter'a basacakken aklıma elif geliyor. ya elif yaptığım yorumu görürse. eskilerden birinin çevresinde olması yüzde yüz onu rahatsız eder. yorum yapmaktan vazgeçiyorum. ama bir şey de yapmam lazım. o anlarda bana sorsan, ne elif ne de ona ulaşmak umurumda değil derim ama içimdeki istek öyle demiyor. sürekli harekete geçme arzusu. başka bir şeye odaklanamıyorum.
    en iyisi mesaj atmak. evet evet mesaj atayım. ama ne atayım. onların kendi okudukları bölümle ilgili bir şey danışmak mantıklı olabilir. bebeler grubundakilerden biri ingiliz dili ve edebiyatı okuyor. buna mesaj atıyorum. 'merhaba kanka naber? sana bir şey danışacağım. ben yurt dışında staja başvuracağım. bu yüzden bir tane motivasyon mektubu yazmam gerekiyor ama ne yazsam olmuyor. okuldaki hocalarda pek ilgilenmedi. biraz farklı şeyler yaz deyip duruyorlar. belki sen yardımcı olursun bana? ne tavsiye edersin'
    benim beklentim beni okula davet etmesi ama 10 dakika içinde cevap geliyor. 'sen bir taslak hazırla bana gönder ben gramer hatalarını düzelteyim. biraz ekleme yapıp sana göndereyim'
    kafayı taktım kendimi davet ettireceğim. 'aslında bir taslak var ama çok klagib oldu. internetteki örnek mektuplara benzedi. ben müsait olduğun zaman okula gelsem bir beyin fırtınası yapsak nasıl olur' yazıyorum. cevap 'o zaman şöyle yapalım sen yarın akşam bizim aparta gel. bizimkilerde gelecek orada yazarız. hem fikirde verirler. istersen sevgilinde gelebilir'
    okula davet edilmeyip eve davet edilmek şaşırtsa da, onlarla samimi olmam için iyi bir fırsat. yarın akşam evlerine gitmek için yola çıkıyorum. resmen azap amk. 2 defa aktarma yapıyorum. giderken boş elle gitmeyeyim diye. yaş pasta alıyorum. hem de kaliteli bir markadan 45 lira. hala unutmamışım. nasıl koydu siz düşünün.
    kapıyı çalıyorum. bebelerden biri açıyor. içeri giriyorum. oooo nasılsın iyisin? iki hoşbeşten sonra. çıkar taslakları da bakalım diyor. ben aha sıçtım derken. parmağımla kafamı gösteriyorum aha burada diyorum. yine gülüşmeler. sonra kıza fırsat vermeden konuşmaya devam ediyorum. işte şöyle başladım cümleye. ilk paragrafta şöyle şöyle deyip kendimi tanıttım. ikinci paragrafta yoga ilgimden bahsettim diyorum. bebeler aaaaa yoga mı yapıyorsun diyor. muhabbet biraz buradan yürüyor. yoga yapmaya falan çalışıyoruz. ben bunlara artistik hareket falan gösteriyorum. böyle rahat iki saat geçiyor. ben bunlara siz istediğinizde arayın ben gelirim ya da siz gelin beraber yoga yaparız diyorum. amaç belli tabi okulda bir ayağım olsun.
    ortam ful kahkaha matrak devam ederken saat oluyor gece 11. hemen yola çıkmazsam otobüsler bitecek. tabi başka şehirde yaşayanların haberi yoktur. ankarada otobüsler 11:30 da biterdi. hatta bu olay bir kaç ay önce melih gidince düzeltildi. her neyse saat olmuş 11 kız diyor ki aaaaa motivasyon mektubu yazmadık. bende diyorum ki saat geç oldu otobüslerde bitmek üzere ben artık gideyim. kız yok olur mu ya yazalım o kadar gelmişsin. ne zaman biterse ben seni tüplü cliom'la eve bırakırım. olmadı burada kalırsın diyor. ben yok olur mu zahmet etme diyorum ama sonuç olarak kalıyorum. hayali bir başvuru için motivasyon mektubu yazmaya başlıyoruz. yemin ederim çile. motivasyon mektubu yazmak zaten zor, bir de yalan olunca gel de işin içinden çık. ne yazsak beğenmiyoruz. böyle yazmakla uğraşırken kız arada bilgisayardan sözlüğe giriyor. ben bir bakıyorum yan sekmede facebook açık. kızdan bilgisayaranı istiyorum. ben bir örnek mektup bulmuştum onu göstereyim diye. facebook'un açık olduğu yan sekmeye tıklıyorum. üstteki büyütece elif yy yazıyorum tıklıyorum. o an kalbim küt küt atıyor. sebebi gizli bir iş yapmam mı yoksa elifi görecek olmak mı? direk resimlere tıklıyorum. ilk bir kaç resme baktıktan sonra hızlı hızlı aşağı iniyorum ama arada güzel duran resimlere tıklayıp bakıyorum. elifle hiç birbirimizi tanımıyor olsak o günkü halinin yüzüne bakmam. anca one night stand olur benim için. patetese dönmüş amk. bu yorum biraz haksızlık oldu ama nasıl anlatsam böyle hafif balık etli olmuş. bu sorun değil ama yüzü de eskisi gibi değil kesinlikle yaşından büyük gösteriyor. hala tatlı ama... büyümüş ya işte. biraz aşağı kaydırdıktan sonra bir resim gözüme çarpıyor. elifle bir çocuk ayaktalar ellerinin arasından kırmızı kurdele sarkmış. direk resme tıklıyorum ama şoktayım. o sırada kız bana buldun mu diyor ben kekeme gibi cevap veriyorum. tüm dikkatim resimde çünkü. resme bakarken nişanlısının adını da görüyorum. etiketlemiş. hemen ana sayfa yapıyorum face'i. yok bulamadım mektubu diyorum.

    bitirdiğimizde saat iki buçuk oluyor ama beynim yoruldu. kızda yoruldu diğer iki bebeden biri koltukta arada gözünü açıp tekrar uyuyor. öbürü yatağa gitti aq. kızda bana diyor ki. sende şu koltukta yat sabaha gidersin. üstüne giyecek bir şey verirdim ama burası kız evi. battaniye getiriyor. çekiyorum kafaya yatıyorum.
    ···
  • +30 -1
    yaptığım bütün karaktersizlikleri anlatıyorum
    belirlediğim gün elifin okuluna gidiyorum. kapıda güvenlik kart soracak diye beklerken dümdüz yürüyüp giriyorum. okul özel diye galiba herkeste araba var yanımdan vızır vızır geçiyorlar. karşıdan gelen bir kaç öğrenciye soruyorum fen edebiyat fakültesi nerede diye. tarif ediyorlar binayı buluyorum. dersin yapılacağı sınıfa giriyorum. ders birinci sınıf dersi. sınıfa girdiğimde milletin suratına bakıyorum, aralarında mı diye. en arkada boş bir yer bulup oturuyorum. biraz da ben ne yapıyorum amk? kafasındayım. sınıftaki diğer bebeler arada dönüp bana bakıyor. kim lan bu diye soruyorlar herhalde. bu arada sınıfta maksimum 30 kişi var kontenjan zaten 50 gibi bir şey. herkes birbirini tanıyor. dersin hocası geliyor. ben 15 dakika dayandıktan sonra daha fazla tahammül edemeyip çıkıyorum. millet gene bana bakıyor kim bu? bir süre o sınıfın kapısı önünde bekliyorum belki geç gelir diye ama gelmiyor.
    bir sonraki gözüme kestirdiğim ders 3 saat sonra. hem iç sesim hem beynim aklını gibeyim. ben ne yapıyorum burada diye bağırıyor. harbiden bu ne saçmalık aq. bir yandan da kendimi avutuyorum. neyse okulu görmüş oldum güzelmiş...
    gidip kantini buluyorum. herkesin derste olduğu saatlerde olduğumuz için kantinde bir kaç kişi var onlar da zengin bini kılıklı tipler. tamam bizim okulda da has zengin binleri var ama bu kadar kahkaha atmıyorlar. biraz oturduktan sonra etrafı dolaşıyorum. bir yandan da gözüm hep onu arıyor. bir süre okulda tur attıktan sonra tekrar kantine dönüyorum. kendime çay almak için kantinciye para uzatıyorum adam bizde kart geçerli diyor. cebimden kartımı çıkarıp veriyorum. o sırada arkamda zengin binlerinin olduğu masadan bir çocuk var. siz bu okulun öğrencisi misiniz? diyor. bende biz değiliz ya siz diyorum. gülüyoruz falan. nerede okuduğumu soruyor. söylüyorum. ooooo diyor. neden buradasın diye soruyor. ilgimi çeken bir konferans vardı ondan geldim. şimdide geziyorum okulunuzu güzelmiş diyorum. o da güzeldir yaa olay falan olmaz... konuşuyor. ben kendi masama oturuyorum. o kendi masasına gidiyor ama 2 dakika sonra bizim masaya gel istersen diyor. bende gidiyorum. baya muhabbet ediyoruz. zaten insanlarla kolay muhabbet kuran biriyim ama bu bebeler de sanki dünyaya geyik yapmaya gelmiş. tabi buradan özel üniversite okuyan tüm insanlar böyle sonucu çıkmasın. çünkü masanın en matrak bebesi tam burslu. bebeleri seviyorum. belki yeni tanıştığımız için, belki de benim o an oradaki ruh halimden dolayı, onları bir daha görmeyecek olmanın verdiği rahatlıkla adamlara ha bire laf sokuyorum. bunlar gülüyor. sonra onlar benim memleketimle dalga geçiyorlar. köylüymüşüm, kantine girdiğimde tezek kokusu gelmiş. masadakilerden biri de beni faceden ekliyor. zamanı gelince güle güle deyip gidiyorum.
    bir sonraki dersin sınıfına gidiyorum ama içeri kısa bir göz attıktan sonra kapı dışında bekliyorum. gelirse görürüm diye . o derse de gelmiyor. binadan çıkarken kantinde tanıştığım grupla karşılaşıyorum. bunlar görünce şaşırıyor sen gitmemiş miydin? diyorlar. yok ya bir arkadaşı gördüm birazda onunla takıldık diyorum. gruptaki kızlardan birinin arabası var. beni de okulun dışında durağa kadar bırakıyorlar ama araba tüplü clio aq. bende buradan laf sokuyorum biraz. durakta inip eve gidiyorum. o gün sevgilimi hiç aramadığım aklıma geliyor. arıyorum biraz muhabbet ettikten sonra uyuyorum.
    sabaha oluyor ben yine taaa ebesinin dıbına yapılmış o okula gidiyorum. niye? bende bilmiyorum. çok enteresan bir şekilde okula yine çok rahat giriyorum. sınıfın önünde bekliyorum ama yok. yine gelmiyor. bir yandan diyorum acaba stalklarken yanlış bilgilere mi ulaştım. ama mümkün değil. türkiyede kaç tane benimle yaşıt xx elif yy var. o haberde bahsedilen o olmak zorunda. yine kantine gidiyorum. içecek bir şeyler alırken dünkü bebeler bana el sallıyor. bu kez dışarıdaki masalarda oturuyorlar. ben görünce geriliyorum. bu kez ne yalan atasam acaba diye. fakat korktuğum olmuyor. neden orada olduğumla ilgili değiller. yine biraz geyik yapıyoruz. bu bebeler okula gelip derse girmeyenler olur ya onlardan. masadaki diğer iki kişiyi de o gün faceten ekliyorum. bir daha görüşelim, sevgilini de getir diyorlar. bende bunları bizim okula davet ediyorum sonra yine dünkü gibi eve gidiyorum. yine sevgilimi arıyorum. yine facete takılıyorum ama bir değişiklik oluyor. arkadaş önerileri, elif yy 3 ortak arkadaş...
    ···
  • daha çok