/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    +2
    Dostlar selamlar,

    Özet: Sözlükte adettendir okumaya üşenenlere, depresyonda olan ve çıkış arayan bir üniversite öğrencisinin son 3 aylık taktan duygu durumudur. Ortak acıları olanlara ve gelecekteki kendime selam olsun .

    Sonsuzlukta kaybolacak öylesine bir yazıdır..

    Yazdıkça part part atacağım. ilerleyen günlerde de motivasyon bulabilirsem, iyisiyle kötüsüyle değişiklikleri eklerim belki.
    ···
  1. 2.
    +1
    yaşadık kardeşim dibine kadar
    ···
  2. 3.
    +5
    Hayat'ın kendisi bir derstir, neresinden baktığına bağlı.
    ···
    1. 1.
      +1
      Güzel video aga, ben de öyle umuyorum, kendimi tanıdığım ve en önemlisi ders çıkardığım bir süreç olur umarım.
      ···
  3. 4.
    0
    Yazdıkça fark ediyorum, girişi bu kadar uzun tutmamın sebebi belki de kendimle yüzleşme korkumdan dolayıdır..
    Günümüzde sözlüğün eski kültürü ve uzun hikayeleri epey azalmış olsa da sözlüğün ruhuna yaraşır bir yazı yazmak hedefim.
    7 yıldır bu sözlükte olan bir dostunuz, kardeşiniz olarak biliyorum ki inci Sözlük her ne kadar yapısı gereği kafa dağıtmak için uğradığımız, güldüğümüz, dertleştiğimiz, tavsiye aldığımız, birbirimizle dalga geçtiğimiz bir kaçış odası olsa da yine biliyorum ki burası toplumun gerçek bir özeti; iyisiyle kötüsüyle toplumun her seviyesinden her türlü insan var ve herkes anonim olmanın verdiği güvenle gerçek benliğini sergiliyor.
    Biraz içimi dökeceğim, bu durumda olan biri için okuması huzur veren, sürükleyici ve belki eğitici bir terapi tadında olmasını dilerim bu yazının.
    En başta uyarayım uzun bir yazı olacak gibi hissediyorum, kendimi tekrara düşersem şimdiden özür dilerim, okuyanı yorabilirim, uzatma artık diyebilir okuyan, ama yazma ihtiyacı duyuyorum. Aylardır kimseye içini açamamış biri olarak fazla dolmuş olabilirim. Dürüst olmak gerekirse bu yazıyı kendimi daha iyi anlamak için yani kendim için yazıyorum o yüzden hiçbir detayı atlamayacağım. Yok okuyucuyu yorar, yok kısa ve net yazayım kaygısı gütmeden yazıyorum. iyi okumalar tekrardan.
    ···
  4. 5.
    +1
    Not: Dostlar 3 sayfa paramparça bir sürü şey yazmışım, çok yoruldum, düzenlemek zor parça parça atarım, kimse okumasa bile yine de iyi geldi.
    (Kendime itiraf etmek zor ama sanırım antidepresan ve dikkat ekgibliği ilacı kullanmıyor olsaydım bu yazıyı yazamazdım, o gücü bulamazdım)
    Bu uyarı mutlu olanlara; eskiden olsa özet geç aga derdim, sizi de çok iyi anlıyorum. Bu süreç bana hiçbir durumu ve hiçbir kimseyi yargılamam gerektiğini öğretti. Kınadığını yaşar insan.
    Beni anlayan dostlarım bu uzun yazıyı yargılamayacaktır, hatta inanıyorum ki kendini bulacaktır, yalnız olmadığını fark edecektir.
    insan kimseye anlatamayınca daha çok bunalıyor, şimdi de gerçek anlamda kimseye anlatmış olmayacağım ama belki biraz içimi rahatlatır.
    Çoğu zaman değil anlatmak bir cümle bahsetmek bile içimden gelmiyor. Bulunduğum durumu düşünüp çözmeye çalışmak daha çok içimi karartıyor ve bu da bir paradoksa sebep oluyor kendime dahi anlatmaya korktuğum şeyleri yazma cesareti ve motivasyonu geldiği için (her ana vazgeçip silebilirim, bi sigara yakıp gibtir edebilirim) bu fırsatı kaçırmak istemedim.
    ···
  5. 6.
    +1
    Önce biraz eskileri hatırlamak istedim, beni bugüne getiren ne oldu ondan bahsedeyim. Lise yıllarımda hayatı tozpembe görürdüm. Hiç unutmam bazen laf arasında anneme, babama gelecekteki hedeflerimden veya yapacaklarımdan bahsederdim, annem inşallah oğlum derdi. Lafı gelmişken çok kısaca söyleyeyim; babam senelerdir çift taraflı depresyonda olan ve tedavi gören birisi, küçüklediğimde onun bu pesimist yaşam tarzını çok eleştirirdim ve suçlardım, şimdi eskisinden daha iyi anlıyorum ve asla tam olarak anlayamayacağımı da anlıyorum. Tekrara düşmek gibi olmasın kimse kimseyi anlayamaz o yüzden kimseyi yargılamamak gerekiyor. insanın kolu kırılsa hastaneye gider alçı yaptırır, gözü bozulsa gözlük takar ama pgibolojik olarak bir sıkıntı yaşayınca bunun somut bir çözümü yok ve her insanın kendine özel bir çözümü var, bu süreçte etraftaki desteğin çok önemli olduğunu fark ettim.
    Konudan sapmadan devam edeyim, babama anlattığım vakitlerde belki fikirlerimi desteklese ve bana başarabileceğimi söylese bu denli aklıma kazınmazdı bu sohbetler, ama o bana; hayatın hayal edildiği gibi olmadığını, çok daha zor ve hayal kırıklıklarıyla dolu olduğunu, benim gerçek dışı hayaller kurduğumu ileride ne demek istediğini fark edeceğimi söylerdi. Şu süreçte her ne kadar olumsuz bir bakış açısı olsa da gerçek olduğunu fark etmek beni daha da dibe çekti diyebilirim.
    ···
  6. 7.
    0
    Birçok defa aklıma gelen ama bu kadarı da olmaz dediğim birçok şey başıma geldi. insanlardan her şeyi beklerdim zaten ama haksız çıksam da fena olmazdı. Hayal kırıklığı denemez ama öğrenilmiş bir karamsarlık süreci diyebilirim. Domino taşı gibi hayat, bir şey ters gidince ardından yaşanacak her şey en kötü şekilde gerçekleşiyor. Tabi ki gerçek şu; hayatın karşına neler çıkardığından çok daha önemlisi, senin bu çıkarımlarda gördüklerin, aldığın dersler ve bu olaylara karşı duruşundur. Umarım insan kendini geliştirerek ve bunları yaşayarak çıkar bu çukurdan ama ya yanılıyorsam ve her şey olayları algılayış biçimimizle yani beynimizin çalışma şekliyle, genetiğimizle ilgiliyse o zaman elden pek de bir şey gelmiyor elbette. Şanslı olanlardan olmadığımızı mı kabullenelim? Olabildiğince düzenli ve sağlıklı bir hayat bunun önüne geçer belki. Mutlu olduğun zamanlarda ne yaptığımı düşündürdü bu soru bana. Evet yazmak iyi geldi, başkasından fikir almak gibi, belki ufak tefek çözüm yolları sunuyor. Bu bambaşka bir soru işareti ve bambaşka bir konu...
    ···
  7. 8.
    0
    insan bir kere o karamsar bakış açısına düşmeyedursun dostlar, her şeyin pgibolojik olduğunu biliyorsunuz ama hayata yine de aynı pencereden bakıyorsunuz. O kadar çok yaşanmışlık var ki dostlar, eminim hepiniz için öyledir, o yüzden birçok kısmı keserek anlatıyorum. Ne kadar her ayrıntıyı anlatacağımı söylesem de bunu okuyanlar veya gelecekteki ben, yaşadığım travmaları veya olayları okuyup ah vah etmeye değil, bulunduğum durumu anlamaya geldiler. Hem zaten haddinden fazla uzun yazıyorum ve karşımdakini sıkıyormuş gibi hissettirdi, hem de yaşananlardan önemlisi, hissettirdikleri. Herkesin dertleri kendisi için en büyüktür, insan sahip olmadığı her şeyin hayranı, sahip olduğu her şeyin nankörü çoğu zaman. Sonuç olarak farklı olaylar aynı hisleri yaşatabilir, aynı olaylar ise bambaşka hissedilebilir insanlar için o yüzden olaylardan öte hissiyat mühim.
    ···
  8. 9.
    0
    Geçen sene bana; “ne zaman büyüdüğünü hissettin?” diye sorsanız, size şimdi anlatacağım anımı anlatırdım. Şimdi aynı soruyu sorsanız, hala büyüyorum diyebilirim yalnızca. Hiçbir konuda iddia sahibi olmamayı ve kesin olarak inanılan planlar yapmamayı da öğretiyor hayat.
    2019 sonbaharda bunalım dolu bir iki ay geçirdim ve çok güçlendim sandım, aslında depresyon değil de sadece zor bir adaptasyon olduğunu sonradan fark ettim, spor yaptım, dostlar edindim ve sonra gayet mutluydum yine. Sadece bazı çıkarımlar yapmıştım hayata ve insanlara karşı.
    2 buçuk sene önce hiç kimseye tamamen güvenmemeyi öğrendim ve her an her şeyin bitebileceğini anladım. insan ilişkilerinin bir tiyatrodan ibaret olduğunu 2,5 sene önce en yakın dostumu ve sevgilimi haybeden sebeplerle (ikisi de birbirinden bağımsız olaylar, sadece üst üste geldi) kaybettiğim vakit, yeni bir şehirde düzen kurmaya çalışırken ailemin bile ömrüm boyunca nasıl hissettiğimi gerçekten sormadığını, uzun uzun dertleşmediğini, yol göstermediğini fark ettiğimde anladım.
    ···
  9. 10.
    0
    O güne kadar ailemle yaşarken her şey o kadar monotondu ki bu iletişim ekgibliğini hiç sorgulamamıştım. Oysa aynı evde birbirine yabancı insanlarmışız. Onlara da kimse sormamıştı ki hayatları boyunca, belli ki hep kendi içlerinde yaşamışlardı tüm dertlerini, sıkıntılarını. Çok da sessiz sinema gelmesin akıllara genel sohbetler elbette vardı ve her zaman soğuk rüzgarlar da esmezdi aramızda, her ailede olduğu gibi mutlu anlar olurdu, mutsuz anlar da.
    Ne demek istediğimi bu konuda ekgib hissedenler daha iyi anlayacaktır. Uzun uzun birbirimizi anlamaya çalışmazdık veya hata yapılınca özür beklemezdik. Ne bileyim, bir bardak kırılsa dikkat çekerdi, konuşulurdu, neden kırıldığı sorgulanırdı ama bir insan kırılsa kendi kabuğunda kaynardı kırılan yerinden. Zaman; özür yerine geçerdi bizde, biri alttan alır unutulurdu.
    ···
  10. 11.
    0
    Şu ana kadar anlattıklarımı kanıksayalı epey zaman oldu, hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlermiş, dert etmiyorum artık. Hatta şu an ki fikrim; iyisiyle kötüsüyle bir liman olarak görüyorum aileyi.

    Aile konusundan bu kadar bahsetmem yeterli olur diye düşünüyorum. Nankörlük gibi olmasın, ellerinden gelen tüm imkanları sağladılar bana, ailemin desteğine asla yok diyemem elbet, açta açıkta bırakmadılar, var olsunlar, o eski dostlara da sevdiklerime de aileme de bana kattıkları için minnettarım herkesin içinden gelenin en iyisini, kendince en doğru şekilde yaptığı kesindir. Yine aynı şekilde benim de beklentileri gerçekleştiremediğim durumlar olmuştur. Evet bugün bu olaylar tekrar yaşansa bu denli şaşırmam ve bunalıma sürüklenmem o yüzden başıma gelenleri ders olarak alıyorum. Umarım seneye de bugünler için aynısını düşünürüm.
    Uzun lafın kısası dostlar zaten hayatın gerçeği buymuş; herkes kendi dünyasında kendisi için yaşar ve kimse kimseyi anlamak zorunda değil.
    ···
  11. 12.
    0
    Çok nedir diye sorsalar bunca yaşananı tek gecede kusmaktır derim. Kaç saat oldu? Bilmiyorum. Bir daha bu kadar yazar mıyım? Bilmiyorum. Faydası var mı? Sanmıyorum. Kim okur bunca yazıyı? Vallahi ben olsam okumazdım. Okuyan varsa anlatmayı başarmış sayarım ve sanırım bir nebze mutlu olurum.


    Gelelim bugünlere artık yeter onca hikaye ve çıkarım. Bunca yazmışım, belki de hayatımda ilk defa bu kadar uzun bir yazı yazıyorum ama hala şu anki hissiyatı dökememişim tam olarak, düşünülenden daha zormuş..

    Şu anda yaşım 21, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğrenciyim, tek yaşıyorum. Yaşananların yaştan daha önemli olduğuna inanan taraftayım. insanı büyüten mi dersiniz, olgunlaştıran mı dersiniz yoksa şüpheci, güvensiz veya kurnaz yapan mı dersiniz size bırakıyorum; yaşadıklarıdır. Yaşım bir çoğunuzdan genç elbet, ileride fikrim değişebilir veya çok daha fazlasını yaşayabilirim, bunun bilincindeyim.

    Hayatım boyunca her şeye bilimsel boyuttan yaklaşmaya çalıştım. Duygusal süreçlerin bile bilimsel bir açıklaması var. Herkesin ömründe böylesine karanlık bir dönemi olmuştur, olmadıysa olacaktır (belki olmaz, siz bana bakmayın) sadece bazılarımız daha derin yaşıyor. Bunun da genetik sebeplerden ve beyin kimyasından olduğunu biliyorum. Gamsız bir insan olmayı dilerdim.
    ···
  12. 13.
    0
    Son 3 aydır hayatımda daha önce hiç olmadığım kadar içime kapandım, sosyal çevremden uzaklaştım, akademik olarak geriledim herkesten ve her şeyden soğudum ve tüm bunlar için günlerce, aylarca kendimi suçladım. Kendimi yetersiz gördüm, sanki potansiyelimi çürütüyormuşum ve bunun tek suçlusu benmişim gibi hissettim. Öyle günler oldu ki, her şey anlamsız geldi, içimde devasa bir boşluk varmış gibi hissediyordum. Genel olarak mutsuzdum. Mutlu olmayı geçtim, çok mutsuz olmadığım günleri iyi geçmiş sayıyordum.
    Kendimle zaman geçirmeyi hep sevmişimdir, insan kendisiyle zaman geçirebilmeli. Ama bunun bir tercih değil de zorunluluk gibi hissettirmesi durumu berbat bir hale getiriyordu.
    Somut ve bariz tek bir sebep yoktu, dışarıdan bakan birisi için anlamsız bir üzüntü, hatta belki de şımarıklık olarak gözükürdü. Kimseye bahsetmeme sebeplerimin başında, tam olarak kimseye anlatamayacak olduğumu biliyordum ve belki de yanlış anlaşılmak, eleştirilmek beni korkutuyordu.
    ···
  13. 14.
    0
    Yazarken fark ettiğim bir diğer şey en ince ayrıntısına kadar duygularımı detaylandırmak, eminim okuyan sizler de fark etmişsinizdir. Belki de sağlıklı ve mutlu bir insanın çok daha kısa cümlelerle kolayca anlatabileceği şeyleri, bolca ayrıntı, ekleme ve örneklendirmelerle anlatıyorum.

    Bunun 3 sebebi var; birincisi hiç şüphesiz kendimi ekgibsiz ve tam olarak doğru bir şekilde anlatabilmek, belki de yanlış anlaşılma korkusu.

    ikinci sebep ise umarım olmaz diyerekten; ileride tekrar böyle bir depresyon çukuruna düşersem, okuyabileceğim ve destek alabileceğim bir yol haritası, bir yardım yazısı oluşturmak.

    Nasıl ifade edilir ki? Belki saçma gelecek ama bu günleri yaşarken ne yapacağını bilmeyen, hasta ve kimsesiz bir sokak çocuğu gibi hissediyordum, üstüne de dağlarca sorumluluğu var, kaçıyor ama çözüm bulamıyor, umutsuz, yorgun, kaybolmuş, elini tutan kimse yok. Bu yazı o destek eli olsun diye yazmaktayım.

    Son sebebi ise detayların sandığımdan daha önemli olduğunu fark etmem. Şöyle ki kendi durumumu referans alarak ifade etmek istiyorum; Öncesinde de dediğim gibi depresyonun salt bir sebebi yok, eğer zamanında detaylara inip, kendimle yüzleşmeyi başarabilseydim veya birine anlatmayı deneseydim bu hale gelmezdim belki de. Eskiden her şeyi dümdüz yaşayan ve detaylarla boğulmayan bir insan olarak; depresyona gireceğimi söyleseler gibtir çeker ve güçsüz bir insanın, basit bir fikri olarak geçiştirirdim.
    ···
  14. 15.
    0
    Bugüne kadar depresyonda olanları anlamamışım, basit bir üzüntü değilmiş, şaka gibi ama gerçek, siz ister bu duruma güçsüzlük deyin ister zayıflık veya hastalık deyin isterseniz de beyin kimyasının bozulması deyin. Bu gerçek ve zor bir durum dostlar.
    Bu yüzden depresyondayım demek benim için hiç ama hiç kolay olmadı. Her sabah daha mutlu olacağımı bekleyerek uyandım. insanın en büyük savaşı kendisiyle oluyor, kabullenmek zamanımı aldı gerçekten.

    Depresyon lafına yabancı değildim, ailede; annemde, babamda ve kardeşimde dahi birçok kez bu tarz ruhsal bunalımlar olmuştu.

    Bu konularda bilinçli ve donanımlı bir insan olmaya çalıştım, okumalar ve araştırmalar yaptım, insan bilmediği şeyden korkar diye düşündüm. Depresyon mu tüm bu motivasyon kaybının sonucuydu yoksa hiçbir şeye odaklanamadığım için bunun getirdiği kaygının sonucu mu depresyondu, hala bilmiyorum.

    (çoğu zaman bu kadar sorgulamasam, bilmesem daha mı mutlu olurdum diye düşünürüm.)
    ···
  15. 16.
    0
    Kabul edip bunu paylaşmanın en korkunç tarafı, bugüne kadar soyut bir fikir olan bu süreç somut bir gerçeğe dönüşecekti. Kimseye bahsetmeden atlatabilseydim şayet, sanırsam çok daha iyi olurdu, kendini gerçekleştiren kehanet olmasından korkuyordum.

    (bkz: pygmalion etkisi)

    Bilinçli yardım istemek veya pgibiyatriste gitmeyi yadırgamıyordum, ailemde de benzer olaylar olduğundan bu fikir bana mantıklı geliyordu. Ama kendime hala şüpheyle yaklaşıyordum, acaba abartıyor muydum? Bu fikri düşünmeden edemiyordum. Daha önce de bunalımda ve kaybolmuş hissettiğim zamanlar olmuştu ama hiçbir zaman bu kadar uzun sürmemişti ve yaşam tarzımı bu denli sarsmamıştı. Aileme bahsetsem de, ne denli anlatabilirdim ve ne denli samimiyetime inanırlardı emin değildim. Belki tembellik olarak düşüneceklerdi ve geçiştireceklerdi. Gerçekten inansalar bile onları üzmek istemiyordum.

    Kabullendiğimde ise şunu fark ettim, her ne kadar içimden gelmese de destek almam şarttı, uzun zamandır kendi kendime çözemedim, belki bir uzman yol gösterirdi. Zar zor pgibiyatriye randevu almayı başardım. (Zar zor derken malum herhangi bir bölüme randevu almak zor)
    ···
  16. 17.
    0
    Sistemde numarası kayıtlı olan anneme de aldığım randevu sms olarak gitmişti, bahsetmek durumunda kaldım. istemeyerek de olsa öğrenmiş oldular ve dediğim gibi daha önce açık açık konuşmadığım için, biraz bunalımdayım, içim daralıyor diyerek geçiştirdim.

    içim daralıyordu, okula gittiğim vakitlerde bile dersi dinlemek mümkün değildi. Kafada sürekli bambaşka problemlere çözüm arıyordum, geçmişte yaşanan kötü anılar ve gelecek kaygısı bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Ailem ise derslerime odaklanmam konusunda beni motive etmeye çalışıyordu. Bir de kendime neden buradayım diye sorduğumda tek cevabın eğitim almak olması ve benim bunu yapamıyor oluşumun bana hissettirdiği boşluğun tarifi çok zor. Hali hazırda depresyonda olan benliğim bir de üstüne kendini suçlayarak iyice dibe çöküyordu. Tek bir sebep göstermek mümkün değil elbette ama tüm yaşananlar beni bu kadar çaresiz hissettiriyordu.

    Son bir ay iyice içime kapandım, okula gitmek bile içimden gelmiyordu. Devamsızlık hakkımı neredeyse bitirdim. Tasarruf olsun diye yemekhaneye giderdim, onu bile bıraktım, evden günlerce çıkmadım, bazı günler o kadar boşlukta ve taktan hissediyordum ki yataktan çıkmak işkence gibi geliyordu, çok sıkışmama rağmen tuvalete dahi son anda gittiğim günler oldu, bu anlar insana her şey boş ve anlamsız geliyor, korkunç bir an gerçekten, kelimelere dökmek zor, yaşanmadan anlaşılamaz gibi geliyor.

    Bu pazartesi sınavlarım başlıyor, hatta aklıma getirmemeye çalışsam dahi bu gece sınavlara çalışmayı planlamıştım. Yapamadım, gelmedi içimden, yetişmesi de çok zor zaten, bilmiyorum… Yine de boş durmadım, bu yazıyı yazmama vesile oldu. Neye fayda bilinmez, eskiden derdim bir gün ölürsem bir iz bırakmak isterim diye, o yıllarda tam olarak bu yazıyı kastetmediğime eminim ama yine de bir iz bırakmış sayılırım.
    ···
  17. 18.
    0
    Evet dünya her zaman çok güzel değil ve evet çok daha kötüsü de olabilir. Yine de çok daha farklı hissettiğim, güzel günler de olacak, buna inanmaktan öte bunu biliyorum, her şey değişiyor hayatta, asıl soru bu sürecin ne kadar süreceği, insana hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Buna olan inancım kaybolursa o zaman berbat olur. (işin aslı bazen daha kötüye gider diye çok endişe duyuyorum)

    Beynimizdeki bazı hormon seviyelerinin miktarı, karakterimize şekil veriyor. Bize o günün veya o anın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu söylüyor ve biz beynimiz ne derse ona göre eylem gösteriyoruz ve öyle hissediyoruz. insan bulunduğu her duruma bir süre sonra alışıyor ve verdiği tepkiler, hissiyatı stabilize oluyor. Hiçbir zaman yaşananlar ilk yaşandığı an kadar yoğun yaşanmıyor.

    (bkz: hedonik adaptasyon)

    Konudan sapmamak adına beyinle alakalı görüşlerim için şöyle bir başlık açtım, meraklısına.

    (bkz: Beynin çalışma prensibi)
    ···
  18. 19.
    0
    Etrafınızda size yardımcı olmak isteyip; dışarı çık dolaş, sosyalleş diyenler olacak, ama içinizden gelmeyecek. Ne yazık ki hiçbir şeyin iyi gelmediği tanımsız kötü anlar oluyor. Şunu anlıyorum ki insanın yaslanacağı bir duvar olmalı dostlar, tek başına ayakta durmak güçlü olmak demek değildir. Az evvel insanlara güvenmenin verdiği zarardan falan bahsettik ama bu durum daha bencil bir yaklaşımdır belki. Her ne kadar kronik güvensizliğimiz olsa da etrafınızda size güvenen ve destek olan insanlar olsa eminim ki bu sürecin yükünü hafifletmenize yardımcı olur.

    (bkz: insanları genellemek yanlış mıdır)

    insan her şeyi anlatamıyor hak verirsiniz ki, akla gelenler dile gelmiyor;
    Hayatımda hiçbir konu üzerine, bu kadar yazı yazdığımı hatırlamıyorum ve kendi hakkımda bu kadar yazabileceğimi de bilmiyordum, uzun bir şey yazmayı bekliyordum ama saatler boyu süren bir kendi kendime itiraf, yüzleşme süreci olacağını tahmin etmemiştim. inanın yazmaktan yoruldum, artık bitireceğim sanırım bu son bölüm olur. Eğer buraya kadar okuyan varsa sağ olsun.

    Ve tüm bunların sonucu olarak hala ne yazık ki geleceğimi karanlık görüyorum, yanlış yolda hissediyorum. Kendi beklentilerimi karşılayamamak bir yana dursun, ailemi de hayal kırıklığına uğratacak olmanın ağırlığı çok fazla, her ne kadar bunu değiştirmek benim elimde de olsa, değiştirememek insanı üzüyor.

    Ne zaman olur kestiremiyorum. Bir sonraki eklemeyi yapacak güç bulabilirsem umarım her şeyi çözümlemiş ve bir karara varmış olurum. Saygılarımla.
    ···
  19. 20.
    0
    rezervasyon sonra okuyacağım
    ···