/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +34 -1
    o yaz gibtirip gitmişti artık yeni bir ortam, yeni insanlar olacaktı hayatımda. lise 1.sınıftım artık. okulun ilk günü bahçede dizildik. sınıf arkadaşlarımı görüyordum. bir kaçıyla muhabbet bile kurmuştum. sınıfa çıktık. herkes bir yer kaptı. herkes kendini tanıttı. klagib ilk gün ritüelleri. ilerleyen süreçte tabi ki kaynaşma ve gruplaşmalar oldu. fakat şunu çok rahat söyleyebilirim; ben hayatımda bu kadar düzgün insanı bir arada görmedim. ilkokuldaki sınıfımla karşılaştırıyorum resmen hayvanat bahçesiymiş. burada yine gıcık çocuklar, dikkat çekmeye çalışanlar, millete laf sokma çabasında olanalar var ama kimse kimseye üstünlük kurmaya çalışmıyor. herkes kendi kafasında. yaptıkları en ağır şey bile çok naif. galiba lise sınavlarının mantığı da bu. öğrencileri bir elekten geçirip çalışkanları bir araya toplamak. anadolu liselerini ayrı yapan hocalar, bina değil bizdik.
    sınıfta sinir olduğum bir grup vardı ama o gruptaki herkese değil bir kaçına sinir oluyordum. bu grupta gitar çalan bir çocuk var. sabahtan akşama duman onu bunu bilmem anlamam... yemin ederim o bir yıl boyunca başka şarkı duymadım. kulağımızı gibti. bu gün millet duman diye bir yerlerini yırtarken hayatımda dumanın bir şarkısını bile bilmememin. açıp dinlemememin. denk gelince değiştirmemin tek sebebi bu salaklar. güzelde çalamıyor. sesi de güzel değil. zaten bunu bildiği için mıy mıy söylüyor aklınca daha cool görünecek. onu bunu bilmem haaaaa aaaaaaa ıııııııııı kim ne derse desinler haaaaa AAAAAAAA ıııııı. gıcık olduğum çocuklardan biri buydu biri de bunun yanında oturan bebeydi. o ana kadar sana ne yaptılar ki gıcık oldun dersen cevabım hiçbir şey ama bir olay olunca ilk o gruptan toplu kahkaha sesi geliyordu. niyeyse o sesi duyan kızlar komik bir şey olmasa bile yapmacık yapmacık gülüyorlardı. kızlarda ergenken bu huy çok var. zaten bu huyu üniversiteden sonra da devam eden kızlarla çıkmayın, sevgili olmayın, evlenmeyin. çünkü komik olmayan bir espriye gülen kız ya espriyi gerçekten komik bulmuştur ya da espriyi yapan adamın dikkatini çekmek istiyordur.

    ben o süreçte biraz kendimden bahsedeyim. boyum bir lise 1 öğrencisinin ortalama boyu ne kadarsa o kadar. sakal yok. kiloluyum ama böyle aaaa bu çocuk şişko denilecek bir kilo değil. aaaa çok sempatik, çok tatlı kilosu. daha önce suratımdan bahsettim mi bilmiyorum ama insanlar yolda çevirip ne güzel cildin diyor. teyzeler yanağımı sıkıyor. ilkokuldaki kibar oğluma, güzel oğlum eklenmiş durumda.
    lisede en korktuğum ders tabi ki beden eğitimi. sebebi biri yannanını açacak diye değil. hoca yüzünden. ulan normal taklayı anlarım, ters taklayı anlarım, planör duruşu anlarım, mum duruşu anlarım da kasada takla nedir amk. üst üste dizmişler koş zıpla bir de takla at. ben zaten kiloluyum. atik bir tip değilim böyle bir şeyi yapmam mümkün değil. ama sözlü günü geldi gibe gibe yapacaksın. hoca dedi başla tüm sınıf zaten ip gibi dizilmiş herkes izliyor. koştum koştum kasaya gelince korkup durdum. o gıcık olduğum gruptan kahkaha sesi ardından kızlar. hoca tekrar dedi koştum koştum kasadan destek alıp atladım ama takla olmadı böyle yana falan düştüm. yine o grup kahkahası ardından kızlar. bir kaç kez daha denedim ama hoca hiç beğenmedi. aldım 45. aslında o günü düşünüyorum da bende biri takla atamayınca gülüyordum. niyeyse o grubun bana güldüğünü bilmek gözüme batıyordu. hepsi aynı anda öyle çığlık atarcasına beni rahatsız ediyordu.

    ikinci beden sözlüsü olacaktı. bayrak yarışı diye bir saçmalık. düzenekleri getirdi hoca. yere bir şey koydu. koşucular koşuya başlamadan domalık bir duruşları var ya ayaklarını yasladıkları bir düzenek var ondan. biri gelsin nasıl kullanacağınızı göstereyim dedi. o grupta gitar çalan puşt sira sayi sifati, sira sayi sifati göstersin dedi. arkadan grup destekledi. kızlar yine ne gibime güldü bilmiyorum hocada gel oğlum zaten zor değil dedi. gittim. orada domalık pozisyonu aldım. hoca düdükle beraber çıkış yapacaksın dedi. o ana kadar bir terslik yok ama. bu hoca malının o koyduğu düzeneği yere sabitlemesi gerekiyordu. çünkü koşmak için çıkış yapınca sabit olmazsa geriye kayardı bende yüzüstü düşerdim. tüm bunları nereden biliyorum çünkü öyle de oldu. bu kez o grup değil tüm sınıf güldü. bugün o anları düşündüğümde bende gülüyorum. o günkü utanç ve kızgınlığımdan eser yok. ama o günlerde şu bebeler bir elime düşse diye kafamdan geçiriyorum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Devam reis upup
      ···
    2. 2.
      +2
      Geç bunları panpa Elife noldu hani sadece onun için hikayeyi bekliyorum sabah akşam bakıyorum amk
      ···
      1. 1.
        +5
        panpa elifle ilk okul bittikten 7-8 yıl sonra falan karşılaştık. o çok başka hikaye oraya var daha. başta da dedim ya biraz kendime itiraf modunda yazıyorum. o yüzden acele etmeyeceğim. hatta kızıyorsunuz diye hızlı yazayım dedim bazı ayrıntıları unuttum amk.
        saol okuduğun için.
        ···
      2. 2.
        +3
        Hocam istersen günde 1 part at ama hikayeyi bitirme bizim en sıkıntı yaşadığımız yer hikayenin yazar tarafından unutulması.
        ···
  2. 27.
    +34 -1
    hocayla yaşadıklarımızdan sonra yurda gidiyorum. evden çıktığım andan itibaren üzerimde farklı bir his var. suçluluk, korku, heyecan, gurur? hangisi bilmiyorum. ilk ciks deneyimim hayal ettiğimin yanından bile geçmedi. üstüne üstlük beni bir korku sardı. bundan sonra ne olacak? ya ortaya çıkarsa? ama ortaya çıkarsa hoca daha çok zarar görür. o yüzden ortaya çıkmaz.hem ben erkeğim o kadın. benden büyük ve dersime girmese de okulda hoca. yok mümkün değil bu iş açığa çıkmaz.
    yurda vardıktan sonra müdürün yanına gidiyorum çünkü dün yurtta kalmayacağımı haber vermemişim. özür diliyorum. o da çok giblemiyor zaten. odaya girdiğimde bir selam çakıp uyuyorum.
    pazartesi günü oluyor. deliriyorum serviste bana karşı tutumu ne olacak diye. her sabah dediği gibi tüm servise hitaben ortaya günaydın diyor. göz göze bile gelmiyoruz. aynı günün dönüşünde serviste yan koltuğa oturuyor. yanımda bir arkadaşım var. yarın speaking'e gelecek misin? diyor. ben de geleceğim diyorum. yanımdaki arkadaşa dönerek istersen sende gel daha çok muhabbet açılır diyor.o sırada başka hocalarda var serviste. amacı herhalde dün yaşananlara karşı tehlikeli bir durumda önlem almak. sanki ben birilerine anlatacağım. öyle sanıyor galiba. bir sonraki gün odasına gittiğimde istediği zaman evime gelebilirsin diyor. galiba benim yaşananları kimseye anlatmayacağımdan emin olmak istiyor.
    o hafta sonu da çağırınca gidiyorum. ondan sonrakilerde de. neredeyse her hafta gidiyorum. bazı günler gece kalıyorum. bazılarında akşam yurda dönüyorum. yaptıklarımla gurur duymuyordum ama vazgeçemiyordum da. yaptıklarımdan utanıyorum ama gurur da duyuyorum. dünyanın galiba en saçma gururu. hiç istek duymadığım kendimden büyük bir kadınla ciks yapıyorum. hocanın evine gittiğim günlerde sadece ciks yapmıyoruz. ders çalışmalarımız da devam ediyor ama mutlaka bir yerinde kesilip malum olaya bağlanıyor. aslında beraber geçirdiğimiz tüm süreç boyunca sanki öğretmen-öğrenci ilişkisi devam ediyor sadece bir alan daha ekleniyor. o da ciks. artık beni ingilizceye ek olarak sanki bu konuda da eğitiyor. nerelere dokunacağımdan, nasıl yalayacağıma kadar o anlarda hep komut veriyor. bende zamanla öğreniyorum zaten. arada konuşurken hala siz diyorum kadına. çünkü ciks yapsakta aramızda ciks yapan insanlar arasında oluşan samimiyet oluşmuyor. iş bittikten sonra suçluluk ve utanç bende devam ediyor çünkü.

    bazen kafam atıyor. ne yapıyorum ben diye düşünmekten çıldırıyorum. sonra diyorum ki kendi kendime üniversiteyi kazanınca, kimsenin seni yargılayamayacağı kadar özgür olmanın hayalini kurmuyor muydun? istediğini yaşama hayalin? biraz düşünüyorum. evet vardı ama bu değildi. okulda sevgili olan çiftlere bakıyorum. el ele, beraber otobüs bekliyorlar. facebookta resimleri var. bu kadın benim sevgilim değil. olmasın da zaten. sanki beni kullanıyor. o aradığında gidiyorum. yap dediğini yapıyorum. tüm suçu ona atamam tabi. beni hiç bir şeye zorlamadı. ne yaptıysam ben istedim. böyle anlatınca sanki zevk almamışta acı çekmişim gibi görünüyor. fakat öyle bir şey yok. sadece iç hesaplaşmam da görüyorum bunları.
    bir gün yine evine gidiyorum. kapıyı açıyor. içeride onun yaşlarında bir adam. içeri giriyorum ama ödüm koptu. ne yapacaklar amk. adama beni tanıtıyor. bu sira sayi sifati her hafta speaking yapıyoruz. baya gelişme var hahahahaa. adam elimi sıkıyor hoş geldin delikanlı diyor. bir kaç soru soruyor okul hakkında. iyi bir adama benziyor. hoca adamı bana nişanlım diye tanıtıyor. ders esnasında salonda masada çalışıyoruz. hocaya diyorum ki nişanlı olduğunu bilmiyordum? o da diyor ki nişanlım değil sevgilim. sevgilimi öğrencime sevgilim diye tanıştıramazdım. ben ne demek istediğini anlamıyorum. her gün koynuna girdiğin biri olarak bunu yadırgamazdım dediğim anda bileğimden tutup aşağı doğru hızla çekiyor. kısık ama sinirli bir sesle benimle böyle konuşamazsın haddini bil diyor. o gün ders 1 saat anca sürdü. çıkarken ben seni aramadıkça benimle iletişime geçme dedi. bende ne diyeceğim cevap bile vermedim. çocuk giderken bana güle güle demeye geldi. aaaa kısa sürdü dedi. bende sadece speaking yaptık dedim. o da görüşürüz canım, hocan olmadığı zaman bana da sorabilirsin takıldıklarını ... gibi muhabbet yapıyor. güle güle deyip gidiyorum.
    zerre kadar üzüntü hissetmiyorum. hatta bir rahatlama geliyor ama hocanın yaptıklarına ve tepkisine de şok oluyorum. beni özel ders öğrencisi diye sevgilisiyle tanıştırdı adam elimi sıktı. söylediğim o lafa verdiği tepkiyi anlamaya çalıştım. galiba ona aynı seviyede olduğumuzu onun üstün olmadığını, öğrenci-öğretmen ilişkisini kırdığımı, ikimizinde yaşananlardan çıkar sağladığını çağrıştıran bir laf etmem onu sinirlendirdi bilmiyorum.
    bu gün düşündüğümde yaptığımı savunmuyorum ancak o zamanlar 18 hevesli ve meraklı bir çocuktum. ingilizceme ek olarak ciks konusunda da gelişme yaşamıştım. o günlerde yine aklımda eski bir takıntım aklıma gelmişti. ben bu ilişkide ali miydim? elif mi? yoksa abim mi? yengem mi? abimin gibip gibip gönderdiği kız mı?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +6
      Abinin gibip gibip gönderdiği kiz.
      Hocan abin
      Nişanlısıda abinin nişanlısı.
      Az sonra biyerden ali cikip seni gibecek
      ···
    2. 2.
      +1
      yaz yaz iyi gidiyor
      ···
    3. 3.
      +1
      Rez devam dostum
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 28.
    +34 -1
    sınıfta gözüme çarpan bir kız vardı. güzel miydi? derseniz evet ama sadece evet. abartı bir yanı yoktu diyebilirim. bu kızı nasıl anlatsam? cool diye tabir ettiklerimizden. böyle deyince kafanızda hiçbir şeyi giblemeyen yapmacık, atarlı kızlar gelmesin tersine dikkat çekici bir sakinliği vardı ve üstünde eğreti durmuyordu. kızın doğal hali, tavrı cooldu. yürüyüşü, konuşması, bakışı, gözünü kırpışı, montunu giyme şekli, hocalara soru sorarken ki tavrı, zor bir durumunda çözüm düşünürken ki hali... bu kızın adı kübra'ydı. hatta gerçek adı da buydu. değiştirmiyorum çünkü burada kendim hakkında şuana kadar yazdıklarımdan fazlasını bilen tek kişi o.
    kübranın farkına varmam aslında okulun ilk haftalarında oldu. üstünde sıradan açık mavi bir kot pantolon, beyaz v yaka bir tişört, kolunda bir kaç tane bileklik, sırtında sırt çantası ve üstünde oldukça dikkat çeken etnik desenli dediğimiz köylü kadınların giydiği hırkalar gibi bir hırka vardı. sınıfın kapısından girdiğinde ister istemez ona baktım. bir hırka bir başkasına mümkün değil bu kadar uyamazdı. aslında yürürken yavaş değildi ama diyorum ya o kadar cool bir hali vardı ki öyle görünüyordu. gözüne kestirdiği sıraya gitti. çantasını çıkarışından oturuşuna kadar izledim. o gün bana cool olmasından ziyade farklı gelmişti.

    sonraki günlerden birinde kübra derse geç geldi. kapı yavaşça açıldı. içeri yine sıradan giyinen ama mutlaka bir parçayla farkını ortaya koyan kübra girdi. normalde sınıfa geç gelen kişi direk gidip yerine oturur dimi? ama kübra öyle yapmadı. sınıfa girdi. tavana baktı lambalar kapalıydı. döndü ve kapının yanındaki lambalara bastı. hoca falan herkes bir yanan lambalara bir kübraya baktı. o ise dimdik önüne bakarak gidip yerine oturdu, kitabını açtı. bu kızla tanışmak, muhabbet etmek istiyordum. beni rahatlatan bir tavrı vardı. sanki tek lafıyla tüm doğru bildiklerimi yanlış yapabilirdi. sanki dünyada bir toz zerresi kadar değersiz olduğumuz her an aklındaydı.
    kendimce bir plan kurdum. derse birkaç dakika kala gidersem onun yanına arkasına falan oturabilirdim. aynen dediğim gibi yaptım. yanı doluydu tam arkasına oturdum. imza kağıdı dolaşırken omuzuna dokundum bana döndü kağıdı uzattım. teşekkürler dedi. kağıtta imza attığı noktaya odaklandım. kağıdı tam yanındakine verirken tekrar dokundum omuzuna. arkada imza atmayan bir kişi var galiba geri alabilir miyim? dedim. verdi kağıdı. soyadına baktım. akşam faceten profilini buldum herkese açık olan bir iki resmi vardı. o resimlere, altında yorum yapan insanların profiline, beğendiği kanallara her şeye baktım.
    yanına oturma planı bir sonraki hafta işe yaradı. yan yana oturunca ister istemez muhabbet ediyorsunuz. nereli olduğunu sordum. adıyaman dedi. derslerden konuştuk, okul dışında yaptıklarından konuştuk. part-time çalışıyormuş. çıkışta bahçede oturmayı teklif ettim. olur dedi. daha çok konuştuk, çok güldük. uzun zamandır kendimi bu kadar rahat hissetmemiştim. o günden sonra yanına oturmak için bahaneye ihtiyacım yoktu. kim erken gelirse öbürüne yer tutuyordu. tanıdıkça daha çok sevdim onu. sınıfta olan bir olay hakkında, bir siyasetçinin söyledikleri hakkında, tarihte yaşanmış bir şey hakkında ya da benim hakkımda yüzüme yaptığı yorumlar o kadar açık ve netti ki. hocaların dediğinin tam tersini iddia ettiğinde bile hocalar hafif bir geri vites yapıyordu. o açıdan bakarsan ııııı evet doğru ama biz şu yönden konuşuyoruz, bu dediklerini zaten göz ardı etmiyoruz ancak... gibi cevaplar geliyordu hep. çünkü çok insani açıdan düşünüyordu. egolarından, takıntılarından, değer yargılarından tamamen sıyrılmıştı. 'insanın olduğu yerde nasıl kesin yargılarla konuşabiliriz' bu lafı her yorumunda tekrarlıyordu. hayatımda gördüğüm en rasyonel aykırı insan kendisiydi.

    okulun başlayalı neredeyse 2 ay olmuştu. sınavlar yaklaşırken benden ders notu istemişti. notları almaya geldiği gün kantinde ona açılmaya karar verdim. önce notlarda nerelerin ekgib olduğunu, önemli yerleri gösterdim. notları aldıktan sonra nereye gideceğini sordum. yurda dedi. beraber yürüyelim mi dedim. olur ama senin yurdun o yolda değil dedi. ben de seninle zaman geçirmek hoşuma gidiyor. kendimi rahat hissediyorum dedim. güldü, başkalarının yanında neden rahat hissetmiyorsun dedi. bu kez ben güldüm biraz yürüdükten sonra ekledi. bende seninle vakit geçirmeyi seviyorum. acaba nezaketen mi söylemişti? yoksa ciddi miydi? şimdi açılırsam ve olumsuz cevap alırsam benden uzaklaşır mıydı? yok yok mümkün değil uzaklaşmazdı. zaten insanım sonuç olarak şaşırtan eylemlerim olabilirdi. direk söylemeye karar verdim.
    ben senin elini tutmak istiyorum dedim. bana baktı ve elimi tuttu. ben mavi ekran. insan ne demek istiyorsun falan der... o andan sonra el ele yürümeye başladık hatta okuldan tanıdık birkaç kişi gördük onlarda bizi el ele görünce dik dik baktılar. bir kaç dakika sonra sessizliği o bozdu. ne kadar daha tutmak istiyorsun elimi? dedi. gittiği yere kadar dedim. yurda vardık sayılır dedi. kahkaha attım. o da attı. sen bırak diyene ve ben bırakmak isteyene kadar dedim. yurdun önüne geldiğimizde dibime yaklaştı göğüsü göğüsüme değiyordu. parmak uçlarında yükselip kısacık, sade bir öpücük kondurdu. yurdun önündeki güvenliğe aldırmadan içeri girdi.
    ben kendi yurduma gittim. o gün çok mutlu ve sakindim. içimde ilişkimiz hakkında bir merak vardı ama sakin ve huzurluydum. bulaştırdı mı nedir? anlamamıştım.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +33
    elifin anlattıklarının yalan olduğunu yüzüne vurabilirdim ama böyle bir şey yapmadım. onun penceresinden bakınca o da haklıydı.
    alinin sana bir şey yapamamış olmasına sevindim ama benim için hiç bir şey değişmedi dedim. yüzüme öylece baktı. ben senin zaten hiç bir zaman suçlu olduğuna inanmadım. daha öncede dediğim gibi sen daha ilkokuldayken bir şey yaptın ve ömür boyu bu yükü taşımak zorunda olman çok acımasızca. bu olayda sadece sana yüklenilmesi de çok saçma. sen yaşananları tek başına yapmadın ama herkes sana yüklendi ali ise hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etti. sen izini kaybettirmek zorunda kaldın. hala bu korkuyla yaşıyorsun. geçmişinden kaçıyorsun. belki de istemediğin bir adamla evleniyorsun dedim. bu son cümleyi neden ekleme gereği duydum ki...

    gerçekten böyle mi düşünüyorsun? dedi. evet zaten bu dediklerimden başka bir şey demedim ki sana. sen beni doğal olarak tehdit sandın ama... dedim. hiç bir cevap vermedi sadece elimi tuttu. elif aslında benim için yatağa atılması zor bir kız değildi. sadece kendi sevgilimin varlığı ve onun nişanlısı bana geri adım attırıyordu. o an bu iki faktörü düşünmeme rağmen göz ardı edip. elifi öpmeye başladım. biraz geri kaçtı ben devam edince o da öpmeye devam etti. geri çekildiğimde hiçbir şey söylemedim. o da demedi zaten. çevrede kimse var mı kontrol ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi arabayı çalıştırdım ve piknik alanına döndük.

    o gün elifi öpmem 2 anlama geliyordu. ilki elifin geçmişinden gelen bana, sira sayi sifatina karşı yaptığı duvarda ki ilk delikti. ikinci anlamı ise benim kendi ilişkimde açtığım ilk delikti. sevgilime yaptığım onca haksızlığa rağmen en mide bulandırıcı olandı. dudaklarım elifin dudaklarına değdikten sonra, sevgilimi öpmeye hakkım yoktu. bu lafları edebiyat olsun diye söylemiyorum. gerçekten öyleydi. bir kadını gerçek olarak sevdiğinizde anlayabilirsiniz bunu.

    sevgilimin en büyük özelliği neydi biliyor musunuz? kendine olan saygısı. ben hayatımda kendisine bu kadar değerli davranan, kişiliğine aykırı gelen ne varsa reddeden, karakteri güçlü birini görmemiştim. onunlayken bende değerliydim çünkü böyle bir kadın birlikte olduğu adamı da yüceltiyordu. girdiğimiz her ortamda. ne kadar tatlı bir çift olduğumuz söyleniyordu. sevgilimin ne kadar güzel olduğu. ne kadar kibar olduğu... aslında ben elifi öperek onu elifle aynı seviyede görmüş oldum.

    sevgilimin yanına gidince bir taklar yediğimi belli etmemek için elimden geleni yaptım. her şeye güldüm, her şeye yorum yaptım, normalde zor anlarımda hissettiklerimi gizlemek için sevgilimi öperdim ama o gün öpmedim. çünkü elifi öpmüştüm. bir sevgilime baktım ben bu kızı kazanacak kadar ne yaptım? diye bir elife baktım ben bu kızın neyine takılı kaldım aklım ermiyor diye.

    piknik bitince bindik arabamıza evimize gitmek için yola koyulduk. yolda bana yine güzel vakit geçirdiğini ve teşekkür ettiğini söyledi. her zamanki gibi iyi ki hayatımdasın diyecektim ama onun yerine beni hiç bırakma olur mu? dedim. yüzüme baktı sen bırakmadığın sürece bırakmam dedi.
    biraz düşünüp, ben bıraksam da bırakma dedim. espri yapıyorum sandı galiba, güldü.

    eve gider gitmez duş aldım. elifin numarasını engelledim. facebook\'u sildim ayıp olmasa bebeler grubunu da engelleyecektim. beni elife bağlayan her şeyi yok ettim. yaptığımın bir anlık hata olduğunu ve boşluğa düştüğüme kendimi inandırıp sevgilimin yanına gittim. yatağın üzerinde oturuyordu. arabanın yarında bizde olduğunu hatırlatıp nerelere gitmek istediğini sordum. o kendince planlar yaparken sevgilimi izlemek çok hoşuma gitmişti. sevişelim dedim. olur dedi. yine hata yapmış olamanın verdiği suçluluk duygusuyla sevgilimi tatmin etmek için elimden geleni yaptım. tüm bedenimi ve ruhumu buna adadım. gerçekten iyi gelmişti onu mutlu edebildiğimi görmek.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1

      ···
    2. 2.
      +1 -1
      Mutlu etmek mi 😍
      ···
    3. 3.
      0
      Böyle bir insana nasıl böyle bir hata yaparsın okurken sana kin tuttum. Özür dilerim.
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 30.
    +37 -5
    yaz tatili oldu. 5.sınıfa geçtik. ali bize karı gibtiğini falan anlattı. hemde 4 kez. tabi hiçbirimiz inanmadık. anlattığına göre yazın köylerine gitmişler orada lise 2'ye giden kuzeni bunu 2 kez keraneye zütürmüş.2 kezde kuzeninin köyde gibtiği bir kız varmış onu gibtirmiş ve bu kız kuzeninden de büyükmüş. biz tabi inanmıyoruz. siz görürsünüz falan dedi. aradan bir kaç ay geçti. bu sırada kameralı telefonlar yaygınlaşmıştı. ama vga kamera denilenlerden.
    o yıl içinde 10 gün kadar bir tatil oldu. bayramdı galiba. bu bin tatilden sonra geldi elinde bir nokia 6600, kuzeninmiş. bize bir şey göstermek için getirmiş. tahmin ettiğiniz gibi dolu dolu resim ve 18-19 saniyelik videolar. ali bildiğin otlak gibi bir yerde bir karı bacakları açmış ama tamamen çıplak ali de çıplak ve üstünde. biz tabi şok. onlarca resim yani düşünün kızın ağzına bile vermiş. videoları ve resimleri çeken kuzeni. tabi bu geçen sürede bende birkaç ferre izlemişim internet kafede. haliyle karşılaştırıyorum. ali bildiğin ferredaki adamlar gibi yani kadın çığlık atıyor. ali taramalı gibi kuzeni helal koçuma diyor kamera arada kadının suratına, aliye, alinin arkadan taşağına yaklaşıyor. kadın alinin kuzenine diyor ki , al amca oğlunu üzerimden hayvan bu. böyle konuşmalar. kuzeni de arada gibini kadının ağzına sokuyor ama alininkinden küçük ve kuzeni lise 2 ali 5.sınıfta amk. videolardan sonuncusunda kuzeni aliye karnına karına diyor ve ali boşalıyor. şuan belki izlesem gülerim ama o zaman ister istemez etkileniyorsun. hatta şuan bile bana tuhaf gelen şey 5.sınıfa giden bir çocuğun bu yaşadıkları. yani bilmiyorum bence hala tuhaf.
    ···
    1. 1.
      +29 -2
      Dikkat dikkat. Bütün sözlük ahalisine uyarıdır. Hikayeyi yazan şahısta ağır miktarda gaylık ve saflık tespit edilmiştir. Tüm alan 2 saat içinde nükleer biyolojik kimyasal ve pgibolojik temizlik için ANAN31 tarzı bomba ile bombalanacaktır. Bu bir tatbikat değildir. Şimdi panik yapmadan arka kapılardan çıkınız
      ···
  6. 31.
    +34 -2
    herkese merhaba, bir kaç şeye açıklık getireyim. galiba anlatırken pek iyi açıklayamadım. bir kaç yorumda dördüncü sınıfta bunları yaşaman inandırıcı değil falan denmiş. son girdiğim kısımda yaşananlar ben liseye geçeceğim yaz yaşandı. yani abimle yengemi o zaman gördüm. hatta gördüğümde dershanede tercihten geliyordum. alinin elifi gibmesi de 8.sınıf oluyor.
    bir de şunu diyeyim hikayem basamak basamak.
    ilk basamak ilkokuldu.
    ikinci basamak ilkokuldan liseye geçerken ki yaz tatili
    üçüncü basamak lise
    dördüncü basamak üniversite
    beşinci basamak mezuniyet ve 25 yaş arası.
    yani hikaye planı bu çerçevede olacak gibi. ama değişebilir çünkü daha önce üstüne kafa yormadan o an içimden gelenleri, aklımdan geçenleri olduğu gibi, kırpmadan yazıyorum. çünkü daha sonra okuduğumda hatalarımı, çirkin yüzümü bahane uydurmadan görebilmek için.
    arkadaşlar hafta içi çok yavaş gittiğimi biliyorum. çok özür dilerim. amacım sizi bekletmek, heyecanlandırmak değil. sadece zamanım olmuyor hafta içi. hatta gelecekten spoiler vereyim. kpss'ye hazırlanıyorum. dershane falan. hepinize okuduğunuz için teşekkürler.
    1 saat içinde bir kısım daha anlatacağım.
    okuduğunuzda yapmamam gerektiğini, hata olduğunu düşündüğünüz şeyleri söylerseniz sevinirim.
    ···
    1. 1.
      +2
      Kardeş son kısımlara girerken karakterinden bahsetmedin hala losermisin
      ···
      1. 1.
        +2
        anlattıkça görürsün kanka.
        ···
  7. 32.
    +33 -1
    sonuç olarak abimi aramadım. ama eve de gitmedim çünkü saat daha erkendi. dükkana gidip okul saatine kadar orada beklemek geldi aklıma. taşaklardaki ağrı tüm gücüyle davam ediyordu bu sırada. dükkana gittim içeri girdim. bir kaç müşteri vardı. abim onlarla ilgileniyordu. ben direk ofise geçtim. müşteriler gittikten sonra yanıma geldi. erken mi çıktınız bu gün dedi. evet son dersler boştu dedim. eve niye gitmedin dedi. ödevim var internete bakmam lazım dedim. suratın niye asık, hasta mısın diye ekledi. yok iyiyim biraz üşütmüşüm herhalde diye geçiştirdim. odadan çıktığı an bacaklarımı hayvan gibi açıp oturuyordum. daha iyi geliyordu çünkü. o anlarda sinemada olanları düşünüyorum. alet yine dimdik oluyordu. sonraki aşamaların nasıl olacağını hayal ediyordum. tüm bunlar sonucunda taşaklarım daha da ağrıyordu. bu gün düşünüyorum da nereden baksan 3 saat ha bire ereksiyon halindeyim ve ilk sevişme girişimlerim.
    abim odaya girip çıkıyor arada. sonra bana bir kez daha soruyor. bir şey mi oldu? okuldan da erken geldin? biri bir şey mi yaptı? amk bende korkmuşum zaten. birine danışmam lazım. ama nasıl danışılır bu konu amk. açık açık diyorum. malum bölgem ağrıyor diye. o da top falan mı geldi okulda diyor. yok diyorum. durduk yere başladı. bacaklarıma karnıma falan yayılıyor dedim. aç bakayım diye ısrar falan ediyor. yok artık diye tepki falan gösteriyorum. oğlum bir anda niye oldu bu anlat. deyince anlatmaya karar veriyorum.
    yalnız anlatma şeklim şu, arkadaşımla sinemaya gittik orada başladı ağrı. yani okula gitmedin diyor. ekleme yapıyor hangi arkadaş bu? tanımazsın diyorum. kız mı erkek mi diyor? duraksıyorum. gülmeye başlıyor bin. ne yaptınız lan sinemada? diyor cevap film izledik. filmden başka diyor ama o anda 32 dişini görüyorum. lise bire geçtiğim yaz beni çekerken yakaladığı günü unutmamış bin. diyor ki bana o gün demiştim ya sana çekerken fazla uzatma diye bu da aynı mantık. uzun süre kalkık bırakırsan ağrır. sen bir kere çek rahatlarsın. baskı azalır diyor. ben yok iyiyim falan diyorum. çıkarken diyor ki ben kapıyı kapatıyorum sen hallet. harbi gittikten sonra bir kez çekiyorum. az da olsa rahatlama oluyor.
    yarım saat sonra bana hallettin mi? diyor. yok gerek kalmadı ben eve gidiyorum deyip dükkandan çıkıyorum, içimden de diyorum ki aklımı gibeyim. ne tak yemeye ayrıntı verdim. bu gün bile diyorum bunu ya. amk normalde salak bir tipte değilim. niye neden sonuç ilişkisi kuramadıysam ağrıyla sebebi arasında?
    bu gün şunu da itiraf edeyim. burada gözümün önünde dursun. her ne kadar abimin pek çok huyu bana yanlış gelse de o günkü babacan tavrı bence bir ergene o an yapılacak en doğru yaklaşımdı. ben o anlarda utansam da adam ne yapsın. doğruyu söylemiş.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      burdayım
      ···
  8. 33.
    +32
    elifle daha sonra konuşma gereği duymadık. zaten ne konuşacaktık ki. konuşsak bile ben hiçbir şey anlamıyor gibi yapacaktım. elifi ilkokul yıllarına geri zütürmüştüm. farkındaydım. eminim aliden bile daha az nefret ediyordur. elifin beynine, kalbine bir gün ortaya çıkma ihtimali ile yanıp, tutuşacağı bir korku koyduğumun farkındaydım. ama o da bana aynı şeyi yapmaya çalışmıştı. sevgilimle tehdit etmişti beni. sevgilim şu hayatta bana, beni sevdiğini iliklerime kadar hissettiren tek kişiydi. bu aşkı aslında ilmek ilmek dokuyan oydu. ilk çıkmaya başladığımızda takılıyoruz işte dediğim kız şu an benim hayatımın ta kendisiydi. bana güvenmişti. kendisini bana bırakmıştı. bana ait hissetmişti. annesine benden bahsetmişti. elini tutmaktan bile zevk alıyordum hatta gurur duyuyordum. onu kaybedemezdim. elifin kaybetmeyi umursamadığı bir nişanlısı olabilirdi ama ben sevgilimi seviyordum. hala da seviyorum.

    o günlerde sevgilimi daha sık aradım. daha uzun konuştum. korkuyordum. onu kaybetmekten çok korkuyordum. onu hayal kırıklığına uğratmaktan, üzmekten çok ama çok korkuyordum. elifle son konuşmamızın üzerinden neredeyse 2 hafta geçmişti. elife videoyu sildim demiştim ama silmemiştim. riske atamazdım.
    içimdeki korkunun yavaş yavaş azaldığı ve kısmen rahat nefes almaya başladığım, kendimi tamam geçti, her şey bitti diye teselli ettiğim bir günde sevgilimi aradım açmadı. aklıma elif ihtimali gelse de, aradığımı duymamış olabileceği ya da uyuduğu ihtimali daha muhtemel geliyordu.
    bir saat sonra tekrar aradım. yine açmadı. belki annesiyle bir yere falan gitmiş olabilirdi o yüzden açamıyordu. bir kaç saat sonra yine aradım açmadı. mesaj attım. görünce arar mısın? merak ettim. yazdım. cevap gelmedi. o andan itibaren sanki aldığım nefes içime girmiyordu. kalbim sanki göğsümü delip çıkacaktı. bekledikçe daha çok telaşlanıyordum. tekrar aradım yine açmadı. elifi aradım o da açmadı, tekrar aradım. bu kez açtı. ne yaptın? dedim. neyi ne yaptım? dedi. söyledin mi sevgilime dedim? o kim? dedi. sustum cevap veremedim. orada mısın? dedi. bunu yaparak çok büyük bir hata yaptın biliyorsun değil mi ? dedim. neyi yaprak? dedi. cevap verecek gücü kendimde bulamadım. düğüne seni davet etmedim diye mi kızıyorsun? daha davetiyeler basılmadı canım seçiyoruz şu an dedi. umarım düşündüğüm şeyi yapmamışsındır dedim ve kapattım.

    sevgilimi yine aradım açmadı. vatsap'tan yazdım cevap gelmedi ama son görülme zamanı 2 saat önceydi. elif ona anlatmış olabilir miydi? telefon numarasını bulması bile imkansızdı. biraz düşündükten sonra aklıma facebook geldi. hemen ev arkadaşımı aradım. facebookunun şifresini bana versene çok lazım dedim. veremem kendine aç bir tane dedi. gibecem belanı ver şunu dedim. yok abi veremem o kadar mesajlaşma falan var dedi. o zaman sevgilimin profiline gir dedim. girdi. arkadaşlarından elif isminde olanların soyadını oku dedim. okudu okudu okudu elif yy dedi. ona yaptıklarımı bana yapıyordu. ben nişanlısını eklemiştim o da sevgilimi. ben telefonda onu anlamıyormuş gibi yapmıştım o da yapmıştı. ne anlattı acaba? ne kadarını anlattı acaba? evde duramadım dışarı çıktım. tenha bir yerde oturdum. durmadan sevgilimi aradım açmadı, tekrar aradım
    tekrar açmadı. kaç defa mesaj yazmaya çalıştım onu bile bilmiyorum. ne diyecektim? ne yalan atacaktım?. yazdım yazdım sildim. beni arar mısın? seninle konuşmam lazım dedim. yine cevap gelmedi. telefonlarımı açmazsan oraya geleceğim yazdım. cevap atmadı. gerçekten gidecektim ama evinin adresini bile bilmiyordum. sanki içimde volkanlar patlıyordu ama yerimden kımıldayamıyordum bile. o anki çaresizliğimi ne kadar anlatsam az kalır. umarım hiçbiriniz yaşamazsınız. gece yarısı olunca eve gittim. yatağıma girdim. gün aydınlanmaya başlayınca uyudum. uyandığımda dinlenmemiş gibiydim. çenem ağrıyordu. kalkar kalkmaz yine aradım, mesaj attım açmadı. bilinmeyen numaraları aradım babasının adını soyadını, şehrini, ilçeyi söyledim. bana 2 tane telefon numarası verdiler. sesini duymam lazımdı çünkü çıldırmak üzereydim.

    ilkini aradım. bir kadın açtı. alo xx teyze dedim. evet dedi. ben sira sayi sifati, sevgilim'in arkadaşı dedim. aaaaa buyurun oğlum dedi. sevgilimle görüşebilir miyim? oradaysa dedim. şaşkın bir sesle galiba tartıştınız onunda morali bozuk. dur çağırayım dedi. çağırdı. çekingen bir sesle alo dedi. sevgilim dedim ama devamı gelmedi. kısa bir sessizlik oldu. çabuk söyle müsait değilim dedi. lütfen seni aradığımda aç konuşmamız lazım dedim. cevap vermedi. telefonundan arıyorum açacak mısın? dedim. arama dedi. açmazsan hep buradan aramak zorunda kalırım dedim. beni zor durumda bırakmak için mi? yeterince üzdün zaten arama bir daha dedi. konuşmazsak nasıl halledeceğiz dedim. halledecek bir şey yok dedi. onun da sesi titriyordu benim de. seni kaybedemem lütfen dedim. arama bir daha yeterince zarar verdin dedi. telefonu kapattı.

    ilerleyen günlerde bir kez daha aradım evini. yine benzer konuşmalar yaşandı. daha ciddi bir şekilde arama artık dedi. beni dinlemeyecek misin? dedim. gerek yok dedi. ne anlattı sana dedim. yaptıklarını dedi. ne yapmışım dedim. bir daha evi arama hem annem hem de babam karşısında zora sokuyorsun dedi. özür dilerim dedim. telefonu kapattı.

    sevgilimi yaz tatilinden sonra karşılaştığımız ilk güne kadar her gün aradım her gün mesaj attım. açmadıkça daha da çıldırdım. onu bu kadar kolay kaybedemezdim. o kadar gün aramalarımdan sadece 2 tanesine cevap verdi. onda da yeter demek için. yakın arkadaşlarından birini aradım. konuşmaya çalışacağım dedi. ama bir işe yaramadı.

    o yaz tatilinde yaklaşık 10 kilo verdim. çevremdeki herkes benim kötü halde olduğumun, çok nadiren güldüğümün farkındaydı. konuşmayı deneseler de ben hiç yanaşmadım. sürekli sevgilimi ne kadar sevdiğimi, onu nasıl geri kazanacağımı düşünüyordum. resimlerimize bakıyordum. istesem de onu kafamdan atamıyordum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      vay amk eyşanı
      ···
    2. 2.
      +1
      VIDEOLARI AT INTIKAM AL LANNNNNNNNNNNN
      ···
    3. 3.
      +1
      VIDEOLARI AT INTIKAM AL LANNNNNNNNNNNN
      ···
    4. diğerleri 1
  9. 34.
    +32 -1
    o yaz anılarımın çoğu abimle oldu. bir insanla 6 ay boyunca evde yalnız kalınca senden baya bir büyük, pek iletişimin olmayan abin bile olsa aradaki duvar az da olsa inceliyor. yine bir gün annemle benim bir büyüğüm olan abim görüşe gitmişler. ben büyük abimle kalmışım. aramızda kurallar falan oluştu artık. akşam yemek yiyoruz. sofrayı ben topluyorum bulaşık makinesine falan diziyorum. o yemeği hazırlıyor. genelde arkadaşlarıyla dışarı çıkardı ve baya geç gelirdi. o zamanlarda ben otomatik olarak kapıyı alttan bir tane kilitleyip anahtarı çekiyordum dışarıda kalmasın diye. sabah dükkana gittiğimde depoyu ben süpürüyordum falan. böyle bir kurallar bütünü oluştu. haliyle iletişimimiz çok az da olsa arttı.
    bir gün dükkanda otururken daha önce de bahsetmiştim abimi dükkanda tartışırken gördüğüm kız geliyor. abim hemen ayağa kalkıyor. kızda beni görünce bir duraksıyor ama hala bir hiddetli. abim gel ofise orada konuşalım diyor. ben oradayım diye. kız bana bakıp ofise giriyor. içerden konuşma sesleri geliyor. ses arada yükseliyor ama duyamıyorum. 5 dakika sonra çıkıyorlar abim kızı kolundan tutmuş sonra hadi sonra konuşuruz diyor.
    akşam oluyor eve gidiyoruz. tam sofraya oturuyoruz. kapı çalıyor. gelen bu kız. galiba konuşmak için gelmiş. abim yine bana bakıyor ama sinirden dişlerini sıkmış. kız içeri giriyor. klagib kız lafları. ne zaman konuşmayı düşünüyorsun benimle? gibi laflar ediyor. çocuğun önünde konuşmayalım gel diyor. kızda direk mutfak kısmına yöneliyor. abim hemen atlıyor orası kirli biraz üste çık diyor. kız yukarı çıkıyor. ben geliyorum diyor abim. kız çıkınca bana diyor ki ,emredici bir tavırla, al anahtarını xx abinin dükkana git deki abim kaput istiyor. al kurcalamadan getir. o an kaput ne bilmiyorum ama görünce direk tanıyorum. prezervatif amk . o kadar ferre izliyoruz. bu da bilmiyorum sanıyor. neyse xx abi suratında boş insan sırıtışı kafasını sağa sola sallayarak vayyyy, eeeee, yeki yeki sesler çıkarıyor. birde bu boş insanlar neden cinsellikle ilgili bir şey duyduklarında bu kadar seviniyorlar anlamıyorum. sanki kendi gibişiyor. yani biraz özel kalsa daha iyi değil mi? onlar için değil amk. adamlar diyorum ya boş insan. ne anlatacak kuantum fiziği hakkında yazdığım makale 200 atıf aldı mı? dicek. onlarda bunula kendi aralarında üstünlük sağlıyor. zaten bunun bir örneğide ali ve kaandı. bir insan koynuna giren kadının özel anlarını niye başkalarına anlatır amk.
    alıyorum kaputu gidiyorum eve birazda inceliyorum ama kutuyu açmıyorum. eve girdikten sonra üst kata çıkıyorum. bakıyorum benim oda, büyük abimin kendi odası boş. annemlerin odasının kapı aralık zaten ses geliyor içeriden. babam hapiste annem babamı görebilmek için başka şehre gitmiş. bu mal annemle babamın yatağında oynaşıyor. hemde bu 2 oldu. kapının arkasında bağırıyorum abi diye aradan bakıyor. don var üstünde alıyor elimden. tamam sen git yemek ye diyor. başta iniyorum ama sonra sessiz sessiz çıkıp dinliyorum. bende tam röntkenciymişim. sesleri dinliyorum biraz gayet net geliyor. bildiğiniz gibiş işte. anahtar deliğinden bakıyorum. abim kadının üstünde sadece abimin zütünü ve kadının bacaklarını görüyorum. sıkılıp aşağı iniyorum. bir süre sonra iniyorlar kız gayet mutlu abime sarılıyor giderken abimde öpüp gönderiyor ama öperken bile böyle bir üstünlük çabaları. tek elle dirsekten boynunu tutup göğüsüne bastırma, şimdi sahiplenen erkek tutuşu diyorlar, niyeyse o an beni tahrik ediyor. yani bir kadına hükmetmek. sahip olmak. feministler kızacak ama o yaşta bende bile öyle bir istek uyanıyor. belki kadınlarda da aynı duygu vardır. bir erkeğe sahip olmaktan alınan haz. bazıları kadınlar ait olmayı seviyor demekte ama bilemiyorum. abim kızı gönderirken önce sağa sola bakıyor tanıdık biri var mı? diye.
    sonra hiçbir şey olmamış gibi sofraya oturuyor. sen yedin mi? diye soruyor. tam arsız amk. galiba benim suratta ki şaşkınlıktan dolayı konuşmaya başlıyor. geçen gün demiştim ya (beni yakaladığında) normal şeyler bunlar, erkeklik hali, büyüyünce anlarsın, sende bu yolların başındasın.
    bugünkü düşüncem adam altı üstü gibişti seviyesinde. ama o anki düşüncem öyle değil çünkü senden o kadar yaş küçük kardeşini kondom almaya gönderip sevgilini giben nişanlı bir adamsan, yani bir kadına evlenme vaadi vermişsen, birde kızı bu vaadi kullanarak koynuna almışsan sadece onunla yapmalısın bunu hemde kendi evinde. ya da yalnız ortamda. başkalarının gözüne sokma yani hele ergen kardeşine.
    o günkü olayda yaptığım eşleştirmede abim=ali, elif= yengem mi? yoksa abimin gibtiği o kız mı? onu anlamıyorum işte.

    not: gençler gece bir part daha gelebilir ama kesin değil. uyumadan önce bakarsınız.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      Yaşasın oleyy bee
      ···
    2. 2.
      +1
      Ulan hadi yeni part at
      ···
    3. 3.
      +1
      Tam benim kafada adamsın hocam. Heyecanla bekliyorum yeni partları...
      ···
    4. 4.
      +1
      Hadi puşt kaç gün oldu
      ···
    5. 5.
      +1
      Hadi len yarrrra
      ···
    6. diğerleri 3
  10. 35.
    +36 -5
    lise 1 bitmişti. bu konuda hiçbir şey hissetmiyordum. yani ne üzüntü ne sevinç karnemi aldım eve geldim.o kadar şey yaşadığım ilkokulda bile mezun olduktan sonra aynı anda sevinç, üzüntü ve geleceğe dair merak hissediyordum. galiba insanoğlu gerçekten nankör. mutsuz ve gergin zamanlarım daha mı çekici geliyordu? anlamakta güçlük çekiyordum.
    bir önceki kısımda anlattığım kopya olayı dışında burada kendime itiraf etmemi gerektiren bir olay olmadı. lise 2 için düşünmeye başlamıştım. tm mi seçsem mf mi? mf seçtim ama üniversite sınavında tm\\\'den yerleştim. bugün keşke yabancı dil seçseydim diyorum. hayat bazen böyle çok başka yollara saptırıyor adamı. bu da en basit örneği.

    lise ikiye geçtiğim o yaz. babam bana bilgisayar aldı. alınmasını da büyük abim sağladı. babam hapisteyken devlet bize maaşının bir kısmını veriyordu. babam çıktıktan 6-7 ay sonra o verilmeyen kısımları da verdi. o sırada abim babama sira sayi sifati liseye geçti sürekli ödevleri için dükkana geliyor bu paranın bir kısmıyla ona bilgisayar alalım dedi. babamda kabul etti. ancak aylık internet parasını fazla bulduğu için internet bağlatmadı. yani aslında bilgisayar değil süs aldı. tam benim bir büyüğüm olan abim de gitti oda bana kaldı, bilgisayar alındı diye sevinirken internet yoktu. bilgisayar eve geldiği gün büyük abim yine salak salak şakalar yaptı. eliyle 31 işareti yaparak, artık rahat rahat dedi. bu adamın galiba hayatımız boyunca benimle iletişimi bu seviyede olacaktı. bugün 25 yaşındayım gelsin yine aynı hareketi yapsın anlamsız bulurum.

    bilgisayar geldikten sonra bir arkadaşımdan bir kaç ferre cd si aldım. zaten ilk attırmam da o yaz oldu. gene sırtını sıvazladığım bir gün başta ucu ıslandı ama eskisinden biraz daha farklı bir zevk aldığımı fark ettim. yavaş ama artan bir zevk. sonra alet sanki aniden kasıldı, baş kısmı irileşti. ucundan beyaz bir sıvı fışkırdı. ben gururla karışık bir şaşkınlık duygusu içinde zevk yaşıyordum. sperm denen şey iğrenç kıvamda bir şeymiş onu anladım. birde ılık ve yapış yapış. o gün yaklaşık 3 kez daha çektim. boşalma sürem her seferinde artıyordu. bir kez daha attıracaken aletimin başının sızladığını hissettim ve durdum. o günden sonra hayatımdan 31 ekgib olmadı. gerçi kimden oldu ki?
    31 çekmek bence genç erkeklerin cinselliği keşfetmesinin en güzel yolu. erkeğin kendini cikse hazırlamasının hem pgibolojik hem de bedensel anahtarı. daha sonraları 31\\\'i sabunla çektim, tükürükle çektim, evde kimse olmadığında zeytin yağıyla çektim, bir gün nemlendirici kremle çekeyim oda kaygan dedim ama nemlendiriciyi sürdüğüm an gibimde inanılmaz bir ısı artışı hissettim. sebebi neydi hala merak ederim. yastık gibmeyi denedim ama zevk almadım galiba evdeki yastıklar uygun değildi. en favori çekme materyalim ise muz kabuğuydu. bir gün muz yedikten sonra içinin kayganlığı bana vajinayı çağrıştırdı. o günden sonra muz kabuğu favorim oldu. herkese tavsiye ederim. en pratik çekme yönetimi ki bugün bile bunu kullanıyorum. direk baksır üzerinden çekmek. hem yakalanma olasılığın azalıyor hem de peçete derdi yok. benim en zevk aldığım yanlarından biriyse spermlerin taşaklarımdan aşağı aktığını hissetmek.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Bak takipteyim her dk
      ···
      1. 1.
        +1
        kanka her dakika takipte olma, işini dersini aksatma, akşam uyumadan önce bakarsın varsa okursun.
        ···
    2. 2.
      +2
      Rezervasyon
      ···
    3. 3.
      +1 -1
      Adam artık çocuklarının hayatını anlatıyor
      ···
    4. 4.
      +2
      sen nasil bi pisliksin amk
      ···
    5. 5.
      +1
      adam zeytinyağı ile 31 çekiyor, lükse bak dıbına koyim
      ···
    6. 6.
      +1 -1
      31' 5. Sınıfta öğrendin. ilk defa Lise 2demi boşaldın ? WTF
      ···
    7. 7.
      0
      senin ben kafanı gibiyim
      ···
    8. diğerleri 5
  11. 36.
    +32 -1
    elimde büyük iki bavul birde sırt çantamla terk ettim evi. bavulların birini 100 metre çekiyorum, sonra gidip öbürünü. bir yandan da ya o bin yukarıdan bakıyorsa rezalet aq diye geriliyorum. apartmanın görüş mesafesinden çıktıktan sonra bir sokakta durdum oturdum bavulun üzerine. pişman olmuştum çünkü nereye gideceğim? sınıftan arkadaşlarım var ama bu gün
    sizde kalabilir miyim? diyecek kadar samimi değiliz. çünkü tüm hayatım o kübra huursu olmuş.

    kendimi çaresiz ve yalnız hissediyordum ama kesinlikle güçsüz hissetmiyordum. o an telefon rehberime baktım dolu dolu kişi var ama birine bile kanka bu gece sendeyim kızdan ayrıldım diyemem. tam bilmiyorum ama herhalde o sokakta bavulların üzerinde en az yarım saat oturmuşumdur. yalnızlığı iliklerime kadar hissettikten sonra ucuz bir otel bulayım diyorum. yarına kadar düşünme payı olurdu. bu kadar bavulla otobüse binemeyeceğim için taksi çağırıyorum. keçiörenden kızılaya taksiyle gidiyorum. apartmandan bozma bir kaç otele giriyorum. en ucuzunu seçiyorum. hepsi aynı zaten. odaya giridikten sonra yatağın üzerine oturuyorum. tam karşımda ayna. saçlarım yağlanmış, suratım parlıyor çok terlemişim. o kadar kavga, bağırma, gerilme, git gel yapma, bavul taşıma, uykusuzluk, çaresizlik. dünden beri yıpranmışım. soyunup giriyorum duşun altına. zaten oteldeyim su parası da yok. 2 saat duşun altında kalıyorum. bir ara yorulup yere oturuyorum. çıkınca odanın içi buhar oluyor. ama o kadar iyi geliyor ki. o mayışmış halime zaten kurulanıp çırılçıplak yatağa giriyorum. uyandığımda saat gece 3 civarı. daha iyiyim ama harbi sinirlerim bozuk. çünkü gerildiğimde hep midem bulanır. yine bulanıyor. o anki hislerim nasıl anlatılır bilmiyorum. kübradan ayrılmam hiç koymadı, üzülmedim amk falan diyemeyeceğim delirdim resmen, yıktı geçti. diyorum ya daha birinci sınıfta bulmuşuz birbirimizi hep yan yanayız. kendimize bir çevre yaratmaktansa içimize kapanmışız. kendi dünyamızı kurmuşuz. acaba şuan bizim yatakta mıdırlar? kübra üzgün müdür? o tıfıl binini kendi elimle evime aldım, o kadar iyilik yaptım. kendi elimle dizdiğim eşyaları bırakıp gittim şimdi otel odasındayım. acaba kübraya da bir iki yumruk çaksa mıydım? çocuk gerçekten benden miydi? kendimce düşünüyorum. onları evde kaç kez yalnız bıraktım. ne zaman bıraktım diye. çocuk kesin benden çünkü kübrayla aramız hamilelikten sonra bozuldu. öncesinde hep dibimdeydi. ayrıca zaten korunmasız yaptığımız çok oluyordu. evet evet bendendi. ama ne önemi vardı artık? çocuk zaten gitti. kübra bitti... ama kafa durmuyor ki...
    uyandıktan sonra sabaha kadar uyumadım. belki kendime gelirim diye 31 çekmeyi denedim kalkmadı. ferre açtım izleyemedim. sabah oldu giyindim dışarı çıktım. en mantıklı çözüm özel yurtta kalmamdı. yaklaşık 4 saat gezdikten sonra bahçelide bir özel yurt buldum. fiyatı devlet yurduna göre çok pahalıydı ama diğer özel yurtlara kıyasla daha ucuzdu. zaten yaz tatiline kalmış 2 ay. bankada hala zibil gibi param var. iyi ki almışım tıfıldan parayı. yine de temkinliyim ne olur ne olmaz paramı çarçur edemem. bu durumda param olmasaydı ne yapacaktım. ya bir arkadaşıma boyun bükecektim, ya anneme babama bana para gönderin diyecektim ya da sokakta yatacaktım.
    hani derler ya, paran varsa insanlar seni tanır paran yoksa sen insanları. aynen o misal bir durum oldu. kübra param yok sandı gitti tıfıldan istedi, tıfıl parayı vermeyi kabul etti, parayı kabul etmesem de kübra bence ona minnettar kaldı. parası kısıtlı olan benim yerime onu tercih etti.

    yurtta odama yerleştim. iki kişilikti. oda arkadaşım benden bir yaş küçüktü hazırlık okuyordu. iyi biriydi herhalde bilmiyorum. çünkü çok muhatap olmadım kendisiyle. kaldırabilecek kafada değildim. takıldığı yerleri sorunca bile zorla cevap veriyordum. kendimi toparlamam 10 gün falan sürdü. o süreçte okula gitmedim. kendimi iyi hissedince de ilk yoga kulübüne gittim. kulütekilerin neredesin kanka, oooo kimler gelmiş... demeleri çok iyi geldi. havada güzel olunca dışarıda yoga yaptık. o günden sonra okula da tekrar gitmeye başladım. kübrayı uzun bir süre hiç görmedim. gelmedi zaten. olaydan sonra ilk kez sınavlar başlayınca gördüm. göz göze geldik ama hiç konuşmadık. hatta mezun olana kadar ve sonrasında bile hiç yüz yüze konuşmadık. sadece bir kere faceteki profil resmini kaldırmam için mesaj attı. normalde gıcık edip kaldırmazdım ama uğraşmak zor geldi direk kaldırdım. hayatımdan çıktıktan sonra öyle bir boşluk oldu ki hayatımda, sevgilinin olması ne büyük angaryaymış onu anladım. şuraya gidelim der istemesen de gidersin, gittiğin yerde genelde hesap sana kalır, bir şey gerekir sen gidip alırsın, memleketine gidecektir sen zütürürsün aştıye, bir de bavulunu taşırsın, biriyle tartışır sen dinlersin, sınavı kötü geçer sen çalıştırırsın, not verirsin, dersten çıkınca ben gelmeyeyim desen olmaz, sevgilinin arkadaşı ev taşır banane amk diyemezsin gidip yardım edersin, yatakta ben üstte olmam der, sen üstte olursun, ben o pozisyonu sevmiyorum der ısrar edemezsin, hamile kalır suçlu sen olursun, aldırmak için bütün sorumluluk sana biner. aynı angaryalar ona da oluyordu diye düşünebilirsiniz ama olmuyordu gençler belki bir kısmı ama asla benimki kadar çok değildi. yani kısacası boş zamanım arttı. kedimi toparladıktan sonraki süreçte yaz tatili gelene kadar kendimi önce derslere sonrada yogaya verdim. çok iyide geldi bana. ortalamam arttı. hatta incide bu üyeliğimi o zaman aldım. trolleme yaparım, milletin anasına söverim diye. fazla kullanamadım ama bu güne kısmetmiş. bu arada adımın sira sayi sifati olma sebebi sıra sayı sıfatının -inci olması. aranızda bilmeyen cahiller varsa asdfasaf...
    bir yandan da önümüzdeki sene nerede kalacağımı düşündüm. tanıdık bir kaç kişiyle eve çıkmaya karar verdik. yazın eve gidince babama da diyecektim. büyük ihtimalle yine o her şeye zıt gitmek zorundaymış gibi hayır diyecekti çünkü hala devlet yurdunda kaldığımı sanıyor ve yurt güvenli, temizlik derdi yok, faturalar yok... kabul etmeme ihtimaline karşı önlem almalıydım. çünkü izin vermezse yine devlet yurdunda olduğumu sanıp ona göre para gönderecekti. benim hayatta yapabileceğim kaç iş var bir öğrencilik iki yoga üç dans. alanyadaki oda arkadaşımı aradım. bana ha bire nasihat verip sinir edeni. hala bodrumdaysa bana da orada iş ayarlayabilir mi diye. gayet sıcak konuştu. hallederiz sen okul tatil olunca gel bulana kadar bende kalırsın dedi sağ olsun. neyse ankarada olmasa da bodrumda kalacak yer verenim varmış onu anladım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      rizorvid
      ···
    2. 2.
      +1
      49. Partta kaldım eline sağlık üstat baya sardı hikaye
      ···
  12. 37.
    +31 -1
    gelelim lise 2\\\\\\\'ye lise ikideki sınıfım lise birden bile daha seçkin ve düzgün öğrencilerle doluydu. zaten çalışkanlar seçerdi sayısalı. o zamanlar çok fark etmesem de önümdeki 3 yıl o insanlarla geçtiği için bence şanslı biriymişim. sınıf gerçekten çok anlayışlı, zeki ve kibardı. mesala sınıfta herkesin kınayacağı bir olay olduğunda genelde verilen tepkiler, ne yapıyorsun ya? ne gerek vardı? yorum yapmak bile istemiyorum, enteresanmış seviyesindeydi. biraz sıkıcıydı ama huzurluydu. sınıftaki kızlara gelirsek inanılmaz derecede güzel kızlar vardı. gerçekten bu gün sosyal medya hesaplarımda ekli güzel kızların yarısı liseden. o zamanda bunun farkındaydım ama o kızlar bize bakmıyordu. ya sevgilileri yoktu ya da bizden büyüklerle çıkıyorlardı.
    benimde ilk sevgilim o yıl oldu. bizim sınıfa sürekli arkadaşını ziyarete gelen ece adında bir kızdı. ecenin bizim sınıfa ziyarete geldiği arkadaşı, bir gün bana laf arasında ece senin için çok tatlı çocuk diyor dedi. bende o an çok ilgimi çekmese de o da çok tatlı falan diye geveledim bir şeyler. amacım sevgili yapmak nasıl bir şey onu anlamaktı. daha sonra o bahsettiğim ortak arkadaşımız aramızı yaptı. teneffüslerde muhabbet ediyorduk. öğlen araları beraber geçiyordu ancak ben kızın elini 1 ay sonra tutacak cesarete eriştim. artık otururken el ele tutuşuyorduk. hatta ellerimiz onun bacağının üstünde falan duruyordu. resmen bacağına dokunuyordum. ilişki biraz daha ilerledikten sonra sinemaya gittik. ama ben bunun planını 1 ay önceden yapıyorum çünkü para biriktirmem lazım. parayı biriktirdim . sınıftaki diğer çocuklar sinemada sevgilisiyle yaptıklarını falan anlatıyordu. bendeki de umut işte. sinema başladıktan sonra elini tuttum ama bu kolay kısımdı. bundan sonraki aşamalar için cesaretim yoktu. hatta filmi hiç izlemedim. çünkü gerildim. yapan nasıl yapıyordu? ben o kadar girişken olamazdım. yani bir insan sana açıkça mememi sık, beni öp demeden nasıl yapacak cesareti buluyordunuz? o anlarda aklıma ali ve abim geldi. ilk defa cesaretimi kırmak yerine toplamamı sağladılar. ali bırak ellemeyi direk elifi gibmişti. abim yengemi aynı şekilde inlete inlete gibmişti. abim tartışmaya gelen sevgilisini hoplatıp yüzünde gülücükler saçarak göndermişti. benim amacım gibmekte değildi. biraz elleşmek.
    cesaretimi toplayıp atağa geçtim. yanağından öptüm. bana bakıp gülümsedi. oda beni öptü ve başını omzuma koydu. ama çok daha rahat öptü beni. sebebini düşünmeye başladım? ilk ben öptüm diye mi rahattı? yoksa kızlar bu konuda daha mı rahat?
    aradan birkaç dakika geçtikten sonra elimi bacağına attım. başta elimi hareket ettirmedim. koyduğum yerde kaldı ama sonra hafif hafif dolanmaya başladı elim. arada bana bakıyordu ama benim göz göze gelmeye cesaretim yoktu. filmi izler gibi yapıyordum. elimle biraz eteği sıyırdım. oralara dokunmaya başladım. ters bir şey olsa tepki verirdi herhalde. bir sonraki aşamada yine yanağından öptüm dönüp bana bakarken dudağımı dudağına yapıştırdım ama ne yapacağımı bilmiyorum. dudaklarımız birbirine değecek şekilde öpüp çekildim. kalbim küt küt atıyor ama. çekildikten sonra bu kez alt dudağını emmek geldi aklıma. ferrelarda hep öyleydi. dudağımı hafif ıslattım. bu kez harbi yapıştım. hoşuma da gitti. yalnız fazla uzatınca kız nefes almak için geri gitti. o anda kızla bakıştık, kendimi bir şey söylemek zorunda hissettim ve ağzımdan seni seviyorum lafı çıktı amk. hayatımda ilk kez birine seni seviyorum dedim. kız bende seni dedi ama elmacık kemikleri falan kızardı. öpüşmeye devam ettik. dudağının öpülmedik tarafını bırakmadım. dudak kenarından içime çeker gibi başlayıp. ortasına geldiğimde biraz nefes alıp alt dudağı emiyordum. arada dillerimiz değiyordu. o anlarda sol elim otomatik olarak vücuduna dokunmak istiyordu. tutup bedenime değdirmek istiyordum. elim bir belinde bir bir bacağındaydı. daha sonra aklıma meme geldi. bir an yapmasam mı dedim ama sonra o kadar öpüştük ne olacak ki diye düşündüm elimi memesine attım. offfffff, offffff ki ne offfff demeyi isterdim ama üstünde hırka falan olunca oval bir şeyi sıkıyor gibi hissettim. ama o da bir durdu o an. kendim yapmak yerine ona hırkasının fermuarını açmasını söyledim. bence bu hataydı. çünkü hayır dedi. bu gün düşündüğümde sebebi bence benim aç dememdi. eğer kendi açsaydı. isteyen, arzulayan konumuna o düşecekti. kendisini bana sunmuş gibi hissedecekti yani huur olacaktı aslında. kendi isteğiyle ellettirecek gibi olacaktı. bende bir an duraksadım ama hırkanın üzerinden ellemeye devam ettim. o anlarda bir görevli gelip gençler biraz sessiz olur musunuz? rahatsız olanlar var dedi. korktum ama aklıma arkadaşlarımın anlattıkları geldi. onları da uyarıyorlarmış. neyse biraz arkama yaslandım. ama başlamışken durmak istemiyorum. elimi yine bacağına attım. eteğin altında falan gezdirdim. ama bacağın hep üstünde. sonra aklıma am geldi. bacağın üst taraflarında değilde iç kısımlarında gezersem am denen o sihirli organa dokunabilirdim. öylede yaptım o anlar kalbim küt küt atıyor ama sanki kalbim kulağımda güm güm sesi orada duyuyorum.
    elim bacağın iç kısımlarına gidince ece koltukta hafif yatık oturmuşken birden dikleşti eteğinin katlana kısımlarını düzeltti ama elim hala orada. ben biraz daha ilerleyince elimi itti. yeter dedi sadece. ama tonlaması biraz sertti. bende durdum. filme odaklanmaya çalıştım ama nafile. film bitse de şuna sağlam bir güle güle öpücüğü vereyim hayali kuruyorum. bir yandan da aklımdan geçiriyorum belki bir duvar kenarı falan bulup biraz daha elleşiriz. ama aklımda ciks yok çünkü o özgüvene sahip değilim daha. 31\\\\\\\'e başlayalı zaten daha bir kaç ay olmuş. aletimin küçük olduğunu düşünüyorum. ki o zamanlar şimdiye göre küçüktü. aklıma alinin, kaanın, abiminki geliyor. yok yok ben kim ciks kim diyorum. film bitiyor. ayağa kalkıyorum. ama o an sanki biri taşaklarıma taş bağlamış. yürüyünce yayılıyor ağrı. kızda o an trip atıyor. hadi yürüsene diye. ağrı yürüdükçe taşaklarımdan karnıma, bacaklarıma yayılıyor. ayağım uyuştu yavaş diye diye çıkıyorum salondan. çıkarken bizi uyaran adamı görüyorum. başımı eğiyorum. sinemadan çıkarken kız sadece güle güle deyip gidiyor. orada bulduğum ilk banka çöküyorum ama çıldırıcam bu ne ağrı. oturunca azalsa da hala var. nasıl durağa yürürüm, otobüse binerim bilmiyorum. tuvalete gidip işiyorum aynı ağrı devam ediyor. kesin başıma bir şey geldi. çarpıldım mı acaba?
    sonra mecbur o korkuyla abimi aramayı düşünüyorum. çünkü artık hastaneye falan gitmek geçiyor aklımdan. babamı arasam, o gün okula gitmediğimi anlayacak saat daha 1 çünkü. bir yandan da abimin diline düşmek istemiyorum. çünkü onun eline böyle kozlar verirsem onun gözünde onun gibi
    biri olurum. yani o cinsel hayatını benim önüme gayet rahat yaşadı ama ben bunu yapamam. o an itiraf edemesem de aslında abim gibi olmuştum. sinemada yaptıklarımı milletin gözüne sokmuştum farkında olmadan bile olsa, o da sevgilisini benim önümde gibiyordu? arada bir fark var mıydı? asıl derdim abimi, abim gibi nişanlısını kullanıp, bir kalemde ateşe atan birini haklı çıkarmaktı. beni kondom almaya gönderdiği gün dediği laflar, erkeklik hali sende büyüyünce anlarsın. anlamam gereken bu muydu?
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +31 -1
    mekandaki diğer dansçıların çoğu tıpkı alanyadaki gibi para karşılığı ciks yapıyordu. haliyle bana da ilk günden teklifler gelmişti. bana çok ters geldiği için parası iyi olsa bile reddediyordum. iyi para kazanıyordum ama iyide harcıyordum çünkü bodrum pahalı bir mekandı. tavuk döner ayrana 25-30 lira veriyordum. yine para birikiyordu ama daha yavaş. diğer bütün dansçıların arabasının olması, en janti mekanlara gitmeleri, hatta bu işi birkaç yıldır aralıksız yapanların evleri olması ister istemez beni düşünmeye sevk ediyordu. bende yapsam mı? ama yok. bildiğin huurluk bu. kübradan farkım kalmazdı. gerçi kübra para için mi yapmıştı bilmiyorum ya da hala tıfılla beraber miydi yoksa bir kerelik miydi? onu da bilmiyorum. ama zaten kübrayı huur yapan tıfılla yatması değil. hayatında ben varken beni arkadan vurmasıydı.
    bodrumdaki mekanda erkek, kadın dansçılara ek olarak translar da vardı. hayatımda ilk kez trans arkadaşlarım oluyordu. hani filmlerde, dizilerde trans bireyler hep komik, dobra ama gerçekleri konuştumu insanı ağlatan tipler olur ya heh işte o yalan değilmiş. öyle şeyler yaşamışlar ki şuan inciye girip anlatmaya başlasalar aklınız havsalanız almaz. bir de trans deyince aklınıza orta yaşlı, iri, çirkin tipler gelmesin. en büyük olanları maksimum 25-26'ydı. bazılarının trans olduğunu anlamazsınız. hiçbirinin gecesi boş geçmiyor hatta gündüzü. gece mekandan müşterileri oluyor, gündüzde ya sürekli gidip gelen müşterileri geliyor ya da sosyal medya hesaplarından buluyorlar. zaten para karşılığı ciks yapan herkesin mutlaka bu işe özel sosyal medya hesabı vardı.
    bir gün yine akşam mekana geldiğimizde herkes hazırlanmış bir şeyler içiyoruz. masada trans olan bir arkadaşta var. her zamanki gibi masanın kralı o. gülmekten yıkıp geçiriyor. sonra bize dün akşamki müşterisini anlatıyor. adam inletmiş, çok büyükmüş aleti ama yaşlıymış. yaşlı olmasa kesin videoya alıp twitter da paylaşırmış. takipçisi çok artarmış. ben tabi dinlerken diğerleri kadar gülemiyorum çünkü hafif bir şaşkınlık var. sonra masadaki diğer erkeklerden birine soruyor. sen bana gelsene video için, adam ne kadar vereceksin diyor. o da gibtir git birde para mı vereceğim diyor. sanki ütopyadayım amk. sonra bana dönüyor. sen gelsene suratın görünmeyecek merak etme deyip kahkaha atıyor. ben hafif tırsarak, sadece kadınlara ilgi duyuyorum diyorum. o da bendeki amcık ananda yoktur diyor. yine kahkahalar. sonra muhabbet dönüp dolaşıp benim neden gelen tekliflere hayır dediğime geliyor. yaptığım çok mantıksızmış. mekandan zaten karı, kız düşürüp gibiyormuşum bunun tek farkı üstüne para almakmış. bunlar benimle dalga geçer gibi konuşup gülüyorlar ama ben niyeyse onlara cevap yetiştiriyorum. kadın ya çirkin çıkarsa diyorum. trans olan cevap veriyor. geçen gibtiğin de çirkindi hem belki güzel olacak ne biliyorsun diyor kahakalar... ya hastalık kaparsam diyorum. sanki her gibtiğine kan tahlili yapıyorsun diyor kahkahalar... bana ters diyorum. ama üstüne don giyip kıçını elaleme sallamak düz diyor. kahkahalar... amacım para biriktimek diyorum. o zaman tam sana göre bir teklifim var. gel seni de trans yapalım diyor. kahkahalar. biraz sinirim bozuluyor. çünkü ben kendimi oradaki dansçılarla denk görmüyorum. tamam ben dans ediyorum ama sadece dansçıyım, huur değil. ben iyi bir üniversitede başarılı bir öğrenciyim. asıl işim bu değil sadece para biriktiriyorum. ama o masada o gün bana tamamen aynı olduğumuz, onlar gibi olduğum söyleniyor.
    o günkü iş bittikten sonra masadaki trans arkadaş yanıma geliyor ve özür diliyor. ben biraz şaşkın olarak ne oldu ki? diyorum. yaaa diyor akşam sana öyle takıldım ama galiba alındın biraz kusura bakma, ben öylesine gülelim diye dedim diyor. ben yok önemli değil bende çok güldüm diyorum. amacım seni olmadığın biri gibi hissettirmek değildi diyor. biraz durup dediği cümleyi düşünüyorum. anlamış amk tipimden kendimi onlarla bir tutmadığımı anlamış. bu lafı duyunca ben, o ne demek? diyorum. neyse bu gün seni eve ben bırakayım giyin gel diyor. giyinip arabasına biniyoruz. bana diyor ki biliyorum sen bu işe muhtaç değilsin bizim gibi, üniversitede okuyorsun. seni kendimizle bir tutmam ayıp oldu. bu sefer ben kendimi suçlu hissediyorum. yok olur mu öyle şey hepimiz insanız diyorum. orası öylede sen haklı olarak rahatsız oldun seni kendimize benzetmemizden. bana kendi küçüklüğümü hatırlattı diyor. ben haliyle soruyorum kendi küçüklüğün? ağlamaklı bir sesle başlıyor anlatmaya , bu kendini bildi bileli yetiştirme yurdunda büyümüş. 8 yaşındayken yurttaki büyük abileri tarafından tecavüze uğramış. ağrıdan tüm gece ağlamış. ilk günler abilerinin ona kötü bir şey yaptıklarını anlamamış. anlayınca da tek yapabildiği ağlamakmış. hatta o anlarda bedensel acıdan dolayı mı yoksa o anki çaresizliğine mi ağladığını hatırlamıyormuş. yıllarca tecavüze uğramış. bazı haftalar her gün başına geliyormuş. birinden kurtulsa öbürü geliyormuş. tecavüze uğradığını gören 2 tane yurt çalışanı bile olmuş ama tecavüz eden şerefsizlerden korkmuşlar. birisi bir paket sigaraya göz ardı etmiş. beni o halde dizlerimin üstünde hıçkırarak ağlarken bıraktılar. yurtta kaldığım süre boyunca hep ezildim ben kendimi erkek gibi hissediyordum ama uğradığım muamele gün geçtikçe artarak bana tersini söylüyordu. düşünsene 10 yaşındasın ama 16-17 yaşındaki abilerin seni görünce ooo karım geldi diyor, gel kız buraya diyor, öbürü kolundan tutup seni zütürüyor. beni olmak istemediğim kişi yaptılar. ben böyle değildim ki... bu gün de ben masada sanki sana öyle yaptım. seni kendimiz gibi olmaya ittim sanki dedi. bu sırada gözlerinden yaş akıyor ama elini direksiyondan çekip gözyaşlarını silmiyor. alışmış ağlamaya. öyle akıyor yaşlar. o anki ortamı yazıya dökmem imkansız ama konuşmak için ağzımı açınca boğazım ağrıyor. ağzımdan bir tek sen çok güçlüsün bence lafı çıkıyor. inerken bana diyor ki bende bu işi bırakacağım. bize hayat daha zor biraz para biriktirmem lazım belki bir ev daha alırım birinde otururum birini kiralarım. belki normal bir işte bulurum. kasiyerlik falan
    o gün eve gidip yatağıma girip sabaha kadar düşünüyorum. daha sonra 3 gün daha çalıştıktan sonra bavulumu toplayıp memlekete dönüyorum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      huur olarak çalışan travesti/tranciksüel vs. bunların önemli bir kısmında ağır çocukluk travmaları var. birkaç yerden daha duymuştum.
      ···
    2. 2.
      +1
      Kardeşim devam et okuyan çok
      ···
  14. 39.
    +31 -1
    yaklaşık bir buçuk ay bodrum macerasından sonra memlekete dönmüştüm. tatilin geri kalanını hep orada geçirecektim. para biriktirmek için abimin dükkanının yakınlarındaki bir yerde işe girdim. sekreter mi desem patronun yardımcısı mı desem. öyle bir şey işte. getir-zütür, şunu bilgisayarda yaz, şunu mail at, gelenleri karşıla böyle bir iş. asgari ücretten bile az alıyordum ama iç huzurum bir nebze daha iyi durumdaydı. bu işe daha sonraları pazar günleri yada hafta içi akşamları liseli bebelere ingilizce dersi vermekle devam ediyordum. bunu da yapınca anca bir asgari ücret ediyordu. bodrum ve alanya ile kıyaslayınca 2 haftalık paramdan azdı. ama ne kira ne yemek parası vardı. yani kendimi böyle avutuyordum.
    iç huzurum daha iyi diyorum ama bir yandan da çok özlüyordum. evet yaptığım iş berbattı, kendimi suçlu hissediyordum ve insanların gözünde değerim tak kadardı ama yine de çok özlüyordum. bir de şöyle bir gerçek var. insanoğlu her ne kadar modern dünyada yaşasa da vahşi ve ilgiye aç. bodrumda-alanyada dans ederken gözlerin üzerimde olması korkutsa da bir yandan hoşuma gidiyordu haz veriyordu bana. istediğim zaman ciks yapacak birini buluyordum ya da bulacak ortama sahiptim. diğer insanların ön yargıyla baktıkları şeyler benim için normal hale gelmişti. ciks artık benim için canım çekti mi yaptığım iş, bittikten sonra da duş aldığım bir şey kadar basitti. bedenimle barışmamı sağlamıştı. penis boyutunu takıntı yapmış. liseli ergen gitmiş yerine çıplaklığından utanmayan bir adam gelmişti. başkalarının önünde hiç çekinmeden soyunan biriydim artık. evdeki bütün arkadaşlarım beni çıplak görmüştü bende onları. başkalarının vücuduma dokunması genellikle rahatsız etmiyordu. mekanda iş saati yaklaştıkça oradan oraya koşuştururken kıçıma yediğim bir şaplak artık gülünecek bir şeydi. tüm bunları özgürce yaşamayı özlüyordum. bu iyi bir şey miydi? kötü bir şey mi? normal miydi? okuyan genç arkadaşların çoğunun süper bence dediğini duyar gibiyim ama öyle değil. şu hayatta en güzel şey ne biliyor musunuz? sevdiğin birinin olduğunu bilmek ve onun yanında olduğunu görmek. sadece ona ait olmak. o kadar güzel bir duygu ki. ben bu duyguyu ilk kübrayla tattım. sonu kötü bitse bile güzeldi. her şeyden önce sizi anlayan, elinizi hep tutan birisi var. popüler tabirle kanlı, canlı, nefes alan biri. öptüğünüz dudakları aslında onun bedeninde ama size ait. ikinizin de vücudu birbirinize ait. biliyorsun ki senin bedenini senin kadar sahiplenmiş biri daha var. eğer aynı evde yaşıyorsanız. eve geldiğinizde sarılacağınız, sevişeceğiniz, kucağına yatacağınız, hayvan gibi kavga edeceğiniz, küseceğiniz, beraber sıkılacağınız bir kadın/erkek var. işin daha önemli yanı, karnında sizin çocuklarınızı taşımasından mutlu olacağınız bir kadın, yada çocuğunu doğurmak için can attığınız bir erkek... işte benim geçmişim aslında tüm bu güzel tabloyu kirletiyor.

    fazla duygusallaşmadan devam edeyim. aslında memlekette geçirdiğim o bir buçuk ay bana ayna tutmuştu. bu iki senede ne kadar değişmiştim sahiden. eski anılarımın arasında yeni halimle azap mı çekiyordum? yoksa yüzleşiyor muydum?. abim sanki yaşlı olmasa bile artık genç değildi. hatta sadece benim bir büyüğüm gençti, bir de ben. ailemin üzerimdeki tahakkümü azalmıştı. ben artık sürekli 31 çeken çocuk değil. ciks hayatı olan ve ciks arayışı süren bir adam olmuştum. o bir buçuk aylık sürede ister istemez kendime ciks yapacak bir ortam bulmam gerekiyordu. çalıştığım ofisteki stajyerle de beraber oldum, kafede tanıştığım bir kızla da ve hatta aynı lisede okuduğum bir kızla da. tuhaf olan ciks yapmam değil, alanya-bodrum özlemimi o kadınlarla kapatmaya çalışmamdı ama bunu kendime itiraf edemiyordum. madem özlem duyacaktın niye geldin. aslında yaptıklarından pişman değil misin? böyle düşünürken, o zengin bininin bana gibtir git deyişi, sınıf arkadaşım olan karısının beni görünce utancı, trans arkadaşımın konuşması, oda arkadaşımın nasihatları, ukraynalının bir an önce para biriktirip ülkesinde okul açma hırsı aklıma geliyordu. tüm bu insanlar kurtulmak isterken ben niye böyleyim amk. aslında daha öncede demiştim. ciks yapmadan istesem 2 sene dururum ama neden yapmayayım ki? bu zamana kadar zaten yapmışım şimdi neden ihtiyaç hissettiğimde durayım. bu beni günahlarımdan mı arındıracak? belki de arındıracak ben bahane uyduruyorum. bilmiyorum kafam karışık. nasıl biri oldum ben? her büyüyen kişi böyle mi oluyor? yoksa ben kafayı mı yiyorum. neden utanarak hatırladığım anları geri istiyorum.
    o anlarda böyle kendimle yüzleşirken aslında çokta önemli olmayan ama bana geçmişi hatırlatan bir şeyler yaşadım. bir akrabamız öldü. 42 yaşında. annemin amcasının oğlu. tanıdığım, sevdiğim bir adamdı. ölüm haberini abim arayıp vermişti ama ben telefonu kapattıktan sonra koynunda olduğum lise arkadaşımla sevişmeye devam ettim. sonuç olarak çokta yakınım olan bir adam değildi ve apar topar gitmemi gerektirecek bir durum yoktu.
    benzer bir olay yaklaşık 10 gün sonra kendi ailemden birine oldu. yine işteyken abim aradı. babamı hastaneye zütürmüşler, ağrısı varmış, nefes alamıyormuş. hastaneye gidince doktorlar kalp krizi dedi. anjiyo yaptılar stent taktılar ama yoğun bakımda ve durumu ağır dediler. hastaneye geç geldiği için erken müdahale edilememiş ve kalbinin sadece yüzde 27\'si çalışıyormuş. hastanede bütün akrabalarımız, komşular, tanıdıklar. annem perişan. abilerimden biri yolda memlekete geliyor. öbür ikisi de oradan oraya koşuşturuyor. ben oturduğum yerden etrafı izliyorum. saat gece yarısını geçiyor. hastanede sadece ben abilerim, annem ve bir iki akraba kalıyoruz. abim bana arabanın anahtarını verip eve gidip dinlenmemi söylüyor. ben başta yok iyi böyle desem de ısrar edince eve gidiyorum. neden bilmiyorum? yolda giderken , gece yarısı liseden arkadaşımı arıyorum. onu evinin önünden alıp bizim eve gidiyorum. annemle babamın odasında, onların yatağında devam ediyoruz geceye. seviştiğimiz anlarda aklıma yıllar öncesi geliyor. babam hapiste, abim nişanlısıyla annemle babamın yatağında, ben şaşkınlıkla ve kınayarak onları izliyorum. bunu hatırlayınca bir an duraksayıp odadan dışarı çıkıyorum evde bizi gözetleyen biri var mı? diye. kimse yok. sonra odaya dönüp devam ediyorum. ilerleyen saatlerde abimden mesaj geliyor \'sabah erken gel, çok gelen giden olur, sende yanımızda ol\' mesajı okuyunca babamın aslında ölmüş olduğunu anlıyorum. abim gece telaş yapmayayım diye böyle demiştir kesin. koynumdakini uyandırıyorum. ne oluyor yaaa gece gece diyor. bende babam öldü senin gitmen lazım diyorum. onu evine bırakıp hastahaneye gidiyorum. gerçekten de yanılmamışım...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Babam öldü kucağımdan çık nedir amkasD:AS:F:AF:ASDF:ASF:SDA:AS:DSA:D:SDA:SAD
      ···
      1. 1.
        0
        kahkaha attim amk. o nasil bir yorumdur. ama iyi oku oyle yazmadim.
        ···
  15. 40.
    +29
    Nasi 31 cektigini anlatcak kaçın
    ···
  16. 41.
    +30 -1
    tatil günümde saat sekizde uyandım. bünye alışmış her sabah beş buçukta kalkmaya tabi. kahvaltımı yaptım. sabah havuzda öğlen denizde yüzdüm. dışarıda dolaştım. arkadaşla gece 12'de buluşacaktık. o saatte sokaklar, mekanlar yeni yeni kıvama geliyormuş. giydim altıma siyah dar bir şort, üstüme beyaz salaş bir gömlek. yogadan sonra özgüven gelmişti biraz. arkadaşla buluştuk. önce sokaklarda gezdik. etraf cıvıl cıvıl. pusette bebekte var 85 yaşında teyze de. turistlerin hepsi sanki bu anı beklemiş. bütün kızlar siyah dar mini etek. zütleri lömbür lömbür.
    dolaşırken arada bir iki tane mekana girdik. aslında ankarada o büyüklükte ve dekorasyonda bir mekana millet tenezzül edip girmez ama içerisi bira içen yabancılarla, son ses müzikle, kör eden ışıklarla ve barın üstünde yarı çıplak dans eden yurdum delikanlıları olunca boş yer kalmıyordu. saat bir olunca asıl mekana gidelim dedi arkadaş. bende tamam dedim. zaten o anı bekliyorum. patrona atar yapmışım. iş tak gibi. bu gün çok eğlenmeliydim.
    arkadaşın bahsettiği mekana vardık. tam anlamıyla ünlülerin gittiği, magazinlerde izlediğimiz mekanlar gibiydi. durdum etrafı izliyorum. millet hayvan gibi içiyor. işin sonu fena çok belli. ortamı size şöyle anlatayım. saat daha 1 buçuk civarı. striptizci karılar ve erkekler var. millet içiyor ama hala ayıklar ona rağmen dibime girip zütünü bana sürten, benim zütümü sıkanlar var. grupça gelmişler biri böyle bir şey yapınca hepsi aynı anda gülüyor. işin daha vahim tarafı taciz edenlerin çoğu kız olsa da arada erkeklerde var.
    ortamı başta sadece izledim. izlerken bile baya eğleniyordum. aslında çok güzel ortamdı. baştan söyleyeyim normalde alkol kullanmam. şu an bile kullanmıyorum. fakat o gün ortam ve insanlar efsane güzeldi. mekanda bir kadın vardı 45-50 yaşlarında yanında bir arkadaşıyla. kadın galiba kanseri yeni atlatmış. çünkü saçları yeni yeni çıkıyor ve suratı sanki yıpranmış gibiydi. bu kadın ortada alkışlıyor, sağa sola gidiyor. bir grup bunu gördü. gruptaki erkekler de kızlar da yanına gitti kadınla dans etmeye başladılar. kızlar zütlerini kadına sürtüyor, erkekler tişörtlerini çıkarıyor kadının elini alıp göğüslerine six packlere koyuyorlar. kadının zaten kahkaha atmaktan nefes alamaz halde. o anlarda tüm herkesin 32 dişi çok net sayılıyor herkes mutlu. acaba bu kadar mutlu olmalarının sebebi alkol mü yoksa o anki eğlenme pgibolojileri mi?
    etrafta öpüşüp, elleşen onlarca çift var. bu çiftler arasında erkeklerde var. beni en çok şaşırtan ise bu erkeklerin hatırı sayılır bir kısmının türk olması. yani şöyle diyeyim. genelde çoğu ya esmer ya da çok sağlam güneşte yanmışlar. üstlerinde renk cümbüşü apaçi kot pantolonları saçlar yandan kazıtılmış. bildiğiniz türk apaçileri. gerçi bazılarının arapça konuştuğunu sonradan fark ediyorum. her neyse lan bu tipler bildiğin birbirlerini yalaya yalaya, tükürüklü tükürüklü öpüyorlar. bildiğiniz kirli sakallı adamlar. öpüşen yabancılarda var ama bunlar benim açımdan daha dikkat çekici. çünkü enteresan amk.
    bu ortamda ben normalde alkol kullanmama rağmen o gün içmek istedim. çünkü çok özendirici bir ortamdı. arkadaşa dedim ki bana hafif, tadı güzel bir şey al. getirdi bir içki. kokteyl galiba tam bilmiyorum. içtim çok bir şey olmadı ama arada kafam öne gidip geliyor. müzik sesi dahada yükseldi. bende ortaya çıktım. dans ediyorum. o kadar özgür hissediyorum ki. çünkü etrafım yabancı insanlarla sarılı. kimse beni görmüyor. duymuyor. vücuduma dokunan eller hissediyorum ama umursamıyorum...
    bir ara durdum etrafıma baktım. millet dans ediyor ama tek üzerinde tişört olan benim. kadınlar bile sutyenli. arkadaşımı arıyorum ama göremiyorum. çünkü gömleği çıkarıp ona vereceğim. kaybolmasın. gömleği çıkarıyorum etrafım insan dolu. nasıl çıkarım lan buradan derken. yine aman gibtir et deyip atıyorum gömleği. dansa devam ediyorum ama tempo giderek artıyor.
    bir ara kill the bitch şarkısını çalıyor. millet tam anlamıyla kuduruyor. tabi bende. zaten o şarkıdan sonra kayış kopuyor bende. sarhoş olduğumdan falan değil. ortamdan dolayı. gençler size şu kadarını söylüyorum. öyle kendimi kaybediyorum ki etrafımdakiler bana tezahürat yapıyor, alkışlar. bir iki kişi üzerime bir şeyler döküyor. ben aslında şarkıya uygun olarak mimik yapıyorum, kıçımı başımı sallıyorum. şarkı zaten gibiş şarkısı bende ona uyuyorum işte. millet çığlık atıp etrafımı sardıkça niyeyse daha da çok kendimden geçiyorum. inanılmaz mutlu hissediyorum ve dünya yansa umurumda değil o anlarda. şarkılar sürekli değişiyor ama ben durmadan dans ediyorum. böyle ne kadar süre geçiyor bilmiyorum ama kıçımdan ter akıyor. nicki minaj'ın starship şarkısı çalıyor. o arada pantolonumu çıkarmak istiyorum ama arkadaş yok. bulmaya da gidemem millet etrafımı sarmış. kızlar falan gelip twerk yapıyor. o zamanlar adının twerk olduğunu bilmiyordum ama şu an düşününce bildiğin twerktü.. herkes inanılmaz uçmuş durumda. pantolonu çıkarmıyorum ama çıkaranlar var. adam baksırla dans ediyor. kızlar taşaklarını avuçluyor. bazıları baksırı çekip gibine bakıyor adam gülüyor ve hala dans ediyor. bende çıkarmak istiyorum ama cebimde cüzdan telefon var aq. susuzluktan öleceğim artık gidip su alıyorum. suyu öyle bir içiyorum ki karnım ağrıyor. biraz geçmesini beklerken insanlar gelsene niye durdun diyorlar. o arada arkadaşımı görüyorum. o da bana el kol yapıp gülüyor. yanıma gelince hiç düşünmeden pantolonu indirip ona veriyorum. cüzdanımla, telefonu da cebine koydurtuyorum.
    tekrar dans etmeye başlıyorum ama karnım lık lık ediyor. nasıl su içtiysem. millet tekrar etrafımı sarıyor.o anlarda çok net hatırlıyorum katty perry last friday night çalıyor. az önce adamın yaşadıklarının daha fazlasını yaşıyorum. taşaklarımı avuçlayanlar. yanıma gelip elini donumun içine sokanlar var. baksırı lastiğinden çekip tepeden bakanlar o kadar çok oluyor ki. zaten umursamıyordum daha da bir umursamaz olmuştum. bakıp avuçlayanlar arasında kadın, erkek,yaşlı herkes var. ben ortamı kendi odağımdan anlatıyorum ama ortamda benim gibi çok insan var. herkes kendini kaybetmiş. yine de en çok öne çıkan benim çünkü sarhoş değilim. tamamen kendi bilincimle dans ediyorum. yanıma gelip bana dokunan kadınlara gülüyorum ama ilk yanıma gelip gibimi avuçlayan adamı çok sağlam itiyorum. insanlara çarpıyor. o anda arapça bir şeyler deyip gidiyor. türk sanıyordum ama arapmış amk. daha sonraları erkekleri de umursamıyorum çünkü her geleni itemem. galiba millet beni sarhoş sanıyor. çünkü terden sırılsıklam bir donla, erekte halde hayvan gibi dans eden biri sarhoştur. halbuki hiç olmadığım kadar ayık ve şehvet doluyum. sadece bar ışıklarının olduğu o ortamda aslında tam olmak istediğim gibiyim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      hikayeyi unuttuk amk nerdesin
      ···
    2. 2.
      +1
      Bu ne amk Eliften bahset sen
      ···
      1. 1.
        0
        Elif kimdi amk
        ···
    3. 3.
      +2
      olum hikayeyi nereye çektin bidahaki entryde şu ittirdiği araplarla grup yapıcak rez
      ···
    4. diğerleri 1
  17. 42.
    +30 -1
    bir sonraki gün sabah erkenden kalktım. yine aynı rutin yaşandı. akşam çalışmaya başlayacaktım. kendimi hevesli hissediyordum. saat 11 buçuk gibi o gün dans edecek olanlar olarak evden çıktık. vardığımıza herkes aynı tarafa yöneldi. bende onları takip ettim. mekanın alt katında bir odaya girdik. odada pencere yok. duvarlar boyalı ama baya kirli. bir kaç masa ve sandalye var. kız erkek hepimiz oraya girdik. herkes soyunmaya başladı. ama kimse kimsenin umurunda bile değil. ben zaten evde giyinip geldiğim için soyunmuyorum haliyle. onları da izliyor gibi görünmek istemiyorum ama bakmamakta mümkün değil. evde tanıştıklarım, ilk kez o an gördüklerim hepsi çıplak. kızlar bacaklarına nemlendirici sürüyor. erkekler de aynı şekilde vücutlarına bir şey sürüyor. o arada bodyguard girdi odaya bana dedi ki sana kıyafet verildi mi? bende yok verilmedi ben zaten direkte dans etmeyeceğim geçen günkü gibi ortada milleti coşturacakmışım dedim. biliyorum yinede kıyafet verilsin dedi. bana siyah bir şort, siyah v yaka bir tişört getirdi ama tişört transparan gibi yani içimi gösteriyor. birde baksır verdi ama kumaşı böyle mayo kumaşı gibi kaygan, üstüme tam oturan bir şey ve kırmızı. ayağımda da kendi spor ayakkabım kalmıştı. herkes giyindi son rötuşları yaparken ben soyunmak zorunda kaldım. dediklerini giydikten sonra bodyguard bana sen çık yavaş yavaş ilerleyen saatlerde coşarsın dedi. çıktım etrafı kesmeye başladım ama o günkü kadar istekli olamıyorum çünkü gerginim. benden bir beklenti vardı. saat 12 buçuk gibi mekan doluyor, insanlar içiyor. dansçılar yerlerini almış. müzik coşuyor. ben arada etrafta tanıdık var mı diye bakıyorum ama zaten tek tanıdık bana işi ayarlayan arkadaşımdı onunda izni haftada bir gün. yani rahat olabilirim. yavaş yavaş ortaya çıkıyorum. şarkıya uyum sağlamaya çalışıyorum. tek gördüğüm kızlara yaklaşıp onlarla dans ediyorum gülüyorlar. insanlar içtikçe dahada ortam kıvama geliyor ama sanki xx bey bana bakıyormuş gibi gerginim. hareketli bir müzik çalınca kollarımın üzerinde yürümeye çalışıyorum millet oooOOOOOO falan diyor ama tekrar ayaklarımın üzerine çıkınca o beklentiyi tamamlayamıyorum. barmene diyorum ki ben geçen gün kırmızı bir kokteyl gibi bir şey içmiştim tadı güzeldi. tatlı gibiydi ondan versene. adam gülüyor. ben sana başka bir şey vereyim onu iç. onu içtikten sonra kafam biraz iyi oluyor ama hala her şeyin farkındayım. ortaya çıkıyorum tekrar dans etmeye başlıyorum. bu kez daha iyi dünkü gibi bir enerji yakalıyorum. oradan kaptırıp gidince yine geçen günkü gibi sahneler yaşanıyor. ortada kuduruyorum. millet alkışlıyor bağırıyor. önce tişört çıkıyor. ben çıkarınca başkaları da çıkarıyor. cebimde hiç bir şey yok rahatça pantolonu çıkarıyorum. çıkarınca inanılmaz bir çığlık kopuyor. kendime bakıyorum üzerimde direkte dans eden erkeklerin üzerindeki donun daha dikkat çekeni kırmızısı. bir tuhaf hissediyorum. geçen günkü her şeyi ben istedim ve yaptım ama bu gün?
    fazla takmadan devam ediyorum. kızlar boynuma sarılıp dans ediyor. kıçını gibime sürtenler var. zütümü elleyip, sıkanların , şaplak atanların haddi hesabı olmuyor dakikalar geçtikçe. yine gibimi avuçlayanlar açıp bakanlar... bu kez bunları yapan erkekleri itemiyorum da. her ne kadar tuhaf bir duygu durumda olsam da yine çok şehvetli hissediyorum aynı zamanda suçlu, göz göre göre hata yapan biri gibi. aletim o anlarda tabi ki dimdik. zaten baya da belli oluyor. aklıma alinin elifi nasıl gibtiğini tüm herkesin içinde gülerek anlattığı anlarda dimdik olan gibim geliyor.o zamanda aynı duyguyu yaşamıştım. suçlu hissederken şehvet duymak... orada turist bir kız bana sağlam takıyor. hep yanımda birbirimize sürtünme, elleşme inanılmaz oluyor. ortam zaten tam kıvamında etrafımda çember oluşturmuş insanlarda artık iyice kudurdu. benim gibi soyunup donla kalan erkekler kızlar var. yani ben görevimi tamamladım. tüm ilgimi o kıza veriyorum. kız çok güzel zaten. yorgunum ama biraz dinlensem giberim. kızın elinden tutup köşeye gidiyorum. orada daha hafif dans ediyoruz. aklıma tuvalet geliyor. orada hallederim diye düşünüyorum. sonra neye çekiniyorum amk diye bir aydınlanma geliyor. kızı elinden tutup çekiyorum. tanıdığım bodyguard\\\'lardan birinin yanına gidip açık açık diyorum. şu işi nerede hallederim. adam bana üst katta odalar var birine gir ama üçten önce çık. tarif ettiği odaya giriyoruz kızla bildiğin koltuk, yatak, duş. adamlar gibişe oda yapmış. kızda kafası iyi olmasına rağmen şaşırıyor. biraz oynaştıktan ve dinlendikten sonra yrgunluğa rağmen o şehvetle hatıramda çok zevkli olarak kalan anlar yaşıyoruz. işi bitirip odadan çıkarken kadın dansçılardan biriyle janti giyimli bir adam başka bir odaya giriyor.
    saat 4 gibi eve dönüyoruz. bazıları dönmüyor tabi. akşam oda arkadaşıma soruyorum gördüklerimi. çocuk açık açık anlatıyor. genellikle loca kiralayan müşterilere mekan laf arasına ilgilenirler mi diye soruyor ya da müşteri kendisi diyor dansçı kabul ederse parayı mekanla dansçı yarı yarıya paylaşıyor dedi. sen yapıyor musun? diye sordum. önceden daha çok yapardım çünkü anneme para gönderiyordum ama artık yorgun olmadığımda kadınlarla yapıyorum dedi. ben şok oldum. erkeklerle de mi yapıyor? dayanamayıp açıkça sordum. uzun bir açıklama yaptı. ben mekana sadece kadınlarla yaparım dedim ama bazen çok sağlam para veren erkekler çıkıyor onların teklifi cazip olunca kabul ediyorum. ama sadece pasif olanlarla diye ekliyor. herhalde benim suratımın aldığı şekilden dolayı ekleme yapıyor. sen şuan direkte dans etmediğin için teklif gelmedi. direğe çıkınca sanda gelir. ben huur değilim, parayla yapmam. bu günkü kızdan da para falan almadım kendimiz istedik dedim.
    kahkaha attı. doğru diyorsun biz huuryuz . ama sen parayla ciks yapmasan da para için soyunup insanları azdırmıyor musun? ne farkı var ki? dedi ve yine donunu çıkarıp uyudu.
    normalde dediklerini çok tınlamayacağım biri olmasına rağmen, dedikleri etkilemişti. ortada dans etmeye başladığım anda hissettiklerim tekrar hatta daha şiddetli olarak hissettirdi kendini. beden dersinde soyunma odasında gibini göstren ali bile benden daha ahlaklı değil miydi? ahlak ne aq? evet evet ben şu an aliden bile daha rezil haldeyim. ali kendini milletin eğlencesi için para için satmıyordu ki, ama ben? benimle gurur duyup hapiste helva yaptıran babam yaptıklarımı bilse yine gurur duyar mıydı? cinsellikle tanışma anlarıma şahit olan büyük abim yine bana tavsiyeler verip, destekler miydi?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Sonunda gibiş var mı ona göre okucam 9.sayfadayim
      ···
    2. 2.
      +1
      vay amk
      ···
  18. 43.
    +30 -1
    günler birbirini kovaladı. artık ortama da, eve de, ev arkadaşlarıma da alışmıştım. evdeki herkes iyi insanlardı. tek kötü olan yaptığımız işlerdi galiba. onu da çoğumuz zevkle yapıyordu. benim kendimi suçlu hissetme durumlarım azalmıştı. sadece annemle, babamla telefonda konuşunca duygulanıyordum. paraya ihtiyacım olup olmadığını, eğitimimin her şeyden önemli olduğunu söylüyorlardı. abim bile arayıp soruyordu. sanki ben daha da kendimi suçlu hissedeyim diye etrafımdaki herkes bana karşı çok kibardı. bunun dışında iyi gidiyordu. mekanı coşturma görevi artık beni germiyordu. zamanla olayın püf noktasının ne benle ne saatle ne de benim alkol almamla ilgili olduğunu anladım. mekan kalabalıklaştıkça özellikle gruplar gelmeye başladıkça işim kolaylaşıyordu. ben sadece tetikleme ve sürdürme işlevi görüyordum. artık soyunmak, insanların bana dokunması beni rahatsız etmiyordu. kameraya çeken biri olduğunda korkmuyordum zaten mekanın ışığı buna pek müsait değildi ve çoğu yabancıydı. tek sorun tatile gelen keko türkler ve bir kısım araplardı. onları da hallediyordum bir şekilde. ilk günler her gece sonunda gibişle bitiriyordum. yorgun olsam bile gözüme kestirdiğim biriyle yapıyorduk bir şeyler ama daha sonra bu bile yük olarak gelmeye başladı. hafta bir iki kez yapma ihtiyacı hissediyordum.

    artık dans denen saçmalıkta hayatımın bir parçası olmuştu. her sabah yogamı aksatmadan yapıyordum. ukraynalıyla da samimi olmuştuk. direk dansını onunla öğrenmeye başladım. aslında
    vücudum esnek olduğu için gayet başarılı olduğumu söylüyordu ama direkte artistik hareketler yapamıyordum. zaten bunu gerektirecek bir durumda yoktu erkek dansçılar için. ukraynalı gerçekte de dansçıymış. moskovada bir bale akademisinden mezunmuş ve klagib bale de oldukça iyiymiş. para biriktirdikten sonra ukraynada kendi bale okulunu açacakmış. para kazanmak için türkiyeye gelmiş. türkiyeyi ve türkleri sevmemiş. açık açık belirtiyordu bunu. ama yinede para kazandığı için minnettar olduğunu söylemişti. bazen bu kızın hassasiyetleri ve lafları beni yere çakıyordu. konuşurken arada dünya klagiblerinden alıntı yapıyordu. ukraynalı aslında eğitimi, tutkusu, hırsıyla bence tam bir savaşçıydı. hayallerine ulaşmak için yaşam savaşı veriyor gibiydi. bazen telefonda birisiyle konuşuyordu. her konuşmanın sonu ağlamayla bitiyordu. hayatımda bu kadar içten ağlayan birini görmemiştim. hiç para harcamıyordu. dışarı çıkarken bile mekanın bize verdiklerini giyiyordu. bazen de evde giydiği eşofmanla geliyordu. ona rağmen çok çok güzeldi. hiç bir gecesi de boş geçmiyordu. hep talibi vardı. hatta işletme müdürü xx bey bile haftada en az bir gün eve geliyordu onun için. direk odaya çıkıyorlardı. bodyguardlardan da bu kızı sürekli giben bir kaç kişi vardı. bir gün ona para veriyorlar mı? diye sorduğumda hayır demişti.

    samimiyet ilerledikçe her şeyi konuşur hale gelmiştik. bu sadece ikimiz arasında olan bir şey değildi tüm ev için böyle bir durum vardı. düşünün aynı evde yaşıyoruz. evdeki herkes aynı yerde çalışıyor birbirimizi sürekli çıplak görüyoruz. sevgili olanlar bile bunların çoğunu evlenince yaşıyor. oda arkadaşımla samimi olsam da. en yakın arkadaşlarım ukraynalı ve gineliydi. zaten o yüzden öbür kişileri anlatma gereği duymuyorum. gineli inanılmaz derecede iyi türkçe konuşuyordu. benden 4 yaş büyüktü. üniversite okumaya türkiyeye gelmişti ama 3 yıldır bu işi yapıyordu ve okula sadece türkiyede kalma hakkını kaybetmemek için arada gidiyordu. zaten afrikalı ve fakir olduğunu biliyorduk ama anlattıkça daha da şok oluyordum. afrikada insanlar resmen cehennemi yaşıyormuş onu anlıyorum. evin en küçüğü çocuğuymuş. iki abisi askerler tarafından öldürülmüş. babası zaten yaşlıymış. yaşlı dediği 48 yaşında. ablası tecavüze uğramış ve bir çocuğu var. en yakın arkadaşı altın madeninde çalışıyormuş ve altın çalarken yakalanınca askerler tarafından kafasına tek mermi sıkılarak öldürülmüş. ailesini çok özlüyormuş, hatta bahsederken gözleri doluyordu, ama ailesi onun türkiyede kalmasını istiyormuş.. ... ve daha onlarca şey anlattı. gineli de ukraynalı gibi gelen tekliflere hayır demiyordu. kadın, erkek hepsine evet diyordu. zaten mekandan gelen teklifler genelde yabancı kadın ve erkeklerden geliyordu ama bir twitter hesabı vardı oradan da müşteri ayarlıyordu kendine. oradan ayarladığı müşterilerin neredeyse hepsi türktü. yaptıklarından en pişmanlık duymayan, kalbi rahat olanda oydu. yaşadıklarını çok normal bir durummuş gibi anlatıyordu. üstüne başına inanılmaz para harcıyordu. ukraynalının aksine 10 tane ayakkabısı çok rahat vardı.
    biz böyle fıkra gibi takılıyorduk. bir gineli bir ukraynalı bir türk...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      bekliyoruzzzz
      ···
  19. 44.
    +30 -1
    belirlediğim gün elifin okuluna gidiyorum. kapıda güvenlik kart soracak diye beklerken dümdüz yürüyüp giriyorum. okul özel diye galiba herkeste araba var yanımdan vızır vızır geçiyorlar. karşıdan gelen bir kaç öğrenciye soruyorum fen edebiyat fakültesi nerede diye. tarif ediyorlar binayı buluyorum. dersin yapılacağı sınıfa giriyorum. ders birinci sınıf dersi. sınıfa girdiğimde milletin suratına bakıyorum, aralarında mı diye. en arkada boş bir yer bulup oturuyorum. biraz da ben ne yapıyorum amk? kafasındayım. sınıftaki diğer bebeler arada dönüp bana bakıyor. kim lan bu diye soruyorlar herhalde. bu arada sınıfta maksimum 30 kişi var kontenjan zaten 50 gibi bir şey. herkes birbirini tanıyor. dersin hocası geliyor. ben 15 dakika dayandıktan sonra daha fazla tahammül edemeyip çıkıyorum. millet gene bana bakıyor kim bu? bir süre o sınıfın kapısı önünde bekliyorum belki geç gelir diye ama gelmiyor.
    bir sonraki gözüme kestirdiğim ders 3 saat sonra. hem iç sesim hem beynim aklını gibeyim. ben ne yapıyorum burada diye bağırıyor. harbiden bu ne saçmalık aq. bir yandan da kendimi avutuyorum. neyse okulu görmüş oldum güzelmiş...
    gidip kantini buluyorum. herkesin derste olduğu saatlerde olduğumuz için kantinde bir kaç kişi var onlar da zengin bini kılıklı tipler. tamam bizim okulda da has zengin binleri var ama bu kadar kahkaha atmıyorlar. biraz oturduktan sonra etrafı dolaşıyorum. bir yandan da gözüm hep onu arıyor. bir süre okulda tur attıktan sonra tekrar kantine dönüyorum. kendime çay almak için kantinciye para uzatıyorum adam bizde kart geçerli diyor. cebimden kartımı çıkarıp veriyorum. o sırada arkamda zengin binlerinin olduğu masadan bir çocuk var. siz bu okulun öğrencisi misiniz? diyor. bende biz değiliz ya siz diyorum. gülüyoruz falan. nerede okuduğumu soruyor. söylüyorum. ooooo diyor. neden buradasın diye soruyor. ilgimi çeken bir konferans vardı ondan geldim. şimdide geziyorum okulunuzu güzelmiş diyorum. o da güzeldir yaa olay falan olmaz... konuşuyor. ben kendi masama oturuyorum. o kendi masasına gidiyor ama 2 dakika sonra bizim masaya gel istersen diyor. bende gidiyorum. baya muhabbet ediyoruz. zaten insanlarla kolay muhabbet kuran biriyim ama bu bebeler de sanki dünyaya geyik yapmaya gelmiş. tabi buradan özel üniversite okuyan tüm insanlar böyle sonucu çıkmasın. çünkü masanın en matrak bebesi tam burslu. bebeleri seviyorum. belki yeni tanıştığımız için, belki de benim o an oradaki ruh halimden dolayı, onları bir daha görmeyecek olmanın verdiği rahatlıkla adamlara ha bire laf sokuyorum. bunlar gülüyor. sonra onlar benim memleketimle dalga geçiyorlar. köylüymüşüm, kantine girdiğimde tezek kokusu gelmiş. masadakilerden biri de beni faceden ekliyor. zamanı gelince güle güle deyip gidiyorum.
    bir sonraki dersin sınıfına gidiyorum ama içeri kısa bir göz attıktan sonra kapı dışında bekliyorum. gelirse görürüm diye . o derse de gelmiyor. binadan çıkarken kantinde tanıştığım grupla karşılaşıyorum. bunlar görünce şaşırıyor sen gitmemiş miydin? diyorlar. yok ya bir arkadaşı gördüm birazda onunla takıldık diyorum. gruptaki kızlardan birinin arabası var. beni de okulun dışında durağa kadar bırakıyorlar ama araba tüplü clio aq. bende buradan laf sokuyorum biraz. durakta inip eve gidiyorum. o gün sevgilimi hiç aramadığım aklıma geliyor. arıyorum biraz muhabbet ettikten sonra uyuyorum.
    sabaha oluyor ben yine taaa ebesinin dıbına yapılmış o okula gidiyorum. niye? bende bilmiyorum. çok enteresan bir şekilde okula yine çok rahat giriyorum. sınıfın önünde bekliyorum ama yok. yine gelmiyor. bir yandan diyorum acaba stalklarken yanlış bilgilere mi ulaştım. ama mümkün değil. türkiyede kaç tane benimle yaşıt xx elif yy var. o haberde bahsedilen o olmak zorunda. yine kantine gidiyorum. içecek bir şeyler alırken dünkü bebeler bana el sallıyor. bu kez dışarıdaki masalarda oturuyorlar. ben görünce geriliyorum. bu kez ne yalan atasam acaba diye. fakat korktuğum olmuyor. neden orada olduğumla ilgili değiller. yine biraz geyik yapıyoruz. bu bebeler okula gelip derse girmeyenler olur ya onlardan. masadaki diğer iki kişiyi de o gün faceten ekliyorum. bir daha görüşelim, sevgilini de getir diyorlar. bende bunları bizim okula davet ediyorum sonra yine dünkü gibi eve gidiyorum. yine sevgilimi arıyorum. yine facete takılıyorum ama bir değişiklik oluyor. arkadaş önerileri, elif yy 3 ortak arkadaş...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      20 gunde bukadarmi yazdin aq
      ···
    2. 2.
      +1
      Reis hızlı ol merakla bekliyoruz
      ···
  20. 45.
    +30 -1
    sabah uyandığımda sevgilim koynumda değildi. yataktan kalkıp mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırlamıştı. tost, çay, domates falan. evdeki diğer arkadaşlarda atıştırmış. o beni beklemiş. neden ben kendimi her suçlu hissettiğimde çevremdekiler bana karşı çok iyi oluyor? anlamış değilim. beraber kahvaltı yapıyoruz. hazırlanıp dışarı çıkıyoruz. önce sevgilimin yurduna gidiyoruz. üstünü değiştiriyor o da. sonra okula gidiyoruz. benim aklımda hep elif var tabi. acaba beni arayacak mı?

    elife karşı olan hislerim, kesinlikle aşk değil hatta sevgi de değil. bu gün bile eminim bundan. geçmişten gelen bir takıntı mı desem merak mı desem yoksa acıma duygusu mu? bilmiyorum. belkide onun için yaptığım şeyleri bilmesini istiyorum. bilmesi ne işime yarayacaksa. okulda ikimizde derslerimize giriyoruz. ben çıkışta havada da güzel olunca bahçeye yayılıp sevgilimi bekliyorum yanımda arkadaşlarım da var. sonra sevgilimde geliyor yanında kendi arkadaşları. gelip yanıma oturuyor. herkesin içinde dudağıma yapışıyor. ben suratına gülümseyip beline sarılıyorum. sonra kulağıma eğilip bak tanıdığım insanlar varken de seni öpebiliyorum . çünkü seni seviyorum ve sana güveniyorum diyor. dün konserdeki lafıma cevap veriyor. unutmamış. kesin bu hareketi geceden düşündü asdfasaff. bende laf sokmak için onun eski lafını öne sürüyorum. peki artık evlenilecek erkek seviyesinde miyim? diyorum. buna karar vermek için daha çok erken ama bence öylesin. dün gece beni tamamen anladığını ve sevdiğini gördüm. bana sadece sarılıp uyuman. konserdeki tavırların, sevgini belli etmen çok güzeldi teşekkürler. bir de önceden sana haksızlık edip seni kırdıysam özür dilerim diyor. ben de asıl ben seni üzdüysem özür dilerim. iyi ki benim sevgilimsin diyorum. sevgilimin gözleri yine parlıyor. resmen cicim aylarına girdik ama ben beynimi gibeyim ki o elifi kafadan atamıyorum. vicdanım iflahımı gibti o derece. dün gece, sevgilim kendisini can simidi gibi kullandığımı bilse çok üzülür. zaten hassas bir kız.
    günler böyle geçiyor. elif aramıyor. başlarda arayacağına çok emindim. onun için o kadar şey yaptım. güvenini kazanmak için daha ne yapmalıydım? diye düşünürken facebook\'tan arkadaşlık isteği atıyorum. hem de hiç düşünmeden çat diye tıklıyorum. ondan sonra her on dakikada bir kontrol ediyorum kabul etti mi? diye. akşam tekrar kontrol etmek için girdiğimde adını kutucuğa yazıyorum çıkmıyor. ev arkadaşımın face\'inden bakıyorum olduğu gibi duruyor. demek ki görüşmek istemiyor. yaptıklarıma rağmen bana güvenmiyor deyip gibtir ediyorum ama gece saat ilerledikçe sinirim bozuluyor. açıyorum facebook\'u nişanlısına arkadaşlık isteği atıyorum. inanın hangi kafayla yaptım bunu hiçbir fikrim yok. adamla ne ortak arkadaş var ne yaşıtız ne bir samimiyetimiz var.
    bir gün sonra öğlene doğru tıfıl 2 isteğimi kabul ediyor. hemen resimlere bakıyorum. elifle dolu dolu resmi var. elifi de etiketlediği bir resmi beğeniyorum ama anında geri çekiyorum. çünkü resmi beğensem benim arkadaşlarımın sayfasına da düşecek ve yıllardır saklanan elif ifşa. amacım elife bildirim gitmesi ve benimle iletişime geçmesi. bildirim gidiyor mu bilmiyorum ama beklediğim gibi oluyor yarım saat içinde elif bana ne istiyorsun? diye mesaj atıyor.
    istediğim oluyor ama ne cevap verilir bu mesaja? uzun bir mesaj yazıyorum. yazdıkça daha da yazasım geliyor o derece.\'benimle iletişime geçmemiş olman beni şaşırttı. birde arkadaşlık isteğimi reddedip üstüne facebooktan engellemen daha çok şaşırttı. ben kendimi, seni yıllardır merak eden eski bir arkadaşın olarak görüyordum. ayrıca konser günü seninle konuşma sebebim. sadece sana o telefonları tuvalete attığımı söyleyip seni rahatlatmaktı. telefonların çalındığı gün nasıl telaşlandığın hala aklımda. yıllar sonra bile olsa o telaşını gidermek istedim. en azından bir teşekkürü hak ediyordum bence\'

    beş dakika sonra yeni cevap geliyor. yaptıkların için teşekkürler ama ben geçmişi geride bırakıp yeni bir hayat kurdum. şimdi bunu riske atamam. ayrıca nişanlımı niye katıyorsun?

    nişanlınla dün konserde tanıştık. tanıştıktan sonra senin nişanlın olduğunu öğrendim. geçmişi geride bırakabilmen için bedel ödemiş biri olarak, bunu başara bilmene en çok ben sevindim. yeni hayatında mutluluklar. bu arada merak etme ben senin geçmişinden gelen bir risk değilim. yazıyorum.

    seni kırdıysam özür dilerim. ben biraz hassasım bu konularda. bedel derken neyi kat ettin? yazıyor.

    bende, bir önemi yok gerçekten sana mutluluklar. yazıyorum.

    2 saat sonra cevap geliyor. istersen yarın buluşalım. iki eski arkadaş gibi konuşup bir şeyler içeriz. sen benimle görüştüğünü kimseye söyleme lütfen.
    korkmuş amk korkmuş. onu bulduğumu ilkokul arkadaşlarıma söylerim diye korkmuş ya da bebeler grubuna geçmişi anlatırım diye korkmuş. aslında o an atmam gereken mesaj gibtir git olmalıydı ama \'tamam kaçta nerede\' diyorum o da mekanı söylüyor.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Yeni part geliyomu pampa
      ···